Arama

Saldırganlık Nedir?

Güncelleme: 16 Eylül 2015 Gösterim: 1.116 Cevap: 0
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
16 Eylül 2015       Mesaj #1
Safi - avatarı
SMD MiSiM
SALDIRGANLIK a.
1. Saldırgan bir kimsenin yapısı, tutumu, eğilimi.
Sponsorlu Bağlantılar
2. Saldırganca davranış.

—Bitki patol. Fitopatojen bir etkenin iki özelliğinden biri (diğeri hastalık yapma gücüdür). [Duyarlı bir konakla hastalığın şiddeti asalağın ya da mikrobun bu niteliği ile ölçülür.]

—Etol, iki ya da daha çok hayvanın çatıştığı tür içi ya da türlerarası etkileşim: tehditler, saldırı, kavgalar, vb. (Saldırgan davranışlar, gerek bireyin ve türün yaşamını sürdürmesinde, gerek toplu yaşayan öbeklere özgü iç dinamiğin yaratılmasında önemli etmenlerdir.) [Bk. ansikl. böl.]

—Psikan. Saldırma dürtüsünün gerçek ya da fantazmalı belirimlerinin tümü. (Bk. ansikl. böl.)

—Siyas. bil. Uluslararası anlaşmazlıkların çözümünde zora başvurmayı öncelikli bir yol olarak gören öğreti ya da tutum.

