Arama

Mühür Nedir?

Güncelleme: 27 Ocak 2016 Gösterim: 12.452 Cevap: 2
MaRCeLLCaT - avatarı
MaRCeLLCaT
Ziyaretçi
25 Aralık 2007       Mesaj #1
MaRCeLLCaT - avatarı
Ziyaretçi
mühür -hrü
isim Farsça muhr

Sponsorlu Bağlantılar
1 . Bir kimsenin, bir kuruluşun adının veya unvanının tersine kazılı bulunduğu, metal, lastik vb.nden yapılmış araç, damga, kaşe.

2 . Bu araçla basılan ve imza yerine geçen ad.
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
28 Nisan 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Mühür
MsXLabs.org & Temel Britannica
Sponsorlu Bağlantılar

Mühür, bir belge, mektup ya da eşyanın gerçek ve onaylanmış olduğunu göstermek, sahibini belirtmek, önemli mektup ve paket­lerin açılmasını engellemek için kullanılır.
Mezopotamya ve Eski Mısır uygarlıklarından bu yana kullanılan mühür, çoğunlukla değerli taşlardan, metalden ya da kauçuktan yapılır. Kullanılan yüzünde, ters olarak kazınmış kişi ya da kurum adı ile çeşitli yazı ve desenler bulunur. Sıcak balmumu üzerine basıldığı gibi, mürekkeplenerek kâğıt üzerine de ba­sılır.
Mührün ilk kez Mezopotamya'da kullanıl­dığı bilinmektedir. Arkeolojik araştırmalarda mühürlenmiş kil tabletler bulunmuştur. Mü­hürlenmiş mektup, sözleşme ve hesap tablet­leri kilden yapılmış bir zarfa konur, zarf da ayrıca mühürlenirdi. Uluslararası antlaşmalar da krallık mühürleriyle mühürlenirdi.
Eski Mısır'da ise papirüse yazılan belgeler rulo yapılıp iple bağlandıktan sonra ipin düğümü mumla kaplanır ve üstü mühürlenir­di. Bu yöntem dünyanın pek çok bölgesine yayıldı. Eski Yunanlılar, Romalılar, Araplar ve Bizanslılar da yazılı belgeleri mühürleme geleneğini sürdürdüler.
Mezopotamya'da bulunan en eski mühürler üzerlerinde çizikler bulunan düğmeye benzer damgalardı. .Daha sonra insan figürleri ve doğa motifleri içeren mühürler kullanıldı. Hayvan biçimli küçük mühürlerden sonra silindir biçimli, döndürülerek kullanılan mü­hürler yapıldı. İÖ 6. ve 4. yüzyıllar arasında İran'a egemen olan Ahamenişler'in mühürleri çok ince bir işçilik ürünüydü; üzerlerinde kanatlı akrep ve yarısı aslan, yarısı kartal biçiminde mitolojik simgesel motifler yer alıyordu. Hititler daha çok değerli taşlardan yapılmış damga mühürleri kullandılar. Urar-tular'da ise hem döndürülerek, hem de bastı­rılarak kullanılan silindir damga mühürleri vardı.
Avrupa'da ortaçağ boyunca krallar, soylu­lar ve din adamları mühür kullandı. Mühürle­rin çoğu yuvarlaktı; ama oval ya da kalkan biçimli olanları da vardı. Bazıları yüzük biçi­minde yapılıp parmağa takılıyordu. Bazı mü­hürler iki yüzlüydü. Krallık mühürlerinde yönetimdeki kralı genellikle başında tacıyla tahtında oturur biçimde gösteren bir figür olurdu. Soyluların mühürlerinde aile armaları yer alır, din adamlarının mühürlerindeyse melekler, azizler, tapınaklar ya da Kutsal Kitap'tan sahneler bulunurdu. Lonca adı verilen zanaat birliklerinin de kendi mühürleri vardı. Bu mühürlerin üzerinde zanaatkarların ış aletlerini gösteren desenler yer alıyordu. Kentlerin mühürlerinde de genellikle o kenti simgeleyen bir yapının ya da kentin kapıların­dan birinin resmi olurdu.
Kişisel mühürlerde resmin yanı sıra birkaç sözcükten oluşan bir yazı da yer alır, bu yazıda çoğunlukla mühür sahibinin adı ve sanı belirtilirdi. Mühürde bir atasözü ya da duanın yer aldığı da olurdu.
Ortaçağda mühür mumu, balmumunun te­rebentin ve renk verici maddelerle karıştırılmasıyla yapılıyordu. 16. yüzyılda balmumu yerine Endonezya'dan gelen ve gomalak adı verilen bir tür reçine kullanılmaya başlandı. Hazırlanan mühür mumu çubuk biçiminde kalıplara dökülüyordu. Daha sonra bu kalıp­lar mühürlenecek olan belge ya da mektubun üzerine tutulup bir alevle kâğıdın üzerine mumun damlaması sağlanıyor ve mum henüz sıcakken üzerine mühür bastırılıyordu.
12.-19. yüzyıllar arasında mektuplar zar­fa konmaz, bunun yerine birkaç kez katla­nır ve çoğunlukla bir mühür yüzüğü ile mühürlenirdi. Bugün bile özel ve önemli mektupları içeren zarflar mumdan bir mühür­le kapatılır.
İslam dünyasında da mühür aynı amaçlarla kullanılmıştır. İslam tarihinde bilinen en eski mühür Mısır Valisi Amr İbnü'l-As'a aittir. Hz. Muhammed de 629'da başlayarak üzerin­de "Muhammed Resulullah" (Allah'ın elçisi Muhammed) sözleri kazılı bir mühür kullan­mıştır. Osmanlılar'da resmi olsun, kişisel ol­sun bütün önemli belgeler, mektuplar mühür­le geçerlilik kazanırdı. En önemli mühür ise sadrazamın taşıdığı ve padişahın mutlak vekili olduğunu simgeleyen mühr-i hümayun'du. Yaygın olarak kullanıldığı için mühür kazıma hakkâklık denen sanatın doğmasına yol aç­mıştı. Hakkâklar isteğe göre çeşitli madenler ya da değerli taşlar üzerine mühür kazırlardı. Osmanlı Devleti'nin ancak son dönemlerinde ve daha çok resmi olmayan işlerde mühür yerine imza kullanılmaya başlandı. Bugünkü hukuk düzeninde mühür yalnızca resmi belge­ler için bir anlam taşımakta, kişiler ise ancak okuma yazma bilmiyorlarsa mühür kullana­bilmektedirler.

Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
27 Ocak 2016       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM
MÜHÜR, -hrü (ar. mühı).
1. Üzerinde, mürekkeplendikten sonra basılacak olan kabartma bir işaret ya da bir yazı bulunan metal ya da kauçuk araç; bir sap ucuna, bir yüzüğe vb. takılıp, balmumu üzerine armalar, ad ve soyadın ilk harflerini basmaya yarayan, oyuk ya da kabartmalı olarak işlenmiş araç. (Bk. ansikl. böl.)
2. Bu aracın balmumu ya da herhangi bir gereç üzerine bıraktığı iz.
3. Bir genelge, bir belge, bir yapıt vb. altına elle atılmış bir imzayı ya da karşı imzayı doğrulamak amacıyla bastırılan damga.
4. Mühürle basılan ve imza yerine geçen ad ya da san.
5. Resmi makamlarca kapatılan bir yerin kapısına ya da bir şeyin ağzına, onun izinsiz açılmasını önlemek için mühür mumuyla ya da kurşunuyla vurulan damga.
6. Başın üzerinde halka biçiminde toplanmış saç.
7. Kimi kedilerin damağında bulunan siyah nokta.
8. Mühür basmak, mührünü basmak, mühürlemek; bir şeyin doğruluğunu kesinlikle belirtip onaylamak: Bunun böyle olduğuna mührümü basarım. || Mühür gözlü, koyu renkli, iri ve güzel gözlü. || Mühür kazımak, bir metal üzerine bir kimsenin ya da bir kuruluşun adını ters olarak kazımak. || Mühür mumu, üzerine mühür basılan, genellikle kırmızı renkli balmumu ve reçineden yapılmış madde. || Mührünü yalamak, verdiği sözden dönmek, sözünden caymak.

—Esk. Mühr-i nübüvvet, Hz. Muhammet için "son peygamber” anlamında kullanılır; Hz. Muhammet'in iki omuz başı arasındaki et beni. || Mühr-i Süleyman, MÜHRÜ SÜLEYMAN.

—Ed. Divan şiirinde genellikle sevgilinin ağzı, halk şiirinde gözleri için kullanılan benzetme öğesi: "Mühür gözlüm seni elden sakınırım kıskanırım" (A. i. Özkan).

