Arama

Suudi Arabistan ve Suudi Arabistan Tarihi

Güncelleme: 11 Ekim 2013 Gösterim: 27.745 Cevap: 6
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
3 Ekim 2006       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
Arabistan tarihi, ilk yaratılmış insan ve ilk peygamber Hazret-i Âdem ile Arabistan toprakları üzerinde Hazret-i Âdem'den sonra birçok peygamber geldi. Bunlardan Hazret-i Nuh, insanlığın ikinci babasıdır. Araplar, Hazret-i Nuh'un üç oğlundan biri olan "Sam"dan türemişlerdir. Bu yüzden ülke toprakları üzerinde ilk yaşayanlara "Samiler" adı verilir.

Sponsorlu Bağlantılar
Samiler'den sonra gelenlere, Arab-ı aribe dendi. Himyer, Gassan ve Hire gibi bir takım devletler kuruldu. Eski Araplarla, yeni gelenlerin karışması neticesi, Arab-ı müsta'ribe meydana geldi. İslamiyet'ten evvel, Araplar çeşitli kabileler halinde yaşarlardı. Bunların en şereflisi Kureyş, bunun içerisinden de Haşimi kolu sayılıyordu. Hazret-i Muhammed, bu koldan gelmekteydi ve 610 yılında İslam dinini tebliğe başladı. 630 yılında Mekke fethedildi.

Hazret-i Muhammed 632 yılında vefat edince Dört Halife (632-661) devri başladı. Bahreyn, Irak, Suriye, Filistin, Mısır, Afrika, Kafkasya ve Horasan fethedildi. Dört Halife devrinden ve Hazret-i Hasan'ın altı aylık hilafetinden sonra, devlet idaresi 662 yılında Emevilere geçti. Sicistan, Afganistan, Semerkant, Erzurum, Kıbrıs, Girit, Sicilya, Buhara, Harzem, Hint toprakları Malatya ve Türkistan fethedildi. Sınırlar Atlas Okyanusu ve Fransa içlerinden Türkistan'a kadar uzandı.

Emevi Halifeliğinden sonra, 750'de Abbasi Halifeliği devri başladı. Fakat Abbasiler her geçen gün kuvvet ve itibarını kaybediyordu. Çeşitli iç isyanların ve toprak kayıplarının yanında, Moğol felaketiyle 1258'de fetret devrine girildi. Üç senelik fetret devrinden sonra, Abbasilerin Mısır'daki halifeliği 1517 yılına kadar devam etti.

Arabistan Yarımadası, Sultan Birinci Selim Han (1512-1520) zamanında, Osmanlı hakimiyetine geçti. Sultan Selim Hanın 1517'deki Ridaniye Muharebesiyle Mısır'ı alıp, Memluk Devletine son verdikten sonra, bu devletin nüfuzu altında bulunan Mekke ve Medine havalisi de Osmanlı hakimiyetini tanıdı. O sırada Mekke emiri bulunan Şerif Berekat bin Muhammed Hasani, derhal henüz on iki yaşında bulunan oğlu Şerif Ebu Nümey'i, elçilik heyetiyle Mısır'a göndererek Osmanlı padişahına tazimlerini arzla Mekke'nin anahtarlarını takdim etti.

Şerif Ebu Nümey, Osmanlı Padişahı Sultan Selim Han tarafından da kabul edildi. Şerif Ebu Nümey'e hil'at giydirilerek, padişahın elini öptü. Şerif Berekat'a Mekke emirliği menşuru yazılıp, oğluna verilen hediyelerle Mekke'ye gönderildi. Mısır hazinesinden Mekke emirine maaş bağlandı. Ayrıca Şerif Ebu Nümey ile beraber Mekke ve Medine ahalisine dağıtılmak üzere, padişah tarafından 200.000 altınla bol miktarda zahire gönderildi. Bunları Emir Muslihiddin ile Mısır'dan iki kadı götürüp, mahallerinde dağıtmaya memur edildiler.

1517 yılından itibaren Mekke ve Medine'deki camilerdeki hutbelerde, Osmanlı padişahlarının adları zikredildi. Emir tayinleri de Osmanlı padişahlarınca yapılırdı. Mekke emiri olan şerif vefat eder veya azil yahut istifa ile makamı boşaldığı zaman, yerine tayin olunacak yeni emir, şeriflerin seçimleri Mekke kadısıyla Mısır, Şam ve Cidde valilerinin arz ve inhaları üzerine padişah tarafından tayin edilirdi. Emir tayini, dört yüz yıldan fazla bu usulle yapıldı.

Osmanlılar bölgeyi imtiyazlı halde tuttular. Mübarek belde olması dolayısıyla ahalisine ziyadesiyle yardım edip, manevi ve sanat değeri yüksek pek çok eserler yaptırdılar. Arabistan ahalisi, Osmanlıların hakimiyetinde kaldıkları 1517-1918 yılları arasında bolluk içinde yaşayıp, ihtiyaçları ziyadesiyle karşılandı.

1737 yılında Abdülvehhab oğlu Muhammed'in yaymaya başladığı Vehhabilik yolu, Arabistan'daki sükuneti bozdu. Bu yol siyasi bir hal de alınca; Osmanlı Devletine karşı bölgedeki Bedevilerin desteğinde 1791'de isyan ettiler. Mekke Emiri Şerif Galib Efendi ile harp ettiler. Sayısız Müslümanı öldürüp, kadınlarını, çocuklarını ve mallarını aldılar. Bunlar 1801'de Mekke'ye saldırdılar. Mekke Emiri Şerif Galib Efendi, bunları şehre sokmadı. Mekke etrafındaki Arap kabileleri de Vehhabi oldu.

1803'te Taif'e girdiler. Taif'teki Müslümanlara işkence edip, kadınları ve çocukları acımasızca öldürdüler. Hac mevsiminde Mekke'ye de saldırdılar. Şehre giremediler. Şerif Galib Efendi, Cidde'ye girince Sü'ud bin Abdülaziz antlaşmayla şehre girdi, türbe ve mezarların hepsini yıktırdı. Suudiler, Şerif Galib Efendiyi yakalamak için Cidde'ye gittiyse de Osmanlı askerinin mukavemetinden geri çekildiler. Mekke'de işkence, zulüm, soygun artınca, Şerif Galib Efendi, Cidde'den şehre gelip Vehhabileri kovdu. Yemen dağlarına kaçtılar. Kaçarken çok zulüm, soygun yaptılar. Şerif Galib Efendinin tavsiyesiyle Beni Sakif Kabilesi de Taif'teki Vehhabileri şehirden kaçırttılar.

Vehhabiler, Yemen dağlarındaki cahil, vahşi köylüleri toplayıp, kuvvetlerini arttırarak tekrar Mekke'yi kuşattılar. Şehir açlık sebepiyle teslim oldu. Yine şehirde çok zulüm ve tahribat yaptılar. Mübarek beldelerdeki zulüm ve tahribat, Mısır Valisi Mehmed Ali Paşanın 1812'de Cidde'ye gelmesi ve Mekke'ye asker göndermesine kadar devam etti.

Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa, Vehhabilerin merkezi Deriyye'yi 1818'de fethedip, Vehhabi Emiri Abdullah ibni Suud ile dört oğlu ve ileri gelenlerini esir alıp, İstanbul'a gönderince, bunlar idam edildi. İngiltere bölgede fitne çıkarıp, Osmanlı Devleti içinde isyan başlatmak istediyse de 1857'de barışla etkisiz hale getirildi. 1860 yılında bütün emirler devletin itaatı ve terbiyesi altına sokuldu.

1897'de Suudilerin lideri olan Abdülaziz er-Reşid, Vehhabiliği tekrar faal hale getirdi. Riyad, Kasim, Büreyde şeyhleri, El-Mühenne köyünde bulunan Abdülaziz bin Suud bin Faysal ile anlaştılar. Abdülaziz bin Suud, 12.000 hecinli ile Kuveyt'ten Riyad'a geldi. 1902'de bir gece Riyad'a girdi. Abdülaziz ibnür-Reşid'in Riyad Valisi Aclan'ı bir ziyafette öldürdü. Zulümden yılmış olan halk, bunu emir yaptı. Üç sene çeşitli muharebeler yapıldı. Abdülaziz ibnür-Reşid öldürüldü. 1915'te Osmanlılar işe karışarak, Abdülaziz bin Suud, Riyad kaymakamı olmak üzere barış yapıldı. Sonra Reşidiler ile Suudiler arasında Kasim'de harp olup, Abdülaziz bin Suud mağlup oldu.

1918'de Abdülaziz bin Suud, İngilizlerin teşviki ile bir beyanname yayınladı. Mekke'ye ve Taif'e saldırdı. Fakat, bu şehirleri Şerif Hüseyin Paşadan alamadı. 1924'te İngilizler, MekkeEmiri Şerif Hüseyin bin Ali Paşayı yakalayıp, Kıbrıs'a götürdü. İngilizlerin bu hareketinden sonra, Abdülaziz bin Suud, 1924'te Mekke'yi ve Taif'i rahatça ele geçirdi. Suudiler, İngilizlerin yardımıyla bölgede kontrolü sağlayınca, Osmanlı Devletinden sonra halifelik makamına sahip olmak istedilerse de başaramadılar.

İbn-i Suud, 1932 yılında Suudi Arabistan Krallığını kurdu. 1953 yılında ölümünden sonra, yerine oğlu Suud bin Abdülaziz geçti. 1964'te tahtan indirildi. Yerine kardeşi Faysal getirildi. 1977'de sarayında yeğeni tarafından öldürüldü. Yerine kardeşi Halid geçti. O da 1982'de ölünce kardeşi Fahd geçti.

