SEYİR, -yrl a. (ar. seyı).
1. Sürme, ilerleme biçimi; gidiş, yürüyüş: Olayların seyri. Hastalığın seyri.
2. Bir yerden bir yere gitmek üzere yola çıkma, yolculuk, sefer: Seyir halindeki gemiler. Seyir defteri.
3. Eğlenmek amacıyla kakma, hoşlanarak, hayranlıkla bakma: Bu saatlerde denizin seyrine doyum olmaz.
4. Bakmaya değer, eğlendirici durum ya da şey: Herkes işin seyrinde, kimsenin aldırdığı yok.
5. Seyir etmek - SEYRETMEK. || Seyre dalmak, bir şeye ilgi ve dikkatini yoğunlaştırarak bakmak.
—Esk. Seyr ü sefer - SEYRÜSEFER. || Seyrgâh, gezme, gezinti yeri. || Seyr fi-l -menam, uyurgezerlik.
—Denize. Bir geminin bir limandan başka bir limana gitmek üzere yola çıkması, yolculuk, sefer. (Bk. ansikl. böl.) || Seyir astsubayı, savaş gemilerinde, seyir kamarasının bakımından, köprüüstünün seyre hazırlanmasından sorumlu astsubay. || Seyir belgesi, bir sınıflandırma şirketi tarafından onarımdan çıkan bir gemiye verilen ve geminin seyredebilecek durumda bulunduğunu ve şirketin kayıt defterinde her zaman birinci sınıf nitelikte kayıtlı olduğunu gösteren belge. || Seyir izin belgesi, bir geminin, personel, teçhizat, yakıt, kumanya, tekne ve makine yönünden eksiksiz olduğunu ve seferi güvenlik içinde tamamlayabileceğini gösteren belge. || Seyir mesafesi, bir geminin hareket limanı ile varış limanı arasında, seyir rotalarına göre kat- etmesi gereken, deniz mili cinsinden mesafe. || Seyir muhabere zabiti, bir gemide radyoyla iletişimi sağlayan zabit. || Seyir subayı, köprüüstünde görevli olan ve gemi rotasıyla ilgili bütün hesapları yapan subay. || Seyir süresi, bir geminin katettiği yolun süresi. || Seyir vardiyası, seyir halindeki bir gemide nöbet görevi. (-VARDİYA.) |j Seyir yarıçapı, bir geminin alabileceği azami yakıtla yapabileceği seyir süresinin yarısına eşit olan zamana denk düşen mesafe. || Seyre devam etmek, seyir halindeki bir gemiden söz ederken, hava muhalefeti, arıza ya da bir herhangi bir nedenle geçici olarak bir mevkide bir süre bekledikten sonra yeniden yola çıkmak. || Seyre elverişli yarıdaire, rüzgârın dönme yönü, siklonun yer değiştirme yönünün tersi olan ve bu nedenle de rüzgârın daha az kuvvetli estiği alçak basınç merkezinin bir bölümü. (Seyre elverişli ya- rıdaire "tehlikeli yarıdaire"nin karşıtıdır.)! Seyre elverişlilik, tasarlanan yolculuk için tamamen donatılmış, normal tehlikelere karşı koyabilecek ve yükünü güvenlik içinde taşıyabilecek bir geminin durumu. || Seyre uygunluk, seyretmenin olanaklı olduğu bir su yolunun kalitesi. || Açık deniz seyri, okyanuslarda, büyük denizlerde yapılan seyir. (Geminin mevki kontrolü, gökcisimlerinin gözlemlenmesiyle edilen mevki daireleriyle ve gelişmiş elektronik seyir yardımcılarıyla yapılır.) || Dar sularda seyir, boğazlarda, kanallarda ve seyre elverişli nehirlerde, bu geçitlerin özelliklerine göre belirlenmiş kurallara uyarak yapılan seyir. || Dış sularda seyir, uluslararası sularda, uluslararası seyir kurallarına uygun olarak yapılan seyir. || Dümen suyunda seyir, öndeki gemiyle aynı rotayı kullanarak, belli bir mesafeden aynı hızla yol alarak «yapılan seyir. || İç sularda seyir, nehirlerde, göllerde ve kanallarda yapılan seyir. || Kılavuz seyri, yol boyunca izlenen kıyı, fener ve şamandıra gibi seyir yardımcılarından yararlanarak yapılan seyir. || Orsa seyir, yelkenli bir geminin rüzgârı iskele ve sancak baş omuzluktan alarak yaptığı seyir. || Pupa seyri, yelkenli bir geminin rüzgârı pupasından alarak yaptığı seyir. || ı‘^Rüzgâra göre seyir, yelkenli bir teknenin, esiş yönüne göre rüzgârı kullanarak yaptığı seyir. (Rüzgârın esiş yönüne göre yapılan belli başlı beş seyir türü vardır: rüzgârı sancak ve iskele baş omuzluktan kullanarak yapılan seyre orsa seyir, kemere gerisinden alınan rüzgârla yapılan seyre laçka borina seyir, sancak bordadan gelen rüzgârla yapılan seyre apazlama seyir, rüzgârı kıç omuzluklarda geride kullanarak yapılan seyre pupa seyri, rüzgârı tam kıçtan alarak yapılan seyre de boci seyri denir.)
