Arama

Aspirin Nedir?

Güncelleme: 30 Ekim 2016 Gösterim: 7.740 Cevap: 5
The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
3 Kasım 2008       Mesaj #1
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye

asetilsalisilik asit

Ad:  aspirin1.jpg
Gösterim: 1489
Boyut:  29.9 KB

ASPİRİN olarak da bilinir, kas, eklem ve baş ağrılarına karşı kullanılan hafif ağrı kesici.
Sponsorlu Bağlantılar

Romatoit artritte görülen eklem şişlik ve ağrılarının giderilmesinde çok etkili olduğundan, özellikle bu hastalığın tedavisinde en çok aspirinden yararlanılır. Ayrıca romatizmal ateşten yakman hastalara yüksek dozda aspirin verildiğinde, ateş hızla düştüğü gibi, hastalığın akut dönemlerinin belirtileri olan eklem şişlikleri ve ağrılar da ortadan kalkar. Hafif enfeksiyonlarda kullanılan aspirin, enfeksiyonla birlikte ortaya çıkan ateş ve ağrıyı yok eder, ama hastalığın süresini kısaltmaz. Koroner kalp hastalığı tedavi ve korunmasında trombositlerin pıhtı oluşturma eğilimini azaltarak kanın pıhtılaşmasını ve koroner damarların tıkanmasını önleyici etkisi son yıllarda önem kazanmıştır.

Ağrı kesici olarak çok kullanılan öbür salisilatlar, sodyum salisilat ile salisilamittir. Aspirin gibi ateşli romatizmanın tedavisinde kullanılan sodyum salisilat sindirim kanalını aspirinden daha çok tahriş eder. Bu üç bileşik arasında tahriş edici etkisi en az olan salisilamittir, ama ağrı kesici ve iltihap giderici etkisi öbürlerinden daha zayıftır.

kaynak: Ana Britannica

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 30 Ekim 2016 01:08
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (:
peaceful - avatarı
peaceful
Ziyaretçi
4 Kasım 2008       Mesaj #2
peaceful - avatarı
Ziyaretçi

ASPİRİN


a. (alm. Aspirin; yun. a, yokluk eki, ve lat. spira, sarmal’dan). Analjezik, antipiretik ve antiromatizmal etkisi için kullanılan ilaç. (Eşanl. ASETİLSALİSİLİK ASİT.) [Bazı ülkelerde tescilli ad.]
Sponsorlu Bağlantılar

—ANSİKL. Aspirin 1853’te, transız kimyacısı Gerhardt tarafından asetilklorürün sodyumsalisilat üzerine etkimesiyle elde edildi. 1899’da Elberfeld’de, Bayer laboratuvarlarınaa kimyager Felix Hoffmann tarafından saf ve bozulmaz aspirin yapıldı. Freser ve VVohlgemuth aspirinin tedavi edici ve farmakodinamik özelliklerini incelediler.

Zayıf toksisitesi, geniş etkinliği ve antiemflamatuvar etkisi sayesinde aspirin, ateşe ve özellikle romatizmal kaynaklı ağrılara karşı değerli bir ilaç haline geldi. Ne var ki aspirin, asitliği yüzünden mide mukozasını önemli ölçüde tahriş eder ve uzun süre kullanılırsa tehlikeli olur. Bu nedenle, dayanılabilir şekilde alınmasını sağlamak üzere 0,50 g dozlu tabletleri de yapılmıştır. Tabletlerin kaplanması, onların mideden bozulmadan geçmesini ve bağırsakta çözünmesini sağlar. Bir başka yöntem, çok küçük taneciklerin yavaş yavaş serbest hale geçirilmesiyle uzun süreli etki yaratılmasıdır. Aspirini askorbik asitle birleştirme, onun zararlı yanını törpüler. Sodyum bikarbonat eklemekle köpürerek çözünen aspirinler yapılır, iğneyle verilen aspirinlere gelince, örneğin lizin ile birleştirilip şırınga edilirse etkisinin hızı ve şiddeti artar. Aspirin kullanılması antikoagülanların etkisini artırır, bu nedenle birlikte kullanılmaları tehlikelidir. Bazı durumlarda antikoagülan yerine düşük dozda aspirin verilmesi bile önerilebilir. Aspirin, kinin tuzlan, amidopirin, alkali tuzlar gibi birtakım ilaçlarla bağdaşmaz.

Kaynak: Büyük Larousse

Son düzenleyen Safi; 30 Ekim 2016 01:00
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
1 Nisan 2009       Mesaj #3
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  aspirin2.jpg
Gösterim: 1497
Boyut:  30.7 KB

Aspirin


Kimyasal adı asetilsalisilik asit (C9 H8 O4 ) olan ve yaygın biçimde kullanılan ilâç.

Ağrı kesici ve ateş düşürücüdür. Başlıca, baş ağrısı, düşük ateşli hastalıklar, âdet sancısı, romatizma, eklem iltihabı ve tromboza karşı kullanılır. Kanda çözünen ilâcın içindeki ve ağrı kesici özelliği olan salisilik asit, gebe kadınların cenini dahil, tüm dokuya yayılır. Aspirin, beynin, vücuttaki fazla ısının atılmasını sağlayan bir hormon salgılamasına yardım eder.

