KAÇMAK gçz. f.
1. Bir yerden kaçmak, bir kimse, bir hayvan sözkonusuysa, oradan gizlice, hileyle ya da zor kullanarak ayrılmak: Okuldan kaçmak. Cezaevinden kaçmak. Kafesinden kaçan aslan.
2. (Bir yerden) [bir yere] kaçmak, bir kimse, bir hayvan sözkonusuysa, gerçek ya da olası bir tehdit, bir tehlike oluşturan bir şeyden, bir kimseden kurtulmak için bir yerden hızla ayrılmak, orayı terk etmek; bir yere gizlenmek, saklanmak, sığınmak: Ülkelerinden kaçıp yabancı ülkelere sığınan mülteciler. Av nedeniyle savanı terk edip ormanlara kaçan vahşi hayvanlar.
3. Bir kimseden kaçmak, onunla karşılaşmamaya, rastlaşmamaya çaba göstermek: Alacaklılardan kaçmak. Düşmanlarından kaçmak.
4. Bir kimseden, bir şeyden kaçmak, bir kimse sözkonusuysa, onunla arasına mesafe koyarak ondan uzak durmaya, bir şeyden korunmaya, sakınmaya çalışmak: Benden kaçıyor, sev gime karşılık vermiyor. İnsanlardan kaçmak. Bu tür toplantılardan hep kaçmıştır.
5. Bir şeyden kaçmak, bir kimse sözkonusuysa, onunla karşılaşmamaya, ondan kurtulmaya çalışmak, kaytarmak: Sorumluluktan kaçmak. Görevden kaçmayınız.
6. (Biryerden) kaçmak, bir gaz, bir sıvı vb. sözkonusuysa, bir çatlaktan, bir yarıktan, iyi kapanmamış bir delikten, kötü yapılmış bir lehimden vb. sızmak, akmak.
7. Bir örgü, bir dokuma ya da ilmek sözkonusuysa, ipliği kopmak.
8. Bir yere kaçmak, bir şey sözkonusuysa, bir yere birdenbire girmek: Top masanın altına kaçtı. Kulağıma su kaçtı. Göze kirpik, toz kaçmak. Boğazına kılçık kaçmak.
9. Bir yöne kaçmak, bir yere doğru kaymak: Saçının ayrımı biraz sola kaçmış.
10. Bir kimse sözkonusuysa, bir yerden kimseye görünmeden ayrılmak ya da gizlice savuşmak (nesnesiz kullanılır): Şimdi buradaydı, ne zaman kaçmış?
11. Bir kimse, bir hayvan sözkonusuysa, hızla kovalayan birinin önünde koşmak (nesnesiz kullanılır): Kaçıyor, yakalayın.
12. Tren, vapur, vb. bir araca yetişmek isteyen bir kimse açısından, o araç gitmiş olmak: Son vapur da kaçmıştı.
13. Bir kimseye ait bir şey (soyut) sözkonusuysa, yok olmak: O gelince rahatı kaçmıştı. Çok çay içme, uykun kaçar.
14. Bir şeye (soyut) kaçmak, ona benzemek, ona yaklaşmak, onu andırmak: Kırmızıya kaçan pembe. Biraz abartıya kaçmıyor musun?
15. Bir kadın sözkonusuysa, kaçgöçe uyarak erkeklerden uzak durmak: Burada kadınlar erkeklerden kaçarlardı.
16. Bir erkeğe kaçmak, bir kadın sözkonusuysa, geleneklere ya da ailesinin isteğine karşı gelerek onunla gitmek.
17. Bir şeyin rengi kaçmak, rengi atmak, ağarmak.
18. (Dışarıya) kaçmak, sermaye sözkonusuysa, yabancı ülkelere yatırılmak.
19. Kimi sıfatlarla birlikte olmak anlamında yardımcı fiil biçiminde kullanılır: Bu davranışın hiç de hoş kaçmadı. Bu şaka soğuk kaçtı.
—Avç. Av hayvanından söz ederken, koşarak hızla uzaklaşmak.
—Çamaşır san. ilmikler sözkonusu olduğunda, bir ipliğin kopması sonucu ilmik sırası boyunca art arda sökülmek.
—Denize. Bir gemiden söz ederken, rüzgâr, akıntı ya da yanlış manevra yüzünden rotanın sağına ya da soluna sapmak. || Rüzgâr altına kaçmak, bir gemiden söz ederken, rüzgârın estiği yöne ters yöne doğru, rotaya koşut olarak kaymak.
♦ kaçılmak edilg. f.
1. Şir şeyden, bir yerden kaçmak, kurtulmak eylemine konu olmak: Bu cezaevinden kaçılmaz.
