Arama

Stel Nedir?

Güncelleme: 13 Kasım 2015 Gösterim: 1.536 Cevap: 0
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
13 Kasım 2015       Mesaj #1
Safi - avatarı
SMD MiSiM
STEL a. (fr. sfâfe, lat. ste/a, yun. stele' den). Arkeol.
1. Bazen yazıt ya da Abartmalarla kaplı olan dikili taş.
Sponsorlu Bağlantılar
2. Üstünde çoğunlukla bir mezar yazıtı bulunan taş levha ya da sütun. (Bk. ansikl. böl.)

—Bot. Tüm iletim organlarının (odun ve soymuk borular) seçici bir zarla (endoderm) sarılı olarak bir arada bulunduğu farklılaşmış bölge (özellikle köklerde belirgindir).

—ANSİKL. Arkeol.
Yakındoğu. Yakındoğu’nun en eski steli Uruk’ta (III. tabaka, iö. 3000-2900'e doğr.) ele geçirildi; üzerinde, sitenin önderini vahşi hayvan avında gösteren iki Abartma bulunur.Sümer döneminde stel sanatı, hükümdarlann başarılarını ölümsüzleştirmek amacıyla gelişme gösterdi. Lagaş kralı Eannatum'un her iki yüzü Abartmalarla süslü "Akbabalar dikilitaşı” (III. binyıl ortası, Louvre) ya da Naram-Sin steli (Louvre) bu amaçla yaptırılmıştır AkAd ve yenisümer dönemlerinde (III. binyıl sonu) çok sayıda stel dikildi. Steller yönetimle ya da hukukla da ilgili olabiliyordu. Üzerine kral Hammurabi’ nin, içtihat oluşturmak amacıyla bir dizi adli karar yazdırdığı "Hammurabi Anunu” steli bu türdendir (Louvre, İ.Ö. XVIII. yy.) II. binyıl'ın ikinci yarısında, Kasıtlar döneminden başlayarak, “kudurru" adı verilen steller çoğaldı. Üzerleri dinsel yazıtlar ve Abartmalarla Aplı olan bu taşlar, kralın bağışladığı toprakların, tanrılara (bunlar simgeleri ya da alametleriyle temsil edilmiştir) korunmasını sağlamak için dikiliyordu. Mezopotamya stellerinde din ya da kültürle ilgili sahnelere daha az rastlanır (elam sanatı, babil sanatı). Suriye ve Filistin stellerinde tanrı tasvirleri yer alır (Ugarit'te ele geçen yıldırımlı Baal steli ya da “Moab” steli olarak anılan stel, Louvre).

Mısır. Mısır stelleri başlıca iki türe ayrılır: mezar stelleri ve krallık stelleri.
Çoğu kez kireçtaşından tek parça halinde dikdörtgen biçiminde ve üst bölümü az çok kemerli olan mezar stelleri, mezarlardaki dua odasına yerleştirilir ve burada ölülerle canlılar dünyası arasında bir köprü kurarlardı. Üzerlerine ölünün adı, unvanlan, "en iyi yönleriyle yaşamöyküsü" yazılır, yapılan dinsel törenler sıralanır ve öteki dünyada bu iyi insanların sonsuza dek bir şölen ortamında kalmaları için neler sulunması gerektiği anlatılırdı. Firavun adına yapılan sunular tanrılara adanır, böylelikle ölünün sonsuza dek var olması sağlanırdı. Bu türe giren ve "Ar Apı" denen stelleri de belirtmek gerekir; bunlar bir yapı cephesi görünümündeydi ve cephenin ortasında yalnızca A’nın (varlığın maddi olmayan gücü) geçebileceği bir Apı vardı: ka, bu kapıdan geçerek bir sunu masasına Andisi için konan yiyecek, içecek ve Akuların etkili özünü alırdı. Ölüler tanrısı Osiris’in hüküm sürdüğü Abydos'ta çok sayıda mezar steli bulundu. Bunlar arasında, bir kralın Horus adını gösteren (Horus Cet [Yılan Horus]) bir yazıt taşıyan I. hanedan döneminden kalma Yılan Kral steli (Louvre) sayılabilir. Bu steldeki hafif Abartmanın kusursuzluğu ve kompozisyondaki denge, Mesehet Kadın steli (Louvre) gibi özel müşteriler için yapılmış stellerin titiz işçiliğiyle karşılaştırılabilir. Gerçekten de, en eski dönemlerden başlayarak özel kişiler "yüce tanrının merdiveninin yanı başında bir stel bulundurmaya önem veriyorlar ve böylece onun ölümsüzlüğünü paylaşacaklarına inanıyorlardı. Daha sonraları, mezar stelleri yalancımermer Aplanmış ve boyanmış ağaçtan yapıldı; arpçı steli bu türün en güzel örneklerinden biridir.
Siyasal stellerin yapısı bunlardan farklıydı. Oldukça az rastlanan bu tür anıtlar büyük boyutlarda olabiliyordu. Bir hükümdarlık döneminde yaşanan önemli olayları anlatan metinleri herkesin görmesi için bunlar tapınaklara, taş ocakianna ya da yeterince kalabalık yerlere konulurdu. Kanatlı bir güneş tarafından korunan kral, stelin Amerii bölümünde tanrıya sunuda bulunur; altta ise, hiyeroglifle yazılmış bir yazıtta bir evlilik, bir savaş, bir inşaat çalışması anlatılır ya da bir Ararnamenin metni verilirdi.

