YIKMAK g. f.
1. Bir şeyi (somut) yıkmak, bir yapıyı çökertmek, parçalayıp dağıtmak, yerle bir etmek; tahrip etmek: Askerler köprüyü bombalayıp yıktılar. Odayı ge nışletmek için duvarı yıkmak. Buldozerle eski evleri yıkıyorlar.
2. Bir insanı, bir hayvanı, bir ağacı vb. yıkmak, onları yere düşürmek, devirmek: Bir çelmeyle rakibini yere yıkmak.
3. Bir şeyi (soyut) yıkmak, onu ortadan kaldırmak, varlığına son vermek, yok etmek: Tüm engelleri yıkmak. Bu aksilik tüm tasarılarımızı, umutlarımızı yıktı.
4. Bir şeyi (soyut) yıkmak, devirmek, ortadan kaldırmak: Esas amaçlan hükümeti yıkmaktı.
5. Bir kimseyi yıkmak, ruhsal gücünü tüketmek, mahvetmek: Üst üste uğradığı başarısızlıklar onu yıktı; bir kimsenin bütçesinde büyük bir açığa neden olmak: Okul taksitlerindeki artış bizi yıktı.
6. Bir şeyi (bir yere) yıkmak, onu bir yana eğmek: Kasketini sol kaşının üstüne yıkmış, naralar atarak geliyor.
7. Bir suçu, bir sorumluluğu vb. bir kimseye yıkmak, onu o kimseye atmak, yüklemek, ondan onu sorumlu tutmak: Hırsızlık yapıp suçu başkasına yıkmak, işlenen suçların sorumluluğunu topluma yıkmak.
8. Yükü (bir yere) yıkmak, onu gelişigüzel bir biçimde indirmek: Atın üstündeki yükü kapının önüne yıktı.
9. Yıktın perdeyi eyledin viran, (karagöz oyununda Karagöz'ün söylediği tekerlemeden genelleşerek) "iyi şeyleri de berbat edecek kötü bir davranışta bulundun” anlamında söylenir. || Bir kimsenin hatırını yıkmak, onu kırmak, gücendirmek.
♦ yıkılmak dönşl. f.
1. Bir şey söz konusuysa, herhangi bir nedenden dolayı ya da kendiliğinden çökmek, göçmek, devrilmek: Depremde yıkılan duvarların altında kalmak.
2. Bir kimse sözkonusuysa, devrilmek, yığılmak; direnme, dayanma gücünü yitirmek: Sıcaktan bayılıp üzerime yıkıldı. Dişini sık, yıkılma sakın.
3. Bir şey sözkonusuysa, yok olmak, mahvolmak: Yıkılan umutlar, düşler.
4. Yıkıl!, defol. çek git: Yıkıl git karşımdan, gözüm görmesin seni. || Yıkıla yıkıla, düşecekmiş gibi, yalpalayarak: Yokuşu yıkıla yıkıla çıkmış, orda kalmıştı.
♦ yıkılmak edilg. f. Yıkmak eylemine konu olmak: Savaşta yıkılıp yakılmış bir kent. Komutan, askerlere köprünün yıkılmasını emretti. Bütün işler onun üzerine yıkılıyor.
♦ yıktırmak ettirg. f. Yıkmak eylemini yaptırmak: Bahçe duvarını yıktırmak.
♦ yıktırılmak edilg. f. Yıktırmak eylemine konu olmak: Eski evlerin yıktırılmasına karşı çıkmak.
1. Bir şeyi (somut) yıkmak, bir yapıyı çökertmek, parçalayıp dağıtmak, yerle bir etmek; tahrip etmek: Askerler köprüyü bombalayıp yıktılar. Odayı ge nışletmek için duvarı yıkmak. Buldozerle eski evleri yıkıyorlar.
Sponsorlu Bağlantılar
3. Bir şeyi (soyut) yıkmak, onu ortadan kaldırmak, varlığına son vermek, yok etmek: Tüm engelleri yıkmak. Bu aksilik tüm tasarılarımızı, umutlarımızı yıktı.
4. Bir şeyi (soyut) yıkmak, devirmek, ortadan kaldırmak: Esas amaçlan hükümeti yıkmaktı.
5. Bir kimseyi yıkmak, ruhsal gücünü tüketmek, mahvetmek: Üst üste uğradığı başarısızlıklar onu yıktı; bir kimsenin bütçesinde büyük bir açığa neden olmak: Okul taksitlerindeki artış bizi yıktı.
6. Bir şeyi (bir yere) yıkmak, onu bir yana eğmek: Kasketini sol kaşının üstüne yıkmış, naralar atarak geliyor.
7. Bir suçu, bir sorumluluğu vb. bir kimseye yıkmak, onu o kimseye atmak, yüklemek, ondan onu sorumlu tutmak: Hırsızlık yapıp suçu başkasına yıkmak, işlenen suçların sorumluluğunu topluma yıkmak.
8. Yükü (bir yere) yıkmak, onu gelişigüzel bir biçimde indirmek: Atın üstündeki yükü kapının önüne yıktı.
9. Yıktın perdeyi eyledin viran, (karagöz oyununda Karagöz'ün söylediği tekerlemeden genelleşerek) "iyi şeyleri de berbat edecek kötü bir davranışta bulundun” anlamında söylenir. || Bir kimsenin hatırını yıkmak, onu kırmak, gücendirmek.
♦ yıkılmak dönşl. f.
1. Bir şey söz konusuysa, herhangi bir nedenden dolayı ya da kendiliğinden çökmek, göçmek, devrilmek: Depremde yıkılan duvarların altında kalmak.
2. Bir kimse sözkonusuysa, devrilmek, yığılmak; direnme, dayanma gücünü yitirmek: Sıcaktan bayılıp üzerime yıkıldı. Dişini sık, yıkılma sakın.
3. Bir şey sözkonusuysa, yok olmak, mahvolmak: Yıkılan umutlar, düşler.
4. Yıkıl!, defol. çek git: Yıkıl git karşımdan, gözüm görmesin seni. || Yıkıla yıkıla, düşecekmiş gibi, yalpalayarak: Yokuşu yıkıla yıkıla çıkmış, orda kalmıştı.
♦ yıkılmak edilg. f. Yıkmak eylemine konu olmak: Savaşta yıkılıp yakılmış bir kent. Komutan, askerlere köprünün yıkılmasını emretti. Bütün işler onun üzerine yıkılıyor.
♦ yıktırmak ettirg. f. Yıkmak eylemini yaptırmak: Bahçe duvarını yıktırmak.
♦ yıktırılmak edilg. f. Yıktırmak eylemine konu olmak: Eski evlerin yıktırılmasına karşı çıkmak.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 23 Mart 2016 23:45
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.