Bazı kimselerde alerji (mide-bağırsak rahatsızları ve kanamaları) yapabilir. Aşırı dozda ve komplikasyonlara yol açan belirli sıvılarla birlikte alınmadıkça hiçbir yan etki yapmaz. Ancak pH değeri 8 olan bir ortamda (dolayısıyla bağırsaklarda) çözünür. Peptik ülseri olanlara tavsiye edilmez. Mide rahatsızlığı çekenler, aspirini bir sıvı içinde ezerek içmelidirler. Tıp dünyasına 1899'da Alman bilim adamı Heinrich Draser tarafından kazandırılan aspirin, asetik anhidritin salisilik asitle tepkimesiyle elde edilir. Metil klor ketonun salisilik aside etkimesiyle de elde edilebilir; ancak pahalı oluşundan ötürü bu yöntem pek kullanılmaz.

Aspirin'in Erkeklere Özel Faydaları..

Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Massachusetts Hastanesi tarafından yapılan büyük çaplı bir araştırma sonucu uzun süreli ve düzenli olarak kullanılan Aspirin’in erkeklerde kalın bağırsak (kolorektal) kanser riskini azalttığı sonucuna ulaşıldı.

2008 yılında keşfinin 111. yılını kutlayan Aspirin, tıp dünyasına yeni kullanım alanları ile hizmet etmeye devam ediyor. Harvard Üniversitesi Tıp fakültesi ve Massachusetts Hastanesi tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen araştırmanın sonuçları Gastroenterology Dergisi’nin Ocak sayısında yayınlandı.

18 yıl süreyle takip edilen 40 ila 75 yaş arasındaki 47.300 erkeğe ait verileri kapsayan çalışma sonucu, düzenli ve uzun süreli Aspirin kullanımının erkeklerde kalın bağırsak (kolorektal) kanseri riskini azalttığı sonucuna ulaşıldı.

Risk Yüzde 21 Azalıyor
Araştırma sonucuna göre düzenli olarak haftada 2 veya daha fazla Aspirin kullanan erkeklerde kalın bağırsak kanseri oluşma riskinin, daha az Aspirin kullananlara kıyasla yüzde 21 oranında azaldığı tespit edildi. Araştırmaya göre haftada 2 ila 5 adet Aspirin kullanan erkeklerde kalın bağırsak kanseri riskinde yüzde 20 oranında azalma olurken, 6 ila 14 tablet Aspirin kullanan erkeklerdeki risk azalma oranı yüzde 28 olarak saptandı.

Haftada 14’ten fazla tablet alan erkeklerde ise yüzde 70 oranında risk azalması sağlandığı sonucuna ulaşıldı. Araştırma sonucuna göre erkeklerde kalın bağırsak kanseri riskini önemli oranda azaltmak için en az 6 ila 10 yıl süreyle düzenli olarak Aspirin alınması gerekliliği tespit edildi.

Aspirin’in potansiyel risklerine karşı yukarıdaki şekilde düzenli ve uzun süre kullanımı ile ilgili kararlar hastanın risk faktörlerini ve tüm özelliklerini en iyi şekilde bilen ve takip eden doktorlara danışarak alınmalıdır.
MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
Son düzenleyen Safi; 30 Ekim 2016 01:08
AndThe_BlackSky - avatarı
AndThe_BlackSky
VIP VIP Üye
4 Haziran 2013       Mesaj #4
AndThe_BlackSky - avatarı
VIP VIP Üye
Türkiye’de reçetesiz satılan aspirinin her türlü ağrıya karşı kullanımı çok yaygındır. Salisilik Asit, bir cins söğüt ağacının Bitki özünde, keçisakalı bitkisinin (Spiraea ulmaria) çiçeklerinde, keklik üzümü yağında tabii halde bulunur. Salisilik asidin asetil türevine (kimyasal olarak formülüne asetil kökü getirilmiş olanına) Aspirin denildi.

Aspirin ilk olarak 1853 yılında Carl Gerhardt tarafından elde edildi. Tıbbi özellikleri ise 1899 yılında Heinrich Dresser tarafından keşfedildi.

Aspirinin kullanıldığı yerler:
1. Ateş düşürücü ve Ağrı kesici olarak son derece yaygın kullanılır.
2. Damar içi pıhtılaşma meylinin görüldüğü durumlarda, bu pıhtılaşmayı önlemek için kullanılır. Bu durumlar üç ana gruptur:
  • Damar duvarı arızaları: Frengi, Damar Sertliği, tromboflebit, yaralanma ve ezilmeler.
  • Kan akımının yavaşlaması: Kalb yetmezlikleri, siroz, varisler, şoklar.
  • Kan muhteviyatının değişmesi: yetersiz Oksijen, Siroz, gebe ve lohusaların ameliyatları, bazı habis tümörler, iltihabi hastalıklar. Bu durumlarda Aspirin, damar içi pıhtılaşmayı önlemede koruyucu olarak kullanılır.
3. Romatizmal hastalıklarda kullanılabilir; ancak tedavi edici dozunda yan etkiler fazla olduğundan bugün tercih edilmez.

