Arama

Kastamonu

Güncelleme: 22 Eylül 2017 Gösterim: 22.746 Cevap: 14
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Ocak 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  kastamonu.jpg
Gösterim: 5307
Boyut:  130.1 KB

Kastamonu

, Karadeniz Bölgesi'nde il ve il merkezi kent. Yüzölçümü 13.108 km2 olan Kastamonu ili doğuda Sinop, güneydoğuda Çorum, güneyde Çankırı, batıda Zonguldak ve Bartın illeri, kuzeyde de Karadeniz ile çevrilidir.

Sponsorlu Bağlantılar
Doğal yapı, ilin yüzey şekillerini, kuzeyde Karadeniz kıyısına koşut biçimde uzanan Küre Dağları ve güneydeki İlgaz Dağı ile bunların arasındaki dalgalı düzlükler oluşturur. İlin en güneyini ise Köroğlu Dağlarının uzantıları engebelendirir. Kıyının hemen ardında yükselen ve doğu-batı doğrultulu bir yay çizen Küre (İsfendiyar) Dağları, duvarı andıran görünümüyle kıyı ile iç kesimleri ayırır. Bu yapı, kıyı ile iç kesimler arasında iklim ve ekonomik etkinlikler açısından belirgin bir farklılaşma yaratır. Küre Dağlarının en yüksek noktası Yaralıgöz Dağının Türbekaya Tepesidir (2.019 m). İlgaz Dağının en yüksek dorukları ise Büyükhacet (2.587 m) ve Küçükhacet (2.546 m) tepeleridir. İlin güney kesimi Kuzey Anadolu Kırık Kuşağı’yla sınırlanır.

İl topraklarının sularını toplayan başlıca akarsular Araç, Devrekâni ve Devrez çayları ile Gökırmaktır. Araç Çayının Karabük' te katıldığı Filyos Çayı, ilin güneydoğusunda Çankırı iliyle doğal sınırı çizerken Soğanlı ya da Melan adıyla anılır. Daday’ın güneybatısındaki Eğriceova Dağından doğan Gökırmak’a, Kastamonu kentinde katılan Karaçomak Deresi üzerinde Karaçomak Barajı kurulmuştur. Gökırmak ile Tosya yöresini sulayan Devrez Çayı, il sınırları dışında katıldıkları Kızılırmak aracılığıyla sularını Karadeniz’e gönderir. İlin orta kesiminden çıkan Devrekâni Çayı ise Cide’ nin batısında Karadeniz’e ulaşır.
Akarsuların, oldukça geniş çöküntü olukları içinde akmasına karşın, ilde büyük ve kesintisiz düzlüklere rastlanmaz. En önemli düzlükler, Gökırmak Vadisindeki küçük ovalar ile Devrez Çayı vadisindeki Tosya ile Devrekâni Çayı vadisindeki Devrekâni ovalandır. Bu ovalar genellikle step görünümündedir.

Kastamonu, orman örtüsü açısından ülkenin en zengin illerindendir. Küre Dağlarının Karadeniz’e bakan yamaçları ve İlgaz Dağı yoğun ve değişken bir bitki örtüsüyle kaplıdır. İnebolu-Cide yörelerinde kayın, meşe, gürgen, kayacık, kestane ve göknar, İlgaz Dağı ile Devrez Vadisi arasında kalan kesimde ise kara çam, sarı çam ve göknar ormanları vardır. Azdavay-Devrekâni arasında ise göknar, kara çam, sarı çam, kayın ve meşe ormanlarına rastlanır. İldeki ormanlar yabanıl hayvan varlığı açısından da oldukça zengindir.

Ekonomi, ilde temel ekonomik etkinlik tarım olmakla birlikte sanayide belirli bir gelişme gözlenmektedir. Tarım genellikle doğal koşullara bağımlı olarak sürdürülür. Ekime elverişli alanın azlığı ve ulaşım güçlüğü tarım kesiminin öteki önemli sorunlarını oluşturur. Doğal yapı ve iklim koşulları, teknoloji kullanım düzeyi ve ürün desenini de büyük ölçüde belirler. Dar kıyı şeridinde meyve ve sebze yetiştirilir, balıkçılık yapılır. Tarla bitkileri üretiminin ve hayvancılığın önem kazandığı iç kesimlerde ormancılık da yaygındır. İç kesimlerdeki Devrez Çayı ve Gökırmak vadilerinde sulu tarım yapılır.

İlin başlıca bitkisel ürünleriyle üretim miktarları 1989’da şöyleydi: 290.675 ton şeker pancarı, 193.149 ton buğday, 81.702 ton arpa, 55.345 ton elma, 42.065 ton patates, 25.874 ton mısır, 13.813 ton domates. Ayrıca önemli miktarda yem bitkileri, pirinç, çavdar, sarmısak, soğan, kendir gibi tarla bitkileri ile kestane, armut, erik, kiraz, fındık, ceviz, dut, üzüm gibi meyveler ve lahana, hıyar, kavun, karpuz gibi bahçe bitkileri yetiştirilir.
Yörenin doğal yapısı hayvancılığa elverişlidir. Küçükbaş hayvanlardan en çok koyun ve Ankara keçisi, büyükbaş hayvanlardan ise sığır ve manda beslenir, tavukçuluk yapılır. Hayvansal ürünlerin miktarı azdır.

İldeki başlıca sanayi tesisleri Küre Bakırlı Prit İşletmesi Müessesesi (Etibank), Taşköprü Kendir Sanayii Müessesesi (Sümer- bank), Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikaları’nın (SEKA) Taşköprü’deki Kastamonu Müessesesi, Et ve Balık Kurumu’nun (EBK) Kastamonu Kombinası, Orman Ürünleri Sanayi Kurumu’nun (ORÜS) Cide’ deki kereste fabrikası, Yem Sanayii TAŞ’ nin Devrekâni’deki yem fabrikası ile Süt Endüstrisi Kurumu’nun (SEK) Kastamonu Süt ve Mamulleri İşletmesi ve Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ’nin Kastamonu Şeker Fabrikasıdır. Ayrıca ilin çeşitli kesimlerinde orman ürünlerini işleyen tesisler vardır. İl küçük sanayisi dokumacılık ile orman ürünlerinin işlenmesi dallarında gelişmiştir.

İlin kültürel ve ekonomik bakımdan önem taşıyan zengin doğal kaynakları korumaya alınmıştır. Bunlardan başta geleni İlgaz Dağı Milli Parkı’dır. Bu ulusal parkın küçük bir bölümü Çankırı ili sınırlan içinde kalır. Tosya’da geyik, Kartdağ (Azdavay), Ballıdağ (Daday) ve Elekdağ’da (Taşköprü) geyik ve karacalar için koruma ve üretme alanları kurulmuştur. Merkez ilçede Kadı Dağı, Soğuksu, Açıkmaslak, Acısu, Araç’ta Kanlıgöl, Abana’da Yeşilyuva, Azdavay’da Karşıyaka, Çatalzeytin’de Ginoğlu, Cide’de Limanüs tü, Devrekâni’de Yaralıgöz, İnebolu’da Geriştepe, Küre’de Masruf Deposu ve Çiftlik, Tosya’da Dipsizgöl ve Üçoluklar adlarıyla kurulan orman içi dinlenme yerleri ilin başlıca mesire yerleridir.

İlin en önemli yeraltı kaynakları Araç ve İnebolu’daki çimento hammaddesi, Cide ve Azdavay’daki taşkömürü, Bozkurt’taki cıva, Daday’daki kuvarsit, Küre’deki bakır- pirit, Taşköprü’deki kaolin, Tosya’daki manganez ve linyit yataklarıdır.

Tarih.
Araştırmalar sırasında Gölköy’de ele geçen buluntular, Kastamonu topraklarında yerleşimin Orta Paleolitik Çağa (y. 100-45 bin yıl önce) değin indiğini gösterir. Hitit kaynaklarında Pala ve Tumana adlarıyla anılan yörede İÖ 1700’lerde Kaşkalar yaşıyordu. İO 1200’lerde yöreyi ele geçiren Friglerin egemenliğine İÖ 7. yüzyıl başlarında Kimmerler son verdi. Lidya ve Pers yönetimlerinden sonra İÖ 3. yüzyıl başlarında Mithradates, Paflagonya adıyla anılan yörenin güneyinde Pontus Krallığı’nı kurdu.