2. Bir yerden kaçılmak, bulunulan yerden başka bir yana çekilmek, savulmak (emir kipinde ya da soru cümlelerinde): Kaçılın, ev yıkılıyor. Biraz kenara kaçıl. Kaçılayım mı?
♦ kaçınmak dönüşl. f.
1. Bir şeyden, bir şöyi yapmaktan kaçınmak, ondan, onu yapmaktan uzak durmak; sakınmak: Her şeyin en güzel biçimde olması için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayın. Beni desteklemekten kaçındı. Güç kullanmaktan kaçınmamak.
2. Erkeklerden kaçınmak, bir kadın sözkonusuysa, erkeklerle bir arada olmamak, kaçgöçe uymak.
♦ kaçırmak ettirg. f.
1. Bir kimseyi (bir yerden) kaçırmak, onun (oradan) kaçmasını sağlamak: Bir suçluyu cezaevinden kaçırmak.
2. Bir kimseyi kaçırmak, onu zor kullanarak bulunduğu yerden götürmek: Küçük çocuğu kaçıranlar yüklü bir fidye istiyorlar.
3. Bir kimseyi (bir yerden) kaçırmak, onu bir yerden gitmek zorunda bırakmak, onun orayı terk etmesine neden olmak: Dırdırıyla kocasını sonunda kaçırdı. Bu kadar az ücret verirseniz, bütün değerli elemanlarınızı kaçırırsınız.
4. Bir kimseyi bir kimseden kaçırmak, onu beraberinde götürerek başkalarını onun varlığından yoksun bırakmak: Çocuğu annesinden kaçıran baba.
5. Bir şeyi (bir yerden) bir kimseden kaçırmak, bir eşyayı gizlice, kimsenin haberi olmaksızın götürmek: Evin bütün eşyasını kaçırmış.
6. Bir şeyi (bir yerden) bir yere kaçırmak, bir malı yasadışı yollarla bir ülkeden çıkarmak ya da bir ülkeye sokmak: Kaçırdıkları antik eserleri ünlü bir müzeye satmışlar.
7. Bir şeyi (soyut) kaçırmak, onun varlığının son bulmasına, yok olmasına neden olmak; yok etmek: Çay uykumu kaçırdı. Misafirlerin zamansız gelişi rahatını kaçırdı.
8. Bir şeyi (soyut) kaçırmak, onu değerlendirememek; ondan yararlanamamak: Sen bu şansını çoktan kaçırdlh. Fırsatı kaçırmak.
9. (Fazla, çok) + kaçırmak, gerekenden fazla tüketmek, ölçüyü kaçırmak: Bu akşam içkiyi fazla kaçırmışım.
10. Gaz, buhar vb. kaçırmak, bir aygıttan, bir aletten vb. söz ederken, akıtmak, sızdırmak: Motor yağ kaçırıyor.
11. Bir ulaşım aracını kaçırmak, onun kalkış zamanına yetişememek.
12. Bir filmi, oyunu, programı . kaçırmak, onu yayın, gösterim süresi içinde izleyememek: Akşamki filmi kaçırma.
13. Donuna, altına vb. kaçırmak, aptestini elinde olmaksızın yapmak.
14. Usturayı, bıçağı, jileti kaçırmak, onları kullanırken kaydırıp herhangi bir yerini kesmek; bir şeyi keserek zarara yol açmak.
15. Vergi kaçırmak, kazancı oranında vergi ödememek.
16. Uçak kaçırmak, birtakım isteklerini kabul ettirmek için uçuş, gidiş yönünü değiştirmek.
—Denize. Bir halatı, bir zinciri kaçırmak, bunları gerginliklerine göre ağır ağır laçka etmek. (Böylece halat ya da zincir ani boşalmaya karşı denetim altında tutulur.)
♦ kaçırılmak edilg. f.
1. Bir kimse tarafından bulunduğu yerden kaçması sağlanmak: Cezaevinden kaçırılan mahkûmlar.
2. Zor kullanarak bulunduğu yerden götürülmek: Kız kaçırılmak.
3. Yasadışı yollardan bir ülkeye sokulmak ya da bir ülkeden çıkarılmak: Kaçırılan eski eserler.
4. Gidiş yönü değiştirilmek: Hava korsanlarınca kaçırılan uçak.
5. Kullanılmamak, değerlendirilememek: Kaçırılan fırsatlar
6. izlenilmemek: Bu film kaçırılır mı?
♦ kaçırtmak ettirg. f.
1. Bir kimseyi (bir yerden) kaçırtmak, onun oradan ayrılmasına, gitmesine neden olmak: Bu tavırlarınla kadıncağızı kaçırttın sonunda.
2. Bir kimseyi, bir şeyi (bir yerden) kaçırtmak, onun, oradan bir başkası tarafından kaçırılmasını sağlamak.
♦ kaçışmak işt. f. Hep birden çeşitli yönlere dağılarak kaçmak: Göstericiler polisin bomba kullanması üzerine kaçıştılar.
