Arama

Erzurum

Güncelleme: 26 Ağustos 2022 Gösterim: 43.323 Cevap: 18
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Eylül 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ERZURUM ADI
Erzurum'un bilinen ilk adı Doğu Roma (Bizans) İmparatoru II.Theodosios' a (408-450) izafe edilen Theodosiopolis' ti, şimdiki Erzurum' un yerinde kurulmuştu. IV. asır sonuna doğru Roma imparatorluğu sınırları içine alınmış ve 415 tarihinde Theodosios' un emriyle Şark Orduları Kumandanı Anatolius tarafından kurulmuştur. Urfalı Mateos' a göre bu şehir Garin mıntıkasında Fırat'ın kaynağına yakın bir yerde bulunuyordu. Belazurî. bölgeye hakim olan Ermenyakos' un ölümü üzerine yerine geçen Kali adlı karısı tarafından kurulduğu için Araplarda Kalikala (Kali' nin ihsanı) adını vermişlerdir. Belazuri Kalîkala' yı dördüncü Ermeniyye şehirleri arasında sayar ve Ermeniyye şehirlerinden biri olarak kabul eder. X. asır İslam coğrafyacıları Kalikala şehri hakkında bize malumat vererek, doğuda ev eşyasının en önemlisi sayılan Kali (halı)nın burada yapıldığım ve adını bu şehirden almış olduğunu kaydetmektedirler. Hudud alalam' ın yazarı bu şehrin müstahkem bir kalesi bulunduğunu ve her taraftan gelen gazilerin burayı nöbet tutarak koruduklarım Ve şehirde tüccarların çok olduğunu bildirmektedir. Bugünkü Erzurum adı ise, Erzen' in Selçuklular tarafından fethedilmesi üzerine ahalisinin Theodosiopolis' e (Kalikala=Karin) göç etmelerine müteakip bu şehre Erzen ve Türk hâkimiyetinin ilk safhalarında bu adın sonuna, Meyyafarikin (Silvan) ile Siirt arasındaki Erzen' den ayırmak ve Anadolu'ya ait olduğunu belirtmek üzere Rum kelimesi ilave edilerek, Erzen al-Rum denilmesinden kaynaklanmıştır. Selçuklular tarafından Erzurum'da basılmış paraların üzerinde şehrin adı Arzan al-Rum şeklinde yazılmıştır.
Sponsorlu Bağlantılar

Tarih Öncesi Çağlar
Erzurum ve çevresi özellikle son Kalkolitik ve Eski Tunç çağından itibaren yoğun iskana ve siyasi olaylara tanık olmuştur. Bunun sebebi en eski çağlardan beri önemli ticari ve askeri yolların kavşak noktasında yer almaşı, zengin akarsu ağım bünyesinde bulundurması ve doğal savunma zeminine sahip olmasıdır. Çevredeki sert iklim şartlarına rağmen.dağ silsileleri ve akarsu boylarındaki verimli ovalar tarıma ve bilhassa hayvancılığa uygun bir ortam oluşturmuştur. Karaz, Pulur ve Güzelova kazılarının tanıklığında, yaklaşık altı bin yıldan beri çevredeki yaşama biçiminin devam ettiği söylenebilir. Bölgede M.Ö. IV. binden itibaren çok kuvvetli bir kültür birliğinin olduğu da ortaya çıkmıştır.

MUSTAFA KEMAL PAŞA ERZURUM'DA
İstanbul Hükümeti, İtilaf Devletleri'nin baskıları sonucu, Anadolu'da asayişi sağlamak amacıyla ordu müfettişlikleri teşkil etli. Bu tasarı gereğince. Doğu Anadolu' da ki 9. Ordu Müfettişliğine Mustafa Kemal Paşa tayin edildi. Mustafa Kemal Paşa' ya verilen talimata göre, Trabzon, Erzurum, Sivas, Van Vilayetleriyle Erzincan ve Canik müstakil livalarına gereken emirleri verebileceklerdir. Mustafa Kemal Paşa' ya verilen bu geniş talimattan da anlaşılacağı üzere, O' nun görevi yalnızca Samsun ve havalisindeki asayişsizliğe son vermenin ötesinde idi. Anadolu' ya ayak basar basmaz yapmaya başladığı işlerde bunu ortaya koymaktadır.

Mustafa Kemal Paşa 3 Temmuz 1919'da Erzurum'a geldi, ilk karşılama merasimi Erzurum'un batısında on yedi kilometre uzaklıktaki Ilıca' da yapıldı.

Mustafa Kemal Paşa Erzurum'a gelişinin ertesi günü 4 Temmuz'da Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ni ziyaret etti.

Mustafa Kemal Paşa, 5 Temmuz 1919'da yakın arkadaşları ile bir toplantı yaptı. Toplantı-ya Karabekir Paşa, Rauf Bey, Eski Vali Münir, Süreyya, Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanı Kazım, Kurmay Binbaşı Hüsrev, Binbaşı Refik, M.Müfit Beyler katılmışlardı. Toplantıda bulunanlar, Mustafa Kemal Paşa' ya sonuna kadar yardım edeceklerine, onu lider olarak kabul ettiklerine dair söz verdiler.

Ermeni Meselesi

1.Dünya Savaşında Erzurum, istilacı Çarlık Rus Ordusunun ilk hedefi üzerindeydi. Osmanlı Ordularının hezimeti üzerine, önlerinde ciddi bir engel görmeyen Rus Ordusu, General Yudeniç'in komutasında Erzurum'a doğru ilerledi. Erzurum 16 Şubat 1916 da Ruslar tarafından işgal edildi. 1917 yılında Rusya'da Çarlık rejimi yıkılmış, Bolşevikler ülkede duruma el koymuşlardır. Rusya'da bu yönetim değişikliği üzerine Ruslar, işgal ettikleri Doğu Anadolu Bölgesini boşaltarak ülkelerine dönmeye başlamışlardır. Ancak Doğu Anadolu'da Ermenistan hayaliyle yaşayan Ermeniler süratle silahlanarak, Erzurum ve çevresinde soykırıma giriştiler. Erzurum Rus II. Topçu Kale Komutanı olan Twerdo Khlebov, Ermenilerin bu kanlı hareketlerine sadece seyirci kaldı.
Erzurum ve çevresinde Türklere uygulanan soykırımı Taşnak Generali Antranik yönetmiştir. 2 Mart 1918 tarihinde Erzurum Merkez Kumandanlığına tayin olunan General Antranik Alaca, Tepeköy. Ilıca, Yeşil yayla katliamlarında aktif rol oynamış, binlerce insanın hayatına acımasızca son verdirmiştir. Ayrıca Erzurum ve çevresindeki Türk soykırımında Fransız asıllı Ermeni Albayı Morel, Divan-ı Harp üyesi Sohumyan, Muratyan, Dr. Azeryef ve Dr. Karakin Pastırmacıyan görev almışlardı.
1918 yılının Şubat ve Mart aylarında bu tarihi şehir insanıyla, medeniyetiyle, kültür varlıklarıyla ortadan kaldırılmaya çalışılıyordu. Şehrin her mahalle ve şose yollarında, çarşılarda Ermeni çete noktaları kurulmuştu. Yol yaptırmak bahanesiyle toplu halde götürülen insanlar Kars kapı ve Yanık dere bölgelerinde, senelerce ekmeğini bölüştüğü Ermeni canileri tarafından şehit edilmişlerdir.
Sonra Erzurum Garnizonlarında bulunan Ermeni askerleri evlere saldırarak yağma, öldürme, ırza geçme gibi muameleleri yapmaya başlamışlardır. Erzurum'a giren Türk birlikleri şehir içinde 2127 şehit defnetmişler, ayrıca Kars kapıda da 250 ceset bulmuşlardır. Türk-Ermeni ilişkilerini tarihi perspektif içerisinde incelediğimizde, bölgede Türk insanıyla birlikte yaşamış, kapı komşusu olmuş Ermeni'nin ihaneti açıkça ortadadır. Milleti Sadıka diye adlandırılan Ermenilerin Aşkale, Tazegül, Cinis, Alaca, Ilıca, Tepeköy, Erzurum-Merkezde; Yanık dere, Kars kapı, Ezirmikli Osman Ağa ve Mürsel Paşa konakları, Yakutiye Kışla hamamı, Yeşil yayla, Hasankale-Tımar, Köprüköy, Horasan da yaptıkları insanlık dışı katliamlar sonunda Türk Milleti'nin hafızasında "Yerli Gavur" olarak unutulmayacak bir iz bırakmıştır.
Kazım Karabekir Paşa, 12 Mart sabahım şöyle dile getiriyordu: "Erzurum'da halk göz yaşları içinde kimi babasını, kimi karışım yakılmış yada süngülenmiş buluyor, saçlarım yoluyordu, sokaklarda canlılıktan bir iz bile kalmamıştı. Yerlerde çocuk, kadın ve yaşlılar kanlar içinde yatıyordu." Ermenilerin yalnız son gece (11-12 Mart 1918) 3000 Müslüman Türk'ü öldürdüklerini, Erzurum'daki Rus Yarbayı Twerdo- Khelebof anılarında ifade etmiştir. "Demiryolu istasyonun da sanki bir mezarlık ölülerini dışarıya çıkarmıştı. Cenazeler arasından geçerek feci duruma gözlerimizle şahit olduk. Bilhassa Tahtacılar semtinde karşılıklı yer alan Osman Ağa ve Mürsel Paşa konaklarına doldurulup yakılan ve katledilen Erzurumlular insanı titrediyordu."
Erzurum'da resmi belgelere göre 9563 yerli Türk ahali Taşnak Ermeni çeteleri tarafından şehit edilmiştir.
12 Mart 1918 günü Türkün kalbi olan Erzurum'un esaretten hürriyete, ölümden hayata kavuştuğu bir gündür. 12 Mart 1918 de Türk Hükümeti, Doğuda ki güzel toprakları, yüksek dağları mert kanıyla sulayarak, düşmana göğüs geren Erzurum'u karanlık bir günden kurtardığının yıl dönümüdür.
12 Mart 1918 tarihi Erzurum kalesinin beklediği kutsal sabahtır. 84 yıl önce bir 12 Martta zamanın saygısı altında kalan, hatırladıkça kanayan bir yara içimizi sızlatır, sevincimizi göz yaşlarımızın ıslaklığı, mutluluğu kederimizin hüznü, Hürriyetimizde kanımızın pahası, yaşamımızda Türk olmanın gururu, bayrağımızda varlığımızın manası vardır ve saklıdır, işte 12 Mart kutlu günümüzün bizlere hatırlattıkları bu duygu ve fikirlerdir.

ERZURUM KONGRESİ - (23 TEMMUZ - 7AĞUSTOS 1919)
Erzurum Kongresi, I. Dünya Savaşı’nın uğursuzluğunu acımasız maddeleri ile tamamlayan Mondros Mütarekesi’nin (30 Ekim 1918) uygulanmaya başlandığı tarihlere rastlamaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun imzalamak zorunda kaldığı mütarekenin 24. Maddesi: “Vilâyat-ı Sitte’de karışıklık çıktığı takdirde, bu vilâyetlerin herhangi bir kısmının işgal hakkını İtilâf Devletleri muhafaza ederler” şeklinde düzenlenmişti. Söz konusu vilâyetler: Erzurum, Van, Bitlis, Elazığ, Diyarbakır ve Sivas vilâyetleridir ve mütareke belgesinin İngilizce olan metninde bu vilâyetler “Ermeni Vilâyetleri” olarak ifade edilmiştir. Bu durum, öteden beri varlığı hissedilen Ermeni tehlikesini tekrar gündeme getirmiş ve meseleye yönelik duyarlılık ilk olarak kendini, İstanbul’da, “Vilâyat-ı Şarkıyye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti”nin kurulmasıyla göstermiştir.(Aralık 1918) Daha sonra Mart 1919’da Erzurum’da bu cemiyetin bir şubesinin açılmasıyla beraber bölgedeki teşkilatlanmanın öncülüğü yapılmış, bundan sonra Erzurum, Milli Mücadele’nin temellerinin atıldığı önemli merkezlerden biri haline gelmiştir. Şehrin Ermenilere verileceği söylentileri bir panik havası yaratmış, bu ortamda halk cemiyete sıkı sıkıya bağlanıp bölgenin ve vatanın kurtuluşu için çare yolları aramaya başlamıştır. Bu süreç içerisinde toplanan Erzurum Kongresi, savaşlar, antlaşmalar ve mücadelelerle uzayıp gelen tarih zincirinin önemli bir halkasını oluşturmuştur.
Kongre, Erzurum Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye ile Trabzon Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyetlerinin ortak girişimleriyle 23 Temmuz (Çarşamba) – 7 Ağustos (Perşembe) 1919 tarihleri arasında Nutuk’ta belirtildiği gibi çalışmalarını 14 günde tamamlamıştır. Mustafa Kemal ve Rauf Beyler’in Kongreye Erzurum (merkez) delegeleri olarak katılabilmeleri için Emekli Binbaşı Kazım (Yurdalan) ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurucularından Cevat (Dursunoğlu) Bey, delegelik haklarından vazgeçmişlerdir.
Kongrenin ilk günü yapılan oylama ile Mustafa Kemal Paşa, Kongre başkanı seçilmiştir. Mustafa Kemal yaptığı açılış konuşmasında, Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durumu, dünyanın çeşitli yerlerinde milli bağımsızlık uğruna yapılan mücadeleleri anlatarak bağımsız, milli bir iradenin Anadolu’dan çıkacağını ve bunun millete dayanması gerektiğini belirtmiştir. Yoğun çalışmalardan sonra 7 Ağustos’a kadar süren kongre, aynı gün Heyet-i Temsiliye seçimlerini yapmış, 9 kişilik heyetin başına Mustafa Kemal getirilmiştir. Böylece milli mücadelenin ilk siyasi kuruluşu da oluşturulmuştur.
Kongre sonunda yayınlanan beyannamenin giriş kısmında: Aydın Vilâyetinde Yunanlıların, Kafkasya’da Ermenilerin, Karadeniz’de Rumların Müslüman ahaliye yaptığı zulümlerden, milleti parçalanma tehlikesi karşısında gören Doğu Anadolu halkının kurduğu cemiyetler vasıtasıyla Erzurum Kongresi’ne katıldığından ve kongrenin yayınlanan kararları aldığından bahsedilmiştir. Kongrede alınan kararlar şu şekilde özetlenebilir: Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür ayrılık kabul edilemez; İşgal ve müdahaleler sonucu Osmanlı Devletinin dağılması halinde millet tek vücut olarak yurdunu savunacaktır; Vatanın bağımsızlığını korumaya İstanbul Hükümeti’nin gücü yetmediği takdirde, geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümet milli kongre tarafından seçilecektir; Kongre toplantıda değilse bunu Heyet-i Temsiliye üstlenecektir; Kuvâ-yı Miliyeyi etken ve milli iradeyi hakim kılmak esastır; Hıristiyan azınlıklara siyasî hakimiyet ve sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez; Manda ve himaye kabul edilemez; Milli Meclis’in hemen toplanmasını ve hükümet işlerinin meclis denetiminde yürütülmesini sağlamak için çalışılacaktır.
Erzurum Kongresi’nin amacı, sadece doğu bölgesinin bütünlüğü değil, 30 Ekim 1918’deki sınırıyla “Vatanın bütünlüğü” idi. Bağımsızlık ise, yine bütün Türk milletinindi. Bu gayenin ilk adımı Erzurum Kongresi’nde atıldı.
Kongrenin kabul ettiği kararları, belirlediği hedefleri, çizdiği stratejiyi iyi tahlil etmek gerekir. Kongrenin benimsediği hedefler, Türk Milli mücadelesinin de gerçekleştirmeye çalıştığı milli hedeflerdir. Milli Mücadele hareketinin siyasal temeli olan “hukuk-ı milliye” ilk olarak bu kongrede dile getirilmiştir. Kongrenin kabul ettiği kararlar ise milli bağımsızlık savaşımızın programı olarak ele alınmış, belirlediği hedefler gerçekleştirilmiştir. 28 Ocak 1920’de Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nde Misâk-ı Milli adıyla kabul edilip, 17 Şubat 1920’de bütün dünyaya ilân edilen programın esasları Erzurum’da, bu kongrede belirlenmiştir. Kongre, temsil ettiği fikir ve prensiplerle, sağladığı yetkiler bakımından Milli Mücadele hareketinin tarihi bir hareket ve çıkış noktasıdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadesiyle; “Tarih şüphesiz bu kongreyi ender ve büyük bir eser sayarak bağrına basacaktır.”