İÖ 91’de Pompeius, Paflagonya’yı Roma topraklarına kattı. Roma döneminde Galatya Eyaleti sınırlan içinde olan Paflagonya, Bizans döneminde Honorias Pontos ya da Pilaimenes Theması adıyla anıldı. Thema'nın adı 9. yüzyılda Paflagonya olarak değiştirildi ve merkezi Pompeiopolis (Taşköprü) yapıldı. Yöre 12. yüzyıl boyunca Bizanslılar, Danişmendliler ve Selçuklular arasında el değiştirdi. Daha sonra Çobanoğullarının yönetimine giren yöre 14. yüzyıl başlarında Candaroğullarının eline geçti. 1392’de I. Bayezid (Yıldırım) tarafından Osmanlı topraklarına katıldı. Timur Ankara Savaşı’ndan (1402) sonra yöreyi İsfendiyar Bey’e verdi. II. Mehmed (Fatih) 1461’de Candaroğulları yönetimine son vererek yöreyi Osmanlı topraklarına kattı. 16. ve 17. yüzyıllarda Celali Ayaklanmalarından önemli ölçüde etkilenen yöre, 19. yüzyıl sonlarında Kastamonu vilayetinin sınırları içindeydi. Kurtuluş Savaşı sırasında işgale uğramayan vilayet merkezinde Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Hanımlar Cemiyeti adlı örgütler kuruldu. Ayrıca İnebolu iskelesi üzerinden gelen silah ve mühimmatı Ankara’ya ulaştırmada önemli rol oynadı. Cumhuriyetken sonra 23 Ağustos 1925’te Kastamonu’ya giden Mustafa Kemal, ilk kez burada şapkayla halkın karşısına çıktı.

Kentin yapısı.
Kentin kesin kuruluş tarihi, bilinmemektedir. Adının ise Komnenosların yaptırdığı kaleden türediği sanılmaktadır. Latince “Komnenos Kalesi” anlamında Kastra Komneni olarak adlandırılan kale, Bizans dönemi sonlarında Kastamon ve Kastamonia adlarıyla anılmaya başladı. Candaroğulları döneminde Kastamoniya biçiminde söylenmeye başlayan adı daha sonraları Kastamonu’ya dönüştü. Kastamonu kenti ilin iç kesiminde, İlgaz Dağından inen Karaçomak Deresi vadisinde kurulmuştur. Önceleri vadinin batısında yer alan yerleşme, 14. yüzyılda başlayan Osmanlı yönetimi sırasında sur dışına ve vadinin doğusuna taştı. Osmanlı döneminde dokumacılık, silah ve mühimmat üretimi gibi bazı sanayi dallarında uzmanlaşan kent, en parlak dönemini 18. yüzyılda yaşadı. Durağan bir ekonomiye dayalı ve kırsal nitelikli bir yerleşme olarak girdiği 20. yüzyılda hızlı bir dış göç yaşadı. 1972’de kalkınmada ikinci derecede öncelikli iller kapsamına alındıktan sonra kamu ve özel kesim yatırımlarının etkisiyle bir ölçüde gelişti. Kentin 1950’de 13.597 olan nüfusu ağır bir artış hızıyla 1960’ta 20.307’ye, 1970’te 29.338’e, 1980’de 35.464’e ulaştı. 1990’da da 50 bini aştı.

Kastamonu kenti ilin ticaret, hizmet ve sanayi merkezidir. Ticaretle uğraşan işyerleri genellikle derenin batı, yönetsel işlevi olan yapılar ise doğu yakasında toplanmıştır. Doğal yapıya uygun biçimde yapılmış olan çarşı ve kale yamacındaki bahçeli eski evler giderek terk edilmekte, halkın bir bölümü yamaçlarda inşa edilen gecekondu benzeri konutları, bir bölümü de kent merkezindeki apartmanları yeğlemektedir. Sanayi tesisleri kenti Taşköprü, Çankırı ve Karabük’e bağlayan üç ayrı yolun kenarına, küçük üretim yapan işyerleri de kuzeydeki küçük sanayi sitesine yerleşmiştir.

İkisi göğüs hastalıklarında uzmanlaşmış altı hastane kent ve çevresine sağlık hizmeti verir. Kentteki yükseköğretim kurumlan Ankara Üniversitesi’ne bağlı Kastamonu Meslek Yüksekokulu ile Gazi Üniversitesi’ ne bağlı Kastamonu Eğitim Yüksekokuldur.

Tarihsel yapılar.

İÖ 8. yüzyılda yapıldığı sanılan kaya mezarı kent yakınındaki Oyulmuşkaya ve Şehinşah Kayası üstündedir. Kentin en görkemli tarihsel yapısı Kastamonu Kalesi’dir. Yüksek bir tepe üstündeki kalenin temeli Bizans, üst bölümü ise Candaroğulları yapısıdır; hâlâ ayakta olan içkale Osmanlı döneminde onarılmıştır.

Kentteki başlıca tarihsel yapılar
  • Atabey Camisi (1273),
  • İbn Neccar Camisi (1353),
  • İsmail Bey Külliyesi,
  • Nasrullah Camisi ve Şadırvanı (1506),
  • Yakup Ağa Külliyesi (1547),
  • Sinan Bey Camisi (1571),
  • Şeyh Şaban-ı Veli Camisi (1580),
  • Karanlık Evliya,Atabey,Müfessir Alaeddin, Hatun Sultan, Şeyh Şaban-ı Veli türbeleri,
  • Pervaneoğlu Ali Şifahanesi (1272),
  • Münire Medresesi (1746),
  • Deve, İsmail Bey ve Urgan hanları ile Nasrullah Köprüsü’dür (1506).
1950’de açılan Kastamonu Müzesi’nde arkeolojik buluntular, çevreden derlenen etnolojik yapıtlar, Mustafa Kemal’in Kastamonu’yu ziyaretine ilişkin anılar, kitap, silah ve sikke koleksiyonlan sergilenmektedir.

Kent dışındaki başlıca tarihsel yapılar ise
  • Duruçay köyündeki Halil Bey Camisi (1363),
  • Kasaba köyündeki Mahmud Bey Camisi (1366),
  • Elmayakası köyündeki Atabey Hanı,
  • Terziköy’deki Adil Bey Türbesi’dir.
Kastamonu Belediyesi Cumhuriyet’ten önce kurulmuştur.

Kaynak: Ana Britannica

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 20 Eylül 2017 11:42
tulse - avatarı
tulse
Ziyaretçi
16 Kasım 2006       Mesaj #2
tulse - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  Kastamonu kaleden.jpg
Gösterim: 1751
Boyut:  179.1 KB
Kastamonu
Sponsorlu Bağlantılar
Kastamonu’nun bilinen tarihi, Hitit İmparatorluğu ile başlar. Hititlerden sonra Frigya ve Lidya Krallıklarının egemen olduğu bu topraklar M.Ö.4.yy’da Perslerin eline geçmiştir. M.Ö.4,yy’da Büyük İskender Anadolu Ile birlikte Kastamonu topraklarını da Makedonya’ya katmıştır. İskender’den sonra yöreyi ele geçiren Pontus Krallığı M.Ö.1,yy’da Romalılar tarafından ortadan kaldırılmıştır. Uzun yıllar Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalan Kastamonu M.S.395 yılında İmparatorluğun bölünmesiyle bütün Anadolu gibi Bizans İmparatorluğuna katılmıştır.
Prehistorik çağlardan sonra havalinin (Paflagonya’nın) bilinen Sümerlerin en eski bir kolu olan Gaslar (Gaşka Türkleri)’dır. M.Ö.2000-1300 yılları arasında hüküm süren Gaslar (Gaşkalar) devamlı olarak Mısırlılar, Suriyeliler ve Kaldelilerle siyasi, ticari ve kültürel münasebetlerde bulunmuşlar, Hititlerle de bazen savaşmış bazen dost olmuşlardır. Gaslar sert karakterli, cengaver kişiler olarak bilinmektedir.

Bugün Kastamonu ve çevresindeki illeri de içine alan ve Romalılar devrinde adına Paflagonya (Pophlaginia) denilen Gasların kurduğu şehirlerden bir tanesi de „Timonion veya Tumanna“ dır. Bazı yazarlar Kastamonu adının menşei konusunda; bu kelimenin „Gas“ kelimesi Ile „Timoni“ veya „Tumanna“ kelimesinin (Gas ülkesi anlamında) birleşmesinden meydana geldiği görüşünü ileri sürmüşlerdir ki en akla yakın ihtimal budur. Fonotik yönden de bugünkü Kastamonu’ya yaklaşmaktadır.

İkinci bir görüşe göre Romalılar devrinde Taşköprü’nün eyalet merkezi olduğu zamanlar Kastamonu küçük bir kasaba olup, Bizans devrinde ve özellikle Kommenler soyu zamanında gelişmeye başlamıştır. Bu soy zamanında buraya bir kale yapılmış ve Kommenlerin kalesi anlamında “Kastra Kommen” denilmiştir. Bu kelimenin zamanla “Kastamonu” şekline dönüştüğünü ileri sürenler olmuşsa da bunu belirleyen herhangi bir vesika mevcut değildir.