♦ kaçışılmak edilg. f. Kaçışmak eylemi yapılmak.
1. Bir yerden kaçmak, bir kimse, bir hayvan sözkonusuysa, oradan gizlice, hileyle ya da zor kullanarak ayrılmak: Okuldan kaçmak. Cezaevinden kaçmak. Kafesinden kaçan aslan.
Sponsorlu Bağlantılar
3. Bir kimseden kaçmak, onunla karşılaşmamaya, rastlaşmamaya çaba göstermek: Alacaklılardan kaçmak. Düşmanlarından kaçmak.
4. Bir kimseden, bir şeyden kaçmak, bir kimse sözkonusuysa, onunla arasına mesafe koyarak ondan uzak durmaya, bir şeyden korunmaya, sakınmaya çalışmak: Benden kaçıyor, sev gime karşılık vermiyor. İnsanlardan kaçmak. Bu tür toplantılardan hep kaçmıştır.
5. Bir şeyden kaçmak, bir kimse sözkonusuysa, onunla karşılaşmamaya, ondan kurtulmaya çalışmak, kaytarmak: Sorumluluktan kaçmak. Görevden kaçmayınız.
6. (Biryerden) kaçmak, bir gaz, bir sıvı vb. sözkonusuysa, bir çatlaktan, bir yarıktan, iyi kapanmamış bir delikten, kötü yapılmış bir lehimden vb. sızmak, akmak.
7. Bir örgü, bir dokuma ya da ilmek sözkonusuysa, ipliği kopmak.
8. Bir yere kaçmak, bir şey sözkonusuysa, bir yere birdenbire girmek: Top masanın altına kaçtı. Kulağıma su kaçtı. Göze kirpik, toz kaçmak. Boğazına kılçık kaçmak.
9. Bir yöne kaçmak, bir yere doğru kaymak: Saçının ayrımı biraz sola kaçmış.
10. Bir kimse sözkonusuysa, bir yerden kimseye görünmeden ayrılmak ya da gizlice savuşmak (nesnesiz kullanılır): Şimdi buradaydı, ne zaman kaçmış?
11. Bir kimse, bir hayvan sözkonusuysa, hızla kovalayan birinin önünde koşmak (nesnesiz kullanılır): Kaçıyor, yakalayın.
12. Tren, vapur, vb. bir araca yetişmek isteyen bir kimse açısından, o araç gitmiş olmak: Son vapur da kaçmıştı.
13. Bir kimseye ait bir şey (soyut) sözkonusuysa, yok olmak: O gelince rahatı kaçmıştı. Çok çay içme, uykun kaçar.
14. Bir şeye (soyut) kaçmak, ona benzemek, ona yaklaşmak, onu andırmak: Kırmızıya kaçan pembe. Biraz abartıya kaçmıyor musun?
15. Bir kadın sözkonusuysa, kaçgöçe uyarak erkeklerden uzak durmak: Burada kadınlar erkeklerden kaçarlardı.
16. Bir erkeğe kaçmak, bir kadın sözkonusuysa, geleneklere ya da ailesinin isteğine karşı gelerek onunla gitmek.
17. Bir şeyin rengi kaçmak, rengi atmak, ağarmak.
18. (Dışarıya) kaçmak, sermaye sözkonusuysa, yabancı ülkelere yatırılmak.
19. Kimi sıfatlarla birlikte olmak anlamında yardımcı fiil biçiminde kullanılır: Bu davranışın hiç de hoş kaçmadı. Bu şaka soğuk kaçtı.
—Avç. Av hayvanından söz ederken, koşarak hızla uzaklaşmak.
—Çamaşır san. ilmikler sözkonusu olduğunda, bir ipliğin kopması sonucu ilmik sırası boyunca art arda sökülmek.
—Denize. Bir gemiden söz ederken, rüzgâr, akıntı ya da yanlış manevra yüzünden rotanın sağına ya da soluna sapmak. || Rüzgâr altına kaçmak, bir gemiden söz ederken, rüzgârın estiği yöne ters yöne doğru, rotaya koşut olarak kaymak.
♦ kaçılmak edilg. f.
1. Şir şeyden, bir yerden kaçmak, kurtulmak eylemine konu olmak: Bu cezaevinden kaçılmaz.
2. Bir yerden kaçılmak, bulunulan yerden başka bir yana çekilmek, savulmak (emir kipinde ya da soru cümlelerinde): Kaçılın, ev yıkılıyor. Biraz kenara kaçıl. Kaçılayım mı?
♦ kaçınmak dönüşl. f.
