Arama

Beylikler - Artuklular (Artuklu Beyliği)

Güncelleme: 19 Aralık 2016 Gösterim: 41.402 Cevap: 7
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ocak 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Artuklular, ARTUKOĞULLARI olarak da bilinir.

Ad:  Artuklular.JPG
Gösterim: 3738
Boyut:  40.0 KB

11. yüzyıl sonlarından 15. yüzyıl başlarına değin Anadolu’nun güneydoğusunda hüküm süren Türkmen hanedanı.

Hanedanın bir kolu, 1098/1101-1232 arasında Hısn Kçyfa (Hasankeyf) ve Amid’de (bugün Diyarbakır), bir kolu da 1104-08-1408 arasında Mardin ve Meyyafarkin’de (bugün Silvan) egemen olmuştur. Büyük Selçuklu sultanı Melikşah ve kardeşi Tutuş’a yaptığı hizmetler karşılığında hanedanın atası Artuk Bey’e 1086’da Filistin toprakları bağışlandı. Artuk Bey 1091’de ölünce Filistin toprakları oğulları I. Sökmen ve Necmeddin İlgazi’ye kaldı. Sökmen, Diyarbakır’a giderek (1102) Hısn Keyfa ve Mardin ile daha kuzeydeki bazı toprakları ele geçirdi. Bu arada kardeşi Necmeddin İlgazi, Büyük Selçukluların hizmetine girdi ve Sultan Muhammed Tapar tarafından Bağdat valiliğine atandı. Necmeddin İlgazi daha sonra Mardin’i yöneten Sökmen’in oğlunu uzaklaştırıp burayı kendi soyunun merkezi yaptı (1104/08) ve Hısn Keyfa’yı da kardeşinin soyuna bıraktı.

Bundan sonra Artuklular ile Selçuklular arasındaki ilişkiler giderek bozuldu. İlgazi, Selçuklu Musul valisine karşı Türkmenleri bir araya getirerek, 1118’de Diyarbakır’ı bütünüyle denetimi altına almayı başardı. Ertesi yıl, Halep’e yaklaşan Haçlıları bozguna uğrattı. Artuklular, 1113’ten başlayarak Fırat’ın doğu yakası boyunca kuzeydoğu yönünde yayıldılar. İlgazi’nin yeğeni Belek’in Harput’ta kurduğu devlet, onun 1124’te ölmesinden sonra, Davud (hd y. 1109-44) tarafından, başkenti Hısn Keyfa olan Artuklu Beyliği’yle birleştirildi.

Davud ve ardılı Kara Arslan (hd 1144-67) dönemlerinde Zengilerin Musul’da, sonra da Halep’te güçlenmesi, Artuklu yayılmasına son verdi. Nureddin Zengi’nin, Haçlılara ve Bizans’a karşı savaşa sürdüğü Artuklular, onun 1174’te ölmesiyle Zengilere bağımlı duruma düştüler. Salaheddin Eyyubi’ nin Nureddin’in yönetimindeki toprakları adım adım fethetmesi üzerine, Diyarbakır’ daki durumları daha da zayıfladı. Muhammed (hd 1167-85), 1183’te Salaheddin Eyyubi ile kısa süreli bir ittifak kurarak Diyarbakır’ın kendisine verilmesini sağladı ve burayı yeni Artuklu başkenti yaptı. Salaheddin Eyyubi 1185’te Meyyafarkin’i alınca, çoğu genç emirlerden oluşan Artuklu yöneticileri kısa sürede ona boyun eğdiler.

Artuklular, Diyarbakır’daki varlıklarını Anadolu Selçuklularına ve Harezmşahlara bağımlı olarak iki yüzyıldan çok sürdürdüler. Hısn Keyfa, Diyarbakır ve Harput’taki Artuidu egemenliğine Eyyubiler 1232’de son verdiler. Hanedanın Mardin kolu, uzun süre İlhanlIların ve Timurluların egemenliği altında yaşadıktan sonra 1408’de bir başka Türkmen hanedanı olan Karakoyunlular tarafından yıkıldı.

Artuklu sanat ürünleri güçlü bir Selçuklu etkisi taşır. Batı’yla ilişkilerinin etkisi ise, bezemelerde yer yer rastlanan Bizans öğelerinde görülebilir. Günümüze Artuklu metal işçiliğinin birçok örneği kalmıştır. İnsan başlı, aslan gövdeli, kartal kanatlı iki kabartmayla ve çiçekli yazılarla bezenmiş kenar süslü bronz bir kantar topu (Ulusal Kitaplık, Paris) Selçuklu etkisini yansıtır. Artuklu dokumacılığı, zarif ipeklileri ve ağır işlemeli kumaşlarıyla dikkati çeker. Sıra halinde birbirini izleyerek bütün yüzeyi kaplayan çift kartal süslemesi Artuklu kilimlerinin tipik özelliğidir. Selçuklular öncesinde İran’da hüküm süren Büveyhile- rin sanatını andıran bu örgeye karşın, Artuklu stilizasyonu gene de özgünlük taşır.

Artuklular 12. yüzyıldan başlayarak yetkin mimarlık yapıtları ortaya koymuşlardır. Anadolu’da ilk kez maristan (darüşşifa). medrese, mescit ve hamamıyla birlikte bir bütün olarak planlanan külliyeler bu dönemde ortaya çıkmıştır. Cami mimarlığı ise gene bu dönemde, yarım yüzyıl gibi kısa bir sürede olgunluğa ulaşmıştır. Artuklu camilerinin genellikle bir mihrap önü kubbesi çevresinde gelişen enine plan şeması, çoğu kez üç şahından oluşur. Kubbe, önceleri tek sahnın içinde kalırken, giderek üç şahını da kaplayan anıtsal boyutlara ulaşmıştır. Kapalı mekânın kuzeyinde yer alan cami avlusu, çoğu kez kapalı mekândan daha büyük tutulmuştur. Kare planlı minareler de sayıca silindir biçiminde olanlar kadar çoktur ve bazı yapılarda birden fazla olduğu görülür. Medreselerde açık avlulu plan daha yaygındır. Daha çok kesme taşın kullanıldığı ve taş bezemenin yoğun olduğu Artuklu yapılarında özellikle cephede görülen iki renk taş işçiliğinde ve çok dilimli kemerlerde Kuzey Suriye Zengi mimarlığının etkileri sezilir.

