Arama

U2

Güncelleme: 28 Kasım 2014 Gösterim: 8.787 Cevap: 6
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Ağustos 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
U2
Ad:  u22004promo.jpg
Gösterim: 342
Boyut:  101.7 KB
Sponsorlu Bağlantılar
U2’nun hikayesi; 1976 yılında Dublin’deki “Mount Temple School”da öğrenci olan 14 yaşındaki Larry Mullen, Jr’ın okulun panosuna grubu için müzisyenler aradığına dair duyuruyu asmasıyla başladı diyebiliriz. Aynı gün Mullen’in evinde toplanan 5 kişi; Mullen (bateri), Adam Clayton (bas), Bono Vox yani kısaca Bono (vokal) takma ismine sahip olan Paul Hewsen ve daha sonra The Edge takma adını alacak Dave Evans (gitar, piyano); birlikte Feedback adlı grubu oluşturdular. Dave’in erkek kardeşi Dick’de kısa bir süre Feedback’de gitar çaldı.
Feedback kısa bir sure sonra adını The Hype olarak değiştirip haftasonları ve okuldan sonra provalara başladı. 18 ay süren çalışmalardan sonra 1978 yılının Ağustos’unda grup ilk kez İrlanda’da Limerick’de konser verdi. CBS Records’tan Jackie Hayden’ın başkanlığını yaptığı bu yarışmada ödül kazanan grup böylece ilk demolarını çıkartabilmeleri için gereken yeterli stüdyo süresini de elde etmiş oldu. Kısa bir süre sonra adlarını U2 olarak değiştiren grup; Dublin’de yaşayan bir iş adamı olan Paul McGuinness’le de grubun menajeri olması için anlaştı.
Bir sonraki yılsa grup, ilk single’ları ‘U2:3’ü piyasaya sürdü. 1980 yılının Ocak ayında, İrlanda’nın önde gelen rock magazinlerinden biri olan Hot Press’in okuyucaları arasında yaptığı oylamada U2, en iyi beş grubun içine girdi. 1980 yılının Mart’ında ise U2; Island Records’la anlaşma imzaladı ve bir ay sonrada single’ları ‘11 O’clock Tick Tock’u piyasaya sürdü.
1980 yılının Ağustos ayında U2 ilk albümleri için Steve Lillywhite’la çalışmaya başladı. Aynı ay grubun bir sonraki single’ı ‘A Day Without Me’ piyasaya çıktı. Ekim ayında ise grup, ilk Avrupa turnesine hazırdı. Aynı ay; ‘I Will Follow’ single’ıyla birlikte “Boy” albümü piyasaya çıktı.
1980 yılının Kasım ayı boyunca U2, Amerika’da konserler verdi. 1981 yılının Ocak ayında Dublin’e geri dönen grup üyeleri, Hot Press okuyucuları tarafından yapılan oylamalar sonucu 9 birinciliğin sahibi oldu. Bir ay sonra, biletleri günler önce bitmiş olan ve, 700 kişinin içeriye giremediği, 3000 kişilik kapasitesi olan Lyceum Balo Salonu’nda, grubun İngiltere turnesinin finali gerçekleşti. U2 bundan sonra ki 3 ayı Amerika da konserler vererek geçirdi.
1981 yılının Haziran ayında, U2’nun, Amerika Turnesi sırasında buldukları bir arada; Compass Point Stüdyoları’nda kaydettikleri ikinci albümleri “October” dan çıkan ilk single ‘Fire’ piyasaya sürüldü. “October” İngiltere albümler listesine yayınlandığı günden bir hafta sonra 11 numaradan giriş yaptı. Albümden çıkan ikinci single ‘Gloria’da İngiltere Listeleri’ne girmeyi başardı. Albüm, Avrupa ve Amerika’yı kapsayan ve 5000 kişilik salona sahip olan Dublin’deki RDS’de sona eren bir turneyle tanıtıldı.
