Arama

Milletlerin Sembolü Bayraklar ve Ay Yıldızlı Al Bayrak

Güncelleme: 2 Şubat 2011 Gösterim: 30.699 Cevap: 2
RoxBury - avatarı
RoxBury
Ziyaretçi
8 Eylül 2007       Mesaj #1
RoxBury - avatarı
Ziyaretçi
Bir devletin, bir askerî birliğin, resmî veya gayriresmî bir kuruluşun sembolü olarak tarif edilen bayraklar, her zaman önemli mânâlar taşımış ve hiçbir bayrak asla rastgele şekil ve renklerden meydana getirilmemiştir.

Sponsorlu Bağlantılar
Bayraklar, bir milletin varlığının ve bağımsızlığının sembolüdür; bu yüzden atlas veya ipek gibi değerli kumaşlardan yapılmakla değil, taşıdığı mânâ ile değer kazanır. Tarih boyunca bayrağı yere düşürmemek ve düşmana bırakmamak için nice yiğit, savaş meydanlarında hiç tereddüt etmeden canını seve seve feda etmiştir.

İlk zamanlarda bayrak yerine genellikle madenden veya sert bir maddeden yapılmış alemler kullanılmıştır. Kumaş bayrakların kullanılması Orta Çağ’da başlamıştır. Divân-ı Lûgâti’t-Türk’te ‘batrak’ şeklinde yazılan ‘bayrak’ kelimesi, ‘savaşlarda kullanılan ve ucuna bir ipek parçası takılan mızrak’ olarak açıklanmaktadır. Aynı eserdeki bir manzûmede ise kelime, ‘bayrak’ şeklinde kullanılmakta ve kelimenin Oğuzlar arasında böyle telâffuz edildiği yazılmaktadır.

İslâm tarihinde bayrak
İslâm tarihinde Hz. Peygamber’in (sas) ilk defa Medine’ye girerken bayrak (livâ) kullandığı bilinmektedir. Hicret kafilesi Medine’ye yaklaştığında Büreyde bin Huseyb el-Eslemi, Resûlullah’a (sas); “Medine’ye yanında bir livâ olmadan girmeni istemem.” demiş ve sarığını kılıcına bağlayarak kafilenin önüne geçmiştir.

Peygamberimiz (sas), hicretin yedinci ayında sefere gönderdiği Hz. Hamza (ra) komutasındaki birliğe bir bayrak vermişti. Efendimiz’in (sas) bizzat bir mızrağın ucuna beyaz bir bez bağlayarak askerlerden Ebu Mersed’e teslim ettiği, Livaü’l-Beyda ismiyle anılan bu ilk bayrak, Hayber gazasına kadar kullanılmıştır. Hayber’den sonra ise, bunun yerini ‘raye’ denen siyah bir bayrak almıştır. Bunun yanı sıra Hz. Muhammed (sas) zamanında beyaz, sarı, siyah, kırmızı renklerde çeşitli bayrakların kullanıldığı, ‘karakuş’ mânâsına gelen ‘ukâb’ isimli siyah bayrağın Hz. Aişe’nin (ra) kaftanından yapıldığı kaynaklarda belirtilmiştir.

Dört Halife devri, Emeviler, Abbasiler ve Endülüs Emevileri zamanlarında da çeşitli renk ve şekillerde bayraklar kullanılmakla birlikte, Emeviler daha ziyade beyaz; Abbasiler ise siyah bayrak kullanmıştır.

Türk tarihinde bayrak
Göçebe hayat süren Türk topluluklarında hükümdârların, yaban öküzü veya at kuyruğundan yapılan ‘tuğ’ isimli bayrak ve semboller kullandıkları bilinmektedir. Avrupa Hun Devleti Hükümdârı Atillâ’nın, üzerinden geçtiği kimselere zenginlik ve mutluluk getireceğine inanılan hüma kuşunun resmedildiği bir bayrağının bulunduğu eski bir kaynakta zikredilmektedir.

bayrak

İlk Müslüman Türk Devleti kabul edilen Karahanlılar’ın al bayraklarında, dokuz tuğ resminin bulunduğu bilinmektedir. Gazneliler ise, önceleri beyaz hilâl ile hüma kuşunun resmedildiği yeşil bayrakları; daha sonraları ise, Abbasi halifeliğinin meşru mümessili olduklarını gösteren siyah bayrakları kullanmıştır. Büyük Selçuklular, ilk yıllarında beyaz çift kartal sembolü ve siyah çizgili gerilmiş yay ve ok resmi olan mavi bir bayrağı kullanmışlarsa da, sonraları onlar da Abbasilerin tesirinde kalarak siyah bayraklar kullanmışlardır. Malazgirt Savaşı’nda Alparslan’ın, üzerinde Kelime-i Şehadet yazılı büyük bir sancağının bulunduğu bilinmektedir. Anadolu Selçukluları da siyah bayrağın yanı sıra, al bayraklar da kullanmışlardır. Haçlılardan Kudüs’ü geri alan Selahaddin-i Eyyübi’nin bayrağı sarıydı ve üzerine Avrupalılar tarafından İslâm’ın sembolü olarak kabul edilen hilâl resmedilmişti.