Kastamonu’nun ilk defa Türklerin eline geçmesi Danişmentliler zamanında Ahmet Gazinin Oğlu Gümüş tekin devrinde “1105 yılında” gerçekleşmiştir. 100 yıla yakın bir zaman Danişment idaresinde kalan şehir ve çevresi 15 yıl süre ile tekrar Bizanslılara geçmiş, 1213 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın emriyle Selçuklu kumandanı Hüsamettin Çobanbey tarafından zaptedilmiştir.
Ad:  kastamonu merkez.jpg
Gösterim: 1735
Boyut:  140.0 KB
Moğollar tarafından bölgenin ikinci kez zaptına memur edilen Şemsettin Yaman Candar kumandasındaki ordu 1292 yılında Kastamonu’ya giderek Muzafferettin Yavlak Arslan birliğini bozguna uğratmış kendiside öldürülmüştür. Muzafferettin Yavlak Arslanın oğlu Mahmutbey, babasının intikamını almak için mücadeleye girmiş ve Şemsettin Yaman Candar’ı buradan batıya sürmeyi başarmıştır. Şemsettin Yaman Candar’ın ölümünden sonra Süleyman Paşa tarafından 1309 yılında Kastamonu yeniden zaptedilmiş, toprakları genişletilerek “Candaroğulları Beyliği”ni kurmuş ve Çobanlar hakimiyetine son vermiştir.

İsfendiyarbeyden sonra “İsfendiyaroğulları” adını da alan Kastamonu beyliği 1460 yılında Osmanlı İdaresine girinceye kadar önemli bir ilim ve kültür merkezi olmuş, bir çok ilim adamı yetiştirmiş, Osmanlılar zamanında da bu özelliğini devam ettirmiştir.
Kastamonu, Fatih Sultan Mehmet’in 1460 yılında Sinop’la birlikte bu şehri alarak Candaroğulları beyliğini ortadan kaldırmasından sonra Osmanlı devletine katılmıştır. Kastamonu Milli Mücadele sırasında lojistik destek açısından en güvenilir bölge olması nedeniyle büyük yarar sağlamıştır. Özellikle Ankara’ya İnebolu-Kastamonu yoluyla yiyecek, giyecek, para, cephane ve silah nakli yapılmıştır.

Cumhuriyetin ilanından sonra, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “23-31 Ağustos 1925” tarihleri arasında Kastamonu’da yaptığı Kıyafet ve Şapka İnkılabı, Cumhuriyet döneminin önemli olayı olarak tarih sayfalarına geçmiştir.Bu süre “Kültür, tarih ve sanat haftası” ismini almıştır.



Son düzenleyen perlina; 20 Eylül 2017 12:06
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
3 Temmuz 2007       Mesaj #3
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  abana.jpg
Gösterim: 1677
Boyut:  109.3 KB

Gezilecek Yerler



1-Kastamonu Merkez, Kadıdağı;

Kastamonu- Ankara Karayolu güzergâhında, şehre (13) km uzaklıktadır. Alan içinde Bakanlıktan belgeli restoran hizmet vermektedir. 2000 kişi/gün kapasiteli alan daha çok yerli halkın yaz mevsiminde taleplerine cevap vermektedir. Son yıllarda il dışından gelen ziyaretçilerin de buradan faydalandığı görülmektedir.

2-Kastamonu Merkez, Açık Maslak:
Kastamonu – İstanbul çevre yolu üzerinde yer alan saha daha çok mahalli taleplere cevap vermektedir. Şehir merkezine 8 km uzaklıkta olan sahanın 1000 kişi/gün kapasitesi vardır. Her türlü imkânı karşılayacak altyapı imkânı mevcuttur.

3-Küre-Masruf Orman İçi Dinlenme Yeri
Kastamonu – Küre karayolu üzerinde Masruf Mevkiinde yer alan sahada lokanta da mevcuttur.

4- Çatalzeytin, Yaralıgöz Orman İçi Dinlenme Yeri:

Kastamonu-Çatalzeytin Karayolu güzergâhında yer alan saha, daha ziyade bölgeye gelen ziyaretçilerin transit geçişlerinde kullanılmaktadır. Yeme- İçme üniteleri de bulunan sahada, tabiat-orman güzelliği doyumsuzdur.

5- Tosya – Dipsizgöl :

Tosya-ılgaz Karayolu üzerinden ayrılan orman içi ÇİFTER Köyünde bulunmaktadır. Tosya İlçesine 18 km mesafede yer alan saha içinde 400 m2 krater gölü görülmeye değer güzelliğe sahiptir. Saha içinde konaklama ve yeme-içme üniteleri ile piknik ihtiyacını karşılayacak üniteler mevcuttur.

6- Araç – Kanlıgöl:

Kastamonu – Araç Karayolu üzerinde, şehre 26 km uzaklıkta orman içi dinlenme yeridir. Yaz mevsiminde, hafta sonlarında taze et kesimi – satışı ile bir’an (kuyu kebabı) satışı yapılmaktadır.

7- Kastamonu – Merkez Uzunyazı:

Şehire 13 km mesafede, eski Tosya yolu üzerinde hava alanı yanındaki orman içi saha, bilhassa halkın piknik alanı olarak kullanılmaktadır.

8- Bozkurt Yeşil Ova:
Altyapıya sahip, kestane, çam ve gürgen ağaçları ile donanmış, tabii güzelliğe sahip dinlenme yeridir.

9- Tosya, Üç Oluklar:
Tosya, Kastamonu yolu üzerinde 18 km mesafededir.

10- Bozkurt, Sınarcık Mesire-Piknik Yeri:
İlçenin güneyinde, dere kenarında, güzel manzaralar sunan mesire yeridir. Yeme-içme tesisi ile her türlü ihtiyacı karşılayacak alt yapı mevcuttur.

11- Araç, Rezzan Çeşmesi:

İhsangazi İlçesi yolu üzerinde bulunmaktadır.

12- Araç, Mesudiye:
İlçenin kuzeyinde, Mesudiye semtindedir.

13- Azdavay, Akça Su:
Cide yolu üzeride 10km mesafedeki mesire yeri ayrı bir güzelliktedir. Buradaki soğuk su kaynağına sahip olan Vali Çeşmesi devamlı akar durumdadır.

14- Azdavay, Suğla Yaylası:
Pınarbaşı yolu üzerinde, 12 km mesafededir.
Ad:  cide.jpg
Gösterim: 1714
Boyut:  121.8 KB
15- Cide, Gideros:
Kurucaşile yolu üzerinde, sütlüce köyündedir. Yeme-içme üniteleri mevcuttur.

16- Daday İlçesinde:
Horozlar Kırı, Yumurtacı Göleti, Taşcılar Göleti,Koldon Deresindeki Asa Suyu, Kızsini Köylerindeki Çatalçeşme ve Cürümören Çayı mesire yeri olarak kullanılan sahalardır.

17- Çatalzeytin Ginolu:
Çatalzeytin – Abana yolu üzerinde 6 km mesafededir. Liman içinde yeme-içme tesisi bulunmaktadır.

18- Devrekani İlçesinde:
Beyler Barajı, Terzi Göleti, Çiğdem Göleti balık tutmak ve piknik yapmak için uygun sahalardır.

19- İnebolu, Geriş Tepesi:
İlçe’nin 6 km güneyinde, 600 mt irtifada bulunan alanda, eski eser kalıntıları da mevcuttur.
Son düzenleyen perlina; 20 Eylül 2017 12:15
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
25 Kasım 2007       Mesaj #4
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi

Kastamonu


917836121 c87ac70bc0 b
Son düzenleyen perlina; 22 Ağustos 2017 13:09
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
30 Kasım 2008       Mesaj #5
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Müze şehir; Kastamonu
Burası; Yemyeşil ormanları,dağları, kanyonları, gölleri, akarsuları ve denizi ile dünyanın en güzel yörelerinden biri...

Burası; Camileri, medreseleri, hanları, hamamları, bedestenleri, külliyeleri, kalesi, saat kulesi ve geleneksel Türk evlerinin en güzel örneklerinin hala capcanlı yaşadığı ender illerimizden biri...
Burası deniz turizmini, kış turizmini ve tarihi iç içe bu kadar yoğun yaşayabileceğiniz nadir şehirlerden biri...

Burası doğanın tarihle, eğlenceyle iç içe geçtiği nadir şehirlerden biri...
Burası; Paleolitik dönemden bu yana binlerce yıllık tarihinde Hititlerden Romalılara, Bizanslardan Osmanlı Devletine kadar bir çok uygarlıkların merkezi, Anandolunun en eski yerleşim yerlerinden biri...

Burası; Çanakkale destanını yazan 253.000 şehidimizden 93 binini bağrından çıkartarak vatana feda etmiş kahraman şehirlerimizden biri...

Burası; İstanbul’un fethinde kullanılan kızakların kalaslarını, yine İstanbul' un fethi sırasında dökülen şahi adındaki topların dökümünde kullanılan demir ve bakır madenlerini gönderen şehir...

