Arama

Anadolu'nun Biyolojik Çeşitliliği - Sayfa 2

Güncelleme: 9 Şubat 2008 Gösterim: 37.019 Cevap: 13
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
15 Aralık 2007       Mesaj #11
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Türkiye’nin Orman Biyolojik Çeşitliliği

Sponsorlu Bağlantılar

Orman ekosistemleri ülke genelinin % 27,2'sini kaplar. Türkiye’de orman habitatlarına ait gerek ekolojik gerekse de floristik kompozisyona dayalı çok sayıda ekosistem mevcuttur ve her ekosistemin işlevi az çok birbirinden farklıdır. Türkiye’nin sahip olduğu bu zengin orman biyolojik çeşitliliği çok sayıda endemik bitki türüne, önemli kuş türlerine ve birçok yaban hayatı türüne habitat sağlamaktadır.

Türkiye’nin orman ekosistemleri Avrupa-Sibirya, Akdeniz ve İran-Turan biyocoğrafik bölgelerine göre farklılıklar göstermektedir.

Akdeniz biyocoğrafik bölgesi, Akdeniz’e kıyısı olan tüm yöreler ile Trakya’nın batı kısımlarını kaplar ve çok farklı orman ekosistemlerini içerir. Akdeniz ikliminin etkili olduğu bölgelerde orman ekosistemleri toprak-iklim-bitki ilişkilerine bağlı olarak deniz seviyesinden itibaren dağların en yüksek kısımlarına kadar değişik vejetasyon serileri oluştururlar. Her vejetasyon serisinin içerisinde de diğer ekolojik parametrelere bağlı olarak farklı orman ekosistemleri gelişim gösterir. Akdeniz ikliminin görüldüğü Akdeniz ve Ege Bölgesi’nde 0-1000 metreler arasında “Sıcak Akdeniz ve Asıl Akdeniz Vejetasyon Katı” görülür ve bu katlar içerisinde, kserofil maki ekosistemi, Pinus brutia (kızılçam) orman ekosistemi, Pinus halepensis (Halep çamı) orman ekosistemi, Liquidambar orientalis (günlük ağacı) orman ekosistemi, Cupressus sempervirens (servi) orman ekosistemi, Quercus cerris-Q.infectoria-Q.libani-Q.brantii karışık meşe ekosistemi ve Pinus pinea (fıstık çamı) orman ekosistemleri görülür. 1000-2000 metreler arsında da “Üst Akdeniz ve Akdeniz Dağ Vejetasyon Katları” görülür. Bu yükseltiler arasında Pinus nigra (kara çam), Abies cilcica (toros göknarı), Cedrus libani (sedir), Ostrya carpinifolia-Carpinus orientalis (kayacık-gürgen), Quercus petraea- Quercus cerris-Qurcus trojana (karışık meşe) orman ekosistemleri görülür. 2000 metreden sonra ise “Yüksek Dağ Akdeniz Vejetasyon Katı” bulunur. Bu kesimde Juniperus excelsa-Juniperus foetidissima (karışık ardıç) orman ekosistemi ile yastık formunda yarı çalı ve otsu bitkilerden oluşan Akdeniz yüksek dağ stepi ekosistemi yer alır. Ege Bölgesi’nin orman ekosistemi floristik olarak Akdeniz Bölgesi’nin orman ekosisteminden biraz faklıdır. Ege ormanlarında 1000 metreye kadar kestane, meşe, karaçam ve kızılçam ormanları görülürken; 1000 metreden yüksek yerlerde kayın, ıhlamur, fındık ve sarıçam ormanlarına rastlanır.

İran-Turan biyocoğrafik bölgesi, biyocoğrafik bölgelerinin en genişidir ve Orta Anadolu’danbaşlayarak Moğolistan’a kadar uzanır. Bölgede karasal iklim ve step bitkileri baskındır. Buradaki orman ekosistemleri kurak bölge orman ekosistemlerini içerir. Belli başlıları; İç Anadolu’da Step Ormanları (Saçlı ve tüylü meşe, Karaçam, Ardıç: 800-1500m) ve Kurak Karaçam, Meşe ve Ardıç Ormanları (Meşeler: <1200m; Karaçam:1000m-1500m; Sarıçam:>1500m); Doğu Anadolu’da Kurak Meşe Ormanlarıdır.

