Arama

Enfeksiyon

Güncelleme: 15 Ağustos 2011 Gösterim: 25.359 Cevap: 4
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
12 Eylül 2006       Mesaj #1
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Toksoplazma enfeksiyonu nedir?

Sponsorlu Bağlantılar
Alıntı

Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, doktor uyarısı ya da önerisi değildir.


Toksoplazma enfeksiyonu, Toxoplasma Gondii adı verilen parazitin vücuda girmesiyle oluşan bir hastalıktır. Parazit bazı hayvanların vücutlarında bulunur ve bu hayvanların etlerininin pişirilmeden ya da az pişmiş yenmesiyle insana geçebilir. Paraziti taşıyan evcil kedilerin dışkılarında bulunan parazit de insana bulaşma yollarından birini oluşturur.

Gebelik esnasında anne adayının toksoplazma enfeksiyonunu plasenta yoluyla bebeğine geçirmesi enfeksiyon oluşması için diğer bir yoldur ve bu sayfanın konusunu oluşturmaktadır.

Yukarıdaki bulaşma yollarının yaygınlığı nedeniyle toksoplazma nispeten sık olarak geçirilen bir enfeksiyondur. Belirti vermemesi ya da diğer hastalıklarla karışan belirtiler vermesi nedeniyle toplumdaki sıklığı net olarak bilinmemektedir. Ancak doğurganlık çağında bulunan kadınların %25'inin enfeksiyonu daha önce geçirdiği tahmin edilmektedir. Özellikle evinde kedi besleyenler arasında bu oran daha da yüksek olabilir. Yaş ilerledikçe parazitle herhangi bir şekilde karşılaşma olasılığı arttığından enfeksiyonu geçirmiş olma olasılığı da artar.

Daha önce enfeksiyonu geçirmemiş anne adaylarının gebelikte enfeksiyonu geçirme olasılığı yaklaşık %1'dir. Daha önceden enfeksiyonu geçirenlerin ise enfeksiyona bağışık oldukları kabul edilir. Toksoplazma enfeksiyonu, tam bağışıklık bırakan bir enfeksiyondur ve bir insan bu enfeksiyonu yanlızca bir kez geçirir.

Gebelikte geçirilen enfeksiyonun önemi nedir?

Toksoplazma adı verilen bu parazit gebelik döneminde geçirilen enfeksiyonun seyrinde bebeğe bulaşabilir. Bunun sonucunda bebekte ortaya çıkan enfeksiyon düşüğe neden olabileceği gibi göz, beyin gibi organlarda hasara yol açabilir ve/veya bebekte gelişme geriliği (IUGG)oluşturabilir.

Gebelik haftası ne kadar ileriyse gebelik esnasında geçirilen enfeksiyonun plasenta yoluyla bebeğe geçme olasılığı o kadar yükselir. Böylece birinci trimesterde geçirilen enfeksiyonun bebeğe geçme olasılığı %15 iken, bu olasılık ikinci trimesterde %25'e, üçüncü trimesterde ise %60'a çıkmaktadır. Bebekte oluşan her enfeksiyon sekel (kalıcı bozukluk) bırakmaz.


Toksoplazma enfeksiyonunun belirtileri nelerdir?

Toksoplazma enfeksiyonu sıklıkla belirti vermeden geçirilen bir enfeksiyondur. Ancak nadir durumlarda çok ağır bir seyir gösterir.Gebelikte geçirilen enfeksiyonun belirti vermeden seyretmesi enfeksiyonun bebeğe geçme riskini azaltmaz. Yani hiç bir belirtisi ve hiçbir şikayeti olmayan bir anne adayının da bebeğinde toksoplazmaya bağlı bir sekel oluşması mümkündür.

Toksoplazma belirti verdiğinde bu sıklıkla lenfadenopati (lenf bezlerinin şişmesi), ya da döküntüler şeklindedir. Ağır durumlarda enfeksiyonu geçiren bireylerde koryoretinit (gözün retina tabakasının enfeksiyonu), miyokardit (kalp kasının enfeksiyonu), meningoensefalit (beyin ve beyni örten zarların enfeksiyonu) gibi organ enfeksiyonlarına ait belirtiler oluşabilir.