Aspirinin yan etkileri: Akciğerlerde Hava yollarını daraltır, Midede kanamalar yapar. Aspirine karşı vücutta allerji olabilir, kan pıhtılaşma zamanını yükseltir ve kanamalara sebeb olabilir. Beynin bazı bölgelerini uyararak bulantı ve kusma yapabilir, bazı ilaçların etkilerini, dolayısıyla yan etkilerini arttırır.
Kullanılmadığı yerler: Mide ve oniki parmak barsağı ülserleri, kan pıhtılaşmasını sağlayan trombositlerin çok azaldığı durumlar, böbrek ve karaciğer yetmezliği, allerjik astım, iç kulak arızaları.

Salisilat zehirlenmesi: Yüksek doz aspirin veya salisilat derivesi alındığı zaman ortaya çıkan belirtilerdir. Bu belirtiler:
  • Aşırı nefes alma,
  • Baş dönmesi,
  • Bulantı, kusma,
  • Kramplar,
  • Kulakların uğultusu,
  • Görme ve işitme bozukluğu,
  • Şaşkın ve dağınık bir hal.
Zehirlenme ağırsa, bu belirtilere kaba bir titreme, aşırı ateş, çırpınma, müthiş ter boşaltma, ileri derece nefes darlığı, vücutta Su azalması, koma eklenebilir.
Zehirlenme tedavisinde yapılacaklar: Teneffüs edilen Gaz karışımına % 5-10 Karbondioksit katılır. Toplardamar yoluyla Sodyum bikarbonat verilir. İdrar söktürücüler verilir. Delilik ve çırpınma (ihtilaç) hali çoksa; piperidon, haloperidol adlı ilaç maddeleri verilir.
Son düzenleyen Safi; 29 Ekim 2016 23:58
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
22 Ocak 2016       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  aspirin.png
Gösterim: 1080
Boyut:  22.9 KB

Aspirin asetil salisilik asitten


aspirinin çeşitli biçimleri bulunur. İlacın soğurulmasını kolaylaştırmak için köpüren haplar, sindirimini kolaylaştırmak için üstü başka bir madde ile kaplanmış haplar bulunduğu gibi hafif uyku verici etkisini gidermek için içine sinirleri kuvvetlendirici maddeler (C vitamini, kafein) karıştırılmış aspirin hapları da vardır.

Aspirin'in hikayesi

Aspirin, keşfedildiği günden bu yana tıp dünyasında şaşkınlık yaratıyor. Her geçen gün yeni bir hastalığa iyi geldiği belirlenen 108 yıllık Aspirin’in gerçek öyküsü daha eski: Aspirin, tam 3 bin 500 yıl önceye kadar gidiyor.

Tıp tarihçileri 1897 yılını Aspirin’in doğum yılı olarak gösteriyor ancak, insanlık tarihinin en iyi bilinen ilacının coşkulu öyküsü 3 bin 500 yıl önce başladı. Yazılı kayıtlara göre M.Ö. 2’nci yüzyılda romatizma ve sırt ağrısı için kurutulmuş mersin ağacı yapraklarından enfüzyon yapılması tavsiye ediliyordu. Bin yıl sonra tıbbın babası Hipokrat ateş ve ağrı için reçetesine söğüt ağacı kabuğundan ekstre edilen suyu yazdı. Bu, suda bulunan ve ağrıyı hafifleten madde salisilik asitti. Orta çağda doktorlar Hipokrat’ın bu tedavisini unuttu ancak halk söğüdü seviyordu. Bitkilere meraklı otacı kadınlar, söğütlerin kabuklarını toplar, kaynatır, ağrı ve ateşten şikayeti olanlara verirlerdi.

MELON ŞAPKALI KİMYAGER
Suskun dönem, 1763’e kadar sürdü. Bu tarihten sonra söğütten elde edilen salisilik asit etkin maddeli ilaçlar yazıldı hastalara. Ancak tadı acı, yan etkileri ağırdı. Ağrılara iyi geliyor ancak kokusu ve yan etkileri daha da hasta ediyordu.

Bu dertten mustarip biri de Bayer’de çalışan bilim adamı Dr. Felix Hoffmann’in babasıydı. Romatoid artrit (eklemlerin iç yüzlerini etkileyen iltihabi bir hastalık) yüzünden salisilik asitli ilaçlar kullanan baba Hoffmann yatalak olmuştu. Dr. Hoffmann, tıp tarihinin en büyük buluşunu, babasının acılarını dindirmek için yaptı; salisilik asiti, asetilsalisilik asite (ASA) çevirdi. Bayer, iki yıl sonra 20’nci yüzyılın evrensel iksiri olarak adlandırılacak Aspirin’i üretmeye başladı. Aspirin yoksulların satın alacağı kadar ucuz ve kolay bulunan bir ilaç oldu. İnsanları grip salgınlarından korudu. Ağrı kesici deyince akla Aspirin geldi.

