Arama

Erzurum - Sayfa 2

Güncelleme: 26 Ağustos 2022 Gösterim: 43.327 Cevap: 18
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
1 Ocak 2010       Mesaj #11
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Erzurum İli Doğu Anadolu Bölgesinde bulunmaktadır,ve bölgenin en büyük illerinden birtanesidir. Erzurum ili tarihi çok eski bir kenttir. Yaklaşık 4000 yıl önce yerleşim yeri olmuş bir şehirdir. İstiklal Savaşları zamanında ok önemli kongreler yapılmış ve bölgede Rus Ordusuna Karşı büyük bir direnç gösterilmiştir. Bu direnişin izlerini taşıyan Aziziye Tabyası halen ayakta durmaktadır. Ayrıca Erzurumda özellikle çetin kış şartları bölgeyi kış turizmi açısından da elverişli bir hale getirmiştir. Bunda en önemli pay şüphesiz Palandöken Dağı'dır. Ülkenin en önemli kayak turizminin olduğu birkaç noktadan birisidir. Erzurum'un İlçeleri Aşkale, Çat, Hınıs, Horasan, Ilıca, İspir, Karaçoban , Karayazı, Köprüköy, Pasinler, Pazaryolu , Şenkaya , Tekman, Tortum, Uzundere, Narman, Oltu, Olur ilçeleridir. Erzurumda gezilecek yerler arasında Palandöken, Erzurum Saat Kulesi, Üç Kümbetler, Erzurum Kalesi, Çifte Minareli Medrese, Yakutiye Medresesi ve tarihi Aziziye Tabyası'dır.
Sponsorlu Bağlantılar
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
DERUNİ - avatarı
DERUNİ
Ziyaretçi
1 Haziran 2011       Mesaj #12
DERUNİ - avatarı
Ziyaretçi
A Güzel Dolanda Gel
Muharrem Akkuş
Sponsorlu Bağlantılar

Acem Ülkesinde Eyleşdim Galdım
Muharrem Akkuş

Acep Bir Karuban Hane Bu Dünya
Abdurrahman Demir

Adam Mı Oldun
Aşık Nuri Çırağı

Adım Şirkan
Musa Cengiz

Ağ Deveyi Düzde Gördüm
Şefik Torungil

Ağaver'in Daşları
Mehmet Çalmaşır

Ağlama Gözleri Kızarmış Dostum
Aşık Dadaş

Akça Ferikler İnce Ferikler
Faruk Kaleli

Akşam Oldu Güneş Girdi Buluda 2
İstanbul Belediyesi Kons.

Al Bacım (Al İçinde Al)
Aşık Nuri Çırağı

Al Kanlar İçinde Yatan Meleğim
Ağa Keskin

Al Mendilim Kaldı Kaya Başında
Yöre Ekibi

Al Yeşil Geymiş Allanır 1
Faruk Kaleli

Al Yeşil Geymiş Allanır 2
İstanbul Belediyesi Kons.

Anam (Anasız Bir Canlı)
Aşık Nuri Çırağı

Arkadaşım (Gözlerinden)
Aşık Nuri Çırağı

Armut Dalda Kız Bağçede Sallanır
İstanbul Belediyesi Kons.

Arzum (Biz Ki İnsan Yaratıldık)
Aşık Nuri Çırağı

Aşağı Mehlenin Allı Gelini
Kemal Kırmızı

Aşam Anam Bu Dağların
Anonim

Aşan Yollar Yar Yanına Gider Mi
Fehmi Uğraş

Aşıhların Aklın Alır
Abdurrahman Demir

Aşk Dediğin Sabır İster
Cennet Şengül

Aşşahdan Gelirem Yüküm Eriktir
Seyfettin Sığmaz

Ay Aydındır Ayılmaz
Ali Güler

Aya Bak Nice Gider 1
Raci Alkır

Aya Bak Nice Gider 2
Raci Alkır

Ayağında Çarıklar
İstanbul Belediyesi Kons.

Ayıp Oluyor (Benim Bildiğimi)
Aşık Nuri Çırağı

Aynı Yerdeyim
Aşık Nuri Çırağı

Azm-i Gülzar
Anonim

Babası Bezirgan Kardeşi Ağa
İstanbul Belediyesi Kons.

Bağa Gel Bostana Gel (Sürmeli)
Mehmet Kılıç

Bahçelerde Enginar
İstanbul Belediyesi Kons.

Bakın (Biz De Anlamadık)
Aşık Nuri Çırağı

Bana Karşı (Bu Kadar Olur Mu)
Aşık Nuri Çırağı

Bardağı Koydum Tereğe
Yöre Ekibi

Bari (Aşıkız Ağam)
Aşık Nuri Çırağı

Bayburdun İnce Yolunda
Seyfettin Sığmaz

Belle Beni Bellerinen
Edip Demir

Ben Bir Gedaydim
İstanbul Belediyesi Kons.

Ben Bir Kavak
Seyfettin Sığmaz

Ben De Bu Dünyaya Geldim Geleli
İstanbul Belediyesi Kons.

Ben De Mecnun'dan Füzuna 1
Faruk Kaleli

Ben Haleb'e Varır İken
İstanbul Belediyesi Kons.

Ben Mecnun'um
Aşık Nihani

Ben Olam (Sen Ağlama)
Aşık Nuri Çırağı

Benden Uzak Dur
Aşık Nuri Çırağı

Beni Sorma Bana 1
Raci Alkır

Benim Cananımı Medhe (Yarin)
Aşık Nihani

Benim Toyuğum Çilçildi
Seyhan Orak

Biliyorum (Çırağı - Çobanoğlu)
Aşık Nuri Çırağı

Bin Dokuz Yüz Elli
Aşık Nihani

Bir Ay Doğdu Pasin'den
İstanbul Belediyesi Kons.

Bir Çift Turnam
İstanbul Belediyesi Kons.

Bir Elinde Nergile Balam
Seyfettin Sığmaz

Bir Gül Ektim Duvara
Muharrem Akkuş

Bir Gurşun Atacağım
Şefik Torungil

Bir İnce Yağmur Yağar
Suzan Kırmızı

Bir Mektup Yaz N'olur
Aşık Nihani

Bir Melek Simadır Aklımı Alan
Hulusi Seven

Bir Sandığım Vardır
Ali Atıcı

Bir Taş Attım Pencereye
İstanbul Belediyesi Kons.

Bizim Yunus
Aşık Nuri Çırağı

Bu Dağlar Kömürdendir
İsmail Tanrıkulu

Bu Dağlar Meşe Dağlar
Fehmi Uğraş

Bu Dünyada Muradına Erdi Diyen
Ali Atıcı

Bu Göçü Burdan Yükledim
Suzan Kırmızı

Bu Nasıl Ayrılık Bu Nasıl Zulüm
Aşık Nihani

Bu Tepe Pullu Tepe (Nenni)
Muharrem Akkuş

Bu Yoldan Çoklar Gider
Anonim

Bulağın Başında Desti Doldurur
İstanbul Belediyesi Kons.

Bülbül Bağa Girip Yapmış Yuvayı 1
Raci Alkır

Bülbül Tek Uyandım Bir Seher 1
Naim Gözler

Bülbülümün Gafesi
Ali Güler

Bülbülün Göğsü Al Olur
Ağa Keskin

Burc Üstünde Bayrakları Diktiler
Cahit Öztelli

Çam Dibinde Çıra Yaktım
Hayrettin Akçay

Can Bula Cananını
Raci Alkır



BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
DERUNİ - avatarı
DERUNİ
Ziyaretçi
1 Haziran 2011       Mesaj #13
DERUNİ - avatarı
Ziyaretçi
ERZURUMLU HALK OZANLARI
AŞIK ŞÜMMANİ

images?qtbnANd9GcQjxzP6pvoUtF1UDPVpyQDf8NLT8yqroF5ut0KF ngLyaOeok6d
1860 - 1915. Narman’ın Samikale köyünde doğdu. Asıl adı Hüseyin’dir. Küçük yaşlarda aşıklık geleneğini öğrenmeye başladı. Yaklaşık 11 yaşında Erzurum’a giderek aşıklar çevresine girdi. Hodlu Şamili gibi birçok aşıktan etkilenmesine karşın, Sümmani’nin yetişmesinde dönemin ünlü aşığı Erbabi’nin katkısı farklıdırYaşça kendisinden büyük olmasına karşın Aşık Ruhsati’yi de etkileyen Aşık Sümmani, birçok genç aşığında yetişmesine de katkıda bulundu.
Sümmani, köyünde öldü ve orada toprağa verildi.
ŞİİR
Uyandım gafletten oldum perişan
Bir nur doğdu alemler oldu ürüşan
Selam verdi geldi üç-beş dervişan
Lisanları bir hoş sedasın tek tek

Lisanları bir hoş eyler avazı
Onlarda mevcuttur ilm-ü el fazı
Dediler: Vaktidir kılak namazı
Aldılar abdestin edasın tek tek

Aldılar abdesti uyandım habran
Aslımız yapılmış hak ü turabtan
Üç harf okuttular yeşil yapraktan
Okudum harfini noktasın tek tek

Okudum harfini zihnim bu!andı
Yalelerim göz göz oldu sulandı
Baktım çar etrafa kadeh dolandı
Nuş ettim kırkların mahlesin tek tek

Nuş ettim badesin gördüm rengini
Tam on sekiz saat sürdüm cengini
Yar yüzünde saydım üç beş bengini
Halhalın altında hırdasın tek tek

Dediler: Sümmani gel etme meram
Adamı çürütür dert ile verem
Sen içün dünyada kavuşmak haram
Hüdam böyle salmış kalemin tek tek
AŞIK REYHANİ

images?qtbnANd9GcQGjgDscT9RegM6n91RMvLvDjbdnG7B8V5ePntyIbK mT0ler0l
1932 - 10 Aralık 2006. Hasankale’nin Alvar köyünde doğdu. Asıl adı Yaşar Yılmaz’dır. İran’dan göçen babası önce Kars’a daha sonra Erzurum’a yerleşti. Aşık Reyhani’nin çocukluğu köyünde geçti. Zaman zaman komşu köylere gitme olanağı bulduysa da daha başka yerlere gidemedi. Okuma yazmayı okula gitmeden öğrendi. Sonraki yıllarda ise dışarıdan sınava girerek diploma aldı.
Bursa'da öldü ve orada toprağa verildi.

