Arama

Muz Yetiştiriciliği

Güncelleme: 4 Eylül 2008 Gösterim: 37.635 Cevap: 2
GÜLGECELER - avatarı
GÜLGECELER
Ziyaretçi
30 Ağustos 2008       Mesaj #1
GÜLGECELER - avatarı
Ziyaretçi
ANAVATANI, YAYILIŞI, DÜNYA VE TÜRKİYE'DE ÜRETİMİ
MsXLabs.org

Sponsorlu Bağlantılar
Muz, Güneydoğu Asya'dan çıkmıştır. Anavatanı Güney Çin, Hindistan ve Hindistan ile Avustralya arasında kalan adalardır.Muzu ilk kültüre alanların balıkçılar olduğu sanılmaktadır. Balıkçılar ağ yapmak için muzun yapraklarından yararlanmışlar ve bu şekilde tarımı başlamıştır.Muzla ilgili ilk eser M.Ö. 600-500 yıllarına aittir ve Hindistan'da bulunmuştur. Muz bitkisi ülkemize ilk defa 1750 yıllarında Mısır'la ilgisi olan zengin bir aile tarafından süs bitkisi olarak, Mısır'dan Alanya'ya getirilmiştir. O yıllarda daha çok süs bitkisi olarak yetiştirilen Muzun meyve verdiğinin görülmesi üzerine, 1930'lu yıllardan sonra meyvesi için ticari amaçla yetiştirilmeye başlanmıştır. Bugün ülkemizde sadece Anamur, Bozyazı, Gazipaşa ve Alanya ilçeleri ile çevresinde Musa Cavendish dediğimiz bodur muz üretimi yapılmaktadır.

Dünya Üretimi
Dünyadaki muz üretimi en fazla Asya kıtası ülkelerinde yapılmakta, bu kıtayı sırasıyla Güney Amerika, Orta Kuzey Amerika, Afrika, Okyanusya ve Avrupa Ülkeleri izlemektedir. Dünya muz üretimi 1975 yılı istatistiklerine göre 37 milyon tondur. Ekiliş alanı ise 29.150.000 dekardır.

Türkiye Üretimi ve Tüketimi
Muz ülkemizde Anamur, Bozyazı, Alanya, Gazipaşa ve çevresinde, Toros dağlarının koruduğu mikroklimalarda, çok sınırlı alanlarda yetiştirilmektedir. Bu nedenle üretim miktarı azdır. 1994 de 12.000 dekar alanda 30.000 ton iken 2000 yılında 20.000 dekar alan ve 80.000 ton üretime ulaşmıştır. Ülkemizin yıllık muz tüketimi ise 400.000 ton civarındadır.


MUZUN GENEL ÖZELLİKLERİ

Tüketim Alanları

Muz yukarda anılan özellikleri yanında çiğ olarak yenebilen en güzel meyvelerden biridir. Meyve salataları arasında da yer alır. Muz yeşil iken pişirerek de yenilir.

Diğer Özellikleri
Muz, şifalı bitki, beyin gıdası veya afrodiziyak olarak ünlenmiştir. Gövdeler bir ay suda ıslatılıp, özel tarakla tarandığında ortaya çıkan elyafdan ilkel usullerle saç örgüsü gibi halat örüldüğü biliniyor. Muz liflerini Afrika'daki yerli halk, şapka, hasır ve hediyelik eşya yapımında kullanıyor. Avrupa'da gemi halatı, oto döşemeleri yapımında kullanılıyor. Muz gövdesinin, yaprak sapının veya salkımın suyu çok güçlü bir kan kesicidir.


MUZUN SİSTEMATİĞİ VE ÖNEMLİ ÇEŞİTLERİ

Muzun Sistematiği
Kültürü yapılan muz, Scitamineae takımı, Musaceae ailesi, Musa cinsine girer. Bu cinste çok sayıda partenokarp meyve veren klonlar vardır. Tek Çeneklidir.
Muzun Önemli Çeşitleri

Ticari Olarak Yetiştirilen Önemli Klonlar

Gross Michel
Ticari önemi en fazla olan muz çeşidi Gross Michel'dır. 5,4 - 6 metreye kadar boylanabilen bu muzun meyveleri çok lezzetlidir. Dona ve ulaşıma diğer muz çeşitlerine göre daha dayanıklıdır. Ülkemizde azman muz veya çikita olarak adlandırdığımız muzlar bu gruptaki muzlardır.

Cavendish Grubu
Ticari muzların en bodur olanıdır. 2,5 - 3 metre boyunda olan bu muzun meyveleri ince kabuklu ve lezzetlidir. Çin kökenli olan bu muz ülkemizdeki en yaygın muz çeşididir.


BOTANİK ÖZELLİKLERİ

Kök

Muz kökleri toprak altında bulunan ve esas gövdeyi oluşturan yumrudan ve yumrunun daha çok üst taraflarından çıkar. Bu çıkış dörder adetlik gruplar halindedir. Muz kökleri 5-8 mm. çapında ve uzunlukları boyunca aynı kalınlıktadırlar. Bu kökler yumrudan biraz uzaklaşınca kendilerinden daha ince yan kökler meydana getirirler. Bunlar da 4-5 mm. çapa ulaşır ve aynı kalınlıkta kalırlar. Kılcal kökler bu yan kökler üzerinde bulunur. Muz köklerinin dış kısmı koyu kahverengi, siyaha yakın, iç kısmı ise beyazımtrak krem rengindedir. Kılcal köklerin ise görünüşü beyazdır.
Muzda meydana gelen kök sayısı bitkinin sağlık durumuna bağlıdır. Bir yumru 200-300 ve daha fazla kök meydana getirebilir. Ülkemizde kökler en fazla ilkbahar mevsiminde meydana gelir. Uygun şartlarda kökler, 5 m. yanlara ve 75 cm. derinliğe kadar gidebilir. Köklerin çoğunluğu 15-40 cm. derinliktedir. Bununla birlikte 140 cm. derinliğe kadar inen köklere de rastlanmıştır. Muzun kökleri kısa ömürlüdür.

