DÜZEN
1. Her bir öğesi yerli yerinde olan, düzenlenişi ile akla yatkın gelen bir bütünün, bir yerin durumu: Bir odanın dü zeni. Kitaplarını düzene koymak. Düşüncelerine bir düzen vermek.
2. Bir toplumu, toplumsal, siyasal, ekonomik, yasal yönetimsel vb. açılardan düzenleyen kurumlar ve yasalar dizgesi Düzene saygılı olmak. Düzeni korumak.
3. Tutarlı bir bütünü oluşturan yasa ve kuralların tümü; .öğeler arasındaki uyum, denge: Evrenin düzeni. Doğanın düzenini bozmak.
4. Hile, dolap,
5. Düzen kurmak, bir işyerini gerekli araç gereci sağlayarak çalışır duruma getirmek; hile ve oyuna başvurmak. ll Düzen vermek, düzenli, derli toplu bir duruma sokmak.
—Ask. Arazide birliğin, denizde donanmanın, havada bir grup hayg taşıtının eğitim, manevra ya da savaş amacıyla aldığı ya da alabileceği durum. (Örneğin: kol düzeni, taarruz düzeni.) [Bk ansikl. böl ] II İkili, üçlü, dörtlü düzen, askeri birliklerin düzenlenmesinde benimsenen ikili, üçlü, dörtlü çalışma biçimi. (Günümüzde, alayların oluşturulmasında dörtlü düzen izlenir, bunlar dört taburu, taburlar da dört bölüğü içerir.) ll Muharebe düzeni, değişik birliklerin eskiden, savaşmak için, bugün ise tatbikat ve geçit töreni için aldıkları tertip. ll Yanaşık düzen, eskiden savaşta, bugün ise eğitim ve törenlerde birliklerin aldığı tertip.
—Ask. denize. Esas pruva düzeni, savaş gemilerinin borda numaralarına göre birbirlerinin dümen suyunda seyrederken aldığı düzen. II Yanaşık düzen, YANAŞIK NİZAMın eşanlamlısı.
—Elekktrotekn. Anma düzeni, bir elektrik düzeneğinde, anma değerleri ve çalışma koşulları kümesi.
—Isıl mot. Külbütör düzeni, külbütörler ve bunların desteklerle donatılmış taşıyıcı millerinden oluşan bütün. ll Yağlama düzeni, birmotorun yağlama yağını, dolaşım pompasından kranKmilinin ve kam milinin yataklarına götüren boru donanımı
—rikt. düş. tar. Doğal düzen, fizyokratlarla klasiklere göre (A. Smith), her zaman ve her şey için geçerli olan ve ortaya çıkarılması gereken yasaların tümü. (Fizyokratlara göre düzen, Tanrı tarafından istenip kurulmuştur [tanrısal düzen]. Klasiklere göre ise, hükümet bireyler arasındaki rekabetin [kişisel çıkar], özgürlüğe saygılı bir biçimde serbestçe işlemesine karışmadığı durumda, bir "görünmez el" yardımıyla kendiliğinden gerçekleşir.)
—Kur. tar. Düzen akçesi, Yeniçeri ocağı'na alınma aşamasında gereksinimlerini karşılamaları için acemi oğlanlarına dağıtılan para. (Bu para iki altından oluşurdu.)
—Mad. oc. Ocak düzeni, bir yolun, bir sanat yapısının ya da önemli donanımların yıkımında kullanılan patlayıcı maddeleri gerektiği anda ya da daha önce yerleştirmek için yapılan işlerin tümü. (Ocak düzeni, yıkım planının bir bölümünü oluşturur.)
—Metalür]. Bir kristal ağında, farklı cinsten atomların düzgün dağılımı. (Bazı alaşımlarda kristal yapının düzene girişi, bunların mekanik ve fiziksel niteliklerinin, daha özel olarak manyetikliğinin değişmesi biçiminde görülür)
—Mim. Modüler bir orana göre işlenen, ayaklık, sütun (ya da ayak) ve saçaklık gibi yalın ya da bezemeli öğeleri içeren ayrık ya da bitişik taşıyıcıların klasik düzenlemesi. ll Bir cephenin ayak ya da sütun olmasa bile aynı oranlara göre işlenmesi. ll Belirli kurallara bağlı mimari düzenleme (örn. yunan, ojiv,kuzey, Akdeniz düzeni). [Bk. ansikl. böl.]