Beni (Ey Rüzigar)


Ey rüzigar gider isen canana söyle beni

Lütfünde keremi varsa yakmasın böyle beni
Ben bu aşka düş olalı bana Mecnun dediler
Ben nasıl Mecnun’um bilmem aramaz Leyla beni




Ben bu aşka düş olalı gönlüm telaşta benim

Sinemi sitem bürüdü gözlerim yaşta benim
Ne dizimde kuvvet kaldı ne aklım başta benim
İpsiz bağladı bu felek bir kaşı yayla beni




Reyhani

der çok kişiler arzeder han olmayı
Hiç düşünmez mi gafiller bir kabristan olmayı
İstemem senden muhtelif tahta sultan olmayı
Ko bana köle desinler yanında eyle beni

AŞIK NURİ ÇIRAĞI

images?qtbnANd9GcRR1wxq mz7VGcdhE8LaFRkgp7Y5wlTZ7VZHhsveBKHOH4fIm1VYg
Âşık Nuri Çırağı 1948 yılının onuncu ayında Erzurum’un Şenkaya ilçesinin Gaziler (Bardız) nahiyesinin Kaynak köyünde doğmuştur. Köyün eski ismi Çermik yeni ismi ise Kaynak’tır.
Asıl ismi Nuri Cihan Karataş’tır. Nüfus kayıtlarına göre doğum tarihi 01.01.1949’dur. Dedesinin ismi Süleyman, babası Muhammet Hamit’tir. Babaannesi Fadime, annesi Emine (Seher) hanımdır. Bir babanın bir çocuğudur. Seher Hanım doğum yaptıktan sonra hastalığa yakalanır. Genç yaşta annesini kaybeder.
Açtığı kahvelerle âşıkların yetişmesine büyük katkı sağlayan Çırağı, aktif hayatı nedeniyle doğrudan usta-çırak ilişkisiyle âşık yetiştiremese de bu kültüre katkılarıyla tarihteki yerini alacağına inanmaktadır. Doğu Anadolu’da ilk kez âşıklar için turne düzenlemiş, açtığı “Âşıklar Kahvesi” ile kültürün yayılmasına büyük hizmetler etmiştir
BENİM

Serin serin esme rüzgâr
Bugün gönlüm gamlı benim.
Şaka yapmayın bulutlar
İki gözüm nemli benim.

Ömür güneşimiz açtı
Vakit müddete yanaştı
Hayat ipliğim dolaştı
İşim serencamlı benim.

Hal dinlerim hal söylerim
Gam okurum dert çözerim
Çırağı ağlar gezerim
Günüm hep matemli benim.

AŞIK EROL ERGANİ


images?qtbnANd9GcSGTRMOw E6h9d3xImGwFAtExhuGxzKQLNQ2GW24S1MSC0INbqF
1954 yılında Şenkaya’nın, sonradan bucak olan Bardız (şimdiki adı Gaziler) köyünde doğdu. Asıl adı Erol Aydın’dır. İlkokulu ve ortaokulu köyünde okudu.
Aşıklık geleneği ve şiirle küçük yaşlarda ilgilenmeye başladı. Yaklaşık 13 yaşında bağlama çalmayı öğrendi. Aşık Merami’nin yardımıyla da bilgisini pekiştirdi.Yaklaşık 13 yaşında şiir yazmaya ve türkü söylemeye başladı.Türkiye ve Türkiye dışında birçok yerde yarışma ve şenliklere katıldı. Bu yarışmalarda değişik dereceler alan Erol Ergani’nin şiirleri çeşitli gazete, dergi ve araştırmalarda yayınlandı. Ayrıca bugüne dek 15 kadar albüm hazırladı.


AŞIK MEVLÜT İHSANİ



images?qtbnANd9GcQEM3m 02Wvl6YWoHGMzpJRU hJXzkhiQqLJyjcXmKFifxeFnW Jg




1928 yılında, Şenkaya’nın (1950 yılına dek Sarıkamış’a bağlı olan) Çermik köyünde doğdu. Asıl adı Mevlüt Şafak’tır. Resmi kayıtlarda doğum tarihi olarak 1933 geçmesine karşın, Mevlüt İhsani, gerçek doğumunun 1928 olduğunu belirtmektedir.

Mevlüt İhsani, ilkokul 3. sınıfa gittiği dönemde arkadaşlarıyla oynar...ken bulduğu bir kapsülün patlaması nedeniyle gözlerini yitirdi ve sol elinin 3 parmağı yaralandı. Gözleri görmemesine karşın köydeki bir marangozun yanında çıraklık yaptı. 13 yaşında ise köy imamının yardımıyla Kuran öğrenmeye başladı. Bu dönemde komşusunun kızına aşık oldu.

Küçüklüğünden beri, köyüne gelip giden aşıklardan etkilenip şiire ilgi duydu. Özellikle Bardızlı Nihani, Narmanlı Musa, Aşık Yusuf gibi aşıklar bunların önde gelenleridir

Gelmedi


Nazlı yare canım kurban dedim de

Çevirdi arkasın sustu gelmedi
Emrah gibi yol gözettim bir zaman
Gitti Selvi gibi küstü gelmedi
Ne vefa dünyanın bir akçesinde
Bir mendil bir bıçak yar bohçasında
Leyla al yeşilli gül bahçesinde
Mecnun dağbaşında esti gelmedi
Aşık ne kalmışsın aşkın hayında
Nicesi savruldu sevda yayında
Şirin al giyerek zevk sarayında
Ferhat kafasını ezdi gelmedi




Mevlüt İhsani

’yim aşkın harabı
Beni sarhoş etti dostun şarabı
Nesimi Mansuri Mühyet Arabi
Düşmanı gül attı dostu gelmedi



AŞIK İHSAN YAVUZER


images?qtbnANd9GcRsuxIip0QtD9E0DBQNiFoNOlEqh9DIv3AsmdURPp1kIE1tOc0i
1960 yılında Oltu’nun Aşağıçamlı köyünde doğdu. Asıl adı İhsan Yavuz'dur. İlkokulu köyünde okudu.
Aşıklık geleneğine ve türkülere ilgisi küçük yaşlarda başladı. Köylerine gelip giden aşıklar aracılığıyla ilk bilgileri edindi. Daha sonra aşıklığa ve bağlama çalmaya ilişkin temel bilgileri Mevlüt İhsani’den ...öğrendi. Aynı zamanda aşık havaları ve hikaye geleneğini öğrendi.

Eserleri birçok yerde aktarılan ve çeşitli şenlik ve yarışmalara katılan Yavuzer bugüne dek yaklaşık 25 albüm hazırladı.


AŞIK RAHİM SAĞLAM



images?qtbnANd9GcTU7GAUhR Hj77yOwU 17veTM80sjfSz17qjoY68aMYTgO6DkTQ




1961 yılında Aşkale’nin Dereköyü’nde doğdu. İlköğrenimi köyünde tamamladı.Küçük yaşlardan itibaren aşıklık geleneğini, halk şiirini ve bağlama çalmayı öğrenmeye, yaklaşık 16 yaşlarında şiir yazmaya başladı. Bir süre Aşık Mihmani, bir süre de Aşık Reyhani’ye çıraklık ederek bilgisini pekiştirdi.Değişik bölgelerde yarışma şenliklere katılan Rahim Sağlam, şiirlerinde bazen adını, bazen de Rahimi mahlasını kullanmaktadır.
Rahim Sağlam bugüne dek 10 kadar albüm hazırladı. Ayrıca Batılı araştırmacıların hazırladığı albümlerde türküleri yeraldı.
.

AŞIK NİHANİ



images?qtbnANd9GcRbl86MPgux88Bg3ZdbifDbFsWo4l6ka5 67naJTujBggC48O3x

Nihani, Erzurum ilinin Şenkaya eski adı Örtülü ilçesinin Bardız (Gaziler) bucağına bağlı Göreşken köyünde 1300 (1885) yılında doğdu. Babası demircilik yapan Recep Usta, annesi Mahbube Hanım'dır. Asıl adı Mustafa olan aşık, Soyadı Kanunu çıkınca "Gedik" soyadını almıştır.