Harika ilaç, 1971’e kadar bir sır olarak kaldı. Aspirin’i herkes biliyor ama kimse anlamıyordu; vücuda etkisi hiç bilinmiyordu. Aspirin’in ağrıyı nasıl etkilediğini Prof. John R. Vane buldu. Bu Vane’e Nobel Ödülü ile Sir unvanı kazandırdı.

Tıp bilimi doğal iyileşme sürecini desteklemek ve hastanın ağrısını gidermek için tedavi uygulamaktan oluşmaktaydı. Ateşi düşürmek, iltihabı iyileştirmek ve ağrıyı azaltmak ya da ortadan kaldırmak için prostaglandinlerin üretimini önlemek gerekiyordu.

Aspirin’in yaptığı tam da buydu işte. Bu bulgu, Aspirin üzerine yapılan araştırmaları tetikledi. Bugün yılda 500 Aspirin araştırması yayınlanıyor. Araştırmalar ağrıya ve soğuk algınlığına iyi geldiği bilinen ilacın her geçen gün başka bir etkisini ortaya çıkarıyor.

Aspirin'in Tarihçesi


Aspirinin ortaya çıkması, kimyagerFelix Hoffmann'ın 1897’de saf asetilsalisilik asit (ASA) üretmesiyle mümkün olmuştur. ASA, ağrı kesici ve ateş düşürücü olarak kullanılan Aspirinin etken maddesidir. Kaynağı ise dünyanın her yerinde yetişen söğüt ağacıdır.

ASAnın kalp krizini, felci, bazı kanser türlerini önleyici etkisi kanıtlanmıştır. Bayer’in kimyagerlerinden Dr. Felix Hoffmann, 10 Ağustos1897 tarihinde salisilik asidi asetik asit ile sentezleyerek saf asetilsalisilik asidi üretmeyi başardıktan 11 gün sonra aynı yolla diasetilmorfini sentezlemiş ve eroini bulmuştur. Kuru öksürük ve veremin tedavisinde kullanılan eroine büyük ümit bağlanmıştı. Aynı zamanda I. Dünya Savaşı’nda ağır yaralı hastalara ağrı kesici olarak verilmiştir. Morfin bağımlılarını kurtarmak için fayda sağlayabileceği ileri sürülmüştür. Ancak eroinin kendisinin bağımlılık yapan çok ciddi bir uyuşturucu olduğu anlaşılınca, 1930’lu yılların başında adı ilaç listelerinden silinmiştir.

1900’lü yılların başında Avrupa’daki grip salgınının yok edilmesinde rol oynayan ASA, Aspirin markasıyla özdeşleşmiş durumdadır. ASA ya da Aspirin denince akla daha ziyade kanı sulandırıcı etkisi geliyor. Kalp krizi ve felçteki rolü hatırlanıyor. Hatta bazı kanser türlerindeki önleyiciliği dile getiriliyor. Oysa 1897’den bu yana, Hoffmann’ın formüle ettiği haliyle ilaçlaşan ASA’nın en etkili olduğu rahatsızlıklar ağrı, yüksek ateş ve soğuk algınlığı.

Hoffmann, romatizmal ağrılarla baş edemeyen babasını iyileştirebilmek amacıyla salisilik asidi geliştirmeye çalışır. O zamana kadar kullanılmış olan salisilik asit esaslı sodyum salisilat ilacı hem çok kötü bir tada sahiptir hem de uzun süre alındığı için midesi rahatsızlanan kişileri her kullanışlarında hasta etmektedir.

1950’lerden sonra bu ilacın kalp krizi ve felç riskini azaltabileceği yönünde fikirler ortaya atılıyordu. 1971’de İngiliz farmakolog Sir John R. Vane’nin, ASA’nın insan metabolizmasındaki ağrıyı nasıl durdurduğunu belirlemesi, Hoffmann’dan sonraki en büyük adımdır. O güne kadar maddenin etkisi biliniyor, yeni etki alanlarına ulaşılıyor ancak bu etkiyi nasıl ve hangi süreçle yaptığı bilinmiyordu. Bu buluşsu Vane’ye 1982 yılında Nobel Tıp Ödülü’nü kazandırdı.

Kanadalı nöroloji profesörü Henry J. M. Barnett, ASA’nın yüksek dozlarla beyindeki geçici dolaşım rahatsızlıklarını, ikinci felç geçirmeyi ve felç sebebiyle ölüm riskini önemli ölçüde azalttığını kanıtladı. 1985’te Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’nden (FDA) Margaret Heckler, kalp krizi geçiren kişilerin bu ilacı her gün düzenli almaları halinde ikinci kriz ihtimalinin %20 gerilediğini açıkladı. Yine Amerika’da 22,000 sağlıklı doktoru kapsayan kontrollü bir araştırmada, ilaç kullanımının kalp krizi riskini %44 oranında gerilettiği ortaya kondu. Newsweek Dergisi, araştırma sonuçlarını 8 Şubat1998 tarihli sayısında kapak dosyası yaptı. 1996’da FDA, ilacın akut kalp krizi kuşkusu içindeki kişilerde tercih edilmesini tavsiye etti.

