Arama

Türk Süsleme Sanatları - Tuğra

Güncelleme: 7 Mart 2017 Gösterim: 15.126 Cevap: 3
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
16 Nisan 2008       Mesaj #1
nünü - avatarı
Ziyaretçi
TUĞRA SANATI

Sponsorlu Bağlantılar
Tuğra, Osmanlı padişahlarının imza mahiyetinde kullanmaya başladığı bir formdur. Sonraları ise sultana özgü tüm alanlarda, eşyanın, mekanın veya ifadenin en yüksek yönetsel erke mahsus olduğunu ifade eden bir sembole dönüşmüştür.

Osmanlı Padişah vesikalarında “nişan-ı şerif-i alîşân, misâl-ı meymun, alâmet-ı şerif, tuğra-yı garâ” gibi isimlerle de geçen tuğra, Osmanlı tuğrakeş ve hattatlar eliyle işlenerek güzelleşmiştir. Üçüncü Ahmet Han gibi bazı padişahların tuğralarını bizzat kendileri sanatlı bir şekilde yazmışlardır.

İlk defa Orhan Bey (1326-1359) zamanında görülür. Bildiğimiz tuğra formunun temelini oluşturan bu form, tuğradan çok bir imza istifi olarak görülebilir. Orhan Bey'in tuğra kullanımını Anadolu Selçukluları’ndan aldığına yönelik bazı yorumlar da vardır.(Orhan Bey’in tuğralarından biri H.724 Rebiulevvel, diğeri ise H.749 Rebiulahir tarihlidir.)

Tuğranın ilk örnekleri, padişahlar arasında babadan oğula farklılıklar ve hızlı bir gelişim gösterir. Daha sonra Murat Han’dan itibaren tuğralara hükümdarların adları ile birlikte babalarının adları da yazılmaya başlandı (Orhan Gazi ile oğlu, Murat bin Orhan; Emir Süleyman bin Bayezid gibi). Aynı dönemde tuğralardaki üç keşide ve çifte kavisli şekil de görülmeye başlanmıştır. Murad Han döneminde basılan paralarda da tuğra kullanılmıştır.

Çelebi Mehmed’den itibaren Han sıfatı da ilave edilen tuğra formuna, sultan II.Murat Han döneminde ise cümle-i duaiyye (dua cümlesi) olarak (muzaffer daima) veya (el-muzaffer daima ) cümleleri de yazılmıştır.

Osmanlı padişahlarının tuğrasını buna mahsus vezir taşırdı. Basılması Sultan Orhan Han zamanında olan altın paraların ve gümüş paraların bir yüzünde tuğra, arka yüzünde basıldığı şehrin adı ile padişahın tahta cülus ettiği yıl yazılırdı. Tuğra, kâğıtların ve yazıların büyük, orta ve küçük oluşuna tabi olup yazı ve kâğıtlarla mütenasip bir büyüklükte çekilirdi.

Tuğraların sağ tarafına çiçek koymak veya mahlas yazmak adeti sonradan ihdas edildi. Bu adet Sultan ll.Mustafa Han (1695-1703) zamanında olmuştur. Sultan ll. Mahmud Han’ın son yıllarında da tuğra hat ve istif olarak en mükemmel şeklini almıştır. Bu padişahın iyi bir hattat olduğu bilinmektedir. Bu sebeple, büyük ihtimalle tuğra formunun bu gelişimi bizzat II. Mahmud'un yeteneğine de bağlanır.

Padişahların tuğraları; nâme-i hümayun, ferman, berat, menşur, ahitnâme gibi belgelerin üstüne ve ortaya; paralara, defter hâne defterlerinden arazi defterleri, tımar defterleri ve bunlar gibi resmî defterlerin başlarına (bugünkü noter tasdiki gibi) çekilirdi. Daha sonraları bir arma olarak senetlerde, pullarda, bayraklarda, nüfus kâğıtlarında, binalarda, çeşmelerde, camilerde, imaret kitâbelerinde yapılarak genelleşti.

TUĞRANIN YAPISI

Bir tuğraya baktığımızda dört belirgin bölüm göze çarpar.