1983 yılının Mart’ında piyasaya çıkan “War” grubun müzikal hayatında bir dönüm noktasını oluşturuyordu. Albümden çıkan single ‘New Year’s Day’ İngiltere listelerine ilk ondan girmeyi başarırken albüm listelere bir numaradan giriş yaptı. “War”, Amerika’da ise 10 numaradan listelere giriş yaptı.
Bu albümde yer alan diğer singlelardan bazıları ise Martin Luther King, Jr. için yazılan ‘In The Name Of Love’ ve Bono’nun Dublin’de yaşayan ve uyuşturucudan kurtulmaya çalışan arkadaşları için bestelediği ‘Bad’di.
Amerika Turnesi sırasında Red Rocks Amphitheater’da kaydedilen “Under a Blood Red Sky” U2’nun canlı performans kayıtlarının bulunduğu ilk albüm oldu. 1983 yılının Kasım ayında piyasaya çıkan albüm; İngiltere listelerinde bir numaraya kadar yükselirken 1984 yılının Ocak ayında da platin ödül sahibi oldu. 1983 yılındaysa, Rooling Stone dergisinin editörleri U2’yu “Yılın Grubu” seçti.
1983 yılının Aralık ayında U2, ilk kez düzenledikleri Japonya Turnesi’ne katıldı. Burada, Hiroşima ve Nagazaki’de bombalanan bölgelerin resimlerinin sergilendiği “Unforgettable Fire”ı ziyaret eden grup, bir sonraki albümlerinin de temellerini böylece atmış oldu.
U2, 1984 yılının Mayıs’ında dördüncü stüdyo albümlerinin “The Unforgettable Fire”ın çalışmalarına, prodüktörler; Brian Eno ve Daniel Lanois’le birlikte Dublin’in dışında bulunan Slane Castle’da başladı.
Albüm Ekim ayında piyasaya çıktı ve İngiltere listelerine bir numaradan giriş yaptı. Grup 1984 ve 1985 yıllarında Londra’daki Wembley Arena’da, New York’taki Madison Square’de ve Dublin’deki Croke Park’ta konserler verdi.
1988 yılının baharında grup “Yılın Albümü” ve “En İyi Rock Performansı” olmak üzere iki Grammy Ödülü’nün sahibi oldu. Bir sonraki yılın Ekim ayında, U2 prodüktörlüğünü Jimmy Iovine’in yaptığı “Rattle and Hum” adındaki double albümü piyasaya sürdü. Bu albüm gruba bu defa “En iyi Rock Performansı” ve “En iyi Video” ödülleri olmak üzere yine iki Grammy Ödülü kazandırdı.
1991 yılında piyasaya sürdükleri “Achtung Baby”de U2, tekrar prodüktörler Brian Eno ve Daniel Lanois’le birlikte çalıştı. Albüm; Berlin ve Dublin gibi farklı şehirlerde kaydedildi. Albümden çıkan bazı hit single’lar ise ‘One’, ‘Even Better Than The Real Thing’ ve ‘Mysterious Ways’di.
1992 yılının başlarında U2, “Zoo Tv” adında bir turne hazırladı. Bu turneyi 10 parçadan oluşan albüm “Zooropa” izledi.
U2, müzik dünyasına 1997 yılında elektronik bir temele oturtulmuş album “Pop”la geri döndü.
Bu albümden çıkan single’lar ‘Staring at the Sun’ ve ‘Discotheque’ grubun başarısını bir kez daha ispatlarken; U2, albüm tanıtımı için o güne kadar hazırlanan en pahalı sahne şovunu hazırladı.
3 yıl aradan sonra, 2000 yılının Ekim ayında; U2, son albümünü piyasaya çıkardı “All That You Can’t Leave Behind”. Albümden çıkan ilk single ise ‘Beautiful Day’ aynı yılın yazında single’ı destekleyen bir video kliple piyasaya sürüldü. Bu single'ın ardından ise "Stuck In a Moment You Can't Get Out Of" ve son olarak aynı zamanda Tomb Raider filminin soundtrack'inde de yer alan "Elevation" piyasaya çıktı.