Türklerin tarihteki en uzun ömürlü devleti Osmanlı’nın ilk bayrağı, Anadolu Selçuklu Devleti hükümdârı tarafından Osman Gazi’ye bağımsızlık alâmeti olarak gönderilmiş olan beyaz bayraktır. Osmanlı’da 16. yüzyılın sonlarına kadar farklı renklerde bayraklar kullanılmakla birlikte padişahlara mahsus olan bayrak, beyaz idi. İstanbul’un fethinde Ulubatlı Hasan’ın surlara diktiği, Kemalpaşazâde’nin ifadesiyle ‘Sultan-ı âlemin ak alemi’ de beyaz bir bayraktı. Yavuz Sultan Selim Han’ın Çaldıran (1514) ve Mısır seferlerinde, otağının önüne hâkimiyet alâmeti olan beyaz ve kırmızı bayraklar dikilmiştir.

Bugün Topkapı Sarayı’nda, Mukaddes Emanetler Dairesi’nde bulunan, Peygamber Efendimiz’e (sas) ait Sancak-ı Şerif, Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlılara geçmiştir. Bu Sancak-ı Şerif’i padişahlar seferlerde beraberlerinde götürürlerdi. Halifelik alâmetlerinden biri olan Sancak-ı Şerif, isyanlarda padişahın emriyle çıkarılır ve millet, asilere karşı Sancak-ı Şerif’in altında toplanmaya çağrılırdı.

Daha çok denizcilerin kullandığı yeşil bayrak; Fatih’in gemisinde, Barbaros Hayrettin Paşa ve Uluç Ali Reis’in donanmalarında yer almış ve Sultan 1. Mahmud Han (1730–1754) devrinde donanmanın resmî bayrağı kabul edilmiştir.

Osmanlılarda hükümdâr, veliaht, kumandanlar ve donanma için ayrı ayrı bayraklar olduğu gibi, esnaf kuruluşlarının, seyyidlerin, tarikatların da ayrı ayrı bayrakları vardı. Bu dönemde dinî törenlerde bayrak kullanılması, tekke ve türbelere hususî bayraklar asılması da âdet olmuştu. Beyaz bayrak, tarihin her devrinde savaşlarda teslim olma mânâsına gelmiştir.

Osmanlılar, çoğunlukla üç hilâlli yeşil ve kırmızı bayrağı kullanmıştır. Bir hilâl ve sekiz köşeli yıldız bulunan kırmızı bayrak, ilk defa 1793’te III. Selim Han döneminde devletin resmî bayrağı olarak kabul edilmiştir. Sultan Abdülmecid zamanında yıldızın beş köşeli olması kararlaştırılmış (1842) ve Osmanlı bayrağının şekli kesinleşmiştir. Osmanlı’nın son döneminde şekillenmiş olan bu bayrak, Cumhuriyet döneminde de kullanılmıştır. 22 Ekim 1925’te Sancak Tâlimâtnâmesi ile bayrağımızın kesin şekli belirlenmiş; 29 Mayıs 1936’da ise, 2994 numaralı Türk Bayrağı Kanunu’yla bayrağımız bugünkü hâlini almıştır.

Bayraklardaki renk ve semboller neyi ifade eder?
Bayraklar üzerindeki şekil, renk ve semboller; milletlerin inançlarını, düşüncelerini ve hafızalarında derin izler bırakan hatıralarını yansıtır. Almanya, Belçika, Hollanda, İtalya gibi bazı Avrupa devletlerinin bayrakları üç renklidir. Bu bayraklarda üç renk kullanılması, teslis inancını sembolize etmektedir. Bunun yanı sıra Danimarka, Finlandiya, İsveç, Norveç, İsviçre, Yunanistan gibi bazı devletler de bayraklarında Hristiyanlığın sembolü olan haça yer vermişlerdir. İngiliz bayrağındaki birbirine kaynaşmış üç haç şekli, İngiltere, İskoçya ve İrlanda’nın birleşik vaziyetine işarettir. Bayraklardaki renklerin de milletler için önemli mânâları vardır. Meselâ, Fransa; ihtilâlden sonra bayrağının renklerini belirlerken krallık zamanından beyazı, ihtilâlden kırmızıyı ve Paris’in eski alâmeti olarak maviyi almış ve üç renkli Fransız bayrağını oluşturmuştur. ABD’nin bayrağındaki elli yıldız, Amerika’yı oluşturan eyalet sayısını ifade etmektedir. Eski SSCB bayrağında, kızıl zemin üzerindeki orak, çiftçileri; çekiç ise, işçileri sembolize eder. Japonların, üzerinde kırmızı güneş bulunan beyaz bayrakları, Japon Budizmi’ndeki ilâh anlayışını sembolize etmektedir. İsrail bayrağındaki altı köşeli yıldız (Mühr-i Süleyman) ile, Kore bayrağındaki bir dâire içinde bulunan iç içe iki “S” de bu devletler için dinî bir mânâ taşır. Kezâ, Eski Çin bayrağındaki ejderha resmi de Çin’deki an’anevî kültürün izlerini yansıtır. Suudi Arabistan bayrağındaki ‘Kelime-i Tevhid’ ile İran bayrağındaki ‘Allah’ lâfzı da, inancın bayrakta sembolize edildiğine birer örnektir.