Suudi Arabistan 1948, 1967 ve 1973 yıllarında vuku bulan Arap-İsrail harplerine katıldı. İngiltere, Fransa ve ABD'den milyarlarca dolarlık silah, malzeme, savaş uçakları, güdümlü mermiler alındı. 1990 ortalarında Kuveyt'in Irak tarafından işgal edilmesine karşı olan Suudi Arabistan, Irak'ı Kuveyt'ten çıkarmak için harekete geçen "çok uluslu güce" üs vazifesi yaptı.

*
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen kompetankedi; 28 Mart 2007 11:38
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Ekim 2006       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Suudi Arabistan

Sponsorlu Bağlantılar
Suudi Arabistan, Islam'in kutsal beldelerini ve dogus topraklarini yönetimi altinda tutan bir devlet oldugundan bütün dünya Müslümanlarinin gündeminde olan bir devlettir.

sarmapadvi2

Suudi Arabistan Hakkinda Genel Bilgiler

Resmi adi: Suudi Arabistan Kralligi

Baskenti: Riyad

Diger önemli sehirleri: Mekke, Medine, Cidde, Taif, Demmam, Dahran, Bureyde.

Yüzölçümü: 2.150.000 km2

Nüfusu: 23,000.000 (2000 tahmini). Nüfusun % 77.5'i sehirlerde yasamaktadir.

Nüfus artis hizi: % 3.9

Etnik yapi: Nüfusun % 94'ü Araptir. Kalan nüfusu da Güney Asyalilar, Türkistan Türkleri ve Huiler olusturmaktadir.
Dil: Resmi dil de konusulan dil de Arapça'dir.
Din: Resmi din Islâm'dir ve halkin % 99'u Müslümandir. Müslümanlarin çogu sünni ve büyük çogunlugu Hanbelidir. Az sayida da Sii vardir. Müslümanlarin disinda az sayida hiristiyan ve Dogu dinleri mensubu mevcuttur.
Cografi durumu: Ortadogu ülkelerinden sayilan ve Arap Yarimadasi'nin büyük bir kismini kaplayan Suudi Arabistan kuzeyden Ürdün ve Irak, kuzeydogudan Kuveyt, dogudan Basra Körfezi, Katar ve Birlesik Arap Emirlikleri, güneydogudan Umman, güneyden Yemen, batidan Kizildeniz'le çevrilidir. Topraklarinin % 1'i tarim alani, % 39'u otlak, kalani çöl ve kumsaldir. Suudi Arabistan'a sicak ve kurak bir iklim hâkimdir.
Yönetim sekli: Suudi Arabistan krallik rejimiyle yönetilmektedir. Kral oldukça genis yetkilere sahiptir. Yasama yetkisi de kralin elindedir. Anayasaya göre ülkede uygulanacak yasalarin seriata dayanmasi gerekir. Ancak pratikte bu konuda birçok pürüz mevcuttur. Anayasayi degistirme yetkisi kralin elindedir. Kral 1993'te 60 üyeli bir Danisma Meclisi olusturdu ve üyelerinin tamamini bizzat kendisi belirledi. Ancak bu meclisin yetkileri oldukça sinirlidir ve sadece kral istedigi zaman toplanmaktadir. Seriatin normalde bütün herkese karsi islemesi gerekirken Suudi Arabistan'da "siyade" denilen ve kralla onun çevresindeki kisilerin olusturdugu sinifin yargi dokunulmazligi vardir. Yönetim kadrosunu olusturanlarin büyük bir çogunlugu Suud ailesine mensuptur. Kendilerine "emir" denilen idari bölge yöneticilerinin tamami Suud ailesine mensuptur. Bütün üst kademe yöneticileri kral tarafindan tayin edilir. Onlar da kendi emirlerinde çalisacak kisileri tayin ederler. Dernek yöneticilerine varincaya kadar bütün yetkili kisiler tayinle belirlenir, hiçbir yerde seçim yoluna gidilmez. Yardim kuruluslari ve dernekleri kurma ve kurdurma yetkisi sadece devletin elindedir. Her ne amaçla olursa olsun toplanti ve tören için özel izin gerekir. Suudi Arabistan, BM, IKÖ (Islâm Konferansi Örgütü), Arap Birligi, Körfez Isbirligi Konseyi, OPEC (Petrol Ihraç Eden Ülkeler Teskilati), IMF (Uluslararasi Para Fonu), Islâm Kalkinma Bankasi gibi uluslararasi örgütlere üyedir.
Idari bölünüs: 13 idari bölgeye ayrilir.

sa1zs9 sa2ld5

Tarihi: Bilindigi üzere bugün Suudi Arabistan yönetiminin elinde olan topraklar Islâm'in besigi olan topraklardir. Bu itibarla bu topraklarin Islâmi tarihi Resulullah (a.s.)'in peygamber olarak ortaya çikmasiyla baslamis, rasid halifeler, Emeviler ve Abbasiler dönemleriyle devam etmistir. Bazi küçük karisikliklar ve ayaklanmalar müstesna tutulursa bu dönemlerde bu topraklar sürekli hilafeti temsil eden devletin yönetimi altinda olmustur.
1258'de Abbasiler'in Bagdat'taki varliklarina Mogollar tarafindan son verildikten kisa bir süre sonra Misir'da yönetimi ellerinde bulunduran Memlükler, Abbasi halifelerini yanlarina çagirmis ve hilafetin burada kendi himayelerinde devam etmesini saglamislardir. Böylece bu tarihten sonra bugünkü Suudi Arabistan'in hükmettigi Arap Yarimadasi'nin yönetimi Memlükler'in eline geçti. 1517'de Kanuni'nin Memlük saltanatina son vermesinden sonra hilafetin Osmanlilara geçmesiyle birlikte kutsal beldeleri içinde bulunduran Arap Yarimadasi'nin yönetimi de Osmanlilarin eline geçti.
Arabistan topraklarinin Osmanli yönetiminde oldugu dönemde 1740'larda bu bölgede Vehhabilik hareketi olarak bilinen itikadi hareket ortaya çikti. Hareketin öncüsü Muhammedu'bnu Abdilvehhab 1744'te Riyad yakinlarindaki Der'iyye kasabasina yerleserek orada bir kabilenin baskani olan Muhammedu'bnu Suud ile isbirligi yapti. Bu isbirliginden Vehhabi isyanlari dogdu. Isyancilar Osmanlilardan bagimsiz olarak kendi inançlarina ve düsüncelerine göre sekillenen bir devlet kurmak istiyorlardi. Muhammedu'bnu Suud'un 1765'te ölümü üzerine Vehhabi isyanlarinin askeri ve siyasi liderligini oglu Abdülaziz üstlendi. Isyan çok sürmeden Arabistan'a yayildi ve isyancilar 1803'te Mekke'yi ele geçirdiler. Osmanli Devleti bu isyanlari bastirmak için Misir valisi Mehmed Ali Pasa'yi görevlendirdi. Mehmed Ali Pasa'nin oglu Tosun'un komutasindaki bir ordu 1812-13'te Medine, Mekke ve Taif'i vehhabilerden geri aldi. Daha sonra Mehmed Ali Pasa bizzat kendisi Abdülaziz'in üzerine yürüdü. Baslangiçta direnen Abdülaziz 1814'te ani bir sekilde öldü ve kuvvetleri dagildi. Mehmed Ali Pasa'nin gönderdigi Kavalali Ibrahim Pasa 1818'de Der'iyye'ye girerek isyancilari yenilgiye ugratti. Muhammedu'bnu Abdülvehhab'in oglu Der'iyye kadisi Süleyman'i da öldürdü. Ibnu Abdilvehhab'in diger oglu Ali de haccda yakalanarak öldürüldü. Ibrahim Pasa Abdülaziz ibnu Suud'un oglu Abdullah'i ve çocuklarini yakalayarak Istanbul'a gönderdi ve bunlar 17 Aralik 1819'da burada idam edildiler. Ancak Vehhabi hareketi durmadi. Osmanli ordularinin önünden kaçan Türki ibnu Abdillah, Vehhabi kuvvetleri yeniden toparlayarak 1821'de Riyad'i baskent yapan bir Vehhabi devleti ilan etti. Bu yönetim baslangiçta askeri hareketlerle, 1843'ten sonra da Osmanli Devleti'ne tabi olmayi kabul ederek 1891'e kadar ayakta kalmayi basardi. 1891'de dagilan bu yönetimi II. Abdülaziz ibnu Suud 1902'de yeniden toparlayarak Riyad merkezli Vehhabi yönetimin kurulusunu ilan etti. II. Abdülaziz, Arabistan yarimadasinda gücünü artirmak için Ingilizlerle isbirligi yapti. Sonraki yillarda Arabistan'in diger bölgelerini de ele geçirerek topraklarini genisletti. Abdülaziz 26 Aralik 1915'te Ingiltere'yle özel bir anlasma imzaladi. Anlasmaya göre Abdülaziz'in ele geçirdigi topraklarin kesin yönetimi ona ait olacak, ondan sonra da yönetim çocuklarina geçecekti. Ancak bu topraklarin yöneticileri hiçbir sekilde Ingiltere'nin aleyhinde olmayacaklardi.
I. Dünya Savasi'nin Osmanli Devleti'nin aleyhine sonuçlanmasi üzerine Ibnu Suud yönetimi 1921'den sonra Hâil, Tâif, Mekke, Medine ve Cidde'yi de ele geçirdi. Abdülaziz ibnu Suud 5 Aralik 1924'te Necd ve Hicaz krali olarak ilan edildi. 27 Mayis 1927'de Ingilizlerle yapilan anlasmayla "Necd ve Hicaz Kralligi" bagimsiz bir devlet statüsü kazandi. 1932'de devletin adi "Suudi Arabistan Kralligi" olarak degistirildi. Abdülaziz ibnu Suud'un kralligi 9 Kasim 1953'e kadar sürdü. Onun arkasindan oglu Suud ibnu Abdülaziz kral oldu. Onun 2 Kasim 1964'te ölümünden sonra yerine kardesi Faysal ibnu Abdülaziz geçti. Onun 25 Mart 1975'te yegeni tarafindan öldürülmesi üzerine yerine kardesi Hâlid ibnu Abdilaziz geçti. Onun 13 Haziran 1982'de ölümünden sonra da yerine kardesi Fehd ibnu Abdilaziz geçti. Fehd ibnu Abdülaziz kardesleriyle arasindaki saltanat rekabetinde ABD'den destek gördü ve kralliga geçmesinden sonra da ülkeyi tamamen ABD güdümüne soktu. 17 Ocak 1991'de baslayan Körfez Savasi'nda da ABD'nin öncülügündeki müttefik kuvvetlere en büyük lojistik destegi Suudi Arabistan verdi.