Gerçek Gövde
Toprak altı gövdesi veya yumru da denir. Çok yıllıktır. Gerçek gövde aslında bir rizomdur. Yani toprak altındaki gövdedir. Yedek besin deposu görevini de görür. Kuru madde miktarı fazladır.

Yalancı Gövde
Buna toprak üstü gövdesi de denir. Yalancı gövde toprak üzerinde sanki yaprak saplarının birleşmesinden meydana gelmiş bir kütük gibidir. Bodur muzlarda gövdenin boyu 1,5-2,25 m.ye kadar çıkar. Üst kısmında dört bir tarafa açılmış yapraklar bulunur. Yeni yapraklar gövdenin orta kısmından meydana gelirler. Yalancı gövde yeşilimtrak görünüşlü ve yaşlandıkça unumsu bir örtü ile kaplanır. Elle dokunulduğu zaman bu beyazlık ele bulaşır.
Yalancı gövde, yapraklarını tamamladıktan sonra meyve salkımını andıran bir tomurcuk (hevenk, dal) oluşturur. Bu olaya muz üreticileri "muz doğurdu" demektedirler. Tomurcuk olayı bir defa gerçekleşmekte ve daha sonra görevini bitirmektedir. Meyvesini vermiş olan yalancı gövde, muzun hasadından sonra, yanında bırakılacak olan fidenin beslenmesi için kesilmemeli, yerinde bırakılmalıdır. Sadece tepesinden (yaprakların ayrıldığı bölgeden) vurulmalı, kesilen kısım da toprakta organik gübre olarak bırakılmalıdır. Yerinde bırakılan yalancı gövde, yanındaki fideyi besleyecek, zaman içinde pörsüyerek, çökecektir. Bir sonraki onarma döneminde bu kısım toprak altına gömülerek, ayrışması hızlandırılarak, toprağın organik madde içeriğinin zenginleşmesi sağlanmalıdır.

Yapraklar

Muzun yaprakları ilk çıkışta boru şeklindedir. Sonra uç kısmı yavaş yavaş açılarak karakteristik muz yaprağını oluştururlar. Muzun yaprakları büyüktür. Yaprak uzunluğu 2 m. ve genişlik de genellikle 60-90 cm. olabilir. Yaprak sapı daralmış kanal görüntüsünde ve alt tarafı yuvarlaktır. Yaprak ayasında ortada toprağa bakan kısmı bükey, yukarı bakan kısmı ise yalancı gövdeye doğru oluklu bir ana damar vardır. Ana damara dike yakın bir açı ile ve birbirine paralel olan yan damarlarla bağlıdır. Bu yan damarların arası yaprak yüzeyini meydana getirir. Rüzgarlı havalarda bu yan damarlar ana damara kadar yırtılır ve yaprak dilim dilim olur. Yapraklar yeşil görünüşlü ve yaşlandıkça unumsu bir madde ile örtülürler. Yaprağın uç kısmında, yaprak ucu denen bir kısım vardır. Bu yaprak uzama olanakları ararken yaprak ayasının gideceği yolu açmak için kullanılan bir organdır. Yaprak oluşumu tamamlanınca düşer.
Yaprak üzerinde, damar aralarında, sapında ve kınında stoma dediğimiz gözenekler bulunur. Sap ve kında milimetrekarede 6-7 tane, ayada 160-170 tane stoma (gözenek) vardır. Ayanın alt kısmında üste göre 4-5 misli fazla stoma vardır.

Tomurcuk ve Çiçekler

Muzda tomurcuk, çiçekler ve meyve salkım şeklindedir. Meyve salkımının gelişmesi bir çok haftayı bulur. Ticari çeşitlerde bir yandan çiçekler topluluğu meydana gelirken, bunları örten mor renkli brahtelerin oluşturduğu konik kitle yere doğru eğilir. Çiçekler topluluğundan oluşan konik kitlenin aşağı doğru eğilmesi ve altındaki çiçek tomurcuklarının farklılaşma düzenine göre, eğilme olayından bir iki gün sonra brahteler kalkmaya, geriye doğru kıvrılarak kuruyup düşmeye başlarlar. Bu farklılaşma düzeni içinde meyve elleri (taraklar) ortaya çıkar.
Bir fide büyüyüp bütün yaprakları açıldıktan sonra (ortalama 14-20 ay) topu andıran. Mor renkli yaprakçıkların (Brahte) örttüğü tomurcuk (muz çiçeği) meydana gelir. Tomurcuk hızlı büyür ve brahteler sırayla açılarak altlarında ikişerli sırayla (tarak) çiçekler görülür. Muz salkımlarında 3 çeşit çiçek bulunur. İlk açılan brahtelerin altlarında çıkan çiçekler dişi çiçek olup daha sonra muza dönüşürler. Dişi çiçeklerin muza dönüşmesi için döllenme olması gerekmez. Bu nedenle muzlara bu özelliklerinden dolayı partenokarpi denir. Kuruyan stigmalar hasada kadar dökülmeden meyve ucunda kalabilirler. Salkımdaki çiçek sayısı ne kadar fazla olursa, salkım ağırlığı da o kadar fazla olacaktır. Salkımdaki dişi çiçek sayısı sıcaklığa bağlı olup, sıcak aylarda artar, soğuk ve ılık aylarda azalır.
Dişi çiçeklerin hemen altında çift organlı çiçekler bulunur. Bu çiçeklerden oluşan meyveler küçük ve kalitesizdir. Çift organlı çiçeklerin hemen altında ise erkek çiçekler bulunur. Bodur muzlarda erkek çiçekleri örten brahteler meyve sapına bağlı kalır ve genellikle açılmazlar.
Salkımdaki tarak sayısı kaynağı yalancı gövdede olan dişi çiçek sayısına bağlıdır. Dişi çiçek sayısı da sıcaklıkla ilgilidir. Dişi çiçeğin oluştuğu anda iklim ne kadar soğuk olursa tarak sayısı da o kadar az olur. Parmak büyüklüğüne ise toprak verimliliği, kullanışlı su ve fotosentez derecesi gibi etmenler etkili olmaktadır.

