Arama

Maddecilik Nedir?

Güncelleme: 2 Ocak 2016 Gösterim: 1.152 Cevap: 0
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
2 Ocak 2016       Mesaj #1
Safi - avatarı
SMD MiSiM
MADDECİLİK a.
1. Maddenin zihinden önce geldiğini savunan felsefi öğreti. (Eşanl. MATERYALİZM, ÖZDEKÇİLİK.) [Bk. ansikl. böl.]
Sponsorlu Bağlantılar
2. Maddi doyuma ve hazza öncelik tanıyan görüş, yaşam biçimi.

—Fels. Diyalektik maddecilik, en yeni bilimsel gelişmelere dayanan maddeci bir dünya görüşü ile Hegel felsefesinden gelen eleştirel bir anlayış olan diyalektiği birleştiren marxçı felsefe. (Bk. ansikl. böl.) || Tarihsel maddecilik, tarihsel, siyasal ve toplumsal olaylarda, iktisadi olguların, son kertede belirleyici bir rol oynadığını öne süren marxçı tarih kuramı. (Bk. ansikl. böl.)

—ANSİKL. Felsefi maddeciliğe göre madde, insanın bilincinden, zihninden bağımsız, nesnel bir gerçekliktir; bilincin kendisiyse, maddi dünyanın insan beynindeki yansımasından başka bir şey değildir. Demek ki bu çözümlemenin hareket noktasında, madde ile zihni karşıtlaştıran bir ikilik vardır; maddecilik zihni maddeye bağlayarak bu ikiliğe birleştirici bir çözüm getirir; bunun karşısına da, maddeyi zihne bağımlı kılan öbür çözümü koymak alışkanlık olmuştur. "Tinselcilik"in (tanrısal ruhun insandaki yansıması olarak tasarlanan zihin) ya da "idealizrrT’in (yalnızca insana özgü bir şey olarak tasarlanan zihin) çözümü budur. Bununla birlikte, felsefe tarihi bu iki "seçme” arasında gidip gelen bir tür sarkaç hareketine indirgenemez. Bu seçenek, daha Antikçağ’da aşılmıştır, ilk başta doğanın (physis) var olduğunu savunan Herakleitos’a ve hatta ondan da çok, Demokritos ve Epikuros’a göre tanrı korkusundan kurtulmak (yoksa Tanrılar’ ın kendisinden değil, çünkü bu, Yunanlılar'ın yapamayacakları bir şeydi) gerekiyordu. Burada henüz kurgusal ve deneyden uzak da olsa, bilimin özerkliğini sağlamak ve insanı ölüm korkusundan kurtarmak sözkonusuydu. Antikçağ maddecilerine göre insanı mutluluğa götürecek olan, işte bu iki koşuldu.
"Maddecilik” kavramının felsefi terimler arasına girmesi daha geç bir döneme rastlar; gerçekten de onu, idealizme karşıt bir felsefe anlamında ve Tanrı ile bağlantılı olarak- ilk kez kullanan Leibniz olmuştur. Leibniz şöyle der: "Ereksel nedenleri ve bilgece davranan bir varlığı gözden uzak tutmak şöyle dursun, fizikte de her şeyi buradan çıkarsamamız gerekiyor” (Lettre â Bayie [Bayle'e mektup], 1687). Maddeciliğin tüm biçimleri bir ikiciliğe dayanmaz. XVIII. yy. maddeciliği tekçiliği savunur, yani gerçekte tek bir eylem ilkesinin, maddenin var olduğuna inanır. Tekçiliğin benimsenmesi, metafizikten ya da tanrıbilimden gelen tüm etkilerle savaşımı amaçlar. Dolayısıyla bu maddecilik, özellikle dine karşı bir savaşım felsefesi olmak ister. Öncelikle baron d'Hol- bach’ın yapıtı bu doğrultuda yer alır. Ona göre “Evren, var olan her şeyi bir arada tutan bu geniş çerçeve, gözlerimizin önüne yalnızca madde ve hareketi seriyor; evrenin tümü, uçsuz bucaksız ve kesintisiz bir neden ve etki zincirinden başka şey göstermiyor bize” (SystĞme de la nature [Doğa sistemi], 1,1).
XVIII. yy.'da genellikle tanrıtanımazlığı benimseyen maddecilik (d'Holbach, Hel- vötius), bilimin ilerlemesi için sürdürülen mücadeleyle bağlantılıydı (Diderot, d'Alembert).
Modern maddeciliğin kurucuları da gene Tanrı inancına ve dine karşı savaşımı amaçlayan bir yol benimsediler; ancak bu arada hegelci sistem de, onlara XVIII. yy. maddecilerinin mekanikçi bakış açısını aşma olanağı sağladı.
Marx ve Engels maddeci felsefeyi savundularsa da, onun nesnelci ve statik yanlarını yadsıyarak pratik ve eleştirel bir maddeci düşünceye yöneldiler. Marx şöyle der: “Bugüne kadarki tüm maddeci felsefelerin (bu arada Feuerbach'ın maddeciliğinin de) başlıca eksiği, dış nesneyi, gerçekliği, duyulur olanı, duyusal insan etkinliği olarak, pratik olarak öznel olarak değil de, yalnızca nesne ya da sezgi olarak ele almalarıdır. Bu yüzden, maddeciliğe karşıt olarak etkin yan, gerçek etkinliği, duyulur etkinliği olduğu gibi ele alamayan idealizm tarafından soyut bir biçimde işlendi. Feuerbach, düşünce nesnelerinden gerçekten farklı olan somut
nesnelere gerek duyuyordu, ama insan etkinliğinin kendisini nesnel etkinlik olarak kavrayamıyordu. Bu yüzden, Das Wesen des Christentums (Hıristiyanlığın özü) adlı yapıtında, yalnızca kuramsal tutumun insana gerçekten özgü bir tutum olduğunu savundu; buna karşılık pratiği, ancak pis yahudi görünümü içinde düşünebildi ve belirleyebildi. Gene bu yüzden ‘devrimci’ etkinliğin, ‘pratik eleştirel’ etkinliğin önemini anlayamadı” (Feuerbach üzerine 1. tez). Ayrıca, Engels’le birlikte şöyle yazar: "Aslında pratik maddeci için, yani komünist için, mevcut dünyayı değiştirmek, kurulu düzene saldırmak ve onu dönüştürmek söz konusudur" (Atman ideolojisi [Die Deutsche ideologie]).

