Arama

Sesbilgisi Nedir?

Güncelleme: 20 Ekim 2015 Gösterim: 696 Cevap: 0
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
20 Ekim 2015       Mesaj #1
Safi - avatarı
SMD MiSiM
SESBİLGİSİ a
1. Dilin sesçil öğelerinin ve sözlü bildirişim süreçlerinin bilimsel incelemesi.
Sponsorlu Bağlantılar
2. Bir dildeki sözcüklerin söyleyişlerini saymaca göstergelerle belirtme. (Eşanl. FONETİK.)

—ANSİKL. Sesbilgisinin çözümleme düzeylerini belirlemek için sözlü bildirişim zincirinin şematik bir gösteriminden yola çıkmak gerekir, ilk halka, konuşucunun söyleyeceklerini dilsel bilgilere göre düzenlediği beyinsel etkinliktir (zincirin dilsel düzeyi). Ardından bu bilgiler devindirici sinirler aracılığıyla, söz organlarını (ses telleri, dil, damak eteği, çene, dudaklar) yöneten kasları uyarmak için gerekli yerlere aktarılır. Söz edimi sırasında sinir-kas etkinliklerini ve bunların sonucu olan eklemlemeleri incelemek çözümlemenin ikinci aşamasını (fizyolojik düzey) oluşturur. Söz organlarının biçim değiştirmesi ciğerlerden gelen hava akımının ses oluğundaki akışında değişikliklere yol açar. Aerodinamik değişimler, çevredeki havada ses dalgalarının yayılmasını sağlar. Bu yolla üretilen sesli belirtkelerin fiziksel özelliklerini araştırma incelemenin üçüncü aşamasını oluşturur: akustik düzey. Konuşucunun ses oluğundan çıkan dalgalar hem dinleyiciye ulaşır, hem de konuşan bireyin kulağına gelir. Böylece, kendini dinleyen konuşucu, her aşamada ses üretiminin niteliğini denetleyebilir ve gerekli düzeltmeleri yapabilir. Dinleyicideyse etki, ses dalgaları işitim aygıtına ulaşınca fizik (ya da akustik) düzeyde başlar; işitme mekanizmalarının harekete geçerek bilgileri beyne iletmeleriyle fizyolojik düzeyde sürer. Zincir, dinleyici, konuşucunun bildirisiyle aktarılan biçim ve yapıları belirleyip birleştirdiğinde, dilsel düzeyde son bulur. Demek ki, fizyolojik düzeyde iki ayrı etkinlik sözkonusudur: işitim ve dinleme. Bunlar, söyleyiş sesbilgisiyle işitim sesbilgisinin inceleme alanına girer.