Salkımların yetişme süresi
Haziran ayında çiçeklenen muzların hasadı en kısa 76 gün, en uzun ise 110 gün sonra olmuştur. Temmuz ayının ilk haftasında çiçeklenen muzlar ortalama 124 gün, son haftasında çiçeklenen muzlar ise ortalama 138 gün sonra hasat olgunluğuna gelmiştir. Ağustos ayının ilk haftasında oluşan çiçekler 27 aralık ile 18 ocak tarihleri arasında hasat olgunluğuna (ortalama 153 gün) erişmiştir. Bu süre ağustosun 2., 3. ve 4. Haftalarında oluşan çiçeklerde sıra ile 162, 164 ve 173 gün olmuştur.
Ortalama 13 tarak yöre için optimal bir rakamdır. Diğer ülkelerde Musa cavendishii muzunun optimal tarak sayısı hakkında bir literatür bulunmamıştır.
Salkım başına ortalama 262-266 adet parmak sayısı tesbit edilmiştir.

Meyve Gelişmesi
Taraklar üzerinde bulunan meyveler karşıdan bakıldığında sağdan sola doğru gelişirler ve çift sıralı, satranç şeklinde dizilmişlerdir. Bu nedenle gelişme devresi sonunda parmaklar 5 köşeli ve sağdaki meyveler daha iri olur. Her tarakta 10-26 parmak bulunur. İlk taraklarda parmak sayısı fazla ve meyveler iridir. Uca doğru gidildikçe meyveler sayıca azalır ve küçülürler.

GÜLGECELER - avatarı
GÜLGECELER
Ziyaretçi
30 Ağustos 2008       Mesaj #2
GÜLGECELER - avatarı
Ziyaretçi
HASTALIK VE ZARARLILAR
Dünyanın muz yetiştirilen bölgelerinde çok sayıda hastalık etmeni ve zararlı bulunmuştur. Akdeniz bölgesinde muz yetiştirilen alanlarda görülen en önemli ve yaygın olan zararlılar nematodlardır. Nematod bitki kök öz suyunu emerek onun zayıflamasına sebep olurlar. Nematodların en önemlileri spiral ve kök ur nematodlarıdır. Nematodlar genellikle yapraklarda sararmaya, gövdede yumuşamaya, bodurlaşmaya ve gelişmede gerilemeye neden olur.

Sponsorlu Bağlantılar
Muz Zararlıları
Muzda tropik ve subtropik şartlarda zarar yapan 200'den fazla böcek, 7 akar ve 17 nematod bulunduğu bildirilmektedir. Zararlı böceklerden 5'i önemlidir.
Bunlar;Muz Hortumlu Böceği (Cosmopolites Sordidus), Güve (Nacoleia octasema),
Trips (Chaetanaphothrips orchidii), Muz Afidi (Pentalonia nigronervosa) virüs vektörü olarak önemli, Colaspis hypochlora (Koloopter)'dir. Ülkemizde sayılan bu zararlılar henüz yaygın değildir. Ancak bazı böcekler, mısır koçan kurdu, prodonya, yeşil kurt, yaprak bitleri, tavuk, fare, domuz gibi hayvanlar muz bahçelerinde zarar yapmaktadır.

Muz bahçelerinde hastalık ve zararlılar görüldüğünde mutlaka ilgili İl ve İlçe Tarım Müdürlüklerine başvurarak mücadele konusunda gerekli ayrıntılı bilgileri alınız.

