Arama

Hastane

Güncelleme: 31 Mayıs 2013 Gösterim: 11.518 Cevap: 2
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
24 Ekim 2008       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
HASTANE. Yalnızca aile doktorunun gözeti­mi altında evde bakılamayacak kadar ağır hasta ve yaralıların tedavisi için en uygun yer hastanelerdir. Çünkü hastanelerde tedavi ve ameliyat için gerekli bütün araç, gereç ve donanım ile hepsi kendi alanında uzmanlaş­mış doktoru, hemşiresi, laboratuvar görevli­siyle kalabalık bir sağlık ordusu tek bir çatı altında toplanmıştır. Bu kurumda hastalığa tanı koymak için gereken bütün testler yapı­lır, uygun görülen tedavi uygulanır ve hasta iyileşinceye kadar orada barındırılarak doktor gözetiminde tutulur. Bugün büyük hastanele­rin çoğu aynı zamanda önemli birer araştırma merkezi ve stajyer doktorların deneyim kaza­narak kendilerini geliştirdikleri birer eğitim kurumudur.
Eski Hastaneler
Sponsorlu Bağlantılar
Eski Yunanlılar, sağlık tanrısı Asklepios adı­na Anadolu'da kurdukları bazı tapınakları hem hastalar için tedavi ve dinlenme yeri, hem de doktorlar için bir eğitim merkezi olarak kullanırlardı. Mısır, Babil ve Hindis­tan'da da bu tip hastaneler kurulmuştu. Çok sık savaşan ve yaralı askerlerin bakımı için askeri hastanelere gerek duyan Romalılar zamanında bu hastaneler çok büyük önem kazandı.
İS 4. yüzyılda Roma İmparatorluğu'nda, kapılarını yalnız yaralı askerlere değil bütün hastalara açan kilise hastanelerinin kurulma­sıyla yeni bir dönem başladı. Bu gelenek yüzyıllarca sürdü ve bütün ortaçağ boyunca Avrupa'daki hastanelerin çoğu manastırların yönetimi altında hizmet verdi; hastaların ba­kımını da rahipler ile rahibeler üstlendi.
Zenginler daha ağır bir hastalığa yakalan­mamak için kendi evlerinde tedavi gördükle­rinden, bu manastır hastaneleri hemen hemen yalnızca yoksul hastaların bakımını üstlenmiş­ti. Ama hiçbir hastanın geri çevrilmediği bu manastırlara bile cüzamlılar kesinlikle alın­mazdı. Çünkü o çağlarda cüzam en korkulan hastalıktı ve çok bulaşıcı olduğuna inanılıyor­du. Bu yüzden her ülkede toplumdışına itilen cüzamlılar ya özel cüzam hastanelerinde teda­vi oldular ya da uzak adalarda sürgün gibi yaşamak zorunda kaldılar.