Kazım Karabekir Paşa
MUSA KAZIM KARABEKİR - (1882-1948)

Musa Kâzım, 1882’de İstanbul’da doğdu. Aslen Karaman’ın Gafariyat kasabasındandır. Babası Mehmet Emin Paşa’dır.
Fatih Askeri Rüştiyesi’ni ve ardından Kuleli Askeri İdadisi’ni bitirdi. 14 Mart 1900’de Harp Okulu’na girdi. 6 Aralık 1902’de Mülazım-ı Sani (Teğmen) rütbesiyle piyade sınıfının birincisi olarak Harp Okulu’ndan mezun oldu. Erkân-ı Harp (Kurmay) sınıfına ayrılarak Harp Akademisi’ne başladı. 5 Kasım 1905’de Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle Akademi’yi de birincilikle bitirdi. 10 Aralık 1905’de Edirne’deki II. Ordu’ya atandı. 11 Ocak 1906’da III. Ordu’ya verildi. 13.Seyyar Topçu Alayı, 15. Süvari Avcı Taburu’nda ve Manastır Mıntıka Komutanlığı Erkân-ı Harbiyesi’nde bulundu. Bu dönemde Kâzım Bey İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girdi. Eşkıya takibinde bulundu. 19 Ağustos 1907’de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu. 6 Eylül 1907’de İstanbul Harp okulu Tabiye Öğretmen Yardımcılığı’na atandı. 19 Kasım 1908’de Edirne’deki II. Ordu’nun Nizamiye 3. Piyade Tümeni Kurmaylığı’na tayin olundu. 31 Mart Vakası, yani 13 Nisan 1909’da meydana gelen olay üzerine Hareket Ordusu’na katılarak; Mürettep 2. Fırka’nın Kurmay Başkanı olarak İstanbul’a geldi. 1 Nisan 1910’da Arnavutluk Ayaklanması’nı bastırmak için oluşturulan Mürettep Kolordu da Birinci Şube Müdürü ve 15 Ocak 1911’de 10. Edirne Tümeni Kurmay Başkanlığında görevlendirildi. 28 Nisan 1911 günü Harbiye Nezareti’ne verdiği dilekçe ile aile adları olan Karabekir’i yazışmalarda kullanmaya başladı. 9 Nisan 1912’de ek bir görevle vekaleten Bulgar Hududu Edirne Kısmı Komiserliği’ne atandı. 27 Nisan 1912’de Binbaşı oldu. Birinci Balkan Savaşı sırasında Bulgarlara karşı Edirne’yi savunan 10.Tümen’in Kurmay Başkanı iken 22 Nisan 1913’te esir düştü. İkinci Balkan Savaşı sırasında 29 Eylül 1913’te esaretten kurtuldu. 2 Aralık 1913’te Balkan Savaşı sırasında Rusya tebasının uğradığı zararın tespit için oluşturulan Türk-Rus ve Bulgar Karma Komisyonu’na Türk temsilcisi olarak katıldı.
11 Ocak 1914’de Genelkurmay İstihbarat Şubesi Müdür Yardımcılığı’nda görevlendirildi. 3 Ağustos 1914’te Genelkurmay İstihbarat Şube Müdürü tayin edildi. 7 Aralık 1914’te Kaymakam (Yarmay) rütbesine yükseltildi. 6 Ocak 1915’te Mürettep I. Kuvve-i Seferiye Komutanı olarak İran Harekâtı’na memur edildi. 6 Mart 1915’te Beşinci Kolordu 14. Tümen Komutanlığı’na atanarak Marmara ve Karadeniz kıyılarının tahkimatı ile görevlendirildi. Tümeni bir süre sonra Çanakkale Cephesi’ne gönderildi. 26 Ekim 1915’te İstanbul’daki I. Ordu Kurmay Başkanlığı’na atandı. 10 Kasım 1915’te 6. Ordu Kurmay Başkanı olarak Irak Cephesi’ne gönderildi. 14 Aralık 1915’te rütbesi Miralaylık ’a (Albay) yükseltildi. 24 Nisan 1916’da 18. Kolordu Komutanı ve 8 Nisan 1917’de becayişen Kafkas Cephesi’ndeki 2. Kolordu Komutanı olarak görevlendirildi. 27 Aralık 1917’de Erzincan karşısındaki I. Kafkas Kolordusu Komutanlığı’na memur edildi. Buradaki görevinde ağır kış şartları altında fedakârlıkla ilerleyerek, Rus subaylarıyla takviye edilmiş Ermeni kuvvetleri ve çetelerinin bütünüyle bozgunu sırasında; 1918 yılının 13 Şubat’ında Erzincan’ı, 12 Mart’ında Erzurum’u 13 Mart’ın da Pasinler’in Merkezi Hasankale’yi kurtardı. Sonrada, 1914 hududunu aşarak; 5 Nisan’da Sarıkamış, 25 Nisan’da Kars’taki hâlâ halkımız arasında “Kırk Yıllık Karagünler” diye acı hatırası anlatılan istilâ esaretine son verdi. 28 Temmuz 1918’de Mirlivalığa (Tümgeneral) yükseltildi. 23 Aralık 1918’de Tekirdağ’daki 14. Kolordu Komutanlığı’na atandı. 2 Mart 1919’da merkezi Erzurum olan 15. Kolordu Komutanlığı’na tayin edildi. 21 Temmuz 1919’da 3. Ordu Müfettiş Vekili olarak görevlendirildi.
23 Temmuz-7 Ağustos 1919’da çalışmalarını yürüten Erzurum Kongresi’nin toplanmasında büyük katkıları oldu. 16 Kasım 1919’da Temsil Heyeti’nin düzenlediği komutanlar toplantısına katıldı. 14 Ocak 1920’de Heyet-i Temsiliye Başkanı Mustafa Kemal Paşa tarafından Şark Cephesi Komutanlığı ile görevlendirildi. 23 Nisan 1920’de açılan Büyük Millet Meclisi Birinci Devresi’nde Edirne Milletvekili olarak meclise girdi. Bu sıfatı üzerinde kalmak kaydı ile Kolordu Komutanlığı’na devam etti. 6 Mayıs 1920’de Erzurum Vali Vekili oldu. 13-14 Haziran 1920’de Ordu Komutanı yetkisi ile Şark Cephesi Komutanlığı’na atandı. 28 Eylül 1920’de Ermenilere karşı taarruzu başlattı. 30 Ekim 1920’de Göle ve Kağızman’dan sonra Kars’ı ikinci defa kurtardı.
31 Ekim 1920’de Feriklik (Korgeneral)’liğe yükseltildi. 7 Kasım 1920’de Gümrü’ye girdi. 3 Aralık 1920’de Büyük Millet Meclisi Murahhası olarak Gümrü Muahedesi’ni imzaladı. 10 Ekim 1921’de biten Kars Konferansı’na Türkiye Baş Murahhası olarak katıldı ve başkanlık etti. 13 Ekim 1921’de Kars Antlaşması’nı imzaladı.
İstiklâl Harbi’nin zaferle bitmesinden sonra 15 Ekim 1922’de Ankara’ya geldi. Edirne Milletvekili sıfatı ile meclise devam etmeye başladı. 17 Şubat 1923’te toplanan İzmir İktisat Kongresi’ne başkanlık etti. Büyük Millet Meclisi’nin ikinci devresinde İstanbul Milletvekili seçildi. 21 Ekim 1923’te merkezi Ankara’da bulunan Birinci Ordu Müfettişliği’ne atandı. 26 Ekim 1924’te Ordu Müfettişliği’nden istifasını bildiren dilekçesini Milli Müdafaa Vekâleti’ne gönderdi. 17 Kasım 1924’te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kurucuları arasında yer aldı ve bir süre sonra Genel Başkanı seçildi. Gazi’ye İzmir’de suikast ile ilgili olarak İstiklâl Mahkemesi’nde yargılandı ve beraat etti. 5 Aralık 1927’de ordu açığında iken emekli edildi. Uzun bir süre politikadan uzaklaştı. Halil Ethem Eldem’in vefatı ile boşalan İstanbul Milletvekilliği’ne 1939 yılında 1374 reyle seçildi. 1943-1946’da yine milletvekili olarak yerini korudu. 5 Ağustos 1946’da TBMM Başkanlığı’na seçildi. 26 Ocak 1948’de Ankara’da öldü.

ALDIĞI NİŞAN, BERAT VE MADALYALAR

Kâzım Karabekir Paşa, başarılı askerlik yaşamı sırasında, Altın Maarif, beşinci Rütbeden Mecidi, Dördüncü Rütbeden Osmani, Muharebe Gümüş Liyakat, Harp Alman İkinci Rütbeden Kron dö Broş Kılınçlı, Avusturya’dan İkinci Sınıf Salip; Alman Demir Salip, Muharebe Gümüş İmtiyaz, Muharebe Altın Liyakat, Kılınçlı İkinci Mecidi, Kılınçlı İkinci Rütbeden Osmanî, İstiklal Madalya ve Nişanları ile ödüllendirilmiştir.

ESERLERİ
Bulgarca, Almanca, Fransızca ve Rusça dilerini bilen Kâzım Karabekir’in çok çeşitli konularda yazdığı bazı eserler şunlardır:
• İstiklâl Harbimiz, I-II
• İstiklal Harbimizde Enver Paşa ve İttihat ve Terakki Erkânı
• Birinci Cihan Harbi, I-IV
• Paşaların Hesaplaşması
• Paşaların Kavgası
• Ankara’da Savaş Rüzgarları
• Gizli Harp İstihbarat
• 1885 İsyanı ve Bulgar Harbi
• Birinci Kafkas Kolordusu’nun 1334 Senesindeki Harekât ve Müşehedatı
• Erzincan ve Erzurum’un Kurtuluşu
• İngiltere, İtalya ve Habeş Harbi
• Bolşevik Ordusunun Çekilmesinden Sonra Osmanlı Ordusunun İleri Harekâtı
• Sırp-Bulgar Seferi
• Osmanlı Ordusunun Taarruz Fikri
• Kürt Sorunu
• Ermeni Dosyası
• Ermeni Mezalimi
• Öğütlerim
• Talim ve Terbiye Hakkında Ana Hatlar
• Ülkümüz Kuvvetli Bir Türkiye’dir.
• Şarkılı İbret
• İktisadi Esaslarımız
• Sanayi Projesi Layihası
• Erkân-ı Harbiye Vezaifinden İstihbarat
• İstiklâl Harbimizin Esasları
• Cihan Harbine Neden Girdik? Nasıl Girdik? Nasıl İdare Ettik?
• İttihat ve Terakki Cemiyeti

virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
21 Eylül 2006       Mesaj #2
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
erzurum8a3c7dvp9

Sponsorlu Bağlantılar

Davranışlarıyla örnek olmuş Dadaş kelimesi erzurumun yerli halkına verilen bir isimdir. Dadaş kelimesinin manası ise dogruluk, mertlik, dürüstlük, misafir perverlik vs. bunun gibi güzelinsanlardır. Dadaşın eşine benzerine rastlamak mümkün degildir. Örf ve adetlerine baglılıkları ile asıllarıyla gurur duyan kişilik sahibi insanlardır. Ne mutlu türküm diyene ve sonrada Ne mutlu dadaşım diyene.

Tarihimize 93 Harbiyle adı geçen Türk-Rus savaşında Erzurumun Aziziye Tabyasında Erzurum kadınlarından bu savaşta eşlerini ve çocukarını şehit vermiş Kara Fatma (Fatma Seher Erden) ve Nene Hatunun göstermiş oldukları kahramanlıktan dolayı dadaş ünvanı ilk kez bu kadınlara verilmiştir,Dadaş kadına verilen bir ünvandır


UZUNDERE
TARİHİ : İlçenin 3000 yıla yakın bir tarihi olduğu tahmin edilmekte olup, tarih boyunca pek çok devletin egemenliği altına girdiği bilinmektedir. M.S. 1018-1036 yıllarında Türkler’in eline geçen Uzundere , 1071 Malazgirt savaşından sonra Türkler’in Anadolu'ya girmesiyle Saltukoğullan Beyliğine katılmıştır. Eskiden beri ismi Azort olan ilçe daha sonra Uzundere bucağı olarak teşkilatlanmış, 1955 yılında belediye, 19.06.1987 tarih ve 3392 Sayılı Kanunla daha önce bağlı olduğu Tortum ilçesinden ayrılarak ilçe statüsüne kavuşmuştur.
İLÇENİN GENEL DURUMU :
Toplam Nüfusu: 11.621
Şehir Nüfusu: 4.277
Köy Nüfusu: 7.344
Belde Sayısı: -
Köy Sayısı: 10
Yüzölçümü(km2): 840
İl'e uzaklığı (km): 85


OLUR

TARİHİ : İlçe, 1922 yılında bucak merkezi haline getirilmiştir. Bu günkü ilçe merkezimiz 1958 tarihine kadar OLTU İlçesine bağlı bucak iken, 1958 tarihinde Oltu' dan ayrılarak ilçe olmuştur. Bölgedeki gözetleme kuleleri, kaleler aynı zamanda kiliseler yörede yerleşimin çok eskiye dayandığını kanıtlamaktadır. İlçe Keçili köyünde Van Kalesi, bunun yanında Yıldızkaya köyünde tabii mağara gezilip görülmeye değer yerlerdendir. Ayrıca İlçeye bağlı Köprübaşı, A.Karacasu, Beğendik köylerinde gözetleme kaleleri bulunmaktadır. Kale, Kilise ve tarihi eserlerin hangi devirden kaldığına dair tam bir tarih belirtmek mümkün değildir. Olur çevresi 1877 -1878' de Osmanlı - Rus savaşı sonunda Berlin antlaşması ile savaş tazminatı olarak Ruslar’a bırakılan yörelerimizden biridir. 40 yıl esarette kalmıştır. Bölgeye intikal eden düzenli birliklerin mücadelesi sonunda ilçe 28 Mart 1918' de İstiklaline kavuşmuştur.

İLÇENİN GENEL DURUMU :
Toplam Nüfusu: 10.833
Şehir Nüfusu: 3.260
Köy Nüfusu: 7.573
Belde Sayısı: -
Köy Sayısı: 40
Yüzölçümü(km2): 820
İl'e uzaklığı (km): 174


TORTUM
TARİHİ : Tortum’un tarihi hakkında çeşitli kaynaklarda bilgiler mevcuttur. Selçuklular zamanında Saltukoğullardan Tortum llgan ve îmadeitin beylerin ilçenin ilk yerleşimcileri olduğundan bu adı aldığı sanılıyor. Ayrıca Selçuk dilinde Tortum Bağlık bahçelik anlamına gelmektedir.Tortum tarihte Med, Pere, ve Romalıların hakimiyetinde kamus 1018 yılında Türk hakimiyetine geçmiştir. Selçuklular, Karakoyunlular ve Osmanlı hakimiyetinde kalmış 1828-1829 Rus savaşından sonra Rus istiladan kurtarılmıştır. Erzurum’ dan geri çekilen Ruslar silah ve cephanelerini buralarda yaşayan Ermeniler’e bırakmışlar ve zamanla Ermeni saldırıları başlamıştır. İlçe 16 Mart 1918 tarihinde düşman işgalinden kurtarılmıştır.

İLÇENİN GENEL DURUMU :
Toplam Nüfusu: 20.949
Şehir Nüfusu: 7.856
Köy Nüfusu: 13.093
Belde Sayısı: 5
Köy Sayısı: 47
Yüzölçümü(km2): 1.423
İl'e uzaklığı (km): 52


TEKMAN
TARİHİ: İlçenin kuruluş tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte 1517 yılında Osmanlı yönetimine katılmıştır. 1946 yılına kadar Hınıs ilçesine bağlı bir köy iken, aynı yıl ilçe olarak teşkilatlandırılmıştır.

İLÇENİN GENEL DURUMU :
Toplam Nüfusu: 34.685
Şehir Nüfusu: 6.584
Köy Nüfusu: 28.101
Belde Sayısı: -
Köy Sayısı: 69
Yüzölçümü(km2): 2.197
İl'e uzaklığı (km): 151


ŞENKAYA

TARİHİ: Şenkaya İlçesi tarihi süreç içerisinde çok değişik milletlerin egemenliği altında kalmıştır .Yavuz Sultan Selim'in Çaldıran Zaferi’ne giderken 23 ağustos 1514 yılında Erzurum' u Akkoyunlulardan alıp Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katmasıyla Osmanlı egemenliği altına girmiştir. 1828-1878 yıllarında Rus istilasına uğrayan bölge "1877-1878" Osmanlı Rus harbinde (93 harbi ) Gazi Ahmet Muhtar Paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetlerinin yenilmesi üzerine 1879 yılında imzalanan "Ayastefonos antlaşması " ile Kars vilayetine bağlanarak Rus yönetimine girmiştir, İlçe, Bardız Deresi Rusya ile Osmanlı devleti arasında 1917 yılına kadar sınır teşkil etmiştir.1917 yılında Rusya'da Bolşevik ihtilali üzerine işgalci Rus birlikleri bölgeyi terk etmişler ve Rus hakimiyeti son bulmuştur.

İLÇENİN GENEL DURUMU :
Toplam Nüfusu: 16.740
Şehir Nüfusu: 3.647
Köy Nüfusu: 13.093
Belde Sayısı: 5
Köy Sayısı: 47
Yüzölçümü(km2): 1.423
İl'e uzaklığı (km): 185


PAZARYOLU
TARİHİ : Çok eski bir tarihe sahip olan Pazaryolu' nun eski adı "Norgah" olup, bu "Yenişehir" veya "Sulak Yer" anlamına gelmektedir. Pazaryolu' nun kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. M. Ö.' ki yıllarda Sasper Türkleri’nin Doğubayazıt ile Çoruh Vadisi arasında yerleştikleri ve uzun süre bu yörede yaşadıkları, tarihçiler tarafından ifade edilmektedir. Daha sonra bir süre Cenevizlilerin idaresinde kalan Pazaryolu, sonra Selçuklu Türkleri’nin himayesine girmiş, bilahare Anadolu Selçuklu Beyliklerinden Saltukoğullarına, Fatih' in Trabzon' u fethi ile de Osmanlı İmparatorluğu'na intikal etmiştir.Bugün ilçede Selçuklular ve Cenevizlilere ait Kale ve hamam gibi eserlere rastlanmaktadır.

