Arama

Güvercin (Columbidae)

Güncelleme: 11 Kasım 2017 Gösterim: 25.843 Cevap: 6
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
20 Temmuz 2006       Mesaj #1
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi

güvercin

Ad:  güvercin.JPG
Gösterim: 7533
Boyut:  45.9 KB

Columbiformes takımının Columbidae (güvercingiller) familyasını oluşturan 250 kuş türünün ortak adı.
Sponsorlu Bağlantılar

Familyanın Streptopelia, Zenaida gibi cinslerine giren daha küçük, ince yapılı ve pastel renkli üyeleri kumru olarak bilinir.
Bütün zoocoğrafya bölgelerine yayılan bu türlerin üçte ikisi Oryantal bölgede, Avustralya’da ve Büyük Okyanusun batısındaki adalarda, öbür türlerin çoğu Etiyopyen ve Neotropikal bölgelerde, çok azı da Nearktik ve Palearktik bölgelerde yaşar. Kuşların çoğu suyu yudumlayarak içmelerine karşın Columbidae üyelerinin tümü suyu emerek içme alışkanlığmdadır. Erişkinler yavrularını prolaktin hormonunun uyarısıyla kursaklarından salgılanan ve güvercin sütü denen sıvıyla besler. Yavrular gagalarını erişkinlerin yutağına sokarak kursaktan ağıza doğru gelen bu sütü alır.

Columbidae familyası, çok sayıda altfamilyaya ayrılır. Columbinae (gerçek güvercinler), 30 cins altında toplanan 175 türü içerir. Yeryüzünün hemen her yerine yayılmış olan bu altfamilyanın tohum ve meyveyle beslenen üyeleri çoğunlukla toplu halde yaşar. Bazıları yerde, bazıları da kısmen ya da tümüyle ağaçlarda besin arar. Tüyleri genellikle boz, siyah ve kahverenginin tonlarındadır. Bazı türlerde yanardöner lekeler bulunur. Tahtalı, evcil güvercin ve atası kaya güvercini gibi türleri içeren Columba cinsi ile üveyiği ve Eskidünya’nın iyi bilinen kumru türlerini içeren Streptopelia cinsi bu altfamilyadandır. Grubun öbür tanınmış türleri arasında Yeni Gine’de yaşayan tavuk iriliğindeki sülün güvercini (Otidiphaps nobilis), Yenidünya’da bulunan ak kanatlı kumrular ve Zenaida cinsinin üyeleri, Orta ve Güney Amerika’da bulunan yer güvercinleri (Metriopelia) ile bıldırcın güvercinleri (Geotrygon) ve soyu tükenmiş olan göçmen güvercin sayılabilir.

Treroninae (meyve güvercinleri) altfamilyası, Etiyopyen ve Oryantal bölgelerde, Avustralya’da ve Büyük Okyanus adalarında yaşayan 10 cinsi ve 115 türü içerir. Meyveyle beslenen, yumuşak gagalı ve kısa bacaklı olan bu kuşlar ağaçlarda dolaşır. Tüyleri genellikle yeşile çalar. Birçok türün vücudunda sarı, kızıl ya da öbür renklerde parlak lekeler vardır. İri yapılı Ducula türleri küçük ve çok renkli Ptilinopus türleri, mavi güvercinler (Alectroenas) ve kızıl ayaklı yeşil güvercinler (Treron) iyi bilinen türler arasındadır.

Gourinae (taçlı güvercinler) altfamilyası tek bir cins (Goura) ve üç türden oluşur. Mavi-boz renkli olan bu türlerin yelpazeye benzeyen tepelikleri vardır. Hemen hemen hindi iriliğinde olan bu kuşlar en iri güvercinlerdir.

Didunculinae altfamilyasım oluşturan tek tür Samoa Adasında yaşayan ve adını gagasının iki yanındaki çıkıntılardan alan dişli güvercindir (Didunculus strigirostris). Meyve yiyen bu tür, önceleri yerde beslenirken insanların adaya getirdiği yırtıcılardan sakınmak için ağaçlarda beslenmeye uyarlanmıştır.