sa3aw9 pmosque2tu2

Dis problemleri: Suudi Arabistan'in Körfez krizinde takinmis oldugu tavir Irak'in yani sira Yemen ve Sudan'la da arasinin açilmasina yol açti. Suud yönetimi Yemen'in söz konusu krizde Irak'in tarafini tutmasi yüzünden ülkesinde çalisan 1 milyon Yemenliyi sinir disi etti. Fakat sonraki dönemlerde iliskilerde bir yumusama oldu. Benzer problemleri Sudan'la da yasadi.
Suud yönetimi içerdeki insan haklari ihlalleri ve baskici uygulamalari yüzünden çesitli uluslararasi insan haklari kuruluslarinin da hedefi haline geldi. 1993'te sürekli bu tür kuruluslarla basi dertteydi. Uluslararasi Af Örgütü ve daha baska insan haklari kuruluslari bu ülkedeki insan haklari ihlalleriyle ilgili oldukça kabarik raporlar yayinladilar.
Iç problemleri: Ülkedeki despotik kraliyet rejimine ve insan haklari ihlallerine karsi tepkiler son yillarda iyice su yüzüne çikmaya basladi. Bu yüzden çesitli üniversitelerde ve bakanliklarda görevli aydinlar 1993 Mayis'inda bir bildiri yayinlayarak yönetimi seriat ilkelerine dönmeye ve seriatin insanlara saglamis oldugu haklari güvenceye almaya çagirdilar. Ancak çok geçmeden bu bildiriye imza atanlarin hepsi görevlerinden uzaklastirilarak birçogu tutuklandi. Buna ragmen üniversite çevrelerindeki rahatsizlik devam etti ve ayni yilin Agustos ayinda 60 ögretim görevlisi kraldan, tutuklananlarin serbest birakilmalarini istedi. Çok geçmeden bazi imamlar ve din alimleri de yönetimin baskici ve Islâm'a aykiri uygulamalarindan duyduklari rahatsizligi dile getirdiler. Bu gelismeler üzerine de çok sayida imam görevden uzaklastirildi ve birçogu tutuklandi. Yönetim simdilik kendisine yönelik tenkitleri ve tepkileri zorla susturmaya çalisiyor. Ancak bu metodun uzun vadeli bir çözüm olmayacagi, gittikçe yayginlasan rahatsizligin ileride ciddi bir patlamaya yol açmasinin ihtimal dahilinde oldugu görülüyor.
Islami Hareket: Suudi Arabistan yönetiminin uyguladigi siki baski politikasi ve örgütlenmeye karsi getirilen yasaklar bu ülkede örgütlü bir Islâmi faaliyet yürütülmesine imkân vermemektedir. Hâlen faaliyet yürüten kuruluslarin tamami devlete baglidir ve devletin resmi politikasini savunmak zorundadir. 100 bin kisilik bir orduya sahip olan Suudi Arabistan'in 300 bin kisinin çalistigi bir istihbarat örgütünün bulunmasi sebebiyle cemaat çalismalari yürütülmesi de oldukça zor olmaktadir. Basta Müslüman Kardesler olmak üzere kendi ülkelerinde Islâm'i devlete hâkim kilmayi amaçlayan cemaatlerin Suudi Arabistan'da faaliyette bulunmasi yasaklanmistir. Ibnu Abdilvehhab'in görüslerine dayandirilan resmi davet çalismalarinin amaci ise Suud yönetiminin izledigi politikaya bir mesruiyet zemini olusturmak ve özellikle gençler arasinda resmi sansürden geçmemis fikirlerin yayilmasina firsat vermemektir.
Ekonomi: Suudi Arabistan ekonomisi birinci derecede petrole dayanir. OPEC ülkeleri arasinda 1993'te gerçeklestirilen anlasmadan sonraki günlük petrol üretiminin 8 milyon varil olmasi kararlastirilmistir. Bu miktarla OPEC ülkeleri arasinda birinci sirayi almistir. Bu miktar OPEC ülkelerinin 24 milyon 520 bin varil olan günlük toplam petrol üretiminin üçte birine yakindir. Yilda ortalama 33 milyar m3 miktarinda da dogal gaz üretmektedir. Petrol ve dogal gazdan elde edilen gelirin gayri safi yurtiçi hasiladaki payi % 35'tir. Suudi Arabistan hacdan da önemli miktarda gelir saglamaktadir. Suud yönetimi hacilardan ayakbasti parasi, özel hizmet parasi gibi çesitli vergiler almaktadir. Tarim son yillarda petrolden elde edilen gelirlerle nispeten gelistirilmistir. En çok üretilen tarim ürünlerinin basinda tahil ve çesitli sebzeler gelir. Son yillarda seraciligin yayginlastirilmasina çalisilmaktadir. Basta hurma ve üzüm olmak üzere bazi meyveler de yetistirilmektedir. Tarim ve hayvanciliktan elde edilen gelirin milli gelir içindeki payi % 6'dir.
Para birimi: Suudi Arabistan Riyali
Kisi basina düsen milli gelir: 7070 dolar
Sanayi: Suudi Arabistan'in sanayi kuruluslarinin basinda petrol aritma ve petrokimya tesisleri gelir. Üretime dayali sanayi pek gelismemistir. Ancak son yillarda bazi sanayi kollarinin olusturulmasi yolunda mesafe katedilmistir. Simdiye kadar kurulmus olan sanayi kuruluslari genellikle gida, mesrubat, sigara, tekstil, dericilik, konfeksiyon, mobilya, agaç isleri, kâgit ve kirtasiye malzemeleri imalati, plastik, çimento ve diger insaat malzemeleri üretimi, maden isleri, madeni ve toprak esya üretimi, büro malzemeleri ve çesitli mekanik ve elektrikli araçlar üretimi sektörleriyle ilgilidir.
DrAm3vLH - avatarı
DrAm3vLH
Ziyaretçi
11 Mayıs 2007       Mesaj #3
DrAm3vLH - avatarı
Ziyaretçi
Suudi Arabistan