Bazı anne adaylarında ateş, kas ağrıları, farenjit (boğaz enfeksiyonu) ve başağrısı gibi grip ya da sitomegalovirüs enfeksiyonunu andıran belirtiler ön planda olabilir.

Enfeksiyon bebeğe geçtiğinde ne olur?

Birinci trimesterde anne adayının geçirdiği enfeksiyonun bebeğine geçme olasılığı az, fakat bebekte enfeksiyon oluştuğunda düşük oluşma ya da bebekte ciddi toksoplazma enfeksiyonu sekelleri görülme riski yüksektir. Gebelik haftası ilerledikçe enfeksiyonun bebeğe geçme olasılığı giderek artarken bebeğin geçireceği enfeksiyonun sekel (kalıcı bozukluk) bırakma riski de azalmaktadır. Bu kuralın istisnaları da vardır.

Toksoplazma anne adayından plasenta yoluyla bebeğine geçtiğinde bebekte göz enfeksiyonlarına (koryoretinit) ve buna bağlı şaşılığa ya da körlüğe neden olabileceği gibi, beyin dokusu enfeksiyonu oluşursa, doğumdan yıllar sonra ortaya çıkan sara hastalığının ve/veya zeka geriliğinin nedeni olabilmektedir.

Doğmadan önce enfeksiyonu geçiren bebeklerde doğumda sarılık, gelişme geriliği, çok sayıda lenf bezinin büyümesi, karaciğer ve dalakta büyüme, havale, beyin dokusunda kalsifikasyon (kireçlenme), hidrosefali (beyinde su toplanması), göz enfeksiyonu, mikrosefali (kafanın ufak olması), nörolojik gelişim kusurları gibi belirti ve bulgular gözlenebilmektedir.

Nasıl tanı konur?

Toksoplazma tanı yöntemlerinin çeşitliliğine rağmen en sık kullanılan, kanda toksoplazmaya özgü antikorların aranmasıdır. Bu amaçla toksoplazma IgG (immunglobulin G) ve toksoplazma IgM adlı antikorlar aranır. IgM halihazırda geçirilmekte olan bir enfeksiyonu gösterirken, IgG genellikle daha önceden geçirilmiş bir enfeksiyonu gösterir. IgG'nin belli bir süre sonra alınan kanda arttığının gösterilmesi de yeni geçirilmiş, ya da geçirilmekte olan bir enfeksiyona işaret eder.

Toksoplazma IgM antikorları bazı insanlarda enfeksiyon geçirldikten sonra aylar boyu düşük titrelerde pozitif kalabilmektedir.

Gebelikte enfeksiyon geçirildiği saptandığında ne yapılır?

Gebelikte enfeksiyon geçirilmesi enfeksiyonun mutlaka bebeğe bulaşacağı ve bulaşması durumunda da bebekte mutlaka bir problem oluşacağı anlamına gelmez. Özellikle ileri gebelik haftalarında geçirilen enfeksiyonların bebeğe bulaşması nadiren problem yaratır.

Anne adayında enfeksiyon varlığı kanıtlandığında enfeksiyonun bebeğe geçip geçmediğinin belirlenmesi için kordosentez uygulanabilir. Bu yolla alınan bebek kanında toksoplazma IgM antikorunun saptanması bebekteki enfeksiyonun kanıtlar. IgM çapı büyük bir molekül olduğundan anne kanından bebeğe geçemez. Bebek kanında IgM varlığı bebeğin bu maddeyi ürettiğinin, yani enfeksiyonu geçirdiğinin kesin kanıtıdır.

Kordosentez yapılmayan durumlarda ya da ileri gebelik haftalarında geçirilen enfeksiyonlarda ayrıntılı ultrason incelemeleriyle bebekte muhtemel enfeksiyon bulguları aranır (beyin dokusunda kalsifikasyon (kireçlenme), gelişme geriliği, hidrosefali, mikrosefali gibi). Bebek doğduktan sonra da ayrıntılı bir incelemeye tabi tutulur.