İnsanların evcilleştirdiği bilinen ilk kuş güvercindir. Palearktik bölgenin batısında yaşayan kaya güvercininden evcilleştirilen bu kuşların ortaya çıkış tarihi İÖ 4500’lere kadar uzanır. İlk evcilleştirildiği dönemden günümüze kadar geçen süre içinde yüzlerce evcil güvercin soyu geliştirilmiştir. Bunlar ya görünüşlerinin güzelliği için ya uçma ve yön bulma özellikleri için ya da eti için yetiştirilir. Özellikle uzun süre uçabilme ve salındığı yere dönme özelliklerinden çok eskiden beri yararlanılmıştır. Bu amaçla yetiştirilen ve posta güvercini olarak bilinen soy, atası kaya güvercinine çok benzer. Ama ondan biraz daha iridir.

Türkiye’de güvercin yetiştiriciliği hemen hemen her yerde yapılmakla birlikte özellikle Mardin, Şanlıurfa gibi Güneydoğu Anadolu Bölgesi illerinde yaygındır. Mardin denen soy uçarken taklalar atmasıyla dikkat çeker. Pelenk, perçemli gibi yerel soyların yanı sıra tavus güvercini ve posta güvercini gibi Avrupa’da yaygın olarak tanınan soylar da Türkiye’de yetiştirilmektedir.