Resmi adı: Suudi Arabistan Krallığı
Başkenti: Riyad (Nüfusu: 2.000.000)
Diğer önemli şehirleri: Mekke, Medine, Cidde, Taif, Demmam, Dahran, Bureyde.
Yüzölçümü: 2.150.000 km2
Nüfusu: 17.420.000 (1993 tahmini). Nüfusun % 77.5'i şehirlerde yaşamaktadır. Ortalama ömür 66 yıldır. Çocuk ölümlerinin oranı binde 63'tür. Nüfusun % 43'ünü 14 yaşın altındakiler oluşturmaktadır.
Km2 başına düşen insan sayısı: 8.1
Nüfus artış hızı: % 3.9
Etnik yapı: Nüfusun % 94'ü Araptır. Kalan nüfusu da Güney Asyalılar, Türkistan Türkleri ve Huiler oluşturmaktadır.
Dil: Resmi dil de konuşulan dil de Arapça'dır.
Din: Resmi din İslâm'dır ve halkın % 99'u Müslümandır. Müslümanların çoğu sünni ve büyük çoğunluğu Hanbelidir. Az sayıda da Şii vardır. Müslümanların dışında az sayıda hıristiyan ve doğu dinleri mensubu mevcuttur.
Coğrafi durumu: Ortadoğu ülkelerinden sayılan ve Arap Yarımadası'nın büyük bir kısmını kaplayan Suudi Arabistan kuzeyden Ürdün ve Irak, kuzeydoğudan Kuveyt, doğudan Basra Körfezi, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri, güneydoğudan Umman, güneyden Yemen, batıdan Kızıldeniz'le çevrilidir. En yüksek yerleri Asir Dağları (3139 m.) ve İbrahim Dağı (2500 m.)'dır. Topraklarının % 1'i tarım alanı, % 39'u otlak, kalanı çöl ve kumsaldır. Suudi Arabistan'a sıcak ve kurak bir iklim hâkimdir. Düzlüklerde sıcaklık daha fazla, dağlık alanlarda daha düşüktür. Ülkenin orta kesimlerinde yer alan başkent Riyad'da yıllık sıcaklık ortalaması 28.3 derece, yıllık yağış ortalaması 64 mm.'dir. Kızıl Deniz kıyısında yer alan Cidde'de ise bu oran 24.6 derece/81 mm.'dir.
Yönetim şekli: Suudi Arabistan krallık rejimiyle yönetilmektedir. Kral oldukça geniş yetkilere sahiptir. Yasama yetkisi de kralın elindedir. Anayasaya göre ülkede uygulanacak yasaların şeriata dayanması gerekir. Ancak kral gerek gördüğünde şeriata aykırı yasa da çıkarabilmektedir. Anayasa tamamen kral tarafından hazırlanmıştır ve anayasayı değiştirme yetkisi de onun elindedir. Kral 1993'te 60 üyeli bir Danışma Meclisi oluşturdu. Bu meclisin üyelerinin tamamını kral bizzat kendisi belirledi. Ancak bu meclisin yetkileri oldukça sınırlıdır ve sadece kral istediği zaman toplanmaktadır. Şeriatın normalde bütün herkese karşı işlemesi gerekirken Suudi Arabistan'da "siyade" denilen ve kralla onun çevresindeki kişilerin oluşturduğu sınıfın yargı dokunulmazlığı vardır. Yönetim kadrosunu oluşturanların büyük bir çoğunluğu Suud ailesine mensuptur. Kendilerine "emir" denilen idari bölge yöneticilerinin tamamı Suud ailesine mensuptur. Bütün üst kademe yöneticileri kral tarafından tayin edilir. Onlar da kendi emirlerinde çalışacak kişileri tayin ederler. Dernek yöneticilerine varıncaya kadar bütün yetkili kişiler tayinle belirlenir, hiçbir yerde seçim yoluna gidilmez. Yardım kuruluşları ve dernekleri kurma ve kurdurma yetkisi sadece devletin elindedir. Her ne amaçla olursa olsun toplantı ve tören için özel izin gerekir. Suudi Arabistan, BM, İKÖ (İslâm Konferansı Örgütü), Arap Devletleri Birliği, Körfez İşbirliği Konseyi, OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı), IMF (Uluslararası Para Fonu), İslâm Kalkınma Bankası gibi uluslararası örgütlere üyedir.
İdari bölünüş: 13 idari bölgeye ayrılır.
Tarihi: Bilindiği üzere bugün Suudi Arabistan yönetiminin elinde olan topraklar İslâm'ın beşiği olan topraklardır. Bu itibarla bu toprakların İslâmi tarihi Resulullah (a.s.)'ın peygamber olarak ortaya çıkmasıyla başlamış, raşid halifeler, Emeviler ve Abbasiler dönemleriyle devam etmiştir. Bazı küçük karışıklıklar ve ayaklanmalar müstesna tutulursa bu dönemlerde bu topraklar sürekli hilafeti temsil eden devletin yönetimi altında olmuştur. 1258'de Abbasiler'in Bağdat'taki varlıklarına Moğollar tarafından son verildikten kısa bir süre sonra Mısır'da yönetimi ellerinde bulunduran Memlükler Abbasi halifelerini yanlarına çağırmış ve hilafetin burada kendi himayelerinde devam etmesini sağlamışlardır. (Bu konuda ayrıca Mısır ve Irak tarihlerine bkz.) Böylece bu tarihten sonra bugünkü Suudi Arabistan'ın hükmettiği Arap Yarımadası'nın yönetimi Memlükler'in eline geçti. 1517'de Kanuni'nin Memlük saltanatına son vermesinden sonra hilafetin Osmanlılara geçmesiyle birlikte kutsal beldeleri içinde bulunduran Arap Yarımadası'nın yönetimi de Osmanlıların eline geçti. Arabistan topraklarının Osmanlı yönetiminde olduğu dönemde 1740'larda bu bölgede Vehhabilik hareketi olarak bilinen itikadi hareket ortaya çıktı. Hareketin öncüsü Muhammedu'bnu Abdilvehhab (hayatından ve fikirlerinden aşağıda söz edeceğiz) 1744'te Riyad yakınlarındaki Der'iyye kasabasına yerleşerek orada bir kabilenin başkanı olan Muhammedu'bnu Suud ile işbirliği yaptı. Bu işbirliğinden Vehhabi isyanları doğdu. İsyancılar Osmanlılardan bağımsız olarak kendi inançlarına ve düşüncelerine göre şekillenen bir devlet kurmak istiyorlardı. Muhammedu'bnu Suud'un 1765'de ölümü üzerine Vehhabi isyanlarının askeri ve siyasi liderliğini oğlu Abdülaziz üstlendi. İsyan çok sürmeden Arabistan'a yayıldı ve isyancılar 1803'te Mekke'yi ele geçirdiler. Osmanlı Devleti bu isyanları bastırmak için Mısır valisi Mehmed Ali Paşa'yı görevlendirdi. Mehmed Ali Paşa'nın oğlu Tosun'un komutasındaki bir ordu 1812 - 13'te Medine, Mekke ve Taif'i vehhabilerden geri aldı. Daha sonra Mehmed Ali Paşa bizzat kendisi Abdülaziz'in üzerine yürüdü. Başlangıçta direnen Abdülaziz 1814'te ani bir şekilde öldü ve kuvvetleri dağıldı. Mehmed Ali Paşa'nın gönderdiği Kavalalı İbrahim Paşa 1818'de Der'iyye'ye girerek isyancıları yenilgiye uğrattı. Muhammedu'bnu Abdülvehhab'ın oğlu Der'iyye kadısı Süleyman'ı da öldürdü. İbnu Abdilvehhab'ın diğer oğlu Ali de haccda yakalanarak öldürülmüştür. İbrahim Paşa Abdülaziz ibnu Suud'un oğlu Abdullah'ı ve çocuklarını yakalayarak İstanbul'a gönderdi ve bunlar 17 Aralık 1819'da burada idam edildiler. Ancak vehhabi hareketi durmadı. Osmanlı ordularının önünden kaçan Türki bin Abdullah vehhabi kuvvetleri yeniden toparlayarak 1821'de Riyad'ı başkent yapan bir vehhabi devleti ilan etti. Bu yönetim başlangıçta askeri hareketlerle, 1843'ten sonra da Osmanlı Devleti'ne tabi olmayı kabul ederek 1891'e kadar ayakta kalmayı başardı. 1891'de dağılan bu yönetimi II. Abdülaziz ibnu Suud 1902'de yeniden toparlayarak Riyad merkezli vehhabi yönetimin kuruluşunu ilan etti. II. Abdülaziz Arabistan yarımadasında gücünü artırmak için İngilizlerle işbirliği yaptı. Sonraki yıllarda Arabistan'ın diğer bölgelerini de ele geçirerek topraklarını genişletti. Abdülaziz 26 Aralık 1915'te İngiltere'yle özel bir anlaşma imzaladı. Anlaşmaya göre Abdülaziz'in ele geçirdiği toprakların kesin yönetimi ona ait olacak, ondan sonra da yönetim çocuklarına geçecekti. Ancak bu toprakların yöneticileri hiçbir şekilde İngiltere'nin aleyhinde olmayacaklardı. I. Dünya Savaşı'nın Osmanlı Devleti'nin aleyhine sonuçlanması üzerine İbnu Suud yönetimi 1921'den sonra Hâil, Tâif, Mekke, Medine ve Cidde'yi de ele geçirdiler. Abdülaziz ibnu Suud 5 Aralık 1924'te Necd ve Hicaz kralı olarak ilan edildi. 27 Mayıs 1927'de İngilizlerle yapılan anlaşmayla "Necd ve Hicaz Krallığı" bağımsız bir devlet statüsü kazandı. 1932'de devletin adı "Suudi Arabistan Krallığı" olarak değiştirildi. Abdülaziz ibnu Suud'un krallığı 9 Kasım 1953'e kadar sürdü. Onun arkasından oğlu Suud ibnu Abdülaziz kral oldu. Onun 2 Kasım 1964'te ölümünden sonra yerine kardeşi Faysal ibnu Abdülaziz geçti. Onun 25 Mart 1975'te yeğeni tarafından öldürülmesi üzerine yerine kardeşi Hâlid ibnu Abdilaziz geçti. Onun 13 Haziran 1982'de ölümünden sonra da yerine kardeşi Fehd ibnu Abdilaziz geçti. Fehd ibnu Abdülaziz kardeşleriyle arasındaki saltanat rekabetinde ABD'den destek gördü ve krallığa geçmesinden sonra da ülkeyi tamamen ABD güdümüne soktu. 17 Ocak 1991'de başlayan Körfez Savaşı'nda da ABD'nin öncülüğündeki müttefik kuvvetlere en büyük lojistik desteği Suudi Arabistan verdi.
Dış problemleri: Suudi Arabistan'ın Körfez krizinde takınmış olduğu tavır Irak'ın yanı sıra Yemen ve Sudan'la da arasının açılmasına yol açtı. Suud yönetimi Yemen'in söz konusu krizde Irak'ın tarafını tutması yüzünden ülkesinde çalışan 1 milyon Yemenliyi sınır dışı etti. (Bu konuda ayrıca Yemen'in dış problemlerine bkz.) Suudi Arabistan'ın Yemen'le ayrıca bir sınır meselesi vardır. Suud yönetiminin Sudan'la ilişkilerinin bozulmasında Sudan'ın Körfez krizinde Irak'ın yanında yer almasının yanı sıra bu ülke yönetiminin İslâmi bir çizgiyi benimsemesinin de etkisi olmuştur. Suud yönetimi Sudan'ın tutumuna bir tepki olarak Güney Sudan'daki ayrılıkçıları fiilen desteklemeye başladı. (Bu konuda Sudan'ın iç problemlerine bkz.)
Suud yönetimi içerdeki insan hakları ihlalleri ve baskıcı uygulamaları yüzünden çeşitli uluslararası insan hakları kuruluşlarının da hedefi haline geldi. 1993'te sürekli bu tür kuruluşlarla başı dertteydi. Uluslararası Af Örgütü ve daha başka insan hakları kuruluşları bu ülkedeki insan hakları ihlalleriyle ilgili oldukça kabarık raporlar yayınladılar.