ASA, çok sayıdaki kadını ilk hamileliklerinde tehdit eden, prematüre ve ölü doğumlara sebep olan ‘preeklempsi’yi önlemede de yardımcı özelliği açıklanan tek ilaçtır. Diyabetin geç dönemlerinde varlığını hissettiren, gözün retina tabakasındaki ve böbreklerdeki kılcal damar tıkanıklıklarında da etkindir. Kalın bağırsak (kolon) kanserini önlemede de etkili olduğu, 1988’de Avustralyalı Epidemiyoloji Eski Yunancada epi (üstüne , üzerine) ve demos (halk) ve logos (söz-söylev) sözcüklerinden gelir. Sözlük anlamı olarak halk ile igili olmasına rağmen ; Mikrobiyolojik epidemiyoloji, hayvan epidemiyolojisi, bitki epidemiyolojisi bilim dalları da bu ismi kullanırlar. Toplumdaki hastalık , kaza ve sağlıkla ilgili durumların dağılımını, görülme sıklıklarını ve bunları etkileyen belirteçleri inceleyen bir tıp bilimi dalıdır.

Tümünü oku (yeni pencerede açılır) Profesörü Gabriel A. Kune tarafından yapılan bir araştırmadaki genel nüfus istatistiklerine göre, ilacın düzenli içicilerinde söz konusu kanser riskinin %40’ların altına gerilediğinin fark edilmesiyle kanıtlanmıştır. Amerikan Kanser Derneği’nce yapılan araştırmalarda, Kune’nin bulguları doğrulanmıştır.
ASA, 80’den fazla ülkede Bayer’in tescilli markası Aspirin ile insanlara ulaştırılıyor. ASA’nın yeni etki alanlarının keşfedilmesi ve nasıl etki ettiğinin daha iyi anlaşılması adına gerçekleştirilen araştırmaları Bayer destekliyor.

Hammaddesi


ASA’nın hammadde sorunu yoktur. Hemen hemen dünyanın her ülkesinde yetişen söğüt ağacından elde edilir. Bu ağacın tedavi edici özelliği 3500 yıldır biliniyor. Yaprak ve kabuklarından tabii olarak üretilen bitkisel ilaçlar eski çağlarda da ağrı kesici ve ateş düşürücü olarak kullanılıyordu. Hipokrat, salisilik asidin farkında olan ilk hekimlerden biridir. Bazı rahatsızlıkların tedavisi için reçetesine söğüt ağacı kabuğundan sağlanan suyu ilaç olarak yazmıştır. Suda bulunan ve ağrıyı hafifleten madde bugün bildiğimiz tanımıyla salisilik asittir. Maddenin adı ile kökeni arasında bir bağ vardır. Salix kelimesi Latincede söğüt anlamına gelir.

Eski Mısırlılar ise ağrıyı gidermede mersin ağacı yapraklarını kullanmıştır. Bu ağacın yapraklarında da salisilik asit bulunduğu ispatlanmıştır. Edward Stone 1763 ’te, söğüt kabuklarını kurutup toz haline getirerek ürettiği maddenin ateşli hastalarda faydalı olduğunu belirliyor ve Londra Kraliyet Cemiyeti’ne bildiriyor. Maddeyi su ve çay gibi sıvılarda eriterek hastalara veriyor.

Ağrı, ateş ve soğuk algınlığı haricinde kalp krizi, felç ve bazı kanser türlerinde fayda sağlanan ASA ya da bildiğimiz klasik Aspirin ilacının elbette kullanılmaması gereken durumlar da söz konusu. Asit özelliği sebebiyle mide rahatsızlığı olanlara kesinlikle önerilmiyor. Bununla birlikte kanama ve kanamanın durdurulamaması riski taşıyan kişilerin de kesinlikle içmemesi gerekiyor. İlacın kanı sulandırıcı etkisi bu rahatsızlıkta negatif tesir yapıyor. Öte yandan ilaç, şüpheli bir sendrom dolayısıyla çocuklar için de önerilmiyor. Burada kesinlikle bir yanılgıya düşmemek gerekiyor. Başka bir ilaç firmasının babyprin ismiyle piyasaya sürdüğü ilaç da çocuklar için üretilmiyor. Bu ilaç, düşük doz kullanması gereken hastaların ihtiyacını karşılıyor.

Aspirin’in, Plus C ve Forte türleri de var. Plus C’de, ASA ile beraber C vitamini de içeriğe ilave ediliyor. Böylece soğuk algınlığında daha etkili olduğu ifade ediliyor. İngiltere Caridiff Üniversitesi Soğuk Algınlığı Merkezi Direktörü Profesör Ronald Eccless, 272 gönüllü üzerinde yaptığı çalışmada, C vitamini takviyeli ASA’nın soğuk algınlığına bağlı boğaz ağrılarını altı saat süreyle giderdiği; baş ve kas ağrılarında da belirgin iyileşme sağladığı sonucuna ulaşıyor. 1972 yılında piyasaya sunulan Plus C, suda eritilerek vücuda alınıyor. Forte’de ise içeriğe kafein ekleniyor. Buradaki amaç da ağrı kesici etkisini artırmak.