Türkler'de Hastane Geleneği


Aynı çağlarda Türkler devlet eliyle çok büyük ve gelişmiş hastaneler kuruyorlardı. Ama o zamanlar bu kurumların adı hastane değildi. "Hastalar yurdu", "hasta evi" ya da "sağlık yurdu" anlamındaki maristan, bimaristan, bi-marhane, darüşşifa ve şifahane gibi adlarla anılıyordu.
Büyük Selçuklular'ın 1194'te Şam'da kur­dukları Bimaristan el-Nuri aynı zamanda bir tıp fakültesiydi ve tedavi yöntemleri Avrupa' daki benzerlerinden daha ileriydi. Özellikle ruh hastalıklarının müzikle tedavisi belki de ilk kez bu hastanede uygulanmıştı. Sonradan aynı yöntemi Anadolu Selçukluları ve Os­manlılar da geliştirerek sürdürdüler.
Türkler'in Anadolu'da kurdukları ilk hasta­neler 12. yüzyıldan kalmadır. Artuklular'ın Mardin, Silvan ve Harput'ta kurdukları bu hastaneleri Anadolu Selçukluları'nın Kayseri' deki Gevher Nesibe Hatun Şifahanesi ve Sivas'taki I. İzzeddin Keykavuş Darüşşifası gibi ünlü sağlık kurumları izledi. 13. yüzyılın başlarında kurulan bu yapılar günümüze ka­dar ayakta kalabilmiştir.
Osmanlı padişahlarının ya da yakınlarının kendi adlarına hastane kurma geleneği daha imparatorluğun ilk dönemlerinde yerleşmişti. Bunların ilk örneği 1400'de kurulan Yıldırım Darüşşifası'dır. Fatih Sultan Mehmed'in 147()'te yaptırdığı 70 odalı Fatih Darüşşifası ise o dönemde Avrupa'nın en büyük hastane­lerinden biriydi. Hekim de yetiştiren bu hastanede yoksul hastalardan tedavi ve ilaç parası alınmazdı. 1488'de Edirne'de yapılan II. Bayezid Darüşşifası da temiz ve titiz bir hastane olarak ün kazanmıştı. Hastanenin kusursuz bir havalandırma sistemi vardı ve haftada üç kez hastalara konser verilirdi. 1551'den günümüze kadar gelebilen köklü hastanelerden biri de İstanbul'daki Haseki Hastanesi'dir. Yüzyıllarca yalnız kadın-doğum hastanesi olarak kullanılan ve 1860'ta kadın tutukevine dönüştürülen bu hastane 188()'de İstanbul Belediyesi'ne devredilince yoksul ve yetimlerin bakımına ayrıldı.
Osmanlı hastaneleri külliyelerin, yani cami, medrese, aşevi, kitaplık, türbe, hamam, çeş­me, çarşı, han gibi bölümlerden oluşan bir yapılar bütününün parçası olarak planlanır, sağlık hizmetlerinin yanı sıra usta çırak yönte­miyle hekim yetiştirilirdi. Bu uygulama 19. yüzyılın ortalarına kadar sürdü. O tarihte ilk çağdaş hastaneler kurulmaya başladı; pek çok askeri ve sivil hastane yapıldı. Ayrıca, savaş sırasında bu yerleşik hastaneler yaralıların bakımına yetişemediği için hızla gezici hasta­neler kuruluyordu. Örneğin Balkan ve I. Dünya savaşları sırasında yalnızca İstanbul' da 40 kadar gezici hastane vardı.
19. yüzyılda kurulan sivil hastanelerin en önemlisi yalnızca sarayda oturanların tedavi­siyle ilgilenen Mabeyn Hastanesi'dir. Bunu. 1837'de Edirnekapı'da kurulan Gariplere ve Bekârlara Mahsus Hastane ile 1845'te Yeni-bahçe'de kurulan Bezmiâlem Gureba-yı Müs-limin Hastanesi izledi. Türkiye'nin ilk paralı hastanesi 1861'de kurulan ve 1935'te doğum­evi olarak yeniden düzenlenen Zeynep Kâmil Hastanesi, ilk çocuk hastanesi ise 1899'da Hamidiye Etfal Hastanesi adıyla kurulan Şişli Çocuk Hastanesi'dir. 20. yüzyılın başında kurulan Cerrahpaşa Hastanesi (1910), Hay­darpaşa İntaniye Hastanesi (1924), Heybeliada Sanatoryumu (1924) ve Bakırköy Akliye ve Asabiye Hastanesi (1927) bugün de sağlık hizmetlerini sürdürmektedir.