Onüç yaşlarında babasının davarlarını Göreşken köyünün yayla ve meralarında otlatmağa, başladı. Bardız deresinin bir yamacında kurulmuş olan Göreşken köyündeki köylüler hayvancılıkla geçinir, tarlalarında buğday ve arpa yetiştirirlerdi. Yazın kırlar ve dağlar binbir renkli çiçeklerle bezenir, ortalık yeşillikler içinde bir cennet havasına bürünürdü. Köyde sekiz ay kara kışı geçirdikten sonra yazın Göreşken yaylasına çıkarlar, yemyeşil çayırlarda kurdukları yayla evlerinde (damlarda) kalırlar, hayvanlarını otlatır, kuzularını büyütürlerdi. Küçük Mustafa, on sekiz yaşlarına kadar babasının davarlarını otlatmağa devam etti.

Bir yaz günü, iki arkadaşı ile kırlarda yine babasının davarlarını otlatırken ansızın etraf, karardı. Sanki güneş batmış gece olmuştu. Genç köy delikanlısı Mustafa, davarlarını ararken bir şehit mezarı gördü. Birinci Cihan Harbi'nde Enver Paşa'nın ordusu ile geçtiği bu topraklarda, daha önceki yıllarda bazı savaşlar cereyan etmişti. Ahmet Muhtar Paşa 1877'de Ruslarla Zivin Harbi'ni yapmış ve onları yenmişti. Sonra Rusları Kars'a kadar püskürtmüştü. İşte bu harple ilgili bir şehit mezarının yassı taşının önüne oturup dinlenen Mustafa, daha sonra az ilerdeki çeşmeden abdest alıp iki rek'at namaz kıldıktan sonra tam teşehhüdde iken uykuya daldı.

Derin uykuda iken tatlı bir rüya gördü: Önce gözünün önüne nürani yüzlü, beyaz sakallı derviş geldi. Ellerinde aşk badesi dolu üç tas vardı. Sonra bu üç derviş Mustafa'ya yaklaşıp:

-"Evlat doğrul" dediler, "Al bu badeyi yar aşkına iç..."

Genç Mustafa pirlerin verdiği ikinci badeyi "Allah aşkına" ve üçünüyü de "pir aşkına" içtikten sonra tatlı bir ses duydu. Dönüp de sesin geldiği tarafa bakınca sırtı kendisine dönük, saçları topuklarına değen, fidan boylu güzel yüzlü bir kız gördü. Kız, hem ağlıyor, hem de bir ağıt söylüyordu. Meğer, sevgilisini ölmüş sanıp, ona ağlarmış... Aslında bu peri gibi güzel kızın ağlaması genç Mustafa içindi. Dervişler, bu kızın Afganistan'da Emirhan'ın kızı Mihriban Sultan olduğunu söyleyip gözden nihan oldular, kayboldular. Kendisine "Nihani" mahlası işte o sırada, bu sebeple verilmiştir.

Rüyasında görüp sevdiği ve uğruna üç tas bade içtiği sevgilisi Mihriban'a seslenmek isteyen Nihani'nin boğazı tıkanıyor, sesi çıkmıyordu. Bir süre sonra, ağladıkça yüzü göz yaşlarıyla ıslanan Mihriban dile geldi ve söylemeğe başladı. Aldı Mihriban:
Aldım esen yelden yaman bir haber
Yetirdim yüz bine bir telaşımı
Sevdiğin dünyadan göçmüş dediler
Zalim felek n'ettin can yoldaşımı

Gülşenimi figan ile doldurdum
Nevresteyken gonca gülü soldurdum
Nasıl kıydın sevdiğimi öldürdün
Elbette dökerim kanlı yaşımı

Der Mihriban arttı ahım amanın
Gör ne hale düşmüş bir perişanım
Yarabbi al hemen benim de canım
Alıp gidem bu sevdalı başımı


http://erzurumluhalkozanlari
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
DERUNİ - avatarı
DERUNİ
Ziyaretçi
25 Ağustos 2011       Mesaj #14
DERUNİ - avatarı
Ziyaretçi
ERZURUM MUTFAĞI
Anadolu'nun her yöresinin kendine ait yöresel bir mutfağı vardır. Erzurum'da zengin bir mutfak kültürüne sahiptir.Bunlardan lor dolması, kadayıf dolması, özel yapılmış su böreği, ayran aşı ve cağ kebabı bu mutfağın baş yemekleridir. Erzurum'a yolu düşenlere bu yemekleri, özellikle meşhur Tortum Cağ kebabını tatmalarını özellikle tavsiye ederiz.
A- ÇORBALAR

1-Ayran Aşı: Aynan aşı, Ramazanda, iftar sofralarında 30 gün süre ile baş köşede yerini alır. Ramazan ayları dışındada pişirilir. Diğer yörelerde adı yoğurt çorbası olan bu çorbaya Erzurum'da ayran aşı denir. Bir ölçek gendime (aşlık) iyice pişirilir. Başka bir kapta hazırlanan ve içine birazcık un katılan yoğurt (buna urva denir) gendime ile karıştırılarak ateş üzerine konur. Kaynayıncaya kadar karıştırılır. Diğer tarafta hazırlanan köfteler içine katılır.Aş otu dene ve Erzurum'da yetişen maydanoz türü çok güzel bir ot ilave edilir. Bir tavaya bir baş soğan doğranır.Tereyağında pembeleşinceye kadar kızartılır (buna soharıç) denir. Çorbanın üzerine dökülür ve sıcak sıcak servis yapılır. Ayran aşı yoğurtla yapıldığı gibi yayık ayranından yapılırsa eğer tadına doyum olmaz.
2-Kesme Aşı: Açılan yufkalar erişte gibi kesilir ve bir bez üzerine serilir. Diğer taraftan bir ölçek mercimek pişirilir. Pişen mercimeğin üzerine kesilmiş olan hamur ilave edilir, suyu ayarlanır. 15-20 dakika kaynadıktan sonra ateşten indirilir. Bir tavada bir baş soğan tereyağında pembeleşinceye kadar kavrulur ve tencerenin içine dökülür.Çorbaya tat vermesi için "tarhım" denilen güzel kokulu bir ot katılır. Sıcak sıcak servis yapılır. Tarhın yeşil olarak ta kullanıldığı gibi kurutularak da kullanılır
3-Herle Aşı: Bir miktar un tereyağında iyice kavrulur, üzerine bir miktar su konur ve devamlı karıştırılır. 15-20 dakika kaynatılır ve sıcak sıcak içilir. Bu çorba bilhassa kış aylarında yapılır. Hastalara herle çorbası içirilerek terletilir ve şifaya kavuşmaları sağlanır.
4-Soğan Çorbası: Soğanları ince ince kıyıp zeytinyağında kavurun. Et suyu, tuz ve karabiber ilave edip kısık ateşte yarım saat pişirin. Servis yapmadan önce dil peynirini ince dilimler halinde kesin ve çorbanın üzerine döşeyin. Sıcak olarak servis yapın.


B-BÖREKLER VE MANTILAR

1-Su Böreği: Yurdumuzun hemen hemen her yöresinde su böreği olarak bilinmektedir. Yalnız Erzurum'da yapılan su böreğinin ayrı bir özelliği vardır. Börek hamuruna, her künde (parçaya) bir yumurta isabet edecek edecek şekilde kırılır. Hamur kuvvetlice en az yarım saat yoğrulur. Yufkalar tepsinin büyüklüğüne göre açılır. Yufkanın ince olması böreğin tadı yönünden önemlidir. Tepsinin altı yağlanır, açılan ilk yufka haşlanmadan tepsinin altına serilir. Yufkalar kaynayan suya atılır ve bir dakika bekletilir. Sıcak sudan çıkan hamur soğuk su tenceresine atılır. Oradan çıkan yufkalar kuru bir bezle suyu alındıktan sonra tepsiye serilir. Serilen yufkaların arasına eritilmiş yağ gezdirilir.Yufkaların yarısı serildikten sonra tepsiye bol civil peynir ( tel peynir ) ve maydanoz serpiştirilir. Geri kalan yufkalar haşlanarak ve araları yağlanarak tepsiye yerleştirilir. En üste konan yufka haşlanmaz. Bilahare ocak üstünde yavaş yavaş kızartılır. Bir yüzü kızartıldıktan sonra ters yüz yapılarak diğer yüzüde aynı şekilde kızartılır. Sıcak sıcak servis yapılır.
2-Tatar Böreği: Hamur iyice yoğrulduktan sonra yufka açılır. Yufkalar börek yufkası gibi değil biraz kalındır. Açılan yufkalar parçalara bölünür. Bu parçalar üçgen şeklinde küçük küçük parçalara ayrılır. Kaynayan suya atılır, haşlanır. Suyu süzüldükten sonra tepsiye alınır, üzerine bol sarımsaklı yoğurt ve kızgın tereyağı dökülür.Bunun üzerine zevke göre, ya kavrulmuş kıyma veya küçük küçük doğranmış ve tereyağında pembeleşinceye kadar kavrulmuş soğan dökülür. sıcak olarak yenir.
3-Hıngel: Yurdumuzun her yöresinde mantı olarak bilinmekte ve yenilmektedir. Erzurum'da hıngel (mantı) sulu ve susuz olarak iki şekilde pişirilmektedir.
A-Susuz Hıngel: Hamur iyice hasıllanır. Yufka şeklinde açılır, kesilir içine evvelce hazırlanmış kıyma konur. Yarım daire veya bohça şeklinde kapatılır. Kaynamakta olan suyun içine atılır ve haşlanır. Piştikten sonra suyu süzülür. Geniş bir tepsiye alınır. Üzerine sarımsaklı bol yoğurt ve kızdırılmış tereyağı dökülerek yenir.
B-Sulu Hıngel: Hazırlanışı aynen susuz hıngel gibidir. Haşlama suyu dökülmez, bol salça ve bir miktar tereyağı konur. Suyu ile birlikte tepsiye dökülür. Üzerine sarımsaklı yoğurt , kızdırılmış tereyağı ve salça dökülerek servis yapılır.
4-Cevizli kete: Bira mayasını ılık sütle karıştırın. 1 tatlı kaşığı toz şekeri de ekledikten sonra mayalanması için bir süre bekletin. Mayalandıktan sonra tuz ve un ilave ederek orta yumuşaklıkta bir hamur elde edene kadar yoğurun. Hamurun üzerine ıslak bir bez örterek oda ısısında yaklaşık bir saat bekletin. Hamuru eşit büyüklükte 15 parçaya bölerek her parçayı düzgün toplar halinde yuvarlayın. Her toptan bir yufka açın. Yufkaları eritilmiş tereyağı ve zeytinyağı karışımıyla yağlayıp, içlerine ceviz içi serpiştirin. Yufkaları rulo yapın. Bir ucundan başlayarak daire biçiminde yuvarlayıp gül şekli verin. Hafif yağlanmış tepsiye dizerek önceden ısıtılmış fırında 45 dakika pişirin. Ayranla birlikte sıcak olarak servis yapın.