Bayer tarafından verilen Aspirin ödülünü kazananlar


  • 1995: Dr. Patricia Torres Bozza, beyaz kan hücrelerine yaptığı etkiyi ortaya koydu.
  • 1996: Dr. Joan Claria Enrich, yararlı etkileriyle bağlantılı bio-aktif maddeleri araştırdı.
  • 1997: Dr. Zheng-Ming Chen, ani felç üzerindeki etkinliğini 21 bin hasta ile klinik olarak kanıtladı. Dr. Partick J. Loll: Moleküler seviyedeki etki mekanizmasını gösterdi.
  • 1998: Dr. Paul Schwenger, tümör gelişimini durdurma mekanizmasını araştırdı.
  • 1999: Dr. Min-Jean Yin, daha önce keşfedilmemiş yeni bir iltihap giderici etkisini araştırdı. Dr. Stefanie Oberle, damar koruyucu etkisine yol açan antioksidan özelliklerini inceledi.
  • 2000: Dr. Marcela de Freitas Lopes, bir parazitin yol açtığı kalp hastalığına (Ghagas) etkisini araştırdı. Dr. Anthony Rodgers, damar tıkanıklığını önlemedeki etkisi üzerine kapsamlı bir klinik araştırma yaptı.
  • 2001: Dr. Michael Saunders, iltihap giderici etkisi üzerine incelemelerde bulundu.
  • 2002: Dr. James Hennan, kalp-damar hastalıklarını önleyici etkilerini belirledi.
  • 2003: Dr. Minsheng Yuan, diyabet tedavisinde kullanımını araştırdı.
  • 2004: Dr. Leon İri Kupferwasser, ‘Staphylococcus aureus’ bakterisinin yol açtığı hastane enfeksiyonlarını zayıflattığını belirledi. Maddenin hastanelerde karşılaşılan en yaygın mikroplardan biri olan ve uzun süredir de antibiyotiğe direnç gösterdiği bilinen Staphylococcus aureus bakterisinin yol açtığı enfeksiyonları zayıflatabileceğini belirledi. Bakteri; yeni doğan bebekler, yaşlılar ve ameliyat geçiren hastalarda ölüme kadar giden son derece tehlikeli sonuçlar doğuran rahatsızlıklara sebep

ASPİRİN’İN YOL HARİTASI ÇİZİLDİ


İngiliz bilimadamı Dr. Derek Gilroy da 24 yıl sonra Aspirin’in başka bir etki mekanizmasını ortaya koydu. Bayer’in düzenlediği ‘Uluslararası Aspirin Ödülü’nü bu yıl alan İngiliz bilim insanı Dr. Gilroy, ilacın etkin maddesi asetilasilik asidin (ASA), enflamasyonu (ateş, ağrı, şişlik ve kızarıklık) nasıl engellediğini açıklayarak aldı. Gilroy, Aspirin’in nitrik oksidin (NO) üretimini uyararak enflamasyonları engellediğini buldu. Böylece 108 yaşındaki ASA’nın bugüne dek çok iyi bilinmeyen biyolojik etkisini açıklayan Gilroy’un bulgularının, ASA’nın diğer endikasyonlarının bulunmasına hız kazandıracağı bekleniyor. Bilim çevreleri, buluşu 108 yıl sonra ASA’nın çok sayıdaki biyolojik aktivitelerinin sadece bazılarının incelenmiş olduğunu gösterdiğini belirtiyor ve Aspirin’in yol haritasının çizildiğini söylüyor.

Mucizevi küçük beyaz ilaç


Halk arasında ‘Her derde deva’ olarak bilinen Aspirin etkileri: Aspirin’in etkin maddesi ASA, soğuk algınlığı ağrılarını hafifletiyor, ateşi düşürüyor.
Yüksek risk altındaki erkek ve kadınlarda kalp-damar hastalıklarından korunması için günde 75-120 mg ASA kullanmaları öneriliyor. ABD’de 10 yaşından büyük çocuklara koruma amaçlı günde 75 mg Aspirin veriliyor.
Kadınların yüzde 80’inden fazlasında görülen, tekrarlayan gerilim tipi baş ağrılarını ASA’nın hızlı ve emniyetli bir şekilde hafifletiyor.
Baş, diş, mafsal ağrıları, iltihaplanma, enfarktüs gibi birçok hastalığa karşı kullanılan ‘süper hap’ın her gün düşük dozda alındığında kanı sulandırarak, pıhtılaşmayı önlediği ve bu nedenle kalp krizi riskini azalttığı kesinlik biliniyor.
Beyin kanaması geçiren kişilerin iki hafta boyunca Aspirin almalarının da fayda sağladığı açıklandı.
Yapılan araştırmalarda Aspirin’in bağırsak kanseri, hatta akciğer kanseri tehlikesini de büyük ölçüde azalttığı ortaya çıktı.
Tüm bunlara rağmen bilimadamları, doktor kontrolü dışında sürekli ve fazla miktarda Aspirin alınmaması gerektiğine dikkat çekiyorlar. Doktorlar, fazla miktarda ve uzun süre alınan Aspirin’in, bazı kişilerde mide ve bağırsak kanamasına yol açabileceğini, gençlerde beyin ve karaciğerde tahribata sebep olabileceğini dile getirerek, alerjik yan etkilerinin ortaya çıkabileceğini söylüyorlar.