Hilâl ve yıldız hangi mânâları taşımaktadır?
Nihat Sami Banarlı pek çok ülkenin bayrağında yer alan hilâl-yıldız sembolü ile alakalı düşündürücü bir hatırasını şöyle nakletmektedir:
“Küçük ve sevimli mektepli bir kız, elinde bir ansiklopedinin renkli bayrak tablosuyla yanıma geldi. Soracağı sualin heyecanı gözlerindeydi.

Küçücük eliyle tablosundaki eski Mısır, yeni Pakistan, Tunus, Cezayir, Moritanya, Berke, Cohor bayraklarını gösterdi:
‘Bu bayraklarda niçin bizim ay yıldızımız var? Biz bayrağımızı onlardan mı aldık?’ diye sordu.

‘Hayır!’ dedim; ‘Onlar, bayraklarını bizden aldılar. Bizim bayrağımızı sevdikleri, bir kısmı da bizim bayrağımız altında uzun seneler mes’ud yaşadıkları, ona alıştıkları, onu unutamadıkları için böyle yaptılar, bayraklarına bizim bayrak renklerimizi, bizim ay yıldızımızı işlediler.’

Küçük kız sevinçle:
‘Sahi mi?’ diye sordu. Ona, anlayabileceği bir dille hakikati anlattım. Yanıma boynu bükük gelmişti. Yanımdan başı havada, gözleri nurlu ve sevinçle uzaklaştı.”

Banarlı bu tabloyu anlattıktan sonra “Esâsen beni düşündüren nokta, çocuğun felsefesinde idi.” diyerek: “Neden öbür türlü sormamıştı? Neden, bu milletler, bayraklarını bizden mi aldılar diyememişti?” sorularını soruyor ve cevabını; “Bu durum tarihimizi bilmemekten ve üç kıtaya hükmetmiş Osmanlı’nın büyüklüğünü idrak edememekten kaynaklansa gerektir.” şeklinde açıklıyor.

Hilâl ve yıldızın mânâsına gelince; ‘haç’ nasıl Hristiyanlığın sembolü olmuşsa; ‘hilâl’ de tarih boyunca İslâm’ın, Tevhid inancının ve Müslüman toplumlarının sembolü olagelmiştir. Haçlı seferlerinin diğer adı Hilâl-Salîb (Haç) mücadelesidir ki, Tevhid-Teslis mücadelesi mânâsındadır. (‘Hilâl’ kelimesi ile ‘Allah’ lâfzı Arapça’da aynı harflerden oluşmakta ve bu yüzden de ebced hesabında karşılıkları 66’ya tekabül etmektedir.)

Yıldız, çok eskiden beri birçok toplum tarafından kullanılan bir sembol olmakla birlikte, Türk bayrağına Osmanlı’nın son döneminde girmiştir.

Bayrağımızın rengi de ‘Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır!’ mısraında ifade edildiği gibi, şehitlerimizin kanlarını sembolize etmektedir. ‘Al’, Türk milleti için âdeta millî bir renk olmuştur. Özellikle Osmanlılar kırmızıyı hânedan rengi kabul etmişlerdir. Buna bağlı olarak padişahın yorganı, çarşafı, yastığı hep al olurdu. Padişah kızları da kırmızı gelinlik giyerlerdi. Halk arasında da al gelinlik yaygın olarak kullanılmıştır ki, Arif Nihat Asya ‘Bayrak’ şiirinde bunu ‘Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü’ şeklinde ifade etmiştir. Günümüzde de gelinlerin duvaklarının kırmızı oluşu, hep bu rengin millî bir karakter taşımasındandır.

Bayrak tarih boyunca toplanmanın, bir araya gelmenin, birlik olmanın alâmeti olmuştur. Öyle ki birçok küçük topluluk, ayrı ayrı soy ve kabile kendi başına bir değer ifade etmezken, bir bayrak veya sancak altında toplanıp birlikte hareket ettiklerinde, sineleri tek yürek olarak atmış ve büyük topluluklara galebe çalmışlardır. Nice küçük topluluk; aileden kabileye, kabileden boya, boydan devlete ve devletten de medeniyete hep bayrağın toplayıcılığı altında ulaşmıştır.

Hz. Muhammed’in (sas) Medine’ye girişlerinde; Alparslan’ın Malazgirt’ten Anadolu’ya geçişlerinde; Osman Gazi’nin Bursa’ya yürüyüşünde bayrağı şahit tutmaları tarihe kayıt düşülmüştür.