Albümleri
  • 3 Original CDs War / Wide Awake In America / October / Yıl: 2001
  • All That You Can't Leave Behind / Yıl: 2000
  • Pop / Yıl: 1997
  • Zooropa / Yıl: 1993
  • Achtung Baby / Yıl: 1991
  • Rattle And Hum / Yıl: 1988
  • The Joshua Tree / Yıl: 1987
  • Under A Blood Red Sky Live / Yıl: 1983
  • War / Yıl: 1983
  • October / Yıl: 1981
  • Boy / Yıl: 1980

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
26 Ağustos 2006       Mesaj #2
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
U2
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar

U2 Ülke Dublin, İrlanda
Kuruluş tarihi 1976
Üyeleri

Bono(Paul Hewson)
The Edge (Dave Evans)
Adam Clayton
Larry Mullen Jr.

Web Sitesi(leri)
U2 İrlandalı rock müzik topluluğu.

Grup Dublin İrlanda'da 1976 yılında kurulmuştur. U2 ismini ise 1977 yılında Dick Evans'ın Virgin Prunes grubunu kurmak üzere gruptan ayrılmasından sonra almıştır.
Grup orijinal kadrosunu devam ettirmektedir.
Bono (gerçek ismi Paul Hewson, 1960 doğumlu, gruptaki görevi vokal) The EdgeAdam Clayton (1960 doğumlu, gruptaki görevi bass) Larry Mullen Jr (1961 doğumlu, gruptaki görevi davulcu) (gerçek ismi David Evans, 1961 doğumlu, gruptaki görevi gitarist ve geri vokaller)
Son düzenleyen Blue Blood; 1 Eylül 2006 20:40
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Eylül 2006       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bono'ya göre bir rock yıldızının iki içgüdüsü var:
"Dünyayı değiştirmek ve eğlenmek."
Belli ki ikisini de iyi yapıyorlar. 1979'da kurulan U2, bugüne kadar yüz milyona yakın albüm sattı; kitleselleştikçe şarkı söylemekle yetinmeyip dünyanın gidişatına dair söz söylemekten çekinmedi.


18 Ağustos 2006
Derya BENGİ

Dünyayı değiştirmek ve eğlenmek
Dost acı söyler. Elvis Costello, vaktiyle Bono'ya şöyle demiş:
"U2'yu hem seviyorum hem nefret ediyorum. Akranlarınızın çıkmaya cesaret edemediği bir ipte yürüyorsunuz. Ayakta kaldığınızda şapka çıkarıyorum, ama o kadar sık düşüyorsunuz ki."
Fransız gazeteci Michka Assayas'ın Bono'yla yaptığı söyleşilerin derlemesi niteliğindeki Bono'nun Odasında adlı kitap, müzikle siyaset arasında gerili ipteki yirmi beş yıllık uzun yürüyüşün adımlarına bire bir tanıklık ediyor, Costello'nun iddiasının aksine, dengesizlikten çok, rock dünyasında az rastlanır bir tutarlılığı ve istikrarı gözler önüne seriyor...

