ŞEHVET, -tl a. (ar. şehvet).
1. Cinsel istek; kösnü.
2. Bir şeye, bir şey yapmaya duyulan aşırı istek: Önündeki yemeği büyük bir şehvetle yemek.
—isi. fels. insan nefsinin sahip olduğu üç temel güçten biri. (Bk. ansikl. böl.)
—ANSİKL. isi. İslam dini insandaki şehvet duygusunu onun doğa yapısının temel bir niteliği olarak kabul eder. Bu nedenle evlenmenin bekâr yaşamadan daha iyi olduğu Hz. Muhammet tarafından pek çok kez açıklanmıştır. Şu var ki, İslam dini insanların cinsel gereksinimlerini dinsel ve ahlaksal yasalara uygun biçimde karşılamaları için düzenlemeler getirmiştir. Kuran'da “. ..hoşlandığınız kadınlarla evleniniz" (IV, 3) denilir. Şehvette aşırılığa kaçma, cinsel konularda şeriatın belirlediği kuralların dışına çıkmak da kesinlikle yasaklanmıştır.
Bazı sufiler, şehvet duygusunu kökünden öldürmetikçe en yüksek erdeme ve ruhsal yetkinliğe ulaşılamayacağını ileri sürmüşlerdir. İlk sufilerden Malik bin Dinar, kendisine "Daha evlenmeyecek misin?" diye sonralara "Elimden gelse nefsimi de boşayacağım” yanıtını vermiştir. Ancak, gerek ılımlı sufiler, gerekse tüm İslam bilginleri şehveti öldürmeye kalkışmanın Hz. Muhammet'in sünnetine, Tanrı tarafından düzenlenen insan doğasına ve insan soyunun yaşatılması gerektiği yönündeki şeriat ilkesine aykırı olduğunu belirtmişlerdir.
—İsi. fels. İslam filozoflarının Platon felsefesinden aldıkları görüşe göre, insanın doğuştan sahip olduğu üç temel güç, bilme ve düşünme gücü (kuvve-i nutkiye), öfke gücü (kuvve-i gazabiye) ve arzu gücü (kuvve-i şeheviye) biçiminde sıralanır. Bu son gücün ileri derecede işleyişi (ifrat) yeme, içme ve cinsel isteklere aşırı düşkünlük (şereh), azlığı (tefrit) iktidarsızlık adı verilen ahlaksal kötülükler (rezilet), ılımlı olması ise dört temel erdemden biri olan "iffet"! doğurur.
Kaynak: Büyük Larousse