Artuklu yapılarından günümüze ulaşanlar azdır. Yeni kazılardan ve tarihsel anlatımlardan, Diyarbakır’daki Artuklu Sarayı’ nın görkemli bir yapı olduğu anlaşılmaktadır. Buradaki kazılarda mozaik süslü ve çok renkli taş döşemeler ortaya çıkarılmıştır. Elli odası olduğu söylenen bu sarayın, en önemli Artuklu anıtsal yapısı olduğu sanılmaktadır.

Hısn Keyfa ve Harput surlarının yanı sıra Diyarbakır surlarının bir bölümü ile burç (Ulu Beden ve Yedi Kardeş burçları) ve kapıları da Artuklu ürünüdür. Ayrıca Diyarbakır’da Mesudiye ve Zinciriye medreseleri ile Mardin’deki Hatuniye ve Zinciriye medreseleri, Hasankeyf’teki Hüsamiye Medresesi; Mardin, Silvan ve Kızıltepe ulu camileri, Harput Karaarslan Camisi; Malabadi, Dicle, Devegeçidi Suyu ve Karaarslan köprüleri Artuklulardan kalma en önemli mimarlık yapılarıdır.

Kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 19 Aralık 2016 22:41
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Ocak 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Artuklu Beyliği

Ad:  Artuklular2.JPG
Gösterim: 2884
Boyut:  39.0 KB

(1101-1409)

Kültür ve sanatıyla iz bırakmış uzun ömürlü beyliklerden biri Artuklu Beyliği'dir. Oğuzların Döver boyundan ünlü bir Türkmen Beyi olan Artuk Bey, Anadolu'nun fethi sırasında büyük hizmetler görmüştü. Fakat, Tutuş'la Süleymanşah'ın arasındaki savaşta Tutuş'tan yana olarak savaşı ona kazandırmış ve Süleymanşah'ın intiharına sebep olmuştu. Tutuş, Artuk Bey'in yardımına karşılık olarak onu Kudüs valisi yapmıştı. Ölüm yılı olan 1091'e kadar bu görevde kaldı.

Artuk Bey ölünce Kudüs Fatımî'lerin eline geçti.Fakat Artuk Bey'in oğulları Sökmen ve İl-Gazi, Selçuklu hükümdarı tarafından kendilerine verilen bölgelerde beylikler kurdular. Artuk Bey'in oğulları tarafından kurulan bu beylikler üç kol halinde gelişti.

1. Hısn Keyfâ ve Âmid,
2. Mardin ve Meyyâfârıkîn,
3. Harput'da, üç kol halinde hüküm sürmüş bir Türkmen sülâlesidir.

Artuk Bey, önce Sultan Alp Arslan'ın hizmetinde bulunmuş ve Malazgirt savaşına da iştirak etmişti 1071 Anadolu'nun Türklere açılmasında rol oynayan emîrler arasında Artuk Bey de bulunuyordu. Daha sonra Artuk Bey, Sultan Melikşâh tarafından kendisine iktâ edilen Huvân'a çekildi. Ahsâ ve Bahreyn Karmatîlerini itaat altına almak görevini başarıyla sonuçlandırdı. Artuk Bey'in bir süre sonra Sultan Melikşâh'a küskünlüğü, Suriye Selçuklu Meliki Tutuş'un hizmetine girmesine yol açtı. Tutuş da ona Kudüs ve havalisinin valisi yaptı (1085-6.

Artuk Bey, 1091 yılında bu şehirde öldü. Ancak oğulları Sökmen ve İlgazî Kudüs'ü muhafaza edemediler. Emîru'l-cüyûş Efdal kumandasındaki bir Fâtımî ordusu kırk günlük bir kuşatmadan sonra şehri aldı (1098).

Mu'îneddîn Sökmen, Cezîret-i İbn Ömer sahibi Çökürmüş tarafından kuşatılan Musul hâkim Mûsâ'nın yardımına koştu ve bu hizmetine karşılık 10.000 dinar ve Hısn Keyfâ kalesini aldı. Böylece Sökmen, Artukluların "Hısn Keyfâ ve Sökmeniyye" denilen ilk şubesini kurmuş oldu (1102). Eyyûbî hükümdarı Melik Kâmil önce Âmid'i sonra da Hısn Keyfâ'yı zapt ederek Artukluların Hısn Keyfâ kolunu ortadan kaldırmıştı (1231-2).

Necmeddîn İlgazî, Nisan 1105'de Bağdad şahneliğinden azledildikten sonra Mardin'e gelerek bu şehre hâkim olmuş ve burada Artukluların "Mardin veya İlgaziyye" denilen şubesini kurmuştur (1108). İlgazî yavaş yavaş bu bölgedeki Selçuklu topraklarına hâkim oldu, 1117'de Haleb'i ele geçirdi. Beraberinde Bitlis ve Erzen hâkimi Togan Arslan'ın bulunduğu 20.000 kişilik ordu ile harekete geçerek Tell Afrin savaşında Antakya persi Roger'in kumandası altındaki Haçlılara karşı büyük bir zafer kazandı (1119). Bunu Tell Danis'de Kral II. Baudouin'e karşı kazanılan takip etti. Selçuklu sultanı Mahmûd ise İlgazî'ye Meyyâfârıkîn şehrini iktâ etmişti (1121). Daha sonra Mardin Artukluları bazan Eyyûbîlere bazan da Tükriye Selçuklularına tâbi olarak varlığını sürdürdü. Kara Arslan el-Muzaffer (1260-1292) ise, Moğolların hâkimiyetini kabûl ederek barış yaptı.

O bu sayede hanedanın devamını sağladığı gibi Mardin şehrini de bir felaketten kurtarmıştı. Bu kolun son hükümdarı Melik el-Sâlih Mardin'i müdafaa edemeyeceğini anlayınca bu şehri Karakoyunluların reisi Kara Yûsuf'a teslim etti (1409). Bu suretle Artuklular Devleti sona erdi.