İLÇENİN GENEL DURUMU :
Toplam Nüfusu: 9.595
Şehir Nüfusu: 4.812
Köy Nüfusu: 4.783
Belde Sayısı: -
Köy Sayısı: 35
Yüzölçümü(km2): 750
İl'e uzaklığı (km): 121


PASİNLER
TARİHİ: Pasinler Urartular döneminde ( M.Ö.900-600) önemli bir yerleşim birimidir. Sonraları, Karadeniz' in kuzeyinden Kimmerler ve İskitler inmişlerdir. İskitlere bağlı Phassis'ler Aras' ın verimli ve sulak vadisine yerleşerek kendi isimlerini verdiler. Böylece Phasis'lerin memleketi anlamına gelen Pasin kelimesi ortaya çıkmıştır.Pasinler, tarihten günümüze kadar bir "kilit” rolünü üstlene gelmiştir. 1071 Malazgirt Savaşı’ndan önce 1048'de " Pasinler Savaşı” olması bu rolün en ilgi çekici örneklerindedir. Pasinler ovaya hakim bir noktada kurulu kalesi sebebiyle "Hasankale" olarak da adlandırılmıştır.1828-1829 yıllarında ilk 1877 1878 yıllarında ikinci defa Rus işgali yaşamıştır.Üçüncü işgal 1716 Şubatında başlamıştır ve Birinci Dünya Savacı sonunda Ermeni işgalinden kurtuluşu 13 Mart 1918'dir.1954 yılında Horasan, 1991 yılında Köprüköy Pasinler'den ayrılarak ilçe olmuşlardır.

İLÇENİN GENEL DURUMU :
Toplam Nüfusu: 44.644
Şehir Nüfusu: 22.706
Köy Nüfusu: 21.938
Belde Sayısı: 1
Köy Sayısı: 56
Yüzölçümü(km2): 1.460
İl'e uzaklığı (km): 37


OLTU
TARİHİ : Oltu ismi Kıpçakların bir boy veya oymağından gelmektedir. Ayrıca bu ad Dağıstan' ın güneyinde oturan Küçük Şirvan Bölgesi' nde bir kasaba ve küçük bir köye de verilen isimdir. 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Alpaslan' ın komutanlarından Ebul-Kasim Erzurum yöresinde Saltuklu' lar Beyliğini kurunca, 1080 tarihinde Emir Ahmet Oltu' yu işgal ederek Türklerin eline geçmesini sağlamıştır. 1878 Ayestefanos Antlaşması ile Oltu Rusya' ya bırakılmıştır.1917 Bolşevik ihtilali ile Ruslar çekilirken burasını Ermenilere bırakmıştır. Ruslar tarafından Oltu'ya yerleştirilen Ermeniler, 40 yıl boyunca yerli halka zulüm etmişlerdir. 1918 yılında işgalden kurtulmak amacıyla Oltu İslam Komitesi kurulmuş ve 25 Mart 1918'de Ermeniler sınır dışı edilmiştir. Bu tarih Oltu' nun kurtuluşu olarak kutlanmaktadır. Kurtuluş mücadelesi sonrası kurulan Oltu Şura Hükümeti 17 Mayıs 1920' de TBMM Hükümetine katılmıştır. 1926 yılında Oltu ilçe statüsüne kavuşmuştur.

İLÇENİN GENEL DURUMU :
Toplam Nüfusu: 46.518
Şehir Nüfusu: 30.073
Köy Nüfusu: 16.445
Belde Sayısı: -
Köy Sayısı: 65
Yüzölçümü(km2): 1.380
İl'e uzaklığı (km): 124


NARMAN
TARİHİ :Narman yöresi sırasıyla (MÖ. 680-655 yıllarında) Sakalan daha sonra Arapların ve Bizanslıların hakimiyetine girmiştir. Selçuklu Hanı Alparslan'ın Malazgirt Zaferiyle Tortum, Oltu, Şenkaya, Olur ilçeleri ile birlikte Narman'da Türk hakimiyetine girmiştir.Selçuklulardan sonra Osmanlılar’ın hakimiyetine giren Narman, 1877-1878 Osmanlı Rus Harbinde Ruslar’ın işgaline uğramış, 1914-1918 yıllarında 1. Dünya Savaşında Ruslar’ın eline geçmiştir. 1917 yılında başlayan Bolşevik ihtilali sebebiyle Ruslar Narman’ı terk etmişlerdir. Ruslar’ın bölgeye yerleştirdikleri Ermeniler’in Türkler’e saldırarak katliam yapmaya başlamaları nedeniyle Narman halkı, kendilerini müdafaaya karar vermişlerdir.Yapılan çarpışmalar sonucunda 18 Mart 1919 günü İlçe düşman işgalinden kendi halkı tarafından kurtarılmıştır. Tarihi seyri içerisinde Narman Bizans hakimiyetinde iken NAMURVAN olarak adlandırılmış, Arapların bir bayram günü ele geçirmeleri nedeniyle "İD" olarak adlandırılan Narman Türk hakimiyetine geçtikten sonra NARMAN olarak adlandırılmıştır.
İLÇENİN GENEL DURUMU :
Toplam Nüfusu: 34.372
Şehir Nüfusu: 13.042
Köy Nüfusu: 21.330
Belde Sayısı: 1
Köy Sayısı: 42
Yüzölçümü(km2): 1.275
İl'e uzaklığı (km): 98


KÖPRÜKÖY
TARİHİ :Türkler acısından Köprüköy İlçesinin tarihi 1071 Malazgirt Savaşı öncesine kadar uzar. Bugün için sınırları içerisinde bulunan Avnik (Güzelhisar) Kalesinin stratejik önemi çok büyüktür. 1054-1055 yıllarında Türk Boylarının Anadolu' ya ilk fetih hareketlerinin başladığı sıralarda Avnik Kalesinde bulunan Bizans yöneticileri, İslamiyet’le tanışmışlar ve İslamiyet’i kabul etmeleri neticesinde kendilerine bağlı 27 pare köyü Türklere satmışlardır. Türkler tarafından satın alınan bu köylerden bir tanesi de Köprüköy’ dür. 1829' da Ruslar’ın Erzurum'u işgal etmeleri ile Rus işgaline girmiş olan Köprüköy, Ermeni katliamlarından da nasibini almıştır

İLÇENİN GENEL DURUMU
Toplam Nüfusu: 20.500
Şehir Nüfusu: 5.583
Köy Nüfusu: 14.917
Belde Sayısı: 1
Köy Sayısı: 38
Yüzölçümü(km2): 665
İl'e uzaklığı (km): 57


KARAYAZI
TARİHİ: İlçenin M.Ö, III, yüzyılda kurulduğu Aras nehri civarında, Salyamaç , Yolgören ve Çelikli köylerinde bulunan tarihi eserlerden anlaşılmaktadır. Eski adı Bayraktar’dır. Bucak iken Hınıs İlçesine bağlı olan ve daha sonra Pasinler İlçesine bağlanan Bayraktar Bucağı’nın ismi 1937 yılmda Karayazı olarak değiştirilmiş, müstakil ilçe haline getirilmiştir.
İLÇENİN GENEL DURUMU :
Toplam Nüfusu: 35.785
Şehir Nüfusu: 7.532
Köy Nüfusu: 28.253
Belde Sayısı: -
Köy Sayısı: 70
Yüzölçümü(km2): 2.372
İl'e uzaklığı (km): 120


KARAÇOBAN
TARİHİ : Karaçoban ilçesinin tarihi M.Ö. 1400 yıllarına dayanmaktadır. Uzun yıllar İranlıların egemenliği altında kalmış, daha sonra Bizanslıların eline geçmiştir. 1071 yılında Selçuklu Sultanı Alparslan'ın Malazgirt savaşını kazanmasıyla, Karaçoban Türk hakimiyetine geçmiş, daha sonra tekrar İranlıların eline geçmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselme döneminde Anadolu birliği sağlanırken, tekrar Karaçoban Türk hakimiyetine girmiştir. Kısa bir süre Rus işgalinde kalan İlçe, işgalcilerin temizlenmesiyle vatan topraklarına katılmıştır

İLÇENİN GENEL DURUMU :
Toplam Nüfusu: 32.300
Şehir Nüfusu: -
Köy Nüfusu: -
Belde Sayısı: 1
Köy Sayısı: 19
Yüzölçümü(km2): -
İl'e uzaklığı (km): 183


İSPİR
TARİHİ DURUMU : Oldukça eski bir yerleşim alanı olan ilçemiz ve çevresi, tarih boyunca Perslerin, İskender, Roma ve Bizans İmparatorluklarının hakimiyetinde bulunmuş, zaman zaman da Müslüman Arapların eline geçmiştir. 1015'ten itibaren Anadolu’ya başlayan Türk akınlarının tesir sahasında kalan yöremiz, 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Türk topraklarına katılmıştır. Fatih'ten sonra Anadolu da kurulan ilk Türk beyliği olan Saltukoğulları beyliği sınırları içerisinde kalan İlçemiz, 1202 Anadolu Selçukluların eline geçmiştir. Bu devletin yıkılmasından sonra birkaç kez daha el değiştiren ilçemiz ve çevresi 1517'de Yavuz Sultan Selim'in Mısır sefer dönüşünde kesin olarak Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmıştır.Birinci Dünya savaşı döneminde ilçemiz 1914 - 1918 yılları arasında Rus işgali ve Ermeni mezalimine uğramış, 25 Şubat 1918'de Kazım Karabekir Paşa Komutanlığında l. Kafkas Kolordusuna bağlı birliklerce vatan topraklarına katılmıştır.

İLÇENİN GENEL DURUMU :
Toplam Nüfusu: 30.260
Şehir Nüfusu: 11.244
Köy Nüfusu: 19.016
Belde Sayısı: 3
Köy Sayısı: 88
Yüzölçümü(km2): 2.100
İl'e uzaklığı (km): 137


ILICA
TARİHİ :Ilıca İlçesinin ilk yerleşme yeri, Karasu ile Pulur çayı arasındaki verimli bölgedir. Bu bölgenin sınırları içinde yer alan Karaz (Kahramanlar Köyü ) da yapılan kazılar ve arkeolojik araştırmalar buradaki hayatın M. Ö. 4000 yıllara kadar uzandığını göstermektedir.Ilıca sırasıyla; Huriler, Hayasa, Azzi krallığı, Urartular (MÖ. 900-600), İskitler, Metler ve Perslerin istilasına uğramıştır. M.Ö. 65 yıllarında Romalıların hakimiyetine geçmiştir. M. S. 1040 ile 1063 yıllarında Büyük Selçuklu Devleti Komutanlarından İbrahim Yınal ile Kutalmış, Erzurum 'u ele geçirmek için Ilıca'da ordugah kurmuşlardır. Malazgirt Zaferi’nden sonra Ilıca tamamen Türklerin eline geçmiştir.Birçok kez işgal ve istilaya uğrayan Ilıca, l Cihan Harbinde General Yudeniç kumandasındaki Rus ordusunun 16 Şubat 1916 günü Erzurum'u işgaliyle geri çekilen Türk ordusunu takip ederken 16-17 Şubat 1918 gecesi vuku bulan şiddetli çarpışmalardan sonra Rusların eline geçti.Kazım Karabekir Paşa kumandasındaki Türk ordusunun saldırışı karşısında Ermenilerin kaçması neticesinde 11 Mart 1918 günü Ilıca yeniden Türkler’in eline geçti.

İLÇENİN GENEL DURUMU
Toplam Nüfusu: 30.328
Şehir Nüfusu: 12.909
Köy Nüfusu: 17.419
Belde Sayısı: 1
Köy Sayısı: 63
Yüzölçümü(km2): 1.702
İl'e uzaklığı (km): 14


HORASAN
TARİHİ: Horasan, Doğuyu Batıya bağlayan eski ipek yolu üzerinde bulunan ve M.Ö. 4000 yılına kadar uzanan bir geçmişe sahip olup, Büyük Roma, Asur, Uranu, Med, Pers Devletlerinin istilalarına uğramış, milattan sonraki dönemde ise, Sasani, Arap ve Bizans hakimiyetinde kalmıştır. 1071 Malazgirt Savaşıyla birlikte Selçukluların Bizans, Gürcü ve Ermeni krallıklarına karşı kesin üstünlükleri Doğu Anadolu' nun zaptı başlamış oldu. Bu süreçte İran Horasan' ından gelen Türk topluluklar, o zamana kadar ismi ÜSKÜHAT olan yere Horasan ismini vererek yerleştiler.Erzurum ve civarında Osmanlı hakimiyeti 1514 yılında yapılan Çaldıran Seferiyle kurulmuş ve Horasan, Erzurum Sancağı Pasinler Kazasına bağlı 16 köyden ibaret bir Osmanlı Nahiyesi olmuştur.1877-1878 Osmanlı-Rus harbi sırasında, Ahmet Muhtar Paşa kumandasındaki ordu her ne kadar kısmi başarılar elde ettiyse de Horasan - Köprüköy - Pasinler hattı Rus işgali altına girdi ve ordu Erzurum hattına çekildi.1917 yılında Rusya'da meydana gelen ihtilal üzerine Rus'lar, işgal ettikleri yerleri Ermenilere bırakarak bölgeden çekildiler.Rusların çekilmesinden sonra Doğu illerini kurtarmak üzere harekete geçen ordumuz, Kazım Karabekir Paşa komutasında 12 mart 1918 de Erzurum' u kurtarmıştır. Horasan' ın Ermeni zulmünden kurtuluşu ise 25 mart 1918’dir.Horasan İlçesi, Cumhuriyet devrinde Pasinler İlçesine bağlı Zanzak (Akçataş) nahiyesinin bir köyü iken 1940 yılında nahiye merkezi şimdiki Horasan' a nakledilmiş ve 30 köy bağlanmıştır. 4 Aralık 1953' de 6191 sayılı kanunla ilçe olmuştur.

İLÇENİN GENEL DURUMU :
Toplam Nüfusu: 44.884
Şehir Nüfusu: 15.578
Köy Nüfusu: 29.306
Belde Sayısı:
Köy Sayısı: 77
Yüzölçümü(km2): 1669
İl'e uzaklığı (km): 81


HINIS
TARİHİ: Hınıs İlçesinin tarihi kesin olmamakla beraber İlçenin Kuruluş tarihi M. Ö. 1400 Yılına dayanmaktadır. Uzun süre İranlıların hakimiyetinde kalan İlçe, daha sonra Bizanslıların eline geçmiş. 1071 Malazgirt Zaferi ile Türk hakimiyetine girmiştir. Daha sonra İranlılar’ın eline geçen Hınıs, Osmanlı İmparatorluğunun büyüme döneminde Türk hakimiyetine girmiştir. Kısa bir süre Rus işgalinde kalmış ise de 14 Mart 1918 tarihinde düşman işgalinden kurtarılarak vatan topraklarına katılmıştır.

İLÇENİN GENEL DURUMU :
Toplam Nüfusu: 50.750
Şehir Nüfusu: 31.132
Köy Nüfusu: 19.618
Belde Sayısı: 1
Köy Sayısı: 81
Yüzölçümü(km2): 1799
İl'e uzaklığı (km): 150


ÇAT
TARİHİ: Çat İlçesi XVIII Asrın başlarında Osmanlı Sipahileri Tarafından İlçeye 17 Km uzaklıkta bulunan Yavi Kasabası civarında kurulmuş XIX. Asrın başlarında Dersim tarafından gelen Türk Aşiretleri ile birleşmişlerdir. Birinci Dünya Savaşından sonra-Kığı İlçesine bağlanmış daha sonra coğrafi konumu sebebiyle Tercan İlçesine bağlanmıştır. Yavi Bucak Merkezi iken 1936 yılında Aşağıçat Köyü İlçe Merkezi olmuş, 1939 yılında idari bağlılığı değiştirilerek Aşkale ilçesine bağlanmıştır. 1946 yılında Oyuklu Köyü adı altında Erzurum İline bağlanmıştır. 1954 yılında ise Oyuklu Köyü Çat adı altında İlçe merkezi haline dönüştürülmüştür.

İLÇENİN GENEL DURUMU
Toplam Nüfusu: 27.104
Şehir Nüfusu: 8.131
Köy Nüfusu: 18.973
Belde Sayısı: 1
Köy Sayısı: 41
Yüzölçümü(km2): 1386
İl'e uzaklığı (km): 52


AŞKALE
TARİHİ :Konumu itibariyle, doğu illerini batıya ve kuzeye bağlayan yolların kesiştiği noktada yer alan ve tarihi açıdan eski bir yerleşim yeri olan Aşkale, tarihi boyunca çeşitli kavimlerin ve milletlerin istilasına uğramış ve otuz beş kez el değiştirmiştir.Bugünkü ismini Türk devresinde alan Aşkale' nin tarihi, MÖ 1700 yılında Hititler' le başlamış, 1081 yılında Türkler' in , Çaldıran Savaşı (1514) ile de Osmanlı Devleti'nin hakimiyetine girmiştir.