kaynak: Ana Britannica

Son düzenleyen Safi; 11 Kasım 2017 03:31
middnight2006 - avatarı
middnight2006
Ziyaretçi
29 Haziran 2008       Mesaj #2
middnight2006 - avatarı
Ziyaretçi
Güvercin Bakımı
Kuş besleyen insanlar büyük paralar harcayarak aldıkları kuşları alırken gösterdikleri titizliği maalesef bakımı ve hastalıkları sırasında göstermiyorlar. Bu yüzden çok iyi damızlık kuşlarımız yok olup gidiyor.
Sponsorlu Bağlantılar
Öncelikle kuş bakmak için sağlıklı bir kümese ihtiyaç vardır. Bu kümesin ahşap olması veya toprak üzerinde olması kuşlarımızı aşırı rutubetten koruyacaktır. Teras gibi yerde tuğla kümes yapan arkadaşlarımızın rutubet ortamından kurtulmaları için kümes içini strafor dediğimiz köpükle döşememiz gereklidir. Kümeslerimize bol oksijen girmesi için ufak dahi olsa bir pencere açılması ve sinek teli ile kapatılıp içeriye mikrop taşıyan sineklerin girmesini engellemeliyiz. Kapı ve pencere üzerindeki camlar kümes içine güneşin girmesine yardımcı olacağından tercih nedenidir. Kümesleri güneş alacak şekilde yapmamız sadece güneşte olan D vitamininin kuşlar üzerine gelmesine yardımcı olmamız gerekir.
Kümes içine yaptığımız yuvaların da kuru tahtadan yapılıp kuşların yumurtlaması için kuru çam yaprakları, kuru ot, kuru saman koymamız, yumurtanın hava almasını sağlayacağından yavrunun sağlıklı çıkmasını sağlayacaktır.
Beslemeyi düşündüğümüz kuşlarımızı kümesimize koyduğumuzda bunların bakımı gündeme geliyor. Günümüzde buğdayla beslediğimiz kuşları maalesef iki saatten fazla uçuramıyoruz. Veya kuşlar eskisi kadar zinde olmuyor. Bunların sebebi tek buğday veya mısırla beslenen hayvanlar, vücutlarına gerekli olan vitamin ve mineralleri yeteri kadar alamamaktadırlar. Oysa vitamin ve mineraller doğurganlık, parlak tüy yapısı, sağlam kas ve kemik yapısı, hastalıklara karşı direnç yönünden çok önemlidir. Bu yüzden kuşlarımıza buğday, mısır, fiğ, pirinç, kırmızı mercimek, kendir tohumu, kuru bezelye gibi karışımlar hayvanların bir nebze olsun ihtiyaçlarını karşılarlar. Bu yemlerin tozsuz ve temiz olması gerekir. Hayvanlar yedikleri bu yemleri taşlıkları vasıtasıyla öğütürler. Bu yüzden taşlıklarına öğütücü kum parçaları gerekir. Bizler genellikle deniz veya dere kumu ile bu ihtiyacı gidermeye uğraşırız. Ancak bu tür kumlar yuvarlak olduğundan kesici görevi yapmaz. Kuşların kursağında boşuna şişlik yapar ve bu kumları yiyen kuşlar bir köşeye çekilir ve kabarık dururlar. Bu kum ihtiyaçları Avrupada istiridye kabuğu kırıklar, kırmızı kil, kömür, çakıl, kurutulmuş deniz yosunu ile giderilir. Ayrıca bu karışımlar 220 derecede fırınlanarak mikrop ve zararlı bakterilerden arındırılırlar.
Kuşlarımıza genelde hastalıklar sudan bulaşır. Suluklarımız çok temiz ve temizlenebilir şekilde olmalıdır. Genelde bu suluklarımıza kuşların tüyleri , vücuttan çıkan tozları, yem parçaları ve pislikler toplanır. Suda mikroorganizmalar (mikroplar, bakteriler- mantar , koli basili) çok çabuk ürerler. Böyle bir su çeşitli hastalıklar ve ishal ile kuşun sağlığını tehdit eder. Bu sebepten haftada en az bir kere dezenfektan ilaçları ile temizlenmeli, hatta su içine birkaç damla damlatılarak suyun dezenfekte olmasını sağlarız. Bunlar; Witte Molen Wime-San, su koruyucu Dezen, Mefarol, Vanodin gibi ilaçlardır.
Dezenfektan ilaçlarına sıra gelmişken bizler bu konuyu da maalesef göz ardı ediyoruz. Halbuki kümeslerimizi en az ayda bir kere dezenfektanlamamız gereklidir. Dezenfektan yapmadan önce kümes ve yuvalardaki pislikleri kazıyıp temizlememiz gerekir. Daha sonra içerideki tozlar temizlenir. Dezenfektan kuşların üzeri dahil kümesin her yerine sıkılır. Bu bir fitil pompa yardımıyla yapılabilir.
Kuşlarımız her gün banyo yapmalıdırlar. Banyo suları temiz olmalıdır. 5-6 kuş yıkandıktan sonra yeni su koyup diğerlerinin yıkanmasını sağlamalıyız. Kesinlikle yağmur veya birikinti sularında kuşların banyo yapmasına müsaade etmeyiniz.
Bazılarımız toprak dökerek kuşların buralarda eşinmesini, toprak üzerinde bir şeyler yemesini düşünürüz. Oysa bu toprak üzerine yağan yağmur ve uçuşan tozlar hastalık taşır. Bu yüzden haftada en az bir kere dezenfektanla toprak temizlenmelidir.
Kuşlarımıza ne kadar bakım yaparsak yapalım mineral ve vitamin yönünden gerekli ihtiyacını sağlayamayız. Oysa mineral ve vitaminler sağlık, doğurganlık, parlak tüy yapısı, sağlam kemik ve kas yapısı ve hastalıklara direnç yönünden çok önemlidir.
Wimoraal mineral karışımı, VM-Forte vitamin ve Muta-Vit gibi mineral veya vitaminler kullanılır. Kuşlarımızın yedikleri içtikleri her şeyden bağırsakları bozulabilir. Bunun için COXİ PULUS, solunum yolu hastalıkları için BAYTRİL, kabarma ve kurumaya giren kuşlar için OROPHARMA FORLAYT kullanırız. Bağırsak solucanları için bir litre suya 5 diş sarımsak koyulur bir gün sonra kuşlara verilir. Bit, pire içinse Ardap, Ecto Spray kullanılır.