Artukluların üçüncü kolu 1185 yılında Harput ve havalisinde kurulmuşsa da fazla uzun ömürlü olmamıştı.Sultan I. Alâ ed-Dîn Keykubâd 1234 yılında Harput'u zabtederek, Artukluların bu koluna son vermişti.Artuklular büyük Türkmen kitlelerine dayanan bir Türk devleti idi. Bu sebepten millî teşkilât ve ananelerini muhafaza etmişlerdi. Alp, İnanç, Kutlug gibi eski Türkçe unvanları kullanmakla da bu ananelerini koruduklarını göstermişlerdir. Artuklular devlet anlayışında eski Türk hukukuna göre devletin hanedanın ortak malı olduğu görüşün de uyguladılar. İlgazî ve Belek gibi kudretli şahsiyetlerin mevcudiyeti Artuklu Devleti'nin siyâsî birliğini sağlayabilmiş, aksi takdirde ayrı beylikler halinde hüküm sürmüşlerdir.

Artuklu hükümdarları, gerek Müslüman ve gerekse Hıristiyan halka adâletle hizmet etmişler, idareleri altındaki ülkelerde düzen ve emniyeti sağlamışlardı. Ayrıca ticarî ve iktisadî hayatın gelişmesine büyük ölçüde yardımcı oldular. Bu maksatla bazı şehirlerdeki ticarî vergileri kaldırmışlardır. Bu iktisadî gelişme mimarî eserlerden de anlaşılmaktadır. Artuklular, bir kısmı bugüne kadar mevcudiyetlerini koruyan, birçok mimarî eserler sözgelişi; külliyeler, câmiler, medreseler, hamamlar, köprüler, sivil ve askerî yapılar yapmışlardır. Onların devrinde mimarîde görülen gelişme sebebiyle bugün güney-doğu Anadolu bölgesinde her önemli eser Artuklulara bağlanmak istenmektedir.

Artuklu ülkesindeki Meyyâfârıkîn, Âmid ve Mardin gibi şehirler birer ilim ve kültür merkezi haline gelmişti. Bu hanedana mensup hükümdarlar ilim ve sanat adamlarını himâye etmişler, bunun neticesinde de onlar adına bazı eserler yazılmıştır.

Zikir anmak, Allah'ı hatırlamak, her sözünde ve her işinde O’nun emirlerine uymak, yasakladıklarından sakınmak. (Bkz. Tasavvuf) Anma, anımsama, ezberleme, hatırlama. Söylenmesi tavsiye edilen hamd, sena ve dua için kullanılan sözler. Bazı alimler zikri, insana sevap kazandıran her türlü hareket olarak tarif etmişlerdir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 19 Aralık 2016 21:15 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
14 Eylül 2008       Mesaj #3
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye

Artuklular


Bu beyliğin kurucuları, Oğuzlar'ın Kayı boyundan ve Alp Aslan’ın komutanlarından olan Artuk Bey'in oğullarıdır. 1101'de Anadolu'nun güneydoğusundaki Hısn Keyfa (bugünkü Hasankeyf), Mardin ve Harput yöresinde üç ayrı devletçik halinde örgütlenen Artuklular 1409'a kadar varlığını sürdürmüştür.

Hısn Keyfa Kolu (1101-1232). Büyük Selçuklu Sultanı Melik şah, hizmetlerine karşılık Artuk Bey'e Filistin topraklarını vermişti.

Ama Artuklu ailesi Fatımilerin ve Haçhların saldırıları karşısında bu topraklarda barınamayınca, Artuk Bey'in oğullarından Sökmen, Hısn Keyfa, Mardin, Harput, Palu ve Siirt yöresini ele geçirerek Artukluların Hısn Keyfa kolunu kurdu.

Selçuklular ve Eyyubiler ile birçok kez savaşan, dönem dönem Anadolu Selçukluları'na ve Eyyubiler'e bağlanan bu beylik 1232'de Eyyubiler'ce ortadan kaldırıldı.

Mardin Kolu (1108-1409). Artuk Bey'in oğlu İl-Gazi, kardeşi Sökmenin oğlunu yenerek Mardin'i ele geçirdi ve bu yörede kendi beyliğini ilan etti. 1118'de, sonradan beyliğin başkenti olacak Diyarbakır'ı topraklarına kattı; ertesi yıl da Halep'e yaklaşan Haçlıları bozguna uğrattı.

Har zem şah ve Anadolu Selçukluları'na bağlı olarak 200 yıl daha varlığım sürdüren bu beylik 1409'da Kara koyunlular tarafından yıkıldı.

Harput Kolu (1185-1234). Harput ve çevresinde kurulan bu beyliğe 1234'te Anadolu Selçukluları son verdi.

Birinci dönem beyliklerin en uzun ömürlülerinden biri olan Artuklular özellikle Mardin, Diyarbakır, Silvan ve Hasankeyfte günümüze kadar ulaşan değerli mimarlık yapıtları bırakmışlardır.

Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 19 Aralık 2016 20:07 Sebep: başlık düzenlendi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Aralık 2009       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Artuklular

Ad:  Artuklular1.JPG
Gösterim: 2281
Boyut:  37.2 KB

Artuk Bey'in ölümünden sonra, beş yıl, kardeşi Sökmen ile beraber Kudüs valiliğinde bulunan Necmeddin İlgazi, buradan ayrıldıktan sonra, Selçuklu meliki Dukak’ın yanına giderek, Haçlılarla mücadeleye atıldı. Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar döneminde, dört yıl, Bağdat şahneliği görevinde bulundu. İlgazi, bu vazifeden alındıktan sonra, yeğeni İbrahim’in elinden Mardin’i zaptederek, burada Mardin Artukoğulları veya İlgaziler denilen Artukoğulları kolunu kurdu.

Mardin’den sonra Nusaybin’i ele geçiren İlgazi, Sultan Tapar’ın emriyle Haçlılara karşı düzenlenen 1112 seferlerine katıldı. Emir Mevdud komutasında olarak Urfa’nın kuşatmasına katılan İlgazi, kalenin zaptına muvaffak olamadı. Ancak, Harran, Haçlıların elinden alındıktan sonra, İlgazi’ye devredildi. 1117’de Halep’i alan İlgazi, buranın idaresini oğlu Timurtaş’a verdi. Antakya Haçlıları üzerine sefer düzenleyip, 1119’da şehir civarında yapılan muharebede, büyük bir zafer kazandı. Bu savaşta Antakya kontu Rogen dahil, Haçlı ileri gelenleri öldürüldü. Akdeniz sahiline kadar ilerlenip, çok ganimet alındı. İlgazi, Haçlıları kuzeyde de takip edip, Göksun’a kadar ilerledi. Böylece, Haçlıların kuvveti kırıldı, karşı tedbir almalarının önüne geçildi. Selçuklu Sultanı Mahmud, İlgazi’nin muzafferiyetinden ziyadesiyle memnun olup, 1120’de Meyyafarikin’i (Silvan) ona verdi.