Sivil toplum kuruluşu olarak U2
U2, İrlandalı dört genç tarafından 1979'da kuruldu. Bugüne kadar yayınladıkları on dört albümle dünya çapında yüz milyona yakın satışa ulaştılar. Kitleselleştikçe, şarkılarını söylemekle yetinmeyip dünyanın gidişatına dair söz sahibi olma gücünü de elde ettiler. Uluslararası Af Örgütü'ne, Greenpeace'e destek çıktılar, savaş muhabirleri gibi Latin Amerika, Afrika topraklarında halkın kaderini paylaştılar, Birmanyalı kadın hareketi önderi Aung San Suu Kyi'den İstanbul Avcılar'da 'kaybedilen' Diyarbakırlı Fehmi Tosun'a politik kurbanlarla dayanışma içine girdiler. Bir rock grubundan öte, neredeyse bir 'sivil toplum kuruluşu' haline geldiler. Bu 'büyük'lük, bazılarının yaptığı gibi hırsın, ihtirasın, ego şişkinliğinin tartıya vurulmasıyla değil, yoksulların, mazlumların, dünyayı değiştirmek isteyen insanların nefesinin ve kalp atışlarının debisiyle açıklanabilir ancak. Şarkıcı Bono (gerçek adıyla Paul Hewson) kitapta şöyle diyor:
"Büyük sorular sor, büyük cevaplar iste."
Bono gibi çenebaz, hazırcevap, nüktedan biriyle günler boyu konuşmak elbette çok zevkli, ama o ölçüde de zor olmalı. Şarkıcılığıyla yarışan hitabet gücüyle karşısındakini kendi yörüngesine kolayca çekebilir ve bir anda, diyalogu monologa çevirebilir çünkü. Neyse ki Bono'nun Odasında böyle bir kitap değil. Michka Assayas, yer yer siyasi konulardaki bakarkörlüğüne karşın, bu kitap için ideal bir isim. Merak ediyor, anlamaya çalışıyor, sıkıştırıyor, üstüne gidiyor... Camiada sık rastlanan 'rock-star'dan daha 'rock-star' eleştirmenlerden olmak yerine, muhabirlik mayasını korumayı bilmiş gerçek bir gazeteci. Grup elemanlarıyla aynı kuşaktan. Dörtlüyle daha 1980'de kurduğu dostluğu yıllarca sürdürmüş, U2'nun tırmandığı bütün basamakları yakından takip etmiş, sonunda bir U2 uzmanı kesilmiş. Ama Fransızcadaki en kapsamlı rock ansiklopedisini hazırlarken, belki mütevazılığından, belki de gruba kendini fazla yakın hissetmesinden, U2 maddesini kaleme almaktan kaçınmış.
80'lerin U2'su, The Police'in bir şarkısındaki "biz maddi dünyadaki ruhlarız" dizesinin canlı kanıtı gibiydi. Herkesin malumu ki, ruhsallığın yüceltildiği, dinsel metaforların ve sorgulamaların ustalıkla işlendiği şarkıları grubun ününde esaslı pay sahibi oldu. Yine de bu mülakatlarda, böylesine dindar bir Bono'yla karşılaşmak şaşırtıcı. Kitabın adı, şakayla karışık, 'Aziz Bono'ya Göre İncil' olabilirmiş pekâlâ. Nikaragua'da en çok devrimci gerillaların kiliseyle bağlarından etkileniyor, ABD'de tele-vaizlerin cirit attığı ekranlara nasıl yapıştığını anlatıyor, bir keresinde "sabah sabah başını dini durumlarla bu kadar ağrıttığım için kusura bakma" diye özürler diliyor, bir başka yerde Assayas'ın "nasıl böyle sürekli İncil'den alıntılarla konuşur hale geldin?" sorusuna maruz kalıyor. Senelerdir ısrar kıyamet Diyarbakır'a davet edilen Bono, korkarız Türkiye'ye geldiğinde sadece Efes-Meryem Ana'yı, Ayasofya'yı filan ziyaret edip ülkesine dönebilir!

Afrika'nın önemi
Hayır, o kadar uzun boylu değil. Bono'nun hamurunda din kadar, rock'n'roll sekülarizmi de mevcut. Gâh giderim medreseye ders okurum Hak için, gâh giderim meyhaneye dem çekerim aşk için!.. Onun Afrika'daki yoksulluğa olan ilgisinde peygambersi bir eda yakalayıp rahatsız olanlara, kayıtsızlığın ve sinizmin karanlık kuyusunda iyi uykular dileriz. Bono bir romancının veya bir araştırmacının sabrıyla değil, bir şarkı yazarının aciliyet hissiyle ve bir cerrahın refleksiyle eğiliyor kara kıtaya. Kitapta, Afrika ister istemez önemli yer kaplıyor: "Her gün altı bin beş yüz Afrikalı tedavi edilebilir bir hastalıktan, AIDS'ten ölüyor. Ve bu, Batı'nın öncelikleri arasında değil. Günde iki 11 Eylül demek bu. Afrika'nın ücra köşelerine HIV ilaçlarını götüremediğimizi söylüyoruz, ama gazozlarımızı yollamayı biliyoruz. Afrika'da en minnacık köyde bile Coca Cola bulabiliyorsun." Bono bu ilgiyi ne Peter Gabriel, Paul Simon misali kültürel hevesle, ne de üçüncü dünyacı siyasi teorilerle temellendiriyor. Belki çok daha radikal bir çıkış noktasından, ahlaktan ve ahlaki tercihlerden hareket ederek dünyevi bir yolculuğa çıkıyor: "Ahlaki gücün ağırlığına inanıyorum. Fakat düzen hiç ahlaklı değil. Böyle bir düzenin içinde alaycı bir rota izleyeceğiz."
Bono'nun 'alaycı rota'sı Jonathan Swift'in "zenginleri yiyin" dizesinden "hayırseverlik iyidir, ama adalet çok daha iyidir" şiarına uzanıyor. Artık başkanlık saraylarında, ekonomik ve siyasi zirvelerde, iş âleminin plazalarında 'en üsttekiler'le kol kola aynı kadraja giriyor. Oralarda nasıl karşılandığını hınzırca anlatıyor: "Egzotik bir bitki", "dışarda afişleme yapması gerekirken iktidarın koridorlarında dolanan bir rock yıldızı." Aslında kimbilir daha ne aşağılanmalara göğüs germek zorunda kalıyordur. Fakat hedefi belli: "Tok açın halinden anlamaz" resmini tersine çevirmek. Önceliği çok net: İnsan hayatı. "Günde bir dolardan az kazanan bir milyar insanın adına çalışıyorum" diyor, "attığım yumruk benim yumruğum değil, o yumruk çok daha geniş çaplı bir mevzudan alıyor gücünü."

