TAHTA a. (fars. talşte'den).
1. inşaatlarda, ev için hazırlanan dolap, raf gibi mobilyalarla kimi eşyaların yapımında kullanılan yassı, uzunca biçilmiş kereste. (Bk. ansikl. böl. Marangl.)
2. Bu biçimde biçimlenmiş parçalardan oluşan yüzey; Odanın döşemesi tahta. Satranç tahtası.
3. Üzerinde kimi yiyeceklerin kesme, kıyma, parçalama işleminin yapıldığı tahta yüzey (genellikle bir tamlayanla): Ekmek tahtası. Et tahtası. Soğan tahtası.
4. Bahçelerde sebze yetiştirmek için ayrılan bölümlerden her biri
5. Üzerine tebeşirle yazı yazıları duvar aracı; karatahta: Tahtaya kalkmak. Tahtayı silmek.
6. Üzerine çeşitli yazılar, duyurular asılan pano (bir tamlayanla): ilan tahtası.
7. Tahta gibi (göğüs), göğüsleri aşırı ölçüde küçük olan kadın (tkz.). || Tahtası eksik, dengesiz, kaçık, budala kimseler için şaka yollu kullanılır. || Bir öğrenciyi tahtaya kaldırmak, sözlü sınav için onu karatahta önüne çağırmak. || Tahtaya vurmak, uğursuz sayılan bir şeyden uzak kalmak için, tahtadan olan şeyi parmakla tıklatmak.
—Denize. Tahta bağı, direk, baca, borda vb. yerlerde çalışan gemicilerin kullandığı ızbarço tahtasını yerine asmak için yapılan bağ.
—Foto. Objektif tahtası, kutunun gövdesine takılan ve üzerine objektif taşıyıcı rondelanın tutturulduğu sökülebilir levha.
—Haliç. Yan tahtası, tezgâhın her iki yanına yerleştirilen ve leventleri taşıyan ağır tahtalardan her biri.
—inş. Parke tahtası, birleştirilince parke döşeme kaplamasını oluşturan, zıvana lambalı ahşaplama.
—Kur. tar. OsmanlIlarda, Kubbealtı'nda Divan'ın toplandığı yerin dışındaki iki kubbe arasında bulunan, reisülküttap ile kâtiplerin oturdukları yere verilen ad.
—Marangl. ve Orm. san. Göbek tahtası, tomruğun özüne yakın bölümünden çıkarılan tahta. || Kapak tahtası, tomruklar biçilirken çıkan, bir yüzü düz, kenarları alınmamış tahta, || Sırt tahtası, göbek tahtası ile kapak tahtası arasından alınan tahta. || Suni tahta, yonga ve talaş haline getirilmiş ağacın ya da keçeleşme özelliği gösteren bitkilerin odunlaşmış bölümlerini buharla yumuşatarak elde edilen ürüne tutkal katılarak oluşturulan levha (örneğin odunlifi levha, yong levha, sunta).
—Matbaac. Tarama gravürde, baskı yapmaya yarayan planş.
—Mutf, Ekmek tahtası, üzerinde ekmek kesilen, kalınca ve saplı tahta. || Et tahtası, üzerinde et kesilen kalın tahta. || Hamur tahtası, üzerinde hamur açılan yuvarlak tahta. (Ayaklı olur ya da altına bir ayaklık yerleştirilerek kullanılır. Kimi yörelerde yer sofrası işlevi de görür.)
—Müz. Or kestrada, telli ve vurmalı çalgılar arasında, ahengin içindeki "küçük ahenk" i oluşturan titreşimli hava çalgılarını belirten genel terim. (Tahtalar obua' ları, İngiliz kornoları'nı, klarinet'lerı, fagot' ları, çoğu zaman metalden olmalarına rağmen flütleri ve her zaman metalden yapılan saksofonları içerir.) || Ahenk tahtası, üzerinden çalgı tellerinin geçtiği, tahtadan ya da deriden ince yüzey. (Eşiğin ilettiği titreşimleri alıp sesleri yükseltir, eşitler ve yayar. Saplı çalgılarda bir iki göğüs deliği olan ve bazen boyanmış bezeklerle süslü bir armoni çubuğuyla pekiştirilir).