Spiramisin adlı antibiotik etken madde toksoplazmaya etkili olduğu bilinen ve gebelikte ilk trimesterden itibaren kullanılabilen bir antibiotiktir. Annedeki enfeksiyonun erken dönemlerinde kullanıldığında enfeksiyonun bebeğe geçme riskini azaltabilir, ancak bebekte enfeksiyon oluştuğunda enfeksiyona bağlı sekelleri önleyip önlemediği konusunda kesinleşmiş veriler mevcut değildir.

Gebelikte toksoplazmadan korunmak için neler yapılabilir?

Öncelikle anne adaylarının bu enfeksiyonu geçirip geçirmediklerini bilmelerinde fayda vardır. Bu amaçla gebeliğin planlandığı dönemde ya da gebeliğin en erken dönemlerinde kanda toksoplazma IgM ve IgG ölçümleri yapılır. IgG'si pozitif olanların (çok yüksek pozitiflik olmaması koşuluyla) daha önceden enfeksiyonu geçirdikleri kabul edilir. Bu anne adaylarındaki antikorlar yeni bir enfeksiyona karşı koruyucu olduklarından gebelikte enfeksiyon geçirme riskleri olmadığı kabul edilir.

Herkes için geçerli olan genel gıda hijyen kuralları anne adayları için daha önem kazanır. Etleri iyi pişirerek yemek, meyve ve sebzeleri iyi yıkamak önemlidir. Anne adaylarının kedilerle yakın temasta bulunmamaları önemlidir. Özellikle dışarıda dolaşma alışkanlığı olan ev kedilerinin dışkılarında toksoplazma olma olasılığı çok yükselir ve siz ne kadar temizliğinize önem verseniz de herhangi bir şekilde bu parazit yumurtaları size geçebilir.