1.Sere veya Kürsü
2.Beyze (yumurta)
3.Tuğ veya Elif
4.Hançere veya Kol

1.SERE-KÜRSÜ:
Halk arasında sele de denilen, sözlük anlamı açık duran baş parmağın ucundan işaret parmağının ucuna kadar olan uzaklık demek olan sere veya kürsü, metin kısmıdı ve tuğranın kaidesini oluşturur. Burada padişahın adı, babasının adı, “şah” kelimesi, “han” kelimesi, “el-muzaffer” dua cümlesi yazılıdır.

2.BEYZE:
“Bin” ile “han” kelimelerinin Nûn harfinin kıvrılmasıyla meydana gelen ve iç içe yazılan iki kavise denir. İç beyze ve dış beyze adı verilen bu iki kavis tuğranın sol tarafındadır. “Daima” kelimesi iç beyzenin ortasına yazılır.

3.TUĞ veya ELİF:
Tuğranın yukarıya uzanmış olan mızrak şeklindeki çekmeye (elife) verilen addır. Bunların üzerine kurdela gibi çekilen kıvrımlara zülüf veya zülfe adı verilir.

4.HANÇERE veya KOL:
Beyzelerin devamı olan ve el-muzaffer kelimesinin üzerinden geçerek tuğranın sağına doğru paralel iki çizgi halinde uzanan kısma denir.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2017 23:22
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
19 Ağustos 2008       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Tuğra

Sponsorlu Bağlantılar
Tuğra, Padişahın ismi ve lakabı bulunan alâmet, imza.

Tuğra, hat sanatının bir kolu halinde yüzyıllar boyunca usta hattatlar eliyle yazılmıştır.

Türkçe’de kelime olarak padişahın ismini ihtiva eden özel bir işaret, padişahın imzası gibi anlamlar ifade eder. Aslı Oğuz lehçesinde tuğrağ olup, hükümdarın basılmış imzası demektir.

Orhan Gazi tarafından kullanılan ilk tuğra Orhan bin Osman ifâdesinden ibâret olup, tuğralardan ilki 1324 diğeri 1348 tarihlidir.

Birinci Sultan Osman Gazi'ye ait bir tuğraya günümüze dek hiçbir yerde rastlanmamıştır. Bu nedenle 36 Osmanlı padişahı ama 35 Osmanlı padişah tuğrası vardır.

Yapısı

Padişahın kendisi ve babasının isminin yazıldığı kısma, taht, kürsü veya sere adı verilir. Buradan sola doğru uzanarak aşağıdan yukarıya doğru uzayan ve iç içe iki kavisten meydana gelen kısma ise, beyze veya sancak adı verilir.

1. Halk arasında sele de denilen, sözlük anlamı Açık duran baş parmağın ucundan işâret parmağının ucuna kadar olan uzaklık demek olan sere veya kürsü; tuğranın metin kısmıdır. Bunda pâdişâhın ve babasının adları ile Şah, Han, el-Muzaffer kelimeleri yazılıdır.

2. Beyze: Bin ile Han kelimelerinin 'n' harflerinin kıvrılmasıyla meydana gelen ve iç içe yazılan iki kavise denir. İç beyze ve dış beyze adı verilen bu iki kavis tuğranın sol tarafındadır. Dâimâ kelimesi bunun ortasındadır.

3. Tuğ veya elif: Tuğranın yukarıya uzanmış olan mızrak şeklindeki ||| çekmeye (üç elife) verilen addır. Bunların üzerine flama gibi çekilen kıvrıklara zülüf veya zülfe denmektedir.

4. Tuğranın Kolları (Hançere veya kol): Beyzelerin devâmı olan ve el-Muzaffer kelimesinin üzerinden geçerek tuğranın sağına doğru paralel iki çizgi hâlinde uzanan kısma denir.


Kullanımı

Önceleri; ahitname, menşur, name-i hümâyun, mülknâme, ferman, vakfiye, berat vb. üzerine ve ortaya yazılan tuğra, sonraları; para, defter ve kağıtların başına bir hanedan arması halinde bayraklarda, pullarda ve resmi yapılarda da kullanıldı.

Tuğra, vesikalarda; tevki-i hümayun, nişan-ı hümâyun, nişan-ı şerif-i âlişan, misal-i meymun, alamet-i şerife, tuğra-i garra diye de isimlendirilmiştir.

Tuğra çekene; tuğrai, tevkii, nişancı, tuğrakeş ve tuğranüvis de denilirdi.