1122 senesinde vefat eden İlgazi, adaleti, ihsanı ve halka hizmeti ile meşhurdu. Diğer memleketlere kıyasla Mardin ve Halep'te vergileri hafifletmek suretiyle halkın sevgisini kazandı. Hakim olduğu bölgede Asayiş, nizam ve intizamı sağlayan İlgazi, imar faaliyetlerine de büyük önem verdi.

İlgazi’nin ölümünden sonra oğullarından Süleyman, Meyyafarikin’e; Timurtaş, Mardin’e; yeğeni Süleyman da Halep’e hakim oldular. Bu sırada diğer yeğeni Belek de, Harput ve Palu civarında kendi beyliğini kurdu. Süleyman’ın ölümünden sonra Hüsameddin Timurtaş, Mardin şubesine daha geniş bir şekilde sahip oldu. Timurtaş’ın 1154 yılında ölümünden sonra yerine oğulları arasında en liyakatlisi olan Necmeddin Alp geçti. Bu bey döneminde Mardin Artukoğulları ile Hısnkeyfa Artukluları arasında sıkı bir dostluk ve işbirliği sağlandı. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, bu sayede imar ve medeniyet yolunda ilerledi. Necmeddin Alp, yirmi iki yıl saltanat sürdükten sonra 1176 senesinde vefat etti. Necmeddin Alp dönemi, Artukoğullarının en parlak yılları oldu. Bundan sonra Artuklu ülkesi, önce Eyyubîler, sonra da Moğolların baskısı altında kaldı. Moğollara bağlı olarak saltanatlarını devam ettiren silik beyler döneminden sonra, Mardin Artukoğulları 1408 yılında Karakoyunlular tarafından ortadan kaldırıldı.

Artuklular, Büyük Selçuklu Devleti'ne tabi olduklarından, devlet teşkilatı, müessesesi ve idare tarzı Selçuklulara benziyordu. Devletin temel siyaseti cihad, Haçlılar ve İslam alemindeki sapık ideolojiler ile mücadele idi. Anadolu’nun Türkleşip İslamlaşmasında büyük hizmetleri geçti. Artukluların hakim oldukları bölgelerde Türklerden başka Arap, Süryani, Rum, Ermeni ve bir miktar da Yahudi vardı. Her millet, kendi lisanını konuşurdu. Türkler ve Araplar Müslüman, Ermeni ve Rumlar Hıristiyan, Süryaniler kendi mezheplerinde idiler. Artuklu hükümdarları ve devlet adamları, ilme meraklı olup, ilim ve irfan müesseseleri kurup, âlimleri himaye ettiler. Meşhur fıkıh alimi Şihabüddin-i Sühreverdi, Artuklulardan çok hürmet görüp; Elvah el-İmadiyye adlı eserini İmadüddin Ebu Bekr’e arz etti. Kemaleddin Ebu Salim, Ebu Ali el-Sofi, Cezeri ve Bedi’uzzeman, eserler yazıp, Artuklu hükümdarlarına ithaf ettiler. Ayrıca, pek çok âlim, nakli ve akli ilimlerde eserler yazdılar.

Artuklu hükümdarları saray ve şehirlerde kurdukları kütüphanelerde, binlerce ciltlik kitaplar toplamışlardır. Artukluların inşa ve imar faaliyetleri, mimari eserleri çok meşhur idi. Artuklular, Orta Asya ve İslam alemindeki mimariyi birleştirip kaynaştırarak, kıymetli eserler inşa ettiler. Artuklu ülkesindeki iktisadi yükselişe paralel olarak, ihtiyaca ve lüzumuna göre; hükümdar, devlet adamları, hanedan mensupları ve hayırseverler; cami, medrese, imaret, zaviye, türbe, hastane, hamam, çarşı, han, köprü, kervansaray, kale ve surlar ile memleketi süsleyip, medeniyet diyarı haline getirdiler. Bunlardan en meşhurları:

Mardin’de Emineddin ve Cami’ el-Asfar da denilen Necmeddin külliyeleri; Harput, Silvan, Mardin, Koçhisar (Kızıltepe) Ulu Camileri, Harput Alacalı Cami, Mardin’de Latifiye de denilen Abdüllatif Camii, Bab-es-Sur da denilen Melik Mahmud Camii; medreselerden ise Mardin’de Hatuniye de denilen Sitti Radviyye, Ma’rufiye, Şehidiye, Melik Mensur, Altunboğa, Zinciriyye de denilen Sultan İsa, Harzem’de Tacüddin-i Mes’ud, Diyarbekir’de Mes’udiyye ve Zinciriyye medreseleri; hamamlardan Mardin’de Maristan, Radviyye, Yeni Kapı ve Ulu Cami. Harput’ta dere hamamları, Hısnkeyfa, Haburman Botaman Suyu, Deve Geçidi köprüleri, ayrıca Hısnkeyfa Sarayı, Diyarbekir İçkale Sarayı, Mardin’de Firdevs Köşkü, Silvan’da Darü’l-Acemiyye Sarayı, Diyarbekir’de Ulu Beden, Yedi Kardeş Burçlar, Harput Kalesi ve zamanın tahribatına uğramış pek çok eser inşa ettirdiler. Bunlardan bazıları hala kullanılıp, hizmet vermektedir. Artuklu şehirlerinden Mardin, Diyarbekir, Hısnkeyfa (Hasankeyf), Meyyafarikin (Silvan), Duneyser (Koçhisar, Kızıltepe), Nusaybin, Dara, Harput ve Halep havalisindeki Artuklu eserlerinin mimari yapısı, sanatkârlığı, zarifliği, tezyinatı, kullanılan malzemenin seçimi çok ustaca olup, şaheser mahiyettedir.
Son düzenleyen Baturalp; 19 Aralık 2016 21:20
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
16 Haziran 2010       Mesaj #5
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Artukoğulları:


(1101-1409):
  • Güneydoğu Anadolu bölgesinde kurulmuştur.
  • Artuklular üç kola ayrılmıştır.