İLÇENİN GENEL DURUMU :
Toplam Nüfusu: 35.388
Şehir Nüfusu: 15.374
Köy Nüfusu: 20.014
Belde Sayısı: 2
Köy Sayısı: 67
Yüzölçümü(km2): 1.500
İl'e uzaklığı (km): 56


virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
21 Eylül 2006       Mesaj #3
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Erzurum Yemekleri


ÇORBALAR


1-Ayran Aşı: Diğer yörelerde adı yoğurt çorbası olan bu çorbaya Erzurum'da ayran aşı denir. Bir ölçek gendime (aşlık) iyice pişirilir. Başka bir kapta hazırlanan ve içine birazcık un katılan yoğurt (buna urva denir) gendime ile karıştırılarak ateş üzerine konur. Kaynayıncaya kadar karıştırılır. Diğer tarafta hazırlanan köfteler içine katılır.Aş otu dene ve Erzurum'da yetişen maydanoz türü çok güzel bir ot ilave edilir. Bir tavaya bir baş soğan doğranır.Tereyağında pembeleşinceye kadar kızartılır (buna soharıç) denir. Çorbanın üzerine dökülür ve sıcak sıcak servis yapılır. Ayran aşı yoğurtla yapıldığı gibi yayık ayranından yapılırsa eğer tadına doyum olmaz.


2-Kesme Aşı: Açılan yufkalar erişte gibi kesilir ve bir bez üzerine serilir. Diğer taraftan bir ölçek mercimek pişirilir. Pişen mercimeğin üzerine kesilmiş olan hamur ilave edilir, suyu ayarlanır. 15-20 dakika kaynadıktan sonra ateşten indirilir. Bir tavada bir baş soğan tereyağında pembeleşinceye kadar kavrulur ve tencerenin içine dökülür.Çorbaya tat vermesi için "tarhım" denilen güzel kokulu bir ot katılır. Sıcak sıcak servis yapılır. Tarhın yeşil olarak ta kullanıldığı gibi kurutularak da kullanılır


3-Herle Aşı: Bir miktar un tereyağında iyice kavrulur, üzerine bir miktar su konur ve devamlı karıştırılır. 15-20 dakika kaynatılır ve sıcak sıcak içilir. Bu çorba bilhassa kış aylarında yapılır. Hastalara herle çorbası içirilerek terletilir ve şifaya kavuşmaları sağlanır.

BÖREKLER VE MANTILAR


1-Su Böreği: Yurdumuzun hemen hemen her yöresinde su böreği olarak bilinmektedir. Yalnız Erzurum'da yapılan su böreğinin ayrı bir özelliği vardır. Börek hamuruna, her künde (parçaya) bir yumurta isabet edecek edecek şekilde kırılır. Hamur kuvvetlice en az yarım saat yoğrulur. Yufkalar tepsinin büyüklüğüne göre açılır. Yufkanın ince olması böreğin tadı yönünden önemlidir. Tepsinin altı yağlanır, açılan ilk yufka haşlanmadan tepsinin altına serilir. Yufkalar kaynayan suya atılır ve bir dakika bekletilir. Sıcak sudan çıkan hamur soğuk su tenceresine atılır. Oradan çıkan yufkalar kuru bir bezle suyu alındıktan sonra tepsiye serilir. Serilen yufkaların arasına eritilmiş yağ gezdirilir.Yufkaların yarısı serildikten sonra tepsiye bol civil peynir ( tel peynir ) ve maydanoz serpiştirilir. Geri kalan yufkalar haşlanarak ve araları yağlanarak tepsiye yerleştirilir. En üste konan yufka haşlanmaz. Bilahare ocak üstünde yavaş yavaş kızartılır. Bir yüzü kızartıldıktan sonra ters yüz yapılarak diğer yüzüde aynı şekilde kızartılır. Sıcak sıcak servis yapılır.
2-Tatar Böreği: Hamur iyice yoğrulduktan sonra yufka açılır. Yufkalar börek yufkası gibi değil biraz kalındır. Açılan yufkalar parçalara bölünür. Bu parçalar üçgen şeklinde küçük küçük parçalara ayrılır. Kaynayan suya atılır, haşlanır. Suyu süzüldükten sonra tepsiye alınır, üzerine bol sarımsaklı yoğurt ve kızgın tereyağı dökülür.Bunun üzerine zevke göre, ya kavrulmuş kıyma veya küçük küçük doğranmış ve tereyağında pembeleşinceye kadar kavrulmuş soğan dökülür. sıcak olarak yenir.



3-Hıngel: Yurdumuzun her yöresinde mantı olarak bilinmekte ve yenilmektedir. Erzurum'da hıngel (mantı) sulu ve susuz olarak iki şekilde pişirilmektedir.


A-Susuz Hıngel: Hamur iyice hasıllanır. Yufka şeklinde açılır, kesilir içine evvelce hazırlanmış kıyma konur. Yarım daire veya bohça şeklinde kapatılır. Kaynamakta olan suyun içine atılır ve haşlanır. Piştikten sonra suyu süzülür. Geniş bir tepsiye alınır. Üzerine sarımsaklı bol yoğurt ve kızdırılmış tereyağı dökülerek yenir.


B-Sulu Hıngel: Hazırlanışı aynen susuz hıngel gibidir. Haşlama suyu dökülmez, bol salça ve bir miktar tereyağı konur. Suyu ile birlikte tepsiye dökülür. Üzerine sarımsaklı yoğurt , kızdırılmış tereyağı ve salça dökülerek servis yapılır.


SEBZE YEMEKLERİ VE PANCARLAR



1-Çiriş Pancarı: Çiriş ilkbaharın bitimi ile, yazın başlangıç aylarında yetişen ve yaprakları zambağa benzeyen, yabani bir bitkidir. Her Erzurumlu senede bir kere çiriş pancarı yer. Ciriş pancarının şifalı olduğuna inanılır. Kavurma ile pişirildiğinde tadına doyum olmaz. Parça etle de pişirilir. Pişirme işleme aynen ıspanakta olduğu gibidir. Çiriş kurutularak çiriş unu elde edilir, zamk ve tutkal yerine yapıştırıcı olarak kullanılır.


2-Çortutu Pancarı: Şalgam turşusu Erzurum'da çok meşhurdur. Şalgamlar, ilk önce daire daire, sonra küçük parmak kalınlığın da ve boyunda kesilerek, küplere turşu kurulur. Turşuya koku vermesi içinde içine reyhan katılır.Turşu olduktan sonra çortutu pancarı yapılır. Bir miktar şalgam turşusuna, bir ölçek pirinç veya bulgur katılır, ayrıca parça et veya kavurma ile pişirilir. Şalgam turşusuna "çortutu" turşusundan yapılan bu pancara da "çortutu pancarı" denir. Bilhassa kış aylarında yapılır.


3-Şalgam Çırtması: Şalgam ilk önce daire şeklinde sonra da bu daireler parmak kalınlığında uzun uzun kesilir ve haşlanır.Suyu süzülür. Haşlanmış şalgama evvelce hazırlanmış ve pişirilmiş yağlı kıyma, biraz tereyağı ilave edilerek bir tavada karıştırılır.Üze rine baharat (karabiber vs) dökülerek sıcak sıcak yenir.


4-Çeç Pancarı: Şalgamın yeşil saplarına "çeç" denir. İçine bulgur veya pirinç katılarak, ıspanak gibi parça et veya kavurma ile pişirilir. Üzerine sarımsaklı yoğurt dökülür yenir.


5-Çaşır Kavurması: Çaşır,çiriş gibi dağlarda yetişen buruk bur tadı olan yabani bir bitkidir.Çaşır yenildiği gibi,patates haşlama
sıyla karıştırılıp tereyağında kavrularak da yenir.Bunun dışında çaşır haşlanır, haşlanan çaşır un ve yumurtaya batırılarak yağda kızartılır, buna çaşır kızartması denir. Erzurumlu yılda en az bir defa çaşır yer. Şifalı olduğuna inanılır.


6-Borani: Patatesin her türlü yemeği yapılır. Boranide bunlardan biridir. Patates haşlanır, kabukları soyulur ve bir tepsiye doğ-
ranır. Üzerine bol sarımsaklı yoğurt ve kızdırılmış tereyağı dökülür, sıcak olarak yenir.



HAŞILLAR VE KUYMAKLAR


Haşıllar ; un haşılı ve pıt pıt haşılı olmak üzere iki türlü yapılır.


1-Un Haşılı: Bir ölçek un, su ile karıştırılır ve ateş üzerine konur. Katı bir kıvam alıncaya kadar karıştırılarak pişirilir. Bir tepsiye alınır, ortası çukurlaştırılır ve bu çukura erimiş tereyağı ve bal doldurulur. Kaşıkla alınan hamur yağ ve karışımına batırılarak yenilir. 2-Pıt Pıt Haşılı: Çok ince bulgur ve un karıştırılır. Aynen un haşılındaki olduğu gibi pişirilir. Tereyağı bal karışımına batırılarak yenir.


3-Peynir Kuymağı: Tavada kızdırılmış tereyağına bir miktar taze civil peynir veya yağlı peynir konur. Üzerine birkaç yumurta kırılır ve karıştırılır. Peynirler tamamen eridikten sonra ocağın üzerinden alınır ve sıcak sıcak yenir.


4-Un Kaymağı: Bir ölçek un bir kapta sulandırılır. Bir tavaya bir miktar tereyağı konularak eritilir. Eriyen tereyağına hazırlanan un bulamaca yavaş yavaş karıştırılarak dökülür. Un katılaşıp yağ, yağ, pişen hamurun üzerine çıkıncaya kadar ateşte pişirilir.



TATLILAR


1-Kadayıf Dolması: Kadayıf, Ramazan'da 30 gün süre ile sofraların eksilmez tatlısıdır. Hatta sahurda bile taze taze kadayıf kızartılır.Kadayıfın sermesi yapıldığı gibi, dolması da meşhurdur.Güzel yapıldığı takdirde tadına doyum olmaz.Yumuşak tel kadayıfın içine toz karıştırılmış iç ceviz konularak,zeytin yağlı dolma büyüklüğünde sarılır.Kadayıf dolmaları yumurtaya batırılarak ta- vadaki kızgın yağa atılır. Kızardıktan sonra tavadan alınır, şeker balının içine atılır. Oradan çıkartılır, bal dökülerek servis edilir.


2-Poğaç: Poğaç, tandır olan evlerde ve bilhassa köylerde yapılır. Özel bir yemektir. Hamur börek gibi hazırlanır. Hamur tereyağı süt veya yoğurt katılarak yoğrulur ve bir siniye yayılır. Üzerine de bir sini kapatılarak tandıra indirilir. Üstüne bol miktarda kor haline gelmiş kül karışımı ateş konur. Her iki yüzü kızardıktan sonra tandırdan çıkarılır. Üzerine bol tereyağı ve bal şerbeti
dökülerek sıcak sıcak yenir.


3-Hasıta: Bilhassa doğum yapan kadınlara doğumun akabinde güç kazanması için yedirilir. Bir miktar nişasta iyice sulandırılır .İçine bol miktarda şeker katılır. Bir tavada kızdırılmış tereyağına, hazırlanmış bu sıvı dökülür, 1-2 dakika karıştırılır ve yenir.


4-Keysefe: Malatya kaysısı, hoşaf halinde pişirilir. Kaynatılarak suyu çekilir, üzerine tereyağı dökülür ve sıcak sıcak yenir.


5-Pestil Çullaması:Tatlı pestil ufak ufak doğranır,bir tavaya bir miktar tereyağı konularak eritilir.Pestiller tereyağının bulunduğu tavaya dökülür ve beklenir. Üzerine yumurta kırılır ve karıştırılır, Sıcak olarak da yenir.



6-Dut Çullaması: Bir miktar dut yıkanır bir kaba konur. Tereyağında pişirilir. Pişirilme şekli aynen pestil çullamasındaki gibidir.
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
4 Temmuz 2007       Mesaj #4
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Palandöken Kayak Merkezi
3185 m. zirveye sahip Palandöken dağları, Erzurum’un güneyinde yer alır ve doğu-batı yönünde uzanır. Türkiye’de kış turizmi için yapılan ilk ciddi ve kapsamlı proje Erzurum-Palandöken Kış Sporları ve Turizm Mastır Plan Çalışmasıdır. Yapılan çalışmada Palandöken Dağlarının doğal yapısı ve iklimi ile uluslararası kış sporları merkezi niteliğine sahip olduğu tespit edilmiştir. Projede, üç alan üzerinde gün toplam 32 bin kişinin kayak yapabileceği, uluslararası yarışmalar hatta kış olimpiyatlarının düzenlenebileceği, 6 bin kişinin doğrudan istihdam edilebileceği öngörülmektedir.
Ulaşım: Erzurum’a Ankara ve İstanbul’dan her gün uçak seferleri bulunmaktadır. Kayak Merkezi Erzurum Şehir Merkezine 5 km. uzaklıktadır. Hava alanına ise yalnızca 10 dakika mesafededir. Kış mevsimi boyunca şehir merkezinden halk otobüsü seferleri bulunmaktadır.
Coğrafya: Erzurum Türkiye’nin en yüksek ve soğuk illerinden biridir. Sert kara iklimi hüküm sürer. Yılın 150 günü karla örtülüdür. Normal kış koşullarında 2-3 metre kar yağışı almaktadır. Hakim rüzgar yönü güney ve batı yönlerindedir.
Kayak alanı 2200 - 3176 m. yükseklik kuşağı üzerinde yer almaktadır. Karasal iklim nedeniyle, mevsim boyunca “toz kar” üzerinde kayak yapılmaktadır. 10 Aralık-10 Mayıs arasındaki dönem kayak etkinlikleri için en uygun zamandır.
Konaklama ve Diğer Hizmetler: 4 ve 5 yıldızlı konaklama tesisleri, kayak evi, günübirlik tesisler ve lokantalar bulunmaktadır. Kayak dersi ve malzeme kiralama hizmetleri verilmektedir.
Mekanik Tesisler ve Pistler: Palandöken Kayak Merkezindeki pistler dünyanın en uzun ve dik kayak pistleri arasında yer almaktadır. En uzun pisti 12 km. olan kayak pistlerinin toplam uzunluğu 28 km.yi bulmaktadır. Başlangıç yeriyle varış noktası arasındaki yükseklik farkı 1000 m. olan Palandöken’de Slalom ve Büyük Slalom yarışmaları için 2 adet tescilli Kayak Pisti mevcuttur. (Ejder Pisti ve Kapıkaya Pisti)
Kayak Merkezinde 5 adet telesiyej (toplam 4500 kişi/saat kapasiteli), 1 adet teleski (300 kişi/saat kapasiteli ), 2 adet baby lift ( toplam 1800 kapasiteli ) ve 1 adet gondol lift (1500 kişi/saat kapasiteli) hizmet vermektedir.
Kuleler ve Kaleler
Saat Kulesi: İç kale mescidine minare olarak yaptırılan Saat Kulesi, Tepsi Minare ve Kule diye de adlandırılmaktadır.Şehre hakim bir tepe üzerinde kurulu bulunan Erzurum Kalesi’nin surlarındaki Saat Kulesi her taraftan çok rahatlıkla görülebilmektedir.
Erzurum Kalesi: Erzurum İli’ne 79km uzaklıktaki Horasan-Pasinler-Erzurum tarihi İpek Yolu üzerindedir. İlk inşa tarihi kesin olarak bilinmeyen Erzurum Kalesi’nin M.S. 5.yy ilk yarısında Bizanslılar tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir.
Camiler ve Kiliseler
İl merkezindeki Lalapaşa Cami, Üç Kümbetler ve Ovşank Kilisesi görülmeye değerdir.
Üç Kümbetler: Üç kümbetlerden sekiz köşeli plan üzerine oturtulmuş olan Saltuklu Devleti’nin kurucusu Emir Saltuk’a ait olduğu sanılmaktadır. Tamimiyle kesme taştan yapılmış olan kümbetlerin diğer ikisini kimlerin yaptığı bilinmemektedir. Kümbetlerin genel olarak 13 üncü yüzyıl sonu ve 14 üncü yüzyıl başına ait oldukları kabul edilmektedir. Üç kümbetler Türklere ait diğer kümbetlere nazaran değişik planları, kullanılan malzeme ve süslemeleri açısından ayrı bir yer tutar.
Medreseler
Çifte Minareli Medrese: 13′üncü yüzyılın sonlarında İlhanlılar tarafından yaptırılmıştır.Anadolu Selçuklu Mimari geleneğinde açık avlulu, iki katlı ve iki minareli eğitim kurumu, Anadolu’nun en büyük medresesidir.
Yakutiye Medresesi: Hoca Celaleddin Yakut tarafından MS 1310 yılında inşa edilmiştir.İlhanlı döneminden günümüze kalan nadir eserlerden birisidir. İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılmaktadır.
Köprüler ve Bedestenler
Çobadede Köprüsü: 1297-98 yıllarında İlhanlıların Veziri Emir Çoban Salduz tarafından yaptırılmıştır. Aras nehri üzerinde 7 kemer gözlü olarak inşaa ettirilen önemli bir yapıttır.
Rüstempaşa Bedesteni: Kanuni Sultan Süleyman’ın Sadrazamı Rüstem Paşa tarafından yaptırılmıştır. Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşıyan iki katlı bina halen çarşı olarak kullanılmaktadır. Çarşıda daha ziyade oltu taşı satıcıları faaliyet göstermektedir.
Mesire Yerleri
Tortum Çağlayanı: Tortum Gölü’nün son kısmında, Tortum Çayı’nın 48 m yüksekten düşmesiyle meydana gelen çağlayan vadideki bir dağın heyelan sonucu çayın önünü kapatmasıyla oluşmuştur. Erzurum’a 120 km mesafededir. Baharda suyun bol olduğu mevsimde tabii manzarası ve heybetiyle seyrine doyum olmaz.
Kaplıcalar
Pasinler Termal Turizm Merkezi
Yeri: Pasinler ilçe merkezinde ve Erzurum-Tahran uluslar arası geçiş yolu üzerinde yer alır.
Ulaşım: İlçe merkezindedir.
Suyun Isısı: 39 o C -45 o C
PH Değeri: 6,5
Özellikleri: Bikarbonatlı, Klorürlü, Sodyumlu, Karbondioksitli, kısmen radyoaktif bir bileşime sahiptir.
Yararlanma Şekilleri: İçme ve banyo kürleri
Tedavi Ettiği Hastalıklar: Romatizma, sinir ve kas yorgunluğu, sinirsel hastalıklar, eklem ve kireçlenme gibi hastalıklara olumlu etki yapar.
Konaklama Tesisleri: Konaklama tesisleri yeterli konfora sahip değildir.
Kuş Gözlem Alanı
Doğu Karadeniz Dağları
Erzurum Ovası
Sportif Etkinlikler
Rafting: Erzurum’un İspir ilçesi sınırlarından geçen Çoruh Nehri rafting yapmaya en elverişli akarsulardan birisidir. Derin kanyonları ile ilgi çeken Çoruh, her yıl turistlerin akımına uğrar. 1993 yılında Dünya Rafting Şampiyonası Çoruh Nehrinde yapılmıştır.
Trekking: Erzurum’un kuzeyinde yer alan Dumlu Dağları üzerinde yabancı turistler tarafından günü birlik doğa yürüyüşleri yapılmaktadır. Bu yürüyüşe gidenler üç saatlik bir yürüyüşle Dumbu Baba diye adlandırılan ve Fırat Nehri’nin önemli kollarından biri olan Karasu’nun kaynağı durumundaki soğuk su gözesine varırlar, burada bir süre dinlenen ziyaretçiler dönüş yürüyüşüne Kırkgöze Köyü üzerinden yaparlar buna benzer dağ yürüyüşleri Erzurum’un güneyinde bulunan Palandöken Dağları üzerinde de yapılmaktadır.

