SALMAK g. f.
1. Bir kimseyi, bir hayvanı salmak, serbest, özgür bırakmak; azat etmek: Tutuklulan salmak.
2. Bir şeyi salmak, bağlı olduğu yerle bağlantısını kesmek; bırakmak: Uçurtmayı salmak. Kayığı sal gitsin.
3. Bir şeyi (ölçü tümleci +) salmak, gevşetmek: İpi biraz daha sal.
4. Hayvanı bir yere (çayır, odak vb) salmak, otlaması için oraya götürmek; orada başıboş bırakmak: Hayvanlan çayıra salmak.
5. Bir kimseyi salmak, onu bir iş için bir yere göndermek, yollamak: Hemen kûye dürt adam saldılar.
6. Bir şeyi (bir şeye) salmak, onu bir şeyin İçine koymak, katmak: Pilavın pirincini salmak.
7. Bir kimseyi (bir yare) salmak, ona bir yere gitmesi, girmesi için izin vermek; bırakmak, koymak: Annem salarsa, akşam size getirim. İçeri kimseyi salmıyorlar.
8. Saç, sakal salmak, onlan kesmemek, uzatmak.
9. Saçlannı salmak, bağlamamak, serbest bırakmak: Saçlannı omuzlanna salmak.
10. Bir şeyi bir yere salmak, onu bir yere sarkıtmak: Kuyuya kova salmak.
11. Vergi salmak, vergilendirmek, vergi koymak (esk.).
12. Bir insanı, bir hayvanı bir kimsenin üstüne salmak; ona saldırtmak: Adamlannı, köpeklerini üstümüze saldı.
13. Kendini salmak, bir kimseden söz ederken, kendisine özen göstermemek, bakmamak: Biraz makyaj yap, gene saldın kendini; herhangi bir kötü olay karşısında ruhsal olarak çökmek: Hemen kendini salma, bir çaresi bulunur; bir şeyden söz ederken, gevşemek, bırakmak: Kazak yıkanınca kendini saldı.
14. Saldım çayıra, mevtam kayıra, gözetilmesi gereken hayvanları ya da çocuklan kendi başlanna başıboş olarak bırakma durumunda söylenir. || Salmamak, (avc.) bir av köpeğinden söz ederken, avın üstüne atılmamak. || (Başını) derde salmak, onu bir derde uğratmak, düşürmek (esk.). || Dal budak salmak - DAL. || Haber salmak - HABER. || Kök salmak - KÖK.
—Fırınc. Hamur salmak, hamuru fırına vermek. || Kendini salmak, hamur sözko- nusuysa, mayalanmamak, gevşek bir duruma gelmek. (Un taze ve niteliksizse hamur mayalanmaz, cıvık bir durum alır. Bu durumdaki hamurdan yapılan ekmek bozuk çıkar; kabarmaz ve çatlar.)
—Kuşç. Elde tutulan kuşun uçabilmesi için eli açmak. || Şahin salmak, kaçan bir avın ardından şahini uçurmak.
—Mutf. Kapalı bir kapta, hafif ateşte et ya da sebzenin suyunu bırakması.
♦ gçz. f. Üstüne atlamak, saldırmak: Bu köpek insana salar mı?
—Denize Bir gemiden söz ederken, demir üzerinde dört bir yana dönmek. || Tersine salmak, demir üzerinde yatan bir gemiden söz ederken, rüzgâr ya da akıntı yönünün tersi yönde baş tutmak.
♦ saldırmak ettirg. f. Bir kimseyi, bir hayvanı bir kimseye saldırmak, onu, ona saldırtmak: Köpeğini üzerimize saldırdı.
salınmak edilg. f. Salmak eylemine konu olmak: Köye adam salınmak. Denize salınan ağlar.
1. Bir kimseyi, bir hayvanı salmak, serbest, özgür bırakmak; azat etmek: Tutuklulan salmak.
Sponsorlu Bağlantılar
3. Bir şeyi (ölçü tümleci +) salmak, gevşetmek: İpi biraz daha sal.
4. Hayvanı bir yere (çayır, odak vb) salmak, otlaması için oraya götürmek; orada başıboş bırakmak: Hayvanlan çayıra salmak.
5. Bir kimseyi salmak, onu bir iş için bir yere göndermek, yollamak: Hemen kûye dürt adam saldılar.
6. Bir şeyi (bir şeye) salmak, onu bir şeyin İçine koymak, katmak: Pilavın pirincini salmak.
7. Bir kimseyi (bir yare) salmak, ona bir yere gitmesi, girmesi için izin vermek; bırakmak, koymak: Annem salarsa, akşam size getirim. İçeri kimseyi salmıyorlar.
8. Saç, sakal salmak, onlan kesmemek, uzatmak.
9. Saçlannı salmak, bağlamamak, serbest bırakmak: Saçlannı omuzlanna salmak.
10. Bir şeyi bir yere salmak, onu bir yere sarkıtmak: Kuyuya kova salmak.
11. Vergi salmak, vergilendirmek, vergi koymak (esk.).
12. Bir insanı, bir hayvanı bir kimsenin üstüne salmak; ona saldırtmak: Adamlannı, köpeklerini üstümüze saldı.
13. Kendini salmak, bir kimseden söz ederken, kendisine özen göstermemek, bakmamak: Biraz makyaj yap, gene saldın kendini; herhangi bir kötü olay karşısında ruhsal olarak çökmek: Hemen kendini salma, bir çaresi bulunur; bir şeyden söz ederken, gevşemek, bırakmak: Kazak yıkanınca kendini saldı.
14. Saldım çayıra, mevtam kayıra, gözetilmesi gereken hayvanları ya da çocuklan kendi başlanna başıboş olarak bırakma durumunda söylenir. || Salmamak, (avc.) bir av köpeğinden söz ederken, avın üstüne atılmamak. || (Başını) derde salmak, onu bir derde uğratmak, düşürmek (esk.). || Dal budak salmak - DAL. || Haber salmak - HABER. || Kök salmak - KÖK.
—Fırınc. Hamur salmak, hamuru fırına vermek. || Kendini salmak, hamur sözko- nusuysa, mayalanmamak, gevşek bir duruma gelmek. (Un taze ve niteliksizse hamur mayalanmaz, cıvık bir durum alır. Bu durumdaki hamurdan yapılan ekmek bozuk çıkar; kabarmaz ve çatlar.)
—Kuşç. Elde tutulan kuşun uçabilmesi için eli açmak. || Şahin salmak, kaçan bir avın ardından şahini uçurmak.
—Mutf. Kapalı bir kapta, hafif ateşte et ya da sebzenin suyunu bırakması.
♦ gçz. f. Üstüne atlamak, saldırmak: Bu köpek insana salar mı?
—Denize Bir gemiden söz ederken, demir üzerinde dört bir yana dönmek. || Tersine salmak, demir üzerinde yatan bir gemiden söz ederken, rüzgâr ya da akıntı yönünün tersi yönde baş tutmak.
♦ saldırmak ettirg. f. Bir kimseyi, bir hayvanı bir kimseye saldırmak, onu, ona saldırtmak: Köpeğini üzerimize saldırdı.
salınmak edilg. f. Salmak eylemine konu olmak: Köye adam salınmak. Denize salınan ağlar.
Kaynak: Büyük Larousse
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.

Salmak Nedir?