1. Hasankeyf


(Hısnı keyfa)1101-1231
  • Diyarbakır ve çevresinde kurul­muştur.
  • Haçlılarla savaşmışlardır.
  • Eyyübilerin himayesine girmiş­lerdir.

2. Mardin Artukoğulları


(1108-1409):
  • Mardin ve çevresinde kurulmuş­tur.
  • Haçlılarla savaşmışlardır.
  • Moğollara bağlandılar.

3. Harput Artukoğulları


(1185-1234)
  • Harput ve çevresinde kurul­muştur.
  • Anadolu Selçuklularına bağlan­mıştır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 19 Aralık 2016 20:11 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
16 Mayıs 2011       Mesaj #6
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Artukoğulları


Âmid (Diyarbakır), Hısni Keyfa (Hasankeyf), Mardin ve Harput dolaylarında hüküm sürmüş olan bir Türkmen sülâlesi.

Sülâlenin kurucusu Artuk Bey'dir. Suriye Selçuklu hükümdarı Tutuş, Artuk Bey'e, Kudüs'ün alınmasındaki hizmetlerinden ötürü Kudüs valiliğini verdi. Artuk Bey'in soyundan gelenler, Âmid-Hısni Keyfa Artukoğulları, Mardin Artukoğulları ve Harput Artukoğulları adları verilen üç ayrı beylik kurdular. Kudüs, Fatımîlerce işgal edilince Artuk Bey'in oğlu Muinüddevle Sokman'a Hısni Keyfa verildi. Sokman burada Âmid-Hısni Keyfa Artukoğulları Beyliği'ni kurdu (1101-1231). Bu beylik Moğol istilâsıyla çöktü. Artuk Bey'in diğer oğlu İlgazi'nin kurduğu Mardin Artukoğulları Beyliği (1108-1409) bir ara Halep'i de denetim altına aldı. Bu beyliği Karakoyunlular ortadan kaldırdı. Artukoğullarından Belek, Süleyman, Davut, Karaaslan ve Nurettin Muhammet, Harput'ta kurulan Harput Artukoğulları (1185-1233) Beyliği'nde hüküm sürdüler. Bu beyliği Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaettin Keykubat ortadan kaldırdı. Göçebe Oğuz boyları üzerinde etkin olan Artukoğulları, özellikle Haçlılara başarıyla karşı koydular. Bulundukları bölgelerde önemli bayındırlık eserleri yaptırdılar.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 19 Aralık 2016 20:12 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
19 Aralık 2016       Mesaj #7
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi

Artuklular


Üç kol halinde Hısnkeyfa (Hasankeyf) ve Amid (Diyarbekir), Mardin ve Meyyafarikin (Silvan) ve Harput’ta hüküm süren bir Türkmen hanedanı.

Hanedanın atası ve isim babası olan ve Oğuzların Döğer boyuna mensup bulunan Eksük oğlu Artuk, Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’ın kumandanlarındandı. Anadolu’nun fethine katılıp, Yeşilırmak Vadisine kadar ilerledi. Anadolu’nun Türkleşip, İslamlaşmasına hizmet etti. Sultan Melikşah döneminde, Karmatileri itaat altına almak için, Bahreyn seferine çıktı. Melikşah’ın kardeşi Tutuş, ona gördüğü hizmetler karşılığı olarak Filistin’in idaresini verdi. Bununla beraber, Kudüs’te kısa bir müddet hüküm süren Artuk Bey, 1091 senesinde vefat etti.

Artuk Beyin ölümünden sonra oğulları, Haçlılar ve onlarla işbirliği yapan Fatımîlerin baskıları sonucu bu bölgede fazla kalamadılar. Oğullarından Muinüddin Sökmen, Mezopotamya emirleri arasındaki çekişmeden faydalanarak ele geçirdiği Hısnkeyfa’da, Hanedanın birinci kolunu kurdu (1102).

1. Hısnkeyfa (Hasankeyf) Artukluları (1102 - 1281)


Sökmen, 1102 yılında Hısnkeyfa’da tesis etmiş olduğu beyliğini sağlamlaştırmak için, Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar’a bağlılığını arz etti ve onun hizmetine girdi. Sultanın emri üzerine, kardeşi İlgazi ile birlikte bazı ayaklanmaları bastırdı. Yeğeni Yakuti, 1103 yılında, Mardin’i ele geçirdi. Bu sırada Urfa, Antakya, Trablus ve Kudüs gibi şehirleri ele geçiren Haçlılar, Mardin ve Harran yörelerine de taarruzda bulunuyorlardı. Sökmen Bey, emir Çökermiş'le birlikte, Haçlıların bu faaliyetlerine karşı harekete geçerek, Urfa Haçlı Kontu Joscelin ile Kudüs Kralı Baudouin’in kumandasındaki Haçlı ordusunu, büyük bir bozguna uğrattılar. Joscelin ve Baudouin’in esir edildiği savaşta, Haçlılardan 30 bin kişi öldürüldü. Böylece, Haçlı ilerlemesine mani olan Sökmen, Dımaşk Atabegi Tuğtekin’e yardıma giderken yolda hastalanarak, 1104 yılında vefat etti.

Sökmen’den sonra yerine geçen oğlu İbrahim Bey, muktedir bir hükümdar olamadı. O, daha çok Mardin’de hakimiyetini tesis eden amcası İlgazi’ye tabi oldu. Daha sonra Davud ve Kara Arslan dönemlerinde, Anadolu Selçukluları'na tabi olan Artuklular, Nureddin Muhammed devrinde, Eyyubîler'in hakimiyeti altına girdiler. 1231 yılında, Hısnkeyfa ve Diyarbekir üzerine sefere çıkan Eyyubî Hükümdarı Melik Kâmil, Artukluların bu şubesine son verdi. Hükümdarlığını kaybeden Hısnkeyfa kolunun son Artuklu emiri Melik Mes’ud, Moğollar tarafından öldürüldü. Hısnkeyfa ve Amid Artuklularına kurucusundan dolayı, Sökmenliler de denir.