C-SEBZE YEMEKLERİ VE PANCARLAR

1-Çiriş Pancarı: Çiriş ilkbaharın bitimi ile, yazın başlangıç aylarında yetişen ve yaprakları zambağa benzeyen, yabani bir bitkidir. Her Erzurumlu senede bir kere çiriş pancarı yer. Ciriş pancarının şifalı olduğuna inanılır. Kavurma ile pişirildiğinde tadına doyum olmaz. Parça etle de pişirilir. Pişirme işleme aynen ıspanakta olduğu gibidir. Çiriş kurutularak çiriş unu elde edilir, zamk ve tutkal yerine yapıştırıcı olarak kullanılır.
2-Çortutu Pancarı: Şalgam turşusu Erzurum'da çok meşhurdur. Şalgamlar, ilk önce daire daire, sonra küçük parmak kalınlığın da ve boyunda kesilerek, küplere turşu kurulur. Turşuya koku vermesi içinde içine reyhan katılır.Turşu olduktan sonra çortutu pancarı yapılır. Bir miktar şalgam turşusuna, bir ölçek pirinç veya bulgur katılır, ayrıca parça et veya kavurma ile pişirilir. Şalgam turşusuna "çortutu" turşusundan yapılan bu pancara da "çortutu pancarı" denir. Bilhassa kış aylarında yapılır.
3-Şalgam Çırtması: Şalgam ilk önce daire şeklinde sonra da bu daireler parmak kalınlığında uzun uzun kesilir ve haşlanır.Suyu süzülür. Haşlanmış şalgama evvelce hazırlanmış ve pişirilmiş yağlı kıyma, biraz tereyağı ilave edilerek bir tavada karıştırılır.Üze rine baharat (karabiber vs) dökülerek sıcak sıcak yenir.
4-Çeç Pancarı: Şalgamın yeşil saplarına "çeç" denir. İçine bulgur veya pirinç katılarak, ıspanak gibi parça et veya kavurma ile pişirilir. Üzerine sarımsaklı yoğurt dökülür yenir.
5-Çaşır Kavurması: Çaşır,çiriş gibi dağlarda yetişen buruk bur tadı olan yabani bir bitkidir.Çaşır yenildiği gibi,patates haşlama
sıyla karıştırılıp tereyağında kavrularak da yenir.Bunun dışında çaşır haşlanır, haşlanan çaşır un ve yumurtaya batırılarak yağda kızartılır, buna çaşır kızartması denir. Erzurumlu yılda en az bir defa çaşır yer. Şifalı olduğuna inanılır.
6-Borani: Patatesin her türlü yemeği yapılır. Boranide bunlardan biridir. Patates haşlanır, kabukları soyulur ve bir tepsiye doğ-
ranır. Üzerine bol sarımsaklı yoğurt ve kızdırılmış tereyağı dökülür, sıcak olarak yenir.
7-Ekşili Dolma : Üzüm yapraklarına karışımlı et sarılan bu dolmanın etine biraz Ekşi Pestil katılarak doldurulur. Ekşili Dolma, diğer dolmalara nazaran uzun ve büyükçe olduğundan İri Dolma diye de anılır.
8-Yumurta Pilavı : Yumurta pilavının hamuru hazırlanırken içine yumurta katılır. hamur yoğrulduktan sonra erişte gibi kesilir, makarna gibi haşlanır ve üzerine tereyağı dökülerek yenilir.
9-Turşu Dolması: Lahana turşusu yapraklarını sıcak sudan geçirip süzgece çıkarın. Damarlı, sert kısımlarını keserek alın. Soğanı ince ince kıyın. Pirinci ve bulguru yıkayıp süzdürün. Bir kapta kıyma, soğan, pirinç, bulgur, tuz, karabiber ve pulbiberi iyice karıştırarak dolma içini hazırlayın. Yağı tencerede eritin. Yağ kızınca salçayı içinde 3-4 dakika kavurun. Kemikleri katıp, karıştırın. Tencereyi ateşten alın. Bir yaprağı, ucu parmaklarınıza gelecek biçimde avucunuza yerleştirin. Geniş kenarından katlama payını harcın üzerine kapayıp, iki yan bir kenarı da içe doğru katlayın. Yaprağı parmak uçlarınınza doğru yuvarlayarak parmak kalınlığında dolmalar sarıp tencereye yerleştirin. Harç tükeninceye kadar aynı işlemi tekrar edin. Sarmısakları soyup, bütün olarak dolmaların aralarına yerleştirin. Suyu katın, dolmaların üzerine ağırlık yapması için bir tabak kapatın. Tuzunu ayarlayıp, bir taşım kaynatın. Ateşi kısıp tencerenin kapağını kapatarak yaklaşık 1 saat pişirin. Ateşten indirip sıcak olarak servis yapın.



D-HAŞILLAR VE KUYMAKLAR
Haşıllar ; un haşılı ve pıt pıt haşılı olmak üzere iki türlü yapılır.
1-Un Haşılı: Bir ölçek un , su ile karıştırılır ve ateş üzerine konur. Katı bir kıvam alıncaya kadar karıştırılarak pişirilir. Bir tepsiye alınır, ortası çukurlaştırılır ve bu çukura erimiş tereyağı ve bal doldurulur. Kaşıkla alınan hamur yağ ve karışımına batırılarak yenilir.
2-Pıt Pıt Haşılı: Çok ince bulgur ve un karıştırılır. Aynen un haşılındaki olduğu gibi pişirilir. Tereyağı bal karışımına batırılarak yenir.
3-Peynir Kuymağı: Tavada kızdırılmış tereyağına bir miktar taze civil peynir veya yağlı peynir konur. Üzerine birkaç yumurta kırılır ve karıştırılır. Peynirler tamamen eridikten sonra ocağın üzerinden alınır ve sıcak sıcak yenir.
4-Un Kaymağı: Bir ölçek un bir kapta sulandırılır. Bir tavaya bir miktar tereyağı konularak eritilir. Eriyen tereyağına hazırlanan un bulamaca yavaş yavaş karıştırılarak dökülür. Un katılaşıp yağ, yağ, pişen hamurun üzerine çıkıncaya kadar ateşte pişirilir.

E-TATLILAR

1-Kadayıf Dolması: Kadayıf, Ramazan'da 30 gün süre ile sofraların eksilmez tatlısıdır. Hatta sahurda bile taze taze kadayıf kızartılır.Kadayıfın sermesi yapıldığı gibi, dolması da meşhurdur.Güzel yapıldığı takdirde tadına doyum olmaz.Yumuşak tel kadayıfın içine toz karıştırılmış iç ceviz konularak,zeytin yağlı dolma büyüklüğünde sarılır.Kadayıf dolmaları yumurtaya batırılarak ta- vadaki kızgın yağa atılır. Kızardıktan sonra tavadan alınır, şeker balının içine atılır. Oradan çıkartılır, bal dökülerek servis edilir.