Son düzenleyen asla_asla_deme; 16 Haziran 2010 12:08
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
12 Eylül 2006       Mesaj #2
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Bulaşıcı hastalık ya da Enfeksiyon hastalıkları, intaniye olarak da bilinir, hastalık yapıcı herhangi bir yolla insana geçme özelliğindeki mikropların veya parazitlerin vücuda girmesiyle ortaya çıkan hastalıklar.
Hastalığı yapan organizmalar, virüsler, bakteriler, riketsialar, mantarlar olabilir. Bütün bulaşıcı hastalıklar bir veya birkaç yolla insana geçebilme özelliğindedir. İnsandan insana, hayvandan insana olduğu gibi, topraktan insana da bulaşma husule gelebilir. Bulaşma şekillerinden başlıcaları şunlardır:
  • Aksırırken, öksürürken, konuşurken ağızdan çıkan damlacıkların başkası tarafından teneffüs edilmesiyle (verem, boğmaca ve çeşitli solunum yolu hastalıkları);
  • Doğrudan deri temasıyla ve cinsel temasla;
  • Hastanın kullandığı çamaşır, yatak eşyası ve yiyecek eşyaları gibi malzemeler vasıtasıyla;
  • Hayvanların insandan insana veya hayvanlardan insana hastalık taşımasıyla (Bunun en canlı örneği anofel cinsi sivrisineklerin taşıdığı sıtmadır. Yine aynı şekilde güvercinler "psittakoz" hastalığını taşırlar.);
  • Hastalandırıcı mikroplarla kirlenmiş yiyecekler ve içeceklerin alınmasıyla (Suyla bulaşan hastalıkların başlıcaları tifo, dizanteri, kolera, paratifo olarak sayılabilir. Yiyeceklerle de besin zehirlenmeleri ve gastroenteritler meydana gelebilir.);
  • Hastalıklı bir anneden hamilelik sırasında veya doğum esnasında bebeğe hastalık bulaşmasiyle (Frengi, kızamıkçık, gonore konjonktiviti, yani belsoğukluğu mikrobunun yaptığı göz iltihabı bu yolla bulaşabilir.).
Suni olarak meydana getirilen bağışıklıkta, kişiye zayıflatılmış, ölü mikroplar veya mikrop maddeleri verilir. Bunlara karşı hastalık belirtileri hasıl olmaksızın antikor teşekkül eder. Böylece kişinin hastalığa karşı korunması sağlanır. Birçok hastalığa karşı kullanılan aşılar böyledir. Aşılar her bulaşıcı hastalıkta tesirli olmayıp, ancak belli sayıda hastalıkta tesirlidir.
Sponsorlu Bağlantılar
Hastalığa yakalanma açısından daha şanssız olanlar (daha çok yakalananlar) şunlardır:
  1. Bulaşıcı hastalıkların salgın olduğu yerlere gidenler,
  2. Üç aylıktan daha küçük bebekler,
  3. Ailesinde bulaşıcı hastalık taşıyan kişi bulunanlar,
  4. Yaşlı ve yatalak olanlar,
  5. Kanser gibi bağışıklık sistemini felce uğratan bir hastalığı olanlar,
  6. Bağışıklığı bastırıcı ilaçları kullananlar.
Bulaşıcı hastalıklarda bazı belirtiler vardır ki, hemen hemen bütün hastalarda bulunur. Bunlar; ateş, halsizlik, iştahsızlık, baş ağrısı, genel vücut ağrıları olarak sayılabilir. Bazı hastalıklarda döküntüler olabilir (kızıl, kızamık, çiçekte olduğu gibi). Hazım sistemini tutan hastalıklarda ise genellikle ishal vardır.
Her doğan çocuğa, zamanı geldiğinde aşı yaptırmalıdır. Vücudu devamlı kuvvetli tutmalı, yeme-içmeye çok dikkat etmelidir. Düzenli bir hayat sürmeli. Bulaşıcı hastalık salgını olan yerlere mecburen gitmek gerekiyorsa, alınacak tedbirler ve yapılacak aşılar konusunda bir hekime danışmalıdır. Temizlenmemiş kirli yiyecekler yememeli, vücut temizliğine gereken dikkati göstermelidir.
Bulaşıcı hastalıkların tedavisi çok çeşitli olup, hastalık yapıcı mikrobun cinsine göre değişir. Penisilin ve benzeri antibiyotikler bakterilere karşı tesirlidir. Sıtma gibi protozoon (tek hücreli canlı) cinsi mikroplarla meydana gelen hastalıklar da, çeşitli kimyevi maddelerden müteşekkil ilaçlarla iyileştirilir. Virüs hastalıkları ise antibiyotiklerden etkilenmezler.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
12 Eylül 2006       Mesaj #3
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Bakteriyel Enfeksiyon


Bazi bakteriler zararsizdirlar, bunlar agimizda, derimizde, barsaklarimizda bulunabilirler. Hatta bakterilerin bircogu sagligimiz acisindan önem tasir söyle ki barsakta bulunan bakteriler sindirime yardimci olur ve diger bakterilerde bulunduklari ortama zararli bakterilerin yerlesmesine ve cogalmasina engel olurlar. Esas zararli olanlar, meydana getirdikleri zararli kimyasallarin zehir ya da asit gibi etki gösterenleridir. Örnegin botulizme bakterinin olusturdugu zehir neden olur. Irine bakterinin ürettigi enzim sebep olur. Bazi durumlarda bakteriler sisteme öyle zararli olurlar ki vücut savunmasi sadece bakteriye karsi degil ayni zamanda üzerinde konakladigi dokulari da tahrip eder. Bakteriler boyca büyümezler ancak bölünerek cogalirlar. Her bakteri türüne bagli olarak birkac saatte, gunde ya da dakikada bölünebilir. Ideal sartlar altinda geometriksel olarak artabilirler-- kisa zaman icinde bir tek organizmadan milyonlarca üretebilirler-- Genetik bilgiyi aktarmak icin 2 tip konjugal birlesmede bulunurlar. Bazen 2 bakteri genetik bilgilerini birbirine birleserek aktarir, bazen ise bakteriler messenger olarak davranir, bir organizmadan digerine genetik bilgileri tranduksiyon yoluyla aktarirlar. Iste bu olayla antibiyotik direnci transfer edilir.