Yunanistan. Stel, siyasal yaşamın bir parçasıydı ve bir Ararnameyi ya da site yaşantısıyla ilgili herhangi bir metni (antlaşma, hesap vb.) yurttaşlara tanıtmaya yönelikti. Bu amaçla, tapınağa, agoraya ya da hal A açık herhangi bir yere dikilirdi. Mezarların yerini belirtmek için de stel- den yararlanılıyordu. Süslemeler kazınmış, genellikle de Abartma biçimindeydi. Yunan, özellikle de AttiA mezar stelleri, birer sanayi ürünü olmalarına rağmen, son derece yetkin sanat yapıttandır Ele alınan başlıca Anular şunlardır: süslenen Adın, ayrılık sahnesi, cenaze şöleni vb. Atina'da, Keramei As nekropolisi'n- de ele geçen steller (bazıları yerinde bırakılmıştır; bir bölümü de Ulusal müze'ye taşınmıştır) en beğenilen örnekler arasında yer alır.

Etruria ve Roma. Yunan mezar stelleri, arAik dönemde Etruria'da taklit edildi (bunlar çok enderdir). Fiesole'de ele geçen armut biçimli stel, Felsina’da (Bologna) ortaya çıArılan oval ya da yuvarlak steller, daha çok yerel bir öntarih geleneğinin ürünleridir. Nitekim, Kuzey İtalya'da figürlü mezar stelleri, Villanova döneminin sonundan itibaren görülmeye başlandı: bunlar geometrik desenlerle ya da doğu üslubunda bitki motifleriyle ve İIAI insan ya da hayvan figürleriyle süslüdür. Bu tür steller, etrüsk döneminde Bologna'ya özgü ürünlerden biri haline geldi (İ.ö VI. yy. sonu ile İ.Ö. IV. yy. çıtası arasında 200'den fazla stel). Kuzey İtalya'da bilinen ilk kabartma, hayat ağacının her iki yanında Arşı Arşıya dizilmiş hayvanların canlandırdığı pietra dei vitelli’dır (Malvasia steli). Bu de Ar türü (palmetlerle bezeli silmelerle çerçevelenmiş yatay şeritler halinde, özellikle ön ve arA yüzde ancak kimi zaman yan Anarlarda uzanan ve bir zamanlar boyalı olan çok sığ ve düz Abartmalar) yunan etkisindeki Etruria'dan ve Venedik-Alpler bölgesinden alınmıştı. Daha sonra, dörtgen gövde üzerine yerleştirilmiş yuvarlak öğe (güneş simgesi ya da şematik insan figürü) önem kazandı; boşluklann bitki motifleriyle doldurulmasından vazgeçilerek figürlü sahnelere yer verilmeye başlandı: ruhun göçüşü, ayrılık, öbür dünya, av sahneleri, şölenler, danslar, spor, müzik. Bu sahneleri çevreleyen süslemeler ise hâlâ eski asya örneklerini anımsatmaya devam ediyordu. Daha geç dönemlerde (İ.Ö. V. yy.), ölünün bağlı olduğu sınıfı ima eden sahnelere rastlanmaya başlandı. İö. IV. yy.'da, stellerde anlatı önem kazandı ve işgalci Galyalılar'a Arşı verilen savaşlar canlandırıldı; gerek özde (attiA stellerinde olduğu gibi ölünün, stelde canlandırılan olaya Atılması, ölünün kahramanlaştırılması) gerekse teknikte (renklendirilmiş, sığ ve düz kabartmalar; seramiği hatırlatan çizikli yüzeyler) yunan etkisi açık bir biçimde görülmeye devam eder.