2-Poğaç: Poğaç, tandır olan evlerde ve bilhassa köylerde yapılır. Özel bir yemektir. Hamur börek gibi hazırlanır. Hamur tereyağı süt veya yoğurt katılarak yoğrulur ve bir siniye yayılır. Üzerine de bir sini kapatılarak tandıra indirilir. Üstüne bol miktarda kor haline gelmiş kül karışımı ateş konur. Her iki yüzü kızardıktan sonra tandırdan çıkarılır. Üzerine bol tereyağı ve bal şerbeti
dökülerek sıcak sıcak yenir.
3-Hasıta: Bilhassa doğum yapan kadınlara doğumun akabinde güç kazanması için yedirilir. Bir miktar nişasta iyice sulandırılır .İçine bol miktarda şeker katılır. Bir tavada kızdırılmış tereyağına, hazırlanmış bu sıvı dökülür, 1-2 dakika karıştırılır ve yenir.
4-Keysefe: Malatya kaysısı, hoşaf halinde pişirilir. Kaynatılarak suyu çekilir, üzerine tereyağı dökülür ve sıcak sıcak yenir.
5-Pestil Çullaması:Tatlı pestil ufak ufak doğranır,bir tavaya bir miktar tereyağı konularak eritilir.Pestiller tereyağının bulunduğu tavaya dökülür ve beklenir. Üzerine yumurta kırılır ve karıştırılır, Sıcak olarak da yenir.
6-Dut Çullaması: Bir miktar dut yıkanır bir kaba konur. Tereyağında pişirilir. Pişirilme şekli aynen pestil çullamasındaki gibidir.