GD040100 1
Erzurum Çifte Minareli Medrese, iç avlusu cafe olarak değerlendiriliyor.


GD040100 2
Erzurum Osmanlı ve daha önceki dönemlerden çok sayıda tarihi eseri barındırıyor. kentin sokaklarında yapılacak bir gezi bu zenginliği gözler önüne sermeye yeter.


GD040100 3 GD040100 4



GD040100 5
Palandöken iyi bir kayak merkezi.


GD040100 6
Üç Kümbetler
DrAm3vLH - avatarı
DrAm3vLH
Ziyaretçi
30 Temmuz 2007       Mesaj #5
DrAm3vLH - avatarı
Ziyaretçi
Erzurum
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Tarihin ilk dönemlerinden beri bir yerleşim yeri olan Erzurum, günümüzde de Doğu Anadolu Bölgesinin en büyük kentlerinden birisidir. Yüzölçümü: 25.066 km², nüfus: 848.201 (1990), il trafik no: 25'dir.


Tarih
Roma istilasından önce, Erzurum’un bulunduğu yerde değişik dönemlerde KARİN, KARNA, GARİN, KARNDİ ve KALHAK isimli bir şehir bulunduğu, tarihi kaynaklara dayanılarak tespit edilmiştir.M.Ö. 408-450 yıllarında yaş**ış Bizans İmparatoru 2. Teodosius, doğudan gelen İranlıların saldırılarına karşı koymak amacıyla bu bölgedeki ERZEN şehrinin güney batısında yeni bir kale ile çevrilmiş bir şehir kurdurdu. Kale o devirde Bizans imparatorluğunun doğu bölgeleri komutanı olan Antonyus tarafından yaptırılmış ve şehre imparatorun adına izafeten TEODOSİLOPOS denilmiştir.651 yılında şehir, Arapların eline geçmiş ve KALİKALA ismi tam anlamıyla yerleşmiştir. Bu dönemde Erzurum’ un 16 km. batısında bulunan Karas köyünün yerinde etrafı sıra halinde surlarla çevrili eski Arze - Azze şehri bulunmakta idi. Onbirinci yüzyılda Erzen-Erze adını taşıyan bu şehir, 1048-1059 tarihlerinde Selçuklu Devleti Komutanlarından Yınal oğlu İbrahim Kutulmuş Beyler tarafından tahrip ve yağma edildi. Daha sonra TEODOSİLOPOS (Kalikala) ya yerleşenler, bu şehre Erzen adını verdiler.Erz-i Rum, Erzen-i Rum (Erzen-Al Rum, rum merkezi), Erzen-Er Rum, Arzirum, Erdzi-Rum şeklinde isimlendirildiği belirtilen şehir, halkın dilinde bugünkü ismi olan Erzurum şeklini almıştır.
Bu bölge tarih boyunca; Urartular, Kimerler, İskitler, Medler, Persler, Partlar, Romalılar, Bizanslılar, Sasaniler, Araplar, Selçuklular, Moğollar, İlhanlılar ve Safaviler, gibi çok çeşitli kavimler ve milletler tarafından zapt ve idare edilmiştir. 1514 yılında şehir ve çevresini fetheden Osmanlılar, Türkiye Cumhuriyetinin1923 yılına kadar burada hüküm sürmüşlerdir. Erzurum ve çevresine hakim olan büyük şahsiyetler arasında Büyük İskender ve Timur'u sayabiliriz. Bölgenin savunmasında şehrin fonksiyonu coğrafi yapısı ile yakından ilgilidir. Zira şehir Doğudan gelebilecek saldırılara karşı kolayca savunulabilecek bir yerde kurulmuştur. 20. yüzyılın başlarında batı güçlerine karşı girişilen direniş hareketi Atatürk'ün liderliğinde Erzurum'da başlamıştır. Atatürk milli birlik ve bağımsızlık hareketinin temelinin atıldığı Kongreyi 23 Temmuz'da burada toplamıştır. Atatürk'ün Osmanlı ordusundan istifasi, manevi hemsehri ilan edilmesi, ilk nufus cuzdani'nin verilmesi, ilk Meclis'de milletvekili olarak temsil ettigi Erzurum'da gerceklesti. Türkiye Cumhuriyeti'nin 4. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel Erzurum'ludur. Kurulduğu
Şehirde yukarıda bahsedilen kavim ve milletlere ait birçok tarihi eser bulunmaktadır. Bunların bir çoğu bozulmadan günümüze kadar gelmiştir. Şehre doğal güzellik katan bu eserlerin yanı sıra keşfedilmeyi bekleyen doğal güzellikler de mevcuttur.

Coğrafi Özellikleri
Anadolu'da deniz seviyesinden 1959 metre yükseklikteki tek büyük yerleşim yeri olan Erzurum yüksek bir yaylanın güney batı bölümünde yer alır. Yerleşme alanı yer yer 2000 metreye kadar yükselen bir ova üzerinde bulunur. Bölge kuzeyde Dumlu, güneyde Palandöken dağları ile çevrilmiştir. Buradan geçen İpek Yolu ve verimli ovaları bölgenin tarih boyunca yerleşme alanı olarak seçilmesinde önemli rol oynamıştır. Bu arada yer yer şiddetli depremlere maruz kalan şehir ve çevresi önemli ölçüde zarar görmüştür.
Türkiye'nin en şiddetli iklimi bu bölgede hüküm sürer baharları yağışlı, yazları sıcak ve kurak geçer, kışları soğuk ve karlıdır. Yıllık ortalama sıcaklık 6 derece, en soğuk ay ortalaması -8,3 derece'dir. En sıcak ay ortalaması 20.2 derece'dir. Yılın yaklaşık 220 günü boyunca ortalama sıcaklık 8 derece'nin altında seyreder. Yıllık yağış ortalaması 460.5 m2 olarak kaydedilmiş olup yağışlar düzensizdir. Nisbi nem %60.3 tür.
İlin toplam nüfusu 1990 sayımına göre 848.201 dir. Şehir ve banliyölerinde oturan nüfus 362 bin civarındadır. Arazinin %20 si tarıma elverişlidir. Halkın başlıca geçim kaynağı hayvancılıktır.
Erzurum'un jeolojik yapısından dolayı bölgede birçok kaplıca mevcuttur. Bu kaplıcalardan en önemlileri Ilıca (15 km) Hasankale (38 km) ve Soğukçermik (60 km) kaplıcalarıdır. Bu kaplıcalar romatizma, siyatik ve çeşitli kadın hastalıkları tedavisi için tavsiye edilmektedir. Bu kaplıca merkezlerinde konaklamak için oteller de mevcuttur...

Kültür

Erzurumun mutfağı
Anadolu'nun her yöresinin kendine ait yöresel bir mutfağı vardır. Erzurum'da zengin bir mutfak kültürüne sahiptir. Bunlardan lor dolması, kadayıf dolması, özel yapılmış su böreği, ayran aşı ve cağ kebabı bu mutfağın baş yemekleridir. Erzurum'a yolu düşenlere bu yemekleri, özellikle Tortum Cağ kebabını tatmaları tavsiye edilir.

300px Gencbar
Erzurum'da Bar oyunu

Halk oyunları
Erzurum'da oynanan halk danslarına "Bar" denir. Bar'ın tarihçesi çok eskilere Orta Asya'da Altay kavimlerine kadar uzanır. Erzurum halk oyunları erkek ve kadınlarca ayrı ayrı oynanır. Atatürk Üniversitesi halk oyunları ile Erzurum halk oyunlar ve türküleri derneği bar ekibi çeşitli uluslararası halk dansları festivallerinde birincilik ödülleri almışlardır. Bar oyunu mertlik ve yiğitlik sembolüdür. Erzurum ayrıca zengin bir halk türküleri kaynağına sahiptir.

El sanatları
Erzurum, el sanatları, Erzurum kuyumculuğu ve Oltu taşı işlemeciliği ile ünlüdür. Yarı değerli taş olan Oltu Taşı (kehribar) Erzurum'a özgüdür. Altın ve gümüş ile birlikte Oltu Taşından kadınlar için bilezik, gerdanlık, broş, küpe, saç tokası ve tarağı yapılırken, erkekler için tespih, ağızlık, yüzük, vb. eşya imal edilmektedir. Bu ürünlerin satıldığı yer Rüstem Paşa Bedesteni'dir. Taşhan olarak da adlandırılan bu eser Kanuni Sultan Süleyman'ın sadrazamı Rüstem Paşa tarafında yaptırılmıştır. Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşıyan iki katlı bina halen çarşı olarak kullanılmaktadır.
WaRrioR - avatarı
WaRrioR
VIP VIP Üye
19 Ağustos 2007       Mesaj #6
WaRrioR - avatarı
VIP VIP Üye
Erzurum Kalesi

erzurum08

Erzurum Kalesi Erzurum İli’ne 79km uzaklıktaki Horasan-Pasinler-Erzurum tarihi İpek Yolu üzerindedir. İlk inşa tarihi kesin olarak bilinmeyen Erzurum Kalesi’nin M.S. 5.yy ilk yarısında Bizanslılar tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Saat Kulesi: İç kale mescidine minare olarak yaptırılan Saat Kulesi, Tepsi Minare ve Kule diye de adlandırılmaktadır.Şehre hakim bir tepe üzerinde kurulu bulunan Erzurum Kalesi’nin surlarındaki Saat Kulesi her taraftan çok rahatlıkla görülebilmektedir. Çobandede Köprüsü:Çobandede Köprüsü 1297-98 yıllarında İlhanlıların Veziri Emir Çoban Salduz tarafından yaptırılmıştır.Aras nehri üzerinde 7 kemer gözlü olarak inşaa ettirilen önemli bir yapıttır. Rüstempaşa Bedesteni: Kanuni Sultan Süleyman’ın Sadrazamı Rüstem Paşa tarafından yaptırılmıştır. Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşıyan iki katlı bina halen çarşı olarak kullanılmaktadır. Çarşıda daha ziyade oltu taşı satıcıları faaliyet göstermektedir.

Medreseler:

erzurum06

Çifte Minareli Medrese: 13’üncü yüzyılın sonlarında İlhanlılar tarafından yaptırılmıştır.Anadolu Selçuklu Mimari geleneğinde açık avlulu, iki katlı ve iki minareli eğitim kurumu, Anadolu’nun en büyük medresesidir. Yakutiye Medresesi: Hoca Celaleddin Yakut tarafından MS 1310 yılında inşa edilmiştir.İlhanlı döneminden günümüze kalan nadir eserlerden birisidir. İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılmaktadır. Palandöken Kayak Merkezi: Ülkenin önemli Kayak Merkezlerinden olan Palandöken Erzurum ili sınırlarındadır. Palandöken Kayak Merkezi



ERZURUM ARKEOLOJİ MÜZESİ
Erzurum ve çevre illerden çeşitli şekillerde kazandırılan eserlerin sergilendiği müze, 1942 yılında Çifte Minareli Medrese’de faaliyete geçmiş, 1967 yılında yeni binasına taşınmıştır. 1994 yılında Yakutiye Medresesi Türk-İslâm Eserleri ve Etnografya Müzesi’nin açılması ile Arkeoloji Müzesi’ne dönüştürülmüştür. Bağlı birimleri Türk-İslâm Eserleri Müzesi ve Atatürk Evi Müzesidir. Ayrıca çevre illerdeki geniş bir bölgede çalışmalarını sürdüren müdürlüğün idari işleri de bu binada sürdürülmektedir.

Müzede, Kazılar Salonu, M.Ö. II. bin Trans-Kafkas Kültürü Salonu, Urartu Salonu, Tabiat Tarihi Salonu ve Ermeni Katliamları Salonu bulunmaktadır.

Kazılar Salonu
Bölgede bu güne kadar yapılan kazılarda çıkarılan eserler sergilenmektedir. Bunlar arasında Karaz (1942-1944), Pulur (1960), Güzelova (1961), Sos (1994-1998) Höyük kazıları önemli bir kısmını teşkil etmektedir. M.Ö. IV. bin. den Selçuklu Dönemi’ne kadarki döneme ait heykelcikler, kutsal ocaklar, ok uçları, pişmiş toprak kaplar, taş eserler gibi eserler sergilenmektedir.

erzurum07

Ülkemizde, Karaz kültürü olarak bilinen, Güney Kafkasya’dan, Urmiye Gölü’nün batısına ve Filistin’e kadar geniş bir bölgeye yayılmış olan bu kültüre en yoğun şekilde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, özellikle de Erzurum ve çevresinde rastlanması, bu kazıların ve bundan sonra yapılacak olan kazıların önemini artırmaktadır.

Roma, Hellenistik, Trans-Kafkas Salonu
İkiztepe tümülüslerinde çıkarılan eserler ile satın alma ve müsadere yoluyla müzeye kazandırılan Roma ve Hellenistik dönemlere ait diadem, yüzük, küpe gibi altın eserler, cam gözyaşı şişeleri, pişmiş toprak, lahit gibi eserler ile M.Ö. II. binde Van Havzası’nın batısı, Doğu Anadolu Bölgesi, güneydoğuda Urmiye Gölü çevresinde, kuzeydoğuda Gürcistan’a kadar yayılmış olan Trans-Kafkas Kültürü’ne ait eserler sergilenmektedir.

Urartu Eserleri ve Sikke Salonu
M.Ö. 900-600 tarihleri arasında hüküm süren Urartular’ın başkenti, Van (Tuşpa) dır. Urmiye, Gökçegöl ve Çıldır göllerini kapsayan batıda Erzincan ve Malatya çizgisine kadar yayılan geniş bir sahada güçlü bir krallık olarak hüküm sürmüştür. Kökenleri Hurriler’e dayandırılmaktadır. Urartular’dan kalan bir çok kale, kaya mimarîsi, baraj ve sulama tesisleri yanında, müzede sergilenen pişmiş toprak ve madeni kaplar, süs eşyaları, mühürler, savaş malzemeleri, adak levhaları ve rythonlar Urartu Uygarlığı’nın gelişmişliğini göstermektedir.

Bu salonda, Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait çok sayıda sikke bulunmaktadır.

Urartu Yazıtları ve Tabiat Tarihi Salonu
Tarihe ışık tutan çok önemli yazılı belgeler olan kitabelerden Urartular’a ait satın alma yoluyla müzeye kazandırılan taş Urartu yazıtları bu salonda sergilenmektedir.

Günümüzden yaklaşık 500 bin yıl önce yaşamış olan Mamut (fil) fosili, yumuşakça fosilleri, bitki fosilleri ve obsidiyenler de bu bölümde yer almaktadır.