—Dy. Bir trenin, lokomotifin ya da herhangi bir demiryolu taşıtının demiryolu üzerinde gerçekleştirdiği her tür hareket. || Görerek seyir, makinistin, çıplak gözle gördüğü yol bölümünü dikkate alarak bir katardan, bir "dur” işaretinden ya da bir engelden önce durabilecek biçimde hızını ayarlayarak treni ilerletmesi. (Makinist, kapalı bir semaforu geçtikten sonra bu işareti izleyen kantarın sonuna kadar görerek seyire uymak zorundadır.) || Tip seyir, bir yandan düzenli yakıt tüketimini (elektrikli çerde, soğurulan yeğinliğin sınır değerini), öbür yandan katarın tonajı- Seyhan barajı nı, hattın profilini vb. göz önüne alarak incelenen ve trenin zaman tarifesini düzenlemeye olanak veren tren hareket modeli.
—Havc. ve Uz. havc. SEYRÜSEFER'in eşanlamlısı.
—Ikt. tar. Se\/ir akçesi, OsmanlI devletinde, yeniçeri teleminde işe yeni başlayan kişilere girişlerinde ödenen para. (Bu kişilerden, başlangıçta yazı işleri verilmeyip yalnızca çalışmaları izleyerek işlerin nasıl yapıldığını öğrenmeleri istendiğinden ödenen paraya bu ad verilmişti.)
—Sey. oy. Seyr ü temaşa, seyirlik oyun, gösteri.
—Tasav. Seyrü suluk, tarikata giren Tanrı yolcusunun (salık) Tanrı’ya varmak için yaptığı manevi yolculuk. (Bk. ansikl. böl.)
—ANSİKL. Denize. Deniz seyri.
• Teknik.Deniz seyri üç; değişik evreden oluşur: belirli bir noktaya doğru alınacak yolun öğelerini (doğrultu ve hız) önceden hesaplama; tahmini punt tayiniyle rota tutma;
"punt tayini’'nde uygulanan değişik yöntemlerle mevki kontrolü.
Deniz haritaları, geminin su çekimine, iyi ve kötü hava kuşaklarına, elverişli ya da elverişsiz akıntılara, “görüş alanı” içindeki noktalara, ortodromiyi izleyerek alınacak yol kazancına ve seyre kapalı bölgelere göre tutulacak rotayı saptamayı sağlar. Rota açısı bir kez saptandıktan sonra, rotayı değerlendirmek, yani ters yönde oluşabilecek çeşitli arızi sapmaları düzelterek, dümenciye izleyeceği pusula rotasını vermek gerekir. Mekanik itmeli gemilerde, hız optimal yakıt tüketimine göre ayarlanır.
"Tahmini punt”, saptanan rotayla tutulan rotayı karşılaştırmak için izlenmekte olan rotayı ta/in etmeye dayanır. Pusula rotası, rüzgâr ve akıntıdan kaynaklanan sapma düzeltmelerine eklenir, mıknatıslıktan kaynaklanan rotadan sapma ve manyetik sapma değerleri ise her zaman rastlantısaldır. Paraketeyle elde edilmiş kate- dilen uzaklığa gelince, güvenirliği paraketeyi kullanan kimsenin deneyimine bağlıdır Ortalama kerteriz ve katedilen olası uzaklık, harita üzerine her an "tahmini” punt koymayı sağlar; bunun çevresine belirsizlik çemberi çizildiğinde geminin bütün olası puntları elde edilir.
Tahmini puntun belirsizlik bölgesini azaltmak için, olası bütün durumlarda, değişik yöntemlerden yararlanarak daha doğru bir punt hesabı yapmak gerekir: kerterizlerle karaya göre punt koyma, astronomik gözlemlerle (yükseklik doğrusu) açıkta punt koyma, radyogonyometriyle kerteriz alma, radarla kerteriz alma, hiperbolik ağlar (Decca*, Loran* vb.) ya da uydularla yayın tığları üzerinde konumlandırma. Böylece "düzeltilmiş” bir punttan yola çıkarak yani bir rota saptanır ve tahmini punt tayiniyle konumlar yeniden belirlenir.