Bayrağın ifade ettiği mânâda buluşmak bizim kültürümüzde önemlidir. O açılıp yola koyulunduğunda millet olarak hep onun peşine düşmüşüz. Hattâ “Allah milletimizi vatansız, vatanımızı bayraksız bırakmasın.” sözleriyle bayrağı dualarımıza da nakşetmişiz. Nice yağız delikanlıyı onun ufuklarda dalgalanması uğruna şehit vermişiz. Bu hâl, bizim kanımıza öylesine işlemiştir ki; kıyamet kopup bütün insanların tekrar diriltileceği mahşer yerinde Hz. Muhammed’in (sas) sancağı altında toplanmak dilimize ve yüreğimize pelesenk olmuştur.

______________

Kaynaklar
- İslâm Ansiklopedisi, D.V. Yay, İst, 1994.
- İslâm Ansiklopedisi, ‘Bayrak’ mad, MEB Yay, İst, 1977
- Fevzi Kurtoğlu, Türk Bayrağı ve Ay Yıldız, TTK Yay, Ank, 1992.
- Nihat Sami Banarlı, Tarih ve Tasavvuf Sohbetleri, Kubbealtı Neş, İst, 1984.


Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
18 Eylül 2008       Mesaj #2
Bia - avatarı
Ziyaretçi
Türkler'de Bayrak

Sponsorlu Bağlantılar
Bayrağın Türkler'de de çok eski bir geçmişi vardır. 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud tarafın­dan yazılan Divanü Lügati't-Türk adlı sözlük­te bu sözcüğe "bayrak" yanında "batrak" diye de yer verilmiştir. Türkler'in Orta Asya'da boylar ve boy birlikleri halinde yaşadıkları dönemde beylerinin ve hükümdarlarının bay­rakları bulunuyordu.

Kesinlik taşımamakla birlikte Oğuzlar'ın kırmızı, Karahanlılar'ın "al" denilen turuncu ipekten bayrakları olduğu; Büyük Hun İmpa-ratorluğu'nun bayrağında turuncu zemin üze­rinde bir ejderha; Avrupa Hunları'nın bayra­ğında ise bir kartal resmi bulunduğu ileri sü­rülmektedir. Göktürkler'in bayrağında bir kartal resmi ya da mavi zemin üzerinde kurt başı; Avarlar'ınkinde yeşil zemin üzerin­de geriye doğru ok atan bir süvari motifi bulunmaktaydı. Hazar Türkleri'nin mavi ze­minli bayrağı üzerinde de bir kılıç ile beş küçük yıldız yer alıyordu. Bayrağa "badruk" diyen Uygur Türkleri'nde haki zeminli bayrak kullanılıyor, bazılarında ise iki insan başı bulunuyordu. İlk Müslüman Türk devletlerin­den Karahanlılar'ın bayrağı al renkliydi ve üzerinde bir tuğ vardı. Gazneliler'inkinde yeşil bir zemin ve beyaz renkli bir kuş ve hilal resmi yer alıyordu. Harezmşahlar Devleti'nin bayrağı ise düz siyahtı.

Türkler'de yalnız hükümdarlar değil vali, bey, kaptan ve ordu komutanı gibi önemli görevliler de özel bayraklar taşırlardı. Büyük Selçuklular, Abbasiler'in siyah renkli bayrağı­nı benimsemekle birlikte sultanlar ve büyük kumandanlar kırmızı bayrak da kullanırdı.

Türkler 13. yüzyıl ortalarında bayrakların­da hilal kullanmaya başladılar. Hilalin yanı sıra, sayılan ve biçimleri değişmekle birlikte, yıldız da Türkler'in ve öteki birçok Müslüman ülkenin bayrağında yer almaya başladı. Os­manlı Devleti'nin kuruluş yıllarından I. Süley­man'a (Kanuni) kadar hükümdarlık bayrağı beyazdı. Donanmada kırmızı zemin üzerine iki ya da üç hilal bulunan bayraklar; orduda ise beyaz bayrak kullanılıyordu. Orduda ayrı­ca sarı, alaca, kırmızı, yeşil ve siyah bayraklar da kullanılmıştır. II. Mahmud'un gerçekleş­tirdiği birçok yenilik arasında Osmanlı Devle­ti'nin simgesi olan bayrağın belirlenmesi de yer alıyordu. Kırmızı zemin üzerine bir hilal ve sekiz köşeli bir yıldızı olan bu bayrak Ab-dülmecid dönemine kadar kullanılmış, bu dö­nemde yıldızdaki köşe sayısı beşe indirilmiştir.

1922'de saltanat, 1924'te de halifelik kaldı­rılınca bu kurumları simgeleyen bayraklar da geçerliliğini yitirmiş ve yalnızca Abdülmecid döneminden beri kullanılan resmi Türk bay­rağı varlığını korumuştur. Bugünkü Türk bayrağı kesin biçimini 29 Mayıs 1936 tarihin­de çıkarılan bir yasayla almıştır. 22 Eylül 1983'te çıkarılan yeni bir yasayla da kullanı­mına ilişkin yeni kurallar getirilmiştir.