İç problemleri: Ülkedeki despotik kraliyet rejimine ve insan hakları ihlallerine karşı tepkiler son yıllarda iyice su yüzüne çıkmaya başladı. Bu yüzden çeşitli üniversitelerde ve bakanlıklarda görevli aydınlar 1993 Mayıs'ında bir bildiri yayınlayarak yönetimi şeriat ilkelerine dönmeye ve şeriatın insanlara sağlamış olduğu hakları güvenceye almaya çağırdılar. Ancak çok geçmeden bu bildiriye imza atanların hepsi görevlerinden uzaklaştırılarak birçoğu tutuklandı. Buna rağmen üniversite çevrelerindeki rahatsızlık devam etti ve aynı yılın Ağustos ayında 60 öğretim görevlisi kraldan, tutuklananların serbest bırakılmalarını istedi. Çok geçmeden bazı imamlar ve din alimleri de yönetimin baskıcı ve İslâm'a aykırı uygulamalarından duydukları rahatsızlığı dile getirdiler. Bu gelişmeler üzerine de çok sayıda imam görevden uzaklaştırıldı ve birçoğu tutuklandı. Yönetim şimdilik kendisine yönelik tenkitleri ve tepkileri zorla susturmaya çalışıyor. Ancak bu metodun uzun vadeli bir çözüm olmayacağı, gittikçe yaygınlaşan rahatsızlığın ileride ciddi bir patlamaya yol açmasının ihtimal dahilinde olduğu görülüyor.
İslami Hareket: Suudi Arabistan yönetiminin uyguladığı sıkı baskı politikası ve örgütlenmeye karşı getirilen yasaklar bu ülkede örgütlü bir İslâmi faaliyet yürütülmesine imkân vermemektedir. Hâlen faaliyet yürüten kuruluşların tamamı devlete bağlıdır ve devletin resmi politikasını savunmak zorundadır. 100 bin kişilik bir orduya sahip olan Suudi Arabistan'ın 300 bin kişinin çalıştığı bir istihbarat örgütünün bulunması dolayısıyla cemaat çalışmaları yürütülmesi de oldukça zor olmaktadır. Başta Müslüman Kardeşler olmak üzere kendi ülkelerinde İslâm'ı devlete hâkim kılmayı amaçlayan cemaatlerin Suudi Arabistan'da faaliyette bulunması yasaklanmıştır. İbnu Abdilvehhab'in görüşlerine dayandırılan resmi davet çalışmalarının amacı ise Suud yönetiminin izlediği politikaya bir meşruiyyet zemini oluşturmak ve özellikle gençler arasında resmi sansürden geçmemiş fikirlerin yayılmasına fırsat vermemektir.
Tanınmış Din Önderleri: Muhammedu'bnu Abdilvehhab: Hilafeti temsil eden Osmanlı devletine karşı Arap yarımadasında ortaya çıkmış olan isyanların fikri ve itikadi zeminini hazırlamış ve kendine özel birtakım sert çıkışlarda bulunmuş olması dolayısıyla birçokları tarafından tenkit edilmiş olsa da özellikle Arap yarımadasını ciddi şekilde etkileyen İbnu Abdilvehhab 1703'te Riyad yakınındaki Uyeyne'de doğdu. İlk ilmi tahsilini Uyeyne kadısı olan babası Abdülvehhabi'bnu Süleyman'dan aldı. Sonra Mekke, Medine, ve Basra'da ilim tahsil etti. İlk davet çalışmalarını da Basra'da başlattı. İnsanların gerçek İslâm'dan uzaklaşarak çeşitli şirk amellerine bulaştıklarını söylüyor ve onları yeniden tevhid inancına dönmeye çağırıyordu. Basra'da ilim adamlarıyla tartışmalara girdi ve kendisine karşı oluşan tepki dolayısıyla buradan ayrılmak zorunda kaldı. Çeşitli şehirlerdeki çalışmalarından sonra 1726'da, babasının Uyeyne'den sonra kadılık yaptığı Hureymila'ya yerleşti. 1740'da babasının ölümünden sonra geniş çaplı bir hareket başlatmak istedi. Ancak Hureymila halkının tepkisi üzerine Uyeyne'ye geçti ve oranın emiri Osman ibnu Muhammed'le işbirliği yaparak etrafında şirk amelleri işlendiği gerekçesiyle Zeyd ibnu Erkam (r.a.) türbesini yıktırdı. Sonra Der'iyye'ye geçerek oradaki kabile başkanı Muhammed ibnu Suud'la işbirliği yaptı. Bu işbirliğinden de meşhur vehhabi isyanları doğdu. 1792'de Der'iyye'de vefat etti.
Ekonomi: Suudi Arabistan ekonomisi birinci derecede petrole dayanır. 1992'de toplam 2 milyar 975 milyon varil petrol üretmiştir. OPEC ülkeleri arasında 1993'te gerçekleştirilen anlaşmadan sonraki günlük petrol üretiminin 8 milyon varil olması kararlaştırılmıştır. Bu miktarla OPEC ülkeleri arasında birinci sırayı almıştır. Bu miktar OPEC ülkelerinin 24 milyon 520 bin varil olan toplam petrol üretiminin üçte birine yakındır. 1993'teki petrol rezervi 259 milyar varil olarak tahmin ediliyordu. 1992'de 32 milyar 810 milyon m3 de doğal gaz üretmiştir. 1993'teki doğal gaz rezervi ise 5 trilyon 135 milyar m3 olarak tahmin ediliyordu. Petrol ve doğal gazdan elde edilen gelirin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı % 35'dir. Suudi Arabistan hacdan da önemli miktarda gelir sağlamaktadır. Suud yönetimi hacılardan ayakbastı parası, özel hizmet parası gibi çeşitli vergiler almaktadır. Tarım son yıllarda petrolden elde edilen gelirlerle nispeten geliştirilmiştir. En çok üretilen tarım ürünlerinin başında tahıl ve çeşitli sebzeler gelir. Son yıllarda seracılığın yaygınlaştırılmasına çalışılmaktadır. Başta hurma ve üzüm olmak üzere bazı meyveler de yetiştirilmektedir. 1992'de 4 milyon 750 bin ton tahıl, 715 bin ton meyve, 1 milyon 425 bin ton sebze üretilmiştir. Bazı bölgelerde hayvancılık da yaygındır. 1992'de 220 bin baş sığır, 200 bin baş civarında deve ve 6 milyon baş koyun bulunuyordu. 1991'de % 95.5'i denizden, kalanı iç sulardan olmak üzere 44 bin ton balık avlanmıştır. Tarım ve hayvancılıktan elde edilen gelirin milli gelir içindeki payı % 6'dır. Tarım, hayvancılık ve balıkçılık sektöründe çalışanlar tüm çalışan nüfusun % 3.6'sını oluşturmaktadır.
Para birimi: Suudi Arabistan Riyali
Gayri safi milli hasılası: 123 milyar 160 milyon dolar. (Yıllık safi artış: % 3)
Kişi başına düşen milli gelir: 7070 dolar
Dış ticaret: İhraç ettiği ürünlerin başında petrol, petrol ürünleri, doğal gaz (bu kalemlerin ihracattaki payı: % 91.5), hurma, çeşitli gıda maddeleri ve bazı sanayi ürünleri gelmektedir. İthal ettiği malların başta gelenleri ise askeri araç ve gereçler, uçak, ulaşım araçları ve yedek parçaları, makineler, elektrikli ve elektronik araçlar, gıda maddeleri, ilaç ve kimyasal maddelerdir. İthalatında birinci sırayı ABD, ihracatında ise Japonya alır. Bu ülkelerden sonra Fransa, İtalya, Singapur, İngiltere, Hollanda, İsviçre, İsveç, Brezilya, Endonezya, Kanada, Pakistan ve Avustralya gelir. 1990'da dış ticaret açığı 20 milyar 350 milyon dolar, 1991'de uluslararası cari işlemlerindeki açık ise 25 milyar 740 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.
Sanayi: Suudi Arabistan'ın sanayi kuruluşlarının başında petrol arıtma ve petrokimya tesisleri gelir. Üretime dayalı sanayi pek gelişmemiştir. Ancak son yıllarda bazı sanayi kollarının oluşturulması yolunda mesafe katedilmiştir. Şimdiye kadar kurulmuş olan sanayi kuruluşları genellikle gıda, meşrubat, sigara, tekstil, dericilik, konfeksiyon, mobilya, ağaç işleri, kâğıt ve kırtasiye malzemeleri imalatı, plastik, çimento ve diğer inşaat malzemeleri üretimi, maden işleri, madeni ve toprak eşya üretimi, büro malzemeleri ve çeşitli mekanik ve elektrikli araçlar üretimi sektörleriyle ilgilidir. İmalat sanayisinin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı % 9'dur. Çalışan nüfusun yaklaşık % 11.5'i sanayi sektöründe iş görmektedir.
Enerji: Suudi Arabistan'da 1991'de 47 milyar 710 milyon kw/saat elektrik üretilmiştir. Aynı yıldaki elektrik tüketimi de bu rakama eşittir. Elektrik enerjisinin tamamı petrole dayalı termik santrallerden elde edilmektedir. Kişi başına yıllık elektrik tüketimi ortalama 3100 kw/saattir.
Ulaşım: Başkent Riyad'da ve ülkenin ticaret merkezi Cidde'de uluslararası trafiğe açık birer havaalanı mevcuttur. Bunlardan başka iç ulaşımda kullanılan 23 havaalanı bulunmaktadır. Ancak kutsal şehir Mekke'de havaalanı yoktur. Bu şehirle hava bağlantısı Cidde üzerinden sağlanmaktadır. Basra Körfezi kıyısında yer alan Dahran ve Demmam şehirleriyle, Kızıldeniz kıyısındaki Cidde'de dış dünyaya açılan birer büyük liman mevcuttur. Petrol ihracatı da bu limanlardan yapılmaktadır. Suudi Arabistan'ın 100 grostonun üstünde yük taşıyabilen 302 gemisi vardır. 893 km.'lik demiryolu, yarıya yakını asfaltlanmış olmak üzere 144.700 km.'lik karayolu ağına sahiptir. Bu ülkede ortalama 3 kişiye bir motorlu ulaşım aracı düşmektedir.
Eğitim: Eğitim ücretsizdir. İlkokul 6 yaşında başlar ve 6 yıl sürer. Ortaokul ve lise dönemi de 6 yıl sürer. 9.000 ilkokul, 4200 genel ortaöğretim kurumu, 40 mesleki ortaöğretim kurumu bulunmaktadır. İlkokul çağındaki çocukların % 65'i bu öğretimden yararlanabilmektedir. Bu oran ortaöğretim çağındaki çocuklarda % 35'tir. 9'u üniversite olmak üzere 85 yüksek öğretim kurumu mevcuttur. Üniversite çağındaki gençlerden yüksek öğretim kurumlarına kayıt yaptıranların oranı % 13'tür. Okuma yazma bilenlerin oranı ise % 63'tür.
Sağlık: Suudi Arabistan'da 300'e yakın hastane, 23.540 doktor, 1550 diş doktoru, 40.000 hemşire mevcuttur. 740 kişiye bir doktor düşmektedir.
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
2 Nisan 2008       Mesaj #4
nünü - avatarı
Ziyaretçi
SUUDİ ARABİSTAN
İlk yaratılmış insan ve ilk peygamber Hazret-i Âdem ile Arabistan toprakları üzerinde Hazret-i Âdem'den sonra birçok peygamber geldi. Bunlardan Hazret-i Nuh, insanlığın ikinci babasıdır. Araplar, Hazret-i Nuh'un üç oğlundan biri olan "Sam"dan türemişlerdir. Bu yüzden ülke toprakları üzerinde ilk yaşayanlara "Samiler" adı verilir.