Diyalektik maddecilik. “Diyalektik maddecilik” deyimini, proleteryanın yeni felsefesi olarak tanımlayıp ilk kez kullanan, alman işçi J. Dietzgen’dir. Marx ve Engels bu formülü yalnız onaylamakla kalmadılar, aynı zamanda onu kendi' 'en iyi çalışma araçları”nın en doğru ifadesi olarak kabul ettiler. Tarihsel maddecilik marxçılığın olumlu yönünü meydana getirirken, diyalektik maddecilik de eleştirel, düşünsel yönünü oluşturur. Engels şöyle der: “Diyalektiğin tutarlı yanını, idealist alman felsefesinden kurtarıp maddeci bir doğa ve tarih anlayışıyla bütünleştirmeyi, Marx ile benden başka düşünen hemen hemen yoktu” (Anti-Dühring, “Önsöz”).
Engels daha sonra şunları ekler: "Modern maddecilik, tarihi insanlığın evrim süreci olarak görür ve ona düşen de tarihin itici güçlerini ortaya çıkarmaktır. XVIII. yy. fransız filozofları için olduğu gibi Hegel için de geçerli olan ve doğayı Nevvton’ın öne sürdüğü gibi öncesizsonrasız gök cisimleriyle ve Linnö’nin öne sürdüğü gibi değişmeyen organik türlerle dar çevrimler içinde hareket eden ve kendine hep özdeş kalan bir bütün olarak yaygın anlayışın tersine, modern maddecilik, doğa bilimlerindeki en son gelişmelerin bir bireşimini yapar; buna göre, doğanın da zamana bağlı bir tarihi vardır; gök cisimleri de, elverişli koşullarda oralarda yaşayabilen canlı türler gibi, doğarlar ve yok olurlar ve değişim çevrimleri de, kabul edilebilir oldukları ölçüde, çok daha büyük boyutlara ulaşırlar. Modern maddecilik her iki durumda da özü bakımından diyalektiktir ve bilimlerin üstünde bir felsefeye ihtiyacı yoktur" (Anti-Dühring, 1,1).
Tenin de aynı çizgiyi benimser: “Feuerbach'tan hareket eden ve uzlaştırmacı- lara karşı savaşım içinde olgunlaşan Marx ve Engels’in özellikle maddeci felsefeyi, yani maddeci gnozeolojiyi değil de, maddeci tarih anlayışını geliştirmeye çalışmaları doğaldı. Daha sonra, diyalektik maddeciliğe değinen yapıtlarında, maddeci yönden çok diyalektik yön üzerinde durdular" (Materyalizm ve ampiriyokriti- sizm [Materializm i empiriokritisizm], 6).
Son olarak, Mao Zıdong şöyle der: “Marxçı felsefenin diyalektik maddecilik çok belirgin iki özelliği vardır. Birincisi, sınıfsal özelliğidir: diyalektik maddecilik proletaryaya hizmet ettiğini açıkça kabul eder. İkincisi, pratik özelliğidir: kuramın pratiğe bağımlı olduğunu, kuramın pratiğe dayandığını, ama sırası gelince pratiğe hizmet ettiğini vurgular” (Pratik üzerine).