Burası; ulu önder Atatürk’ün şapka ve kıyafet inkilabını ilan ettiği şehir...
Burası; Dokumaları, işlemeleri, ahşap oymaları, taş işlemeciliği ve taş baskıcılığı ile kültürün dile geldiği şehir...

Burası; İpek Yolu güzergahlarının kavşak noktasında yer alan; doğal, kültürel, maddi ve manevi zenginliklerin şehri...
Burası tasvirlerin ötesinde, olağanüstü bir müze şehir.

Burası KASTAMONU…
Burada Türk mimarisini ve Osmanlı mimarisini bir araya getiren şehirde tarihi konaklarda yiyeceğiniz bir akşam yemeğinin ardından yine bu eski konaklardan birinde ertesi günün yoğun programına hazırlanmak üzere odanıza çekilebilirsiniz.
Son düzenleyen perlina; 22 Ağustos 2017 11:11
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
10 Ağustos 2012       Mesaj #6
buz perisi - avatarı
VIP Lethe

Kastamonu


MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Karadeniz Bölgesi'nin batı bölümünde il ve bu ilin merkezi olan kent. Kuzeyde Karadeniz, kuzeydoğuda Sinop, güneydoğuda Çorum, güneyde Çankırı ve batıda Zonguldak illeriyle sınırlanır.

Karadeniz kıyılarından ilin iç kısımlarına doğru, doğu-batı yönünde uzanan dağ sıralarıyla bu sıralar arasında kalan ve yine genellikle aynı yönde uzanan vadi olukları ve ova düzlükleri yer şekillerinin ana çizgilerini oluşturur. Dağ sıralarının en kuzeyde ve Karadeniz'e en yakın olanı, Kuzey Anadolu kıyı dağlarının batı devamıdır; Küre ya da İsfendiyar Dağları adını taşır. En yüksek yeri Yaralıgöz Doruğu'dur (2.019 m.). İlin güney sınırında, Devrez Vadisi'nin kuzeyinde uzanan Ilgazlar daha yüksektir. Bu iki dağ sırası arasında, yine engebeli bir bölge yer alır. Ancak burada vadi olukları, yer yer geniş ova düzlükleri, belli bir uzantı yönü olmayan dağlarla birbirine karışarak yöreye dalgalı, engebeli bir görünüm sağlar. İl merkezi Kastamonu da bu yörede bulunur.

İldeki başlıca akarsular; Kocaçay (Devrekâni Suyu), Gökırmak, Araç Çayı ve Devrez Çayı'dır. Kuzeydoğuda, Çatalzeytin'in biraz doğusundan, batıda Kurucaşile'ye dek uzanan Karadeniz kıyıları, bütün Karadeniz'in en düz, en yüksek ve hemen hemen sürekli yalıyarlarla kesilmiş bölümüdür. Kuzey rüzgârlarına tümüyle açık bulunan bu kıyılarda, özellikle Kerempe Burnu dolaylarında kış fırtınaları etkili olur ve deniz ulaşımını güçleştirir. Kıyıda, Karadeniz'in kendine özgü iklim koşulları görülür: Kışlar daha ılık, yazlar serin, yıllık yağış tutarları 1.000 mm. nin üstündedir. Ancak kıyıdan içe girildikçe, özellikle kuzey ve güneydeki dağ sıraları arasında kalan yörelerde bu iklim koşulları değişir ve yerini az çok karasal bir iklime bırakır. Örneğin Kastamonu'da en soğuk ay ortalaması -1,1°C'ye iner, yıllık yağışlar da, kıyıdaki değerlerin yarısına düşer.

Kastamonu ili, Türkiye'nin orman bakımından zengin yörelerinden biridir. Orman örtüsünün en yoğun, en sürekli olduğu yöre de İsfendiyar Dağları bölgesidir. Kastamonu, son 50 yıl içinde, nüfusu en az artan illerimiz arasında yer alır. Bu olayda, Kastamonu ilinin iç göçlere en büyük ölçüde katılan illerimizden biri olmasının rolü büyüktür. Bugün yalnız İstanbul'da, il merkezi Kastamonu'da yaşayan insan kadar Kastamonu doğumlu nüfus yaşamaktadır. Nüfusun gösterdiği başka bir özellikle de, kırsal nüfusun genel nüfusun büyük bölümünü toplamasıdır.

Kastamonu ili, Karadeniz'in doğu bölümünde yer alan illere göre endüstride daha ileri durumdadır. Küçük kentlerdeki bazı geleneksel el sanatları dışında (örneğin Tosya'da tela üretimi gibi), endüstri kuruluşlarının çoğu kamu kesiminde toplanır (pirinç yetişen yerlerdeki çeltik fabrikaları dışında; şeker fabrikası, süt mamulleri fabrikası, Cide Kereste ve Parke Fabrikası, Küre Bakırlı Pirit İşletmesi gibi).

Kastamonu İli'nin ekonomisi tarıma dayanır. İlde tarıma elverişli alanlar oldukça sınırlı olmakla birlikte, Devrez Çayı ve Gökırmak vadilerinde sulu tarım yapılır. En çok şeker pancarı, buğday, patates, mısır ve meyve yetiştirilir. Hayvancılık da ilin ekonomisinde önemli yer tutar. Sanayisi de tarıma dayanan Kastamonu'da Et ve Balık Kurumu Kastamonu Kombinası, Süt Endüstrisi Kurumu'nun Kastamonu Süt ve Mamulleri İşletmesi ve bir şeker fabrikası bulunur. İl merkezi, Karadeniz kıyısındaki iskelesi İnebolu'ya 90 km.lik bir yolla bağlıdır. İlin, Marmara Bölgesi, özellikle İstanbul ile olan ticarî bağlantısı daha çok karayolu ulaşımıyla sağlanır. Doğudan Gökırmak ve Devrez oluklarını izleyerek gelen başlıca karayolları, Kastamonu'dan ve başlıca ilçeleri Tosya, Araç, Taşköprü'den geçerek batıya uzanır ve il sınırı dışında, Safranbolu'da bir yandan Zonguldak'a iner, öte yandan da Karabük üzerinden Gerede'ye ulaşarak Ankara-İstanbul ana şosesine bağlanır. İl topraklarının orta yerinde bulunan Kastamonu kenti, Karaçomak ya da Kastamonu Deresi adı verilen bir akarsuyun iki yanında ve hemen yakınındaki tepelerin eteğinde kurulmuştur.
Son düzenleyen perlina; 22 Ağustos 2017 11:11
In science we trust.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Mayıs 2013       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Kastamonu


Kastamonu'nun bilinen tarihi,Hitit İmparatorluğu ile başlar,Hititlerden sonra sırası ile Frigya ve Lidya Krallıklarının egemen olduğu topraklar,M.Ö.6 y.y. da Perslerin eline geçmiştir.M.Ö.4.y.y.da Büyük İskender Anadolu ile birlikte Kastamonu topraklarını da Makedonya'ya katmıştır.İskender'den sonra yöreyi ele geçiren Pontus Krallığı M.Ö.1.y.y. da Romalılar tarafından ortadan kaldırılmıştır.Uzun yıllar Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalan Kastamonu M.S.395 yılında İmparatorluğun ikiye bölünmesi ile bütün Anadolu gibi Bizans İmparatorluğu.'na kalmıştır.

Fakat Kastamonu'nun en ilgi çekici bölümü sanırım rivayetleri.Kastamonu adı nereden geldi?Rivayete göre;Bizans tekfurunun güzel kızı Moni Türk Komutanına aşık olması ve bununla gerçekleşen hikayesi.Türk Komutanının da Moni'ya aşık olması ve "Kastım Moni" yani Moni'yi almak istiyorum demesi.Karşılıklı olan sevgileri ile Moni'nin kalenin anahtarını Türk Komutanına vermesi.Bunun üzerine,olayı öğrenen Bizans tekfuru "Kastım Moni"diye hiddetlenerek kızını kaleden aşağıya atmıştır.Kastamonu kelimesi "Kastım Moni"den çıkmış ve Kastamonu şeklini almıştır.Bugün Moni'nin aşağıya atıldığı yer "Kırk Kız Türbesi"olarak bilinmektedir.Kırk Kız denmesinin nedeni,"Tam Kırk Parçaya Ayrıldı"sözünü anlatmak istenmiş olmasıdır.Bunlar bir rivayet.Fakat , turistlerin olayı yaşamak istercesine kaleyi görmek istemelerinin sanıyorum bir nedeni.Kendilerini 'yazık olmuş'demekten alamamaları.Yaşanmışlıkların,rivayetlerin çeken tarafı.