Samiler'den sonra gelenlere, Arab-ı aribe dendi. Himyer, Gassan ve Hire gibi bir takım devletler kuruldu. Eski Araplarla, yeni gelenlerin karışması neticesi, Arab-ı müsta'ribe meydana geldi. İslamiyet'ten evvel, Araplar çeşitli kabileler halinde yaşarlardı. Bunların en şereflisi Kureyş, bunun içerisinden de Haşimi kolu sayılıyordu. Hazret-i Muhammed, bu koldan gelmekteydi ve 610 yılında İslam dinini tebliğe başladı. 630 yılında Mekke fethedildi.

Hazret-i Muhammed 632 yılında vefat edince Dört Halife (632-661) devri başladı. Bahreyn, Irak, Suriye, Filistin, Mısır, Afrika, Kafkasya ve Horasan fethedildi. Dört Halife devrinden ve Hazret-i Hasan'ın altı aylık hilafetinden sonra, devlet idaresi 662 yılında Emevilere geçti. Sicistan, Afganistan, Semerkant, Erzurum, Kıbrıs, Girit, Sicilya, Buhara, Harzem, Hint toprakları Malatya ve Türkistan fethedildi. Sınırlar Atlas Okyanusu ve Fransa içlerinden Türkistan'a kadar uzandı.

Emevi Halifeliğinden sonra, 750'de Abbasi Halifeliği devri başladı. Fakat Abbasiler her geçen gün kuvvet ve itibarını kaybediyordu. Çeşitli iç isyanların ve toprak kayıplarının yanında, Moğol felaketiyle 1258'de fetret devrine girildi. Üç senelik fetret devrinden sonra, Abbasilerin Mısır'daki halifeliği 1517 yılına kadar devam etti.

Arabistan Yarımadası, Sultan Birinci Selim Han (1512-1520) zamanında, Osmanlı hakimiyetine geçti. Sultan Selim Hanın 1517'deki Ridaniye Muharebesiyle Mısır'ı alıp, Memluk Devletine son verdikten sonra, bu devletin nüfuzu altında bulunan Mekke ve Medine havalisi de Osmanlı hakimiyetini tanıdı. O sırada Mekke emiri bulunan Şerif Berekat bin Muhammed Hasani, derhal henüz on iki yaşında bulunan oğlu Şerif Ebu Nümey'i, elçilik heyetiyle Mısır'a göndererek Osmanlı padişahına tazimlerini arzla Mekke'nin anahtarlarını takdim etti.

Şerif Ebu Nümey, Osmanlı Padişahı Sultan Selim Han tarafından da kabul edildi. Şerif Ebu Nümey'e hil'at giydirilerek, padişahın elini öptü. Şerif Berekat'a Mekke emirliği menşuru yazılıp, oğluna verilen hediyelerle Mekke'ye gönderildi. Mısır hazinesinden Mekke emirine maaş bağlandı. Ayrıca Şerif Ebu Nümey ile beraber Mekke ve Medine ahalisine dağıtılmak üzere, padişah tarafından 200.000 altınla bol miktarda zahire gönderildi. Bunları Emir Muslihiddin ile Mısır'dan iki kadı götürüp, mahallerinde dağıtmaya memur edildiler.

1517 yılından itibaren Mekke ve Medine'deki camilerdeki hutbelerde, Osmanlı padişahlarının adları zikredildi. Emir tayinleri de Osmanlı padişahlarınca yapılırdı. Mekke emiri olan şerif vefat eder veya azil yahut istifa ile makamı boşaldığı zaman, yerine tayin olunacak yeni emir, şeriflerin seçimleri Mekke kadısıyla Mısır, Şam ve Cidde valilerinin arz ve inhaları üzerine padişah tarafından tayin edilirdi. Emir tayini, dört yüz yıldan fazla bu usulle yapıldı.

Osmanlılar bölgeyi imtiyazlı halde tuttular. Mübarek belde olması dolayısıyla ahalisine ziyadesiyle yardım edip, manevi ve sanat değeri yüksek pek çok eserler yaptırdılar. Arabistan ahalisi, Osmanlıların hakimiyetinde kaldıkları 1517-1918 yılları arasında bolluk içinde yaşayıp, ihtiyaçları ziyadesiyle karşılandı.

1737 yılında Abdülvehhab oğlu Muhammed'in yaymaya başladığı Vehhabilik yolu, Arabistan'daki sükuneti bozdu. Bu yol siyasi bir hal de alınca; Osmanlı Devletine karşı bölgedeki Bedevilerin desteğinde 1791'de isyan ettiler. Mekke Emiri Şerif Galib Efendi ile harp ettiler. Sayısız Müslümanı öldürüp, kadınlarını, çocuklarını ve mallarını aldılar. Bunlar 1801'de Mekke'ye saldırdılar. Mekke Emiri Şerif Galib Efendi, bunları şehre sokmadı. Mekke etrafındaki Arap kabileleri de Vehhabi oldu.

1803'te Taif'e girdiler. Taif'teki Müslümanlara işkence edip, kadınları ve çocukları acımasızca öldürdüler. Hac mevsiminde Mekke'ye de saldırdılar. Şehre giremediler. Şerif Galib Efendi, Cidde'ye girince Sü'ud bin Abdülaziz antlaşmayla şehre girdi, türbe ve mezarların hepsini yıktırdı. Suudiler, Şerif Galib Efendiyi yakalamak için Cidde'ye gittiyse de Osmanlı askerinin mukavemetinden geri çekildiler. Mekke'de işkence, zulüm, soygun artınca, Şerif Galib Efendi, Cidde'den şehre gelip Vehhabileri kovdu. Yemen dağlarına kaçtılar. Kaçarken çok zulüm, soygun yaptılar. Şerif Galib Efendinin tavsiyesiyle Beni Sakif Kabilesi de Taif'teki Vehhabileri şehirden kaçırttılar.

Vehhabiler, Yemen dağlarındaki cahil, vahşi köylüleri toplayıp, kuvvetlerini arttırarak tekrar Mekke'yi kuşattılar. Şehir açlık sebepiyle teslim oldu. Yine şehirde çok zulüm ve tahribat yaptılar. Mübarek beldelerdeki zulüm ve tahribat, Mısır Valisi Mehmed Ali Paşanın 1812'de Cidde'ye gelmesi ve Mekke'ye asker göndermesine kadar devam etti.

Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa, Vehhabilerin merkezi Deriyye'yi 1818'de fethedip, Vehhabi Emiri Abdullah ibni Suud ile dört oğlu ve ileri gelenlerini esir alıp, İstanbul'a gönderince, bunlar idam edildi. İngiltere bölgede fitne çıkarıp, Osmanlı Devleti içinde isyan başlatmak istediyse de 1857'de barışla etkisiz hale getirildi. 1860 yılında bütün emirler devletin itaatı ve terbiyesi altına sokuldu.

1897'de Suudilerin lideri olan Abdülaziz er-Reşid, Vehhabiliği tekrar faal hale getirdi. Riyad, Kasim, Büreyde şeyhleri, El-Mühenne köyünde bulunan Abdülaziz bin Suud bin Faysal ile anlaştılar. Abdülaziz bin Suud, 12.000 hecinli ile Kuveyt'ten Riyad'a geldi. 1902'de bir gece Riyad'a girdi. Abdülaziz ibnür-Reşid'in Riyad Valisi Aclan'ı bir ziyafette öldürdü. Zulümden yılmış olan halk, bunu emir yaptı. Üç sene çeşitli muharebeler yapıldı. Abdülaziz ibnür-Reşid öldürüldü. 1915'te Osmanlılar işe karışarak, Abdülaziz bin Suud, Riyad kaymakamı olmak üzere barış yapıldı. Sonra Reşidiler ile Suudiler arasında Kasim'de harp olup, Abdülaziz bin Suud mağlup oldu.