Türk bayrağının yapılacağı kumaşlar, bo­yutları, hangi kapalı yerlere konulabileceği ya da hangi kurumlarca nerelere çekilebileceği, bayrak çekilirken ya da indirilirken yapılacak törenler gibi konular 17 Mart 1985 tarihinde çıkarılan Türk Bayrağı Tüzüğü ile ayrıca belirlenmiştir.

Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica

AndThe_BlackSky - avatarı
AndThe_BlackSky
Ziyaretçi
2 Şubat 2011       Mesaj #3
AndThe_BlackSky - avatarı
Ziyaretçi
BAYRAK
Devletleri temsil eden renk ve sekli özellestirilmis millî alamet. Arapça raye ve liva kelimelerinin karsiligi olan bayrak ve sancak, umumiyetle dikdörtgen biçiminde ve kumastan yapilir. Bayrak bir milletin varliginin ve bagimsizliginin sembolü, tarihinin hatirasidir. Degeri; pamuk, atlas ve ipekten yapilmasina bagli olmayip, temsil ettigi milletin kiymeti ile ölçülür. Devletin hakimiyetini, bagimsizligini ve serefini temsil ettigi için bayraga saygi gösterilir. Çok eski zamanlarda kurulan devletler ve kavimler, bayrak veya bayraga benzeyen semboller kullandilar. Islam tarihinde ise hicretin birinci yilindan itibaren bayrak kullanilmaya baslandi. Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem hicretin birinci senesinde Sam'dan dönmekte olan Kureys kervanina karsi gönderdigi hazret-i Hamza komutasindaki otuz kisilik kuvvete bayrak seklindeki sembolü ilk defa kendi elleriyle bir mizragin ucuna beyaz bir bez baglayarak askerlerden Ebü Mersed'in eline verdi. Liva-ül-Beyda ismiyle anilan bu bayrak, Hayber gazasina kadar kullanildi. Hayber'den sonra Raye denilen siyah bir bayrak kullanildi. Dört halîfe devri, Emevîler, Abbasîler, Endülüs Emevîleri zamanlarinda da çesitli renk ve sekilde bayraklar kullanildi.

Türklerin ilk kullandiklari bayragin rengi ve sekli hakkinda kesin bir malumat yoktur. Ancak Orta Asya tarihi hakkindaki bilgilere dayanarak Islamiyet'ten önceki Türklerde Tug adi verilen bayrak veya sembollerin kullanildigi bir gerçektir. Siyahtan kirmiziya kadar; mavi, sari, yesit, beyaz gibi çesitli renklerde semboller kullanmis olan eski Türkler, bir mizragin ucuna bagladiklari, umumiyetle ipekten yapilmis bu alametlere batrak, badruk, bayrak gibi isimler verdiler. Dokuzuncu asirdan Itibaren kitleler halinde müslümanligi kabul eden Türkler de çesitli bayraklar kullandilar. Bu bayraktaki en büyük özellik, Islamî motif ve unsurlarin ön plana geçmesiyle birlikte, millî motif ve sembollere de yer verilmesi idi. Ilk müslüman Türk devletlerinden olan Gaznelilerin bayraklarinda, yesil zemin üzerinde beyaz hilal ve kus resimleri vardi. Karahanlilarin bayraklarinda al renk üzerinde dokuz tug resmi bulunuyordu. Diger müslüman Türk devletleri de çesitli renk ve sekilde bayraklar kullandilar. Büyük Selçuklu Devleti'nin ilk yillarinda mavi zemin üstüne beyaz çift kartal sembolü ve siyah çizgili gerilmis yay ve ok resimleri varken, daha sonra siyah renkli bayrak kullandilar. Bu bayrak Anadolu Selçuklulari tarafindan da benimsenmisti. Selçuklularda hanedan rengi olarak kabul edilen al renkti bayraklar da vardi. Haçli seferlerine kahramanca gögüs geren Selahaddîn-I Eyyübî'nin bayragi san renkli olup, üzerinde hilal bulunuyordu. Bu sekil hem bu devletin bayragi, hem de Avrupalilar tarafindan Islamiyetin sembolü olarak kabul edilmistir.