2. Harput Artukluları (1185 - 1233)


Artuk Beyin torunu Belek bin Behram, 1112 yılında, Harput ve Palu’ya hakim olarak, bölgede kendi beyliğini kurmuştu. Amcaları Sökmen ve İlgazi ile birlikte, bütün ömrünü haçlılarla mücadeleye harcayan Belek Bey'in gösterdiği kahramanlık, İslam âleminde destanlaşmıştır. Belek Bey, 6 Mayıs 1224’de muhasara altında tuttuğu Menbiç kalesinden atılan bir okla şehid edildi.

Belek Beyin ölümünden sonra Harput, 1185 yılına kadar Hısnkeyfa Artuklularının idaresi altında kaldı. Bu tarihte Artuklu hükümdarı Nureddin Muhammed’in ölümü üzerine oğulları arasında başgösteren saltanat mücadelelerinde, İkinci Sökmen, hakimiyeti ele geçirdi. Bu durum üzerine, diğer oğlu İmadeddin Ebu Bekr, Harput ve çevresine hakim olarak, beyliğini ilan etti. Ebu Bekr, 1204 yılında ölünce, yerine Nizameddin İbrahim geçti. Nizameddin İbrahim’in ölümünden sonra, Harput Artukluları, Eyyubîlere tabi oldular. 1185 yılında ise, Anadolu Selçuklu Devleti kumandanlarından Kemaleddin Kayar, Eyyubîleri, Harput civarında bozguna uğrattıktan sonra, şehri alarak Artukoğulları Beyliği Harput şubesine son verdi.

3. Mardin Artukoğulları (1106 - 1409)


Artuk Beyin ölümünden sonra, beş yıl, kardeşi Sökmen ile beraber Kudüs valiliğinde bulunan Necmeddin İlgazi, buradan ayrıldıktan sonra, Selçuklu meliki Dukak’ın yanına giderek, Haçlılarla mücadeleye atıldı. Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar döneminde, dört yıl, Bağdat şahneliği görevinde bulundu. İlgazi, bu vazifeden alındıktan sonra, yeğeni İbrahim’in elinden Mardin’i zaptederek, burada Mardin Artukoğulları veya İlgaziler denilen Artukoğulları kolunu kurdu.

Mardin’den sonra Nusaybin’i ele geçiren İlgazi, Sultan Tapar’ın emriyle Haçlılara karşı düzenlenen 1112 seferlerine katıldı. Emir Mevdud komutasında olarak Urfa’nın kuşatmasına katılan İlgazi, kalenin zaptına muvaffak olamadı. Ancak, Harran, Haçlıların elinden alındıktan sonra, İlgazi’ye devredildi. 1117’de Halep’i alan İlgazi, buranın idaresini oğlu Timurtaş’a verdi. Antakya Haçlıları üzerine sefer düzenleyip, 1119’da şehir civarında yapılan muharebede, büyük bir zafer kazandı. Bu savaşta Antakya kontu Rogen dahil, Haçlı ileri gelenleri öldürüldü. Akdeniz sahiline kadar ilerlenip, çok ganimet alındı. İlgazi, Haçlıları kuzeyde de takip edip, Göksun’a kadar ilerledi. Böylece, Haçlıların kuvveti kırıldı, karşı tedbir almalarının önüne geçildi. Selçuklu Sultanı Mahmud, İlgazi’nin muzafferiyetinden ziyadesiyle memnun olup, 1120’de Meyyafarikin’i (Silvan) ona verdi.

1122 senesinde vefat eden İlgazi, adaleti, ihsanı ve halka hizmeti ile meşhurdu. Diğer memleketlere kıyasla Mardin ve Halep'te vergileri hafifletmek suretiyle halkın sevgisini kazandı. Hakim olduğu bölgede Asayiş, nizam ve intizamı sağlayan İlgazi, imar faaliyetlerine de büyük önem verdi.

İlgazi’nin ölümünden sonra oğullarından Süleyman, Meyyafarikin’e; Timurtaş, Mardin’e; yeğeni Süleyman da Halep’e hakim oldular. Bu sırada diğer yeğeni Belek de, Harput ve Palu civarında kendi beyliğini kurdu. Süleyman’ın ölümünden sonra Hüsameddin Timurtaş, Mardin şubesine daha geniş bir şekilde sahip oldu. Timurtaş’ın 1154 yılında ölümünden sonra yerine oğulları arasında en liyakatlisi olan Necmeddin Alp geçti. Bu bey döneminde Mardin Artukoğulları ile Hısnkeyfa Artukluları arasında sıkı bir dostluk ve işbirliği sağlandı. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, bu sayede imar ve medeniyet yolunda ilerledi. Necmeddin Alp, yirmi iki yıl saltanat sürdükten sonra 1176 senesinde vefat etti. Necmeddin Alp dönemi, Artukoğullarının en parlak yılları oldu. Bundan sonra Artuklu ülkesi, önce Eyyubîler, sonra da Moğolların baskısı altında kaldı. Moğollara bağlı olarak saltanatlarını devam ettiren silik beyler döneminden sonra, Mardin Artukoğulları 1408 yılında Karakoyunlular tarafından ortadan kaldırıldı.

Artuklular, Büyük Selçuklu Devleti'ne tabi olduklarından, devlet teşkilatı, müessesesi ve idare tarzı Selçuklulara benziyordu. Devletin temel siyaseti cihad, Haçlılar ve İslam alemindeki sapık ideolojiler ile mücadele idi. Anadolu’nun Türkleşip İslamlaşmasında büyük hizmetleri geçti. Artukluların hakim oldukları bölgelerde Türklerden başka Arap, Süryani, Rum, Ermeni ve bir miktar da Yahudi vardı. Her millet, kendi lisanını konuşurdu. Türkler ve Araplar Müslüman, Ermeni ve Rumlar Hıristiyan, Süryaniler kendi mezheplerinde idiler. Artuklu hükümdarları ve devlet adamları, ilme meraklı olup, ilim ve irfan müesseseleri kurup, âlimleri himaye ettiler. Meşhur fıkıh alimi Şihabüddin-i Sühreverdi, Artuklulardan çok hürmet görüp; Elvah el-İmadiyye adlı eserini İmadüddin Ebu Bekr’e arz etti. Kemaleddin Ebu Salim, Ebu Ali el-Sofi, Cezeri ve Bedi’uzzeman, eserler yazıp, Artuklu hükümdarlarına ithaf ettiler. Ayrıca, pek çok âlim, nakli ve akli ilimlerde eserler yazdılar.
Artuklu hükümdarları saray ve şehirlerde kurdukları kütüphanelerde, binlerce ciltlik kitaplar toplamışlardır. Artukluların inşa ve imar faaliyetleri, mimari eserleri çok meşhur idi. Artuklular, Orta Asya ve İslam alemindeki mimariyi birleştirip kaynaştırarak, kıymetli eserler inşa ettiler. Artuklu ülkesindeki iktisadi yükselişe paralel olarak, ihtiyaca ve lüzumuna göre; hükümdar, devlet adamları, hanedan mensupları ve hayırseverler; cami, medrese, imaret, zaviye, türbe, hastane, hamam, çarşı, han, köprü, kervansaray, kale ve surlar ile memleketi süsleyip, medeniyet diyarı haline getirdiler. Bunlardan en meşhurları:

Mardin’de Emineddin ve Cami’ el-Asfar da denilen Necmeddin külliyeleri; Harput, Silvan, Mardin, Koçhisar (Kızıltepe) Ulu Camileri, Harput Alacalı Cami, Mardin’de Latifiye de denilen Abdüllatif Camii, Bab-es-Sur da denilen Melik Mahmud Camii; medreselerden ise Mardin’de Hatuniye de denilen Sitti Radviyye, Ma’rufiye, Şehidiye, Melik Mensur, Altunboğa, Zinciriyye de denilen Sultan İsa, Harzem’de Tacüddin-i Mes’ud, Diyarbekir’de Mes’udiyye ve Zinciriyye medreseleri; hamamlardan Mardin’de Maristan, Radviyye, Yeni Kapı ve Ulu Cami. Harput’ta dere hamamları, Hısnkeyfa, Haburman Botaman Suyu, Deve Geçidi köprüleri, ayrıca Hısnkeyfa Sarayı, Diyarbekir İçkale Sarayı, Mardin’de Firdevs Köşkü, Silvan’da Darü’l-Acemiyye Sarayı, Diyarbekir’de Ulu Beden, Yedi Kardeş Burçlar, Harput Kalesi ve zamanın tahribatına uğramış pek çok eser inşa ettirdiler. Bunlardan bazıları hala kullanılıp, hizmet vermektedir. Artuklu şehirlerinden Mardin, Diyarbekir, Hısnkeyfa (Hasankeyf), Meyyafarikin (Silvan), Duneyser (Koçhisar, Kızıltepe), Nusaybin, Dara, Harput ve Halep havalisindeki Artuklu eserlerinin mimari yapısı, sanatkârlığı, zarifliği, tezyinatı, kullanılan malzemenin seçimi çok ustaca olup, şaheser mahiyettedir.

Kaynak: Genel Türk Tarihi / dallog.com
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
19 Aralık 2016       Mesaj #8
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi

ARTUKLULAR

Ad:  Artuklular4.JPG
Gösterim: 2210
Boyut:  54.6 KB

Diyarbakır bölgesinde üç kol halinde hüküm süren türkmen hanedanı (Hısnıkeyfa [Hasankeyf] ve Amid’ de [Diyarbakır] 1102-1232, Mardin ve Meyyafarikin'de [Silvan] 1108-1408, Harput'ta 1185 - 1234).

Hanedan, adını Oğuzlar’ın Döğer boyuna mensup Selçuklu emiri Artuk’tan alır. Artuk'a Büyük Selçuklu sultanı Melikşah'ın kardeşi Tutuş, gördüğü hizmetler karşılığında Filistin'i bağışlamıştı. Artuk'un ölümünden sonra oğulları, Fatımiler’in ve Haçlılar'ın baskısı karşısında Filistin’de kalamadılar. Bu oğullardan Muinettin Sökmen, Mezopotamya emirleri arasındaki çekişmeden yararlanarak ele geçirdiği Hısnıkeyfa'da hanedanın Hısnıkeyfa kolunu kurdu (1102). Daha sonra egemenliğini Mardin ve çevresine kadar yaydı. Bu arada, Selçukluların hizmetine giren kardeşi Necmettin ilgazi, Sökmen’in oğullarından birinin elinde bulunan Mardin’i ele geçirerek (1108) kendi hanedanına başkent yaptı. Hısnıkeyfa’yı, Sökmen’in soyundan gelenlere bırakan İlgazi, egemenlik alanını Harran, Meyyafarikin, Halep'e kadar genişletti. 1119’da Halep’i tehdit eden Antakya Haçlıları'nı ağır bir yenilgiye uğrattı. Kuzey-doğu yönünde de genişleyen Artuklular'dan ilgazi’nin yeğeni Belek, Harput, Palu, Dersim çevresini ele geçirmişti. ilgazi’nin ölümünden (1122) sonra ailenin başına geçen Belek, Haçlılar ile başarılı savaşlar yaptı.

Önce Musul’da, sonra Halep’te egemenlik kuran Zengiler’in ortaya çıkışı, Artuklular’ın gelişmesini durdurdu. Nurettin Zengi tarafından Haçlılar’a ve Bizans’a karşı sonu gelmeyen savaşlara sürüklenen Artuklular, sonunda gittikçe güçlenen Nurettin’in bağlıları durumuna geldiler. Daha sonra Selahattin Eyyubi'nin genişleme tutkusuna karşı koymak zorunda kaldılar. Selahattin'in himayesine giren Hısnıkeyfa beyi Nurettin Muhammet, hizmetine karşılık Amid’i aldı ve başkent yaptı (1183). Selahattin, 1185’te Meyyafarikin’i alınca artuklu beylerinin çoğu ona bağlandı. Nurettin Muhammet’in 1185’te ölümünden sonra Harput ve çevresinde üçüncü bir artuklu kolu ortaya çıktı. Ey- yubiler tarafından sürekli zayıflatılan Artuklular, zaman zaman Anadolu Selçuklularına; bir ara da Celalettin Harizmşah’a bağlandılar. 1232’de Eyyubi hükümdarı Melik Kâmil önce Amid'i sonra Hısnıkeyfa’yı alarak Artuklular’ın bu kolunu ortadan kaldırdı. Anadolu Selçuklu sultanı Alaettin Keykubat I, Harput’u alınca bu artuklu kolu da son buldu (1234). Mardin kolu, Moğollar'ın bağlısı olarak varlığını sürdürdüyse de sonunda Karakoyunlular'ın baskısı altında çöktü (1408).