Kalenin yaklaşık 120 metre yükseklikte oluşu;ulaşım yönünden kolay olması Kastamonu'yu panaromik açıdan izlenebilecek en iyi yer konumunda bulunmasını sağlar.Kele içerisinde sarnıçlar,zindan,kaçış tünelleri ile "Bayraklı Sultan" olarak anılan türbe bulunmaktadır."Bayraklı Sultan" neden? Yunus Mürebbi adlı nalbant çırağı fetih sırasında komutana "komutanım bayrağı ben dikmek istiyorum"demiş.Buna karşılık komutan izin vermemiş.Ve Yunus Mürebbi "Dün gece rüyamda Hz.Muhammedi gördüm.Yarın yanıma gel ama bayrakla gel"dediğini söylemiş.Komutanın gözleri dolmuş ve kabul etmiş.Kaleden dökülen kızgın yağlara ve oklara rağmen bayrağı kaleye dikmiş ve okla vurulup şehit olmuş.Öldüğü yere mezarı yapılmış.Halk arasında da "Bayraklı Sultan"olarak anılmış.

Kastamonu efsanevi şehir.Görmek ile bakmak arasındaki farklılığı bilene,yaşamayı bilene,tanımayı ve keşfetmeyi bilene....

Ve Kastamonu'nun rivayete eşilk eden diğer bir yapısı Kastamonu Saat Kulesi.Zamanın valisi Abdurrahman Paşa Kastamonu'ya büyük bir saatin alınması için masrafı belediyeden karşılanmak üzere İstanbul'a saraya sipariş vermiş.İdare meclisi ile Belediye meclisinin almış olduğu karar gereğince 26 Ağustos 1301 (1885)tarihinde,Sarayburnu'ndan sökülerek getirilip aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir.Bugün 116 yaşında olan saat kulesi ile ilgili rivayetler vardır.Rivayete göre;II.Abdülhamit zamanında saat İstanbul'da Sarayburnu'nda bulunurken yanlış gitmesi ve zamansız çalması sarayı kızdırmış,saray tarafından cezalandırılarak Kastamonu'ya sürgün edilmiştir.Diğer Rivayete göre;Dönem padişahının hareminde bulunan gözde bir cariyesinin Sarayburnu'ndaki bu saatin vurma sesi nedeni ile karnındaki çocuğunu düşürmesi sonucu,padişah tarafından saat kulesi Kastamonu'ya sürgün edilmiştir.

Kastamonu bunun yanısıra ilgi odağını doğal güzellikleri,yaz-kış turizmi,yeşillliği,eşsiz güzelliği,sahil şerdinde mavi ve yeşilin hakimiyeti ile ve zengin mutfak kültürü ile sağlamıştır.Yöresel yemekleri ;etliekmek,banduma,tirit ile özel çekme helvası,el sanatları dokuması,ahşap oymacılığı,sanatı ile turistlerin sevdiklerine götürebileceği zengin bir alternatif sunmaktadır.Arkadaşlarınız,sevdiklerinizle yiyip-içebileceğiniz hoş mekanlar ve konakları bulunmaktadır.Konaklar tarihi olmakla beraber misafirlerini de gerek restaurant,otel, gerek cafe tarzında ağırlamaktadır.Ve Ilgaz Milli Parkı unutmamak....tatil,kış turizminin canlılığı,balo,toplantı salonu,eğlencesi ile harika bir yer.Yazın ve benim de en çok sevdiğim mevsim,Abana ve İnebolu sahil şeridinde mavi ve yeşilin birleştiği o güzellik bile yeter.denizi,yeşili,doğası,tabiatı,efsanevi hikayeleri ile görülmeye değer
Son düzenleyen perlina; 22 Ağustos 2017 11:34
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
25 Temmuz 2017       Mesaj #8
perlina - avatarı
Ziyaretçi
TARİHÇESİ
Kastamonu’nun, arkeolojik bazı kazı ve yüzey araştırmaları sonucunda Paleolitik dönemden günümüze kadar kesintisiz bir kronolojiye sahip olduğu görülür. Anadolu arkeolojisi içerisinde bölge üzerine pek araştırma olmaması nedeniyle Kastamonu üzerine bilgiler de özellikle erken dönemler için çok yetersizdir. Kısıtlı sayıdaki yüzey araştırması ve kazı çalışmasına bakarak elde edilen veriler ise bölge arkeolojisinin Anadolu tarihi açısından yine de önemli olduğunu vurgular. Yapılan araştırmalar bölgenin Paleolitik dönemle birlikte neolitik, kalkolitik ve erken tunç dönemlerine kadar kesintisiz bir yerleşime sahne olduğunu gösterir. Son yıllarda Cide ve Şenpazar ilçelerinde yapılan arkeolojik yüzey araştırmalarında bölgenin Epipaleolitik Dönemde de yerleşim gördüğü ele geçen bulgularla belirlenmiştir.

Bölgemize dair tarihsel bulgular Orta Tunç Döneminde daha da aydınlanmaya başlar. MÖ. II. Bin Anadolu tarihi coğrafyasına bakıldığında Kastamonu ve çevresinde Pala ve Tummana adı verilen kavimlerin yerleşik olduğu görülür. Bu topluluklardan Pala Kültürünün kullandığı dile Palaca adı verilirken, çivi yazısı formatındaki yazılarını içeren çok az sayıda kil tablete de Hitit kazılarında rastlanmıştır. Büyük ihtimalle Transkafkasya kökenli olan bu kavimler yakın akrabaları olan Hititler ve Luwiler ile aynı çağlarda Anadolu’ya gelmiş ve bu bölgeye yerleştikleri düşünülmektedir.

MÖ II. Binin sonlarında bölgedeki kültürel yapı Kastamonu’nun Devrekâni ilçesi sınırlarındaki Kınık kazıları ile ortaya konmuştur. Bu kazılardan elde edilen gümüş sanat eserleri klasik Hitit sanatının özelliklerini yansıtırken, kazılarda bulunan diğer arkeolojik buluntular da bölgenin Erken Tunç (MÖ. 3000) döneminden itibaren iskân edildiğini gösterir.

Kınık kazıları, Hitit kültürünün somut kanıtlarını Kastamonu’da ortaya koyarken bir yandan da bu kazılarda bulunan özel bir metal kap sayesinde de önemini ortaya koydu. Taprammi Çanağı adı verilen üzerinde kabartma şeklinde av sahneleri bulunan kap, ismini üzerindeki Hitit hiyeroglifleri ile yazılmış “Taprammi” kelimesinden alır. Bu kelime bir isim olmakla beraber, bu ismin Hitit’in başkenti Hattuşa’da çok önemli bir tüccara ait olduğu da vakit geçmeden belirlendi.

MÖ. 1200’lü yılların sonlarına doğru Hitit Devleti yıkılırken Anadolu, özellikle Balkanlar’dan gelen Trak Kavimlerinin tarafından istila edilmişti. Bu Trak kabilelerinden olan ve özellikle Eskişehir Afyon dolaylarında hâkimiyeti bilinen Frigler Kastamonu bölgesinde de siyasal bir güç olmayı başarmışlardı. M.Ö. 7. Yy’da Kimmer istilasına maruz kalan bölge, daha sonra Lydia kralı Alyettes’in Kimmer tehlikesini ortadan kaldırması ile kral Kroissos döneminde ( MÖ. 561-546 ), Lydia egemenliğine girmiştir. MÖ. 546 yılından itibaren ise bölgede Pers hâkimiyeti başlar.

M.Ö. I. Bin olarak anılan çağla birlikte Kastamonu Bölgesi Paphlagonia olarak adlandırılır. Bu bölgenin halkı açık olmamakla birlikte batıdan yani Balkanlar’dan gelmiş bir Thrak boyunun uzantısı olduğu düşünülebilir. Antik tarihçilerden Ksenphon, Paphlagonia bölgesinde“Kotys” adlı bir liderden söz eder ki, bu isime Thrakialılar arasında sık rastlanır. Ancak, Thrak göçlerinden etkilense bile bölge, halkının önemli bir bölümünün bu bölgede MÖ. II. Binyılda yaşadığı bilinen Palaların devamının olması daha da mümkün görünmektedir.
Yazılı kaynaklarda Paphlagonia Bölgesinden ilk bahsedilen yer ünlü ozan Homeros’un Troya Savaşını anlattığı İlyada adlı eseridir. Homeros bu eserinde Paphlagonialıları Pylamenes ve oğlu Harpalion önderliğinde Akhalara karşı Troyalıların saflarında savaşan onurlu bir halk olarak gösterir.

Anadolu’da başlayan Pers hâkimiyeti ile Papahlagonia Phrygia satraplığına bağlanmıştır. Aynı yıllarda yani M.Ö. 6. yy’da bölgenin kıyı kesimleri Ionia Bölgesi şehri olan Miletos tarafından kolonize edilmeye başlamıştır. M.Ö. 333 yılına gelindiğinde Büyük İskender yönetimi altına giren bölgede M.Ö. 298 yılında Ktistes Mitridates tarafından Pontus Devleti kurulmuştur.