Aspirin’in koruyucu dozu tartışması


Aspirin’i nasıl almalıyız, her gün mü, yoksa gün aşırı mı? Ya miktarı ne kadar olmalı? Bugünlerde iki günde bir alınan ‘81 miligramlık’ Aspirin’in kalp ve damar hastalıklarından korunmanın en iyi yolu olduğu konuşuluyor. Ancak doktorlar gün aşırı kullanıma sıcak bakmıyor.

Prof. Dr. Aytekin Oğuz (Metabolik Sendrom Derneği):


Aspirin’in her gün alınması daha doğru. Çünkü kişinin aldığını zannedip içmeyi atlaması söz konusu olabilir. Akıl karıştırır. Bu yüzden her gün 70-100 miligram Aspirin alınmasını öneriyoruz. İçilen aspirinin çeşidi önemli değil. Önemli olan içindeki ASA. Aspirinle ilgili yapılan çeşitli çalışmalar düşük dozlarının da (70 miligram) kalp ve damar hastalıklarından koruduğunu ortaya koyuyor. Yani sadece yüksek dozları değil, düşük dozları da işe arıyor. Aspirin’in trombositler üzerinde kanın pıhtılaşmasını önleyen etkisi 24 saat sürüyor.

Prof. Dr. Çetin Erol (Ankara Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı):


Evet her gün 75-150 miligaram arasında herhangi bir Aspirin’i içmelerini öneriyoruz. Ama herkese değil. 40 yaşını geçmiş ve en az 1-2 riski bulunanlara. Yani sigara içen, hipertansiyon, şeker ya da başka bir kalp ve damar hastalığı riskini artıran hastalığı bulunanlar alabilir. Sağlıklı insanlara önermiyoruz. Başta kanama gibi bazı olumsuz etkileri olabiliyor.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 30 Ekim 2016 00:08
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
30 Ekim 2016       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Asetil salisilik asit (Aspirin)

Ad:  aspirin3.jpg
Gösterim: 1901
Boyut:  30.6 KB

Kullanım biçimleri


Günlük doz yetişkinlerde 3 kez 1-2 (500-1000 mg) tablet, yemeklerden sonra çiğnenmeden bir miktar sıvıyla yutulur. Romatizmal hastalıklarda doz günde 4x2 tablete çıkarılabilir. 9-15 yaş grubuna günde 2 veya 3 kez 1 tablet, 7-9 yaş grubuna günde 3 kez ½ tablet verilebilir. 7 yaşından küçük çocuklara 100 mg'lık tablet formundan olmak üzere 1-2 yaş ½ tablet, 2-3 yaş 1 tablet, 4-6 yaş 2 tablet, 7-9 yaş 3 tablet verilir. Bu dozlar gerektiğinde günde 3 kez tekrarlanır.

Yüzeysel uygulama


Aspirinin birçok faydası arasında derideki kurumalar çatlaklar tırnak batmaları gibi hastalıklarıda giderebilmesidir. Herkesin bildiği gibi aspirin kanı sulandırıyor. Sürüldüğü bölgedeki kılcal dolaşımıda hızlandırdığı için iyleşme hızlanıyor.

Tırnak batması veya nasırda kullanımı


100MG lık aspirin suda eritilir. (en fazla 2 cc su)Suyun içme suyu veya saf su olmasına dikkat edin çünkü aspirin bir asittir ve Ph değeri uyumsuz asitler veya bazlarla tepkimeye girip etkisini yitirebilir. Hazırlanan karışımı sorunlu bölgeye bir pamuk yardımıyla iyce yedirerek sürün. Bu işlemi 2 günde bir tekrarlıyabilirsiniz.

Endikasyonları


Baş ağrısı, diş ağrısı, nevralji, siyatik ve adet sancılarını giderir. Ateşli hastalıklarda, grip ve soğuk algınlığında ateş düşürür. Romatizma ve lumbagoda enflamasyonu azaltır. Boğaz ağrılarını geçirir. Migrenin semptomatik tedavisinde kullanılır. 100 mg dozda Antiagregan(kan sulandırıcı) olarak kalp ve tansiyon hastaları tarafından kullanılır.

Kontrendikasyonları


Salisalatlara ve diğer non-steroidal antienflamatuvar ilaçlara karşı aşırı duyarlılığı olanlarda, kanama eğiliminin arttığı patolojik durumlarda, gebeliğin son üç ayında, glukoz-6-fosfat dehidrogenaz eksikliğinde, gastrointestinal kanalda kronik ve aktif ülseri olanlarda kullanılması sakıncalıdır.

Uyarılar


Astma, nazal polip veya nazal allerjisi olanlarda dikkatle kullanılmalıdır. Uzun süre ve yüksek dozda kullanımında ılımlı bir salisilat intoksikasyonu görülse de, dozun azaltılmasıyla kaybolur. Salisilatlar tiroid fonksiyon testlerini değiştirebilir. Karaciğer harabiyeti olanlarda, ayrıca cerrahi müdahale geçirecek kişilerde dikkatle kullanılmalıdır. Gebelerde kullanım güvenliği kanıtlanmadığından önerilmez. Süt veren annelerde kullanılmamalıdır.