Büyük türkmen kitlelerine dayanan Artuklular'ın iç örgütü ve uygarlığı belirli ölçüde türkmen özelliklerini korudu. Artuklu beyleri, arapça unvanlarının yanı sıra, Alp-Alpı, inanç, Kutluk gibi türkçe unvanlar da kullandılar. Devleti hanedanın ortak malı sayan eski türk geleneğini benimsemeleri, aile içi kavgalara ve merkezi yönetimin zayıflamasına yol açtı.

SANAT. Güney Doğu Anadolu'da, özellikle Diyarbakır, Mardin, Silvan ve Hasankeyf’te egemen olan artuklu yönetimi bir bayındırlık ve zenginlik dönemidir. Eski türk gelenekleriyle İslam geleneklerini kaynaştıran artuklu kültürünün belirgin olarak izlenebildiği alanlardan biri mimarlıktır. Bu dönemde Büyük Selçuklu mimarlığının etkisinde yeni üsluplar denenmiştir. Revaklı avlu, yapılara içten ve dıştan egemen olan mihrap önü kubbesi, avlu köşelerine yerleştirilen çifte minare ve zengin bezemeli kesme taş işçiliği dönemin özellikleridir. Anıtsal cami mimarlığının Anadolu’daki ilk örneği sayılan Silvan Ulu camisi' nde (1031,1157 onarım) mihrap önü kubbesi tüm mekâna egemendir. Mardin Ulu camisi (XII. yy.) revaklı avlulu, mihrap duvarına koşut üç sahınlı bir yapıdır; mihrap önü kubbesi iki şahını örtecek büyüklükte tutulmuştur. Dıştan yivli kubbe biçimi de bu yapıdan sonra gelenekselleşmiştir. Harput Ulu camisi'nde (XII. yy.) küçülen avlunun çevresine mekânlar yerleştirilmiştir. Mihraba koşut üç şahından oluşan yapıda, mihrap önü kubbesi tek şahını örtecek büyüklüktedir. Kızıltepe (Dunaysır) Ulu camisi’nde (XIII. yy. başı) avlu köşelerine çifte minare yerleştirilmiştir. Taçkapının iki renkli taştan dilimli kemerleri Suriye Zengi mimarlığının etkisini yansıtır.

iklim koşullarına bağlı olarak açık avlulu medreselerin ilk örnekleri de Artuklular tarafından geliştirilmiştir. Mardin’deki Eminüddin medresesi (XII. yy. başı) bu türün ilk örneklerindendir. Hatuniye medresesi ise (XII. yy. ikinci yarısı) iki katlı, revaklı avlulu, iki eyvanlı tasarımıyla, özgün bir yapıdır. Diyarbakır Zinciriye medresesi (1198), Zengi etkisindeki zengin taş işçiliği, kemerli revaklarla çevrili avlusuyla, açık avlulu medreselerin gelişimini yansıtır. Diyarbakır Mesudiye ve Hatuniye medreseleri Artuklu dönemi ile Anadolu Selçuklu medreseleri arasında köprü oluştururlar. Mardin'in Koçhisar bucağındaki Harzem medresesi (1211/1212), cami ve medrese, Mardin’deki Marufiye medresesi ise (XIII. yy. başı) medrese, cami ve türbe gibi değişik işlevli yapıları birleştiren tasarımlarıyla öncü örneklerdir.

Köprü mimarisinin gelişkin örnekleri olarak Hasankeyf köprüsü (1116) ve Silvan Malabadi köprüsü (1147) bu türün başyapıtlarıdır. Anadolu'daki türk hamam yapılarının ilk örnekleri de artuklu bölgesinde bulunur. Mardin'deki Maristan hamamı (XII. yy. başı) haç biçimi dört eyvanı, köşelere yerleştirilmiş odalardan oluşan sıcaklık bölümüyle ilginç bir yapıdır. Mardin'deki Radviyye hamamı 'nda da aynı plan yinelenmiştir. Artuklu dönemi sivil mimarlığının önemli örnekleri arasında saraylar da bulunmaktadır; Diyarbakır'da iç kalede ortaya çıkarılan Artuklu' sarayı, günümüze ulaşmayan Hasankeyf sarayı (XII. yy.) ve Mardin'deki Firdevsköşkü (XIII. yy. sonu- XIV. yy. başı) belirtilmeye değer.

Anadolu türk maden sanatının gelişimi de bu bölgede izlenebilir. Kullanılan tek niklerin ve maden türlerinin çeşitliliği sanatçıların becerilerini gösterir. Avrupa'nın çeşitli müzelerinde ve özel koleksiyonlarda bulunan bu yapıtlar arasında, Artuklu meliki Rüknettın Davut'un adını taşıyan mine tekniğindeki bakır tas (XII. yy. ilkya ARTVİN il haritası), Nurettin Artuk Şah’ın adının bulunduğu kazıma ve kabartma tekniğindeki tunç ayna (XIII. yy.),melik Fahrettin Kara arslan’ın adını taşıyan kakma tekniğindeki pirinç tas, Cizre Ulu camisi'nin ejder ye aslan başlı tunç kapı tokmakları (biri İstanbul Türk islam eserleri müzesi'ndedir) sayılabilir.

Artuklu melikleri minyatür sanatının gelişimini de desteklemişlerdir. Anadolu'da minyatür sanatına ilişkin ilk yapıtlardan biri Artuklu meliki Necmettin Alpyjçin Mihran bin Mansur’un hazırladığı, Materia Medica'nın arapça çevirisi olan Kitab ûl Haşâ'iş'tir (XIII. yy. ortaları). Saray mühendisi Cezerî'nin Nasrettin Mahmut için hazırladığı Marifet ülhiyel ilhendesiyye (1206) ve Sufi'nin Suver ülkevâkib is sâbite adlı yapıtı da Anadolu minyatür sanatının ilk örnekleridir.

MsXLabs.org & Büyük L
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 19 Aralık 2016 21:14

Benzer Konular

26 Ağustos 2012 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
27 Ağustos 2011 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
14 Eylül 2008 / Misafir Taslak Konular
1 Temmuz 2012 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
8 Mart 2010 / Misafir Türk ve İslam Dünyası