KAFES a. (ar. kafes).
1. Kuşları ya da küçük hayvanları kapalı tutmak için kullanılan telden ya da tahta parmaklıklardan yapılan taşınabilir barınak. (Bk. ansikl. böl. Süslem. sant.)
2. Vahşi hayvanların, bazen de insanların kapatıldığı parmaklıklı, büyük boyutlarda, sabit ya da taşınabilir kulübe.
3. Esk. Tekkede, camide vb. yerlerde kadınlara ayrılmış yer.
4. Arg. Hapishane: Üç yıl kafeste yatmak ne demektir, ben bilirim.
5. Kafes gibi, çok seyrek dokunmuş, delik delik olan kumaş için kullanılır. || Kafes kafes, delik delik; kafes biçimde, çubuklarla çatılmış. || Kafese almak, kafese koymak, bir kimseyi türlü oyunlara başvurup aldatarak ondan çıkar sağlamak (arg). || Kafese girmek, kendisinden çıkar sağlayacak bir kimsenin tuzağına düşerek aldatılmak, kandırılmak.
—Ağ. yet. Fidanları, kırılma ya da sarsılma gibi dış tehlikelere, özellikle evcil hayvanların saldırısına ya da tarım araçlarının çarpmasına karşı korumak için yapılan korkuluk. (Kafesler, demir, tahta ya da kazıktan yapılır. Bazen, fidanlar kafes yerine, demir tellerle tutturulmuş bitki saplarıyla ya da dikenli dallarla çevrilir.)
—Anat. Kaburga kafesi, göğüs kafesi ve özellikle kaburgaların tümü.
—Arıc. Anaarı kafesi, çok ince madeni telden örülen ve anaarıların taşınmasına yarayan küçük kutu.
—Atç. Sorgun ağacı ya da köseleden yapılan, ısıran ya da gereksiz yem yiyen atların ağzına takılan tasma.
—Bine. Atın, altına serilen samanı ve otu (özellikle yarıştan bir süre önce ve sonra) ya da yarasına sürülen ilacı yemesini önlemek için ağzına geçirilen bez ya da deri torba.
—Ceb. Her eleman İkilisinin daima bir en büyük ve bir en küçük sınırının bulunduğu sıralı küme. (Eşanl. AĞ KÜMESİ.) [Bk. ansikl. böl.]
—Deneys. ruhbil. Ses kafesi, bir sesin, özneye göre uzay düzlemlerindeki yerinin duyarlı olarak saptanmasını incelemeye yarayan deneysel durum.
—Denize. Gemilerin çeşitli yerlerinde (lombar ağzı, iskele tavası) kullanılan ve aralıklı çatılmış sert ağaçtan yapılan platform.
—El sant. Yazmacılıkta kullanılan birbirini eşit aralıklarda kesen yollarla aralarındaki beneklerden oluşan motif. (Özellikle Tokat yazmalarında görülür ve yeni oluşturulmuş desenlerdendir.) [Şehir planı da denir.]
—Elektrotekn. Sincap kafesi, oyuklara yerleştirilmiş iletkenlerden oluşan ve uçlan kısa devre yapacak biçimde kapanmalarını sağlayan metal halkalarla birleştirilen almaşık akımlı bir makine düzeneği.
—Geleneks. mim. Bir çerçeve içinde, eş aralıklarla birbirine çapraz ya da dikey olarak yerleştirilmiş ince ahşap çıtalar ya da metal çubuklardan oluşan yapı öğesi. (Bk. ansikl. böl.) || Tekke, dergâh vb. toplu yerlerde kadınlara ayrılmış, çevresi kafesli bölüm. || Türk hamamlarında havlu, peştamal, vb. sileceklerin kurutulduğu mekân. (Silecekler eş aralıklı sırıklardan yapılmış çardaklara asılır, külhandan getirilen közlerin yere serpiştirilmesiyle elde edilen sıcaklıkla kurutulurdu.) || Kafes çatması, kafesi oluşturan dış çerçeve. || Harem kafesi, türk evlerinin harem pencerelerine konulan sık aralıklı kafes. || Selamlık kafesi, evlerin selamlık pencerelerindeki daha büyük aralıklı kafes. || Yavru kafes, kimi pencere kafeslerinin ortasındaki, daha küçük boyutlu, büyük kafes kaldırılmaksam açılarak dışarıyı görebilmeyi sağlayan kafes.