Çağdaş Hastanelerin Başlangıcı



Hastanelerin bugünkü anlamda birer tıp ku­rumuna dönüşmesinde iki önemli buluşun çok büyük payı olmuştur. Bunlardan biri, eter, kloroform ve diazot monoksit (güldürücü gaz) gibi anestezik maddelerle ilk kez ağrısız ameliyat olanağının doğmasıdır. Bu maddeler hastanın bilincini ve ağrı duyumunu yok ettiği için uzun süren karmaşık ameliyatlar yapılabi­liyordu.
İkinci büyük gelişme, 1867'de İngiliz cerrah Joseph Lister'ın ameliyat sırasında antiseptik (mikrop öldürücü) maddelerin kullanılmasını önermesidir. Lister, hastala­rı sağlıklarına kavuşturabilmek ve ameliyat sonrası ölümleri engelleyebilmek için mutlaka mikropsuz bir ortamda çalışmaları gerektiğini savunarak öncülüğünü kendisi yaptı. Ameli­yatların yapılması, araç gereçlerin saklanma­sı, ameliyattan önce ve sonra hastanın bakımı için özel bir yer gerekiyordu. Bu tanıma uygun yerlerin düzenlenmesiyle çağdaş hasta­neler dönemi başlamış oldu.
19. yüzyılın ortalarına kadar hastanelerin en sıradan temizlik ve bakım personeli olarak görülen hemşireler, Kırım Savaşımdan (1853-56) sonra Florence Nightingale'in çabalarıyla bu mesleğe gerçek anlamını kazandırdılar. Çok geçmeden birçok ülkede hemşirelik okulları açıldı ve bu okullardan yetişen hemşi­reler hastanelerin çağdaşlaşmasında önemli görevler üstlendiler.
Gene 19. yüzyılın sonlarına doğru hastane­lerdeki çok yataklı genel koğuşlara ilk kez hastaların para ödeyerek kaldıkları özel oda­lar eklendi. Bu odaların belirli bir ücreti yok­tu; hastalar kendi olanaklarınca bağışta bulu­nuyorlardı. 20. yüzyılın ortalarında birçok ül­kede sağlık hizmetlerinin devletçe denetlen­mesi ve devlet bütçesinden hastanelere öde­nek ayrılması için yasalar çıkarıldı. Halk sağlı­ğının güvence altına alınmasını amaçlayan sosyal sigorta kurumlarının başlangıcı da aynı döneme rastlar . Ama bu sağlık sigortası sisteminin yapısı bütün ülkelerde ay­nı değildir. Örneğin Türkiye'de Sosyal Sigor­talar Kurumu, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur gi­bi sosyal güvenlik kurumlarına pirim ödeyen­lerin sağlık, bakım ve hastane giderleri bu ku­rumlarca

rinin tümüyle parasız olduğu ve bütün yurt­taşların hastane, tedavi ve bakım giderlerinin devlet bütçesinden ödendiği ender ülkelerden biridir. Buna karşılık ABD'de parasız tedavi olanağı sunan devlet hastaneleri çok azdır ve hemen herkes kendi adına özel sağlık sigorta­sı yaptırır.
bayı andıran çok hareketli bir yerdir. Hasta­nenin yönetiminden sorumlu olan başhekim ve yardımcıları, hastaların tedavi ve bakımıy­la ilgilenen uzman ve pratisyen doktorlar, cer­rahlar, hemşireler, hastabakıcılar, her hasta için gerekli kayıtları tutan görevliler, muhase­be elemanları, hastaların ilaçlarını sağlayan eczacılar, ambulans şoförleri, kapıcılar, hade­meler, mutfak personeli, temizlikçiler, elek­trikçiler, teknisyenler, marangozlar, güvenlik görevlileri ve daha pek çok kişi, hastalara yar­dımcı olabilmek, hastanenin ve bütün araç ge­reçlerin kusursuz çalışmasını sağlamak için üstlerine düşen görevleri yürütürler. Üstelik hastaneye günün her saatinde hasta ve yaralı gelebileceği için bu görevlerden çoğu 24 saat aralıksız sürdürülmek zorundadır.