Ermeni Katliamı Salonu
1918 yılında Ermeni komitacılar tarafından Anadolu’da Türkler’e yapılan soykırım alanlarından, Erzurum’da Alaca, Yeşilyayla ve Tımar Köyü ile Kars’ta Obaköy kazılarında ortaya çıkarılan buluntular sergilenmektedir.

Buluntular arasında muskalar, düğmeler, ayyıldızlı tabaka ve kolyeler, mermi kovanları, Kur’an-ı Kerim parçaları yer almaktadır.

Çifte Minareli Medrese
Kitabesi olmadığından ne zaman yapıldığı ve gerçek adı bilinmez. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad’ın kızı Hundi Hatun veya İlhanlı Hanedanı’ndan Padişah Hatun tarafından yaptırılmış olabileceği düşüncesiyle buna Hatuniye Medresesi de denmektedir. Genelde 13. yy. sonlarında yapıldığı kabul edilir. Sultan IV. Murad’ın emriyle tophane haline getirilmiştir. Bir süre de kışla olarak kullanılmıştır. 1971-1972 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce kazı ve restorasyonu yapılan medrese halen Erzurum Yakutiye Belediye Başkanlığı’nca kullanılmaktadır.

muze4

Dört eyvanlı, açık avlulu medreselerin Anadolu’daki en büyük örneğini teşkil eder. Çifte minareli taç kapısı güneyde ana eyvanla bitişen kümbetle değişik düzenlemeye sahiptir. Plandaki çarpıklık sur duvarına bitişik olmasından kaynaklanmaktadır. Cephede, taçkapı formundan başka çeşme nişleri ile yarım yuvarlak iki payanda vardır. Taçkapının iki yanında yükselen çok dilimli silindirik minareler sırlı-sırsız tuğla, pabuç kısımları ise mozaik çinilerle süslenmiştir. Şerefelerden itibaren üst kısımları yıkılmıştır. Taçkapıyı kademeli kuşaklar halinde çeviren plastik hacimli bitki süslemeleri ile kalın silmeli panoların içindeki ejder, hayat ağacı, kartal motifleri cephenin en gösterişli bölümleridir. Doğudaki tamamlanmış hayat ağacı ile kartal motiflerinin bir arma olmaktan çok, Orta Asya Türk inanışına kadar uzanan gücü ve ölümsüzlüğü dile getirdiği düşünülür.

Giriş eyvanın iki yanında kubbeyle örtülü odalar yer almaktadır. Uzun dikdörtgen avlu, değişik boyutlu sütun ve payelerle desteklenen revaklarla çevrilmiştir. Ortasında bir havuz bulunmaktadır. Revakların ortasında yer alan hücreler iki katlıdır. Küçük olan yan eyvanlar yıldız tonozlarla örtülmüştür. İç mimarî süslemelerin yarım kaldığı gözlenmektedir. Hücre kemerleri, kapı-pencere çerçeveleri ile sütunlarda görülen geometrik ve bitki örnekleri yanında ayet-hadislerden oluşan yazı kuşakları da mevcuttur.

Ana eyvanın sonunda altlı-üstlü merdivenlerle kümbetin mumyalık ve gövde kısmına geçilmektedir. İçten haçvari planlı mumyalıkta iki lahit mevcuttur. Onikigen planlı kümbet, Anadolu’daki bu tür mezar anıtların en büyüğüdür. Medresenin dışında kalan sekiz yüzde, birer atlamak suretiyle, alttan mukarnas kavsaralı ve daha büyük, üstte sade ve küçük olmak üzere sekiz pencere açılmıştır. Konik külâh, kırmızı renkli taşlarla kaplanmıştır. Tüm mimarî ihtişamına rağmen süslemeleri yarım kalmıştır.

Erzurum Yakutiye Medresesi Türk İslâm Eserleri
ve Etnografya Müzesi
Son zamanlara kadar medresenin etrafında kışla olarak kullanılan ek yapılar bulunuyordu. 1970’li ve 1980’li yıllarda bu ek yapılar yıkılmış ve çevresi yeniden düzenlenmiştir. 1984 yılından 1994 yılına kadar onarımı süren medrese, Erzurum Müze Müdürlüğüne bağlı birim olarak 29 Ekim 1994 tarihinde Türk-İslâm Eserleri ve Etnografya Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.

Müzede bölge kültürü ve sanatı ile ilgili etnografik nitelikli eserler sergilenmektedir.

Müzede Bulunan Seksiyonlar

muze1

1- Kadın Takıları ve Giysileri Seksiyonu
Osmanlı Döneminden kalma geleneksel takı ve giysilerden tepelikler, halkalar, saçlıklar, yüzükler, küpeler, mücevher kutuları, bindallı giysiler vb. eserler sergilenmektedir.

2- Savaş Aletleri Seksiyonu
Osmanlı ve Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde kullanılan tüfekler, tabancalar, kılıçlar, barutluklar, dürbünler, yağdanlıklar gibi savaş aletleri sergilenmektedir.

3- Erkek Takı ve Keyif Eserleri Seksiyonu
Osmanlı ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına ait kemer ve takıları, tütün tabakaları, köstekler, yüzükler ve pazubentler teşhir edilmektedir.

4- Madeni Eserler Seksiyonu
Daha çok mutfak eşyaları olarak kullanılan tombak ibrik ve leğen, altın kakma süslemeli ibrikler, şifa tasları, tabaklar vb. eserleri bu seksiyonda görmek mümkündür.

5- Dokumacılık Seksiyonu
Yörede geleneksel el sanatlarından biri olan ve kullanım alanının daralması nedeniyle giderek yok olan ehramcılığın geliştirilmesi ve yaygınlaşmasını sağlamak amacıyla yeni şekliyle ehram giysileri tanıtılmaktadır.

6- Halı ve Kilim Seksiyonu
Dünyaya Türkler’in tanıttığı bir el sanatı olan halı ve kilim dokumacılığının Doğu Anadolu Bölgesi’ne ait örnekleri sergilenmektedir.

7- El Yazması Eserler Seksiyonu
Osmanlı Döneminden kalma değişik konularda yazılmış el yazmaları, kıblegâh ve yazı takımları sergilenmektedir.

8- Tarikat ve Tartı Aletleri Seksiyonu
Müzeye satın alma yoluyla kazandırılan bu eserler arasında keşkül, ittika, Rufai şişleri, def, topuz, teber ve tartı aletlerinden dirhemler, değişik el kantarları, kutu terazileri gibi etnografik eserler bulunmaktadır.

9- Selçuklu Seramikleri Seksiyonu
Çoğunluğu Selçuklu Dönemine ait olan ve günümüze gelebilen nadir örneklerin sergilendiği bu seksiyonda tabaklar, kandiller, rythonlar vb. seramikler bulunmaktadır.

10- Oltutaşı Seksiyonu
Erzurum İli’nin Oltu İlçesi’nde çıkarılan tesbih, küpe, kolye vb. bir çok süs eşyasının yapıldığı "Oltutaşı" olarak tanınan maddenin tarihi gelişimi tanıtılmakta ve bazı örnekleri sergilenmektedir.

11- Sikke Seksiyonu
Türk ve İslâmî dönemlere ait sikkelerle Osmanlı ve Cumhuriyet’in son dönemlerine ait kağıt paralar kronolojik olarak teşhir edilmektedir.

Yakutiye Medresesi
Medrese taçkapısında bulunan kitabeye göre, İlhanlı Hükümdarı Sultan Olcayto zamanında Gazanhan ve Bolugan Hatun adına, Cemaleddin Hoca Yakut Gazani tarafından Hicri 710 (milâdi 1310) yılında yaptırılmıştır.

Türkler’in Anadolu’ya gelişlerinden hemen sonra başlayan Anadolu’yu değişik amaçlı mimarî eserlerle donatma çabası bütün tarihi olaylara rağmen devam etmiş ve Selçuklu Dönemi geleneksel mimarî tarzı Yakutiye Medresesi’nde de sürdürülerek anıtsal bir yapı ortaya çıkarılmıştır.

Yapı dört eyvanlı kapalı avlulu medreseler grubundadır. Eyvanlar arasında hücreler yer almaktadır. Batı eyvanı değişik bir tarzda ele alınarak iki katlı inşa edilmiştir. Güney eyvanı mescit olarak planlanmış ve bu eyvanın her iki duvarına mermer vakfiye kitabesi yerleştirilmiştir. Orta avlunun üzeri mukarnaslı bir kubbeyle örtülmüştür. Doğu eyvanın bitiminde kümbet yer almaktadır. Kümbette mezar bulunmamaktadır.

Medresenin dışa taşkın taçkapısı ve iki köşesindeki minareleriyle kurulan denge, yapının bütününde de cepheye karşılık kümbet yerleştirilerek sağlanmıştır. Bu da mimarlığın Selçuklu Döneminde bilimsel metotlarla yapıldığını göstermesi bakımından önemlidir. Ancak köşelerdeki minarelerden biri şerefeye kadar, diğeri kaideye kadar yıkılarak üzeri konik külâhla kapatılmıştır.

Cephede yer alan bitkisel, geometrik motifler ve sembolik tasvirlerde de denge ve simetriye önem verilmiştir. Gerek taçkapısındaki ve hücre kapılarındaki süslemeler gerekse minaredeki çini süslemeler o dönemde, sanatta gelinen noktayı ve sanata verilen önemi göstermektedir.

Taçkapısının her iki yüzünde, silme kemerler içerisinde altta ajurlu bir küre, hayat ağacı, her iki taraftaki pars figürleri ve üstte çift başlı kartal, Selçuklu Döneminde dini inançların anlatımını da içeren ve bazı farklılıklarla değişik yapılarda karşımıza sık sık çıkan bir semboldür.

Atatürk Müzesi
Müze Çaykara Caddesi, Çaykara Sokak’ta bulunmaktadır. XIX. yüzyılın sonlarında Erzurumlu bir zengin tarafından konak olarak yaptırılmıştır. 1915-1916 yıllarında 9 ay kadar kısa bir süre için Alman Konsolosluğu olarak kullanılan yapı, 12 Mart 1918 tarihinde Erzurum’un kurtuluşunu müteakip, Erzurum Valiliği’ne ikametgâh olarak verilmiştir. Vali Mahir Akkaya 3 Temmuz 1919 tarihine kadar burada oturmuş, onun Erzurum’dan ayrılması ile konak boşalmıştır.

Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkmasından sonra kongre için gelmiş olduğu Erzurum’daki bu konağa 9 Temmuz 1919 tarihinde Hüseyin Rauf Bey ve arkadaşları ile yerleşmeleri, 29 Ağustos 1919 tarihine kadar 52 gün Erzurum Kongresi çalışmalarını sürdürmeleri ile konak, tarihsel bir önem kazanmıştır. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum’dan ayrılmaları üzerine ev yine vali konağı olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Cumhuriyet’in ilanından sonra 13 Eylül 1924 günü Erzurum’a gelişlerinde, Belediye Başkanı Nazif Bey tarafından Erzurumlu bir kuyumcuya yaptırılan altın anahtar ve evin tapusu şehir adına Mustafa Kemal Paşa’ya armağan edilmiştir.

1930-1934 yılları arasında Erzurum kolordu kumandanlarının ikâmetine verilen konak, Atatürk’ün ölümü üzerine kızkardeşi Makbule Boysan Hanım’a intikal etmiş ve tapu kayıtlarından elde edilen bilgiye göre, onun da ölümünden sonra isteği üzerine 12.10.1944 tarihinde Çocuk Esirgeme Kurumu’na devredilmiştir. Bu kurum tarafından 1980 yılına kadar kullanılan bina 8.5.1984 tarihinde Sağlık Bakanlığı tarafından Kültür Bakanlığı’na devredilmiştir.

Bodrum kat üzerine zemin ve birinci kat ile çatı katından ibaret olan bina onarılarak 3.10.1984 tarihinde Atatürk Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.

Zemin Kat
Taş kemerli çift kanatlı girişten sonra sağda Kazım Karabekir ve Kazım Yurdalan’a ait eşya, belge ve fotoğraflar sergilenmekte olup, bu odadan bir kapıyla Erzurum Müdafai Hukuki Milliye Cemiyeti Başkanı ve Erzurum Kongresi üyesi Raif Dinç’e ait giysiler, silahlar, fotoğraflar ve belgelerin sergilendiği odaya geçilmektedir.

Bu odanın karşısında Anadolu’da yayınlanan Türk Gazetesi Envari Şarkiye’nin, Milli Mücadele Dönemi’nin unutulmaz gazetesi Albayrak’ın ve Erzurum Kongresi bildirilerinin basıldığı matbaa makinasının teşhir edildiği oda yer almaktadır.

I. Kat
Birinci katta merdiven başı sahanlığında Atatürk’ün ikinci kez Erzurum’a gelişlerinde toplu halde çekilen büyük boy fotoğraf ve o yıllara ait koltuk ve sehpalar bulunmaktadır. Buradan geçilen antre kısmından Erzurum Kongresi üyelerinin fotoğrafları ve biyografileri bulunan salona, kabul salonuna ve yatak odasına geçilmektedir.

23 Temmuz Kongre Salonu
Kendi adını verdiği Kongre Meydanı’nda bulunmaktadır. XIX. yüzyıl sonlarında yapılmıştır.

23 Temmuz Kongre Salonu (Atatürk Yapı Meslek Lisesi) binası Güzel Sanatlar Lisesi olarak hizmet vermektedir.

23 Temmuz Erzurum Kongresi, İdadi Mektebi (Lisesi) olarak hizmet veren bu binanın birinci katındaki bir salonda yapılmıştır. 1925 yılında geçirdiği yangında binanın tüm ahşap bölümleri yanmıştır. Yangınından sonra onarılan bina Yapı Sanat Mektebi olarak hizmete açılmıştır. Binanın ikinci katında bulunan bir salon ve salona açılan iki oda Kongre Müzesi olarak düzenlenmiştir. Atatürk’ün başkanlığında gerçekleştirilen Erzurum Kongresi ile Cumhuriyet’in temelleri bu binada atılmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne giden yol bu kongre ile aralanmıştır. Dolayısıyla bu bina Cumhuriyet tarihimizde çok önemli bir yere sahiptir.

Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı özel müze statüsünde bulunan bu salonda kongre üyelerinin fotoğrafları, biyografileri, o dönemden kalma sıralar ve benzeri kongre belgeleri sergilenmektedir.

Bina U planlı olup, bodrum ve 2 kattan oluşmaktadır. Binanın ana girişi esas alındığında planda ve cephede tam simetri hakimdir. Ana girişle beraber iki girişi daha mevcuttur. Merdivenlerden birinci kata çıkınca tam karşıda Erzurum Kongresi’nin temsili salonu bulunmaktadır. Salondan girince tam karşıda Atatürk heykeli, dört sıra halinde oturma grupları, duvarlarda kongreye hangi illerden delegelerin katıldığını gösteren harita bulunmaktadır. Salonun karşılıklı her iki yanında küçük odalar zamanın mobilyaları ile donatılmıştır.
ERZURUM EVLERİ

ev1 ev2

Erzurum evlerinin oluşmasında bulunduğu zengin coğrafya, tarih ve kültür ortamının payı büyüktür. Özellikler içlerinde yaşanan hayat,iklim ve yapı malzemesi evlerin tasarımında önemli etkenlerdir. Bunun için Erzurum’da esas olarak Türk ev mimarisine uyan fakat kendine has özellikleri olan bir konut türü olarak orataya çıkmış bulunmaktadır. ZZemin katta ahır,kiler,samanlık gibi yardımcı hizmet bölümlerinin yanı sıra yaşama mekanlarıda bulunmaktadır. önemli yaşama birimi olan tandırevi ve kışlık odalarda bu kata yerleştirilmiştir. Türk evinin açık avlu - taşlık kısmı kapalı bir avlu şeklinde zemin kat öenmli bir yer yaşama alanı haline gelmiştir. birinci katta ,daracık bir geçitten ibaret olan sofaya bir veya iki oda açılmaktadır. Böylelikle Doğu Anadolu’ya has,diğer bölgelerimizden farklı bir plan ortaya çıkmaktadır. iç avlulu ve tandırevli tip olarak tanımladığımız bu tip evlere Bayburt ve Kars gibi yerleşim birimlerinde rastlanmaktadır. Ancak bu evlerin en güzel örnekleri Erzurum’da mevcuttur. Erzurum’un eski evleri savaşlar, yangınlar ve yeni inşaatlar yüzünden yeterince korunamamıştır.

Bölgesel farklıklıklara rağmen Türk evlerinin ana özellikleri şöyle özetlenebilir.

çoğunlukla iki katlı olan evlerin zemin katları ahır,depo,kiler olarak kullanılır.evin birinci katına ahşap bir merdivenle çıkılır.Ev birden fazla katlı ise esas yaşanan yer üst kat olmaktadır.esas yaşama katında sofa ve sofaya açılan odalar bulunmaktadır.mutfak zemin katta veya bahçenin bir kenarına yerleştirilmiştir. son yıllarda Trük ev mimarisine ilişkin yapılan araştırmalar sonucu; sofaların konumuna göre tipler belirlenmiştir.

1-sofasız 2-dış sofalı 3- iç sofalı 4- orta sofalı evler olarak.