Avrupa-Sibirya biyocografik bölgesi Kuzey Anadolu’da boydan boya ve Trakya Bölgesi’nin Karadeniz’e bakan kısımlarında uzanmaktadır. En yağışlı iklim bölgesidir, geniş kısmı ormanlarla kaplıdır. Bu bölgede; Yapraklı-ibreli Ormanlar (Kayın, Kestane, Gürgen; 500-1200m), Nemli-yarınemli İbreli ormanlar (karaçam, sarıçam, ladin, göknar;1000-1500m), Kurak meşe ve çam ormaları (Meşe:<1500m;karaçam:>600m; Kızılçam:400-500m) ile Çalı (maki-yalancı maki) formasyonu (Kızılçam:<500m) orman ekosistemleri göze çarpmaktadır. Trakya ve Batı Karadeniz bölgelerinde taban suyunun yüksek olduğu düz alüvyal alanlarda Fraxinus angustifolius-Qurcus robur –Fagus orientalis longoz karışık orman ekosistemeleri bulunur. Karadeniz Bölgesi’nde ise sahilden itibaren Fagus orientalis (kayın), Alnus glutinosa (kızılağaç), Abies nordmanniana (Karadeniz göknarı), Pinus sylvestris (sarı çam), Picea orientalis (ladin), Carpinus orientalis-Carpinus betulus (karışık gürgen), Castanea sativa (kestane), Rhododendron ponticum-Rhododendron luteum (karışık orman gülü), Rhododendron ungernii-Rhododendron smirnowii (karışık orman gülü), Rhododendron caucasicum (beyaz kumar) ve Betula pendula (huş) orman ekosistemleri bulunur.

Türkiye’deki büyük memelilerin çoğu orman ekosisteminde yaşar. Örneğin; ormanlar ayı (Ursus sp.), tilki (Vulpes sp.), kurt (Canis aureus), çakal (Lynx lynx), vaşak (Hyena hyena) gibi etobur memeliler, geyik (Cervus sp. ve Capriolus sp.), çengel boynuzlu dağ keçisi (Rupicapra rupicapra), yaban keçisi

(Capra aegaprus aegaprus) ve yaban domuzu (Sus scrofa scrofa), türleri ile, porsuk (Meles meles), sansar (Martes foina), kirpi (Erinaceus sp.), tavşan (Lepus capensis), gelincik (Mustela sp.), sincap (Sciurus sp.) gibi memeliler, yılan, bukalemun (Chameleo chameleon), kertenkele (Lacerta sp.), kaplumbağa (Testudo sp.) türleri gibi sürüngenler ve sülün (Phasianus colchicus), ürkeklik (Tetraogallus caspius), huş tavuğu (Tetrao mlokosiewiczi), ağaçkakan (Dendrocopus sp.), yırtıcı kuşlar (Aquila sp., Accipiter sp., Circus sp., Buteo sp., Pandion sp., Falco sp., Pernis sp.), çeşitli baykuş türleri ile çok sayıda ötücü kuş türüne yaşama ortamı oluşturmaktadır.

Bu türlerden çengel boynuzlu dağ keçisi (Rupicapra rupicapra), yaban kedisi (Felis silvestris), esmer akbaba (Aegyphius monachus), şah kartal (Aquila heliaca), büyük orman kartalı (Aquila clanga) ve küçük orman kartalı (Aquila pomarina) gibi türler uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmış orman faunası türlerindendir.

Topoğrafik yapısı, iklim ve toprak farklılıkları Türkiye ormanlarını bitki çeşitliliği açısından oldukça zengin kılmıştır. Özellikle relik ve endemik bitkilerin zenginliği Türkiye ormanlarının biyolojik çeşitlilik yönünden önemini daha da artırmaktadır. Bu zenginliğin temel nedenlerinden birisi dördüncü jeolojik zamanda meydana gelen iklim değişiklikleridir. Türkiye’deki bitki türlerinin yaklaşık üçte biri eski jeolojik dönemlerden kalmış olup çoğu endemiktir. Endemik türlerin çoğu Akdeniz (özellikle de Toros, Bolkar ve Nur dağlarında) ile İran-Turan biyocoğrafik bölgelerinde bulunmaktadır.

Tarımsal biyolojik çeşitlilik bakımından önemli olan birçok kültür bitkilerinin yabani akrabaları orman ekosistemleri içinde bulunmaktadır. Orman ekosistemlerindeki bu zengin biyolojik çeşitliliği korumak hem sürdürülebilir ormancılık hem de tarım için vazgeçilmeyecek bir unsurdur.
Orman Biyolojik Çeşitliliğini Tehdit Eden Faktörler


Türkiye’deki orman ekosistemlerinin yarıdan fazlası tahrip edilmiştir. Türkiye orman ekosistemlerindeki biyolojik çeşitliliğin azalmasına yol açan faktörler;
·Ormanların hem ekosistem hem de tür seviyesinde taşıma kapasitesi dikkate alınmadan aşırı kullanılması (avcılık, otlatma, kereste üretimi, ziyaretçi, orman içi yapılaşmalar vb),
·Atmosferik kirlilik ve küresel iklim değişikliğinin etkileri,
·Orman içinde ve yakınında yaşayan nüfusun tarıma ve orman ürünlerine dayalı yaşam şekillerinden kaynaklanan baskılar (hayvancılık, konrolsüz kullanım, tarla açma ve orman yangınları) ve alternatif gelir getirici programların yetersizliği,
·Turizm teşvikleri ile artan yapılaşmalar, yayla turizmi, arkeolojik alanlardaki aşırı ziyaretci sayısı ve taşıma kapasitesi üstündeki diğer turistik etkinlikler,
·Yabancı türler,
·Ormanlık alanların orman rejimi dışına çıkarılması,
·Tarım arazisi elde etmek için ormanların tahribi,
·Orman yangınları,
·Böcek tahribi,
·Bitki-hayvan örneklerinin kontrolsüz toplanmasıdır.