Nematodlar
Bir çay bardağı kadar toprakta yaklaşık 50 bin kadar nematod bulunabilir.
Dünyada muz bitkisine zararlı olan çok sayıda nematod bulunmaktadır. Ancak en önemli gruplar şunlardır.
1. Kök Oyucu nematod (Burrowing) - Radopholus similis

2. Kök-Ur nematodları - Meloidogyne spp.
3. Spiral nematodlar - Helicotylenchus ve Scutellonema


* Kök Oyucu Nematod (Radopholus similis)
Kök dokularına delik açarak çok şiddetli çürümelere neden olurlar. Muz köklerinin en tehlikeli parazitleridir. Bulaşmış köklerde kırmızı ve siyah geniş sahalar bulunur ve zamanla bunlar bütün kökün çürümesine ve açılan bu delikler ikinci bir mantari hastalıklara neden olurlar. Çoğu hallerde bulaşma o kadar şiddetli olur ki bitkinin devrilmesi ile üretimin tamamı kaybolabilir. Erken belirtileri arasında yaprak sararması, küçük parmaklı küçük salkımlar, boğaz tıkanıklığında artışlar (memeden düşme) ve yaprakların pörsüyüp parçalanması sayılabilir. Ergin Radopholus nematodu 0.4 - 0.9 mm. uzunluktadır. Jamaika'da bir dişi Radopholus'un 2 hafta süreyle günde 4-5 yumurta yaptığı saptanmıştır. Larvaların yumurtadan çıkmaları 7-8 gün olup yaklaşık 13 gün içinde erginleşirler. Böylece yumurtadan yumurtaya olan hayat devreleri iklim koşullarına bağlı olarak 20-25 gündür. Toprağın, bitkinin ve organik gübrenin nematod yönünden temiz olmasına çok dikkat edilmelidir. Gerekirse sık sık nematod ilaçları ile mücadele yapılmalıdır.
Bizim ülkemizde Radopholus similis’in bulunduğuna ilişkin bir kayda rastlanmamıştır. Muzlarda önemli derecede zarar veren bu nematodun ülkemize girmeyişi sevindiricidir. Akdeniz bölgesinde yetiştirilen muzlarda 1967 yılında görülen muz zararının ileri derecelere ulaşması nedeniyle bu konu ile ilgili değişik çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda bölgemiz muzlarında zararlı olan Spiral Nematodlarından Helicotylenchus multicinctus, Helicotylenchus pseudorobustus, Kök Ur Nematodlarından Meloidogyne javanica, M. İncognita, M. Aranorio ve yaprak ve tomurcuk nematodlarından da Aphelenchoides bicoudatus bulunmuştur.
Bölgemiz için en fazla öneme haiz olan spiral ve kök-ur nematodları olup, yaprak ve tomurcuk nematodlarının fazlaca bir etkinliği olmayıp zarar verecek düzeyde olmadığı, yayılış oranının % 21,7 olduğu saptanmıştır.


* Spiral Nematodu (Helicotylenchus multicinctus)
Tanınması: Vücudu genellikle eğri veya helezon şeklinde olup, ergin nematodun vücut uzunluğu ortalama 523 mikrondur. Çıplak gözle görülmezler. Nematod öldüğü veya gömlek değiştirdiği zaman spiral şeklini aldığından bu ad verilmiştir. Bunlar köklerdeki bitki besin maddelerini emdikleri için bitkiyi besleyen kılcal köklerin ölümüne neden olurlar. Köklerin dış yüzeyinde yaşarlar. İnfekte olmuş köklerde epidermisin hemen altı granüler şekilde pembeleşir.
Yayılışı: Yurdumuzda da yayılış oranının % 100 olduğu belirlenmiştir.
Yaşayışı: Toprakta çok az bulunan bu nematod, dişi, erkek, larva ve yumurta olarak, çoğunlukla muz köklerinde bulunmaktadır. Yaşamını muz kökleri içinde tamamlamaktadır. Bölgemizde Temmuz ve Ağustos aylarında kökteki nematod yoğunluğu en yüksek, toprakta ise Nisan ve Eylül aylarında en yüksek yoğunlukta olmaktadır.
Konukçuları: Yurdumuzda gerek bodur muz (Musa cavendishii L.) gerek uzun muz (Musa sapientum L.) da zararlı olup dünyada şeker kamışı, çay, hint armudu, havuç, soğan, fasulye, kakao, pancar, bezelye, çeltik, tatlı patates gibi bir çok bitkide de zararlı olduğu bilinmektedir.
Zarar Şekli: Spiral nematod tüm konukçularında dış parazit olarak zarar yapmaktadır. Ancak sadece muzlarda iç parazittir. İç parazit olması nedeniyle muz köklerinin değişik yerlerinden girerek zararını yapmaktadır. Bu nematodun meydana getirdiği zarar muz köklerindeki yaralarla kolayca anlaşılmaktadır. Nematodlar epidermis dokularını istila ederler. Ancak bitki dokusuna derinliğine nüfuz etmezler. Zarar gören dokular birleşerek yara bölgelerini oluştururlar. Zararlanma sonucunda, muzlarda gelişme önlenmekte, boylar küçülmekte, gövdede yumuşama, yapraklarda sararma olmaktadır. Muz salkımları yeterince gelişemediğinden yeterli ürün alınamamaktadır.

Korunma yolları:

Kültürel Önlemler: Muz bahçeleri nematodsuz alanlar üzerinde kurulmalı, nematodsuz fideler kullanılmalı, dayanıklı muz bitkileri varsa ekim nöbetine sokulmalıdır.