Genellikle her hastanede, belirli alanlarda uzmanlaşmış özel bölümler bulunur. Örneğin röntgen (radyoloji) bölümünde X ışınlarıyla ve bilgisayarlı tomografi gibi gelişmiş teknik­lerle vücudun görünmeyen dokuları tarana­rak bütün ayrıntılarıyla incelenebilir. Diyet bölümü bazı hastalar için özel yemek listeleri hazırlar. Patoloji laboratuvarında hastadan alınan doku örnekleri incelenir; kan tahlili ve gerekli görülen öbür testler yapılır. Ayrıca ameliyathaneler, doğum odaları ve yeni doğ­muş bebeklerin mikropsuz bir ortamda bakıl­dığı özel bebek odaları vardır. Erken doğmuş bebekler bu bölümde kuvöze alınarak gerekli sıcaklık, nem ve oksijeni sağlayan bu aygıtta bir süre doktor gözetiminde tutulur. Ağır has­talar da yoğun bakım ünitesinde sürekli izle­nir. Bulaşıcı bir hastalığa yakalanmış olan ki­şiler karantina bölümüne alınır. Acil servis ise kaza, yaralanma ya da kalp krizi gibi acil du­rumlar içindir.
Bir uzman doktora muayene olmak ya da istenen testleri yaptırmak için hastaneye baş­vuran hastalara polikliniklerde bakılır. Bir sü­re yatarak tedavi olması gereken hastalar ise iyileşinceye kadar hastanede kalırlar. Bu has­talar için altı, sekiz ya da daha çok yataklı koğuşlar ve tek ya da iki kişilik özel odalar vardır. Bazı hastanelerdeki özel odalar tuva­leti, banyosu, televizyonu ve öbür konforlarıyla lüks otel odaları gibidir.
Tedavi edilecek hastalar, hastanenin belirli alanlarda uzmanlaşmış bölümlerindeki koğuş­lara ya da odalara yatırılır: Genel cerrahi (da­ha çok iç organlarla ilgili ameliyatlar); kadın-doğum ya da jinekoloji (kadınların üreme or­ganı hastalıkları ve doğum); üroloji (erkek üreme organları ve boşaltım sistemi hastalık­ları); kulak-burun-boğaz; ortopedi (kemik ve eklem hastalıkları); kardiyoloji (kalp ve da­mar hastalıkları); nöroloji (sinir sistemi hasta­lıkları); pediatri (çocuk hastalıkları); geriatri (yaşlılık hastalıkları).
Bir hastanede bütün uzmanlık bölümlerinin bulunması tanı ve tedavi açısından büyük ko­laylık sağlar. Tıbbın değişik alanlarında uz­manlaşmış doktorlar hastayı inceleyip görüş­lerini belirterek sağlıklı bir tanı koyabilmek için işbirliği yaparlar. Röntgen aygıtları, bilgi­sayarlı tomografi, ültrasonografi. kalp-akciğer ve diyaliz makinesi (yapay böbrek) gibi özel aygıtlar gerektiği anda hasta için kullanı­labilir.
Buna karşılık yalnızca belirli bir hastalık grubunun tedavisini üstlenen uzmanlık hasta­neleri de vardır: Kalp ve göğüs hastalıkları hastanesi, akıl ve ruh hastalıkları hastanesi gi­bi. Büyük kentlerdeki binlerce yataklı bu dev hastanelerin karmaşası yanında, birkaç yata­ğı, genellikle bir tek pratisyen doktoru ve yal­nızca bir hemşiresi olan küçük kasaba hasta­neleri dinlenme evlerini andırır.


Msxlabs & TemelBritannica





BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Mavi Peri - avatarı
Mavi Peri
Ziyaretçi
10 Haziran 2012       Mesaj #2
Mavi Peri - avatarı
Ziyaretçi
Hastane

