Arama

Evrimsel Tıp

Güncelleme: 21 Haziran 2010 Gösterim: 4.934 Cevap: 0
Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
17 Kasım 2007       Mesaj #1
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi
EVRİMSEL TIP

Sponsorlu Bağlantılar
Evrimsel tıp insan sağlığına başka bir boyuttan bakan bir bilim dalıdır. Bu boyut evrimdir.

Evrimsel açıdan bakınca insan sağlığının, insan hastalıklarının karşıtı olmadığı gerçeği ile karşılaşılmaktadır. Yani sağlıklı insan hasta olmayan insan demek değildir. Bu ilginç durumu anlamak kolay olmayabilir. Ama anlaşılmasında yarar vardır. Evrimsel bakış açısına göre hastalığın ne olduğuna ilerde ayrıntılı bir şekilde değineceğim. Şimdilik hastalıkların ve sağlığın kısa tanımlarını yapmakla yetiniyorum.

Sağlık fizyolojik bir kavram olup, mevcut organ sistemlerinin optimum düzeyde görev yapması demektir. Hastalıklar ise doğanın canlılar üzerinde olan baskısına bağlı olarak ortaya çıkan adaptasyon bozukluklarıdır.

Bireyler organ sistemlerinin optimum düzeyde olmasına rağmen hasta olabilirler ve hasta olmalarına rağmen fizyolojik olarak sağlıklı kabul edilebilirler. Yaşam bir uzlaşmadır. Buna sağlık ve hastalık kavramları da dahildir. Evrimsel açıdan yaşam ayrıca diyalektik bir fenomendir. Bu konuyu daha önce kendi başlığı altında incelemiştim.

Bazı hastalıkların nedenlerinin evrimsel biyolojik ilkelerde saklı olabileceği, son birkaç yıl öncesine kadar, kimsenin ne ilgisini ne de dikkatini çekmiştir. Hastalıkların nedenlerini, onları evrimsel bakış açısından incelemeden her zaman kesin olarak anlamak ve dolayısıyla tedavilerinde yeterince başarılı olmak mümkün olmayabilir. Tıp hala emprik yöntemlerin yardımı ile ilerlemektedir. Başarılı tedavilerin bir çoğunda bile neden başarılı olunduğu tam olarak anlaşılamamaktadır. Çünkü evrimsel etkenler dikkate alınmamaktadır.

Daha da ötesi, insanın diğer hayvanlarla birlikte doğal koşullara uymakla yükümlü, sürekli evrime uğrayan bir yaratık olduğu gerçeğini tıp yeterince dikkate almamaktadır. Şu anda pratik edilen tıp, evrimsel biyolojiye karşı kayıtsız bir tutum sergilemektedir. İnsan hastalıklarının moleküler mekanizmaları açıklanmaya çalışılırken, büyük manzaradan uzaklaşılmakta ve ayrıntılarda kaybolup gidilmektedir.

Tıbbın bu eksikliğini evrimsel tıp kompanze edeceğe benzemektedir. Hastalıkların tedavisinde başarılı olmak, bazılarını önlemek veya daha başlangıç dönemlerinde iken tanımak, yeni ve evrimle bağdaşan tedavi yöntemleri tasarımlamak, hastalıkların tuttuğu sistemlerle ilgili çeşitli evrimsel gelişmeleri bilmekle kolaylaşacaktır.


HASTALIK NEDİR?

Hastalık nasıl tanımlanır? Bunun için önce Encyclopedia Britannica’ya bakalım.....

Disease commonly is considered to be a departure from the normal physiological state of a living organism suffucient to produce overt signs, or symptoms.

Hastalık genel olarak canlı bir yaratığın yeterince açık işaret ve belirti verecek kadar normal fizyolojik durumundan uzaklaşması olarak kabul edilir.....


Hastalık nedeni canlının kendinde olabilir. Çoğu kere bu hastalıkların nedeni bilinmez ve idiopatik, primer gibi terimlerle tanımlanırlar.

Hastalık nedeni dış etkenlere bağlı olabilir.