* Kök Ur Nematodları (Meloidogyne spp.)
Tanınması: Konukçusu olduğu bitkiler söküldükleri zaman köklerde irili ufaklı urlar görülebilir. Bu urlar enine olarak kesildiği zaman, genellikle küçük, küresel, beyaz renkli, inci tanesine benzeyen dişi nematodları görmek mümkündür. Bu urların ortasında siyahlaşmış yumurta keseleri de bulunabilir. Urların dış yüzeyi kahverengi bir görünüm almaktadır. Bu urlar genellikle köklerin uç kısımlarında bulunmaktadır. Köklerin üzerinde urların oluşmasına neden olurlar. Sonuçta damarsal dokular bloke edilmiş olur. Bu nematodun saldırısına uğramış köklerde hem küçüklü büyüklü urlar ve hem de köklerin bisiklet lastiğinin balon yapması gibi gelişmeler görülür ve bitki büyümesi durur. Urlar kesildiği zaman orta kısımlarına yerleşmiş küçük, beyaz küre şeklinde dişi nematodları veya kararmış yumurta torbalarını (toplu iğne başı büyüklüğünde) bulmak mümkündür. Bitkinin üst bölümüne su ve besin taşıması olamayacağından tipik kuraklık ve besin eksikliği görülür.
Kök-ur nematodlarının dişileri armut veya torba şeklinde sabit, erkekleri solucan şeklinde aktiftir. Genellikle bitki köklerine zarar vererek çok karakteristik urlara neden olurlar.
Bitki köklerinde meydana getirdikleri irili ufaklı tipik urlarla tanınırlar. Dişileri armut veya limon şeklinde olup, urlar içinde bulunurlar. Erkekleri iplik şeklinde olup, kök etrafındaki toprakta serbest olarak yaşarlar. Endoparazit olan kök ur nematodlarının beslenmesi sırasında iğne biçimindeki ağzından (stiletinden) hücre içerisine bıraktığı salgılar sonucunda bitkide etkilenmeler başlamaktadır. Kök uçlarında kütleşme ve büyümenin durması gözlenir. Köklerdeki urlanmalar en çok görülen belirtiler olup, enfeksiyon bölgesinde çok sayıda dallanmalar, sık sık görülür. Nematod enfeksiyonu sonucu oluşan galler, odunumsu bir yapıya sahiptir. Bitkiler, zayıf bir gelişme gösterirler. Duyarlı bitkilerde larvalar köke girişten 4-5 gün sonra, ur gelişmesi gözlenebilir. Toprak sıcaklığı 10 oC nin altında gelişme olmaz. 15 oC nin üstünde hareketlilik başlar ve köklere giriş olur.
Yayılışı: Bölgemiz muz bahçelerinde Meloidogyne javanica % 100, M. İncognita % 53
ve M. Aranorio % 28,5 oranında yayılış alanı mevcuttur.
Yaşayışı: Sonbaharda bitkilerin çürüyen köklerinden toprağa geçen urlar içindeki dişilerin bırakmış oldukları yumurtalarla çoğalırlar. Kışı urlu kökler içinde yumurta veya larva olarak geçirirler. Hafif bünyeli, geçirgen karakterdeki toprakları severler. 10 oC’nin altında gelişme olmaz. 20-27 oC arasındaki sıcaklık, gelişmenin ve urlanmanın en fazla olduğu sıcaklıktır. Populasyon toprakta Eylül ayında artmakta, Temmuz-Ağustos ayında düşmekte, kökte ise Nisan ayında artmakta, Haziran ve Temmuz ayında azalmaktadır.
Konukçuları: İki bine yakın konukçusu olduğu bilinmekte olup, yurdumuzda muz (Musa cavendishii L. Ve Musa sapientum L.) türlerinin toprak ve köklerinde bulunmuştur.
Zarar Şekli: Muz köklerinin içine girip, muz gövdesine su ve besin taşıyan kökleri harap ederek, kendi yaşamını sürdüren, toprak altında yaşayan bu mikroskobik zararlılar, muz köküne hücum ederek, bitki öz suyunu emerek gelişmesini engellerler. Kökler üzerinde ur oluşmasına neden olurlar. Bitkinin büyümesini engellerler. Ayrıca kök üzerinde açtıkları yara yerlerinde mantari hastalıkların gelişmesine neden olarak kök mantarlarının yayılmasına ve hastalık yapmasına neden olurlar. Nematodların zarar vermiş olduğu bitki kökleri renksiz, gözle görülebilen kahverengi lekeler halinde görülmektedir. Bazı türlerin zararları ise kökler üzerinde urlar oluştururlar. Bu şişkinlikler bıçakla kesildiğinde görülen kahverengi çizgiler nematodun zarar vermiş olduğu dokulardır.
Kök-ur nematodlarının sebep olduğu zararlanmalar çok şiddetlidir. Köklerde meydana gelen zararlar sebebiyle, gelişme durmakta, bitki boyları küçülmekte, gövdede yumuşama ve yapraklarda sararmalar görülmekte, salkımlardaki parmaklar yeterince gelişmediklerinden beklenen ürün elde edilememektedir.
Kök-ur nematodları muzların bodurlaşmasına, yaprakların sararmasına ve düşük verime neden olmaktadır.
Korunma Yolları: Kök-ur nematodlarına karşı alınması gereken tüm kültürel ve kimyasal mücadeleler bütün nematodlar için geçerlidir. Farklı bir uygulaması yoktur.


* Muz Kök Gal Nematodu

Kök damarlarında delik açarak şiddetli çürümelere neden olurlar. Erken belirtileri yaprak sararması, ufak salkımlar, yaprakların pörsüyüp parçalanmasıdır.
Korunma Yolları: Kök-ur nematodlarına karşı alınması gereken tüm kültürel ve kimyasal mücadeleler diğer nematodlarda olduğu gibidir. Farklı bir uygulaması yoktur.
Nematodların neden oldukları zarar toprak tipi, bitki yaşı, içerdiği su, gübre, yağış ve bulunan nematod grupları gibi bir çok etkene bağlıdır. Üretimde en az % 25 ve en fazla % 90 zarar verirler.


