SAYMAK g. f.
1. Bir bütünün öğelerini saymak, her birini art arda ve sırayla doğal tam sayılarla karşılayarak sayısını saptamak; birer birer, sırayla söylemek, bir bütünü bölümlerine ayırmak, ayrıntılı olarak göstermek: Saat çaldı, on iki vuruş saydım. Sınıftaki öğrencileri saymak. Bir kimsenin suçlarını saymak. Size tüm nedenleri sayamam.
2. Şeyleri, bir miktarı saymak, hesap yaparak sayısını, miktarını çıkarmak, hesaplamak: Bir öğrencinin bir yıl içinde okula kaç gün gelmediğini saymak. Paranızın üstünü sayarak alınız.
3. Dakikaları, saatleri, günleri saymak, uzun gelen bir süreyi hesaplamak: Tatile çıkmak için artık günleri sayıyor.
4. Bir şeyi saymak, kısıtlı vermek, cimrilik yapmak: Sofradaki dilimleri bile sayarak verir. Adam boğazımızdan geçen her lokmayı sayıyor.
5. Belli bir miktar (para) saymak, vermek, ödemek: Bu elbiseye 100 000 lira saydım.
6. Bir kimseyi saymak, ona değer vermek, saygılı davranmak, saygın ve ilgiye değer görmek: Onu küçük büyük herkes sayardı. Babanızı bu çevrelerde çok sayarlar. Onu insan olarak saymasanız bile yargıç olarak saymalısınız.
7. Bir şeyi saymak, hesaba katmak: Kıvırma payını da sayarsak bu elbise için üç metre kumaş ancak yeter. Garson hesapta yanıldı, kahveyi saymadı.
8. Bir şeyi, bir kimseyi saymak, dikkate almak, geçerli tutmak: Yorgunluğu ve telaşı saymazsak bu geceyi kolay atlattık diyebiliriz. Beni saymayın, ben bu işte yokum. Bunu saymıyorum, yemeğe beklerim.
9. Bir kimseyi, bir şeyi belli bir miktar saymak, o kimseye, o şeye belli bir değer biçmek: Onu üç kişi sayabilirsin, üç kişilik yemek yiyor.
10.Bir şeyi bir şey saymak, onu o biçimde görmek, düşünmek, kabul etmek: isteklerinizi bir görev sayarım. Havalar iyice ısındı, artık yaz geldi sayabiliriz.
11.Bir kimseyi ya da bir şeyi bir şeyden saymak, onun öyle olduğunu düşünmek: Bizi de misafirden mi sayıyorsun. Bir kimseyi insandan saymak. Bu hurdayı arabadan saymıyorum.
12. Sayıp dökmek, birçok şey sıralayıp hepsini söylemek: Onun yokluğunda olup bitenleri bir bir sayıp döktü. || Saymakla bitmemek, tükenmemek, sayılmayacak kadar çok olmak. || Sayı saymak, sayıları art arda ve belli bir sıraya uygun olarak yüksek sesle söylemek.
♦ gçz. f. Sayıları art arda söylemek; sayı saymak: Yüze kadar ikişer ikişer saymak.
—Ask. Yerinde saymak, durduğu yerde ayaklan yürüyüşteki gibi hareket ettirmek.
♦ saydırmak ettirg. f.
1. Bir kimseye, bir şeyin sayısını buldurmak; hesabını yaptırmak.
2. Bir kimseye sayıları arka arkaya söyletmek: Birden yüze kadar saydırdım, hiç yanlış yapmadı.
3. Bir kimse yi, kendisini saydırmak, bir başkasının ona saygı duymasını sağlamak.
♦ sayılmak edilg. f.
1. Sayısı bulunmak, hesabı yapılmak: Sayılamayacak kadar çok
2. Belli bir miktar (para) verilmek, ödenmek: Evin dekorasyonu için milyonlar sayıldı.
3. Bir kimseden söz ederken, saygıya değer bulunmak: Çevresinde sayılır ve sevilir.
4. Dikkate alınmak, geçerli tutulmak: Ama bu sayılmaz, çok az oturdunuz. Sayılmaz, bu eli tekrar oynayacağız
5. Belli bir biçimde, değerde görülmek, düşünülmek, kabul edilmek: Bu durumda para vermek âdetten sayılır. Biz insandan sayılmıyoruz galiba. Orası evden sayılmaz daha çok ine benziyor. Geldik sayılır, biraz sabredin.
♦ sayışmak işt. f.
1. İki kişi söz konusuysa, birbirleriyle hesap görmek; ödeşmek, takas etmek.