Üçüncü ve günümüzde giderek önem kazanan hastalık nedenini iatrogenic (iyatrojenik) dediğimiz ilaç ve diğer tedavilere bağlı olarak ortaya çıkan hastalıklar oluşturur.


Tıp hastalıkları hastaların bakış açısına göre tanımlar, yorumlar ve diğer bilimlerden farklı olarak ,hastalığa değil, hastaya önem verir. Tıbba göre hastalık yoktur, hasta vardır. İnsana verilen önemi simgeleyen bu tümcenin başlangıcı Hipokrat’a kadar gider. İnsana verilen önemi daha dramatik olarak belirtmeye olanak yoktur. Doktor insana hizmet eder. Tıp ise insanlığa....


Tıpda önemli bir diktum daha vardır.

“Primum nil nocere........”
Önce zarar verme....


Bu tümce de insana verilen değeri simgeleyen önemli bir doktrindir. Açıkca tıp, insanın insana ve insanlığa hizmetinden başka bir şey değildir.


Temelinde insana yardım etmek olan tıbbın bir bilim dalı olduğu kesindir ama, tıp fizik veya kimya gibi nisbeten homojen ve dar bir bilim dalı değildir. Diğer bütün bilimlerin bir araya gelmesinden oluşmuş, son derece geniş ve karmaşık bir bilim dalıdır.


İstisnasız her bilim dalı, tıbba hizmet eder. Çünkü her bilimin amacı insanlığa olumlu katkılarda bulunmaktır. Bilim bilim için değildir. İnsanlık içindir.
İnsanlığı ilerletmek içindir. Öğrenmek ve öğrenilenlerin insanın rahat, mutlu, sağlıklı ve uzun yaşaması için kullanılması demektir.

Görüldüğü üzere yalnız tıp değildir insana ve insanlığa hizmet etmekle yükümlü olan bilim dalı. Bütün bilim dallarının temel amacı insanlığa hizmettir. Bilimde başka espri, neden, amaç yoktur. Önemli olan insan olarak, insan gibi yaşamaktır. Bilim insanı insanca yaşatmak için vardır. Yoksa doğayı öğrenmenin, doğal yasaları bulup çıkarmanın ne gibi bir anlamı ve yararı olabilir? Bulunan yasaların insan yaşamına uygulanmaması ve insanların onlardan yararlanmaması durumunda “bilim bilim içindir” diktumu geçerli olacaktır. Bu diktum yanlıştır.

Hastalığa dönelim. Tıp açısından hastalığı tanımladık. Peki evrimsel tıp açısından bu tanımlama yeterli midir?

Tıbbın her bilim dalından yararlandığına değindik. Evrimsel biyolojiden de yararlanır mı tıp? Yararlanmalı mıdır?

Tıp temel olarak biyolojinin insan denen hayvana uygulanan şeklinden çok daha fazla bir bilim dalıdır. Bünyesinde sosyal bilimleri de barındırır. İnsan, sosyal tarafı ağır basan “sosyal bir hayvandır”. Bireylere önem vermesinin nedeni de budur. Evrimsel biyolojiden etkilenmeyen tıp, büyük manzaradan uzak bir diğer hümanistik eğilimden başka bir disiplin olamaz. Insanı diğer canlılardan ve doğadan soyutlayan hümanizm bence, günümüzde kabul edilmemesi gereken bir yaklaşımdır.

Klasik tıp insanı bu doktrine sadık kalarak üstün bir yaratık olarak kabul eder ve bu haliyle İslam’dan ve diğer dinlerden farksızdır. Tıbba göre de insan halifedir. Evrimsel biyolojiyi biraz bilen biri için bu diktum gerçeklerden daha uzak olamaz. İnsan, insan için önemlidir. Dolayısıyla tıp için de önemlidir ama, bu önemin bazı ölçüler içinde kalması daha da önemlidir. Böyle bir ölçünün olmaması, reddedilmesi veya anlaşılmaması, sonunda insana ve onunla birlikte doğaya büyük zararlara neden olacaktır.