1. Bir şeyden, bir şöyi yapmaktan kaçınmak, ondan, onu yapmaktan uzak durmak; sakınmak: Her şeyin en güzel biçimde olması için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayın. Beni desteklemekten kaçındı. Güç kullanmaktan kaçınmamak.
2. Erkeklerden kaçınmak, bir kadın sözkonusuysa, erkeklerle bir arada olmamak, kaçgöçe uymak.
♦ kaçırmak ettirg. f.
1. Bir kimseyi (bir yerden) kaçırmak, onun (oradan) kaçmasını sağlamak: Bir suçluyu cezaevinden kaçırmak.
2. Bir kimseyi kaçırmak, onu zor kullanarak bulunduğu yerden götürmek: Küçük çocuğu kaçıranlar yüklü bir fidye istiyorlar.
3. Bir kimseyi (bir yerden) kaçırmak, onu bir yerden gitmek zorunda bırakmak, onun orayı terk etmesine neden olmak: Dırdırıyla kocasını sonunda kaçırdı. Bu kadar az ücret verirseniz, bütün değerli elemanlarınızı kaçırırsınız.
4. Bir kimseyi bir kimseden kaçırmak, onu beraberinde götürerek başkalarını onun varlığından yoksun bırakmak: Çocuğu annesinden kaçıran baba.
5. Bir şeyi (bir yerden) bir kimseden kaçırmak, bir eşyayı gizlice, kimsenin haberi olmaksızın götürmek: Evin bütün eşyasını kaçırmış.
6. Bir şeyi (bir yerden) bir yere kaçırmak, bir malı yasadışı yollarla bir ülkeden çıkarmak ya da bir ülkeye sokmak: Kaçırdıkları antik eserleri ünlü bir müzeye satmışlar.
7. Bir şeyi (soyut) kaçırmak, onun varlığının son bulmasına, yok olmasına neden olmak; yok etmek: Çay uykumu kaçırdı. Misafirlerin zamansız gelişi rahatını kaçırdı.
8. Bir şeyi (soyut) kaçırmak, onu değerlendirememek; ondan yararlanamamak: Sen bu şansını çoktan kaçırdlh. Fırsatı kaçırmak.
9. (Fazla, çok) + kaçırmak, gerekenden fazla tüketmek, ölçüyü kaçırmak: Bu akşam içkiyi fazla kaçırmışım.
10. Gaz, buhar vb. kaçırmak, bir aygıttan, bir aletten vb. söz ederken, akıtmak, sızdırmak: Motor yağ kaçırıyor.
11. Bir ulaşım aracını kaçırmak, onun kalkış zamanına yetişememek.
12. Bir filmi, oyunu, programı . kaçırmak, onu yayın, gösterim süresi içinde izleyememek: Akşamki filmi kaçırma.
13. Donuna, altına vb. kaçırmak, aptestini elinde olmaksızın yapmak.
14. Usturayı, bıçağı, jileti kaçırmak, onları kullanırken kaydırıp herhangi bir yerini kesmek; bir şeyi keserek zarara yol açmak.
15. Vergi kaçırmak, kazancı oranında vergi ödememek.
16. Uçak kaçırmak, birtakım isteklerini kabul ettirmek için uçuş, gidiş yönünü değiştirmek.
—Denize. Bir halatı, bir zinciri kaçırmak, bunları gerginliklerine göre ağır ağır laçka etmek. (Böylece halat ya da zincir ani boşalmaya karşı denetim altında tutulur.)
♦ kaçırılmak edilg. f.
1. Bir kimse tarafından bulunduğu yerden kaçması sağlanmak: Cezaevinden kaçırılan mahkûmlar.
2. Zor kullanarak bulunduğu yerden götürülmek: Kız kaçırılmak.
3. Yasadışı yollardan bir ülkeye sokulmak ya da bir ülkeden çıkarılmak: Kaçırılan eski eserler.
4. Gidiş yönü değiştirilmek: Hava korsanlarınca kaçırılan uçak.
5. Kullanılmamak, değerlendirilememek: Kaçırılan fırsatlar
6. izlenilmemek: Bu film kaçırılır mı?
♦ kaçırtmak ettirg. f.
1. Bir kimseyi (bir yerden) kaçırtmak, onun oradan ayrılmasına, gitmesine neden olmak: Bu tavırlarınla kadıncağızı kaçırttın sonunda.
2. Bir kimseyi, bir şeyi (bir yerden) kaçırtmak, onun, oradan bir başkası tarafından kaçırılmasını sağlamak.
♦ kaçışmak işt. f. Hep birden çeşitli yönlere dağılarak kaçmak: Göstericiler polisin bomba kullanması üzerine kaçıştılar.
♦ kaçışılmak edilg. f. Kaçışmak eylemi yapılmak.
Kaynak: Büyük Larousse
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.

Kaçmak Nedir?