Bölge MÖ 1. yy’da Romalı General Gnaeus Pompeus Magnus tarafından Roma İmparatorluğuna dâhil edilmiş ve uzun yıllar boyunca Roma hâkimiyetinde kalmıştır. Bölgede daha sonra Bizans hâkimiyeti MS 1211 yılına kadar devam etmiş, bu tarihten sonra da bölgede Türk-İslam egemenliği altına girmiştir.

Antik dönemin başlarında “Paphlagonia” olarak adlandırılan Kastamonu ve bölgesinde M.Ö. 65-64 yıllarından itibaren Roma hâkimiyeti yaşanmaya başlar. Roma bölgenin kültür dokusuna nüfuz edemese de kendini bölgenin metropolisi yani başkentliğini de yapan Taşköprü’deki antik Pompeiopolis kentinde gösterir.

Bu antik kent M.Ö. 64 yılında kurulmakla birlikte en güçlü zamanını Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un damadı olan Klaudius Severus’un valilik yaptığı dönemde (M.S II. yy) yaşamaya başlar. Bu yöneticiyle birlikte Pompeiopolis başkent konumuna yükselir. Kent, Paphlagonia Bölgesinde “Metropolis Sebaste” yani Paphlagonia’nın ana ve kutsal şehri konumunda anılmaya başlar.

M.S. 150–300 yılları arasında başkentliği devam eden kentin M.S. 325’ler itibariyle piskoposluk olarak temsil etmesi bölgede Hıristiyanlığın yayılmaya başladığını göstermektedir. M.S 536–553 yıllarında başpiskoposluğa yükselen kent M.S 13. yy’a kadar piskoposluk listelerinde var olmaya devam etti.

Pompeiopolis antik kentinde 2006 yılında bu yana Kastamonu Üniversitesi’nden Prof. Dr. Latife Summerer başkanlığındaki uluslararası bir ekip tarafından arkeolojik kazı çalışmaları sürdürülmektedir. Antik kentin ana yapısının belirlenmesine yönelik yapılan kazı çalışmaları kentin fiziksel yapısını ortaya çıkarmaya başladı.

Kastamonu ismine ilişkin bilimsel bir etimolojik çalışma yapılmamıştır. Kentin ismine dair birkaç farklı görüş olsa da günümüzde Bizans Döneminde bölgede hüküm süren Komnen Sülalesine atfen bulunan isimlendirme akla yakın gelmektedir. Bu isimlendirme kökeni ise Komnenlerin Kalesi anlamına gelen Kastra-Komnen olmasına karşın aynı sülale dönemi yazılı kayıtlarında Kastamonu, Castamon olarak görülür.

M.S. 11–12 yüzyılda Bizans İmparatorluk ailelerinden Komnenoiler’e ait tahkimatlı bir yerleşim olarak karşımıza çıkan kent, 1084 yılı ile itibariyle Emir Kara Tigin Bey komutasındaki Türklerin eline geçer. Bu tarih ile Türklerle tanışan Kastamonu, 1211 yılına kadar Bizans ve Türklerin arasında sürekli el değiştirir.

1084 yılında Türklerle tanışan Kastamonu, Bizans ve Türkler arasında uzun yıllar boyunca el değiştirdi.1180 tarihi sonrasında bölgeye sıklaşan Türk akınları vardır. Bu akınlar sonrasına Kastamonu, 1211–1212 tarihlerinde Anadolu Selçuklu Devletine bağlı Emir Hüsameddin Çoban Bey tarafından kati suretle Türklerin eline geçmiştir.

Hüsameddin Çoban Bey, I. Keykavus döneminde (1211–1219) Melik ülumera (Beylerbeyi) unvanı taşıyordu. Çoban Bey, I. Alaeddin Keykubad’ın tahta çıkışında (1219) Konya’ya giderek bağlılığını bildirmesi sonucu I. Alaeddin Keykubad da onun beylik belgesini yenilemişti. Yöredeki geniş Türkmen kitleleriyle birlikte Çoban Bey, bir uç beyi olarak, Bizanslarla sürekli savaştı ve 1223’te Kırım’a yapılan sefere de katıldı. Bu tarihten sonra kaynaklarda adına rastlanmayan Çoban Beyin öldüğü yer ve zaman bilinmemektedir. Yerine geçen oğlu Hüsameddin Alp Yürek’in de yaşamı ve beylik süresi üstüne bir şey bilinmiyor. Onun dönemi üstüne bilgilerimizin yokluğu, 1243 ten sonra Anadolu Selçukluları’nın Moğol egemenliğine girmesiyle de ilgilidir. Nitekim 1258 tarihli bir belgeden yöre gelirinin Vezir Tuğrayi’ye verildiği anlaşılmaktadır.

1211-1212 tarihi ile birlikte Kayı Boyundan olan Emir Hüsameddin Çoban Bey tarafından bölge tamamen Türk hâkimiyetine geçirilir ve böylece Kastamonu’da Çobanoğulları Beyliği kurulur. Yaklaşık olarak 1295’li yıllara kadar hüküm süren bu beylikten sonra, Eflâni tımarına bağlı Şemseddin Yaman Candar tarafından yine Kastamonu merkezli Candaroğulları Beyliği kurulur. Bu dönemde kent bir ilim ve sanat merkezi haline gelerek, dönem Türk-İslam dünyası içerisinde saygın bir konuma yükselir.

Eflâni tımarına bağlı Şemseddin Yaman Candar tarafından kurulan beylik, Kastamonu’yu sınırlarına 1309 yılında I. Süleyman Paşa döneminde katar. Daha sonra merkezini Kastamonu’ya taşıyan beylik, dönem Türk İslam dünyası içerisinde bir ilim ve sanat merkezi olarak bilinir. II. Süleyman Paşa (1385–1392) döneminde Osmanlı Devleti ile yakın ilişkilerde bulunan beylik, I. Kosova Savaşında Osmanlı’ya yardım etmesine karşın belli bir süre sonra I. Murad Döneminde kendi topraklarında Osmanlı istilasına uğrar. Halkın Süleyman Paşa tarafına isyan etmesi ile tekrar beyliğe katılan Kastamonu, 1461 tarihinde Fatih Sultan Mehmed tarafından Osmanlı Devleti sınırlarına katılarak önemli bir sancak haline getirilmiştir.

Candaroğulları Beyliği, son beyi İsmail Bey zamanında en güçlü dönemini yaşamıştır. Bu dönemde İstanbul’un fethinde Fatih Sultan Mehmed’e destek veren beylik, dönemin kültür hayatında Niksarlı Muhyiddin gibi öne çıkan isimleri de Kastamonu,’da uzun yıllar misafir etmiştir. İsmail Bey aynı zamanda bugün bile önemini koruyan Hulviyyat adlı fıkıh kitabını da kaleme almıştır.

Osmanlı imparatorluğu döneminde, idari taksimat bakımından, geçmişten gelen bir yönetim merkezi olma özelliğini sürdüren Kastamonu Sancağı, doğuda Samsun, batıda İzmit, güneyde Kalecik ve kuzeydeki doğal sınırı olan Karadeniz sahili ile imparatorluğun geniş bir eyaleti olarak, cumhuriyete kadar bir idari merkez konumunu sürdürmüştür. Osmanlı İmparatorluğu Döneminden Fatih Sultan Mehmed Han’ın kardeşi Cem Sultan yaklaşık 4 yıl kadar Kastamonu Valiliği görevinden bulunur. Bir kültür merkezi olma özelliğini bu dönemde de sürdüren Kastamonu’da; Osmanlı Bilim Dünyasının yön verici ailelerinden olan Taşköprüzadeler gibi çok önemli bir bilim ailesinin de çıktığı yerdir.

Cumhuriyetin ilanı ile birlikte yapılan yeni değişikliklerle Kastamonu 12 ilçesiyle birlikte, bir il olma özelliğini korumuştur.

Milli Mücadele Yıllarında Kastamonu

Kastamonu, Türk İstiklâl Savaşı sırasında en çok şehit veren illerden biri olmanın yanı sıra, ordunun silâh, cephane ihtiyacının nakledildiği İstanbul-İnebolu-Ankara güzergâhının güvenliğini de sağlamıştır. Çanakkale Savaşları ile birlikte Milli Mücadele’de de çok önemli rol oynayan Kastamonu, bu savaşın kazanılmasında önemli bir etken olan İnebolu-Ankara lojistik hattında, İnebolu mavnacılarından başlayarak, kağnı kollarını çeken Şerife Bacılar, Halime Çavuşlar, Necibe Nineler ve 10 Aralık 1919 tarihinde Anadolu’nun ilk kadınlar mitingini yapan kadınlarına kadar anıtsallaşan isimlere ve efsaneleşen olaylara da imza atmıştır. Kastamonu, İstiklâl Savaşında işgal altında kalmadı ancak işgal edilen vatan topraklarındaki yurttaşlarımızın acılarını paylaştı. Daima Millî Mücadele'nin destekçisi oldu. Ordunun lojistik ihtiyaçlarını karşıladı.