Alıntıdır...

Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
15 Aralık 2007       Mesaj #12
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Türkiye’nin Tarımsal Biyolojik Çeşitliliği

Sponsorlu Bağlantılar

Tarımsal biyolojik çeşitlilik gıda ve tarım ile ilgili olan tüm biyolojik çeşitlilik bileşenlerini ve tarımsal ekosistemi teşkil eden biyolojik çeşitliliğin tüm bileşenlerini içeren kapsamlı bir terimdir. Tarımsal biyolojik çeşitlilik bitki, hayvan, mikroorganizma ve mantar genetik kaynaklarını içeren ve gıda ve tarım için önem taşıyan genetik kaynakları; besin döngüsü, organik madde ayrışması, tozlaşma, zararlı ve hastalık yönetimi, hidrolojik döngünün sürdürülmesi, karbon tutulumu gibi ekolojik servisleri ve bu süreçlere katılan organizmaları; toprak ve su gibi abiyotik faktörleri; geleneksel bilgileri ve diğer sosyo-ekonomik faktörleri içerir.

Türkiye’nin tarımsal ana ekolojik bölgeleri Akdeniz, Ege, Marmara ve Karadeniz kıyı bölgeleri ile Trakya, Orta Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgeleri olarak sıralanabilir. Tarımsal açıdan ayrıca, iç bölgelerde ortadan çevreye doğru geçit bölgeleri de belirlenmiştir. Öncelikle yağış ve sıcaklık gibi temel iklim öğelerine dayanan bölgesel, ekolojik ve jeolojik özellikler yanında, tarım ürünü çeşitliliğini, tarla ve bahçe bitkilerini,çayır-meraların bölgesel fenolojik özelliklerini kapsar.

Tarımsal biyolojik çeşitliliği oluşturan faktörler içinde bitki genetik çeşitliliği hem Türkiye için hem de dünya için özel bir öneme sahiptir. Çünkü ülkemizde tarımı yapılan 100’den fazla türün geniş değişim gösterdiği 5 mikro-gen merkezi bulunmaktadır ve çok sayıda önemli kültür bitkisi ve diğer bitki türlerinin orijin ya da çeşitlilik merkezidir. Türkiye’nin, iki önemli Vavilovyan gen merkezinin (Akdeniz ve Yakın Doğu) kesiştiği noktada yer alması, tahılların ve bahçe bitkilerinin ortaya çıkışında çok önemli bir role sahiptir. Anadolu kökenli tarım bitkisi türlerinden bazıları şunlardır: Linum sp., Allium sp., Hordeum sp., Triticum sp., Avena sp., Cicer sp., Lens sp., Pisum sp., Vitis sp., Amygladus sp., Prunus sp., Beta sp., vb.

Türkiye’de bulunan beş ayrı “mikrogen merkezi” hem dünya hem de ülkemizde sürdürülebilir tarım için çok büyük önem arz etmektedir. Bu merkezler ve merkezlerde bulunan tarımsal genetik kaynaklar aşağıda detaylı olarak verilmiştir:

·Trakya-Ege Bölgesi: Ekmeklik buğday, durum buğdayı, Poulard buğdayı, değnek buğdayı, küçük kızıl buğday, mercimek, nohut, kavun, burçak, acıbakla ve yonca.

·Güney - Güneydoğu Anadolu: Çift taneli buğday (Tritucum dicoccum), küçük kızıl buğday, Aegilops speltoides, kabak, karpuz, salatalık, fasulye, mercimek, bakla, üzüm asması ve yem bitkileri.

·Samsun, Tokat, Amasya: Çok sayıda meyve cinsi ve türü, bakla, fasulye, mercimek ve hayvan yemi olarak kullanılan çeşitli baklagiller.

·Kayseri ve çevresi: Badem, elma, bezelye, meyve türleri, üzüm asması, mercimek, nohut, kaba yonca (alfalfa) ve evliyaotu.

·Ağrı ve çevresi: Elma, kayısı, kiraz, vişne, yem baklagilleri ve karpuz.

Türkiye’nin tarımsal biyolojik çeşitliliğinin dünya tarımı için ne kadar önemli olduğunu, buğdayın (Triticum ve Aegilops) 25, arpanın (Hordeum) 8, çavdarın (Secale) 5 ve yulafın (Avena) da 8 adet yabani akrabasına sahip olması anlatmaktadır. Türkiye’nin yemeklik tane baklagiller ve yem bitkilerinin yabani akrabaları bakımından zenginliğini, mercimeğin (Lens) 4, nohudun (Cicer) 10, üçgülün (Trifolium) 11 tanesi endemik olmak üzere 104, yoncanın (Medicago) 34, korunganın (Onobrychis) 42, fiğin (Vicia) 6 tanesi endemik olmak üzere 60 türünün ülkemizde bulunması göstermektedir. Türkiye aynı zamanda Amygdalus spp., Cucumis melo, C. sativus, Cucurbita moshata, C. pepo, Malus spp., Pistachio spp., Prunus spp., Pyrus spp. ve Vitis vinifera türlerinin mikro gen merkezidir.