Yan etkileri


Asetilsalisilik asidin en sık görülen yan etkisi sindirim sistemi üzerinedir. Doza bağımlı olarak gastrointestinal hemoraji, ülserasyon, tinnitus, vertigo, geçici işitme kaybı, kanama zamanının uzaması ve nadiren lökopeni, trombositopeni, plazma demir konsantrasyonunda düşme görülebilir. Ayrıca nadir olgularda aşırı duyarlılık reaksiyonları olarak kaşıntı, ürtiker, anjiyonörotik ödem, astma ve anafilaksi görülebilir.

İlaç etkileşimleri


Asetilsalisilik asit plazma protrombin konsantrasyonunu azaltması nedeniyle antikoagülanların etkisini potansiyelize eder. Oral hipoglisemiyanların etkisini potansiyelize eder. Salisilatlar küçük dozlarda probenesid ve sülfinpirazonun ürikozürik etkisini azaltır. Spirinolaktonla oluşan sodyum itrahı, salisilat varlığında azalabilir. Alkolle, kortikosteroidlerle birlikte kullanımı gastrointestinal sistemde kanama olasılığını artırır. Pirazolon türevleriyle birlikte kullanımı gastrointestinal ülserasyon riskini artırır. Üriner alkalileştiriciler salisilatın böbrekten atılım hızını artırarak; fenobarbital enzim indüksiyonuyla, propranolol bazı reseptörlerle kompetitif etki nedeniyle asetilsalisilik asidin etkisini azaltırlar.

Aspirinin icadı ve tarihçesi


Aspirin, dünyada her derde deva olarak bilinen en çok kullanılan ilaçlardandır.

Aspirin, dünyada her derde deva olarak bilinen en çok kullanılan ilaçlardandır. Aspirinin icadı sonrası zamanla bu ilacın kanserden ağrılara kadar pek çok farklı alanlarda da kullanılabileceği ortaya çıkmıştır. İçeriği asetilsalisilik asit olan aspirin söğüt ağacından üretilir.Aspirin kimyager Felix Hoffmann tarafından bulunmuştur.

Aspirinin icadı
Mailce sitesinde yer alan habere göre, Bayer’in kimyageri olan Felix Hoffmann, 1897 yılında salisilik asidi, asetik asit ile birleştirmiş saf asetilsalisilik asidi bulmuştur. Böylece ağrı kesici ve ateş düşürücü olan aspirin yani ASA bulunmuştur. Bu icad ile Avrupa’da 1900’lü yıllarda başlayan grip salgını yok edilmiştir ve ASA o noktadan sonra aspirin olarak adlandırılmıştır. Başlarda ağrı ve Ateş düşürmesi ile bilinen aspirinin zamanla kanı sulandırması, kalp krizi ve felci önlemesi ve belirli kanser türlerinde etkili olması sebebi ile bir mucize ilaç olduğu kabul edilir.

Felix Hoffmanın aslında aspirini bulmasının ana amacı, babasının romatizma nedeni ile çektiği ağrılardır. Kullanılan ağrı kesicilerde salisilik asit yanı sıra sodyum salisilat bulunmaktaydı. Sodyum salisat nedeni ile hastaların çoğunluğunda mide şikayetleri ve kötü tat şikayeti bulunmaktaydı. Aspirini bulduktan kısa bir süre sonra Hoffman, morfini sentezleyerek eroini bulmuştur. Eroin o dönem başlayan 1. Dünya savaşında yaralanan askerlere ağrı kesici olarak verilmiş ve zamanla
alışkanlık yaptığı fark edilince ilaçlıktan çıkarılmıştır.

1971 yılında İngiliz farmakolog Sir John R.Vane, aspirinin metabolizmada ağrıyı nasıl kestiğini çözdü. Böylece, aspirinin hangi sürede nasıl etki ettiği ortaya çıkmıştır. Bu buluşla Vane, 1982 yılında Nobel Tıp Ödülünü almıştır. Kanadalı Prof. Doktor JM: Barnett beyin felcine ve felç kaynaklı ölüm riskini aspirinin düşürdüğünü buldu. 1985 yılından itibaren kalp krizi geçiren kişilere aspirin önerilmeye başlandı. Zamanla kalp hastalıklarında sıklıkla aspirin kullanılmaya başlandı.

Aspirinin zamanla, hamilelikte ölü doğumları engellediği, şeker hastalığına bağlı olarak gözde retina tabakasını ve böbreklerin kılcal damarlarının tıkanmasını engellediği, kolon kanserini engellediği, düzenli ve uzun süre kullananlarda kanser riskini %40 kadar düşürdüğü ortaya çıkmıştır. Aspirin bugün hala Bayer’in en önemli ilacıdır. Bugün hala hakkında araştırmalar yapılmaktadır ve bu konuda Bayer firması halen destekler vermektedir.

-Derlemedir-
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

22 Ocak 2016 / Misafir Tıp Bilimleri