—Spor. Sörf tahtası, bir direğe bağlanmış bir yelkeni olan, yarış ya da eğlence amacıyla kullanılabilen, yarı sert ve suda batmayan malzemeden yapılmış gereç; bu gereçle yapılan spor. (Amerikalı Schweitzer tarafından bulunan bu "yelkenli sörf" en az 3,50 m uzunluğunda, 15 ile 20 kg ağırlığındadır; gerecin dengesini güçlendiren su altında kalan portatif bir dümeni ve enlemesine kaymasını önleyecek bir arka kanadı bulunur. Bu spor 1984'te olimpiyatlara kabul edilmiştir. (Eşanl. SÖRF.) || Yüzme tahtası, Yüzmede, ayakları çalıştırmaya yarayan mantar ya da plastikten dikdörtgen gereç.
—Tarım. Bazı sürüm yöntemleriyle bir tarlada geniş şeritler halinde meydana getirilen hafif yükseklik. (Tahtalar, tarlaya dalgalı bir görünüm verir.)
—Tek. res. Çizim tahtası, teknik ressamın, üzerine kâğıdını tespit ettiği, olabildiğince düz ağaç yüzey. (Çoğu kez sert ağaçtan olan kenarlar, cetvelinin dayanacağı kıyılarda dik açılar oluşturmak amacıyla çok düzenli olarak yükseltilmiştir.)
—Tekst, iğne tahtası, jakar makinesinin ve mekanik armürlerin iğnelerinin geçmesi için üzerine delikler açılmış tahta. || Küpeteli tahtası, küpetellerinin geçmesi için üzerinde delikler bulunan tahta. || Kanunl Sultan Süleyman, tahtında Transilvanya prensini kabul adarken Toçkafit sarayı müzesi, İstanbul yon tahtası, jakar makinesinin malyonlarını taşıyan gücü tellerinin geçmesi için üzerine beşli kümeler halinde delikler açılmış tahta.
♦ sıf.
1. Tahtadan yapılmış şey için kullanılır: Tahta masa. Tahta eşya.
2. Tahta perde, iki yeri birbirinden ayıran tahtadan yapılmış bölme.
—Deric. Tahta çivi, deriyi kurutmak amacıyla çerçeveye çakmaya yarayan, tahtadan bir başı olan özel çivi.
—El sant. Tahta kalıp, yazmacılıkta, kumaş üzerine desen basmakta kullanılan ağaçtan yapılmış şablon. (Bk. ansikl. böl.)
—ANSİKL. Bür. ger. Başlangıçta, kayağan- taştan ya da tahtadan yapılan siyah du var tahtaları, bugün giderek çeşitli mad delerden ve farklı renklerde yapılmaktadır. Kâğıt yapraklarından (paper-board) oluşan tahtaların yani sıra, Üzerine harf ler, maketler, şemalar tutturulan keçeli ya da mıknatıslı tahtalar da vardır.
—El sant. Yazmacılıkta kullanılan kalıplar daha çok ıhlamur, armut ağacı ya da sarı çamdandır. Kalıp yapılacak tahtanın ku ru ve fırınlanmış olması gerekir; aksi halde ıslanınca bozulur. Tahta, üzerine motif oyulmadan önce sıcak balmumuna batırılarak kolay oyulması ve dayanıklı olması sağlanır. Desen, kabartma olarak özel bıçaklarla oyulur. Bugün Tokat gibi geleneksel yöntemlerle yazma üretilen bazı yöreler dışında tahta kalıpların yerini giderek film baskı tekniği almaktadır.
—Marangl. Tahta geniş bir kullanım alanı olan bir ağaç ürünüdür, inşaatlarda kalıp, perde, kiremit altı, tavan ve taban döşemesi; marangozlukta körağaç, masif mobilya gereci, duvar kaplaması olarak kullanılır.
Kaynak: Büyük Larousse