Sponsorlu Bağlantılar
Hastaların sağlık hizmetlerini karşılayan kurum. Bu kurum, toplu hâlde yaşamın bir gerekliliği olarak ortaya çıkmıştır. İnsanların temel gereksinimlerini karşılayacak önlemler, her çağda, çağın sosyal ve ekonomik önkoşullarına bağımlı olarak bir gelişme göstermiştir. Bu anlamda kullanılan ilk yerlerin tapınaklar olduğu anlaşılmaktadır. Eski Yunan'da insanların şifa bulmak için Asklepion Tapınağı'na gidip kaldıkları bilinmektedir. İ.Ö. 3. yüzyılda, Hindistan'da, hastane işlevi yapan bazı yerlerin bulunduğunu belirten kanıtlar vardır. Salt hasta bakımıyla uğraşan kurumlara ilk olarak Roma'da rastlanır. Anadolu'da Türklere ait ilk hastane Selçuklular döneminde kurulmuştur. Hastanelerin yaygınlaşması, daha çok dinî ve toplumsal nedenlere dayanır. Eskiçağlardan başlayarak bugüne kadarki gelişmelerle gerçekleşen ekonomik, toplumsal ve bilimsel değişimler sonucu bugünkü çağdaş hastaneler kurulmuştur. 20. yüzyılın başlarında sterilizasyon tekniğiyle birlikte ameliyatlarda ölüm oranı çarpıcı bir düşme gösterince, hastanelerin halkın gözündeki önemi arttı. Bu dönem, laboratuvarların yetkinleşmesiyle birlikte yoğunlaştı ve güçlendi. Tıbbın çeşitli alanlarda uzmanlık dallarına ayrılması sonucu hastaneler sürekli yeni biçim almaktadır.

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
AndThe_BlackSky - avatarı
AndThe_BlackSky
VIP VIP Üye
31 Mayıs 2013       Mesaj #3
AndThe_BlackSky - avatarı
VIP VIP Üye
Hastane (eski adı: Darüşşifa), sağlık hizmeti verilen ve bu amaçla gerektiğinde hastaların yatarak tedavi oldukları kurum. Hastanelerde hastalar, paralı veya parasız olarak tedavi edilirler. Hastaneler, devlet hastaneleri, özel üniversiteler, dernekler, sigorta şirketleri tarafından ücretli veya ücretsiz olarak işletilirler. Geçmişte dini organizasyon ve gönüllüler tarafından verilen hastane hizmetleri günümüzde doktor, cerrah, hemşire, ebe, eczacı gibi sağlık profesyonelleri tarafından verilmektedir.
Toplu halde yaşayan insanlar her zaman hastaları tedavi etmenin ve korumanın gerekli olduğunu düşünmüşlerdir. Nitekim hastaların tedavisi ve bakımı konusunda tarih boyunca şu veya bu şekilde çalışmalar yapılmış ve tedbirler alınmıştır. İnsanların temel gereksinimlerini karşılayacak şekilde düşünülmüş olan bu tedbirler, her zaman onların yaşadıkları devirlerin sosyal ve ekonomik şartlarına sıkı sıkıya bağlı kalmıştır.

İlk hastaneler

Hastaların bakımıyla uğraşan ilk kurumların tapınaklar olduğu anlaşılmaktadır. Epidauros'taki Asklepios Tapınağı'nda Yunanlıların şifa veren tanrısından yardım istemeye gelenler için yatacak yerler bulunmuyordu. MÖ 3. yüzyılda o zamanlar Buda inancı hakim olan Hindistan'da da hastanelerin bulunduğunu gösteren bazı kanıtlar vardır. Eski Yunan'da doktorların özel muayenehanelerini veya dükkanlarını andıran, İatreia denilen ameliyat odaları vardı.

Hastane türleri


Çoğu hastanelerde yatan hastalar bulunurken bazı hastaneler belli bir tanı merkezi gibi çalışırlar ve sadece ayaktan hasta kabul ederler. Ayrıca hastaneleri ve hastaneleri gibi belli bir bilim dalına veya belli bir halk kesimine özel hastaneler de vardır.

Hastane ve teknoloji


Sağlık sektörü yazılım ve donanım dünyasının hemen her ürününün sıklıkla kullanıldığı bir alandır. Bu sektörde birçok teknoloji ürünü hizmet kalitesinde artış, doğru teşhis ve etkin tedavi için kullanılmaktadır.

Vikipedi, özgür ansiklopedi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

31 Temmuz 2006 / kompetankedi Tıp Bilimleri
23 Mayıs 2011 / Ziyaretçi Soru-Cevap
20 Ocak 2010 / Misafir Soru-Cevap
4 Şubat 2009 / Ziyaretçi Soru-Cevap
9 Haziran 2009 / Kral_Aslan Rüya Tabirleri