Siyasetin kirli çarkları
O yumruğun gücü, hatta bir yumruk olup olmadığı Bono hayranları tarafından da tartışılıyor. Doğrusu bir punk-rock'çıda bulunması pek tavsiye edilmeyen çelikten sinirlere fazlasıyla sahip. "Politikacılarla tanıştığımda sinirlenmiyorum, bence onlar sinirlenmeli, çünkü ben bu dünyanın yoksulunu, sefilini temsil ediyorum" dese de, yürüttüğü bu postmodern Robin Hood diplomasisinde, bazen lüzumsuzca evet efendimci bir tutum takındığı gerçek. Kitapta şu satırların altını, içimiz ürpererek, kırmızı kalemle çizdik.
- Sana son kez soruyorum. George W. Bush'u gerçekten seviyor musun?
- Biz iyi anlaşıyoruz.
Bir çok konuda Bush'la aynı görüşte olmadıklarını, aralarında zaman zaman ateşli tartışmalar geçtiğini de anlatıyor, ama isteksizce ve detaysızca. Ser verip, sır vermiyor. Irak'taki işgal süreci karşısındaki tavrı açık:
"Savaşın maliyetiyle dünya tamamen değişebilir, şu anda Amerika'yı ve Avrupa'yı yuhalayan insanlar bizi alkışlayabilirdi. Bu hayalperestlik değil, sulu gözlü İrlandalı zırvalaması değil. Bu reel-politika."
Bunları Dubya'ya anlatmayı düşünür mü? Hayır, Bono sadece tek bir meselenin, Afrika meselesinin kahramanı.
"Ne yapabiliyorsam onu yapıyorum. Bu konuma gelmiş olmam zaten yeterince mantıksız. Ben de savaş bekçiliği görevini başkasına bırakacağım."
Peki Afrika konusundaki sözler tutulmazsa ne olacak?
"Sivil itaatsizlik üzerinde düşünmek zorunda kalacağız."
Kendi ifadesiyle "eski idealizmi ifade etmenin yeni yollarını arayan"
Bono'nun başka bir zaferi de şu:
Siyasetin kirli çarklarına okkayla çomak sokarken, müziğinden dirhem ödün vermiyor. Bir rock yıldızının iki içgüdüsü olduğundan söz ediyor kitapta:
"Dünyayı değiştirmek ve eğlenmek. Eğer ikisini de aynı anda becerebiliyorsa, ne âlâ".
U2 sahiden de Rock'ta özgül ağırlığı gittikçe düşen siyasete yeni kapılar aralarken, bir yandan da siyasete hiç alışık olmadığımız melodiyi ve ritmi armağan ediyor. Bono'dan bir inci daha:
"Politika ile sosis imalatının ortak yanları var: İçine neler koyduklarını bir bilsen, sonuçta ortaya çıkan şeyi yemezsin."
U2 elemanlarının öyküleri başrolde gözükse de, Bob Dylan, Johnny Cash, Bruce Springsteen, Rolling Stones, Beatles, Harry Belafonte, Brian Eno, rock ve punk mitolojisi, edebiyatçılar, ressamlar hakkında enteresan anekdotlarla, akıllıca saptamalarla tıklım tıklım dolu bir kitap bu. İster inanın ister inanmayın, 'depresyondan nasıl uzak durursunuz', 'evliliğinizin uzun ömürlü olmasını nasıl sağlarsınız', 'genç iş adamlarına öğütler' başlıklı pratik reçeteler bile var satıraralarında.
Bir tek yemek tarifleri eksik.