F-DİĞER YEMEKLER

1-Keleçoş: Sütün çok bol olduğu yaz aylarında mayalanan yoğurtlar torbalara doldurularak süzme yoğurt haline gelir.Bilahare torbalardan çıkarılan yoğurt, topaklar haline getirilerek tepsiye dizilir ve kurutulur. Buna "kurut" denir. Kurumuş olan bu yoğurtlar torbalara konarak kışın yenilmek üzere evin münasip bir yerine asılır. Keleçoş yapmak için torbadan çıkarılan kurutlar bir tencereye konulur.Üzerine yeterince sıcak su dökülüp,bir müddet sonra kurut çözülmeye ve ayran haline gelmeye başlar.Tepsiye ekmek doğranır, ayran haline gelen kuruta sarımsak katılır ve bu ekmeklerin üzerine dökülür. Tereyağı dökülerek yenir.
2-Lalanga: Bir miktar patates haşlanır ve soyulur. Haşlanan patatesler püre haline gelene kadar yoğrulur. Bir tavada tereyağı kızdırılır. Patates püresinden bir kaşık alınır yumurtaya batırılır, kızdırılmış tereyağına atılır. Kızardıktan sonra sade yendiği gibi üzerine şerbet dökülüp tatlı olarak da yenilir.
3-Şile: Patates küçük küçük doğranır. İçine bir miktar bulgur katılır. Et kullanıldığı gibi kavurma ile pişirildiğinde daha lezzetli olur. Bu yemek dehe çok kış aylarında pişirilir.
4-Sütlü Et: Et tencereye konur. Üzerine süt ilave edilerek iyice pişinceye kadar pişirilir ve öylece yenir.
5-Çoban Salatası: Soğan ince yarım halkalara doğranır, tuzla ovularak diriliği ve acısı çıkarılır. Yıkanarak servis tabağına konur. Domatesler doğranarak soğanların üzerine konur. Salatalıkların kabukları soyularak doğranır ve üzerine konur. Maydanozları da doğrayıp üzerlerine serpiştirilir ve zeytinyağı, limon ve tuz konarak karıştırılır ve servis yapılır.
6-Şükkar Köftesi: Pirinç iyi pişirilir, içerisine bolca yumurta kırılır, iyice yedirilir. Nişastayla birleşik yuvarlanarak köfte şekli verilir, yağda kızartılır. Şerbete atılır.
7-Tortum Cağ Kebabı : Normal biçimde kıyma içermeyen koyun etinin bir demir üzerine sarılmasıyla yapılır. Ateş olarak önerilen odun kömürdür. Döner, az pişmiş olarak yatık durumda iken şiş üzerine parça parça kesilerek alınır. Bir müddet daha şiş ile birlikte ateşte bekletilir. Yapıldığı etin normal döner etinden biraz daha yağlı olması gerekmektedir.
8-Lavaş: Tandırda mayalı hamurdan yapılır. Una, tuz, maya, su ilave edilerek yoğurulur, yumak yapılır. Erzurum' da buna kunt derler. Kunt merdane ile açılır. Daha sonra elle çarpılarak açıldıktan sonra rabata tabir ettiğimiz hususi aletlerin üzerinde yayılarak sıcak tandıra yapıştırılır. Ayrıca açılmadan pide şekli verilerek pişirilenlere elemeği yahut da tombul denir.
9-Zeytinyağlı elma dolması: Rendelenmiş soğanları, fıstıklarla birlikte zeytinyağında pembeleşinceye kadar kavurun. Yıkanmış pirinci ekleyin. 1,5 kahve fincanı su ilave edip pirinçler diri kalacak şekilde pişirin. Şeker, tuz, kıyılmış nane ve maydonoz ekleyip karıştırın. Limon suyunu da ilave ettikten sonra soğumaya bırakın. Elmaları sivri uçlu ince bir bıçakla oyun. Hazırladığınız karışımı elmaların içine doldurun. Orta ısılı fırında 40 dakika pişirin. Soğuk olarak servis yapın.
10-Kuzu kapama: Soğanları ve pazının bir kısmını güvecin dibine yerleştirin. Zerine etleri koyduktan sonra, tekrar sırasıyla soğan, pazı, semizotu ve marulu sıralayarak güvece doldurun. Tuz ve karabiber ekleyin. Sonra yemeğin üzerini kapatmak için sadece un ve su karışımından güveç ağzının genişliğinde bir hamur hazırlayın. Bu hamuru bir kapak şeklinde üzerine kapatın. Hiç su ve yağ koymadan ilk önce hızlı ateşte bir süre pişirin. Daha sonra kısık ateşte 2 saat pişirin. Hamuru üzerinden kaldırdıktan sonra sıcak olarak servis yapın.
11-Lor Dolması: İki bardak bulgur 500 gram çökelek (lor) Yeteri kadar evelik veya pazı yaprağı 2 adet soğan, tuz 2 kaşık margarin Az süt kaymağı Soğanları ince ince kıyın ve yağda pembeleşinceye kadar kavurun, Diğer tarafta bulguru pilav gibi pişirin. Kavrulan soğanlra kaymak, bulgur ve lor ilave edin. Sonra iyice karıştırın ve pazı yapraklarını dolma gibi sarıp tepsiye tek kat dizin. Fırına verip biraz üzerleri kızarmaya yakın çıkarın. Tereyağını kızdırıp üzerine dökün ve sarımsaklı yoğurtla yiyin. (Hafif güzel bir yemektir.)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
DERUNİ - avatarı
DERUNİ
Ziyaretçi
26 Ağustos 2011       Mesaj #15
DERUNİ - avatarı
Ziyaretçi
Ermenilerin 1915 Erzurum Katliamı
"... Ermeni topçuları sokaklarda 270 kişi yakalamış, bütün elbiselerini soyduktan sonra hepsini bir hamama götürmüş ve burada en haris hislerini tatmin etmişlerdir...''Rusya, Fransa ve İngiltere gibi devletler tehcir olayını, o yıllarda savaşta oldukları ve yok etmeye çalıştıkları Osmanlı'ya karşı insafsız ve çarpıtılmış bir malzeme olarak bütün güçleriyle kullandılar. ABD de Avrupa devletlerinden geri kalmadı. Bugün değişik ülkelere yayılmış bulunan Ermeniler, yüz yıla yakın bir süre, her gün giderek artan bir ölçüde ''Ermeni Sorunu'' nun tek yanlı olarak propagandasını yapmakta ve kendi çıkarlarına uygun kamuoyu oluşturmaya çalışmaktadırlar. Günümüzde bu propaganda ve suçlama, daha çok, Birinci Dünya Savaşı içinde (1915) Ermenilerin savaş bölgeleri dışına çıkarılmaları üzerinde toplanmıştır. Bu tarihsel olay şöyledir: Birinci Dünya Savaşı yıllarında Doğu Anadolu'nun bazı yerlerini işgal eden Ruslar, yöredeki Ermenileri silahlandırarak Türklerin üzerine saldırttılar, buradaki Türkleri toplu olarak öldürme ve yok etme hareketine giriştiler; köyleri ateşe verdiler, kasaba ve şehirleri yakıp yıktılar, on binlerce Türk'ü görülmemiş bir vahşetle öldürdüler. Bu acı ve korkunç olaylarla bazı Ermeni komiteciler, insanlık tarihine kara ve utanç verici sayfalar eklediler.
Bu gibi kanlı ve insanlık dışı olayların sürmesi üzerine Osmanlı hükümeti, ordusunun da büyük baskısıyla bir kanun çıkararak Ermenileri bulundukları yerlerden başka bölgelere göç ettirmek zorunda kaldı (1915). Bu göç sırasında bazı Ermeniler salgın hastalıklara yakalanarak öldüler, kimileri soyguncuların saldırılarına uğradılar. Ermeni komiteciler tarafından Berlin'de öldürülen (1921), İttihat ve Terakki Fırkası liderlerinden, Dahiliye Nazırı ve Sadrazam Talât Paşa 'nın ''Ermeni Meselesi'' adlı hatıraları ile Osmanlı Devleti Arşivi'nden yararlanılarak Osmanlı Devleti Raporu olarak hazırlanan (1916) Osmanlıca ve Fransızca ''Aspiration Et Agissements Revolutionnaires Des Comites Armenies avant et apres la Proclamation de la Constition Ottomane'' adıyla yayımlanan bu çok önemli tarihsel belge, dönemin tanınmış gazetecilerinden Hüseyin Cahit Yalçın 'ın Önsözü ile ''Ermeni Vahşeti ve Ermeni Komitelerinin Â'mâl ve Harekât-ı İhtilâliyesi (İlân-ı Meşrutiyetten Evvel ve Sonra)'' olarak günümüz Türkçesiyle çıktı (Örgün Yayınevi, 2005, İstanbul). Kanlı ve insanlık dışı Ermeni olaylarının başlangıcını Talât Paşa, bu kitapta şöyle anlatmaktadır: ''İsyan hareketleri evvelâ Zeytun'da başlamıştır. Seferberliğin ilânını müteakip Ermeniler âlenan isyana başlamış, vergilerini ödemekten imtina etmiş ve asker toplanması hususunda verilen emirlere muhalefet etmişlerdir. Askerlik vazifelerini ifa etmek üzere askerlik şubelerine gelen Müslümanlara sokakta taarruz edilmiş, bunlar soyulmuş ve öldürülmüştür. Zeytun halkı zabit ve kumandanları emri altında bir milis teşkil etmişti; bu suretle 'Zeytun ihtilâlci alayları' ismi altında şehirleri müdafaa etmek istiyorlardı. Tabii buna imkân bulamadıklarından mavzer ve martin silâhlarıyla dağa çıkmışlar ve Müslüman köylerine taarruz ve askeri nakliyatı izac etmeye başlamışlardır.'' Vahşet üstüne vahşet Talât Paşa, Ermeni komitecilerinin Bitlis, Erzurum, Mamuratülâziz (Elazığ), Diyarbakır, Sıvas, Trabzon, Erzincan, Ankara, Van, Adana, İzmit-Adapazarı, Bursa, İzmir vb. Osmanlı şehirlerindeki kanlı ayaklanmalarına da değinerek şunları söylemektedir: ''...Yalnız Van şehrinde isyan eden Ermenilerin sayısı beş bini geçiyordu, hepsi de en yeni silâhlarla donatılmıştı. Bunlar mevzilerini son hadde kadar müdafaa ediyorlardı. Şehirdeki hükümet konağı, askeri müesseseler ve diğer binaları tahrip edilmiş ve Müslüman mahalleleri ateşe verilmiştir. Yedi yüz kadar âsi Van müstahkem mevkiini el bombalarıyla uçurmuştur. Bu isyan hareketleri nisana kadar devam etmiştir. Büyük Erzurum Ermeni katliâmı 7 Şubat 1915'te başlamıştır. Ermeni topçuları sokaklarda 270 kişi yakalamış, bütün elbiselerini soyduktan sonra hepsini bir hamama götürmüş ve burada en haris hislerini tatmin etmişlerdir.'' Ermeni komitecilerinin bir başka kanlı ve korkunç vahşetleri de, Sadrazam Talât Paşa tarafından hazırlatılan, 1332 (1916) yılında Matbaa-i Orhaniye'de (İstanbul) basılan ''Ermeni Komitelerinin Â'mâl ve Harekât-ı İhtilâliyesi (İlân-ı Meşrutiyetten Evvel ve Sonra)'' adlı Osmanlı Devleti Raporu'nda şöyle anlatılmaktadır: ''Ermeni İhtilâl Komitelerinin kâffesi müttehiden Sasun vakayini takdir eder ve burada çarpışan kahramanları takdîs ederler. Aynı zamanda bu vakayi'e ithâfen müteaddid eserler neşrolunmuştur ki, bunların kâffesi pek bâlâ-pervâzane ve mübâlâgakârânedir. Bu eserlerin tetkik ve tahlilinden Ermeni komitelerinin her zaman İtilâf devletlerinin desâis-i siyasîyesine âlet oldukları ve vakayiin esbâb-ı hudûsu tahkik edilirse bunun da sırf memlekete ecnebî müdahalesinin celp ve davet olduğu bir kere daha teeyyüd eder. 1895'te Sasun ihtilâli başladı. Mezkûr ihtilâli en ziyade, bilâhire Kozan mebusu olan Murad ile Damatyad ismindeki serkendeler idare etti... İkinci Sasun ihtilâli 1905'te başlamıştır. Bu defaki ihtilâlin idaresini Taşnaklar deruhte ederek meşhur Ahpur Serop ile namı diğer Sepor Paşa ihtilâli idare etmek üzere reis tayin edildiler.'' Osmanlı Devleti Raporu'nda Boğazlıyan (Yozgat) Ermeni isyanı da şöyle anlatılmaktadır: ''Yozgat sancağının Boğazlıyan kazasına tabi Çakmak karyesiyle Yazber dağında cevelân etmiş yetmiş kişilik müsellâ (silahlı) Ermeni eşkıyası ve Ankara'nın Bala, Haymana, Ankara hudutlarındaki Yeknam ormanlarında kuvvetli Ermeni çeteleri ve yine Boğazlıyan'ın Çuhanlı karyesi civarında Kuzas mevkiinde, Kayseri'nin Everek karyesi Ermenileri tarafından kumanda edilen müteaddid kollara ayrılmış üç yüz karip müsellâh Ermeni eşkıyası görüldü. Yine Yozgat'a tabi Kumkuyu karyesinde tahassum eden üç yüz kadar Ermeni eşkıyası 2 Eylül 1915 günü civardaki kurayı İslâmiyeyi ateşe verdiler. Suret-i mahsusada inşa edilmiş siperlerden ve mazgal deliklerinden jandarma ve asker üzerine istimal-i silâha başladılar ve Çatıkebir karyesi ormanında tahassun edilen ve miktarı sekiz yüze yakın bulunan Ermeniler orman içerisindeki Akdağ geçidinde vaktiyle ihzar ettikleri siperlerden asker ve jandarma ve ahaliye taarruzatta bulundular. Günlerce müsademeden sonra Kızılcaova cihetine doğru firar ettiler.'' Ermenilerin savaş bölgeleri dışına çıkarılmaları, Birinci Dünya Savaşı'nın ağır koşulları içinde Osmanlı devlet adamlarının almak zorunda kaldıkları bir önlemdir. Avrupa devletlerinin ''hasta adam'' olarak gördükleri Osmanlı İmparatorluğu'nu ve onun temel öğesi olan Türkleri yok etmek için Ermenilerin sapladıkları hançeri çıkarmak işlemidir. Bu olay bütün yönleriyle tarihin malı olmuştur. Koşullandırma Rusya, Fransa ve İngiltere gibi devletler de bu olayı, o yıllarda savaş içinde oldukları ve yok etmeye çalıştıkları Osmanlı devletine karşı insafsız ve çarpıtılmış bir malzeme olarak bütün güçleriyle kullanmaya giriştiler. Bu konuda Amerika Birleşik Devletleri de Avrupa devletlerinden geri kalmadı. Böylece hem düşmanlarını yıpratmaya hem de kışkırttıkları ve felaketlerine neden oldukları Ermenilere karşı dostluklarını kanıtlamaya çalıştılar. Avrupa devletlerinin o zamanki yöneticileri yurttaşlarını koşullandırmakta bu Ermeni propagandasından geniş ölçüde yararlandılar. Ermenilerin bu gerçek dışı abartmalarını, sanki gerçek buymuşçasına, devletlerinin resmi görüşü olarak sunmaya giriştiler. Bu durum, o devletler adına hiç kuşkusuz geçmişin bir talihsizliğidir. Ancak o zamanki düşmanlarımız, şimdi dost ve müttefikimiz olan devletlerin artık gerçekçi olmalarını, geçmişteki hatalarını düzeltmelerini beklemek ve sağlamak da hakkımızdır. 1915 yılında sözde kıyımda ölenlerin sayısında bile anlaşamayan bu devletler, birkaç milyon ölüden söz açan Ermenilerin görüşlerini bugün de geçmişteki propaganda temeli üzerine dayamaya çalışıyorlar. Dünya, tek yanlı bu Ermeni suçlamalarını yıllardan beri dinlemektedir. İşte bu kitap, bu gerçekleri ve belgeleri ortaya koyan, savaş yıllarının sıkıntısı ve olanaksızlıkları içinde Osmanlı Devleti tarafından dosta ve düşmana karşı yükseltilen tarihin sesi durumundadır. Okunduğu zaman görülecektir ki, kitap, bir savunma değil, Ermenilerin arkalarında yer alan devletlerin de gerçek yüzlerini ortaya koyan bir suçlama, bir vahşet raporudur ve önemi de buradan gelmektedir.