Türkiye’de son otuz yıl içinde yerel ve ithal soyların kullanımıyla geliştirilen ve kaydedilen toplam tahıl çeşidi sayısı 256’dır ve bunun 95’i buğday, 91’i mısır, 22’si arpa, 19’u pirinç, 16’sı süpürge darısı, 11’i yulaf ve 2’si de çavdar çeşididir. Ulusal Tohum Programı sürekli olarak yeni varyeteler yetiştirmekte ve böylece tarımı yapılan tür sayısı giderek artmaktadır. Ancak diğer taraftan küçük kızıl buğday (Triticum monococcum), çift taneli buğday (Triticum dicoccum), acı burçak ve acı bakla gibi tarla bitkileri günümüzde eskisi kadar kullanılmadığından kaybolmaya başlamışlardır.

Bahçe bitkileri ise; üretilmekte olan yaklaşık 50 cinsi ve yetiştirilip dağıtımı yapılmakta olan 100 kadar varyeteyi içerir. Bunların arasında domates, biber, patlıcan, marul, lahana, turp, soğan, kabak, salatalık, kavun, karpuz, fasulye, helvacı kabağı, bezelye, ıspanak, havuç, bakla, pırasa, roka, semizotu, rezene, karnabahar, maydanoz, fasulye ve kornişon salatalığını sayabiliriz. Yerel varyeteler ve diğer kaynaklardan elde edilen çeşitler de göz önünde bulundurulduğunda, ülkede yetiştirilen toplam varyete sayısının 200’ü bulduğu tahmin edilmektedir.

Varyete zenginliği meyve üretiminde de göze çarpmaktadır. Sayılarının 138 civarında olduğu tahmin edilen meyve türlerinin, 80’i Türkiye’de yetiştirilmektedir ve avokado, kivi gibi tropikal ve sup-tropikal meyvelerin da yetiştirilmeye başlanmasıyla bu sayı giderek daha da artmaktadır. Türkiye’deki meyve ve kabuklu yemiş varyeteleri arasında elma, armut, ayva, kiraz, vişne, kayısı, şeftali, incir, nar, dut, badem, fındık, ceviz ve antep fıstığı sayılabilir.

Endemizm oranının oldukça yüksek olduğu Türkiye florası, tıbbi ve aromatik bitkiler açısından da oldukça zengindir. Tıbbi ve aromatik amaçlarla kullanılan bazı önemli cins ve türleri şöyle sıralayabiliriz: Delphinum sp., Digitalis sp., Gypsophila sp., Helichrysum sp., Leucojum aestivum, Linum sp., Liqiudambar orientalis, Malva sp., Matricaria sp., Mentha sp., Nigella sp., Orchis sp., Ophrys sp., Origanum sp., Pimpinella sp., Rosa sp., Salvia sp., Sideritis sp., Teucrium sp. ve Thymus sp.

Bazı kültür bitkileri ve birçok çiçekli bitkilerin üremeleri, evrimleşmeleri ve nesillerinin devamı için tozlaştırıcıların (polinatörlerin) rolleri önemlidir. Özellikle bazı kültür bitkilerinin veriminin yükseltilmesi ve sürdürülebilir organik tarımının yapılması için tozlaştırıcıların varlığı zorunludur. Ülkemiz bu tür tozlaştırıcılar bakımından çok zengindir.

Toprakta yaşayan mikro ve makro organizmalar tarımsal biyolojik çeşitliliğin önemli bir diğer unsurudur. Bunlar; yüksek bitkilerin kökleri, algler, mantarlar, aktinomisetler, bakteriler, nematodlar, protozoalar, rotiferler, eklembacaklılar, kurtlar, salyangozlar ve bazı memelilerdir. Toprakta bulunan bu mikro ve makro organizmaların hepsi toprağı iyileştirerek toprakta gelişen yüksek yapılı bitkilere daha iyi ortam sağlarlar. Bu nedenle toprak biyotasının bilinmesi eksikliklerin tespit edilmesi açısından önemlidir. Türkiye, toprak biyotasında bulunan mikro ve makro organizmaların tespiti konusunda henüz istenen düzeyde değildir.
Türkiye çok eski zamanlardan beri bitki ve hayvan yetiştirilen bir tarım ülkesidir. Kuzey Mezopotamya olarak da anılan Güneydoğu Anadolu bölgemizin insanoğlunun yerleşik tarıma ilk kez başladığı kültür merkezlerinden olduğu kabul edilir. Bu nedenle, gelip geçen uygarlıkların elde ettikleri birçok yerli hayvan ırklarının yetiştirildiği ve buradan dünyanın öteki bölgelerine de yayıldığı kabul edilebilir. Bugün Türkiye; 8 sığır, 18 koyun, 4 keçi, 7 at ve 9 kümes hayvanı ırkı varlığıyla ile zengin bir gen kaynağına sahip olduğunu göstermektedir.