Dolayısıyla insan, hümanistik bir görüş açısından bakılarak değil, büyük manzaraya önem veren evrimsel bir görüş açısından bakılarak değerlendirilmelidir. Hümanizm, insanlık perspektifinden, antroposentrik bir eğilimdir ve hem doğa, hem de insanlık için kesin olarak zararlıdır.

İnsanın değeri kendinden menkul olmamaldır. İnsan gerçek değerini kendinde değil, doğada aramalıdır. İnsanın arayıp da her seferinde kendinde bulduğu üstün değerler, ona doğa tarafından verilmemiştir. İnsan doğa açısından zayıf ve nahif bir hayvandır. İnsan doğanın tasarımladığı ve her canlı ve cansız varlığın uymak zorunda olduğu yasalara uymakla yükümlüdür. İnsan halife değildir.

İnsanın halife olmadığı gerçeğini kabul etmek tıp açısından da önemlidir. İnsanın doğal yasalara uyması zorunluğu tıbbın insan sağlığına daha değişik ve gerçekçi bir anlayışla yaklaşmasını gerektirir. Bu da insanlık için çok daha yararlıdır. Insanı yücelten hümanistik eğilim bir fantazidir. Gerçek dünyada fantazilerden yararlanılamaz. Yalnız hümanistik değerlere önem veren ve büyük manzaradan uzaklaşan tıp, insanlığa yeterince yararlı olamayabilir.
Bunun en veciz örneği olarak, rastgele kullanılan antibiyotiklerin bakterilerde antibiyotik direncinin giderek artmasını ve birçok mikrobun artık onlardan etkilenmemesini gösterebiliriz. Daha da kötüsü bu sorumsuz pratik, bazı yararlı bakterilerin neslinin tükenmesi gibi bir sona da neden olabilir.

Ayrıca doğayı çeşitli şekillerde manüple ederek dengesini bozmanın öldürücü virus pandemilerine neden olması mümkündür. İnsalık bu örneklerden birçoğunu deneyimlemiştir. Yeni ve muhtemelen çok daha tehlikeli ve öldürücü pandemiler sıralarını beklemektedirler.


İnsan hastalıklarını evrimsel bakış açısından değerlendirmenin önemi tartışma götürmez. Yukarda değindiğimiz hastalık tanımına dönelim....

Hastalık, genel olarak, canlı bir yaratığın yeterince açık işaret ve belirti verecek kadar normal fizyolojik durumundan uzaklaşması olarak kabul edilebilir.....

Bu yüzeyel bir tanımlamadır. Bu tanımlama doğal yasalar karşısında hastalığın ne olduğuna değinmemektedir. Hastalığı bencil bir perspektiften, canlının (hastanın) bireysel görüş açısından, değerlendirmektedir. Bu tanımlamaya göre insan için zararlı herşey hastalık olabilir. Bu durumda “hastalık zararlı ve kaçınılması gereken bir durumdur. Olmasa da olur” diyebilir miyiz?

Dememeliyiz.. Çünkü hiç bir şey bu çıkarsamadan daha uzak olamaz. Hastalık zararlı da olabilir, yararlı da... Bazı hastalıklar, hatta hastalıkların çoğu bireyler için zararlıdır belki ama, tür için kesin olarak yararlıdır.
Kaçınılması ise olanaksızdır.
Olmasa olmaz. Hastalık olacaktır. Olmaya mecburdur.

Canlılar var oldukca hastalıklar da var olacaklardır. Çünkü hastalıklar, doğanın canlılara empoze ettiği baskılardır. Onlar karşısında canlı bir adaptasyon yapacak ve doğa sağlam ve güçlü olanı seçecektir.
Bu bir doğa yasasıdır.

Günümüzde pratik edilen tıp elbette bu yasayı dikkate almaz. Bu yasaya önem vermeden hasta tedavi eden tıp uzun vadede insanlığa zararlı olabilir. Evrimsel biyolojik ilkeleri dikkate alarak hasta tedavi etmek hastaları ölüme terketmek değildir. Aşağıda ne demek istediğimi açıklamaya çalışacağım.