2. Çocuk oyunlarında, sayı sayarak, tekerleme söyleyerek ebeyi belirlemek.
1. Bir bütünün öğelerini saymak, her birini art arda ve sırayla doğal tam sayılarla karşılayarak sayısını saptamak; birer birer, sırayla söylemek, bir bütünü bölümlerine ayırmak, ayrıntılı olarak göstermek: Saat çaldı, on iki vuruş saydım. Sınıftaki öğrencileri saymak. Bir kimsenin suçlarını saymak. Size tüm nedenleri sayamam.
Sponsorlu Bağlantılar
3. Dakikaları, saatleri, günleri saymak, uzun gelen bir süreyi hesaplamak: Tatile çıkmak için artık günleri sayıyor.
4. Bir şeyi saymak, kısıtlı vermek, cimrilik yapmak: Sofradaki dilimleri bile sayarak verir. Adam boğazımızdan geçen her lokmayı sayıyor.
5. Belli bir miktar (para) saymak, vermek, ödemek: Bu elbiseye 100 000 lira saydım.
6. Bir kimseyi saymak, ona değer vermek, saygılı davranmak, saygın ve ilgiye değer görmek: Onu küçük büyük herkes sayardı. Babanızı bu çevrelerde çok sayarlar. Onu insan olarak saymasanız bile yargıç olarak saymalısınız.
7. Bir şeyi saymak, hesaba katmak: Kıvırma payını da sayarsak bu elbise için üç metre kumaş ancak yeter. Garson hesapta yanıldı, kahveyi saymadı.
8. Bir şeyi, bir kimseyi saymak, dikkate almak, geçerli tutmak: Yorgunluğu ve telaşı saymazsak bu geceyi kolay atlattık diyebiliriz. Beni saymayın, ben bu işte yokum. Bunu saymıyorum, yemeğe beklerim.
9. Bir kimseyi, bir şeyi belli bir miktar saymak, o kimseye, o şeye belli bir değer biçmek: Onu üç kişi sayabilirsin, üç kişilik yemek yiyor.
10.Bir şeyi bir şey saymak, onu o biçimde görmek, düşünmek, kabul etmek: isteklerinizi bir görev sayarım. Havalar iyice ısındı, artık yaz geldi sayabiliriz.
11.Bir kimseyi ya da bir şeyi bir şeyden saymak, onun öyle olduğunu düşünmek: Bizi de misafirden mi sayıyorsun. Bir kimseyi insandan saymak. Bu hurdayı arabadan saymıyorum.
12. Sayıp dökmek, birçok şey sıralayıp hepsini söylemek: Onun yokluğunda olup bitenleri bir bir sayıp döktü. || Saymakla bitmemek, tükenmemek, sayılmayacak kadar çok olmak. || Sayı saymak, sayıları art arda ve belli bir sıraya uygun olarak yüksek sesle söylemek.
♦ gçz. f. Sayıları art arda söylemek; sayı saymak: Yüze kadar ikişer ikişer saymak.
—Ask. Yerinde saymak, durduğu yerde ayaklan yürüyüşteki gibi hareket ettirmek.
♦ saydırmak ettirg. f.
1. Bir kimseye, bir şeyin sayısını buldurmak; hesabını yaptırmak.
2. Bir kimseye sayıları arka arkaya söyletmek: Birden yüze kadar saydırdım, hiç yanlış yapmadı.
3. Bir kimse yi, kendisini saydırmak, bir başkasının ona saygı duymasını sağlamak.
♦ sayılmak edilg. f.
1. Sayısı bulunmak, hesabı yapılmak: Sayılamayacak kadar çok
2. Belli bir miktar (para) verilmek, ödenmek: Evin dekorasyonu için milyonlar sayıldı.
3. Bir kimseden söz ederken, saygıya değer bulunmak: Çevresinde sayılır ve sevilir.
4. Dikkate alınmak, geçerli tutulmak: Ama bu sayılmaz, çok az oturdunuz. Sayılmaz, bu eli tekrar oynayacağız
5. Belli bir biçimde, değerde görülmek, düşünülmek, kabul edilmek: Bu durumda para vermek âdetten sayılır. Biz insandan sayılmıyoruz galiba. Orası evden sayılmaz daha çok ine benziyor. Geldik sayılır, biraz sabredin.
♦ sayışmak işt. f.
1. İki kişi söz konusuysa, birbirleriyle hesap görmek; ödeşmek, takas etmek.
2. Çocuk oyunlarında, sayı sayarak, tekerleme söyleyerek ebeyi belirlemek.
Kaynak: Büyük Larousse
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.

Saymak Nedir?