Bakteriyel enfeksiyon nasil anlasilir. Bakteriyel enfeksiyon kanli ishal örneginde oldugu gibi kisiyi hissedilir derecede hasta eder. Bazi durumlarda kendini hissettirmez fakat ileride sorunlara yol acar. Cinsel yolla bulasan hastaliklar buna örnektir, hastaligin nedenini anlamadan sizi kisir birakabilir. Bircok bakteri laboratuar sartlarinda üretilebilmekte ve farkli antibiyotiklere karsi reaksiyonlari ölcülebilmektedir. Bu nedenle enfeksiyonlu bölgeden örnek alinmaktadir. Enfeksiyonlarin cogunda immun sisteminin meydana getirdigi iltihaplanma görülmektedir. Bölgeye fazla kanin hücum etmesiyle kirmizilik, sinir irritasyonundan dolayi aci, lokalize sicaklik ve ates meydana gelir. Antibiyotiklerin islevi Bakteriler hayalarini sürdürmek icin bircok kimyasal faaliyet meydana getirir. Yapisal ögelerini devam ettirmeli, sindirim yapmali, besinleri özümlemeli, kendilerini bölerek replike etmeli ve cevredeki zararli maddelere karsi kendilerini korumalilar. Antibiyotikler iste bakterilerin bu islevlerini engellerler. Bazi antibiyotikler bakterilerin yasamsal faaliyetlerini keserler, digerleri ise immun sistem onlari öldürene kadar bölünmelerini yavaslatirlar ya da durdururlar. Antibiyotiklerin her biri bakterinin degisik bir islevini hedef alir. Diger taraftan bakteriler antibiyotikleri inaktive edici kimyasallar üreterek etkisiz hale getirebilirler. Bu yetenekleri bazi bakteriler digerlerine genetik bilgilerini tranduksiyon yoluyla transfer edebilirler.
Son düzenleyen GusinapsE; 12 Eylül 2006 22:31
karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
11 Eylül 2008       Mesaj #4
karayel - avatarı
Ziyaretçi
VAJİNAL ENFEKSİYONLARI

Kadınlarda oldukça sık rastlanılan vajinal akıntı, kaşıntı ve yanma gibi şikayetler, genellikle genital bölgede meydana gelen bakteri, virüs ve mantar enfeksiyonlarından kaynaklanmaktadır.

Bu tür enfeksiyonlara neden olan mikroorganizmaların bir kısmı cinsel yolla kişiden kişiye bulaşırken, bir kısmı da vajinanın normal florasında meydana gelen değişikliklere bağlı olarak enfeksiyon meydana getirir. Birçok kadın hayatı boyunca en az bir kere bu sorunla karşılaşmakta ve tedavi edilmediği takdirde vajinal enfeksiyonlar kişiye çok rahatsızlık verecek şekilde tekrarlayan bir hal alabilmektedir.
Vajinal mantar enfeksiyonlarının nedenleri nedir? Niçin özellikle yaz aylarında ortaya çıkar?

Özellikle yaz aylarında hava sıcaklığının yükselmesiyle beraber genital bölgenin nemli kalmasına bağlı olarak vajinal mantar enfeksiyonlarında artış görülmektedir. Çoğu kez vajinada normal olarak bulunan mantarların, vajen florasında meydana gelen değişiklikler sonucu aktif hale gelmesi ile kişide enfeksiyon gelişebilir. Antibiyotik kullanımı, gebelik, şeker hastalığı ve bağışıklık sisteminin baskılanmasına neden olan birtakım hastalıklarda, vaginal mantar görülme riski artmaktadır. Özellikle yaz aylarında ise genital bölgenin nemli kalmasına sebep olan sentetik çamaşırlar, dar pantolonlar da mantar enfeksiyonu riskini arttırmaktadır. Bunların dışında yine yaz aylarında ve özellikle havuz sonrası bu şikayetlerin arttığı görülmektedir. Burada sebep sanılanın aksine havuzdan mantar bulaşması değil, havuz suyundaki klorun vagen florasındaki yararlı bakterileri öldürmesi sonucu var olan mantar sporlarının aktif hale gelmesidir.
Vajinal mantar enfeksiyonunun en sık görülen belirtileri nelerdir?