Diğer yandan, Ankara (2045) ve Konya (2316) ile birlikte en çok şehit ve gazi veren ilimiz olma şerefine de kavuştu. Kastamonulu 1988 şehidin anısını yaşatmak amacıyla 1983 yılında bir şehitler anıtı yaptırıldı. Türkiye’de bir ilk ve tek olarak T.B.M.M. tarafından 9 Nisan 1924 tarihinde İnebolu ilçemiz Mavnacılar Loncasına verilmiş olan Beyaz Şeritli İstiklal Madalyası ve Vesikası’da Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ilimize vermiş olduğu yüksek onurlardan bir diğeridir.
kastamonu.gov.tr
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 22 Ağustos 2017 13:11
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
22 Ağustos 2017       Mesaj #9
perlina - avatarı
Ziyaretçi

KASTAMONU

ili Karadeniz Bölgesi'nin Batı Karadeniz bölümünde yer alır. Kuzeyde Karadeniz kıyısından güneyde İç Anadolu Bölgesi'yle doğal sınır oluşturan dağlık alanın kuzey yamaçlarına kadar uzanır. Çok eski bir yerleşim alanı olduğu saptanan il toprakları oldukça engebelidir. Bu engebeli alanda yer alan ve fazla yüksek olmamasına karşın kolay geçit vermeyen dağlarla yörenin tarihsel geçmişi arasında destanlara bile konu olan bir ilişki vardır.

Küre (İsfendiyar) Dağları'nın adı geçince eskiden Kastamonu ve Sinop yörelerine egemen olmuş Candaroğlu İsfendiyar Bey, Köroğlu Dağları denince de çeşitli söylencelere konu olmuş, türküleri hâlâ söylenen Köroğlu Ruşen anımsanır (bak. KÖROĞLU). Kastamonu ilinin kuzeyinde Karadeniz, doğusunda Sinop, güneydoğusunda Çorum, güneyinde Çankırı ve batısında Zonguldak illeri yer alır.

Doğal Yapı
Akarsu vadileriyle parçalanan Kastamonu ili toprakları çok yüksek olmayan dağ sıralarıyla engebelidir. Karadeniz kıyısına paralel uzanan ve Kuzey Anadolu Dağları (bak. KUZEY ANADOLU DAĞLARI) genel adıyla tanınan bu dağ sıraları, kıyı kesimiyle iç kesimler arasındaki ulaşımı güçleştirir. Bölgenin bu kesiminde üç sıra halinde uzanan bu dağlardan kuzeydeki Küre (İsfendiyar), ortadaki İlgaz, en güneydeki de Köroğlu dağları adıyla anılır. Küre Dağları Bozkurt ilçesinin güneyinde yer alan Yaralıgöz Dağı'nda 2.019 metreye, İlgaz Dağı Tosya'nın kuzeybatısında 2.587 metreye, Köroğlu Dağları da Tosya'nın güneyinde, doruğu il sınırları dışında kalan Geçmiş Dağı' nın bir tepesinde 2.044 metreye ulaşır.

Kıyının hemen ardında duvar biçiminde dağ sıraları yükselen il topraklarında geniş alanlar kaplayan ovalara rastlanmaz. Kıyıda ve vadi tabanlarının genişlediği kesimlerde bitkisel üretim açısından önem taşıyan küçük düzlükler vardır.
Ad:  inebolu.jpg
Gösterim: 1709
Boyut:  156.6 KB
Kastamonu ili topraklarından çıkan suların tümü Karadeniz'e dökülür. Bu suların birleşmesiyle oluşan akarsulardan bazıları doğrudan, bazıları ise kol olarak katıldığı başka bir akarsu aracılığıyla Karadeniz'e ulaşır. Doğrudan denize dökülen akarsuların başlıcası Devrekani Çayı'dır. Kastamonu ilinin orta ve doğu kesiminin sularını toplayan Gökırmak ile güney kesiminin sularını toplayan Devrez Çayı genellikle güneybatı-kuzeydoğu doğrultusunda akıp il sınırları dışında Kızılırmak'a katılır. İlin güney ve batı kesiminden kaynaklanan suları toplayan Araç Çayı, Zonguldak ili sınırları içinde Filyos Çayı'na katılır. Güneybatıda Çankırı iliyle doğal sınır oluşturan Filyos Çayı'na bu yörede Soğanlı Çayı denir. Ters yönlere akan Gökırmak ve Araç Çayı Küre Dağları ile İlgaz Dağı'nı, Devrez Çayı ise İlgaz Dağı ile Köroğlu Dağlan'nın doğu kesimini birbirinden ayırır. Bir çöküntü alanı olan Devrez Çayı vadisi, çevresinde ülkemizin en hareketli deprem bölgesinden bazılarının bulunduğu Kuzey Anadolu kırık kuşağının üstünde yer alır.

Doğal göle rastlanmayan ilde bazı yapay göller vardır. Bunların başlıcası, Gökırmak'ın kollarından Karaçomak Deresi üzerinde sulama, taşkın önleme, içme ve kullanma suyu elde etme amacıyla il merkezinin güneyinde kurulan Karaçomak Barajı'nın ardında suların birikmesiyle oluşan yapay göldür.
Kastamonu ilinin Karadeniz kıyısında birçok doğal kumsal vardır. Bunların başlıcaları Abana, İnebolu ve Cide kıyılarındaki plajlardır. Oldukça düz olan bu kıyıdaki başlıca çıkıntı, İnebolu ve Cide arasında Karadeniz'e doğru uzanan Kerempe Burnu'dur.

İlin konumu ve doğal yapısı, iklimi ve bitki örtüsünün yayılışını büyük ölçüde belirler. Yağışın mevsimlere dengeli biçimde dağıldığı daha ılıman olan kıyıdan, güneydeki iç kesimlere doğru gidildikçe yağış azalır. Mevsimler arasındaki ve günlük sıcaklık farkları artar. Yağışlar, iç kesimin alçak ve kuytu yörelerine oranla bu kesimin Karadeniz'e bakan dağlık alanlarında daha çoktur. Kıyılar ile denize bakan kesimleri nemli ve ılıman Karadeniz ikliminin etkisinde olan Kastamonu ilinin iç kesimlerinde, bu yumuşak iklimden İç Anadolu Bölgesi'ni etkileyen kara iklimine geçiş özellikleri görülür.

İlin doğal bitki örtüsü de kıyı ile iç kesimlerde farklılıklar gösterir. Kıyı kesimindeki dağların alçak kesimlerinde daha çok meşe, gürgen ve kayınlardan oluşan ormanlar yükseklere çıkıldıkça yerini seyrekleşen çam ormanlarına bırakır. İç kesimlerdeki dağların yüksek kesimleri sık köknar, kara çam ve sarı çam ormanlarıyla kaplıdır. Dağ sıralarının arasında yer alan alçak alanlardaki ormanlar yok edildiğinden, bu kesimlerin doğal bitki örtüsü yer yer yarı çölü andıran bozkır (step) görünümündedir.

Tarih
Yapılan kazılarda Kastamonu yöresinde günümüzden 100 bin yıl öncesinde kullanıldığı anlaşılan araçlara rastlanmıştır. Eski bir yerleşim alanı olduğu bilinen Kastamonu yöresi, İÖ 18. yüzyılda Kaşkalar'ın yurduydu. Savaşçı bir halk olan Kaşkalar, uzun bir süre Hititler için önemli bir tehlike oluşturdu. Sık sık Hititler'e saldıran Kaşkalar, İÖ 13. yüzyılda kendilerini sindirmek isteyen Hitit Kralı IV. Tuthalya'ya boyun eğmeyerek onunla savaştı. Daha sonra Frigler'in eline geçen yöre, İÖ 7. yüzyılda önce Kimmerler'in ardından Lidyalılar'ın egemenliğine girdi. 6. yüzyılda Pers topraklarına katıldı.

İÖ 3. yüzyılda Anadolu'da Pers egemenliğinin zayıflaması üzerine İlgaz Dağı yaylalarında Pontos Krallığı kuruldu. Önce Karadeniz Bölgesi'ndeki yöreleri, daha sonra da Anadolu'nun bazı kesimlerini egemenliği altına alan Pontos Krallığı, İÖ 1. yüzyılda Romalılar tarafından yıkıldı.