1918'de Abdülaziz bin Suud, İngilizlerin teşviki ile bir beyanname yayınladı. Mekke'ye ve Taif'e saldırdı. Fakat, bu şehirleri Şerif Hüseyin Paşadan alamadı. 1924'te İngilizler, MekkeEmiri Şerif Hüseyin bin Ali Paşayı yakalayıp, Kıbrıs'a götürdü. İngilizlerin bu hareketinden sonra, Abdülaziz bin Suud, 1924'te Mekke'yi ve Taif'i rahatça ele geçirdi. Suudiler, İngilizlerin yardımıyla bölgede kontrolü sağlayınca, Osmanlı Devletinden sonra halifelik makamına sahip olmak istedilerse de başaramadılar.

İbn-i Suud, 1932 yılında Suudi Arabistan Krallığını kurdu. 1953 yılında ölümünden sonra, yerine oğlu Suud bin Abdülaziz geçti. 1964'te tahtan indirildi. Yerine kardeşi Faysal getirildi. 1977'de sarayında yeğeni tarafından öldürüldü. Yerine kardeşi Halid geçti. O da 1982'de ölünce kardeşi Fahd geçti.

Suudi Arabistan 1948, 1967 ve 1973 yıllarında vuku bulan Arap-İsrail harplerine katıldı. İngiltere, Fransa ve ABD'den milyarlarca dolarlık silah, malzeme, savaş uçakları, güdümlü mermiler alındı. 1990 ortalarında Kuveyt'in Irak tarafından işgal edilmesine karşı olan Suudi Arabistan, Irak'ı Kuveyt'ten çıkarmak için harekete geçen "çok uluslu güce" üs vazifesi yaptı.
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
14 Eylül 2008       Mesaj #5
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
ARABİSTAN Asya'da, Basra Körfezi ile Kızıldeniz arasında yer alır. Kuzeyinde Ür­dün ve Irak'ın bulunduğu çok büyük bir yarımadadır. Hemen hemen Hindistan kadar büyük olmasına karşılık büyük bir bölümü çöl olduğu için nüfusu çok azdır. Yarımadada akarsu yoktur; kuyular bile az ve birbirinden uzaktadır.
Suudi Arabistan Krallığı Arabistan'ın bü­yük bir bölümünü kaplar. Güneyde Yemen Arap Cumhuriyeti ve Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti; güneydoğuda Umman Sultanlığı; Basra Körfezi boyunca Kuveyt, Bahreyn ve Katar gibi küçük devletler vardır

arab1et9
Çöl Hayvanları

Kızıldeniz boyundaki ve Arabistan'ın güney kıyılarındaki kumlu, dar düzlükler dik bir biçimde yükselerek yağış almayan yüksek dağlarla birleşir. Arabistan'ın ortasındaki böl­ge yalnızca kaktüs gibi bitkilerin yetişebildiği geniş ve yüksek bir yayladır. Rüzgârın oluş­turduğu kumullar (kum tepeleri) bazen 150 metre yüksekliğe ulaşır; bu yörede ayrıca çıplak kayalarla kaplı büyük alanlar vardır. Vahalar çoktur ama birbirlerinden epey uzak­tadır. Vahaları su kaynaklarının çevresindeki hurma ağaçlan ve vadilerdeki büyük ekili alanlar oluşturur.


Bu büyük, kayalık ve kumluk yayla hafif bir eğimle alçalarak dünyanın en sıcak yörele­rinden biri olan Basra Körfezi kıyısına ulaşır. Türkiye'de İngiliz casusu Lawrence olarak bilinen İngiliz subayı ve yazar Thomas Ed-ward Lavvrence buraya ilk ayak bastığında "Arabistan'ın sıcaklığı kınından çekilmiş bir kılıç gibi saplanarak soluğumuzu kesti" diye yazmıştı . Gerçekten


yalnızca güneybatı köşesindeki Yemen'de sebze ve meyvelerin yetiştirilmelerine yetecek kadar su vardır. Bu yüzden Romalılar bu bölgeye Arabia Felix (Mutlu Arabistan) der­lerdi; çünkü yarımadanın geri kalan bölümü çöldü.
Çölün özellikle kuzeyinde yaşayan ceylan­ların eti Araplar için çok değerlidir. Kurtlar ve çakallar gece gündüz canlı hayvanları ya da leşlerini arayarak dolaşırlar. Çöl hayvanları arasında uzun arka ayaklarıyla kangurular gibi sıçrayan araptavşanları çok ilgi çekicidir. Çorak bölgelerde bıldırcın ve ormantavuğu; öteki yörelerde güvercin, kumru, toy ve turnalara sık rastlanır. Engerek yılanları yay­gındır, kertenkele ve akrep de görülür. Za­man zaman büyük çekirge sürüleri zaten az olan ürünlere büyük zarar verir

Arap atları güzellikleri, hızları ve dayanık-lılıklarıyla bütün dünyada ünlüdür. İÖ 400'den beri bilinen bu at soyunun çağdaş evcil atların ataları arasında önemli bir yeri vardır.


arabhi8
Suudi Arabistan'da Riyad kentinde bir kapalı çarşı.
Çölde ve Kentlerde Yaşam

Çölün büyük bir bölümünde Bedevi aileleri 1.500 yıl önce Hz. Muhammed dönemindeki atalarının yaptığı gibi deve, koyun ve keçi sürülerine otlak bulmak için sürekli yer değiş­tirirler. Nüfusun geri kalan bölümünü kentli­ler ve yerleşik çiftçi toplulukları oluşturur; hepsi Arapça konuşur ve Müslüman'dır. Hz. Muhammed Mekke'de doğduğu için Arabis­tan yüzyıllar boyunca İslam dininin beşiği olmuştur .


1940'lara kadar pek az Arap bu kıraç ülkede iyi bir yaşam sürebildi. Yemen'de tütün, kahve ve meyve, Umman'da şeker ve pamuk, su olan bölgelerde hurma üretilir.


Mürrüsafi ve akgünlük gibi ender bulunan baharatlar güney kıyılarında üretilirdi. Basra Körfezi'nden ise inci çıkarılırdı.
Ama o zamandan beri çok büyük değişik­likler oldu. Suudi Arabistan'da ve Basra Körfezi kıyısındaki Kuveyt, Katar, Abu Dabi ve Bahreyn'de zengin petrol yatakları bulun­du. Bir zamanlar çok az parası olan Arap ülkeleri bugün yabancı şirketler ya da devlet eliyle üretilip satılan petrolden büyük bir gelir elde ediyorlar. Zenginlik kadar güç de getiren petrol gelirleriyle eski kentler yeniden yapılı­yor ve yeni sanayiler kuruluyor. Eğitim ve sosyal güvenlik hizmetleri geliştiriliyor. Oto­mobil ve uçak gibi çağdaş ulaşım araçları da insanların birbirleriyle yakınlaşmasını sağlı­yor. Radyo istasyonları ağının yanı sıra, bugün yarımadanın birçok bölgesi televizyon yayın­larını alabiliyor. Düzenli uçak seferleri Ara­bistan'ı dünyanın birçok bölgesine bağlarken, demiryolları Suudi Arabistan'ın başkenti Ri-yad'ı Basra Körfezi'ne bağlıyor. Eskiden çölde göçebe bir yaşam süren birçok Arap günü­müzde çağdaş kentlerde ya da petrol bölgele­rinde yaşıyor.


Artık yalnızca Riyad ve Mekke gibi eski k entlerde gezenler eski kent yaşamının izleri­ni görebilirler. Bu kentlerde güneşte kurutul­muş tuğlalarla yapılan, dışı beyaz badanalı evler, yüksek duvarlarla çevrili avlulara ba­kar. Sıcaktan ve gece ayazından korunmak için pencerelere cam yerine tahta panjurlar takılmıştır. Evler mangallarda yakılan odunla ısıtılır; yemek, yerde bağdaş kurularak yenir.
Tarih

571 ile 632 yıllan arasında yaşayan Hz. Muhammed'in Medine'de ölümünden sonra halifeler onun getirmiş olduğu dini yaydılar ve yeni Müslüman devletler kurdular. İlk üç halife Medine'de hüküm sürdü; sonraki hali­feler Şam (Suriye), Bağdat (Irak) ve Kahire' yi (Mısır) başkent seçtiler. Araplar en parlak dönemlerini Binbir Gece Masallarıyla ünle­nen Halife Harun Reşid'in yönetimi altında geçirdiler . Ama daha sonra aralanndaki çekişmeler ve savaşlar sonucunda güçlerini yitirdiler. Abbasi halife­leri bir süre Büyük Selçuklu Devleti'nin desteğiyle varlıklarını sürdürdüler. 1258'de Moğollar'ın Bağdat'a girmesiyle halifelik ku­rumu Kahire'ye taşındı. Bu sırada Mısır'da, Suriye ve Filistin'i de egemenlikleri altında tutan Memlûklar bulunuyordu. Irak ise Ak-koyunlular'dan sonra Safeviler'in sınırları içinde kalmıştı.


1517'de Yavuz Sultan Selim Kahire'yi ala­rak Mısır, Suriye, Filistin ve Hicaz'ı Osmanlı topraklanna kattı. Bu tarihten başlayarak halifelik kurumu Osmanlı padişahlarına geçti. Kanuni Sultan Süleyman döneminde ise Os­manlılar Irak'ı, Yemen'i ve Araplar'ın yaşadı­ğı Kuzey Afrika topraklannı ele geçirdi.


18. yüzyılın ortalannda Vehhabilik denen savaşçı bir dinsel hareket nedeniyle çıkan kanşıklıklar ve çatışmalar 19. yüzyıl boyunca da sürdü. Vehhabiler İslam dininin doğuşu sırasındaki ilkelere sıkı sıkıya bağlı kalınması­nı savunuyorlardı.