Roma stellerinin daha küçük boyutlarda olması, bir yol boyunca dikilmeleriyle açıklanır. Yunanlılar'a özgü naiskos (içinde tamoyma bir heykel bulunan küçük tapınak) geleneğinin Roma’ya, Campania aracılığıyla girdiği sanılır; yüksek altlıklı ve derin nişti asya tipinin de etkisi belirgindir. Ancak, Hellenistik dönem stellerinde figürler tümüyle veriliyordu. Roma'daki yenilik, portre (yalnızca büst) ve yazıtlarla ölünün bireyselleştirilmesi ve aileye verilen önemdir. Stel türleri (özellikle, etrüsk stelleri bakımından da çok zengin olan Kuzey İtalya'da) çok çeşitlidir: yalancı aediculalı ve alınlıktı steller (dekor tek bir kornişe indirgenmiş olabilir), portre dizili steller (portreler nişlerin içine yerleştirilmiştir; üzerinde sıralar halinde büstler bulunan levhalar tam anlamıyla Roma'ya özgü bir geleneğe bağlanır), tabanı yazıttı steller (taban bölümünde bazen, ölü küllerini koymak için bir hazne bulunur). Kimi zaman portreleri birbirinden ayıran sıra kemerlerin, urnaların konduğu üzeri kemerli cdumbarium'laıı taklit ettikleri düşünülebilir. Tepesinde bir imago dipeata bulunan steller değişik bir tür oluştur. Stelin ön yüzünde simgesel (şölenler) ya da gerçekçi (mesleklerte ilgili sahneler) alçakkabart- malar yer alabilir. Steller kimi zaman daha önemli bir bütünün (etrafı çevrili anıtlar) parçası olabilirler.

Uzakdoğu. Anma amacıyla, özellikle de bir ölünün anısına stel dikme tüm Asya' da yaygın bir gelenekti.
Çin'de, ölünün adını ve yaptığı işi belirten mezar stelleri, Han döneminden itibaren görülmeye başlandı. Bunlar, şındao" adı verilen ruhlar yolunun bitimine ve uzun ömürlülüğün simgesi olan kaplumbağa biçiminde yontulmuş bir taşın üzerine dikilirdi. Tang hanedanından başlayarak, taş işçiliğinde görülen büyük gelişmeler sonucu, hat sanatçıları da taşa kazınmak üzere mezar yazıtları tasarladılar ve bunlara imzalarını attılar. Ayrıca, imparatorluk yönetiminin bazı şanlı olaylarını ölümsüzleştirmek amacıyla da stel- lerden yararlanıldı.
Hindistan'da ve hint etkisindeki bölgelerde, yassı ya da prizma biçimindeki steller başlıca üç gruba ayrılabilir: yazıtlı, bazen de figürlü steller (Kampuçya, XI. yy.); bir ölçüde tamoymanın yerini tutan ve tanrı tasvirleri (kimi zaman yüksekkabartma halinde) ve cataka sahneleri, simgesel dekorlarla süslü dinsel steller. Kutsal alanlann sınırlarını belirleyen sınırtaşları da (sima) bu türe yakın düşer. Son olarak, az çok mezartaşı niteliğindeki anma stelleri (Dekkan ve Güney Hindistan'daki figürlü steller ya da "kahraman" taşları); bunlar, savaşta yaşamını yitiren savaşçıların ("sürüyü koruma uğruna" ölen bölge şefleri) ölüm ve yarariıklannı ölümsüzleştirir. Kendi kendilerini kurban edenlerin anısına dikilen steller de bu son gruba girer. Çampa’ da, XVII. yy.'dan sonra, mezar stellerinde (kut) prensler ve önde gelen kişiler, yarı beline kadar figürlerle, daha sonra da büstler, hatta son derece üsluplaştırılmış unvan işaretleriyle temsil edilmiştir.