Tıpda antibiyotiklerin en yaygın kullanılma alanı soğuk algınlıklardır. Viruslara bağlı olarak ortaya çıkan bu hastalıklarda antibiyotikler yararsızdır. İkincil olarak ortaya çıkması muhtemel hayali enfeksiyonları önlemek için kullanılmaları, ilkel bir nedendir. Kabul edilemez. Evrimsel tıp antibiyotiklerin rastgele kullanılmasına karşıdır. Antibiyotik kullanma son derece yakından denetlenmeli ve antibiyotikler yalnız özel reçetelerle ve ancak yararlı oldukları kanıtlandıktan sonra, kullanılmalıdır.

Dezenfekte eden ve böcek ve haşereleri öldürmeyi amaçlayan ilaç ve kimyasal maddeler de dikkatli kullanılmalıdır. DDT’nin verdiği zararları unutmamak gerekir. Her fırsatta biyolojik dengeyi sağlayan doğal yöntemler yeğlenmelidir. Zararlı haşereler doğal düşmanlarına yok ettirilmeye çalışılmalıdır.

Hastalıkların gerçek doğası evrimsel biyoloji dikkate alınarak saptanmalı ve tedavi onlara hitabetmelidir. Bunun için daha çok erkendir. İnsan genomu ortaya konmuş ve gen sayısı saptanmıştır ama henüz bu yaklaşık 30 bin genin çok azının ürünü bilinmektedir. Daha da kötüsü bu genlerin birbirleri ile olan ilişkileri hakkında bilinenler çok azdır. Daha en azından 100 yıl, belki daha da uzun yıllar araştırmak gerekecektir. Genlerle ilgili sırlara kısa bir zaman dilimi içinde vakıf olmak mümkün değildir. Her şeyin bir zamanı vardır. İnsan genomu projesine devam edilmeli ve bu konu asla ihmal edilmemelidir. İnsan genom projesinin bir başka yararı da insanın diğer hayvanlar arasındaki yeri ve önemini çok daha anlamlı bir şekilde ortaya koyacak olmasıdır.

Tıbbın aynı zamanda sosyal bir bilim dalı olduğu her seferinde hatırlanmalı ve asla unutulmamalıdır. Hastayı doktora götüren nedenlerin çoğu fiziksel değil, psikolojik bozukluklardır. Hastalıkların birçoğunu ilaçsız tedavi etmek mümkündür.

Hastalıkların tedavisine verilen önem kadar, önlemlerine de önem vermek gerekmekedir. Bu da evrimsel ilkeleri iyi bilmeyi gerektirir. Size daha önce “pleiotropi” denen bir genetik ilkeden bahsetmiştim. Bu ilkeye göre ileri yaşlarda ortaya çıkan hastalıkların nedeninin, gençlik döneminde yararlı olan genler ve onların ürünleri olduğuna değinmiştim. Bu gerçeği dikkate alarak, insanlar için yeni ve değişik bir yaşam tarzı tasarımlanabilir. İleri yaşlarda görülen hipertansiyon, diyabet, kalp ve damar hastalıkları, hemiplejiler ve çeşitli sinir sistemi bozuklukları, hatta multiple sklerozis ve Alzheimer demansı gibi etiyolojileri bilinmeyen hastalıklar ve immünite bozukluklarına bağlı olarak ortaya çıkan bazı hastalıklar, gençlik yıllarında alınan tedbirlerle önlenebilir. Şu anda bu konuda hemen hiç bir şey bilinmemektedir. Ya da bilinenler çok azdır. İlerde bu konuda yeterince bilgi birikimi olacaktır. Bu da evrimsel tıbba verilecek önemle hızlandırılabilir.

Son düzenleyen asla_asla_deme; 21 Haziran 2010 13:07

Benzer Konular

15 Ağustos 2015 / Misafir Tıp Bilimleri
10 Temmuz 2012 / Misafir Soru-Cevap
12 Mayıs 2010 / nötrino Psikoloji ve Psikiyatri
18 Temmuz 2009 / ThinkerBeLL Felsefe