Kitaptan:
'Gerçeği öğren, seni özgürleştirecek olan budur'
Sabahları kafanda bir melodiyle uyanıyorsan, benim gibi, bütün mesele o melodiyi kafandan çıkarıp müziğe dönüştürürken ne kadarından fedakârlık ettiğinle ilgili. Ben rezil bir gitaristim, hatta piyanoda durumum daha da rezil. Yakınımda çok yönlü bir müzisyen olarak sıra dışı bir yeteneğe sahip Edge olmasaydı, durumum çok ümitsizdi. Larry ile Adam olmasa, o melodilerin hiçbiri ortaya çıkamazdı. Fakat benim için başkalarına bel bağlamak zorunda kalmak hâlâ çok zor. Sizi arkadaşlıklar kurmaya iten zayıflıklarınızdır. Sizde eksik olanları başkalarında ararsınız, ama bazen keşke bunu kendi başıma becerebilseydim diye düşünüp öfkelendiğiniz olur. Benim kafamın içindeki melodiler, benim çalabileceğimden çok daha ilginçler. Öfke, başkalarına güvenmek zorunda kalmaktan kaynaklanan bir öfke var içimde, ki aslında başkalarına güvenmekte çok başarılıyımdır. Şunu söylemem lazım, bizim grup başkalarına nasıl güvenileceği konusunda en iyi örnek bence.
Bir sanatçıya asla güvenme, onlar en büyük yalancılardır. Yaşamak için yalan söylerler. Bir anlamda oyuncusun. Ama bir yazar yalancı değildir. Kutsal kitapta şöyle bir bölüm var: "Gerçeği öğren, seni özgürleştirecek olan budur." Ta çocukken, okulda öğretmenin büyük İrlandalı şair William Butler Yeats'i anlatışını hatırlıyorum. Bir ara tıkanmıştı -hiç yazamadığı bir dönem oldu. Elimi kaldırıp "Peki neden bunun hakkında yazmadı?" diye sordum. Cevap: "Aptal aptal konuşma. İndir elini, küstahlaşma." Ama ben bunu fırlamalık olsun diye söylememiştim. Hep o fikirle yaşadım: Gerçeği öğren, seni özgürleştirecek olan budur. Söyleyecek hiçbir şeyim yoksa, bir şarkının ilk dizesidir bu.
Kendim için yarattığım rock yıldızının kafamda bir robot resmi vardı. Elvis Presley'in deri ceketi, Jim Morrison'un deri pantolonu, Lou Reed'in koca çerçeveli güneş gözlükleri, Jerry Lee Lewis'in botları, Gene Vincent'ın aksaması... Rock'n'roll mu istiyorsun? Al sana rock'n'roll.
Dostum Michael Hutchence derdi ki:
"Bu bir yıldız becerme sektörü, yıldızları en çok becerenler yine yıldızlar."
"Kimse fotoğrafımı çekmiyor. Kimse benden imza istemezse bittim demektir. Son albümüm b*k gibi galiba" sendromu var. Bilinçaltı düzeyinde, hepimiz ilgi çekmeye çalışıyoruz. Eminim ben de onlardan biriyim. Ama sanırım işim vesilesiyle yeterince ilgi çektiğimden, bunu özel hayatımla da yapmayı istemiyorum. Belki de öyle değildir... Çünkü bazen, kazayla, hop, kendimi kitabın için senle konuşurken buluyorum ya da dünya medyasının önünde o acayip başkanın elini sıkıyorum. Bilmiyorum senin psikoloji cep kitabın bundan ne çıkarır?
Başkan Bush'la fotoğraf çektirdim, çünkü Milenyum mücadelesi adı verilen dış yardım hareketi için, önümüzdeki üç yıla yayılmak üzere masaya on milyar dolar koyacaktı. Çok matrak bir fotoğraf. Bunu Inter-American Bankası'nda açıklarken ona eşlik etmiş, oradan da yeni dönmüştüm. Basın mensuplarının önünden geçerken başımı düz tuttum, ama o barış işareti gayet komik oldu. O da öyle olduğunu düşünüyor. Fotoğraf sırasında kafasını düz tutup, belli belirsiz fısıldadı: "İşte şimdi yeni bir manşet geliyor: İrlandalı rock yıldızı Toksik Teksaslı'yla birlikte." [gülüyor]
Burnum bir mendille kapalı, elimde bir molotof kokteyliyle dikiliyor olsam çok daha iyi görüneceğini biliyorum. Ama biliyorsun ki, en
fazla inandığım şey, bu işi yapabilmemizin tek yolunun entelektüel
davamızı sıkı, desteğimizi de halka yakın barışçı hareketler içinde geniş tutmak olduğu. Bu da ne Sağ'ın, ne de Sol'un mülkiyetinde.
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
30 Haziran 2008       Mesaj #4
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye
U2
Vikipedi, özgür ansiklopedi