Söyleyiş sesbilgisi Söyleyiş sesbilgisi, konuşma sırasında devreye giren çeşitli organları belirlemek ve ses malzemesinin tutarlı bir sınıflamasını yapmak için anatomiyle fizyolojinin verilerini kullanır. Söz ediminde üç organ bütünü görev üstlenir: seslemeye gerekli aerodinamik enerjiyi sağlayan solunum sistemi; titreyen organın (ses telleri) bulunduğu gırtlak; yutak üstü eklemleyiciler (dil, damak eteği, dudaklar ve çene). Sesçil kesitlerin geleneksel söyleyiş tanımı üç ölçüte dayanır: havanın gırtlak üstü boşluklardan akış biçimi, çeşitli gırtlak üstü söyleyiş organlarının konumu ve ses tellerinin etkinliği. Bu üç ölçüt, sesçil kesitlerin ünlülerle ünsüzlerin söyleniş biçimini ve söyleniş noktasını tanımlama olanağı verir. Ünlü sesler kategorisinde söyleniş biçiminin tanımı, damak eteğinin (kalkıksa ağızsıl ünlü, inikşç genizsil ünlü) durumuna, dille damak tepesi arasındaki açıklığa (kapalı ya da açık ünlü, yüksek ya da alçak ünlü) ve dudakların hareketine göre (yuvarlak ya da düz ünlü) yapılır. Ünlü söyleyiş yerinin tanımı, ağız boşluğunun ön-arka boyutuna göre dil ucunun bulunduğu yere dayandırılır: böylece ön (ya da ince) ünlüler art (ya da kalın) ünlülerden, kimi zaman da, damaksıl ünlüler, orta ve artdamaksıl ünlülerden ayrılır. Ünsüzleri ünlülerden ayıran özellik, hava akımının ses oluğundan geçtiği sıradaki engeldir: bu engel, kapantılı ünsüzler çıkartılırken bir an tümü kapsar; daraltılı ünsüzlerdeyse bu engel yarımdır; yanünsüzlerin gerçekleştirilmesi sırasında ses oluğunun orta kesimi tıkanır, hava dilin yanlarından çıkar; yarıka- parıtılı ünsüzlerde, ses oluğunun tümü kapanır ve açılır; engelin kesintili özelliği (hızlı bir ritimle yinelenen kapanmalar) makaralı ünsüzleri ortaya çıkarır. Genizsil ünsüzlerde ses oluğunun kapanmasının yanı sıra damak eteği de açılır. Bu çeşitli ünsüzlerin üretimi ses tellerinin titreşimleriyle birlikte olursa, ünsüzlere ötümlü (ya da titreşimli) denir. Bunun tersi olduğunda, ötümsüz (ya da titreşimsiz) ünsüzler sözkonusudur. Bu değişik ölçütler ünsüz söyleyiş biçimini tanımlamaya yarar. Söyleyiş yeri (dudaklar - dudaksıl, dişler - dişsil, diş- yuvası - dişyuvasıl vb) ve söyleyiş organı (dudaklar, dilin değişik kesimleri: ucu, sırtı ya da kökü) da sınıflandırmayı tamamlamak için göz önünde tutulur.
Ses organlarının betimlenmesindeki ve sesçil kesitlerin sınıflandırılmasındaki, neredeyse durağan nitelikli bu anlayış, günümüzde yerini daha devingen bir araştırma anlayışına bırakmaktadır. Sesleme fizyolojisinde, söz edimine katılan tüm bileşenlerin göz önünde tutulmasına dayanan üretim modelleri oluşturmaya yöne- linmiştir. Bu bileşenler, sinirsel-fizyolojik, kassal, aerodinamik ve akustik niteliklidir. Bu yeni yönelim, nörolengüistikin dil etkinliği sırasında sinirsel süreçlerin rolüne ilişkin katkıları ve söz edimini gözlemleme olanağı veren deneysel (optik ve elektronik) tekniklerin gelişmesiyle daha da canlanmıştır. Örneğin, gırtlağın işlevsel araştırması son derece gelişkin yöntemler (stroboskopi, strobosinematografi, glotografi, elektrominyografi, ultrasonografi, fotokinetografi) kullanılarak gerçekleşebilir. Ses çıkarma sırasında görülen aerodinamik parametrelerdeki değişimlerin ölçümü (gırtlakaltı ve ağız içi basınçlar, genizsil ve ağızsıl hava akımı) giderek daha kesin olarak yapılabilmektedir. Gırtlaküstü eklemleyiciler incelenirken radiosinema- tografi, söz zincirindeki ortak eklemlenme etkilerini ortaya çıkarır. Dinamik elektropalatografi araştırmacıya yalnızca söyleyişlerin dural bir gösterimini sağlayan palato- grafinin ve palatofotografinin yerini aldı. Elektromiyografiyse seslemeye katılan kasların hareketleri hakkında bilgiler verir.

işitim sesbilgisi. Bu terim, sesbilgisi araştırmalarının birbirinden ayrı iki alanını içerir. Birinci alan, sesbilgisi uzmanının sesçil birimleri belirleyip sınıflandırmak için yalnızca kendi kulağından yararlandığı çalışmaları içerir. Bu deneysel gözlem yönteminden kaynaklanan izlenimsel terimler kimi zaman söyleyiş terimleriyle aynı anda kullanılmaktadır. Kapantılı ve daral- tılı terimlerinin karşılığı olan patlamalı ve sürtüşmeli terimleriyle, akıcı, titrek, ıslıklı, hışırtılı sıfatları artık kullanım dışı kalmış izlenimsel bir işitim çözümlemesinden kaynaklanır. ikinci alan, sesçil birimlerin algılanışını aydınlatmayı amaçlayan daha modern incelemeleri içerir. Örneğin, ünlülerle ünsüzlerin algılanış türlerini araştırma, titrem değişimlerinin algılanma eşiklerini, sürenin, frekansın, yeğinliğin algılanma eşiklerini tanımlama ya da bu değişik parametrelerin, sözlü bildirinin genel işitim- sel kavranmasındaki etkileri bu incelemeler çerçevesinde yer alır. Daha genel bir biçimde, kulağın ses sürekliliğini nasıl.yorumladığını ortaya çıkarmak sözkonusudur. Bu araştırmalar, dilin işitimsel algılamasını destekleyen işlevsel olguları açıklamaya yarayacak kuram ve modeller yaratmayı amaçlar. Sözkonusu araştırmalar deneysel psikoloji, fizyolojik akustik yöntemlerini (etkileşim testleri, bireylerin tepki sürelerinin incelenmesi, örtülü ses tekniği, elektronik filtraj vb.) kullanır.