—Huk. (Bk. ansikl. böl.) || Mühür fekki - FEK.

—Tar. Mühr-i hümayun, mühr-i şerif ya da hatem-i vekâlet, OsmanlI devletinde her padişahın kendi tuğrasını taşıyan mühür. (Bk. ansikl. böl.) || Mühr-i resmi, OsmanlI devletinde resmi dairelerin kullandıkları çeşitli mühürler. || Mühr-i sadaret, OsmanlI devletinde sadrazamlar tarafından resmi işlerde kullanılan mühür. (Tanzimat'tan önce sadrazamlar padişahın mührünü kullanırlardı. Padişahın adı kazılı olan bu mühür, makama atanan sadrazama verilir, azledildiğinde de geri alınırdı. Tanzimat'tan sonra Keçecizade Fuat Paşa, kendi adına mühür yaptıran ilk sadrazam oldu [1861]. Paşanın yaptırdığı bu mühürde "Mehmet Fuat Sadrazam” sözü yazılıydı.) || Mühr-i zati, eskiden kişilerin kendi adlarına kazdırdıkları ve imza yerine kullandıkları mühür.

—Tar. telm. Mühür kimde ise Süleyman odur, Mührü Süleyman'dan kinaye olarak, gücün ancak yetki sahibi kişinin elinde bulunduğunu belirtme anlamında kullanılan halk deyimi.

—ANSİKL. Güz. sant. Mezopotamya uygarlığında mühür, Halef ve el-Ubeyd dönemlerinde görülmeye başladı. Mühürlerin büyük bir bölümü Yukarı Mezopotamya'da, tepe Gavra ve Arpaciye’de, daha sonraları da İran’da, Sus ve tepe Giyan’ da ortaya çıkarıldı; Aşağı Mezopotamya’ da da (Tello) birkaç mühür örneğine rastlandı. Genellikle mühürler, sırtında delikli bir kabartı bulunan, düz ya da hafif içbükey bir düğmeyi andırır (damga mühür). Mühürlerin yüzünde önceleri çizikler ya da damalar yer alıyordu; daha sonraları, insan figürleri ve doğa motifleri (Sus, Gavra) görülmeye başlandı. Birçok küpün boyun kısmında mühür baskılarına rastlanmıştır. Uruk ve Cemdet-Nasr dönemlerinde, Aşağı Mezopotamya'da mühürler, yatmış küçük hayvanlar biçiminde yapıldı; bunların alt yüzüne nokta dizileri, basitleştirilmiş insan ya da hayvan figürleri kazınmıştır. Bu dönemden başlayarak damga mühürleri yerlerini silindir mühürlere bıraktı; bunlar ancak İ.Ö. I. binyıl’da, Asurlular, özellikle de Yenibabilliler'le birlikte, çok- yüzlü piramit biçiminde yeniden görülmeye başlandı. Dekor genellikle basittir ve çoğu kez, üzerinde tanrısal simgelerin yer aldığı bir sunağın önünde tapınan bir kişiyi canlandırır. Daha titiz bir işçiliğin ürünü olan ahemeni mühürleri, griffon, kanatlı akrep, Ahuramazda’nın büstünü çevreleyen kanatlı kurs gibi simgesel motiflerle bezelidir.
Anadolu'nun geleneksel mühür formu damga* mühürlerdir ve bunlar Yenitaş döneminde görülmeye başlar Asur ticaret kolonileri çağında, Mezopotamya’ya özgü silindir mühürler Anadolu’da da kullanılmaya başlandı (İ.Ö. II. binyıl başları) [Kültepe, Karahöyük], ancak damga mühürler de yaygındı. Hititler döneminden kalan, genellikle serpantin, diyorit, hematit ve steaşistten yapılmış mühürler büyük bir ustalık ürünüdür. Bunların üzerindeki hiyeroglif ve çivi yazılarıyla insan ve hayvan figürleri en küçük ayrıntılarına dek işlenmiştir. Altın, gümüş ve tunçtan yapılmış damga mühürler de vardır. Kimileri tunç bir sapa takılmış, iki yüzü hafif dışbükey düğme mühür biçimindedir Ayrıca sapları taştan, basılan yanlarının yanı sıra kenarları da işlenmiş örnekler bulunmaktadır. Bu dönemden kalma silindir mühürler de vardır. Damga ve silindir mühür tiplerini birleştirmiş silindir damga mühürler de dönemin ilginç örnekleridir. Bu tür mühürler hem yuvarlatılarak hem de bastırılarak kullanılıyordu. Ayrıca yüzük mühürler vardı. Urartular'dan kalma mühürler daha çok silindir damga mühür tipinde- dir. Bunlar aşağıya doğru genişleyen silindirik formdadır ve tutulacak yerleri deliklidir.
Fenikeliler damga mühürleri, silindir mühürlerle bir arada kullandılar; bunlar, biçim ve bezeme bakımından Mısır'dan esinlenmiştir.
Antikçağ’da Yunanistan'da da mühür kullanılmıştır; mektuplar, üzerinde genellikle bir simge (lir, çapa, trophaeum, sfenks; daha geç dönemde, portreler) bulunan yüzüktaşıyla mühürlenirdi. Bunlara Yunanlılar sphragides, Romalılar da annuli signatorii adını verirler, ilk hıristiyan mühürlerinde balık, güvercin, haç, İsa'nın monogramı gibi çeşitli dinsel simgeler yer alır. Charlemagne, antik bir mühür kullanmıştır. Ortaçağda mühür genellikle üzerine harfler ya da armalar işlenmiş, saplı ya da halkalı metal bir levhadır; parmakta taşınan ya da zincire asılan mühürler de vardır.