—Inş. Düğüm noktalarında birleştirilen çubuklardan oluşan, düzlemsel ya da eğ- risel, ağ biçiminde metal strüktür. (Kafesleri birleştiren köşegenel çubuklar, uzay çerçevelerinin yapılmasına olanak verir.)
—inş. ve Bayınd. Kesişen çubuk ya da putrellerden oluşan ahşap ya da metal çatkı. || Kafes kiriş, üçgenler oluşturacak biçimde bir araya getirilmiş basınç ve çekme çubuklarıyla yapılan kiriş.
—Mad. oc. Kafes bağlantısı, kafesi taşıyıcı halata bağlama sistemi. || Kafes nakliyatı, kafesin kuyu dibinden yerüstüne (ya da tersi) değin devinimi. (Cevher çıkarma, B personel, malzeme kafesleri vardır.) || Çıkarma kafesi, bir kuyuda ya da kuyu katları arasında çıkarma halatına asılan ko- şutyüzlü metal çerçeve. (Bu çerçeve çıkarma makinesiyle vagonları ya da personeli çıkarmak ya da rösete indirmek için kullanılır.) [Bk. ansikl. böl.]
—Mak. san. Bir makinenin çeşitli bölümlerini taşıyan birleşik destekler bütünü. |j Rulman kafesi, bir rulmanda, bilyalı ya da makaralı bir bütede yuvarlanan öğeleri eşit uzaklıkta tutan yuvalı iskelet.
—Marangl. Radyatör önlerini ve yapı boşluklarını kapatmada kullanılan parmaklık. || Kafes konstrüksiyon, kalın tabla ve dolu kapı yapımında uygulanan körağaç hazırlama tekniği. (Bu teknikte çıtalar kenarları 3-4 cm arasında değişen kareler oluşturacak biçimde kertilerek birbirine geçirilir ve iki yüz eşit kalınlıkta kontrplak, yonga levha ile kaplanır.)
-—Mim. Kafes oymak, bir mimarlık yapıtında süsleyici nitelikte boşluklar, delikler açmak. (Eşanl. AJUR AÇMAK.)
—Müz. - GÜL.
—Nük. müh. Taşıma kafesi, çekirdek parçalanmasına uğramaya elverişli ürünleri taşımada ya da depolamada kullanılan koruma tankı. (Kafese benzer bir yapısı vardır ve bu yapının merkezinde ürünü içeren kap bulunur. Başlıca görevi bu ürünleri komşu tanklardan belli uzaklıkta tutarak her tür nükleer parçalanma tepkimesi olasılığını önlemektir.)
—Oy. Bulmacalarda değişik sayılarda beyaz ve siyah kutulara bölünmüş şekil.
—Sey. oy. Ortaoyunu sahne düzenlemesinde kadınların oturmasına ayrılmış bölüm. (Kafes, daire biçiminde düzenlenmiş alanda, genellikle kapının karşısında, yenidünya*'nın arkasında yer alırdı.)
—Sirk. Taşıma kafesi, vahşi hayvanları taşımada kullanılan kafes. Bu kafes ya vahşi hayvan avcıları tarafından hayvanları hayvanat bahçelerine yollamak için ya da hayvanları sirkte piste çıkan koridora getirmek için kullanılır.
—Su ür. kül. Balık yetiştirmek amacıyla yapılmış, sert ya da esnek, yüzen ya da suya batmış, örgü yapılı, kapalı çit.
—Süslem. sant. Kafes oyma, taş, mermer, ahşap gibi yüzeyleri dantel gibi oyarak yapılan süsleme. (Şebeke ya da müşebbek de denir.)
—Tar. Kafes hayatı, osmanlı şehzadelerinin yaşamlarını tanımlamak için kullanılan bir deyim. (Şehzadeler, "şimşirlik” denilen on iki odalı yerlerde on civarında cariyesi ve enderun, kiler ile seferli koğuşlarından seçilmiş ağalarla birlikte yaşarlardı. Şehzadenin bu cariyelerden olan çocukları öldürülürdü Bir tür hapis hayatı olan bu yaşamda sürekli denetim altında olan şehzadelerin dışarıdan bir kimseyle ilişki kurması zordu.)
—Teknol. Bir makineyi sağlamlaştırmaya ya da darbelere ve çarpmalara karşı korumaya yarayan metal parçalar bütünü. || Bir yapıyı tutmaya, kuvvetlendirmeye, korumaya yarayan demir parçaların tümü.