Akustik sesbilgisi. Söz akustiği, ses aygıtındaki akustik üreticilerin işleyişini açıklamaya çalışır. Bu üreticiler, sözün ses dalgalarını çıkarırlar. Söz akustiği ayrıca ses dalgalarının fiziksel özelliklerini, ses dalgalarının havadaki aktarım biçimini inceler. Ayrıca, söz belirtkesinin fiziksel özellikleriyle dil kurallarının işleyişi arasında kurulabilen bağıntıların gerçek özelliğini tanımlamak da bu dalın ilgi alanına girer. Bu bakış açısında, araştırmalar özellikle dil birimlerinin belirlenmesine ve anlaşılmasına yarayan akustik belirtilerin (söyleyiş biçim ya da yerinin belirtkeleri, titremlemenin prozodik parametrelerindeki değişimler) ortaya çıkarılmasına yöneliktir.
Ünlü seslerin çıkartılması sırasında, gırtlaktan geçen hava akımındaki değişimlerin yol açtığı ses tellerindeki titreşimler, temel bir nota (temel titrem) ve çok sayıda armonik içeren karmaşık bir dalga yayar. Bu gırtlaksal dalganın bileşenleri, sonradan ses oluğu tarafından değiştirilir. Ses oluğu, kendine özgü titreşim frekanslarına denk düşen armonikleri büyültüp ötekileri yok ederek (aktarım işlevi) akustik bir filtre işlevi görür. Ses oluğu 17,5 cm uzunluğunda, bir ucu kapalı (gırtlak), öteki ucu açık (dudaklar) bir boruya benzetilebilir. Bu tür bir borunun özelliği 500 Hz, 1 500 Hz ve 2 500 Hz (1/4,3/4 ve 5/4 dalga) değerinde sabit titreşim frekanslarıdır. Söz ediminde söyleyiş öğelerinin yer değiştirmesi, ses oluğunun biçimini ve hacmini, böylece de her gerçekleşmede değişen titreşim frekanslarını etkiler.
Aktarım işleviyle ayrıcalıklı bir konuma giren armoniklere oluşturucu adı verilir. Ek bir tınlatıcı katılması (geniz boşluğu) yeni titreşimlere (genizsillik oluşturucuları) ve karşı tınlatıcılar, çıkarılırken ses oluğunun önemli biçimde kapanmasını gerektiren ünsüzlerde çok sık görülür. Tınlama olgusu titreşimsiz ünsüzlere de uygulanır. Bu durumda, organların birdenbire açılması (kapantılı) ya da daralmasıyla (daraltılı) ortaya çıkan gürültünün bileşenleri, gırtlak üstü tınlatıcılar tarafından büyütülür. Ünlüler, düzenli oluşturucu bir yapının varlığıyla nitelenir. Frekans eşelinde ilk üç oluşturucunun görece değeri: pes ya da tiz, yoğun ya da dağınık, bemolleşmiş ya da bemolleşmemiş vb. sınıflandırmasına olanak verir. Ünsüzleri ünlülerden ayıran yan daha az enerji (ya da yeğinlik) ve gürültüdür Gürültünün süresi, frekansı ve enerjisi ünsüzlerin akustik sınıflamasında göz önünde tutulması gereken belirtilerdir. Bunlara, önemli işlevi açıkça kanıtlanan (lokus kuramı) geçişlerin (ünlüden ünsüze geçerken ya da tersi durumlarda, tınlama frekanslarının dereceli değişimleri) yönünü ve temposunu da eklemek uygundur. Akustik sesbilgisinin gelişimi, söz belirtkesinin üç boyutlu akustik gösterimini (frekans, süre, yeğinlik) gösteren spektograf ya da sonagrafın icadıyla (1946) çok yakından ilişkilidir.
Daha yeni çözümleme teknikleri ve aletler bugün çok kesin sonuçlara ulaşılmasını sağlamaktadır. Vurgunun, titremin ve titremlemenin dilsel biçimlerinin gerçekleştiği fiziksel değişkenlerin incelenmesi (süre, temel frekans ve yeğinlik) melodi ve yeğinlik detektörlerinin katkısından çok yararlanmıştır. Bir akustik parametreyi ötekilerden bağımsız olarak değiştirme ve böylece bu değişimin işitsel sonuçlarını doğrulama olanağı veren söz sentetizörlerinin bulunması belirtke araştırmalarını çok kolaylaştırmıştır. Örneksemeli sentez (ses organlarının işleyişini elektrik devrelerle yapay biçimde gösterme) ses oluğunun biçim değiştirmelerinden kaynaklanan akustik etkileri değerlendirmek ve oluşturucularla boşluklar arasındaki bağıntıyı kurmak için kullanılır.

Kaynak: Büyük Larousse

X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.