Tarımsal Biyolojik Çeşitliliği Tehdit Eden Faktörler

Tarımsal Biyolojik çeşitliliği tehdit eden faktörler şu şekilde sıralanabilir:
  • İnsan nüfusunun aşırı ölçüde artması (kentsel ve endüstriyel yerleşim);
  • Tarımsal alanların uygunsuz biçimde kullanımı;
  • Çiftlik alanlarının azalması;
  • Erozyonun artması;
  • İklim değişikliği nedeniyle habitatların bozulması
  • Bilinçsiz sulama ve yetiştirme teknikleri
  • Kimyasal maddeler ve gübreler;
  • Anız yakılması;
  • Yerli hayvanların yabancı ırklar tarafından döllenmesi;
  • Tapu ve kadastro konusundaki yetersizlikler.

Tarımsal, endüstriyel ve sosyal uygulamalarla tarımsal biyolojik çeşitliliğinin tam bağdaşmadığı, hatta uygulamaların biyolojik çeşitliliğin koruma ve geliştirilmesiyle çelişkili olduğu birçok işlem ve örnekler vardır. Biyolojik çeşitliliği olumsuz etkileyen tarımsal uygulamalar; mera ve ormanlarda tarla açılması, toprakların yanlış kullanımı, aşırı otlatmayla meraların verimsizleştirilmesi, tarım ilaçları ve kimyasal gübrelerin aşırı kullanımı olarak sıralanabilir.

Diğer taraftan tarım arazilerinin ve meraların sanayileşme, kentleşme gibi gelişmeler sonucu tarım dışı amaçlarla kullanımı, tarımsal biyolojik çeşitliliği ciddi biçimde tehdit etmektedir.

Günümüzde gelişmiş ülkelerce yaygınlaştırılmaya çalışılan küresel ekonomi politikasının da tarımsal biyolojik çeşitlilik üzerinde ileriye dönük tehditleri bulunmaktadır. Ülkeler giderek tek çeşit ürüne odaklı ve yoğun tarımsal üretim sistemlerine itilmekte ve bunun sonucu olarak hem yerel çeşitler yok olmakta hem de mono-kültüre dayalı tarımın yaygınlaşması ile gıda güvencesi risk altında kalmaktadır. Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmaların (GDO’ların) bilinçsizce yaygınlaştırılması küresel ekonomi politikasının biyolojik çeşitlilik üzerindeki ileriye dönük bir diğer tehditdir. GDO’lar özellikle ülkemiz gibi genetik çeşitlilik ve orijin merkezi olan ülkeler için genetik kirlenme riskini beraberinde getirmektedir.


Alıntıdır...

Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
15 Aralık 2007       Mesaj #13
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Biyolojik Çeşitlilikle İlgili Uluslar arası Sözleşmeler


Sözleşmenin adı---Kanun sayısı ve yürürlüğe giriş tarihi---Resmi Gazete
1. Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarının Korunması (Bern) Sözleşmesi
9 Ocak 1984 tarih ve 84/7601 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanmış ve yürürlüğe girmiştir
20 Şubat 1984 tarih ve 18318 sayılı RG yayınlanmıştır.
2. Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında (Ramsar) Sözleşme

28 Aralık 1993 tarihli ve 3958 sayılı Kanun ve 15 Mart 1994 tarihli ve 94/5434 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanarak yürürlüğe girmiştir.
17 Mayıs 1994 tarih ve 21937 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanmıştır

3. Nesli Tehlikede Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme (CITES)

27 Eylül 1994 tarihli ve 4041 sayılı Kanun ve 27 Nisan 1996 tarihli ve 96/8125 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanarak yürürlüğe girmiştir.
20 Haziran 1996 tarih ve 22672 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanmıştır

4. Biyolojik Çe
şitlilik Sözleşmesi
29.08.1996 tarih ve 4177 sayılı Kanun ile onaylanmış ve 14 Mayıs 1997’de yürürlüğe girmiştir
27 Aralık 1996 tarih ve 22860 sayılı RG yayınlanmıştır.

5. Cartagena Biyogüvenlik Protokolü
17.06.2003 tarih ve 4898 sayılı Kanun ile onaylanmış ve 24 Ocak 2004’de yürürlüğe girmiştir
24 Haziran 2003 tarih ve 25148 sayılı RG yayınlanmıştır.

6. Peyzaj Sözle
şmesi
10.06.2003 tarih ve 4881 sayılı kanun ile onaylanmış ve 1 Mart 2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir
27 Temmuz 2003 tarih ve 25181 sayılı RG yayınlanmıştır.