Eski ERzurum evlerinin Anadolu Türk ve mimarisi içinde ayrı bir yeri vardır. Doğu Anadolu’nun soğuk iklimi Erzurum evlerinin planlanmasını büyük ölçüde etkilemiştir.bu etki çoğunlukla iki katlı olan evlerin zemin katlarını esas hayatın geçtiği alan haline getirmiştir. Zemin katta çoğunlukla kadınların yaşadığı ,yemek pişirdiği tandırevine kışlık odalar açılmaktadır.avlu-taşlık kapalı bir mekan haline gelirken üst katta sofa küçülmüş ve önemini yitirmiştir. bu bakımdan Erzurum evleri sofasız,içavlulu ve tandırevl,i yeni plan tipini oluştururlar. Erzurum evleri bu plan farklılığının dışında,yaşama alanları, süsleme özellikleri bakımından Türk evinin diğer bölge örneklerine benzerlik gösterir.

Yapı Malzemesi

ev3

Erzurum evlerinin ana özelliklerini belirleyen öenmli bir etkende yapı malzemesidir. Ana yapı malzemesi taş,ahşap,toprak,tuğla ve maden olarak ele alınır.


1 - Taş : Köşe ve cephelerde yonu taş,diğer kısımlarda moloz taş duvarlar kullanılmıştır. Karataş,BOztaş ve Kamber taşı gibi türleri vardır. Karataş,Hasankale civarından ve Nenehatun(Sivişli) Köyü; Boztaş,Ağzı açık tabya ve Ağveren Köyü; Kamber taşı ise aynı adlı köyün ocaklarından temin edilmiştir.

2 - Ahşap : Erzurum evlerinde taştan sonra en çok kullanılan yapı elemanıdır. Duvarları bağlayan hatıllar,toprak örtüyü taşıyan kirişler,döşeme ,tavan ve bütün doğramalar ahşap olarak yapılmıştır. Çam,kavak ve söğüt en çok kullanılan ağaç çeşitleridir. Saz ve kamış da damın örtülmesinde yardımcı malzeme olarak kullanılmıştır.

ev4

3 - Toprak :
Erzurum evlerinin ana örtü malzemesi,taş duvarların bağlayıcı elemanıdır. Toprak malzeme şehir çevresindenitabyalardan kolaylıkla temin edilirdi.


4 - Tuğla : Toprak elverişli olduğu için yapılan tuğlalar kalitelidir. Tuğla, ara bölmelerde 1.katın cephesinde ve baca yapımında kullanılmıştır.

5 - Maden : Sıcak demir işleri olarak kullanılmıştır. Kapı ve pencere menteşeleri,kuşakları,çiviler,pencere parmakları,kapı tokmakları demirden yapılmıştır. Bronz döküm kapı tokmakları da kullanılmıştır.
Esqi qulağı qesiqlerden qim qaldı
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
28 Kasım 2007       Mesaj #7
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
aba : abla
abacı : terzi
ağa : ağabeyi, gada
ağıl : yazın hayvanların koyulduğu yer
ahan : işte şu
ahbun : hayvan gübresi
ander : münasebetsiz
aşgar : kir
aşma : kaysı kurusu
avlu : evin giriş salonu
ayvan : boş oda
baca : dam
baci : bacı
bardan : büyük çuval
bedimli : meteliksiz
bedire : kova
beg : bey, beyim
berf : kar
bıldır : geçen yıl
bibi : hala
bişi : yağda kızartılmış hamur, pişi
boğızli : obur
cağ : şiş
cakkıl : zincirli iki ucuna kova takılan uzun çubuk
camış : erkek manda
ceferlik : odunluk
ceferlik : odunluk
celep : besi hayvanlarının sürüsü
cığız : mızıkçı
cığızlamak : mızıkcılık etmek hakkına razı olmamak
cılfa : pulluk
cırbağa : cılız,çelimsiz
cıstik : erkek ayakkabısı
cingen : çingene
culuh : hindi
cücük : civciv
çakçavi : damların üzerine yapılan çerçeveli camekan
çangıl : zil
çarşut : casus
çenebit : camdan ekmek kabı
çerçi : gezgin satıcı
çermik : kaplıca
çiğirt : çekirdek
damçi : damla
dastar : hamurun üstüne örtülen örtü
densiz : uygunsuz
devamsız : işe yaramaz
dığa : hakararet olarak çocuk
dıldılık : ince elbise
dıreş : uzun boylu
dızınan : iri kıyım,iri yapılı
dibek : öğütme aracı
dizlik : külot
duz : tuz
düllük : çocuk düdüğü
dürüm : açık ekmekle yapılan sandöviç
eğiş : tandırdan eşya veya ekmek çıkarmak için kullanılan çengelli araç
emi : amca
enek : sapanın toprağı yaran kısmı
enik : köpek yavrusu
er : erkek, koca
ergişi : erkek kişi
esgetek : kadın
eze : teyze
fenikmek : telaşlanmak acele etmek
fırfırik : topaç
gada : ağabeyi, ağa
gah : elma kurusu
galah : tezek yığını
galo : hayvanları ahıra bağlayan eğik ağaç
gancık : sözünde durmayan, dişi köpek
gandırıg : çifti boyunduruğa bağlayan ağaç
gavat : değersiz adam, ********
gelberi : tandırdan külü çeken uzun saplı faraş
geven : deve dikeni
gındıllik: çember, tekerlek
gobçe : düğme
gollik : kısa boylu, boyu kısa olan
gottoz : dik kafalı
görüm : görümce, kocanın kız kardeşi
gucur : kısa boylu
gudik : köpek yavrusu
gullep : kapı demiri
guma : ikinci eş
gurna : kurna
guzzik : kambur
güleş : güler yüzlü
hagos : tarla sulama arkı
halhal : bilezik
hamayıl : boyuna asılan muskalı gümüş kap
haşıl : ana maddesi öğütülmüş buğday, yağ ve süt olan özel yemek
hedik : haşlanmış buğday
hemecik : bebek oyuncağı
hepenk : kepenk
hesir : otlardan yapılmış sergi
hetircek : tandırın üzerine konan demir
hıbar : duvar dizmede büyük taşlar arasıra konan küçük taş
hıngel : haşlanmış yufka ile yapılan hamur işi yemek, mantı
hınısi : toprak yayık
hırhız : hırsız
hış : köpeklerin boynuna takılan demir
hızan : fakir, görgüsüz
hızmeker : erkek hizmetçi
him : temel
hodah : hayvanlara bakan çocuk
hollaçelik : çelik çomak oyunu
horum : elle yapılmış ot ambalajı
hoyrat : sevimsiz kötü
hozan : sürülmemiş nadasa bırakılmış tarla
höllük : bebeğin altına konan killi toprak
hudik : Tedirgin, tereddütlü
igit : yiğit
istikan : bardak
işlik : gömlek, köynek
kafter : sevimsiz ihtiyar
kalikli : ******
kaloş : mes üzerine giyilen yarım ayakkabı
kanayaklı : kadın,yavaş
karakura : kabus
kartol : patates
kavurga : kavrulmuş buğday
kavut : kavrulmuş buğday unu
kazıl : yünden yapılmış kalın iplik
kelep : kolye, inci
keltoş : kel
keyvani : ev hanımı
kırbaç : hayvanları sürmeye yarayan sopa
kiral : kiler
kivra : kirve
kizir : köy adını ağız yapabilen kişi
kollaç : kadın ayakkabısı
kor : bakıpta görmeyen, kör
korzevel : kara sapanın ucuna takılan sopa
kotan : tarla sürme aleti
köynek : gömlek, işlik
kurik : yeni doğmuş tay
kurun : hayvanların su içtiği uzun kap
külek : kova, su kabı
külfet : ev halkı
külve : tandırın hava deliği
kürsü : tandırın üzerine konan masa
leçek : tülbent, başörtüsü
leğen : yıkanmaya yarayan kab
leppik : taş oynunda kullanılan yassı taş
lobiya : yeşil fazülye
loğ : toprak damları düzeltmeye yarayan yuvarlak taş
mablağ : çay kaşığı
mahat : sedir, kanepe
mahrama : mendil
malıh : kağnı kayışının ucuna takılan odun parçası
maraba : tarım işcisi
matıf : suratsız adam
mazanni : kötü huylu, şüpheli adam
mazi : kağnının tekerlerini birbirine bağlayan odun
medek : dişi manda
merek : ot ve saman konulan depo
mılıhci : yüze gülen karıştırıcı
mırıh : yarık dudak
mısmar : iri çivi
mozik : buzağının büyüğü, bir yaşında buzağı
müsürlük : ahırda hayvanların yem yediği tahta oluk
nahır : sığır sürüsü
oklavı : hamur açmaya yarayan ağaç cubuk
omo : dalkavuk
ortahçi : hayvan ve aleti olan tarım işcisi
pantol : pantolon
part : ot yığını, otuz bağlık araba
paşa : bayan, hanımefendi
paşvani : bekçi
peg : sadece duvarları olan yıkık bina
peke : ahırdaki oturma yeri, seki
peşkir : havlu
peşkun : yer sofrası
pıngel : yumurtalık, tavuğun yumurtladığı yer
pin : kümes
pohcah : ahırda hayvan dışkısının biriktiği yer
poşa : çingene kadın
puşe : peçe
rapata : hamuru tandıra yapıştırmaya yarayan araç
sagıldah : koyunların kuyruğu altında birikmiş dışkı
sakkavel : ahır süpürgesi
sako : erkek pardesüsü
salahana : başıboş
sambağı : boyunduruk sopasını öküzün boynuna bağlayan yünden yapılmış iplik
samı : boyunduruk sopası
seki : mutfak ve ahırda merdivenle çıkılan bölüm
sele : sepet
serpuş : tencere veya sahan kapağı
sılıh : ıslık, düdük
sınıhçi : kırıkçı
sikke : atları çayıra çakıldığında zincir veya ayak bağı
sini : büyük bakır tepsi
sitil : küçük barkaç
sogumsuz : sabırsız
şağıldahli : pis adam
şergada : akla gelmeyen işler yapan
şoş : Şose, stabilize veya asfalt yol
şurt : tandır kenarı
tağar : içine ateş konularak kürsü altına konan toprak kap
takatuka : kesme şekeri kırmak için kullanılan kütüklü kutu
tandır : toprağa gömülen ve içinde ekmek pişirilen fırın
tandırbaşı : tandırın çevresi
tanko : sosyetik
tapan : tarlayı sürdükten sonra düzeltmek için kullanılan çalıdan yapılmış alet
tar : tavukların üzerinde durduğu araç
teheze : arızalı, tehlikeli
tejgere : hayvanların dışkısını taşımaya yarayan alet
tekir : tekerlek
tekne : içerisinde hamur yoğrulan ağaç kap
telis : ketenden örülmüş tahıl yaramaya yarayan torba
terek : raf, mutfak rafı
termaş : şanslı
teşi : yünden iplik yapmaya yarayan alet
teşt : leğen, yıkanma kabı
tokaç : çamaşır yıkamada kullanılan ağaç tokmak
tuhs : kuluçka dönemini yaşayan tavuk
tuluh : tulum
urup : tahıl ölçme birimi
uşah : çocuk
vola : ulan, lan yerine geçer
yalak : hayvanların yiyecek yediği içi oyulmuş kap
yavşan : seyrek biten ot
yazma : kadın baş örtüsü
yegin : aceleci
yelloz : müflis
zam : hayvanların ahıra bağlandığı eğik ağaç
zanka : atla çekilen kızak
zenne : kadın
zığva : dadaş şalvarı
zırza : kapıya kilit vurmak için kullanılan demir parçası
zubun : entari
WaRrioR - avatarı
WaRrioR
VIP VIP Üye
28 Kasım 2007       Mesaj #8
WaRrioR - avatarı
VIP VIP Üye
Meşur Kadayıf Dolması
Erzurum
Kadayıf dolması

KAÇ KİŞİLİK: 6
HAZIRLAMA SÜRESİ: 20 dk
PİŞME SÜRESİ: 20 dk
Malzemeler:
250 gr tel kadayıf
200 gr çekilmiş ceviz
2 çorba kaşığı tozşeker
4 yumurta
Yarım çay bardağı su
Kızartmak için bol sıvıyağ
200 gr taze kaymak
Şerbet için: 2.5 su bardağı tozşeker
2 su bardağı su
Yarım limonun suyu
Hazırlanışı:
* Kadayıfı tel tel ayırın. Avuç içi büyüklüğünde parçalar koparın. Ortasına çekilmiş ceviz yerleştirip sıkıca sararak kapatın. Malzeme bitinceye kadar işleme devam edin.

* Derin bir kapta yumurtaları suyla çırpın. Hazırladığınız kadayıf dolmalarını bu karışıma batırıp kızgın yağda nar gibi oluncaya kadar kızartın.

* Şerbet için; su ve şekeri bir tencerede kaynatın. Limon suyunu ekleyin. 1-2 dakika daha kaynatıp ateşten alın. Soğumaya bırakın.

* Sıcak kadayıf dolmalarını soğuk şerbete atın. Şerbeti çekince servis tabağına alın. Kaymak eşliğinde servis yapın.



Erzurum

Erzurum


Esqi qulağı qesiqlerden qim qaldı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Temmuz 2008       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yöreye Özgü Beddualar Msn Happy

Adın gara yerden gele
Adın şanın galha
Ağzan su tökenin bulunmiya
Allah'ın ateşine gelesen
Allah dert vere, derman vermiye
Ayahlarin küt ola
Baba davun yiyesen
Bağırsakların bacaklaran dolana
Başın bata
Bemirat tahtasına uzanasan
Boğazan baba çıha
Boynun altında gala
Boyun devrile
Canın bedeninden ayrıla
Canın yana
Cendegin düzlüklerde gala da gurt, guş yiye
Cendegin eşşeginen gele
Cigerlerin ağzından gele
Cigerleren gan dola
Çenen gavurlar bağlasın
Çor içen dola
Davun vura
Delik, deşik olasan
Dellene, dağlara düşesen
Dilin, dişin kitlene
Duvarların altında galasan Dünya ışıği görmiyesen
Dört adamın omuzunda gelesen
Ecel teyhnesinde yüzesen
Eymegin atli, sen yaya olasan
Elin, ayağın gırıla
Ellerin guriya
Ellerin yana uzana
Etlerin yere töküle
Evinde ölmiyesen
Ezrayilin ohuna gelesen
Gapına gara kilit asıla
Gan gusasan
Garnin doymiya
Garnın duman dola
Garnındakinin heyrini görmeyesen inşallah
Gazandığın darı, goydugun elek ola
Geberesen, şişesen Gözlerin avucan gele
Gözün kor ola
Gulahlaran gurşun ahsın
Hışıma gelesen
Issi yatıp, soyuh galhasan
İçin, dışın garara
İki gözün görmiye
İki gözden, iki dizden olasan
İlan(yIlan) ola yerde sürünesen
İtinen alamete, gurdunan gıyamete galasan
Kiliseye direk olasan
Muradın gözünde gala
Ohlana, mıhlanasan
On barmağından biri gala, oda dolama ola
Ölesen ağlıyanın olmiya
Ölün, dirin gorbagor ola
***aklar altında parçalanasan
Sabaha sağ çıkmayasan
Seni davun tuta
Seni yere giresen
Seni vurulasan
Seni zukgum yutasan
Sol bögründen vurulasan
Son nefeste imansız gidesen
Toprah basan
Uşahların hayrını görmiyesen
Uyuz ola, dırnah bulamiyasan
Vurucun vura
Yuvanda bayguslar öte
Zukgum yiyesen
ylnzefe - avatarı
ylnzefe
Ziyaretçi
17 Temmuz 2008       Mesaj #10
ylnzefe - avatarı
Ziyaretçi
Benim memleketim bir tane karıyla kışıyla


ERZURUM

GENEL BİLGİLER

Yüzölçümü: 25.066 km²

Nüfus: 848.201 (1990)

İl Trafik No: 25

Doğu Anadolu Bölgesi'nin en büyük kenti olan Erzurum oldukça eski bir yerleşim birimidir. Palandöken Dağı eteklerinde kurulu olan kent son yıllarda kış turizmi açısından büyük önem kazanmıştır. Tarihi yönden çok zengin bir çok eseri barındıran ve adeta bir kültür merkezine benzeyen kent günümüzde önemli bir turizm potansiyeli taşımaktadır.

İLÇELER

Erzurum (merkez), Aşkale, Çat, Hınıs, Horasan, Ilıca, İspir, Karaçoban, Karayazı, Köprüköy, Narman, Oltu, Olur, Pasinler, Pazaryolu, Şenkaya, Tekman, Tortum, Uzundere.

Pasinler: Pasinler ilçesi, IV. yy.da Bizanslıların, 615 yılında Arapların, 1084 yılında ise Türklerin eline geçmiştir.

Pasinler'de bulunan 3702 kişi kapasiteli, 39 derece su sıcaklığı olan termal tesis, ilçe dışından gelen hastalara konaklama hizmetiyle birlikte; böbrek,sindirim sistemi, idrar yolları, romatizma, siyatik, lumbago, nevralji ve çeşitli kadın hastalıklarının tedavisinde olumlu etki yapmaktadır.

Köprüköy: Köprübaşında kurulmuş köy anlamına gelen Köprüköy'ün kuruluşu çok eskilere dayanmaktadır.