Anadolu’daki stellerin en erken örnekleri Pitane (Çandartı) nekropolisinde bulunmuştur. Arkaik dönemden kalma bu steller kaba, dikdörtgen prizması biçiminde, yazısız taş bloklardır. Geç arkaik stelleri ise figürlüdür. Persler döneminde farklı bir görünüm kazanan stellerin özgün örnekleri Daskyleion (Ergili) çevresinde ortaya çıkarılmıştır. Bunlarda av ve cenaze törenleri betimlenmiştir. Hellenistik ve Roma dönemlerinde değişik bölgelerde farklı stel biçimleriyle karşılaşılmaktadır ionia stelleri bir tapınağın ön cephesini anımsatır, insan figürleri küçük bir niş içindedir, bunun altında ya da üstünde mezar sahibinin adı bulunur. Mysia tipi steller iki ya da daha fazla bölümlüdür ve daha çok cenaze ve av sahneleriyle süslüdür. Stelin üst bölümündeki cenaze sahnesinde ölünün üzerine yatırıldığı yatakta (kline) birden fazla kişinin yatar biçimde gösterilmesi, yatağın iki ucunda oturan kadın figürlerinin bulunması belirgin özelliklerdir (Kyzikos, Panormos). Trakya bölgesinin tipik stelleri asker motiflidir; bunlarda hafifçe oyulmuş nişler içinde kalkan ve mızrak gibi silahlarla donanmış, asker giysili figürler ve latince yazıtlar vardır. Üçgen alınlıklara da kalkan ve mızrak motifleri işlenmiştir (Bisanthe, Perinthos). Bithynia ve Pontos bölgelerinin, üçgen alın- lıklı tapınak cephesi biçimindeki stellerinde bir ya da birkaç insan figürü yer alır; kabartma figürler kimi örneklerde tüm yüzeyi kaplar. Poz verir gibi duran insan figürlü Amisos stelleri, Pontos Herakleia' sının aile (ana-baba-çocuk) betimli stelleri bu türün örnekleridir. Byzantion yöresinde ele geçen stellere çoğunlukla tek bir sahne (cenaze töreni) işlenmiştir; ölü yatağının sağında bir erkek, solunda oturan bir kadın figürü bulunur ve erkek kadına doğru bir çelenk uzatır. Ayrıca yalnızca yazıtlı steller de vardır. Phrygia bölgesi stelleri insan ya da mitolojik figürlü ya da taşa işlenmiş ahşap kapı kanatları biçimindedir; ikinci türde kilit, anahtar, kapı tokmağı ve ölünün günlük eşyaları ile ilgili motifler vardır (Prymnessos, Dorylaion). Kilikia ve Kommagene bölgelerinde Suriye etkisinde stellerle karşılaşılmaktadır. Bir niş içinde, yüksekkabartma tekniğinde, büst biçiminde işlenmiş figürler portre özelliği taşır. Bir bölümü üzerine ölünün cinsiyetini gösteren simgesel motifler (yün sepeti, kartal) işlenmiştir. Bizans dönemi stelleri çoğunlukla İstanbul ve çevresinde ele geçmiştir; bunlar genellikle kabartmasız, yazıtlı ve haç motiflidir. Bu dönemde ayrıca haç biçiminde steller görülür.

—Bot. Bitkiler stel bakımından tek stelli ve çok stelli diye iki gruba ayrılır. Tek stelliler arasında en ilkel tip protostel’dir; bunda ortada bulunan ksilem (odundamarlar) floemden (soymukdamarlar) bir kılıfla sarılmıştır (ilkel eğreltiler). [Sifonosteller ksilemin merkezinde ikinci bir stelin bulunmasıyla öncekinden ayrılır (bugünkü eğreltiler). Diktiyostel’ierde damar kütlesi “pencere"lerle delik deşiktir, bu yüzden az ya da çok geniş gizli bir ağı andırır; bu "pencereler” genellikle yaprakların çıktığı bölgelere bağlıdır.]


Kaynak: Büyük Larousse

X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.