20051121u240msgbyzgqp2
"U2, "Madison Square Garden"'da. (Kasım 2005)"


Kökeni: Dublin, İrlanda
Müzik türü: Rock, post-punk, alternative rock
Aktif yılları: 1976-günümüze
Müzik şirketi: Interscope (1997-günümüze)
Island: (1979-1997)

Üyeler
  • Bono (Paul Hewson)
  • The Edge (Dave Evans)
  • Adam Clayton
  • Larry Mullen Jr.

U2 İrlandalı rock müzik topluluğu. Dünyanın en önemli rock gruplarından biri olup tam 22 tane Grammy ödülleri vardır.

Grup, Dublin İrlanda'da 1976 yılında kurulmuştur. U2 ismini ise 1977 yılında Dick Evans'ın Virgin Prunes grubunu kurmak üzere gruptan ayrılmasından sonra almıştır.

U2 ismi Bono'nun fikri olup, Bono "U2" isimli soğuk savaş sırasında (1980-1990) kullanılan Amerikan casus uçaklarından almıştır.

Grup orijinal kadrosunu devam ettirmektedir.

Bono (gerçek ismi Paul Hewson, 1960 doğumlu, gruptaki görevi vokal) The Edge (gerçek ismi David Evans, 1961 doğumlu, gruptaki görevi gitarist ve geri vokaller) Adam Clayton (1960 doğumlu, gruptaki görevi bass) Larry Mullen Jr (1961 doğumlu, gruptaki görevi davulcu)

The Joshua Tree, Achtung Baby ve All That You Can't Leave Behind en başarılı albümlerindendir.

Grup aynı zamanda mükemmel sahne performansı ve show sergiler. 1997'de ki POP MART dünya turları sırasında kullanılan 700m2 lik ekran dünyada bir konserde kullanılan en büyük ekran olmuştur.

Stüdyo Albümleri
  • Boy (1980)
  • October (1981)
  • War (1983)
  • The Unforgettable Fire (1984)
  • The Joshua Tree (1987)
  • Rattle and Hum (1988)
  • Achtung Baby (1991)
  • Zooropa (1993)
  • Original Soundtracks 1 (1995) (released under the pseudonym "Passengers")
  • Pop (1997)
  • Greatest Hits (1998)
  • All That You Can't Leave Behind (2000)
  • How to Dismantle an Atomic Bomb (2004)
c0lin - avatarı
c0lin
Ziyaretçi
30 Haziran 2008       Mesaj #5
c0lin - avatarı
Ziyaretçi
U2band
CelestialBody - avatarı
CelestialBody
Ziyaretçi
5 Eylül 2010       Mesaj #6
CelestialBody - avatarı
Ziyaretçi
U2 İstanbul konseri 2010

U2

Efsanevi rock grubu U2’nun web sitesi U2.com üzerinden yapılan resmi açıklamayla “U2 360° Tour” İstanbul konseri 6 Eylül 2010’da, İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı’nda gerçekleşiyor.