Güvercin Besleme
Güvercinler, süs güvercinleri, uçucu güvercinler ve besi (etlik) güvercinleri olarak 3 grupta incelenirler. Ülkemizde besi güvercinleri yetiştirilmemektedir. Süs güvercinleri güzellikleri, tüy kalitesi ve şekilleri ile dikkat çeker. Posta güvercini olarak yetiştirilen uçucu güvercinler, takla atabilir, yüksekten uçabilirler. Güvercinlerin 10-18 yıl arasında ömürleri olup, en verimli dönemleri 2-8 yaş arasıdır. Güvercinlere verilecek günlük yem miktarı yaklaşık canlı ağırlığın %10u olup ortalama 40-50 g arasındadır. Su ise ad libitum verilir ve yaklaşık 30 güvercine 1 litredir. Yemleme 1 öğün olup akşamları yapılır. Farklı güvercin ırkları aynı sürede yemlerini tüketemediklerinden, bunların ayrı yemlenmesi gerekir Genç güvercin besisinde; güvercinler, 4 haftada kesim olgunluğu olan 500 g canlı ağırlığa ulaşırlar. Bunlara verilecek olan peletler küçük ve sağlam olmalı, çok az ufalanmalıdır. Çok şekilli yemler ise hayvanlar tarafından reddedilir. Güvercinlere grit amacıyla; küçük taşlar, kireç ve midye kabuğu verilebilir. Özellikle kuş evlerinde, kuluçka s­üresince ve tüy değiştirmeden önce vitamin (vitamin A,D,E, B6, B12) ilavesi gerekir. Güvercinler, yeşil yemlerle de (aslanağzı, genç çayır otları) vitamin alırlar. Kışın ise rasyonlara havuç ilave edilebilir

Güvercinlerin Vücut Yapısı

Güvercinlerin vücut yapıları bağlı bulundukları ana sınıftan yani kuşların genelinden pek farklı değildir. Bu yazı kapsamında genel olarak kuşlarla ilgili bilgiler verilecek güvercinlere özgü durumlar ise ilave edilecektir. Latince’de Aves olarak adlandırılan kuşlar sınıfı, omurgalılar grubunda sürüngenlerle memeliler arasında yer alır. Bu sınıf üyelerinin karakteristik özelliği ön üyelerinin uçmaya yarar şekilde kanada dönüşmüş olması, vücutlarının tüylerle örtülü bulunması, yumurta ile çoğalmaları ve sıcak kanlı olmalarıdır. Kuşlar sabit sıcaklığa sahip hayvanlardır. Vücut sıcaklıkları 38–40 derece arasındadır. Çoğu türlerde kemiklerin içi boş olduğundan hafif bir iskelete sahiptirler. İskelet ve vücut yapıları ile gerek dış, gerekse iç organları hemen hemen bütün kuşların aynıdır. Omurgalılar içersinde bu karakteristikleri ile başlı başına ayrı bir grup oluşturmaktadırlar.

DIŞ GÖRÜNÜŞ

Başlıca karakteristikleri vücutlarının çok değişik renklerde tüylerle kaplı olmaları ve gövdelerinin iki yanında yer alan kanatları ile uçabilmeleridir. Kuşların vücudunun bazı yerleri gaga, ayak, parmaklar ile akbaba gibi bazı kuşlarda boyun kısmı tüysüzdür. Kuşlarda ayaklar yürümeye, yüzmeye, tırmanmaya ve tutunmaya yarar. Ayaklar genellikle sert pullarla kaplıdır. Bazı türlerde ayakların hatta tırnaklara kadar parmaklarında tüylerle kaplı olduğu görülür. Paçalı güvercinler buna iyi birer örnektirler. Değişik şekillerdeki gaga sert keratinden oluşur. Bazı türlerde gaga yumuşak bir deriyle kaplıdır. Gaga yapıları kuşların beslenme tarzlarına bağlı olarak çok değişik şekillerdedir.