Osmanlilar zamaninda da çesitli renk ve sekillerde bayraklar kullanildi. Osmanlilarda bayrak; padisahi, dolayisiyle devleti temsil ederdi. Zira padisah, devleti temsil etmekteydi Padisah bayrak ve sancaklarim, Emîr-i Alem denilen pasa Ile bunun maiyyetindeki saltanat sancaklanyla mehterhane takimim ihtiva eden bölükler tasirdi. Ayrica her ocagin, her birligin hatta her ortanin (taburun) ayri sancagi vardi. Sancaklar da çesitli renklerde kullanilmistir. Yesil ve kirmizi renklerin hakim oldugu bayrak ve sancaklarda, Osmanogullarinin hanedan rengi kirmizi daha dogrusu al idi. Al renk, dogrudan dogruya Osmanogullarini Isaret ederdi. Sultanlar yani padisah kizlari bile beyaz renkte degil al renkte gelinlik giyerlerdi. Padisahin yorgani, çarsafi, yastigi al renkteydi. Al renk esasinda Selçuklularda da hanedan rengi olarak kabul ediliyordu. Osmanogullari, Selçukogullarinin mesru varisleri olarak bu rengi devralmislardir. Bu husus al renge tamamen bir millî karakter vermistir ki, bugün de devam etmektedir. Selçuklular da bu rengi selefleri olan Karahanlilardan almislardi. Kirmiziyi süsleyen ayin mensei ise destanlar dönemine kadar dayanir. Yildiz ise daha sonraki devirlerde konulmustur.

Osmanlilarin ilk bayragi, Anadolu Selçuklu hükümdari Giyaseddîn Mes'üd tarafindan Osman Bey'e gönderilen hediyeler arasindaki beyaz renkli bayrak idi. On dördüncü asirdan itibaren çesitli renk ve sekilde bayraklar kullanildi. Kamüs-ül-a'lam'da bildirildigine göre, Osmanli sancaginin rengini ve (bugünkü ayyildizli Türk bayraginin) seklini tayin eden, sultan birinci Murad ve Yildirim Bayezîd Handevirlerinde yasayan Tîmürtas Pasa'dir. Bu asirda Osmanli donanmasinda ve azap Kit'alarinda kirmizi; yeniçeri kit'alarinda beyaz bayraklar kullanildigi, Fatih Sultan Mehmed Han' in muasiri olan tarihçi Türsün Bey'in ifadelerinden anlasilmaktadir. On besinci asirda Osmanlilarin kirmizi bayraklar kullandiklari, Asikpasazade'nin Alasehir'de dokunan bir nevî al kumastan bayrak ve hil'at yapildigi hakkindaki kaydinda yer almaktadir. Muhtelif kaynaklarin incelenmesinden anlasildigina göre, Osmanlilar kurulustan Itibaren diger islam ve Türk devletlerinde oldugu gibi, çesitli bayraklar kullandilar. On besinci asirda padisaha aid sancaklardan baska çesitli askerî birliklere ve büyük devlet adamlarina, beylerbeyi, sancakbeyi, donanma kumandani ve reisleriyle azap ocaklari na ve ticaret gemilerine mahsus türlü renklerde bayrak ve sancaklar vardi. Bu bayraklarin ve sancaklarin üzerinde muhtelif sekil ve yazilar bulunurdu. Yeniçeri ocaginin muhtelif ortalarinin (tabur) kendileri ne mahsus nisanlari vardi. Kislalarin kapilarina asilan ortalarin bayraklarina bu alametler naksedilirdi. Bu asirda yeniçerilere ak, sipahîlere kirmizi, silahdar bölügüne san, orta ve asagi bölüklere alaca renkli olarak verilen bayraklar bu birliklere verilen sancak mahiyetinde idi. Çünkü Osman Gazi'den Itibaren Kanunî devri de dahil olmak üzere padisahlara mahsus olan bayrak beyaz renkli idi. Yavuz Sultan Selîm Han'in Çaldiran ve Misir seferlerinde, otaginin önüne hakimiyet alameti olan beyaz ve kirmizi renkli bayraklar dikilmisdi. Ayrica Yavuz Sultan Selim Han zamaninda, bugün Topkapi Sarayi mukaddes emanetler dairesinde bulunan, Peygamber efendimize satlallahü aleyhi ve sellem aid olan Sancak-i serîf Osmanlilara geçti. Çok büyük hürmet ve ihtimam gösterilerek asirlardir muhafaza edilen Sancak-i serif kilif içinde bulundurulur, asla açilmazdi. Sefer-i hümayunlarda padisahlar beraberlerinde götürürlerdi. Halifelik alametlerinden biri olan Sancak-i serif, devleti son derece tehdîd eden hallerde ve isyanlarda padisahin emriyle çikarilir, millet, asilere karsi Sancak-i serifin altinda toplanmaya çagrilirdi. Bu suretle millet birlik içinde hareket ederek isyani bastirirdi.

Yavuz Sultan Selim zamaninda Çaldiran seferinde ilk defa olarak kullanilan yesil renkli bayrak, bu devirden sonra da hemen her zaman sik sik kutlanilmistir. Osmanlilarin, hilafeti de haiz olduklarini göstermek ve Peygamber efendimizin mesru halefleri olduklarini belli etmek için kullandiklari yesil renkli sancak, Barbaros Hayreddîn Pasa ve Utuç Ali Reis'in donanmalarinda da kullanildi. Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem mensüb oldugu Hasimîlere aid olan yesil renkli sancak, sultan birinci Mahmüd Han devrinde donanmanin bayragi kabul edildi.

