YIKAMAK g. f.
1. Bir şeyi (araç tümleci, durum tümleci +) yıkamak, onları suyla ve çoğu kez bir temizleyici ile (sabun, deterjan vb.) temizlemek, kirini, pasını gidermek, arındırmak: Çamışır, bulaşık yıkamak. Arabasını yeni bir deterjanla yıkamak.
2. Bir yeri, bir şeyi yıkamak, yağmurdan vb. söz ederken, orayı, o şeyi tertemiz yapmak: Dünkü yağmur sokakları yıkayıp pınl pırıl yapmış.
3. Bir kimseyi, bedeninin bir yerini yıkamak, suyla ve bir temizleyiciyle (sabun, şampuan vb) bir •kimseyi ya da kendi bedeninin bir yerini temizlemek: Yatırmadan önce çocuğunu yıkamak. Sabah kalktığında elini yüzünü yıkamak.
—Anal. kim. Çözünmeyen bir çökeltiden ayrılması istenen ve çözünebilen maddeleri yıkama yoluyla uzaklaştırmak.
—Mad. oc. Fiziksel yöntemler kullanarak mineral ya da kömür içindeki yabancı maddeleri temizlemek.
♦
yıkanmak dönşl. f. Kendi kendini, bedenini yıkamak; banyo yapmak: Bu sıcak nemli havada her gün yıkanmazsam rahat edemiyorum.
♦
yıkanmak edilg. f.
1. Kiri, pası giderilmek, kirlerinden arındırılmak; temizlenmek: Bulaşıklar yıkandı mı?
2. Belli bir temizleyici ya da yöntemle temizlenmeyi gerektirmek: Bu tiftik kazağın ılık suyla yıkanması gerekiyor.
—Mad. oc Yıkanmış kömür, lavuarda yıkanarak kül oranı düşürülmüş kömür.
—ANSİKL. Güz. sant. Yıkanan kadın. Ylkanan kadınlar teması yunan-roma mitolojisi (Venüs'ün çtoğuşu, Nympheler'in yıkanması) ya da incirdeki (Suzan yıkanırken) bazı bölümlerle ilişkilidir. Bu konuyu işleyen diğer yapıtlar arasında, Falconet’nin ünlü mermer heykeli (1757), Fragonard, Courbet, ingres, Cözanne (-» YIKANAN KADINLAR), Renoir, Deraın, Dufy, Friesz, Dunoyer de Segonzac, Picasso’nun tabloları sayılabilir.
♦
yıkatmak ettirg. f. Yıkamak eylemini yaptırmak; temizletmek, arıtmak: Arabasını garajda yıkatmak. Çamaşırları yardımcısına yıkatmak.
Kaynak: Büyük Larousse