Pervaneli gemilerin seyri, yelkenli gemilerin seyrine göre çok basittir, çünkü yelve cayropusulayla rota tutma, büyük ge milerde oldukça duyarlı bir tahmini punt tayini sağlar
Tutulan rota ile geminin yararlandığı (özel bir bilgisayar yardımıyla) bütün konumlandırma araçlarıyla puntların doğru luğunu denetlemeye dayanan birleşik seyir, seyir personeline ek bir üstünlük sağlar
• Deniz trafiği ve yolları. Kısa mesafeli (Manş geçişi), turistik (gezi) ya da sportif amaçlı seyirlerin dışında, günümüzde seyir pratik olarak yalnız yük trafiğine dayanır. Uluslararası deniz trafiği 1991'de 4 025 Mt olarak gerçekleşmiştir (1970'te 2 500, 1980’de 3 700); bunun büyük bir bölümü, en azından hacim olarak, dış değişimlere dayanır. Yaklaşık 400 M tonilatoluk bir ticaret filo'su tarafından sağlanan bu toplam değişimde, petrolün pa yı, cevher (özellikle demir), kömür ve tahıla oranla yaklaşık olarak yarıdan fazladır. Büyük değişim yolları, böylece petrol üreten Ortadoğu’ya, Batı Avrupa'ya, Japonya'ya ve ABD'ye bağlar Bu sanayileş miş devletler, öncelikle metal cevherler (Batı Afrika ve Latin Amerika'dan demir, toksit ya da kimi tez Latin Amerika ve Avustralya'dan alümin) ve kömür (dışsatıma ülke olarak yalnız ABD) satın alırlar. Bu nedenle bu devletlerin Batı Avrupa kı- yılannda, Honşu’nun doğusunda ve ABD' nin güneyinde çok iyi araçlarla donatılmış limanları vardır Gemi boyutlarının büyümesi (petrolün etkisiyle), Kuzey Atlas okyanusundaki etkin değişim yollarının korunmasına karşın Cape yolunun ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştur.
Nehir seyri ya da iç sularda seyir
• Tarihçe Bu seyir yöntemi, tekerleğin icadından çok önce, ilk olarak ağaçları yüzdürme sonra sallarla seyretme biçiminde kullanılmıştır. Bu iki seyir tipi, nehir üzerinde yalnız akıntı yönünde seyretmeye olanak veriyordu. Çok daha iyi profillendirilmiş ve bu nedenle suya göre deplasmanı çok daha kolay olan gemilerin kullanılması bu seyir güçlüğünü ortadan kaldırmayı sağladı.
Loire, Rhöne, Sen ve Ren gibi nehirler çok çabuk, büyük bir etkinliğe ulaştı; bu nehirlerin kimileri günümüzde de etkinliklerini sürdürmektedir. Diğer taşıma araçları arasındaki rekabet, önce fazla önemli olmayan su yollarında yapılan seyirleri terk etmeye, sonra, kapak araları XII. yy.’da eğik düzlemlerle birbirine bağlanan ve üzerinden gemiler geçirilen kanallar inşa etmeye neden oldu. XVI. yy.'da, eklüzle- rin ve daha sonra gemi elevatörlerinin inşa edilmesi, bir kapak arasından diğerine geçmek için gemilerin sudan çıkmasını önledi.
Eğim nedeniyle, üzerinde serbest akıntılı seyrin çok zor olduğu su yollarında, önce, gemilerin geçebilmesi için dar geçitlerle donatılmış sabit setler kullanıldı. Ancak XIX. yy.’da, seyredilebilir su yollarının yatakları düzeltilmeye başladı; önceleri birkaç kol halinde akan nehir debisi tek bir geçit içinde birleştirildi, sonra hareketli setler ortaya çıkınca bu kollar kanallar içine alındı. Düzgün profilli ve oldukça zayıf eğimli büyük nehirler, sınırlı düzenlemeler sayesinde serbest akıntılı nehirler olarak kullanılabilir. Bu duruma, koyarının aşağı çığırında Ohio'yla birleşen Mississippi'de, Lauterbourg fransız alman sınırının aşağı çığırında Ren'de, Don ve Volga nehirlerinin kimi bölümlerinde rastlanır.