Attike düzeni, attike katı denilen daha yüksek bir kata karşılık gelen ve bir ana düzenin üstünde yer alan, kısa gömme ayaklardan oluşan düzen.
Beş düzen, dor, toseana, ion, korinthos üslupları ve karma üslup. ll Binişiklendirmeye göre dor üstüne lon ve onun da üstüne korinthos üslubu gelecek L: çimde sıralanan düzen.
Pers düzeni, gövdesi heykel biçiminde (karyatid, telamon) olan düzen.
Rüstik düzen, gövdesi, dallı budaklı bir ağaç gövdesi gibi kabartmalı düzen.
Ulusal düzen (transız, İspanyol vb. düzeni), bir hükümdarın zaferi anısına geliştirilen düzen.
—Müz. Türk halk müziğinde kullanılan telli çalgılarda, seslendirilecek parçanın özelliğine göre yapılan akort. (Bk. ansikl. böl.)
—Radiletiş. Çok alıcılı düzen, ayrı bir radyoelektrik işaretinin, uygun şekilde eşlenmiş ve yerleri ya da kutuplanmalarıyla farklılaşan antenlere bağlanmış birçok alıcı tarafından alınması. (Radyo dalgalarının fading etkilerini zayıflatmaya yarayan bu teknik, belli bir anda, bu fadinglerin birbirinden birkaç dalga boyu uzaklıktaki noktalarda ya da alınan alanın örneğin yatay ve dikey bileşenleri üzerinde farklı olmaları ilkesine dayanır.)
—Ruhbil. Bir etkenin düzeni, etken çözümlemesinde, elde edildiği çözümleme düzeyiyle tanımlanan bir etkenin özelliği. (Kendi aralarında bağıntılı olan dolaylı etkenler kullanıldığında, bu bağıntılar çözümlenebilir. O zaman ikinci dereceden denilen etkenler de elde edilir. Birinci dereceden etkenler, başlangıç değişkenleri arasındaki bağıntıların çözümlenmesiyle elde edilen etkenlerdir.)
—Sesbilg. Belli bir dilde, eklemleme noktaları aynı olan ünsüz sesbirimler bütünü (örn. türkçede İpi, Ibl ve İmi çiftdudaksıl düzenini oluşturur).
—Siber. Dinamik bir sistemin düzeni, bir dinamik sistemin içerdiği integral alıcıların, yani enerji depolarının (gövdeler, volanlar, kondansatörler, özindüktanslar vb.) sayısı. (Bu dolayısıyla sistemin dinamik davranışını belirleyen diferansiyel denklemler sisteminin de düzenidir.)
—ANSİKL. Ask. Özellikle XVIII. yy.'da süvari sınıfı için taktik alanda bir yenilik yapılmadıysa da, piyade sınıfı için durum değişikti. Tüfeğin geniş çapta kullanımıyla piyade sınıfı savaşta en önemli öğe durumuna geldi. Alaybozanın kullanımı, piyade erlerinin, yanlamasına, 5-6 adım aralıklarla, derinliğine 6-8 sıra oluşturarak dizilmesini gerektiriyordu (derinliğine düzen), bu da sıralardan birinin sürekli atış durumunda olmasını sağlıyordu. Tüfeğin kullanım kolaylığı, askerleri yalnızca üç sırada (üç sıralı saf düzeni) ve dirsek dirseğe (saf düzeni) yerleştirme olanağı veriyordu, bu durumda da düşman aralıklardan yararlanamıyordu.