Kaynak
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
6 Eylül 2011       Mesaj #16
ener - avatarı
Ziyaretçi
Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs.org

Erzurum

Doğu Anadolu Bölgesi'nde il ve bu ilin merkezi olan kent. Kuzeyde Artvin ve Rize, doğuda Kars ve Ağrı, güneyde Muş ve Bingöl, batıda Bayburt ve Erzincan illeriyle sınırlanır. Konya, Ankara ve Sıvas'tan sonra Türkiye'nin dördüncü büyük ilidir. İl merkezi Erzurum, Doğu Anadolu'nun en kalabalık kentidir. Ancak ilçe merkezleri fazla büyük değildir. 14 ilçesi içinde en önemlisi olan Pasinler'in nüfusu da ancak 48.000 kadardır. Erzurum'un yer şekillerini yüksek düzlüklerle (2.000 metreyi aşan platolar ve 1.500-2.000 metre arasında kalan yüksek ovalar) bunlar üstünde yükselen ve birçok yerde 3.000 metreyi aşan dağlar oluşturur. Yer şekilleri bakımından birbirinden farklı dört bölgeye ayrılır:
a) İlin güney yarısında Karasu-Aras adı verilen dağlar;
b) Kuzeyde Doğu Karadeniz Dağları'nın iç sıraları;
c) Bu iki sıra arasında sularını Aras ve Karasu'ya gönderen ovalar dizisinin en genişleri olan iki ova (doğuda Pasinler ve batıda ondan Deveboynu eşiği ile ayrılan Erzurum Ovası);
d) Kuzeydoğuda sularını Çoruh'a gönderen, aralarında ovaların da yer aldığı dağlık bölge. Başlıca akarsuları, Karasu (İran Körfezi), Oltu-Tortum (Çoruh'un kolu, Karadeniz) ve ilin doğusunda Pasinler Ovası dahil, bazı yörelerin sularını taşıyan Aras'tır (Hazar Denizi).
İlin en önemli gölü, kuzeydoğuda, doğal bir set ardında oluşan Tortum'dur. Erzurum, Doğu Anadolu'da ve Türkiye'de kara ikliminin en çok egemen olduğu bölgedir. Kışlar uzun, çok soğuk, buzlu ve karlıdır. Yükseklik nedeniyle yazlar fazla sıcak değildir. Yağışların yıllık tutarları genellikle İç ve Güneydoğu Anadolu'dan fazla olmakla beraber orta derecededir. Yıllık yağış tutarı ortalaması 471 mm.dir. Karla örtülü ortalama gün sayısı 113.6, donlu günlerin sayısı 153.9'dur. Bu iklim koşulları altında doğal bitkisel örtüsü çayır (yazları da yeşil kalabilen otsu bitkiler) ve bozkırdır. Alanı oldukça az olan ormanlar (genellikle ladin, sarıçam, meşe), bazı dağların 2.000-2.500 m arasında kalan yamaçlarında görülür. Erzurum'da ekili toprakların genel alanı 200.000 hektara yaklaşırsa da, hayvancılık ve hayvan ürünleri ağır basar. Bu bakımdan Türkiye'nin başta gelen illerinden biridir. Tarım alanlarının büyük bir bölümünde tahıl ekimi yapılır.
1980 tarım ürünleri üretimi (bin ton olarak):
Buğday 56,8;
Arpa 27,4;
Çavdar 14,5;
Mısır 4,4;
Baklagiller 5,9;
Endüstriyel bitkiler 122,46 (bunun 117.000 tonu patates).
Meyve veren ağaç sayısı 643.000'dir. Bunun 156.000'ini elma ağaçları oluşturur. Sebze üretimi, hem genel üretimin azlığı, hem de çeşit bakımından sınırlılığıyla dikkati çeker.
İldeki toplam hayvan sayıları (bin baş olarak, 1980): Toplam 3,963;
At 37,3
İnek 600,7
Öküz 106,4
Boğa 180,5
Dana 286,1
Koyun 2.377,4
Kılkeçisi 309,9
Hayvansal ürünler (1980) (bin ton olarak):
Süt 262,3 (koyun sütü 35,8; inek sütü 216,3);
Yapağı 2,6; et 5,5 (koyun eti 1,0, sığır eti 4,2);
Deri 124.290 adet.
Yeraltı kaynakları içinde linyit önemli bir yer tutar ve birkaç yerde işletilir. Oltu taşı denilen bir tür siyah kehribardan süs eşyaları ve diğer bazı eşyalar yapılır. Bu taş, yöreye özgü bir el sanatı doğurmuştur. Başlıca endüstri kolları şeker, çimento, yem, süt ürünleri fabrikaları; et kombinası; Tortum Hidroelektrik Santralı'dır. Geçen yüzyıllardan beri, Karadeniz kıyısıyla (Trabzon) İran, Gürcistan ve Ermenistan sınırları arasındaki transit taşımacılığı, Erzurum topraklarından geçmekte, Erzurum başlıca durak ve ticaret merkezi işlevini sürdürmektedir. İlin ulaştırma bakımından en büyük kazancı, 1939'da batıdan gelen demiryoluna kavuşması olmuştur. Bugün Trabzon-Erzurum-İran şosesi, taşıma olanakları bakımından eskisine göre daha gelişmiş olduğu gibi, bu önemli transit yoluna ayrıca Avrupa-Batı Anadolu üzerinden Ankara-Sıvas-Erzincan yoluyla gelen şose de katılmıştır (TIR kamyonlarının başlıca yolu). Erzurum ilini kuzeye, güneye ve ilçelerine bağlayan yollar, yukarda adı geçenlere göre daha önemsiz kalır. Erzurum il merkezi ile, Anadolu'nun başlıca merkezleri arasında düzenli hava seferleri de kurulmuştur. Doğal koşullarının ve coğrafî konumunun elverişliliği yanında, önemli uygarlık merkezlerine yakınlığı, Erzurum'un Anadolu'daki en eski yerleşim merkezlerinden biri olmasını sağlamıştır. Bulunan bazı taş araçlar yöredeki yerleşimin geçmişini paleolitik döneme değin götürmektedir. İ.Ö. 9. yüzyılda Urartular bölgeye egemen oldular. Kimmer ve İskitlerin zaman zaman saldırısına uğrayan yöre, İ.Ö. 6. yüzyıl başlarında Medlerin eline geçti. Medleri Persler izledi ve İ.Ö. 4. yüzyıl ortalarında Erzurum, İskender İmparatorluğu'na katıldı. İ.Ö. 2. yüzyıl sonlarında yöreyi ele geçiren Partlar, İ.Ö. 1 yüzyılda yerlerini Romalılara bıraktılar. Romalıların yerini alan Bizanslılar kente Theodosiopolis adını verdiler. Kent birkaç kez Araplar ile Bizanslılar arasında el değiştirdi. Sonunda Erzurum Bizans'ın elinde kaldı (949). Kentin kesin olarak Türklerin egemenliğine geçmesi, Malazgirt Savaşı'ndan (1071) sonra oldu. Erzurum yöresi dirlik olarak Saltuk'un dedesi Ebu'l Kasım'a verildi. 13. yüzyıl başında Erzurum'daki Saltuklu egemenliği, yerini Selçuklu egemenliğine bıraktı. 13. yüzyıl ortalarında Erzurum İlhanlıların yönetimine geçti. İlhanlı Devleti'nin yıkılışından sonra, Erzurum yöresi uzun sürecek bir karışıklık dönemine girdi. Çeşitli beylikler arasındaki mücadelerle geçen bu dönem, ancak Osmanlı Devleti'nin yöreye egemen olmasıyla sona erdi (1514). Yüzyıllarca Türklerin yurdu olan Erzurum, I. Dünya Savaşı'nda Rus ordularının hedefi oldu. Sarıkamış yenilgisinden sonra Ruslar, Erzurum'a girdiler (16 Şubat 1916). Ancak Brest-Litovsk Antlaşması'ndan sonra Türk orduları kenti, Ermeni kuvvetlerini sürerek geri aldı (Mart 1917).
HANDSOME - avatarı
HANDSOME
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
31 Aralık 2011       Mesaj #17
HANDSOME - avatarı
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
  1. Aç ile çıplak gudurgan olur
  2. Aç ayı oynamaz
  3. Aç goyarsan hırsız, çoh söylersen yüzsüz olur
  4. Aç it merek yıkar
  5. Ağanın malı gidir, hızmekerin canı
  6. Ağır taş yerden kalkmaz
  7. Ağır ol ki, batman gelesen
  8. Ahılli düşünene kadar, deli oğluni everir
  9. Allah, dağına bahar, garını verir
  10. Alma masumun ahıni çıhar aheste aheste
  11. Anamın aşi, tandırın başi
  12. Anam sogan, babam sarmısak. Sen nerden çıhtın nöbet şekeri
  13. Arli arından utanır, arsız da zanneder ki, benden gortdi
  14. Arsız neden arlanır, çulda geyse sallanır
  15. Arsızın yüzüne it işemiş, "nisan yağmuri yağir" demis
  16. Aşşığın çigi bene, tögi bene, gongasına da ortağam
  17. Ateşinde ıssınamadıh, dumanında boğulirih
  18. Atlı sığar da, itli sığmaz
  19. Atta garın, yiyitte burun
  20. Ayı ile herele girilmez
  21. Azan gul ya belasını bulur, ya da Mevla'sını
  22. Başi bezeklinin, aşi tezekli olur
  23. Bekarın parasını it yer, yahasıni bit
  24. Ben ağa, sen ağa, inekleri kim sağa
  25. Ben gız idim, o söz idi
  26. Ben umaram bacımdan, bacım ölir acından
  27. Bilirsen ***** huyuni, niye içtin yahni suyuni
  28. Bir dana bir ahırın adıni poh eder
  29. Bizim gelin bizden geçir, başıni örtir, gıçıni açir
  30. Borçli ölmez, rengi sararır
  31. Cin olmadan adam çarpir
  32. Çagrildığın yere erinme, çağrılmadığın yere görünme
  33. Çarşıda mum yok, korun talaşına
  34. Çayıri düz al, garıyi gız al
  35. Çocuğunan etme sohbet, ya elinden, ya dilinden
  36. Çöreginde çigi olan düşünür
  37. Deli deliyi görende degenegini sahlar
  38. Delik böyük, yama küçük
  39. Dereden, tepeden su getirir
  40. Dert insani mert eder
  41. Deveye tikan lazim boynuni uzata
  42. Dili de olmasa gargalar gözüni oyacah
  43. Dünya yansa bir horum oti yanmaz
  44. Dul gari böyütmesi
  45. Düvürcisi garga olanin gonacagi yer çöplük başıdir
  46. Eymegi ekmekciye ver, bir ekmek de üste ver
  47. El eli yıkar, el de döner yüzi yıkar
  48. Emim, dayım kesem, elimi sohup yesem
  49. El el'in ölüsüne gülerek ağlar
  50. El için yanma nara, yak çubugun, keyfin ara
  51. El'de yiyen yolda acıhır
  52. Er, karısıni sağlıği, karısi ise erini varlığı ile sever
  53. Erken galhan yol alır, er evlenen döl alır
  54. Ev danasından öküz olmaz
  55. Felek kimine kürk geydirir, kimine yelek
  56. Fıherenin(fukara) ahi, tahtan yendirir (indirir) şahi
  57. Gari mali üst eşiktir, gidip-gelende gafan vurursan
  58. Gavurgayi (Bulgurun kavrulmuş hali) ye, suyu iç, et bağla,
  59. hedigi (bulgurun suda haşlanmışı) ye, suyu iç, dert bağla
  60. Gelin halı getirir, kendi serer kendi oturur
  61. Gılda keramet olsa, geçi (keçi) evliya olurdu
  62. Gün olsa kimsenin üstüne doğmaz
  63. Gündüz tespih çevirmesi, gece goyun gavurmasi
  64. Her horoz gendi çöplügünde öter
  65. Her işi işledi, galdi fıstıği yeşil
  66. Hırsız evden olanda, öküz bacadan çıhar
  67. Hızmekerden ağa olan, gehveyi (kahvehane) yıkar sesinen,
  68. beslemeden hanım olan, gurnayı gırar tasınan
  69. Horoz ölür, gözü çöplükte galır
  70. İki it beraber aynı gapta yal yemez
  71. İki gariya (kadına) biri, kötü gariya er'i bahane
  72. İnek öldü hap kesildi, dana öldi hep kesildi
  73. İt araba gölgesinde yatar, gendi gölgesi zanneder
  74. İt ite, it de guyruğuna buyurir
  75. İte bak, yattıği yere bak
  76. İt gursaği yağ götürmez
  77. İt, zorla kurda gelmez
  78. İtin ahmaği odurki, pahlavadan (baklavadan) pay umar
  79. Kirpi, enigini sevmiş ve "pamuğum" demiş
  80. Kime can desem ona çor gelir
  81. Korun (körün) istedigi iki göz, bir eyri biri düz
  82. Kürt küllahi, Acem galpaği, güveç yuvarlandi buldi gapaği
  83. Lafın azi uzi, çobana verme gızi, ya koyun otlatır ya da guzi(kuzu)
  84. Lokma garın doyurmaz, muhabbet artırır
  85. Marttan sonra ekilen darıdan, gündönümünden sonra çıhan arı'dan ve
  86. gocasından geç kalkan garıdan (kadından) hayır gelmez
  87. Mazarattır mazarat: Duzli (tuzlu) peynir, geveze avrat, zayıf at
  88. Merek yandi, sIçanlara da galmadi ya
  89. Mescit yapılmadan, kor (kör) gapıyi ele aldi
  90. Mezar daşı ile övünülmez
  91. Misafir misafiri istemez, ev sahibi heç birini
  92. Ne dügün görmüş oynamış, ne ölü görmüş aglamış
  93. Ne doğrarsan aşan, o gelir gaşşığan
  94. Ne yardan geçir, ne serden
  95. Oğlan yiyir oyuna, çoban yiyir goyuna (koyuna) gidir
  96. Oğullular (Erkek evlat sahipleri) gülse, oğulsuzların ödi patlar
  97. Okka her yerde dörtyüz dirhemdir
  98. Orta tarlanın tohumi
  99. Ögüdü ver alana, gursağında galana
  100. Ölüler de sanir ki diriler helva yiyir
  101. Ölüsü ölen bir gün, delisi olan her gün ağlar
  102. Öküzün inek başlısi, tarlanin ufak daşlısi makbuldür
  103. Paraynan imanın kimde olduği belli degildir
  104. Pisik (kedi) cigere uzanamamiş, "püf ne pis gohir" demiş
  105. Peyniri sahlayan deri, gari'yi (kadın) sahlayan eridir (kocasi)
  106. Ülüzgar eken fırtına biçer
  107. Sağır duymaz yorarmiş
  108. Sıçandan (fare) olan, dağarcık keser
  109. Sofrada elin, mecliste dilin gıssa dut
  110. Suya götürür, susuz getirir
  111. Tas el'den, tarak el'den, hanım hamama gidir
  112. Tembele iş de, sana akıl öğretsin
  113. Tilki eken, kurt çıkartır
  114. Ucuz etin tiridi olmaz
  115. Umma, küsersen
  116. Ununi elemiş, elegini asmış
  117. Vakitsiz öten horozun başıni keserler
  118. Yarım hekim candan, yarım hoca imandan eder
  119. Yatsılik töre, o da olmiya göre
  120. Yetim hırsızlığa çıhanda, ay akşamdan doğar
  121. Yüz güzelligi evden hamama, huy güzelligi Erzurum'dan Şam'a
  122. Yüzümün yumusaklığından donumun ağı gurumir
  123. Zenginin mali, zügürdün çenesini yorarmış
  124. Zor kapıdan gelende, şer (kötü) bacadan çıhar
  125. Zulüm ile abad olanın ahıri (sonu) berbat olur
Adam Olmak; Cinsiyet Meselesi DeğiL.! Şahsiyet Meselesidir!..
DERUNİ - avatarı
DERUNİ
Ziyaretçi
2 Şubat 2012       Mesaj #18
DERUNİ - avatarı
Ziyaretçi
ERZURUM'UN PESTİL ÇULLAMASI