7. Karadenizin Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesinin Karadenizde Biyolojik Çeşitliliğin Ve Peyzajın Korunması Protokolü
30 Haziran 2004 tarih ve 5212 sayılı Kanun ile onaylanarak yürürlüğe girmiştir
06 Temmuz 2004 tarih ve 25514 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanmıştır
kız asii - avatarı
kız asii
Ziyaretçi
9 Şubat 2008       Mesaj #14
kız asii - avatarı
Ziyaretçi
Relik ve Endemik Bitki Türleri
Ülkemizdeki endemik türelerin en önemlilerinden birkaçı; Kazdağında orman meydana getiren Kazdağı göknarı (Abies equi-trojani), Eğridir güneyindeki Kasnak meşesi (Quercus vulcanica), Köyceğiz-Dalaman arasında yaygın olan Sığla veya Günlük ağacı ve ormanları (Liquidambar orientalis), Beşparmak Dağları (Ege bölümü)ndaki Kral eğreltisi (Osmunda regalis) ile Datça yarımadasında bulunan Datça hurması (Phoneix theophrasti)dır.
ülkemiz, hem çeşitli familyalara ait hem de endemikler yönünden de çok zengindir.
Türkiye’de yetişen endemik türler tabiatta, aşırı otlatma, yangın, bilinçsiz kesim, söküm,ıslah çalışmaları, yapılaşma, şehirleşme ve herbisit kullanımı gibi çeşitli tehlikelerle karşı karşıyadır.Bu olumsuz faktörler kimi zaman bitkinin yok olmasına ve bir anlamda yer yüzünde ortadan kalkması anlamına gelmektedir.
Kaz dağı göknarı:
Türkiye’de yalnızca Kazdağı’nda yetişen endemik bir göknar alt türü. 30 metreye kadar boylanabilir. Tomurcukları bol reçinelidir.İğne yapraklı uzun sürgünler üzerinde tek tek ışığa yönelik olarak tarak biçiminde dizilmişlerdi.Yaprağın üst yüzü hafif olukludur, alt yüzünde ise iki tane belirgini gümüşi renkte beyaz stoma bandı bulunur. İğne yapraklar sürgünler üzerinde uzun süre, 7-10 yıl kalır
Kasnak meşesi
25-30 m boya ulaşabilen geniş ve yaygın tepeli bir meşe türü.
Genç sürgünler sarımtrak veya kırmızımtrak olup, önceleri tüylü daha sonraları çıplaktır. Tomurcuklar büyük yumurta biçiminde kahverengi kırmızı, tüysüzdür. Tomurcuk pullarının kenarları kirpiklidir. Yapraklar sürgünler üzerinde oldukça aralıklı dizilmiştir. Yaprak ayası ters yumurta veya eliptik biçimli, dip tarafı çarpıktır. Yaprakların alt yüzü basık ve yıldız tüylüdür. Üst yüzü çıplak ve koyu yeşildir. Kadeh çok belirgin ve yarımküre şeklindedir.
Endemik bir türdür.Kütahya, Konya, Afyon, Isparta, Eğirdir yörelerinde bulunur. 1300-1800 m yükseltilere kadar çıkabilir.
Datça hurması
Datça Hurması, Datça Yarımadasında batı-doğu yönünde uzanan sıradağların kuzey ve güney aklanlarında olmak üzere, iki ayrı yörede bulunmaktadır.
Datça Hurması bu aklanda küme ve guruplar halinde veya tekil olarak da geniş bir alanda yayılış yapmakta ve yayılış sahilden 300-350 m yükseltiye kadar ulaşabilmektedir.
Kuzeyi kapalı, sıcak, deniz etkisi altındaki vadi tabanlarının uygun kısımları ile deniz kenarındaki kum ve çakıl üzerinde yer almaktadır. yaklaşık 10 m boyunda olup Datça’da 10-15 m. boylara ulaşabilmektedir.
Sığla ağacı
25-40 m’ye kadar boylanan yaprak döken kalın dallı ve geniş tepeli bir ağaçtır. İlk bakışta çınara benzer. Yaşlandıkça, kabuğu koyulaşır ve derin çatlaklı bir görünüm alır. Çiçekler küçüktür. Çiçek kurulu 1-2 cm çapında olup küre şeklinde çok sayıda çiçek kümesini bulundurur. Meyve 2-4 cm çapında çok sayıda kapsülden oluşur
Istranca meşesi:
25 m’ye kadar boylanabilen düzgün gövdeli dar tepeli bir meşe türüdür. Gövde kabuğu düzenli aralıklarla çataklıdır. Yapraklar ters yumurta biçimindedir. 7-10 civarında yaprak damarı bulunur. Damarlar birbirine paraleldir. Her iki yüzüde çıplaktır. Alt yüzünde basit ya da yıldız tüyler bulunur. Meyve sapı 2-7 cm uzunluğundadır. Bir sapta 3-4 tane meyve bulunur.