Ayrıca bu iki düzen piyadeye hareket kolaylığı sağlıyordu. Üçlü kol düzeninden, üçlü hat düzenine geçiş, ateşin en verimli biçimde kullanımını sağladı. Çarpışma yoluyla savaş alışkanlığı öylesine yaygındı ki, Friedrich II' nin "savaşın ateş üstünlüğü ile kazanıldığı" düşüncesinin benimsenmesi için büyük tartışmalar gerekti. Bu ilkenin benimsenmesine karşın, kol düzenini savunan harekât yanlıları ile hat düzenini savunan ateş yanlıları arasındaki tartışmalar sürüp gitti. Bu tartışma, yüzyıl sonunda, prusya yönteminden esinlenilen ve kol düzeninden hat düzenine geçmek için piyade harekâtlarının çabukluğuna dayanan karma düzenin benimsenmesiyle sonuçlandı. Fransa'da Guibert ve mareşal Broglie tarafından önerilen bu düzen, 1794'te Fleurus'de Jourdan tarafından uygulandı.
Friedrich II, taktiğinin en kusursuz öğesi olan piyade birliğinin eğitimi sayesinde, gerçekten büyük bir hareket çabukluğu kazandı. Öncü kuvvetiyle düşmanı hareketsiz bırakarak taarruz edilen cephede toparlanmalarına zaman tanımadan, birliklerini tek bir komutla "sağa (ya da sola) saf " düzenine sokarak birden düşman kanadına taarruz ediyordu. Yürüyüş yönüne göre yanlamasına tertiplenen prusyalı bölüklerden esinlenerek yanlamasına düzen adı verilen ve piyadenin kanat haler tarafından yapılırdı.
Piyade muharebesinde daha sonra oluşan köklü değişiklikler, XVIII. yy.'ın sonlarında savaşa yeni bir görünüm verdi. Silahların gelişmesiyle basit geometrik biçimli birçok düzen (üç sıralı, yanlamasına, vb.) önemini yitirdi ama, yanaşık düzen, XIX. yy'da ve XX. yy’ın başında, 1914'e kadar talimnameden çıkarılmayan kol ve hat düzenlerinin uygulandığı çarpışma ve manevralarda piyadenin olağan bir hareket biçimi olarak kaldı. Topçu ve piyade ateş gücündeki olağanüstü artış, Birinci Dünya savaşı'nda havacılığın ve zırhlı birliklerin ortaya çıkışıyla kusurlu olduğu gözden kaçmayan alışılmış savaş düzenlerinin kullanımı sona erdi. Böylece,savaşanların araziyi en geniş biçimde kullanmalarını gerektiren dağınık düzen ortaya çıktı. Yanaşık düzen, çağdaş ordularda birliklere disiplin ve beraberlik ruhunu vermek amacıyla korundu. Yanaşık düzen biçimleri (üçlü, dörtlü, yürüyüş kolu) özellikle askeri birliklerin toplanmalarında ve geçit törenlerinde kullanıldı.
Yukarıda genel olarak sözü edilen düzenler Türk silahlı kuvvetleri’nin talimnamelerinde de yer alır Eğitimde, gerektiğinde de savaşlarda kullanılmış ya da kullanılmaktadır. Kara birliklerinin hareket biçimine uyduğu ve yararları görüldüğü için terk edilmemiştirûzellıkle öncü ve keşif birliklerinde yürüyüş ve kol düzeni, taarruz ve savunmada hat düzeni uygulanmaktadır. Kıbrıs barış harekatı’nda, tüm bu düzenler gerektiğinde uygulanmış, birlik ve beraberlik sağlaması açısından üstün yararları gözlenmiştir. Her türlü düzende, özellikle hat düzeninde avcılar arasındaki mesafeler belli ölçülere göre artırılarak araziye yayılma sağlanmaktadır.
—Mim. Mimarlık düzenleri kavramı, yaygın bir inanışın tersine Rönesans'ta ortaya çıkmış modern bir kavramdır ve yaygınlaşmasını Vignola’ya ve onun 1562’de yayımlanan Regola detti cinque ordini d'architettura (Beş mimarlık düzeninin kuralları) adlı yapıtına borçludur, tek antik kaynağımız olan Vitruvius bu kavramı bilmiyordu. İ.Û. I. yy.'da yaşayan bu romalı, De Architectura'smn III. kitabında ion tarzındaki bir tapınağın düzenlemelerini betimliyor; IV. kitabında dor ve korinthos tarzlarını inceliyor, ahşap ve yerli toşcana tapınağına özel bir yer ayırıyordu. Üç yunan sütün kategorisini adlandırmak için Vitruvius, genus sözcüğünü kullandı.
