RAŞE a. (ar. ra'şe). Esk.
. Titreyiş, titreme: "Her gördüğün genç göz sana sevda raşesi veriyor" (Y. K. Karaosmanoğlu).
2. Raşe-aver ya da raşe-ver, titreten: '' Vücudı raşe-verinden kopup düşen zerrati Verir peyamı hazin bir demi mukarrerden" (Tevfik Fikret). || Raşe-dar, titreyen: "...ruh, hissi ulûhiyetle raşedar oluyor" (Samipaşazade Sezai, XIX. yy.). || Raşe- nak, titreyen, titrek. "Evham ile raşenak olan halk" (A. H. Tarhan). || Raşe-nüma, titreten: ' 'Olurdu raşe-nüma rengi infiali seher i sedefli kumlan bûs eyleyen köpükte bile" (Tevfik Fikret). || Raşe-i baride, soğuk titreyiş: "Bütün vücudunu bir raşe-i bâride ile titretir" (H. Z. Uşaklıgil). || Raşe-i dest, el titremesi.
. Titreyiş, titreme: "Her gördüğün genç göz sana sevda raşesi veriyor" (Y. K. Karaosmanoğlu).
Sponsorlu Bağlantılar
Kaynak: Büyük Larousse
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.

Raşe Nedir?