Nematodlarla Kimyasal Mücadele
Muz bahçeleri nematodsuz alanlar üzerinde kurulmalı, nematodsuz dikim materyali kullanılmalı, dayanıklı muz bitkileri münavebeye sokulmalıdır. Yeni dikilecek muz fideleri mutlaka nematod ilaçları ile hazırlanmış ilaçlı su havuzlarında en az yarım saat bekletilerek dikilmelidir.
Sistemik granül ve emülsiyon ilaçlarla mücadelesi yapılmaktadır.
Fenamiphos etkili maddeli sistemik ilacın (Nemacur EC 400) emülsiyon formülasyonu 7,5 lt/da, granül formülasyonu (Nemacur GR 10) 30 kg/da dozda kullanılabilir. İlaçlamalar, ilaç-hasat arası en az bir ay olmak üzere yoğunluğa bağlı olarak, 3 ayda bir sefer yapılabilir.
Cadusafos etkili maddeli, kontak etkili sıvı emülsiyon ilaç (Rugby 100 ME) 5 lt/da dozda yaz aylarında ve granül ilaç (Rugby 10 G) 5 kg/da dozda bakım döneminde uygulanabilir. Bu ilaç yalak başına 50 gr dozunda toprak yüzüne serpilip karıştırılır ve sonra sulanır. Bu ilaç Nisan ve Eylül aylarında 2 kez uygulanır.
İlaçlamaların ilki Mart-Nisan aylarında yapılan onarım sırasında başlamak üzere 3 ay ara ile 3 kez yapılmalıdır.
Bölgemizdeki seralarda nematod için Granül ilaçların Şubat-Mart aylarında bakım-onarma sırasında toprak içine karıştırılması, Haziran-Temmuz aylarında ise sıvılarının damlama ile kök bölgesine verilmesi şeklinde uygulanması etkilidir.


* Kırmızı Örümcek (Tetranychus spp. (Acarina: Tetranychidae)
Tanınması ve Yaşayışı Vücut bölümleri kaynaşmış, şekilleri oval görünümlü, boyları 1 mm. Den küçük canlılardır. Genellikle kırmızı renkli olmakla beraber, gelişme dönemlerinde renk yeşilimsi-sarı, turuncu veya kahverengi olabilir. Yeni çıkmış larva 3 çift bacaklı olup, gelişmesini tamamladığında 4 çift bacaklı hale gelir. Dişiler erkeklere göre daha büyük ve dolgunca, erkekler daha küçük ve karın kısmı geriye doğru daralmıştır.
Kırmızı örümcekler muz yaprağının alt yüzeyinde ve meyve salkımlarında bitki öz suyu emmek suretiyle zararlı olurlar. Beslenmeleri sonucunda klorofilin de yok olmasıyla yaprakların sararma ve bronzlaşmasına yol açarlar. Bu beslenme ve renk değişimi önce lekeler halinde görülür, sonra bütün toprak yüzeyini kaplar. Sonuçta bitkilerin beslenmesi gittikçe yavaşlar ve bu da meyveleri kalite ve kantite bakımından olumsuz etkiler. Meyvelerde zarar genellikle meyvenin sap ucu dolayında fazla, çiçek ucu kısmında ise daha azdır. Kırmızı örümcek yoğunluğunun yüksek olduğu durumlarda meyve kabuğunun yer yer kırmızı bir renk almasına sebep olurlar.
Kışı genellikle ergin dişi döneminde, ağaçların gövde kabukları altında, kök boğazında, toprak yarıklarında ve tezek aralarında, ağaçların altında ve yakınlarında bulunan çeşitli artık ve barınaklarda geçirirler. İlkbaharda havalar ısındığında yaprak ve daha sonra meyve salkımlarına taşınarak beslenme ve çoğalmaya başlarlar. Yaz ortalarına doğru hızlı bir çoğalma gösterirler. Yaprakların alt yüzeyinde damarlar boyunca koloniler halinde bulunurlar.
Kırmızı örümcekler, özellikle serada yetiştirilen muzlarda zararlı olurlar. Dış ortama göre sera içinin daha sıcak ve buna ek olarak doğal düşmanlarından tecrit edilmiş oluşu, kırmızı örümceklere populasyon gelişmeleri için çok uygun bir ortam sağlar. Yıl boyunca çok sayıda (7-10) döl verirler. Sonbahar sonlarına doğru sıcaklığın düşmesiyle birlikte kışlamak üzere barınaklara göçerler.
Yüksek bir üreme gücüne sahip olan akarlar, sıcak ve kurak geçen dönemlerde büyük yoğunluklar gösterir ve tek yönlü azotlu gübreler de çoğalmasına yardımcı olur. Yağmurlu ve serin geçen dönemlerde ise çoğalmaları yavaşlar. Sera içinde yapay olarak gerçekleştirilen sisleme ve yağmurlanma uygulamaları da aynı etkiyi göstermektedir.
Kültür bitkilerinde zararlı olan kırmızı örümceklerin çoğalmalarını engelleyen etkenler arasında avcı akar ve böcekler büyük önem taşır. Bunlar zararlı akarların yumurta ve diğer gelişme dönemlerinde saldırarak onları baskı altında tutarlar. Ancak çoğu zaman bilgisizce, gereksiz olarak yapılan insektisit uygulamaları sonucunda bir yandan doğal düşmanların yok olması, diğer yandan kullanılan ilaçlara bağışıklık kazanmaları nedeniyle kırmızı örümcekler büyük bir hızla yeniden çoğalırlar. Bu yüzden kırmızı örümceklerle mücadelede, onların doğal düşmanlarına zehirli olmayan özel akarisitler kullanılmalı ve gereksiz yere geniş etkili, kapsamlı ilaçların kullanılmasından kaçınılmalıdır. Bunun yanında mutlaka her uygulamada farklı etkili maddeye sahip ilaçlar seçilmelidir.