—ANSİKL. Etol. Saldırganlık canlı varlığın temel içgüdüsel dürtülerinden biri sayıldığı gibi (M. Lorenz), çeşitli davranış konularının (cinsellik, beslenme, vb.) bileşimine girerek onları bütûnleyen bir "altiçgüdü" (N. Tinbergen) olarak da nitelenmiştir. Saldırgan davranışlar değişik türler arasında görülebildiği gibi aynı tür içinde de görülebilir Bununla birlikte, “mobbing"in (ötücükuşların yırtıcı kuşlara saldırarak hırpalamaları) tersine, bir canlının başka bir canlıyı avlaması genellikle saldırganlık sayılmaz. Saldırgan ilişkilerin çoğunda tarafların her biri aynı ekolojik alanda yaşayanlardır. Saldırgan ilişkiler çeşitli olduğundan bazı bilim adamları bu kavramı sınıflandırmaya yönelmişlerdir. Örneğin K. E. Moyer (1968) saldırganlığı sekiz kategoriye ayırır: korkudan ileri gelen saldırganlık; aynı türden iki erkek arasındaki rekabetten doğan saldırganlık; avcı hayvanın saldırganlığı; rahatsız olmaktan (acı, yoksunluk) doğan saldırganlık; barınma alanını korumak için saldırganlık; yavruları savunmak için saldırganlık; cinsel saldırganlık; araç niteliğindeki saldırganlık (saldırgan davranışları güçlendiren bir ödünleme sisteminin yol açtığı saldırganlık).
Saldırgan etkileşimlerin kökeninde genetik bir neden yatar. Saldırgan davranışlarda bu bakımdan özgül bir çeşitlilik görülür; bu davranışlar omurgalılarda omurgasızlara göre daha sıktır; kararsız ekosistemlerde kararlı ekosistemlere göre daha çok gerçekleşir. Saldırganlığın genetik dayanağı farelerde doğrulanmıştır: örneğin, yumuşak huylu annelerin büyüttüğü saldırgan soydan fareler, saldırgan huylu annelerin büyütüğü yumuşak huylu yavrulara göre daha saldırgan olurlar. Bu genetik temel, saldırgan etkileşimlerde kullanılan motor eylemlerin özgüllüğünde de kendini gösterir: geyikler boynuzlannı, yalnız başka geyiklere karşı savaşmak için kullanırlar; sığırlar birbirleriyle alın alına gelerek dövüşürler, vb.
Saldırganlık davranışları kalıplaşmış niteliktedir ve harekete geçirici ve köstekleyici birtakım uyarı sistemlerinin yönettiği, türe özgü tipik davranışlarla kendini gösterir. Bu uyaranların doğası çeşitlidir: görsel olabilir (renk, biçim, hareket), ses ya da koku olabilir. Örneğin, yeşil kertenkelelerde bedenin yeşil rengiyle gerdanın mavi rengi erkeklerde kavga isteği uyandırır; buna karşılık saldırganlıkları, dişilerin karşısında kokusal özellikler nedeniyle yatışır. K. Lorenz, boyayıp renklendirdiği bir dişiyi gören bir erkek kertenkelenin dişiye önce nasıl saldırdığını, ama iki hayvan birbirine yaklaşınca kokusal temas nedeniyle saldırının nasıl birdenbire sona erdiğini göstermiştir.
Yavruları korumak için bazı engelleyici mekanizmalar devreye girdiğinden bütün hayvanlar üreme döneminde çok saldırgan olurlar. Dişi hindi yuvanın yakınlarında kımıldayan bir şey görür görmez (görsel dürtü) saldırıya geçer, ama palazların çığlıklarıyla saldırganlığı yatışır: sağır bir hindiyse seslerini algılayamadığı için kendi yavrularını öldürür.
Bir başka önemli saldırganlık nedeni de yaşama alanına başkalarını sokmama duygusudur. "Mülk sahibi" hayvan,kendi arazisi içinde, rakip gördüğü her hayvana saldırır; bu saldırının şiddeti rakibin yaşama alanı merkezine yakın ya da uzak olmasına bağlı olarak değişir. Oysa hayvan kendi yaşama alanı dışına çıktığında saldırganlığı yatışır ve daha uysal bir tavır takınır.
Toplu yaşayan saldırgan türlerde, bir aşama sırası kurularak saldırganlık düzene sokulur: belirleyici birkaç karşılaşma (boy ölçüşme) sonunda her hayvan toplulukta belirli bir yer edinir ve nerede olursa olsun kendinden daha üstün bir bireyle karşılaştığında ona boyun eğer. Böyle- ce her öbek içinde göreceli bir denge kurularak gerçek kavgaların sayısı azalır.
Bir bireyin belli bir durum karşısında iki davranış tipinden (örneğin dövüşmek ya da kaçmak) birini seçmek olanağı varsa karşı karşıya bulunduğu sorunu çoğu zaman yer değiştirerek çözmeye çalışır: sihlidgillerc eşeleme, martılarda tüyleri tımar etme vb. Evrim süreci içinde bu davranışların yinelenmesi gerçek birer törene dönüşmüştür. Birbirine yakın türlerin davranışlannın karşılaştırılması bunu açıkça göstermektedir: asıl saldırının ön belirtisi niteliğindeki çeşitli davranışlar değişmez bir düzen içinde, yinelemeli öğelerle sürer gider. Bütün bu özel durumlar, davranışların birer belirti olarak etkinliğini artırır: tören düzeninde yapılan hareketlerin yıldırma ve korkutmayı gerçek kavganın yerine geçirerek iletişime yardımcı olur. Bazı türlerde yatıştırma davranışları ortaya çıkar Bunlar başka davranış biçimlerine öykünme biçiminde olabileceği gibi (cinsel davet, çocuksu davranış vb.) saldırgan bir işaretin saptırılması biçimine de dönüşebilir.
Saldırganlık, değişik bazı mekanizmalarla bir düzene bağlanmış ve bir ölçüde denetim altına alınmıştır. Bir bireyin önceki deneyleri sonraki saldırgan tutumunun biçimini ve şiddetini etkiler. J. R Scott, kavgayı kazanmaya alışmış farelerin daha saldırgan olduğunu, oysa sık sık okşanan farelerin yumuşak davrandığını göstermiştir.
Omurgalılarda içsalgı sistemi, saldırgan davranışların düzeninde önemli rol oynar. Öinsel hormonlar bireyin uyarılganlığını artırır. Erkek bataklık tavuğuna erkeklik hormonu verilmesi yaşama alanını savunma saldırganlığını artırır (A. VVatson), buna karşılık kısırlaştırma, saldırganlığı önemli ölçüde azaltır. Bu son tepki genel değildir, R Karli kısırlaştırmanın katil sıçanların fareleri öldürmesine engel olmadığını göstermiştir. Dişide, âdet çevrimi sırasında hormon düzeninde meydana gelen değişiklikler davranışları etkilemektedir: dişi dağsıçanı östrus sırasında erkeğe daha az saldırır Böbreküstü bezleri stres durumlarında işe karışır. Yabancı farelerin kokusu bu hayvanlarda kortikoit salgısının artmasına neden olur (R Ropartz).
Üst sinir merkezleri de saldırgan eylemlerin denetiminde etkili görünmektedir; J. M. R. Delgado'nun yaptığı bir deney bunu göstermektedir: Delgado bir maymun topluluğunda egemen bireyin beynindeki bazı bölgeleri elektrikle uyutup saldırgan davranışı tutuklaştırarak hiyerarşik yapıyı değiştirince, üstünlüğün topluluktaki başarı kazanabilen başka maymunlara geçtiğini gözlemiştir. Sıçanlarla barış içinde bir arada yaşamaya alışmış bir kedinin beyninin uyarılması onda şiddetli saldırganlık tepkileri uyandırmaktadır (J. Flynn). Saldırganlık, öfke ve korku tepkileri hipotalamusun uyarılmasıyla da sağlanabilir. E. S. Valenstein'a göre, beyindeki belli bir noktanın uyarılması, hayvanın iç ve dış ortamındaki öğelere uygun olarak bazen şu, bazen bu davranışla kendini gösteren ve her tür için karakteristik olan birtakım tepkiler doğurur. Aynı şekilde, psikoşirürji, bazı bireylerin saldırgan tepkilerinde sürekli bir değişiklik sağlamak amacıyla çeşitli beyinsel yapıları tahrip edebilmektedir; ama bu ameliyatlar (bir ya da iki yandaki bademciklerin çıkarılması, hipotalamusun arka orta bölümünün kesilmesi, vb.) başka çeşit davranışlarda da ağır bozukluklara yol açmaktadır. Psikotrop ilaçların verilmesi de bazı bireylerde saldırganlığı azaltıcı etki gösterir; üstelik bu ilaçların önemli bir yararı vardır: ilaçların etkileri saldırganlığı denetim sınırını aşsa bile (hiç değilse başlangıçta) ilaç kesildiğinde birey yeniden eski haline döner.