Eğim çok fazla ya da nehrin debisi yetersiz olduğunda, kanal içine alınmış nehir ya da ırmaklar kolay bir seyir sağlar. Bu durum, Fransa'da Ren, Rhöne, Sen. Moselle, Saöne gibi önemli su yollarında görülür.
• Teknik sorunlar, itme kuvveti, Diesel motorlarıyla tahrik edilen bir ya da birçok pervanenin su içinde dönme etkisiyle sağlanır. Bu düzenek, ya arkasına halatlarla bağlanmış yük taşıyabilen tekneler çeken römorkörlere, ya birbirlerine sıkıca bağlanmış harçları iten iticilere ya da yük ve yolcu taşımada kullanılan, kendinden motorlu gemilere yerleştirilebilir.
• Yolcu taşıma. Dört biçimde görülür:
1. köprü bulunmayan yerlerde ya da uzun nehir kıvrımlarını dolaşmamak için akarsuları, lagünleri, gölleri geçiş: bu durumda, karayolu araçlarının taşınmasını sağlayan araba vapurlarından (kendinden motorlu ya da kıyıdan çekilen) ya da kürekli ya da motorlu teknelerden yararlanılır;
2. üçüncü dünya ülkelerindeki kara taşıma araçlarının yetersizliğini kapatmak için nehir boyunca ya da göllerde yapılan taşıma;
3. kara taşıtlarına yakın hızda seyir araçlarının ortaya çıkışı (ayaklı tekneler, hava yastıklı gemiler);
4. bireysel (house-boatlar) ya da toplu nehir gezilerine yeniden ilgi duyulmasıyla birlikte turizmin gelişmesi (bu da, ikinci derecede önemli, önemsiz ya da önemini kaybetmekte olan su yollarının yeniden kullanılmasını sağladı).
• Nehir filoları ve trafik. Nehir filoları, römorkörler ya da iticiler tarafından çekilen ya da itilen taşıyıcı gemilerden su yollarının genişliğine göre değişen boyutlarda kendinden motorlu teknelerden oluşur, ikinci Dünya savaşt'ndan bu yana, taşıyıcı gemileri itme, yedekte çekmenin yerini almıştır. Mississippi gibi çok büyük nehirlerin üzerinde, itilerek götürülen konvoyların taşıma kapasitesi 70 000 t'a ulaşabilir. Ayrıca, deniz gemileriyle, bu çok büyük nehirler (Amazon, üzerinde akıntıya ters yönde yapılan ve son yıllarda, özellikle Mississippi üzerinde, nehir ağzında barç taşıyıcı gemilere yüklenen 370-850 t'luk küçük harçların kullanıldığını da belirtmek gerekir.
Sınırlı sayıda ülkenin dışında, nehir filolarının taşıma kapasiteleri iyi bilinmemektedir; bu ülkeler, sahip oldukları su yolu ağının uzunluğuna göre şu şekilde sıralanabilir: eski sovyet cumhuriyetleri toplu halde (138 900 km), Amerika Birleşik Devletleri (41 403 km), Almanya (6 780 km), Fransa (6 324 km), Finlandiya (6 057 km), Hollanda (4 832 km), Polonya (3 019 km), İtalya (2 557 km), Romanya (1 659 km), Büyük Britanya (1 631 km), Macaristan (1 622 km), Belçika (1 517 km), Bulgaristan (471 km), vb. Üçüncü dünya ülkeleri hakkında ise bilinen kesin hiçbir istatistik yoktur. Avrupa'da, birçok ülkeden geçen Ren, Moselle, Tuna nehirleri üzerindeki trafik uluslararası anlaşmalarla düzenlenmiştir, Almanya-Hollanda sınırındaki Ren trafiği, 1978 yılında doruk noktasına ulaşmış (141,5 Mt) ve o zamandan bu yana, yavaş da olsa belli bir gerileme göstermiştir.
• Ekonomik sorunlar. Diğer kara taşıma araçlarına oranla yavaş olmasına karşın, nehir seyri, daha az kirletici olan ve genel olarak, yalnız teknik maliyet fiyatlarıyla yetinildiğinde taşınan ton başına daha ucuza gelen bir enerji tasarrufu olarak ortaya çıkar. Ancak nehir seyri, tarife konusunda, genellikle, demiryollarının rekabetiyle, nehir armatörlüğünün bölünmesiyle ve iş organizasyonu eksikliğiyle karşılaşır.