RELİK (RELİKT) BİTKİ: (Relikt Plant): Kalıntı, eskiden kalma, günümüze gelme…Paleoklimatik koşullarda yetişerek yaygın bir durum alan, fakat iklim koşullarının değişmesi üzerine günümüzde zorlukla yaşamını sürdüren bitki toplulukları ve bunların üyeleri
Örneğin, Karadeniz Bölgesinde yer yer kıyı kuşağında ve ve ardındaki oluklarda bulunan Akdeniz bitki toplulukları, daha önce bu bölgeye Akdeniz iklim koşulları egemen iken yerleşmişler; ancak, günümüz koşulları altında da yetişmelerini sınırlı olarak sürdürme olanağı bulmuşlardır. Güneybatı Anadolu’da Köyceğiz, Marmaris dolaylarında küçük ormanlar oluşturan Sığla (Günlük) ağacı (Liquidambar Orientalis) de relik bitki özelliği göstermektedir.
Ihlamur
Boyları 20-30 m’ye kadar ulaşabilir. Büyüklüğü 5-10 cm arasında değişen yaprakları genellikle yürek şeklinde ve çarpık, kenarları dişli ve uzun saplıdır. Sarkık çiçek demetleri sarımsı bir renge ve karakteristik bir kokuya sahiptir. Çok geç açan bu çiçekler (Haziran-Temmuz) kurutularak çay gibi içilir.
Kestane
Kuzey Anadolu ve Marmara Bölgesi’nde yayılış gösterir. Türkiye’de doğal olarak yetişen tek kestane türü olan “Anadolu kestanesi” 30 m boya erişebilen, geniş tepeli bir ağaçtır. Ülkemizde 25.278 hektar koru, 3.614 hektar baltalık kestane ormanı bulunmaktadır. Gençken düzgün olan gövde kabukları yaşlandıkça çatlaklı bir görünüm alır. Mızraksı yapraklarının kenarları kaba dişlidir. Çiçekleri önemli bir bal kaynağı olan kestanenin meyvesi de ekonomik değere sahiptir.
Ladin
Kuzey yarıkürenin ılıman ve soğuk bölgelerinde yayılış gösteren ladinin 40 değişik türü ve bu türlere ait varyete ve formları vardır. Uzaktan bakıldığında göknara benzese de piramide benzer tepesi ve sarkık dalları ile ondan ayırt edilebilir. Boyu 40-50 m’ye kadar ulaşabilir. İğne yaprakları kısa, sivri uçlu ve kesitli dört köşedir. Olgunlaşmış kozalağının pulları dağılmaz.
Ülkemizde Doğu Karadeniz dağlarının denize bakan yüksek kesimlerinde saf ya da karışık ormanlar kuran türü Doğu ladinidir (P. Orientalis, Y). Ülkemizde 146.300 hektar saf Ladin ormanı bulunmaktadır.
Kızılağaç
Trakya, Marmara çevresi, Batı Karadeniz ve Doğu Karadeniz’de saf ve karışık olarak yayılış gösteren kızılağaç, boyu 20 m’yi aşabilen, esmer kabuklu, seyrek dallı bir ağaçtır. Daha çok serin bölgelerde ve nemli dere yataklarının bulunduğu yerlerde görülür. Ülkemizde 66.357 hektar koru, 297 hektar baltalık kızılağaç ormanı bulunmaktadır. Uzunluğu 4-9 cm genişliği 3-7 cm arasında değişen ters yumurta biçimli ve testere dişli yaprakları vardır. Köklerinde bulunan, havanın serbest azotunu bağlayan yumrular nedeniyle toprakları azotça zenginleştirir.
ardıç
Sürüngen çalılardan büyük ağaçlara kadar çok çeşitli türleri olan ardıç, hemen hemen bütün bölgelerimiz yüksek dağlık kesimlerinde doğal yayılış gösterir. Bazıları servi gibi pul yapraklara, bazıları da batıcı iğne yapraklara sahiptir.
Göknar
40m’ye kadar boylanabilen göknarlar, kendine özgü formu, gövde kabuğu iğne yaprakları ve hatta kokusu ile Çamgiller familyasının diğer türlerinden ayırt edilebilir. Yapraklarının alt yüzeyinde beyaz çizgiler vardır.Kozalaklar sonbaharda olgunlaşınca pulları dökülür. Ülkemizde 213.652 hektar saf göknar ormanı bulunmaktadır.
Karaçam
Bütün kıyı bölgelerimizin dağlık kesimlerinde saf ya da karışık ormanlar kurar, hatta stebe kadar sokulur.Ülkemizde 2.527.685 hektar saf karaçam ormanı bulunmaktadır. Gövdesinin ve dallarının kalınlığı, gri ve derin çatlaklı kabuğu, iğne yapraklarının koyu yeşil rengi ile diğer çam türlerinden ayrılır.30-35 m’ye kadar boylanabilir.