Kanunî Sultan Süleyman Han devrinde de beyaz, alaca, kirmizi ve san bayraklara siyah ve yesil renkliler de ilave edildi. Dogrudan dogruya padisahin hassa kuvvetini teskil eden kapikulu ocaklarinin tasidiklari bayraklar, umumiyetle saltanat sancaklari sayilirdi. Macaristan seferine çikan ve orduya kumandan tayin edilen sadrazam Ibrahim Pasa' ya; beyaz, yesil ve sari renkte üç sancakla iki kirmizi, iki de alaca bayrak verilmesi bu hususu isbat etmektedir. Toprakli süvarinin yukansi yesil, asagisi kirmizi renkte olmak üzere iki renkli bayragi vardi.

Osmanli ordusunda oldugu gibi, donanmasinda da türlü renk ve sekillerde bayraklar kullanildi. On besinci asirda genellikle kirmizi renkli bayraklar kullanildigi halde on altinci asirda kumandana mahsus bayragin yesil, derya beylerinin ise beyaz, kirmizi, sari, sarikirmizi, ufkî çizgili alaca bayraklar kullandiklari görülmektedir. Bu asirda ticaret gemilerinin beyaz bayraklar tasidiklari da bazi kaynaklardan anlasilmaktadir. Daha sonraki asirlarda da kapdan pasalara mahsus olan bayrak yesil idi. Gemi sancaklarinda en ziyade kirmizi (al) renk kullanilmakla beraber, yesil bayraklar da çöktü. Bunlarin kimlere aid oldugu üzerlerindeki sekillerden anlasilirdi. Sultan birinci Mahmüd Han devrinden sonra donanmada daha çok yesil sancaklar kullanilmaya baslandi.

Kalyonlarin kiç sancaklari yesil oldugu gibi, amirallere mahsus forslar da yesil zemin üzerinde zülfikar ve hilal sekillerini ihtiva ederdi. Sultan üçüncü Selîm Han zamaninda ordu ve donanmada yapilan yeni düzenlemeler esnasinda bayraklar üzerindeki hilal sekline, sekiz köseli yildiz ilave edildi. Bayrak mes'elesinin muayyen esaslara baglandigi bu devirde, büyük gemilerin muhtelif direklerine çekilecek bayraklar tesbit edildi. Padisaha mahsus gemiye (taht gemisi) çekilecek kirmizi sancagin üstünde sultan üçüncü Selim Han'in tugrasi vardi. Ticaret gemilerinin tasidigi bayraklarin renk ve sekillerinin tesbit edildigi bu dönemde, Cezayir beylerbey inin, üst kösesinde beyaz renkte sarikli bir insan basi bulunan kirmizi bayragi vardi. Bu dönemde kumandan forslari yesit olup, beylerbeylige aid ticaret gemilerinin bayragi; yesil, beyaz, kirmizi üç ufkî parçadan meydana gelmisdi. Tunus ve Cezayir ticaret gemileri ortasi yesil olmak üzere iki mavi, iki kirmizi, bes ufkî parçadan meydana gelen bayraklar tasiyordu, Trablus beylerbeyi île istanbul limanina mahsus sancak, üç hilalli olup yesildi. Sultan üçüncü Selîm Han devrinde kurulan Nizam-i cedîd ordusu kit'alari için ihdas edilen, ortasina sari. sirma ile bir hilal, yahut ortadaki hilalden baska dört kösesine de hilaller islenmis kirmizi veya fes rengi bayraklar kullanildi.

Sultan ikinci Mahmod Han zamaninda da bayrak sekilleri hemen hemen ayniyle devam etti. Ancak bu devirde kalelere ve hükümet binalarina ayyildizli al sancak çekildigi görülmektedir. Yeniçeri ocaginin kaldirîlmasi üzerine bunlara aid hususî bayraklarin kullanilmasina son verildi. Yeniçeriler arasinda çok yayilmis olan yeniçeriligi ve bektasiligi hatirlatan bir takim kelimelerle birlikte bayrak kelimesinin kullanilmasi da yasak edildi. Bunun yerine sancak kelimesinin kullanilmasi için her tarafa emirler verildi.

Yeniçerilerin son zamanlarinda daha ziyade kirmizi renkte, üzerinde beyaz bir pençe, bir zülfikar ve bir daire sekli bulunan çatal uçlu bayraktar kullanildi.

Sultan ikinci Mahmüd Han tarafindan kurulan Asakir-i Mansüre-i Muhammediyye'ye mahsus olarak üzerinde kelime-i sehadet veya fetih ayetleri bulunan siyah bayraklar yapildi. Siyah rengin tercihi Peygamber efendimizin Ukab adli meshur siyah sancaginin rengini taklid etmek maksadiyladir.

Ikinci mesrutiyetin îlanina kadar orduda üzerinde ayetler yazili ve hükümdarlarin ortasi tugrali armalarini tasiyan sirma saçakli çesitli alay sancaktan kullanildi ve ondan sonra da bu adet devam etti. Bu sancaklarin rengi umumiyetle kirmizi idi.