Vajinal mantar enfeksiyonunun en sık görülen belirtisi, kaşıntı ve vajinada yanma hissidir. Bu durumda dış genital organlarda kızarıklık ve ödem meydana gelir. Mantar hastalıklarında oluşan kaşıntı genellikle çok şiddetlidir. Bazen kaşımaya bağlı olarak o bölgenin derisinde sıyrıklar ve küçük kanamalar dahi oluşabilir. Genellikle hastalarda beyaz renkli, kokusuz, süt kesiği kıvamında denilen akıntı da görülebilir. Bu belirtilere ek olarak şiddetli mantar enfeksiyonlarında idrar yaparken yanma, idrarın değdiği bölgelerde sızlama ve cinsel ilişki esnasında ağrı oluşabilir.
Vajinal mantar enfeksiyonları nasıl tedavi edilir? Enfeksiyonlardan korunmak mümkün müdür?

Kadınlarda oldukça sık olarak rastlanan bu tür enfeksiyonlar; vajinal fitiller, kremler ve gerektiği durumda ağızdan alınan ilaçlarla tedavi edilebilmekte, semptomlar ise 1-2 gün içinde gerileyebilmektedir. Hastaya oldukça sıkıntılı günler yaşatabilen bu enfeksiyondan korunmak için basit birkaç önlem oldukça yararlı olabilir. Öncellikle genital bölgenin ıslak ve nemli kalmasını önlemek için sentetik çamaşırlar ve dar kıyafetler giymekten kaçınılmalı, pamuklu ve rahat iç çamaşırlar tercih edilmelidir. Ayrıca genital bölgenin temizliği için normal sabun, parfümlü kozmetik ürünleri gibi tahrişe yola açabilecek temizlik ürünlerini değil, bu bölge için özel üretilmiş sabunlar kullanılmalıdır. Bunların dışında yaz aylarında havuz sonrası genital bölgenin kuru kalması için kadınların ıslak mayo veya bikini ile kalmamaları, klorlu sudan arınmak için de havuz sonrası duş almaları gerekmektedir. Kadınlar, kendilerinde herhangi bir zamanda gelişen akıntı, kaşıntı ve yanma gibi şikayetleri ciddiye almalı, herhangi bir sorunda kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvurmalıdırlar.
Trikomonas enfeksiyonu nedir? Tedavisi nasıldır?

Trikomonas enfeksiyonu paraziter kaynaklı cinsel yolla bulasan hastalıktır. Sıklıkla vajinit ve rahim ağzı enfeksiyonu yapmakla beraber son zamanlarda erken doğum, gebelikte zarların erken açılması, üst genital sistemde ameliyat sonrası enfeksiyonların oluşum mekanizmalarında adı geçmektedir. Çok sayıda cinsel partnerin olması, bariyer ya da hormonal kontrol yöntemlerinin kullanılmaması, daha önceden cinsel yolla bulaşan hastalık geçirmiş olması enfeksiyon riskini arttırır. Bulaşma oranı ilişkiyi izleyen 48 saat içinde kadınlarda %85 iken erkeklerde %70 tir. %50 olguda enfeksiyon belirti göstermez. Akıntı enfekte olmuş kadınların %50-75'nde mevcuttur. Klasik olarak tarif edilen köpüklü sarı-yeşil akıntı bu hastaların yarısından azında görülmektedir. Akıntıya karsı bağışıklık oluşmaz..Olguların %90'nda vajen PH'ı artar..Enfeksiyonun tanısı taze preparat ya da pap smear ile konur.Cinsel yolla bulaşabilen bir hastalık oldugu için eşli tedavi gerektirir..
Enfeksiyona bağlı olmayan vajinit (atrofik vajinit) ve tedavisi

Atrofik vajinit, menopozal dönemdeki kadınlarda görülen östrojen hormonunun eksikliğinden kaynaklanan, yüzeyel salgı bezlerinden salgıların azalması, vajina epitelinde incelme, elastikiyetinde ve kayganlığında azalmayla kendini gösteren bir klinik durumdur. Zamanla vajinal kuruluk, cinsel ilişkide ağrı, hassasiyet gelişebilir. Hormonal desteğini yitirmiş vajen dokusunda ikincil enfeksiyonlar sıktır.Tedavide topikal östrojenli kremler ya da tabletler,vajinal kayganlaştırıcılar kullanılır.
Mikoplazma enfeksiyonları nedir?