I. Dünya Savaşı'na Osmanlılar Almanya' nın yanında katılınca, bu fırsattan yararlanan Arap emirleri ayaklandılar. Mekke Emiri
Hüseyin Bin Ali, kendini kuzeybatıdaki Hi­caz'ın kralı ilan ederek İngiltere ve Fransa ile ittifak yaptı. Oğulları, sonradan Irak kralı olan Faysal ve Ürdün kralı olan Abdullah ile birlikte ve İngiliz subayı Lavvrence'in yardımıy­la ordulannı Hicaz'dan Şam'a götürdü; bu­rada Lord Allenby'nin Filistin'den gelen kuv­vetlerine katıldılar. İngiliz-Arap ittifakı sonu­cunda Arabistan'ın kuzeyindeki topraklarda Osmanlı egemenliği sona erdi.


Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
14 Eylül 2012       Mesaj #6
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Suudi Arabistan
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Güneybatı Asya'da Arap Yarımadası'nın büyük bölümünü kaplayan devlettir. Yüzölçümü 2.149.690 km2, nüfusu 20.206.000 (1997), başkenti Riyad; öteki önemli kentleri Cidde (diplomatik merkez), Mekke, Medine, Taif, Dhahran, Hofuf, resmî dil Arapça, dini Müslümandır. Kuzeyde Irak ve Ürdün, kuzeydoğuda Kuveyt, doğuda İran Körfezi ve batıda Kızıldeniz arasında kalır. Güney sınırları, yeryüzünün en kurak ve hayat bakımından en boş çöllerinden olan Rubülhali üzerinden geçer. Burada sırasıyla Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Güney Yemen ve Kuzey Yemen ile sınırlanır. Genellikle bir çöl ülkesi olan Suudi Arabistan, şu büyük coğrafî bölgelere ayrılır:

1) Kuzeybatıda Hicaz
Bu bölge, kuzeyde Akabe Körfezi'nden Kızıldeniz kıyısında küçük Lit limanına kadar uzanır ve Arap Yarımadası'nın kuzey kesimini kaplar. Her yerinde yarı kurak, bozkırla örtülüdür. İslâm dininin başlıca kutsal merkezleri buradadır (Mekke, Medine).


2) Kızıldeniz kıyılarının güney kesiminde Asir
Hicaz ile Kuzey Yemen arasında kalan bu bölge, yer yer 3.000 metreye kadar yükselir; az çok yağışlıdır. ve bir araya toplamaya çalıştı. Kuzeyde, yarımadanın öteki önemli emirliğini meydana getiren Şammarları yenilgiye uğratması üzerine, Osmanlı Devleti, Mehmet Ali Paşa vasıtasıyla Suud'un yayılmasını önledi (1818). Uzun bir aradan sonra, 19. yüzyılın sonlarında, yine Suud ailesinden bir emir, yeniden harekete geçti. Bu kişi, bugünkü Suudi Arabistan Devleti'nin kurucusu olan III. Abdülaziz İbnisuud'dur (1880-1953). Böylece ilk girişimden hemen yüz yıl sonra, III. Abdülaziz İbnisuud, 1901'de Riyad'ı, 1912'de Hasa vahalarını ele geçirdi. Türklere sadık kalan Şammarlara karşı İngilizlerin yardımını sağladı. I. Dünya Savaşı'nı İzleyen yıllarda, Arap Yarımadası'nda en büyük rakibi olan Mekke şerifine karşı harekete geçti ve 1924'te Şerif Hüseyin ve oğullarını yenilgiye uğratarak Hicaz'a egemen oldu. Asir bölgesini de Yemen'den alarak, 1932'de bugünkü Suudi Arabistan Krallığı'nı kurdu. Bütün bu başarılara karşın Suudi Arabistan, o tarihte ekonomi ve halkının yaşama koşulları bakımından geri kalmış bir ülkeydi. Fakat olaylar yeni devlet için çok şanslı ve başarılı

3) Arap Yarımadasının orta bölümünü kaplayan geniş Necit
Ortalama 600 m. yükseklikte bir platodur ve doğuda, Basra Körfezi kıyılarına doğru eğimlidir. Krallığın başkenti Riyad buradadır. Necit, Suudi Arabistan Krallığının merkezidir.

4) Doğuda, Basra Körfezi kıyıları ve bu kıyıların ardında Hasa
Yeraltı suları bakımından ülkenin en zengin yeri olan Hasa, aynı zamanda petrol üretim alanıdır. Hofuf, Dhahran, Damman bu bölgededir.

Çok eski bir tarihi olan Arap Yarımadası, geçen yüzyıllarda birbirine rakip kabilelere ve bu kabilelerin bağlı bulundukları emirliklere bölünmüştü. Yakın çağlarda Arap Yarımadası siyasî tarihinin en önemli olayı, burada siyasî bir birlik kurmak için gösterilen çabalar ve mücadelelerdir. Necit'te yaşayan Abdülaziz bin Suud adında bir emir, 18. yüzyılda bu amaçla harekete geçti. Vehhabiliği kabul eden Suud, yarımadada göçebe kabileleri yerleştirmeye ve bir araya toplamaya çalıştı. Kuzeyde, yarımadanın öteki önemli emirliğini meydana getiren Şammarları yenilgiye uğratması üzerine, Osmanlı Devleti, Mehmet Ali Paşa vasıtasıyla Suud'un yayılmasını önledi (1818). Uzun bir aradan sonra, 19. yüzyılın sonlarında, yine Suud ailesinden bir emir, yeniden harekete geçti. Bu kişi, bugünkü Suudi Arabistan Devleti'nin kurucusu olan III. Abdülaziz İbnisuud'dur (1880-1953). Böylece ilk girişimden hemen yüz yıl sonra, III. Abdülaziz İbnisuud, 1901'de Riyad'ı, 1912'de Hasa vahalarını ele geçirdi. Türklere sadık kalan Şammarlara karşı İngilizlerin yardımını sağladı.

I. Dünya Savaşı'nı İzleyen yıllarda, Arap Yarımadası'nda en büyük rakibi olan Mekke şerifine karşı harekete geçti ve 1924'te Şerif Hüseyin ve oğullarını yenilgiye uğratarak Hicaz'a egemen oldu. Asir bölgesini de Yemen'den alarak, 1932'de bugünkü Suudi Arabistan Krallığı'nı kurdu. Bütün bu başarılara karşın Suudi Arabistan, o tarihte ekonomi ve halkının yaşama koşulları bakımından geri kalmış bir ülkeydi. Fakat olaylar yeni devlet için çok şanslı ve başarılı geçti. Suud, geniş ülkesinde Amerikalılar ile anlaşarak bir petrol arama ve işletme ortaklığı kurdu (ARAMCO). İlk petrol kuyusu 1938'de işletilmeye başlandı. Üretim büyük bir hızla arttı. Abdülaziz İbn Suud'un yerini oğlu Suud almıştır (1953-1964). Suud, batı yanlısı (ABD'yle anlaşma) ve muhafazakâr kardeşi Faysal'ı karşısında bulmuş ve 1964'te iktidarı Faysal almıştır. 1975'te bir suikasta kurban olan Faysal'ın yerini üvey kardeşi Halid almış, 1982'de iktidara Fahd gelmiştir. Suudi Arabistan, Arap dünyasındaki önemini, İslâmiyetin kutsal yerlerinin koruyucusu olmasına ve petrol zenginliği sayesinde dağıtabildiği para yardımlarına borçludur.

Suudi Arabistan, 1990-1991'deki Körfez Savaşı sırasında Irak'a karşı ittifakta yer almıştır. Başlıca petrol yatakları Basra Körfezi yakınındadır. Burada üretilen petrol bir yandan Has Tanura ve Damman'dan dev tankerler, öte yandan da, dünyanın en uzun ve taşıma kapasitesi en büyük boru hattıyla (Transarabian Pipe-line, TAPLİN) Lübnan'da Akdeniz'e ulaştırılır. Rezervlerinin 20 milyar ton kadar olduğu sanılan Suudi Arabistan'ın petrol üretimi son yıllarda 500 milyon ton kadardır. Petrol dışında ülkenin ikinci büyük gelir kaynağı, hac nedeniyle her yıl bütün Müslüman dünyasından Suudi Arabistan'a gelenlerin bıraktıkları paradır. Bu iki gelir dışında kalan kaynaklar bugün de önemsizdir. Örneğin tarımsal üretimler, hurma dışında yetersizdir.
theMira
_VICTORY_ - avatarı
_VICTORY_
VIP Silent storM
11 Ekim 2013       Mesaj #7
_VICTORY_ - avatarı
VIP Silent storM
Necid (Suudi Arabistan)
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Suudi Arabistan'ın orta kesiminde bölge.
Merkezi Riyad, yüzölçümü 1.390.000 km2, nüfusu 4.000.000, Suudi Arabistan'ın merkezinde yer alan Necid, yarısı çöl olan bir yayladır; Nüfud Çölü'nden Rubülhali Çölü'ne uzanan iki büyük kumul dizisiyle sınırlıdır. Çölde, deve, at ve koyun yetiştiriciliğiyle geçinen Bedeviler yaşar. Tarım üretimi (arpa, buğday) ve meyvecilik (hurma, üzüm, incir) özellikle Riyad çevresindeki vahalarda yapılır. Bunun yanında el sanatları (yün ve deri İşçiliği), silâh ve bakır eşya yapımı gelişmiştir.
Tesadüfen Zirveye Çıkılmaz... Çıkılsa Bile Durulmaz...

Benzer Konular

18 Mayıs 2011 / Misafir Soru-Cevap
15 Mart 2011 / Misafir Soru-Cevap
4 Aralık 2014 / sametqqq Cevaplanmış
7 Mayıs 2014 / dj ARSIZ Cevaplanmış