LaDymm - avatarı
LaDymm
Ziyaretçi
4 Eylül 2008       Mesaj #3
LaDymm - avatarı
Ziyaretçi
Genellikle diğer meyvelerden daha pahalı olduğu halde lezzetli oluşu ve besleyiciliği nedeniyle yeğlenerek tüketilen meyvelerini sonbahardan başlayarak bazı yıllarda nisan ayına kadar veren Muz, Muzgiller'in örnek bitkisidir. Anayurdu kesin olarak bilinmeyen, dünyanın sıcak yerlerinde ve ülkemizde Akdeniz bölgesinde yetiştirilen muz bitkisinin 40 türü ve 250 kadar çeşidi bulunmaktadır. 1-15 m. kadar boylanan, ödünsüz iri gövdeli, geniş yapraklı çokyıllık otsu bir bitkidir.
Gerçek gövdesi soğan biçiminde ve toprağın altındadır. Yaprakların iç içe geçmiş kınları, toprak üstünde muzun "yalancı gövde"sini oluşturur. Yalancı gövdenin ortasından ve yaprak demetinin arasından çıkan çiçek topluluğu da bir demet oluşturur. Bu demetin dibinde önce beliren çiçekler dişi karakterdedir. Daha sonra demetin tepesinde erkek çiçekler ortaya çıkıp yere doğru eğilir. Dişi çiçeklerin tozlaşıp olgunlaşmasıyla hevenk biçiminde meydana gelen meyve kümeleri, yukarı doğru dikilir.
Bu meyve hevenkleri üç ay içinde olgunlaşmalarını tamamlayıp kurur ya da üretici tarafından kesilerek hasat edilir. Muz meyvesi taze olarak yenildiği gibi pastacılıkta, tatlıcılıkta ve dondurma yapımında kullanılır. Likörü de yapılır.

BESİN DEĞERLERİ
100 gr. soyulup dilimlenmiş taze muzun içerdiği besin değerleri şöyle sıralanabilir: 85 kalori: 1,1 gr. protein; 22.2 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,2 gr. yağ; 0,5 gr. lif; 26 mgr. fosfor; 8 mgr. kalsiyum; 0,7 mgr. demir; l mgr. sodyum; 370 mgr. potasyum: 33 mgr. magnezyum; 190 IU A vitamini: 0,05 mgr. B1 vitamini; 0,06 mgr. B2 vitamini; 0,7 mgr. B3 vitamini; 0,5 mgr. B6 vitamini; 7 mgr. C vitamini; 10 mcgr. folik asit: 7 mgr. C vitamini ve 0,4 mgr. E vitamini.

SAĞLIĞIMIZA YARARLARI
Yukarıdaki değerlerin incelenmesinden görüleceği gibi, muz, bedene yararlı bir besindir. Muzun besin değeri, meyve olgunlaştıkça artar. Sözgelişi, ham bir muz yenildiğinde meyvenin içindeki karbonhidrat kolayca şekere dönüşerek, bitkinliğe karşı bedene hızlı enerji sağlar. Oysa, olgun muz yenildiğinde, bedene daha yavaş ama uzun süreli hareketlilik verir. Bunun yanı sıra;
o Muz içerdiği büyük orandaki potasyumla yüksek tansiyonu önler ve tansiyonu belli düzeyde tutar.
o Ham muz kabızlığa, olgun ve tatlı muz diyareye iyi gelir.
o Olgun muzun yenilmesi, kişiyi psikolojik yönden güçlendirir, daha sonra da uykuyu düzene sokar.
o Muz, ülseri önler ve ülser yaralarının tedavisine yardımcı olur.
o Muzun, yüksek kolesterolü düşürücü etkisi vardır.

BİTKİSİNİN ÜRETİLMESİ
Muz fidanları, yaşlı muz bitkisinin budanması sırasında bitkinin toprakaltı gövdesinden süren 40-50 cm. boyunda dar (kılıç) yapraklarının topraktan köklü olarak sökülmesiyle elde olunur. Bu sokum sırasında kök, gövde ve yaprak fazla hasar görmemeli, bitkinin hastalık taşımadığından emin olunmalıdır, işte böyle elde edilen fidanlar, mart-mayıs ayında sökülüp muz tarımı yapılacak bahçede 3-4 m. aralıkla kazılacak ocaklara (çukur) dikilir.
Ocak, 1-1,5 m. çapında ve 60-70 cm. derinlikte kazılır. Ocaklara, fidanın dikiminden önce 40-50 kg. kadar iyi yanmış kaliteli çiftlik gübresi ile 350'şer gr. azotlu, fosforlu ve potaslı kompoze fenni gübreler konulur. Bahçe toprağının niteliğine göre bu gübreler iki katına kadar artırılabilir.