ıÜüTÜRKİYE’NİN DOĞAL BİTKİ ÖRTÜSÜ VE BÖLGELERE GÖRE DAĞILIMI
BİTKİLERİN ÖZELLİKLERİ
1-Bitkiler hayvanların besin kaynağıdır.
2-Bitkiler toprakların aşınmasını ve sellerin oluşumunu sağlar.
3- Bitkilerden ilaç yapılır.
4-Canlıların beslenmesinde ve kullandığımız bazı mal ve eşyaların üretiminde yer tutar.
5-Bitkiler çeşitli topluluklar halinde bulunur (Orman ,Çalı, ot gibi)
TÜRKİYE’DE BULUNAN BİTKİ ÇEŞİTLERİ VE ÖZELLİKLERİ
Türkiye’de 12.000’den fazla bitki türü bulunur.Bu yüzden dünyada ekvatoral bölgeden sonra oldukça zengin bir ülkedir. Ülkemizde farklı iklim bölgelerine ait, bitkilerde barındırır.
Relik (kalıntı) bitkiler:Ülkemizde dördüncü jeolojik zamanda görülen iklim değişiklikleri bitki topluluklarının dağılışı üzerinde etkili olmuştur.Karadeniz iklim bölgesine ait bitkilerin Akdeniz iklim bölgesinde, Akdeniz iklim bölgesinde yer alan bitkilerinde Karadeniz iklim bölgesinde yer alması bu şekildedir. Akdeniz bölgesinde yer alan kayın, porsuk, fındık ve gürgen gibi ağaçlar relik topluluklardır.
Ülkemizde yer alan bitkilerin yaklaşık üçte biri günümüz iklim şartlarının ortaya çıkmasından daha önce oluşmuş kalıntı bitkilerdir.
Endemik bitkiler:Yeryüzünde sadece belirli bir bölgede yetişen bitki topluluklarına denir.
Ülkemizin yer şekillerinin çok çeşitlilik göstermesi ve geçmişte sık sık önemli iklim değişimlerinin yaşanması endemik türler bakımından zenginleşmesini sağlamıştır.
Üçüncü zamanda geniş alanlar kaplayan bazı bitkiler geçen süre içinde iklim şartlarının değişmesi ve yer şekillerinin de etkisiyle bazı bölgelerde günümüze kadar kalabilmiştir.
*Kasnak meşesi Dedegöl ve Davras dağlarında yar alan karstik çukurlarda,
*Sığla ağaçları Köyceğiz gölü çevresinde,
*Datça hurması Teke ve Datça yarımadalarında,
*Kazdağı köknarı Kaz dağında,
*İspir meşesi Kastamonu ve Yozgat çevresinde.
Ülkemizde 3000-4000 civarında endemik bitki görülür.
Kozmopolit bitki:Ülkemizde geniş sahalara yayılmış bitkilerdir.Çam ve meşe türleri böyledir.
Anıt ağaçlar:Ülkemizde yer alan büyük ve yaşlı ağaçlardır.
Ülkemizde Bitki Örtüsünün Zengin Olması Şu Faktörlere Bağlıdır;
a. İklim etkisi
Karadeniz’de dağların eteklerinde-geniş yapraklı orman görülürken, Karadeniz’de dağların yükseklerinde iğne yapraklı orman görülür.
Akdeniz’de kuraklığa dayanıklı bitkiler, iç kesimlerde bozkırlar vardır.
b. Yüzey şekillerinin etkisi
Dağ kuşaklarının kuzey ve güney yamaçlarında ormanlar birbirinden farklıdır. Örnek: K.Anadolu Dağlarının kuzeyinde aşağıda nemli ve ılıman geniş yapraklı, yukarıda ise iğne yapraklı orman görülür. Aynı dağın güneyinde ise kuraklığa dayanıklı fazla güneş ışığı isteyen kurakçıl bitkiler yetişir. Yine yükseltinin artmasına bağlı olarak da, bitki örtüsü farklılık gösterir. Örnek: Toroslarda 1000m’ye kadar, kuraklık isteyen Kızılçam ormanları yetişirken, daha sonra soğuğa dayanıklı sedir ormanları görülür.
c. Toprak ve Ana Materyalin Etkisi
Bitkilerin besin maddesi isteği ve kök gelişim özellikleri farklıdır. Bazı bitkiler kireçli arazileri, bazı bitkiler yumuşak ve kumlu ana materyalleri tercih eder. Tuzlu topraklarda Fıstık çamı, ve sarıçam yetişmez, bunlar kumlu topraklarda yetişir.
d. İnsan etkisi
Ülkemizde medeniyetler eskiden beri geliştiği için, bitki örtüsü çok tahrip edilmiştir. Akdeniz’de kızılçam ormanlarının yerini çalı toplulukları almış, İç ve D.Anadolu ormanlarının yerini bozkırlar almıştır.
e. İklim değişmeleri
4. Jeolojik zamanda, soğuk ve az yağışlı devirde Avrupa ve Sibirya’da yetişen bitkiler Anadolu’da yayılmıştır. Sıcak ve nemli devirde Akdeniz iklim bölgesinde yetişen bitkiler Anadolu’nun kuzeyine kadar ilerlemiştir. Yurdumuzda geçmişteki iklim şartlarına göre yetişmiş bazı bitkilerde bulunmaktadır. Ülkemizin bu özelliği, daha önceden yetişmiş olan bitkilerin tamamen ortadan kalkmasını engellemiştir. Bu nedenle ülkemizdeki bitkilerin üçte biri kalıntı bitkilere aittir. Dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bitkilere Endemik bitkiler denmektedir
Son düzenleyen kız asii; 9 Şubat 2008 13:32 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi

Benzer Konular

9 Ocak 2012 / HARİSE Soru-Cevap
22 Şubat 2014 / Misafir Soru-Cevap
24 Mart 2010 / misafir Soru-Cevap
27 Nisan 2009 / asdasdasdasdas Soru-Cevap