—Psikan. Saldırganlık konusundaki freud- cu görüş, dürtüler kuramına koşut olarak birtakım değişikliklere uğradı. Freud önceleri, Adler'in daha 1908’de ileri sürdüğü görüşü, yani saldırganlık davranışlarının temelinde özgül bir dürtünün bulunduğu görüşünü kabul etmemişti. Freud’a göre, bu özgüllük her dürtüde bulunan bir özellikti, çünkü dürtü, engelleri aşmaya yönelen zorlayıcı bir itkiydi. 1920'de ölüm dürtüsünün ileri sürülmesiyle birlikte, bu anlayışta bir değişiklik olduğu söylenebilir. Nitekim Freud, sadizmi, ölüm dürtüsünün, doğrudan doğruya cinsel dürtünün hizmetine verilen bir bölümüyle açıklıyordu. Erojen mazoşizmin temelinde de aynı dürtünün bir başka bölümü yer alıyordu ve bu bölüm, cinsel uyarılmayla libidoya bağlı olduğu organizma içinde kalıyordu. Böylece Freud, saldırma dürtüsünü, dışa yönelik ölüm dürtüsünün ifadesi olarak görüyordu.

Kaynak: Büyük Larousse

X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.

Benzer Konular

4 Eylül 2010 / Misafir Sağlıklı Yaşam
9 Kasım 2009 / Misafir Psikoloji ve Psikiyatri
12 Eylül 2008 / asla_asla_deme Taslak Konular