Köprüköy (Deli Çermik) Kaplıca suları, sindirim sistemi, böbrek ve idrar yolları, kan dolaşımı ve kalp hastalıkları, metabolizma bozuklukları ve romatizmal hastalıklara olumlu etki yapmaktadır. Su sıcaklığı 26 derecedir.

Uzundere: İlçenin 3000 yıla yakın geçmişi vardır.

İlçe sınırları içinde bulunan Tortum Gölü ve Tortum Şelalesi yaz aylarında çok sayıda yerli ve yabancı turistin uğrak yeridir. İlçeye bağlı Çamlıyamaç Köyü'nde l0.yy 'dan kalma Öşvank Gürcü Kilisesi bulunmaktadır.

Ilıca: Yapılan araştırmalar Ilıca'daki hayatın M.Ö.4000'li yıllara kadar uzandığını göstermektedir.

İlçede kükürtlü sıcak su kaynakları bulunmakta, termal tesisler sayesinde şehir dışından gelen hastalara da konaklama ve tedavi için olanaklar sağlanmaktadır. Kaplıcalarda kadın hastalıkları, romatizma, mide, bağırsak, karaciğer, safra kesesi, beslenme bozuklukları gibi rahatsızlıkları olumlu etkilediği bilinmektedir.

İspir: Kuruluşu M.Ö. 19. yy.a kadar inen İspir,Yavuz Selim'in 1514!deki İran seferi sonrası Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Dünyanın en hızlı akan nehirlerinden birisi olan Çoruh nehri Rafting sporu için oldukça elverişlidir.

Olur: Turizm açısından önemli bir potansiyel göstermekte olan ilçenin Keçili Köyü'ndeki Van Kilisesi, Yıldızkaya Köyü'ndeki Kivi Mağarası görülmeğe değerdir.

NASIL GİDİLİR?

Erzurum çevre illere ve ülkenin diğer bölgelerine kara,demir ve havayolu ulaşım ağıyla bağlıdır.

Karayolu: Otobüs Terminali il merkezindedir.

Otogar Tel : (442) 233 12 00

Demiryolu: Tren Garı il merkezindedir.

İstasyon Tel : (442) 218 19 16

Havayolu: İlin Ankara bağlantılı yurtiçi ve yurtdışı seferlerinin yapıldığı Erzurum havaalanı, şehre 10 km mesafededir.

Hava Limanı Tel : (442) 327 28 35

GEZİLECEK YERLER

Palandöken Kayak Merkezi

3185 m. zirveye sahip Palandöken dağları, Erzurum'un güneyinde yer alır ve doğu-batı yönünde uzanır. Türkiye'de kış turizmi için yapılan ilk ciddi ve kapsamlı proje Erzurum-Palandöken Kış Sporları ve Turizm Mastır Plan Çalışmasıdır. Yapılan çalışmada Palandöken Dağlarının doğal yapısı ve iklimi ile uluslararası kış sporları merkezi niteliğine sahip olduğu tespit edilmiştir. Projede, üç alan üzerinde gün toplam 32 bin kişinin kayak yapabileceği, uluslararası yarışmalar hatta kış olimpiyatlarının düzenlenebileceği, 6 bin kişinin doğrudan istihdam edilebileceği öngörülmektedir.

Ulaşım: Erzurum'a Ankara ve İstanbul'dan her gün uçak seferleri bulunmaktadır. Kayak Merkezi Erzurum Şehir Merkezine 5 km. uzaklıktadır. Hava alanına ise yalnızca 10 dakika mesafededir. Kış mevsimi boyunca şehir merkezinden halk otobüsü seferleri bulunmaktadır.

Coğrafya: Erzurum Türkiye'nin en yüksek ve soğuk illerinden biridir. Sert kara iklimi hüküm sürer. Yılın 150 günü karla örtülüdür. Normal kış koşullarında 2-3 metre kar yağışı almaktadır. Hakim rüzgar yönü güney ve batı yönlerindedir.

Kayak alanı 2200 - 3176 m. yükseklik kuşağı üzerinde yer almaktadır. Karasal iklim nedeniyle, mevsim boyunca "toz kar" üzerinde kayak yapılmaktadır. 10 Aralık-10 Mayıs arasındaki dönem kayak etkinlikleri için en uygun zamandır.

Konaklama ve Diğer Hizmetler: 4 ve 5 yıldızlı konaklama tesisleri, kayak evi, günübirlik tesisler ve lokantalar bulunmaktadır. Kayak dersi ve malzeme kiralama hizmetleri verilmektedir.

Mekanik Tesisler ve Pistler: Palandöken Kayak Merkezindeki pistler dünyanın en uzun ve dik kayak pistleri arasında yer almaktadır. En uzun pisti 12 km. olan kayak pistlerinin toplam uzunluğu 28 km.yi bulmaktadır. Başlangıç yeriyle varış noktası arasındaki yükseklik farkı 1000 m. olan Palandöken'de Slalom ve Büyük Slalom yarışmaları için 2 adet tescilli Kayak Pisti mevcuttur. (Ejder Pisti ve Kapıkaya Pisti)

Kayak Merkezinde 5 adet telesiyej (toplam 4500 kişi/saat kapasiteli), 1 adet teleski (300 kişi/saat kapasiteli ), 2 adet baby lift ( toplam 1800 kapasiteli ) ve 1 adet gondol lift (1500 kişi/saat kapasiteli) hizmet vermektedir.

Müzeler

Erzurum Arkeoloji Müzesi

Adres: Yenişehir Caddesi No: 11

Tel: (0442) 233 04 14

Faks: (0442) 233 04 15

Erzurum Atatürk Evi Müzesi

Adres: Cumhuriyet Caddesi

Tel: (0442) 234 20 37

Faks: (0442) 233 04 15

Erzurum - Türk İslam Eserleri ve Etnografya Müzesi (Yakutiye Medresesi)

Adres: Cumhuriyet Caddesi

Tel: (0442) 235 19 64

Faks: (0442) 233 04 15

Erzurum - 23 Temmuz Kongre Salonu Müzesi

Örenyerleri

Erzurum Kalesi

Adres: Yenişehir Cad. No:11 Erzurum

Tel: (442) 218 14 06

Erzurum Çifte Minareli Medrese

Üç Kümbetler

Kuleler ve Kaleler

Saat Kulesi: İç kale mescidine minare olarak yaptırılan Saat Kulesi, Tepsi Minare ve Kule diye de adlandırılmaktadır.Şehre hakim bir tepe üzerinde kurulu bulunan Erzurum Kalesi'nin surlarındaki Saat Kulesi her taraftan çok rahatlıkla görülebilmektedir.

Erzurum Kalesi: Erzurum İli'ne 79km uzaklıktaki Horasan-Pasinler-Erzurum tarihi İpek Yolu üzerindedir. İlk inşa tarihi kesin olarak bilinmeyen Erzurum Kalesi'nin M.S. 5.yy ilk yarısında Bizanslılar tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir.

Camiler ve Kiliseler

İl merkezindeki Lalapaşa Cami, Üç Kümbetler ve Ovşank Kilisesi görülmeye değerdir.

Üç Kümbetler: Üç kümbetlerden sekiz köşeli plan üzerine oturtulmuş olan Saltuklu Devleti'nin kurucusu Emir Saltuk'a ait olduğu sanılmaktadır. Tamimiyle kesme taştan yapılmış olan kümbetlerin diğer ikisini kimlerin yaptığı bilinmemektedir. Kümbetlerin genel olarak 13 üncü yüzyıl sonu ve 14 üncü yüzyıl başına ait oldukları kabul edilmektedir. Üç kümbetler Türklere ait diğer kümbetlere nazaran değişik planları, kullanılan malzeme ve süslemeleri açısından ayrı bir yer tutar.

Medreseler

Çifte Minareli Medrese: 13'üncü yüzyılın sonlarında İlhanlılar tarafından yaptırılmıştır.Anadolu Selçuklu Mimari geleneğinde açık avlulu, iki katlı ve iki minareli eğitim kurumu, Anadolu'nun en büyük medresesidir.

Yakutiye Medresesi: Hoca Celaleddin Yakut tarafından MS 1310 yılında inşa edilmiştir.İlhanlı döneminden günümüze kalan nadir eserlerden birisidir. İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılmaktadır.

Köprüler ve Bedestenler

Çobadede Köprüsü: 1297-98 yıllarında İlhanlıların Veziri Emir Çoban Salduz tarafından yaptırılmıştır.Aras nehri üzerinde 7 kemer gözlü olarak inşaa ettirilen önemli bir yapıttır.

Rüstempaşa Bedesteni: Kanuni Sultan Süleyman'ın Sadrazamı Rüstem Paşa tarafından yaptırılmıştır. Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşıyan iki katlı bina halen çarşı olarak kullanılmaktadır. Çarşıda daha ziyade oltu taşı satıcıları faaliyet göstermektedir.

Mesire Yerleri

Tortum Çağlayanı: Tortum Gölü'nün son kısmında, Tortum Çayı'nın 48 m yüksekten düşmesiyle meydana gelen çağlayan vadideki bir dağın heyelan sonucu çayın önünü kapatmasıyla oluşmuştur. Erzurum'a 120 km mesafededir. Baharda suyun bol olduğu mevsimde tabii manzarası ve heybetiyle seyrine doyum olmaz.

Kaplıcalar

Pasinler Termal Turizm Merkezi

Yeri: Pasinler ilçe merkezinde ve Erzurum-Tahran uluslar arası geçiş yolu üzerinde yer alır.

Ulaşım: İlçe merkezindedir.

Suyun Isısı: 39oC -45oC

PH Değeri: 6,5

Özellikleri: Bikarbonatlı, Klorürlü, Sodyumlu, Karbondioksitli, kısmen radyoaktif bir bileşime sahiptir.

Yararlanma Şekilleri: İçme ve banyo kürleri

Tedavi Ettiği Hastalıklar: Romatizma, sinir ve kas yorgunluğu, sinirsel hastalıklar, eklem ve kireçlenme gibi hastalıklara olumlu etki yapar.

Konaklama Tesisleri: Konaklama tesisleri yeterli konfora sahip değildir.

Kuş Gözlem Alanı

Doğu Karadeniz Dağları

Erzurum Ovası

Sportif Etkinlikler

Rafting: Erzurum'un İspir ilçesi sınırlarından geçen Çoruh Nehri rafting yapmaya en elverişli akarsulardan birisidir. Derin kanyonları ile ilgi çeken Çoruh, her yıl turistlerin akımına uğrar. 1993 yılında Dünya Rafting Şampiyonası Çoruh Nehrinde yapılmıştır.

Trekking: Erzurum'un kuzeyinde yer alan Dumlu Dağları üzerinde yabancı turistler tarafından günü birlik doğa yürüyüşleri yapılmaktadır. Bu yürüyüşe gidenler üç saatlik bir yürüyüşle Dumbu Baba diye adlandırılan ve Fırat Nehri'nin önemli kollarından biri olan Karasu'nun kaynağı durumundaki soğuk su gözesine varırlar, burada bir süre dinlenen ziyaretçiler dönüş yürüyüşüne Kırkgöze Köyü üzerinden yaparlar buna benzer dağ yürüyüşleri Erzurum'un güneyinde bulunan Palandöken Dağları üzerinde de yapılmaktadır.

COĞRAFYA

Erzurum ili, Türkiye'nin orta ve batı kesimlerine göre, yükseltinin fazla olduğu illerinden biridir.

Doğu Karadeniz Dağlarının doğu uzantıları olan Rize Dağları, ili kuzeyden çevreler ve Rize ile sınırını oluşturur. Karadeniz'e paralel düzenli sıralar durumunda uzanan bu dağlar, geçit vermez ve yüksektir. En yüksek noktaları 3937m. yüksekliğindeki Kaçkar Tepesi ile Verçenik Tepesi'dir. Dumlu Dağından doğuya doğru uzandığında iki yüksek dağ sırasına ulaşılır. Tortum'a doğru olanı Güvercin Dağıdır; Pasinler Ovası ile Gürcü Boğazı arasını doldurmuş olanı ise Karga Pazarı Dağlarıdır. Erzurum şehrini doğudan çevreleyerek Palandöken Dağlarına ulaşır

Erzurum şiddetli karasal Doğu Anadolu iklimi bölgesinde yer alır. İlin yıllık sıcaklık ortalaması 6.0 derece kadardır.

TARİHÇE

Doğu Anadolu'nun en büyük kenti olan Erzurum'un MÖ 4900 yıllarında kurulduğu tahmin edilmektedir. Erzurum'u da içine alan bölge tarih boyunca Urartular, Kimmerler, İskitler, Medler, Persler, Parftlar, Romalılar, Sasaniler, Araplar, Selçuklular, Bizanslılar, Sasaniler, Moğollar, İlhanlılar ve Sfaviler gibi çok çeşitli kavim ve milletler tarafından idare edilmiştir.1514 yılında şehir ve çevresini fetheden Osmanlılar, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1923 yılına kadar bu topraklarda hüküm sürmüşlerdir.

Milli mücadele, milli birlik ve bağımsızlık hareketinin temelinin atıldığı Kongre 23 Temmuz 1919 da Erzurum'da toplamıştır.

NE YENİR?

Su böreği, ekşili dolma, kesme çorbası, ayran aşı (yayla çorbası) çiriş, şalgam dolması, yumurta pilavı, kadayıf dolması Erzurum'un geleneksel mutfağını oluşturur.

Erzurum'dan Yemek Tarifleri

Çağ kebabı

Malzemeler:

1 kuzu budu (yağsız ve sinirsiz)

1 adet kuru soğan

100 gr. Yoğurt

tuz karabiber

lavaş ekmeği

domates, yeşil biber

Hazırlanışı: Yağı ve siniri ayıklanmış kuzu budundan parmak kalınlığında yapraklar kesilir. Yoğurt, tuz, karabiber ve yemeklik doğranmış soğan karıştırılır ve etler hazırlanan bu terbiyenin içinde bir gün bekletilir. Terbiyelenen yaprak halindeki etler şişe takılır ve yatay haldeyken ateşte çevire çevire kızartılır. Pişen kısımlardan dönerde olduğu gibi ince bir tabaka şeklinde parçalar kesilir ve Çağ kebabına mahsus küçük şişlere takılarak lavaş ekmeğinin üzerinde servis edilir. Ateşte pişmiş biber, domates ve kuru soğan ile süslenir.

Den Çorbası

Malzemeler:

250gr. Yarma

1 adet soğan

1/2 limon suyu

3 yemek kaşığı tereyağı

2 yumurta sarısı

500 gr. Yoğurt

10 su bardağı kemik suyu

2 kahve fincanı un

tuz karabiber, nane, kırmızıbiber

Hazırlanışı: Yarma önceden haşlanır. Ayrı bir tencerede un, yumurta ve 1 çay bardağı su pütürsüz olana kadar karıştırılır. Üzerine kemik suyu ilave edilir. Haşlanmış yarma karıştırılarak eklenir. Ayrı bir tavada ince doğranmış soğan 1 yemek kaşığı yağda pembeleştirilir. Yoğurt nane ve limon suyu eklenir, iyice karıştırılır ve kaynayan çorbaya ilave edilir. Tuz karabiber ile tatlandırılır. 2 yemek kaşığı tereyağı ile kırmızıbiber kızdırılır ve çorbanın üzerine dökülerek servis edilir.

Cevizli kadayıf dolması

Malzemeler:

1/2 kg. burma kadayıf

200 gr ceviz içi

2.5 su bardağı toz şeker

1/2 limon suyu

4 adet yumurta

1 su bardağı süt

2.5 su bardağı su

2 su bardağı sıvıyağ (kızartmak için)

200 gr kaymak

Hazırlanışı: Burma kadayıftan avuç içi büyüklüğünde parçalar kopartılır ve içine dövülmüş ceviz içinden konur, dolma gibi sarılır. Diğer tarafta yumurta ve süt çırpılır. Dolmalar bu karışıma batırılıp kızgın yağda nar gibi olana kadar kızartılır. Diğer tarafta su ile toz şeker kaynatılır. Limon suyu ilave edilir. Bir iki taşım daha kaynatıldıktan sonra ılınmaya bırakılır. Kızaran kadayıf dolmaları sıcak sıcak ılık şerbetin içine atılır ve şerbeti çekmesi için biraz bekletilir. Üzerine kaymak ve dövülmüş ceviz ile süslenerek servis edilir.

NE ALINIR?

Erzurum oltu taşı işçiliği ile çok meşhurdur. Oltu taşından yapılan tespihler, ağızlıklar, bilezik, gerdanlıklar, broş, küpe, saç tokası yörenin önemli hediyelik eşyalarıdır.

LİNKLER

Erzurum Valiliği http://www.erzurum.gov.tr

YAPMADAN DÖNME

Palandöken'de kayak yapmadan,

Çifte minareli Medreseyi,Yakutiye Medresesi'ni ve müzeleri görmeden

Yolunuz İspir'e düşerse rafting sporu yapmadan,

Yolunuz Tortum'dan geçerse Tortum Şelalesi'ni ve gölünü görmeden,

Cağ kebap, su böreği ,ayran çorbası ,kadayıf dolması yemeden

...Dönmeyin.
Son düzenleyen ylnzefe; 17 Temmuz 2008 09:50 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi

Benzer Konular

11 Eylül 2008 / Bia Taslak Konular
20 Mayıs 2008 / Gabriella Taslak Konular