—Tasav. Bir mürşide bağlanan sufinin tarikat ilkelerine uyarak manevi yolculuğa çıkması, tanrısal gerçeğe kavuşmadan (vuslat) önce makam denilen aşamalardan geçerek yol alması genellikle seyir diye adlandırılır Melamet ehli arasında seyrü sülük cezbe ve sohbetle, öteki tarikatlardaysa Allah'ın esmayı hûsna'sından (güzel adlarından) bazılarını mürşidin buyruğu yönünde müridin zikretmesiyle gerçekleştirilir. Bu ilkelere göre manevi olarak yol almaya “seyrü sülük görmek", bu yolu bitirmeye de "seyrü süluku tamamlamak" ya da “Fatiha çekmek" denir.
Tasavvuf düşüncesine göre yolculuğun yönü bakımından genellikle iki seyir vardır:
1. nüzuli seyir, varlığın, her şeyin özü ve kaynağı olan Tanrı birliğinden (ehadi- yet) doğarak olanaklar ve çokluklar dünyasına inmesi;
2. uruci seyir, birincinin tersine, sınırlı varlığın çokluklar ve olanaklar dünyasından çıkarak mutlak, bir ve sonsuz olan zorunlu (vahip) varlığa doğru yükselmesi. Bu, parçanın (cüz) bütüne (kül) dönmesi, kendi bağımsız varlığını onun zorunlu varlığında eritmesi demektir.
Seyrü sülukun aşılması gereken şu dört "makam" yada "konağı” vardır:
1. seyr illallah (Allah'a yolculuk), sefer-i evvel de denilen bu aşamada salik zikir, nafile ibadet ve riyazet gibi çabalarla beşeri isteklerden sıyrılarak tanrısal iradeye teslim olur; nefsinin istediği yolda değil, Allah ve Hz. Peygamber'in buyruklarına göre yaşar. Bu, sonlu bir yolculuktur; çünkü salik, bu yolculuk sırasında sonlu varlıklar içinden geçmektedir;
2. seyrfillah (Allah' ta yolculuk), birinci yolculukta Tanrı'ya ulaşan salikin Tanrı niteliklerini kazanmış olması sürecidir. Sefer i sani de denilen bu aşamada salik, cem makamına ulaşmış, Hm-i ledünnü (Allah'ın sırlarınf içeren gönül bilgisi) kazanmış, sonlu varlığın niteliklerinden sıyrılmıştır. Tanrı’nın celal ve cemal nitelikleri sonsuz olduğundan bu makam da sonsuzdur;
3. seyr maallah (Allah ile birlikte yolculuk), ikiliğin ortadan kalkacağı bu makamda kulda olan her şey tanrısaldır. Sefer-i salis ve fark badelcem de denilen bu makama ulaşan salik, bütün eylemlerin “İhsan" bilinciyle ve her an Allah ile birlikte olduğunu düşünerek yapar;
4. seyr anillah (Allah'tan yolculuk), Sefer-i rabi de denilen bu yolculuk, Hak'tan halka dönmedir. Vuslattan sonra her zaman Hak ile birlikte ve halk içinde olma makamı olan bu aşamada salik, Hak'tan aldığını halka verir; taliplerin irşadı ve eğitilmesiyle uğraşır. Bu aşamayı tamamlayan salike "fatiha çekilerek" icazet verilir ve kendisine mCıntehi-i kâmil (son amaca ulaşmış yetkin kişi) denilir.
S«yir hidrografi ve oşinografi dairesi, Deniz kuvvetleri komutanlığı’na bağlı olarak çalışan ve seyir, hidrografi, deniz haritacılığı ve oşinografi alanlarında askeri, iktisadi ve bilimsel çalışmalar yapan kuruluş. Önce Mesahayı bahriye şubesi adıyla kurulan (1909), 1911 'de Haritayı bahriye ve Seyri sefain şubesi adını alan bu daire, 1949'da Hidrografi dairesi adı altında çalışmalarına davam etti. Bu dairenin adı da 1972'de Seyir hidrografi ve oşinografi dairesi olarak değiştirildi.
Daire, deniz, göl ve iç su yollarında suyun doğal niteliklerini, derinliğini, akıntı ve anaforlarının yön ve hızlarını saptar, açık deniz, boğaz ve geçitlerle liman ve kıyılardaki işaretleri gösteren deniz haritala-rırtı, seyir güvenliğiyle ilgili bilgileri içeren kitap ve atlasları hazırlayıp yayımlar. Ayrıca Deniz kuvvetleri için gerekli olan her tür seyir aygıtını sağlar ve onarır; liman, mendirek, sualtı kabloları, akaryakıt boruları ve köprüler için en uygun yerleri saptar; deniz, kara ve hava kuvvetlerinin atış eğitimi yapacağı alanları radyo, televizyon ve basın aracılığıyla denizcilere duyurur.
Kaynak: Büyük Larousse