Romalılar'ın bu yörede kurduğu eyaletin merkezi Paflagonya'daki Pompeiopolis'ti (bugün Taşköprü). 11. yüzyıl sonlarında Selçukluların, Danişmendliler'in daha sonra da Haçlı Seferleri sırasında Bizanslılar'ın yönetimine giren bu yörede, 13. yüzyılda Çobanoğulları Beyliği kuruldu. 14. yüzyıl başlarında Candaroğulları, Çobanoğulları Beyliği'ne son vererek tüm yöreyi ele geçirdiler ve kendi adlarıyla anılan beyliği kurdular. 1392'de Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı Devleti' ne katılan bu topraklar Ankara Savaşı'ndan sonra Timur tarafından yeniden Candaroğulları' na verildi. Kastamonu yöresi 1461'de Fatih Sultan Mehmed tarafından kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı. Celali Ayaklanmalarımdan etkilenen yöre, 19. yüzyılın ortalarından sonra Kastamonu vilayetinin sınırları içindeydi.

Kurtuluş Savaşı tarihinde yöre halkının katkı ve çabalarının özel bir yeri vardır. İzmir'in ve daha sonra da İstanbul'un işgal edilmesi üzerine Kastamonu, İnebolu ve yöredeki bazı yerleşmelerde protesto mitingleri düzenlendi. Rumlar'ın Pontos Devleti'ni kurma çalışmalarına karşı İnebolu'daki gençler örgütlendi ve Kastamonu'da da Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile Müdafaa-i Hukuk Hanımlar Cemiyeti kuruldu. Bu sırada Kurtuluş Savaşı'na katılmak için Ankara'ya gitmek isteyenlerin bir bölümü teknelerle İnebolu iskelesine geliyordu. İstanbul ve SSCB'den gelen savaş gereçlerinin Anadolu'ya giriş kapısı da İnebolu iskelesiydi. Bunu fark eden Yunanlılar Karadeniz'deki donanmalarıyla iskeleyi denetlemeye başladı. Bundan sonuç alamayan Yunan savaş gemileri 9 Haziran 1921'de İnebolu'yu bombaladı. Ama Yunanlılar Kurtuluş Savaşı'nın gereksinimi olan insan ve cephanenin Anadolu'ya giriş yeri olan bu iskeledeki etkinliği önleyemediler.

Ekonomi
Önemli bir bölümü kırsal kesimde yaşayan il halkı geçimini daha çok tarım, tarıma dayalı sanayi, ticaret ve ormancılıktan sağlar. Yetiştirilen başlıca ürünler şekerpancarı, buğday.arpa, patates, mısır, çavdar, kendir, elma, domates, kestane, erik, kiraz, ceviz, dut, üzüm, lahana, karpuz ve kavundur. Dar kıyı şeridindeki düzlüklerle alçak dağ eteklerinde de az miktarda fındık, zeytin ve mandalina üretilir.

Kastamonu ilinin iç kesimleri hayvancılık yapmaya oldukça elverişlidir. İlde en çok koyun kıl keçisi, sığır ve manda yetiştirilir. Kıyı halkının bir bölümü de balıkçılıkla uğraşır.Orman varlığı açısından zengin bir il olan Kastamonu'da, orman içi köylerinde yaşayan halkın bir bölümü mevsimlik işçi olarak bu ormanlarda çalışır.

İl sanayisi tarıma dayanır. Başlıca sanayileri şeker, un, dokuma, kâğıt ve yem fabrikalarıdır. Bunun yanı sıra hayvansal ürünlerin değerlendirildiği et kombinası ile bir süt ürünleri işletmesi de vardır. Ayrıca başta Cide olmak üzere ilin çeşitli yörelerinde orman ürünlerini işleyen birçok fabrika kurulmuştur. Kastamonu ilinin kıyı kesiminde bazı tekne yapım yerleri vardır.

Kastamonu, yeraltı kaynakları bakımından oldukça zengin bir ildir. Bu topraklarda taşkömürü, linyit, cıva, bakirli pirit ve manganez yatakları vardır. Küre'den çıkarılan bakirli pirit, burada kurulan tesislerde değerlendirilir.

Doğal değerler açısından da zengin olan Kastamonu ilinde birçok koruma alanı ayrılmıştır. Bunların başlıcası 1976'da İlgaz Dağı' nın 1.088 hektarlık bir bölümünde kurulan İlgaz Dağı Milli Parkı'dır. Bu parkın bir köşesinde bir alabalık üretme istasyonu kurulmuştur. Ayrıca bazı koruma alanlarında da geyik ve karacaları üretme çalışması yapılır. İlde birçok orman içi dinlenme yeri de vardır.

Toplum ve Kültür

Tarihi boyunca Pers, Yunan, Roma kültürlerinden etkilenen Kastamonu ve çevresi günü-müzdeki yapısını, yöreye Türkler egemen olduktan sonra kazanmıştır. Anadolu Selçuklu Devleti'nin uç bölgesini oluşturan Kastamonu'da göçebe Türkmenler çoğunluktaydı. Moğol istilası uçlardaki bu Türkmen kümelenmesini daha da artırdı.

Kastamonu ilinin başlıca el sanatları dokumacılık, yazmacılık, urgancılık ve dericiliktir. Günümüzde özgünlüğünü yitiren ünlü Kastamonu yazmaları daha çok kuş, horoz, geyik ve at motiflidir. İldeki başlıca eğitim ve kültür kurumları Ankara Üniversitesi'ne bağlı Kastamonu Meslek Yüksekokulu ile Kastamonu Eğitim Yüksekokulu'dur.

Türkiye'nin çağdaşlaşma sürecinde Kastamonu'nun ayrı bir yeri vardır. Cumhuriyetin ilanından sonra ülkenin çeşitli yörelerine yaptığı gezilerden birinde Kastamonu ve İnebolu' ya gelen Mustafa Kemal 24 Ağustos 1925'te Kastamonu halkının karşısına Panama şapkasıyla çıktı. Böylece kıyafetteki çağdaşlaşmanın ilk adımı Kastamonu'da atılmış oldu.

1950'de ziyarete açılan Kastamonu Müzesi' nin bir bölümü Mustafa Kemal'in 1925'te Kastamonu'ya gelişiyle ilgili anılan belgeleyen fotoğraflara ayrılmıştır. Müzenin öteki bölümlerinde ise Kastamonu ile çevre illerde yapılan kazı ve araştırmalarda ele geçirilen arkeolojik buluntular sergilenmektedir.

İl Merkezi: Kastamonu
Kentin adının, Bizans hanedanlarından Komnenoslar tarafından burada yaptırılan bir kaleden geldiği ileri sürülmektedir. Latince Komnenos Kalesi anlamında Kastra Komneni olarak adlandırılan yerleşme, Bizans dönemi sonlarında Kastamonia ve Kastamon, Candaroğulları döneminde de Kastamoniya adıyla anılmış, bu ad daha sonra Kastamonu'ya dönüşmüştür.

Kastamonu kenti beylikler döneminde geli-şerek önemli bir kültür merkezi oldu. Önce Çobanoğulları'nın ardından Candaroğulları'nın merkezi olan kentte camiler, medreseler, şifahaneler, hamamlar yaptırıldı. O dönemlerden kalan Atabey Camisi, Yılanlı Şifa-hane olarak da anılan Pervaneoğlu Ali Şifahanesi ve İsmail Bey Külliyesi anılmaya değer yapıtlardan üçüdür. Kastamonu kenti Osmanlılar döneminde de kültür merkezi olma özelliğini korumuştur. Bu kentte sancak beyliği yapan Cem Sultan çarşıya bir bedesten yaptırmış, daha sonra Mimar Sinan'ın yaptığı Ferhad Paşa Camisi, Sinan Bey Camisi ve Yakup Ağa Külliyesi Kastamonu'nun anıtsal yapılar dizisine katılmıştır.

İlin orta kesiminde yer alan kentin tarihsel çekirdeği ünlü Kastamonu Kalesi'nin sur içi ile yamaçlarındadır. Bu eski yerleşme alanı. Karaçomak Deresi'nin batı kesimindedir. 14. yüzyılda sur dışına taşmaya başlayan yerleşme, Osmanlı döneminin ilk evresinde ordunun bazı gereksinmelerini karşılamak amacıyla yapılan üretim etkinlikleri nedeniyle canlanarak büyüdü ve derenin doğu kesimine doğru gelişti. Daha sonra kale yamacındaki konutları terk edenler kentin düzlükteki yeni yerleşme alanlarına taşındı. Giderek güneye ve kuzeye doğru gelişen kentin genellikle batı yakasında ticarethaneler, doğu yakasında da yönetsel ve resmi yapılar yer alır. Eski kentte yer alan ve yörenin tipik mimari özelliklerini taşıyan bahçe içindeki eski evlerin korumaya alınması düşünülmektedir.
Kastamonu kenti ilin başlıca ticaret, hizmet, sanayi ve yönetsel merkezidir. İnebolu' yu Ankara'ya, Sinop'u da Karabük'e bağlayan karayolları kentte kesişir.

Kaynak: Temel Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 20 Eylül 2017 12:37
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
22 Ağustos 2017       Mesaj #10
perlina - avatarı
Ziyaretçi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

25 Aralık 2012 / _Yağmur_ Türkiye Coğrafyası