U2 İstanbul konseri, Live Nation tarafından Pozitif ve İKSV işbirliği ile İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilecek. Uzun zamandır hayranları tarafından ülkemizde merakla beklenen U2, İstanbul’u bu konserle sallamaya hazırlanıyor.
U2’nun yıllardır prodüksiyon direktörlüğünü sürdüren Willie Williams, bu turne için özel olarak mimar Mark Fisher ile birlikte çalıştı. Bu çalışma sonucunda ikili, müzikseverlere muhteşem boyutlarda bir görsel şölen sunan ve şimdiye kadar herhangi bir konser için tasarlanmış en etkileyici ve yaratıcı sahne tasarımlarından birini ortaya çıkarmayı başardı.
U2 360° turnesi kapsamında dev bir silindir video sistemi ile birbirine bağlanmış LED paneller ve 64 metreye ulaşan yüksekliğiyle sahne etrafında dönen metal köprü sistemi müzikseverlere tam anlamıyla 360 derecelik bir görüş alanı sunuyor. Turnenin ilk ayağını kaçıran U2 hayranları bu kez 2010 boyunca; Türkiye, Almanya, Danimarka, Finlandiya, Rusya, Avusturya, Yunanistan, Fransa, Belçika, İspanya ve Portekiz’de grubu izleme şansına sahip olacak.
Tamamı sadece saatler içinde tükenen biletleriyle rekordan rekora koşan efsanevi grup U2’yu bu yıl sadece Avrupa’da dev stadyumlarda yaklaşık 2 milyon kişi izledi. Grup şu sıralarda Muse’un açılış grubu olarak yer aldığı Amerika turnesini sürdürüyor. “360° Tour”un ikinci yılında bu rekorla birlikte müzik tarihinin en büyük gişe gelirine sahip turne olması bekleniyor. “360° Tour”, U2’nun 2005/2006 yıllarında gerçekleştirdiği Vertigo turnesinden bu yana ilk stadyum turnesi olma özelliğini de taşıyor.
Turne, grubun son albümleri “No Line On The Horizon”ın tanıtım çalışmaları kapsamında sürdürülüyor. Topluluğun onikinci albümü olan “No Line On The Horizon”, İngiltere, İrlanda, Fransa, Almanya, Belçika, Finlandiya, Japonya ve Çek Cumhuriyeti gibi dünyanın dört bir yanında müzik listelerinde bir numaraya tırmanmıştı.
Bugüne kadar Muse, The Black Eyed Peas, Kaiser Chiefs, Snow Patrol, Elbow ve Glasvegas gibi ünlü sanatçıların ön grup olarak yer aldığı turnenin ikinci ayağında kimlerin sahne alacağı da merak konusu.
U2 360 dünya turnesinin sponsorluğu ise BlackBerry tarafından üstlenildi. U2.com üyeleri öncelikli olarak konserlere bilet alma şansına sahip olacak. Aynı zamanda siteye yeni üye olanlar da limitli sayıda üretilen U2 remiks CD’sine sahip olabilecek.
Türkiye tarihinin en büyük stadyum konserini verecek olan U2 “360° Tour” Pozitif ve İKSV işbirliği ile 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında gerçekleşiyor.
6 Eylül 2010 Pazartesi akşamı İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı’nda gerçekleşecek.
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
28 Kasım 2014       Mesaj #7
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
photo16113

1976 yılında kurulan Grammy Ödüllü, İrlandalı rock müzik grubu.

Hakkında:
- Bono (vokal, gitar), The Edge (gitar, klavye), Adam Clayton (bas gitar) ve Larry Mullen Jr. (davul) tarafından kuruldu.
- Müzikal kariyerleri 1980 yılında "Boy" ismiyle yayımladıkları albümle başladı.
- 1987 yılında çıkan "The Joshua Tree" albümünden, 2009 tarihli "No Line on the Horizon"a kadar olan tüm albümleri müzik listelerinde bir numara oldu.
- "The Unforgettable Fire", "With or Without You", "I Still Haven't Found What I'm Looking For", "Desire", "The Fly" ve "Vertigo" gibi birçok single çalışması uzun süre listebaşı olarak kaldı.
- Dünya çapındaki albüm satışı 150 milyonu aşan grup, 20'den fazla Grammy Ödülü kazanarak rekor kırdı.

İlk Albüm: Boy
İlk Single: Another Day

Karnaval.com


🌘 🚀