Mikoplazmalar ne bakteri ne de virüs kategorisine uymayan farklı organizmalardır. Genital mikoplazma enfeksiyonları normal boğaz ve genital florada bulunan az miktardaki mikoplazmaların cinsel temas sonrası sayılarının artması ve kolonize olmalarıyla oluşur. Tekrarlayan düşüklerde yer alabilecekleri düşünülmektedir.Tanıda servikal kültür kullanılır. Tedavide doksisiklinle iki hafta süre ile eşli tedavi uygulanır.
Gebelik döneminde geçirilen Klamidya enfeksiyonu nedir?

Klamidyal enfeksiyonlar en sık görülen cinsel yolla bulaşan hastalıklardandır. %15-18 gonokokkal enfeksiyonlara eşlik ederler. Kadınlarda tüplerin akut ya da kronik enfeksiyonuna, idrarda yanma, sık idrara çıkma gibi şikayetlerle seyreden ancak idrar kültüründe üreme olmayan akut üretral sendroma, sezaryen sonrası pelvik enfeksiyona, düşüğe, erken doğuma, mukopürülan servisit denilen bir tür rahim ağzı enfeksiyonuna sebep olabilmektedir. Gebelikte plasentadan geçiş olmamakla birlikte doğum sonrası dönemde fetusta konjonktivit ve pnömoni gibi hastalıklara sebep olabilmektedir. Kültür ya da antijen saptamakla konulur. Gebelikte kullanılabilecek antibiyotikler eritromisin ve amoksisilindir. Gebelik harici dönemde tetrasiklinler, ofloksasin gibi antibiyotikler ve azitromisin tek doz tedavisi kullanılabilir.
Op. Dr. Asena Ayar
Memorial Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı


ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
15 Ağustos 2011       Mesaj #5
ener - avatarı
Ziyaretçi
Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs.org
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Enfeksiyon

Virüslerin, bakterilerin ya da hastalığa neden olan herhangi bir maddenin organizmada yerleşmesi, bulaşma. Enfeksiyon, ya tifo, difteri gibi her zaman aynı belirtilere ya da hastalık etkeninin girip yerleştiği yere göre değişik belirtilere yol açar. Bu ikinci gruptan olan etkenler belirli bir hastalığa özgü olmayıp organizmada yerleştiği yere göre değişik hastalıklar meydana getirir. Kimi hastalık etkenleri organizmada yayılmaz, girdiği bölgede kalır. Kimileri ise bütün organizmaya yayılırlar. Mikrobun alınmasıyla hastalığın belirmesi arasında genellikle bir kuluçka devresi bulunur.

Enfeksiyöz hastalık, intaniye, bulaşım olarak da bilinir. Hastalık yapıcı herhangi bir yolla insana geçme özelliğindeki mikropların veya parazitlerin vücuda girmesiyle ortaya çıkan hastalık tablosudur. Bu hastalıklar, bir bireyden diğerine veya bir türden diğerine geçebilmelerinden dolayı, genellikle bulaşıcı hastalık olarak tanımlanırlar. Hastalığı yapan organizmalar, virüsler, bakteriler, riketsialar, mantarlar olabilir. Bütün bulaşıcı hastalıklar bir veya birkaç yolla insana geçebilme özelliğindedir. İnsandan insana, hayvandan insana olduğu gibi, topraktan insana da bulaşma husule gelebilir.