Bu terim, ya Cl. Perrault’un 1683'te Ordonnance des cinq espöces de colonnes (Beş sütun türünün düzenlenmesi) adlı yapıtında olduğu gibi "tür" sözcüğüyle, ya da Vit ruvius’un pythagorasçı' 'evlenme üçgeni ’ ne benzetilebilecek erkek bir dor, dişi bir ion ve ergen bir korinthos üçlüsü arasındaki ayrımına daha uygun düşmesi için "cins" sözcüğüyle karşılandı. Vitruvius, her ne kadar insan gövdesine yşptığı bu göndermeden ve bu göndermenin yol açtığı modüler "bakışım"dan genel bir yasa çıkarmadıysa da hümanistler, onun metniyle inceledikleri kalıntılar (doğrusunu söylemek gerekirse Vitruvius'tan sonraki kalıntıları incelemişlerdi) arasındaki ayrılıkları açıklamak için bu birleştirici yolu tutmakta yarar gördüler. Ölçülerin uyuşmadığı yerde, üslup çeşitlemelerinin -ion ile korinthos arasındaki karma sütun başlığı gibi vitruviusçu basitliği açıklanamaz bir duruma getirdiği yerde, tekbiçimli bir ilkeyi ileri sürerek, beş ayrı düzenlemeyi de ilke kapsamına aldılar. Hatta sütun ve saçaklığa ayaklık öğesini de ekleyerek başlangıçtaki iki öğenin üçlü partisyonunu da tamamladılar.
Bu "mantık"ın üçlü reform ile Roma kateşizminin zafer kazandıkları tarihte, Gesu kilisesi'nin gelecekteki yapımcısı Vignola ile doruğuna varması içimdeki sanatçılar da, sıraları gelince sütuna kutsal niteliğini yeniden kazandırmaya giriştiler. Nitekim Ph. Delorme, özellikle Tuileries'de, iklime olduğu kadar kral müşterisinin zevkine de uyarlanmış bir düzen gerçekleştirdi. Bir yüzyıl sonra, Louvre için yine fransız tarzı bir düzen sözkonusu ol du. Ribard de Chamoust adlı biri tarafından Louis XVI ya önerilen ve Etrüsk düşkünlüğü sonucu Claude Nicolas Ledoux' nun kübik kabartmalar içine yerleştirdiği toscana düzeni ya da yunan dorunu yeğ leyen "doğal” bir fransız düzenine yönelik araştırmalarsa, yeniklasikçilik araştırmaları arasında yer aldı. XIX. yy. başındaki yeniyunanlılarla arkeoloji durumuna, gotik ya da çinli' 'düzenlerce taklit durumuna gelen modüler düzen, varlığını borçlu olduğu yöntemleri bir yana iterek yaşaya mazdı. Yine de Auguste Perret gibi beton uzmanları, modüler düzene bağlı kalmak gerektiğine inandılar.
—Müz. Türk halk müziğinde bağlama ai leşinden çalgıların çok sayıda düzeni vardır. Bunların başlıcaları ana'düzen ya da bağlama‘ düzeni, kara‘ düzen, karanfil' düzeni, acem’ düzeni, cura' düzeni, ruzba’ düzeni, müstezat’ düzeni, Köroğlu’ düzeni, tambura’ düzeni, türkmen’ düzeni, abdal’ düzeni ya da bozlak’ düzeni ve çöğür' düzeni'dır.
Bağlamaya düzen, başlıca üç yöntemle verilir: kara düzen, karanfil düzeni nde olduğu gibi, alt ve orta tellerin sesi sabit tutulup üst teliri sesi değiştirilerek; abdal düzeni, müstezat düzeni 1nde olduğu gi bi alt ve üst tellerin sesi sabit tutulup orta telin akordu değiştirilerek ya da Köroğlu düzeni'nde olduğu gibi orta ve üst telin sesi değiştirilip, alt telin sesi sabit tutularak.
Kaynak: Büyük Larousse