Tarihsel maddecilik. Tarihsel maddecilik, marxçılar tarafından tarih bilimi ya da toplumsal oluşumların bilimi olarak da görülür. “Maddi yaşamın üretilme tarzı, toplumsal, siyasal ve düşünsel yaşam sürecini genel olarak belirler" (Marx, Ekonomi politiğin eleştirisine katkı [Zur Kritik der politischen Ökonomie], 1859 tarihli önsöz). Engels'se şöyle der: "Maddeci tarih anlayışı, şu savdan hareket eder: üretim ve üretimden sonra ürünlerin mübadelesi, her türlü toplumsal düzenin temelini oluşturur; tarih boyunca her toplumda, ürünlerin bölüşümü ve onunla birlikte, sınıflar ya da zümreler halindeki toplumsal sıralanma, üretilmiş olana, bunun üretilme biçimine ve üretilmiş şeylerin böşüm biçimine göre düzenlenir. Bundan ötürü, bütün toplumsal değişimlerin ve bütün siyasal altüst oluşların son nedenlerini, insanların hafızasında, öncesizson- rasız gerçek ve öncesizsonrasız adaleti gitgide daha iyi anlamalarında değil, üretim ve mübadele biçimlerinin değişmesinde aramak gerekir; bu nedenleri felsefe' de değil, sözkonusu dönemin iktisadi yaşamında aramak gerekir” (Anti-Dühring, 3, 2).
Gene Engels, şöyle yazar: "Bizim tarih anlayışımız, her şeyden önce bir inceleme doğrultusudur, yoksa hegelciler tarzında kurgular hazırlamaya yarayan bir anahtar değildir. Bütün tarihi yeniden incelemek gerekir Çeşitli toplumsal oluşumların varoluş koşullarını ayrıntılı bir biçimde incelemek gerekir. Bu toplumsal oluşumlara karşılık gelen siyasal, hukuksal, estetik, felsefi, dini vb. anlayış tarzlarını, ancak böyle bir incelemeden sonra ortaya çıkarabiliriz. [...] Oysa bunu yapmak yerine, tarihsel maddecilik üzerine boş sözler edilmesi [...] pek çok alman gencinin, pek kuvvetli olmayan tarih bilgilerine dayanarak, olabildiğince çabuk bir biçimde [...] sistematik ve yapay bir kurgu oluşturmalarından, sonra da kendilerini çok zfeki kişiler olarak görmelerinden başka bir işe yaramıyor” (Engels, C. Schmidt'e 5 ağustos 1890 tarihli mektup).

Kaynak: Büyük Larousse

X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.

Benzer Konular

14 Aralık 2012 / Mystic@L Felsefe