Bulaşma şekillerinden başlıcaları şunlardır:
  • Aksırırken, öksürürken, konuşurken ağızdan çıkan damlacıkların başkası tarafından teneffüs edilmesiyle (verem, boğmaca ve çeşitli solunum yolu hastalıkları);
  • Doğrudan deri temasıyla
  • Hastanın kullandığı çamaşır, yatak eşyası ve yiyecek eşyaları gibi malzemeler vasıtasıyla;
  • Hayvanların insandan insana veya hayvanlardan insana hastalık taşımasıyla (Bunun en canlı örneği anofel cinsi sivrisineklerin taşıdığı sıtmadır. Yine aynı şekilde güvercinler "psittakoz" hastalığını taşırlar.);
  • Hastalandırıcı mikroplarla kirlenmiş yiyecekler ve içeceklerin alınmasıyla (Suyla bulaşan hastalıkların başlıcaları tifo, dizanteri, kolera, paratifo olarak sayılabilir. Yiyeceklerle de besin zehirlenmeleri ve gastroenteritler meydana gelebilir.);
  • Hastalıklı bir anneden hamilelik sırasında veya doğum esnasında bebeğe hastalık bulaşmasıyla (Frengi, kızamıkçık, gonore konjonktiviti, yani belsoğukluğu mikrobunun yaptığı göz iltihabı bu yolla bulaşabilir.).
Suni olarak meydana getirilen bağışıklıkta, kişiye zayıflatılmış, ölü mikroplar veya mikrop maddeleri verilir. Bunlara karşı hastalık belirtileri hasıl olmaksızın antikor teşekkül eder. Böylece kişinin hastalığa karşı korunması sağlanır. Birçok hastalığa karşı kullanılan aşılar böyledir. Aşılar her bulaşıcı hastalıkta tesirli olmayıp, ancak belli sayıda hastalıkta tesirlidir.
Hastalığa yakalanma açısından daha şanssız olanlar (daha çok yakalananlar) şunlardır:
  1. Bulaşıcı hastalıklar salgın olduğu yerlere gidenler,
  2. Üç aylıktan daha küçük bebekler,
  3. Ailesinde bulaşıcı hastalık taşıyan kişi bulunanlar,
  4. Yaşlı ve yatalak olanlar,
  5. Kanser gibi bağışıklık sistemini felce uğratan bir hastalığı olanlar,
  6. Bağışıklığı bastırıcı ilaçları kullananlar.
Bulaşıcı hastalıklarda bazı belirtiler vardır ki, hemen hemen bütün hastalarda bulunur. Bunlar; ateş, halsizlik, iştahsızlık, baş ağrısı, genel vücut ağrıları olarak sayılabilir. Bazı hastalıklarda döküntüler olabilir (kızıl, kızamık, çiçekte olduğu gibi). Hazım sistemini tutan hastalıklarda ise genellikle ishal vardır.
Her doğan çocuğa, zamanı geldiğinde aşı yaptırmalıdır. Vücudu devamlı kuvvetli tutmalı, yeme-içmeye çok dikkat etmelidir. Düzenli bir hayat sürmeli. Bulaşıcı hastalık salgını olan yerlere mecburen gitmek gerekiyorsa, alınacak tedbirler ve yapılacak aşılar konusunda bir hekime danışmalıdır. Temizlenmemiş kirli yiyecekler yememeli, vücut temizliğine gereken dikkati göstermelidir.
Bulaşıcı hastalıkların tedavisi çok çeşitli olup, hastalık yapıcı mikrobun cinsine göre değişir. Penisilin ve benzeri antibiyotikler bakterilere karşı tesirlidir. Sıtma gibi protozoon (tek hücreli canlı) cinsi mikroplarla meydana gelen hastalıklar da, çeşitli kimyevi maddelerden müteşekkil ilaçlarla iyileştirilir. Virüs hastalıkları ise antibiyotiklerden etkilenmezler.
Belli başlı bulaşıcı hastalıklar: Belsoğukluğu, Bruselloz, Çiçek hastalığı, Difteri, Dizanteri (amipli veya basilli), Grip, Hepatit, Kızamık, Kolera, Menenjit, Psittakoz, Sıtma, Suçiçeği, Tetanos, Tularemi, Tüberküloz, Uyku hastalığı, Zatürre, Tifo, Tifüs.