handanistan 1324231772114

Malzemeler
  • Yeterli miktarda dut pestili, bol yumurta ve tereyağı
Hazırlanışı
  • Pestil el ile küçük parçalar halinde yırtılır derin bir kaba konur üzerine yumurtalar kırılarak iyice karıştırılır bu şekilde yumurtaları çekmesi için bir müddet bekletilir.Tereyağı teflon tavada iyice kızdırılır bekletilen malzeme tavaya dökülerek her iki tarafı iyice kızartılarak pişirilir ve sıcak servis yapılır.
26 Ağustos 2022       Mesaj #19
Gerçek_Tarihçi - avatarı
Yeni Üye
ERZURUM'UN İLK ADI NEDİR

Erzurum'un bilinen ilk adı Doğu Roma (Bizans) İmparatoru II. Theodosios'a (408-450) izafe edilen
Theodosiopolis'ti. Şimdiki Erzurum'un yerinde kurulmuştu. IV. asır sonuna doğru Roma imparatorluğu
sınırları içine alınmış ve 415 tarihinde Theodosios'un emriyle Şark Orduları Kumandanı Anatolius
tarafından kurulmuştur.

Urfalı Mateos'a göre bu şehir Garin mıntıkasında Fırat'ın kaynağına yakın bir yerde bulunuyordu.
Bölgeye hâkim olan Ermenyakos'un ölümü üzerine yerine geçen Kali adlı karısı tarafından
kurulduğu için Araplarda Kalikala (Kali'nin ihsanı) adını vermişlerdir.

Hüsala Erzurum şehri tarih boyunca aşağıdaki isimleri taşımıştır:

1-Karanilis - Karanitide - Garin - Karin - Kalak - Karun - Kalak (Yunan, Bizans, Roma kaynaklarında, Ermeni ve Gürcü tarihlerinde)

2-Theodosiopolis (Bizans Dönemi)

3-Kali-Kala (k) (Kali/Han-Şehri) (İslam kaynaklarında).

4-Arzan - Arzen - Artze (Şimdiki "Karaarz - Karaz" yerinde) (Selçuklu fethi sırasında).

5-Erzen - Rum / Erzen-ir-rüm ve Erzurum (Selçuklu, İlhanlı, Akkoyunlu, Osmanlı çağlarında)

Benzer Konular

11 Eylül 2008 / Bia Taslak Konular
20 Mayıs 2008 / Gabriella Taslak Konular