—Huk. Mührün imza yerine kullanılabilmesi iki durumda sözkonusudur; tedavüle (dolaşıma) çok sayıda senet çıkarılması; örf ve âdetin mühür kullanılmasını uygun görmesi (Borçlar k. md. 14). imza yerine mühür kullanılabilmesi için mühür kullanan kişinin okuma-yazma bilmemesi gerekir

—Far. Mühr-i hümayun. Padişahların her birinin, kendisiyle babasının adlarını taşıyan, bir tanesi zümrüt ve öteki üçü altın olan yüzük biçiminde tuğralı 4 mührü vardı. Her padişahla birlikte tuğralı mühür de değişir, ilk işi adına mühür kazdırmak olan yeni hükümdarın mühürleri gerekenlere verilirken, kendisinden önceki hükümdarın mühürleri de geri alınarak saray hâzinesine konurdu. Bu dört mühürden biri kare, öteki üçü de oval biçimdeydi. Dört köşeli olan ve öteki üçüne oranla daha küçük boyda bulunan mühür, padişahın özel mührüydü. Padişah, zümrüt üzerine kendi tuğrası kazılı bu yüzüğü parmağına takar ve mâliyeden kendisine sunulan cebi hümayun akçeleriyle haraç ve armağanların teslim makbuzlarını bununla mühürlerdi. Bu tür özel padişah mühürlerinin, bilindiği kadarıyla, en eskileri Bayezit II ile oğlu Yavuz Sultan Selim'e ait olan mühr -i hümayunlardır. Oval biçimde olan öteki üç mühürden bir tanesi, padişahın mutlak vekili olduğunu belirtmek amacıyla sadrazama verilirdi. Yüzük biçiminde olan bu mühr-i hümayunu sadrazam, ince bir altın zincire bağlı atlas bir kesecik içinde boynuna takarak koynunda taşırdı. Hazine odasının açılıp kapanmasında, padişaha sunulan telhisler ve yazılı maruzatta kullanılan bu mühür, Maliye hâzinesi ve Defterhane’nin mühürlenmesi sırasında çavuşbaşı tarafından öpülerek sadrazamdan alınır, sonra yine öpülerek geri verilirdi. OsmanlI devletinin sonuna kadar kullanılan mühr-i hümayun, önceleri, azledilen sadrazamdan kapıcılar kethüdası aracılığıyla alınıp göreve yeni atanan sadrazama padişahın kendi eliyle verilirken, daha sonraları mabeyn başkâtibi ya da baş mabeyinci aracılığıyla azledilen sadrazamdan alınarak saraya çağrılan yeni sadrazama yine padişah tarafından verilirdi. Üçüncü mühr-i hümayun ise has odabaşında dururdu. Sadrazamdaki mühür kaybolduğu ya da sadrazam seferdeyken ya da İstanbul’da bulunmadığı sırada azledildiği takdirde, has odabaşının mührü kendisinden alınarak geçici bir süre için kullanılırdı. Dördüncü mühür de haremi hümayun hazinedarı olarak görev yapan kadın kalfaya verilirdi.

Kaynak: Büyük Larousse

Benzer Konular

20 Ağustos 2016 / ThinkerBeLL Sanat