Kirmizi zemin üzerine hilal ve yildiz bulunan bayrak, Osmanlilarda Ilk defa 1793'de devletin resmî bayragi olarak kabul edildi. Ancak bu bayraktaki yildiz, sekiz köseli idi. Bu bayrak Osmanli Devleti'nin resmi ve umumî sembolü olarak kullanildi Sultan birinci Abdülmecîd Han zamaninda 1842'de yildizin bes köseli olmasi kararlastirildi ve Osmanli bayraginin sekli kesinlesti. Bu devirde padisaha aid tugrali sancaktan baska hükümdarin gemileri ziyaretinde kullanilan, ortasinda günes ve dört kösesinde de sualar bulunan bir sancak daha vardi. Kapdan pasaya mahsus sancakta; bir hilal ile sekiz köseli yildiz mevcutlu. Osmanli hakimiyetinde bulunan, Tunus, Eflak, Bogdan beyleri île Sirp prensliginin özet bayraklarinda, Osmanli bayraginin kirmizi rengiyle birlikte mavi, beyaz, san gibi mahallî renkler de kullanilirdi. Tunus beyinin sancaginin, ortasinda kirmizi zemin üzerindeki bir beyaz daire içinde kirmizi hilal ve yildiz sekli mevcuddu. Sirp, Eflak ve Bogdan beylerbeyleriyle Sisam adasina aid hususî bayraklarin üst köselerinde, Osmanli hakimiyetinin sembolü olmak üzere, kirmizi zemin üzerinde beyaz üç yildiz bulunan sari Eflak bayragi Ile mavi Bogdan bayraginda, birincisinde çifte kartal, ikincisinde de bir öküz baci mevcuddu.

Sultan Abdülazîz Han zamanindan baslayarak, padisahlara mahsus kirmizi renkli bayraklarin ortasindaki tugralarin beyaz renkte sekiz suali bir günes içinde alinmasi adet oldu. Sonradan bu bayragin rengi visne çürügü olarak degistirildi ve saltanat sancagi kabul edilen bu bayrak, saltanatin kaldinîmasina kadar devam etti.

Sultan ikinci Abdülhamîd Han zamaninda Cuma namazi münasebetiyle yapilan selamlik resminde hilafete mahsus bir bayrak kullanilirdi. Bu, kirmizi atlas zemin üzerine etrafi beyaz kitapdan ile islenmis dört köse bir çerçeve içinde; bir tarafinda Fetih süresi, diger tarafta ise günes resmi bulunan sirma saçakli ve ucu hilalli bir sancakli.

1922'de Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti tarafindan saltanatin kaldirilarak, hilafet makami ihdas edilmesi üzerine halîfeye mahsus olarak, yesil zemin ortasinda sekiz suali beyaz bir günes içindeki kirmizi zeminde beyaz ay yildizi ihtiva eden bir sancak kabul edildi ve saltanata mahsus bayrak kaldirildi. Lakin daha önceki millî bayrak muhafaza edildi. Cumhuriyet idaresinin kurulmasindan ve halifeligin kaldirilmasindan sonra 25 Tesrin-i Evvel 1925'de bir sancak talimatnamesi çikari larak, harb ve ticaret gemileri hakkinda muayyen esaslar kabul olundu. Bu talimatname millî bayragin seklini tesbit etmekle beraber, daha ziyade donanmanin ihtiyaçlarina göre yapildigindan, az çok hususî bir mahiyet arz ediyordu Bunun üzerine 29 Mayis 1936 tarih ve 2994 sayili kanunla Türk bayraginin sekli ve ölçüleri kesin bir sekilde tesbit edildi. 28 Temmuz 1937 tarih ve 2/7175 sayili kararnameye ilisik 45 maddelik bir tüzük (Türk bayragi nizamnamesi) ile de Türk bayraginin kullanilisi nizam altina alindi.

Osmanlilar döneminde, devleti, hanedani, milletin hükümranligim temsil eden bayrak kesin olarak kutsal sayilirdi. Yere düsürmemek, düsmana birakmamak, manevi haysiyetine dokunacak bir duruma sokmamak için ölüm dahil her türlü fedakarlik göze alinirdi. Bayrak ve sancagina hakaret ettirmek en büyük milli serefsizlik olarak kabul edilirdi. Bayraga hakaret, padisaha hakaret suçu ile ayni derecede tutulurdu. Bayragin kutsalligi muharebe meydaninda en yüksek mertebesini bulur, bayragi düsürmemek için nice vezirlerin en küçük bir tereddüd göstermeden sehîdligi göze aldiklari ve ard arda sehîd olduklari görülürdü. Zîra bayragin düsmesi hezîmete ugrama ve maglüb olma alameti idi.

Benzer Konular

11 Mart 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
3 Aralık 2012 / ThinkerBeLL Sanat
2 Mart 2015 / Misafir Soru-Cevap
24 Haziran 2009 / afaxaxa Cevaplanmış
19 Şubat 2010 / Misafir Taslak Konular