PEY a. (fars. pay).
1. Bir sözleşmede, yüklenen tarafın ötekine, anlaşmalarının kanıtı olarak verdiği para: Pey almak. Pey vermek. (Hukukta pey akçesi denir.) [Eşanl KAPARO ] (Bk ansikl. böl.)
2. Pey sürmek, artırmayla satılacak bir şey için önceden belli bir miktar para önermek. || Peyi tutulmaz, ciddiye alınmaz, güvenilmez
—Huk. Pey süren, açık artırmaya katılarak fiyat veren kışı.
—Ansİkl. Huk. Pey akçesi sözleşmenin yapıldığı sırada verilir. Bununla taraflar kendilerinin sözleşmeyle bağlandıklarını gösterecek bir kanıt sağlamış olurlar. Pey akçesinin, kural olarak asıl borçtan ayrı bir niteliği vardır ve asıl borca karşılık tutulmaz Bu kural aksine örf ve âdet ya da anlaşma olmadıkça geçerlıdır. Pey akçesi borç ilişkisinin kurulduğuna bir kanıt olmak üzere verildiği için asıl borçla sıkı bir bağlantısı vardır. Asıl borç herhangi bir nedenle geçerli olmazsa, bunu kanıtlamak için verilmiş pey akçesinin de ödenme nedeni kalmaz. Geçerli olmayan bir sözleşme için verilmiş olan pey akçesi, sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince geri istenebilir.
PEY a. (fars. pay, ayak'tan). Esk.
1. Art. peş: ‘Atılmış on kişi yüzlerce düşmenin peyine''(Tevfik Fikret).
2. iz, işaret.
3. Pey-a-pey, pey-der-pey, pey-ender-pey. birbiri ardınca; azar azar: "Pey-â-pey sunma cam ü kılma ol servi revan ser-hoş'' (Fuzuli, XVI. yy.).
Kaynak: Büyük Larousse