Şehzade Tuğraları

Şehzadeler, isimleri ile tuğra çektirirler, emirler yazdırırlar ve bu suretle kendi idareleri altındaki bölgelerde bir padişah gibi hüküm sürerlerdi. Yalnız kendi adlarına para bastıramaz ve namlarına hutbe okutamazlardı. Bu iki imtiyaz yalnız padişahlara aittir.

Tuğraların Kaldırılması Hakkındaki Kanun

15 Haziran 1927 tarihinde tuğraların kaldırılması ile ilgili bir kanun hazırlanmıştır.



Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
9 Ocak 2013       Mesaj #3
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
TUĞRA
MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Osmanlı İmparatorluğu'nda, Selçuklularda, Anadolu beyliklerinde, Memlûklerde hükümdarların imza ve simgesi olarak kullanılan işaret. Osmanlılarda, antlaşma, berat, namei hümayun gibi belgelerin baş tarafına nişancı denilen görevliler tarafından yazılırdı. Osmanlılarda ilk tuğra, Orhan Bey'in tuğrasıdır.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
7 Mart 2017       Mesaj #4
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Tuğra

Ad:  Tuğra.jpg
Gösterim: 573
Boyut:  48.3 KB

Eski Türk devletlerinde hükümdarların özel biçimdeki mühürlerine verilen addı. Tuğranın Oğuzlar'a kadar uzanan bir geçmişi olduğu söylenirse de, ilk örneklerine Büyük Selçuklular'da rastlanır. Selçuklu tuğralarında, bağlı oldukları Kınık boyunun damgasından alındığı sanılan ok ve yay işareti vardı. Bu biçim özelliği başka devletlerin tuğralarına da yarısı mıştır. Selçuklular'da önemli resmi belgelerin başına, tuğranın yanma hükümdarın lakabı ve dualar da yazılırdı.

Tuğra Anadolu Selçuklularında, Anadolu Beylikleri'nde, Memlûklar'da ve Osmanlılar' da da vardı. En eski Osmanlı tuğrası Orhan Gazi'nindir ve 1324 tarihini taşır. Gene ok ve yaya benzer biçimde düzenlenmiş bu tuğrada yalnız "Orhan bin Osman" (Osman oğlu Orhan) sözcükleri yer alıyordu. Sonraları "han" (Yıldırım Bayezid), "şah" (Yavuz Sultan Selim) sanları ile "el-muzaffer daima" ibaresi de eklenmiştir. İlk kez II. Mahmud (1808-39) tuğranın yanına, mahlası olan "Adli"yi koydurmuştur. II. Abdülhamid (1876-1909) "el-Gazi" sıfatını, V. Mehmed (1909-18) de ikinci adı olan "Reşad"ı tuğralanyla birlikte kullanmışlardır.

Tuğra zamanla, bu işle özel olarak uğraşan hattatların elinde, harflerin belli bir sırayla istiflendiği, karmaşık görünümlü bir biçim almıştır. Bu yüzden, tuğranın kime ait olduğunu anlamak uzmanlık isteyen bir iştir. Tuğra padişahın buyruğunu ya da onayını gösteren belgelerin üstüne kâğıdın boyutuna ve yazının iriliğine uygun ölçüde çekilirdi. Divan-ı Hümayun'da bu işle görevli kişiye nişancı ya da tevkii denirdi. Ayrıca, padişahın özellikle savaş durumunda yetkili kıldığı yüksek görevliler de tuğra çekebilirlerdi. Bu usul kötüye kullanıldığı için 1643'te kaldırıldı, yalnızca sefere çıkan sadrazamlara üzerine tuğra çekilmiş boş kâğıtlar verilmeye başlandı. 18. yüzyılda gene eski usule dönüldü.

Osmanlı Devleti'nde sadrazamların, beylerbeyilerin ve sancakbeyliği yapan şehzadelerin de tuğraya benzer mühürleri vardı. Pençe adı verilen bu mühürler tuğradan farklı olarak kâğıdın kenarına konurdu. Sadrazamların buyruklarını içeren belgelere pençe koyma geleneği 1861'de kaldırıldı ve yerine mühür basma usulü kondu.
MsXLabs.org & Temel Britannica
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

6 Şubat 2018 / Misafir Türkiye Cumhuriyeti
28 Şubat 2013 / Misafir Türkiye Cumhuriyeti
28 Kasım 2005 / Misafir Türkiye Cumhuriyeti
23 Kasım 2008 / Misafir Türkiye Cumhuriyeti
11 Mart 2007 / Misafir Türkiye Cumhuriyeti