ARŞ
ünl. (fr. marche'lan). Esk. Askerlikte "yürü" komutu.
ARŞ a. (ar. carş). Esk. 1. Dokuzuncu ve en üst gök: ‘Ki arş gölgesi ola sana sayvan' (Ahmet Fakih, XIII. yy.).[Bk. an- sikl. böl. ] —2. Çardak, çadır; tavan, dam —3. Taht. —4. Arş-aşiyan, yeri Tanrı'nın yanında olan. ] Arş-ı âlâ, arş-ı azam, arş-ı berin, arş-ı hudâ, arş-ı rahman, Tanrı katı, göğün en yüksek tabakası || Arş ü lerş, arş ü zemin, gök ve yer: ' ‘Kim arşa vü ferşe irişür şeri livası'1 (Şeyhi, XV. yy.).
—Gökbil. Esk. Arş-ı cevza, İkizler takımyıldızı. Arş üs-simâk, Karga takımyıldızı. ! Arş üs-süreyya, Ülker yıldız kümesinin al-ğerindekı mimar (bina) arşını; 652,5 mm uzunluğundaki endaze. 1869'da metre karşılığı olarak kabul edilen arşın, yem arşın adıyla anıldı.
-ANSİKL. islam inancına göre, gökyüzünün içbükey yüzü arş, dışbükey yüzü ise tora'dir. Sekiz meleğin arşı taşıdığına inanılır. Şiilere göre bu melekler Nuh, ibrahim, Musa, isa, Muhammet, Ali, Hasan ve Hüseyin'dir. Kuran'da birçok ayette arş, Allah'ın gökyüzünde oturduğu yer anlamına kullanılmıştır.
Kaynak: MsXLabs.org & Büyük Larousse