BİTKİSİNİN YETİŞTİRİLMESİ

İklim isteği:
Muz, tropikal iklimli bölgelerin bitkisidir. Yıl boyunca 26-27 derece ortalama sıcaklık ister. Bitkinin gelişmesi, 15-16 derece sıcaklığın altında geriler. O derecenin altında, toprak üstü bölümleri ölür. -4 derecenin altında, toprakaltı gövdesi de büyük zarar görür. Yaz mevsiminde 35 derecenin üzerindeki sıcaklıklarda da bitki gelişememektedir.
Ayrıca muz üretimi yapılan bölgedeki havanın nemi de önemli olup nem oranı %60'ın altına düşmemelidir. Türkiye'de muz üretimine en uygun yöreler Akdeniz kıyılarımızdaki Alanya, Gazipaşa ve Anamur ilçeleridir. Buralarda da zaman zaman don olayı yaşandığından, yetiştirilen muz bitkisini korumak üzere büyük zahmetlere girilip yüksek harcamalar yapılmaktadır. Bu nedenle son yıllarda Türkiye'deki muz üretimi seralarda yapılmaya başlanmış ve bu alanda başarılar kazanılmıştır.

Rüzgârkıran isteği: Muz genellikle güneye bakan hafif eğimli yerlerde yetiştirilmektedir. Buralarda hâkim olarak sert rüzgârlar esiyorsa, bitkinin geniş yapraklarının parçalanmasını önlemek üzere o yönü kapamak için iyi nitelikli meyve vermeyen yüksek boylu muzlar sıkça ekilerek bir rüzgârkıran oluşturulur.

Toprak isteği: Muz yetiştiriciliğine en uygun topraklar derin, geçirgen, hafif bünyeli (kumlu-tınlı), organik madde yönünden zengin ve hafif alkali karakterde olmalıdır.

Sulama: Pek yüksek boylu gövdesi ve geniş yapraklı oluşu nedeniyle muz bitkisi çok miktarda su tüketmektedir. Bu nedenle toprağının sürekli olarak nemli tutulması gerekir. Ülkemizde mayıs-haziran aylarından ekim-kasım aylarına kadar sulama yapılmalıdır. Ancak, aşırı sulama da bitkiye zarar verir. Bu nedenle muz bitkisinin, damlama yöntemiyle sulanması tavsiye edilir.

Gübreleme: Muz bitkisi topraktan çok fazla besin kaldırdığı için ilk dikiminden sonra da düzenli olarak ama aşırıya kaçılmadan toprağının gübrelenmesi gerekir. Bunun için ilgili tarım kuruluşlarına yaprak ve toprak analizleri yaptırılır. Bu analizler sonucu olarak o kuruluşların tavsiyelerine uyularak budama (mart-nisan), çiçeklenme (haziran) ve hasat öncesi dönemi (kasım) olmak üzere 3 seferde muz bitkisine gübre verilir.

Budama: Muz bitkisi yetiştirilirken ocak ayı içinde bitkinin bulunduğu ocak açılarak birinci yılında gelişmiş, ikinci yılında meyve vermiş, ikinci yılını doldurmuş gövdeler kesilip çıkarılarak ocakta, o yıl meyve verebilecek 2-3 sağlıklı gövde bırakılır. Yapılan işleme, muz üreticiliğinde "onarma" ya da "imar" denilmektedir. Bu işleri yapan kişiler, özel yeteneği ve deneyimi olanlar arasından seçilmelidir.
Budama işi çok soğuk, sıcak ya da rüzgârlı günlerde yapılmaz. Bu nedenle bazı yıllarda mart-nisan ve hatta mayıs ayına kadar ertelenebilir. Budama, iyice temizlenmiş özel aletlerle yapılır. Ayrıca istenenler dışında bitkinin kökünden oluşan öteki sürgünler yaz aylarında kesilerek çıkarılır.

Toprak işleme: Muz bitkisinin kökleri çok yüzlek (yani, toprak yüzeyine pek yakın) olduğu için yabani ot mücadelesi el aletleriyle ve dikkatle yapılır. Ya da yalnızca bu otları öldüren herbisit ilaçları kullanılır.

Hasat (Derim): Muz meyveleri, hiçbir zaman yeme olgunluğuna erişinceye kadar dalında tutulmaz. Aksi takdirde meyvelerin kabuğu çatlar, meyve hastalık ve zararlıların akımına uğrar. Doğallıkla bu durumda, piyasa değeri iyice düşer.
Muzların hasadı, meyvenin şekli köşeliden silindirik duruma dönüştüğünde (yani kabuk içi etle tamamen dolduğunda) ve muz salkımlarının (hevenklerinin) kabuk rengi koyu yeşilden normal ya da açık yeşile dönüştüğünde yapılır. Salkımlar sapından keskin bıçakla kesilerek bitkiden ayrılır. Bu sırada ve daha sonraki işlemlerde muz meyveleri kesinlikle örselenmemelidir.

Hastalık ve zararlılarıyla mücadele: Muz yetiştiriciliğinde bitkilere dadanan zararlı ve hastalıklarla mücadele yapmak için mutlaka uzman kişi ya da kuruluşlara başvurulmalı, onların önereceği tarım koruma ilaçlarıyla zamanında, eksiksiz ve aksatılmadan mücadele sürdürülmelidir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

12 Ocak 2012 / Misafir Cevaplanmış
3 Mart 2017 / Misafir Sağlıklı Yaşam
20 Şubat 2013 / Misafir Soru-Cevap
26 Ağustos 2014 / Misafir Soru-Cevap
22 Nisan 2014 / erdal doluca Cevaplanmış