—Tekst. Bir ya da birkaç grup çözgü ipliğinin atkı ipliğiyle bağlantı yapmamasından ileri gelen yüzey hatası.
—Yünlü bir kumaşta, mekiğin çözgüye dokunmasıyla ipliklerin birbirine dolaşması sonucu oluşan hata.
—Telekom. Şifreleri yazmaya ya da okumaya yarayan ve uzlaşmalı delikler taşıyan tablo.
—Vet. Tavuklar asalaklardan temizlemek istendiğinde içine hayvan kapatılarak haşere ilacı püskürtülen kutu.
—Zootekn. Kafes hayvancılığı, çok sayıda hayvanı, sıcaklığı az çok ayarlanabilen binalarda ayrı kafes ya da bölmelere yerleştirerek yapılan hayvancılık. (Yoğun beslenmeyi gerektiren kafes hayvancılığı, özellikle yumurta üretimi için kümes hayvanlarına ve et üretimi için danalara uygulanır Kafes ve bölmelerde yemlik ve yalaklar bulunur. Kümes hayvanları için kurulan kafesler, yumurtaların toplanmasını sağlayan, yürüyen bantlarla donatılır.)
sıf. Bahç. Kafes çit, bağlarda ve meyve bahçelerinde kemer, kordon ya da duvar meydana getirmek üzere çeşitli yönde birbirine paralel ya da çapraz çakılmış ince tahtalardan yapılan çit.
—Balıkç. Kafes çit, KAFESLİK’in eşanlamlısı.
—Denize. Kafes ambalaj, hafif yükleri ambalajlamada kullanılan ve seyrek çatılmış ağaçlardan yapılan sandık. (Genellikle hava alması gereken dayanıksız besin ürünlerini ambalajlamada kullanılır.) || Kafes bumba, profil demirden, kafes biçiminde çatılarak yapılmış yük bumbası. || Kafes çanaklık, eski yelkenlilerde, üzeri bir tür kafesle örtülmüş çanaklık. || Kafes direk, profil demirler çatılarak elde edilen direk. || Kafes ızgara, bir geminin köprüüstüne, iskele tavalarına, merdivenlerine ve özellikle geçitlere, bir filikanın sintinesine yerleştirilen kafes biçiminde döşeme. || Kafes yapı, profil demirlerden çatılarak yapılmış yapı.
—Geleneks. mim. Cami, türbe vb. yapılarda pencereler çoğunlukla maden, taş ya da mermer kafeslidir. Geleneksel türk evlerinde ev içindeki yaşamın dışarıdan görülmemesi amacıyla pencereler kafesli yapılırdı. Bunlar tahta bir çerçeve içinde dikey, yatay ya da çapraz çıtalardan oluşurdu ve pencere sövelerine, aşağı yukarı sürülecek biçimde yerleştirilirdi. Kimi evlerde harem kafeslerinin dış yüzüne, dışardan görülmeyi kesinlikle önlemek amacıyla boyayla ağaç ya da çiçek resimleri yapılırdı. Kimi kafeslerin ortasına dışarıyı görebilmek için, göz büyüklüğünde bir boşluk bırakılır, buraya içi boş bir tahta halka konurdu (göz deliği). Bazı evlerde de mekânları birbirinden ayıran insan boyunda kafesler vardı. Sofa, hayat gibi dışa açık bölümler de kafesli olurdu.
—Mad. oc. Kafes, çıkarma halatına, kafes bağlantısıyla asılıdır. Kafes yalnız personel için kullanılıyorsa halat bir paraşütle donatılır; halat koptuğunda paraşüt kuyu kılavuzu ile temas ederek kafesin düşmesini önler. Kafeste ayrıca kuyu kılavuzu boyunca kayan küpeşteler yer alır. Vagonları taşıyacak biçimde donatılmış kafesler de vardır; ancak cevher çıkarma işlemi genellikle bir skiple yapılır.
—Süslem. sant. Daha Ortaçağda değerli madenlerden, inci, zümrüt, safir ve yapma kuşlarla süslü kafesler yapılmıştır. Sıradan kafesler pirinçten, telden ya da sorgun dalından yapılıyordu. Egzotik kuşlara başlayan merak sonucu XVII. ve XVIII. yy.'larda seri halele kafes yapımına başlandı, bunlardan bir bölümü yaldızlı tunçtan, porselenden ve büyük boyutlarda oluyordu.
Kaynak: Büyük Larousse