TÜYLER
Kuş tüyleri karmaşık bir yapıdadır. Keratinleşmiş deri hücrelerinden oluşmaktadır. Telek adı verilen kanat ve kuyrukta yer alan büyük tüyler uçmaya ve dönmeye yaramaktadır. Vücudu bir kiremit örtüsü gibi kaplayan dış tüyler ise kuşu ıslanmaktan korur, alttaki ince ve yumuşak tüyler ise vücudun ısı kaybetmesini önler. Güvercinlerde kanat telekleri kabaca el telekleri ve kol telekleri olarak iki gruba ayrılabilir. El telekleri, genellikle 10 tanedir. Kanat ucundan bilek eklemine kadar sıralanır. Uçmayı sağlayan ana tüyler bunlardır. Kol telekleri adı verilen ikinci bir sıra ise, bilek ekleminden dirseğe kadar uzanır. Bu telekler ikinci derecede uçma tüyleridir. Sayıları kuş türüne göre değişmektedir. Güvercinlerde genellikle 18 adettir. Kuyruk telekleri, kuyruktaki büyük tüylerdir. Uçarken dümen görevi yaparlar. Sayıları güvercinlerde genellikle 12 dir. Bazı türlerde 14 ya da 16 ya kadar çıkabilmektedir. Kuyruk telekleri son kuyruk omuruna bağlanmışlardır. Buradaki kasların hareketlerine bağlı olarak hareket ederler. Örtü telekleri, uçma tüylerinin ve kuyruğun dibinde kiremit gibi dizilmiş kısa tüylerdir. Kanatların alt ve üstünde birkaç sıra örtü tüyü bulunur. Uçma teleklerine en yakın olan örtü tüyleri en büyük olanlardır. Hav tüyleri, teleklerin altında yer alır ve kuşun vücut ısısını korumaya yarar. Renkleri genellikle beyaz ya da gridir.

TÜY DÖKME
Çiftler halinde beslenen kuşlar tüy dökme döneminde birbirlerinin baş, sırt gibi tek başına erişemeyecekleri yerlerini temizler ve kaşırlar. Tek başına yetiştirilen kuşlara ise sahipleri yardım etmeli, güven sağladıktan sonra yavaş yavaş başlarını kaşımalıdır. Bu işlem nazikçe yapılmadığı zaman yeni tüylerin dış keratin tabakaları zedelenebilir. Banyo yaptırılarak kuşların rahatlaması sağlanmalıdır Papağanlar cinsel olgunluktan önce pek çok kez tüy değiştirdiği halde, ispinozlar ilk tüy değişiminden sonra cinsel olgunluğa ulaşırlar. Genç kanaryalar ise, 2 aylık yaşta ilk tüy değişimine girerler. Şiddetli bir tüy dökümü özellikle papağanları çok etkiler, hayvanlar durgunlaşır ve konuşmayı keser. Hayvanlar, tüyler dökülüp yerine yenileri çıkarken huysuz olur ve kaşınırlar. Kanaryalar ve ispinozlar, hazır ticari yem ve mamaları severek tüketirler. Bunlara tüy dökme döneminde haşlanmış yumurta, bira mayası,irmik, bebek bisküvisi veya mısır unundan oluşan bir karışım verilebilir. Kuşyemi ve darı tohum karmalarına giren başlıca yem türleridir. Renk mamaları: Bazı kuş sahiplerinin göz zevkine uygun olarak tüylerin parlak ve değişik renklerde olması için renk mamaları kullanılır. Bu mamalar düzenli verilmediği taktirde tüyler göze hoş gelmeyen renklere sahip olabilir. Bu durum bir sonraki tüy döküm mevsiminde ancak düzelebilir. Özellikle tercih edilen kırmızı ve turuncu renk pigmentleri ticari renk mamalar içinde yer alabilir. Bunun yanında beta karoten, kırmızı biber, havuç, domates gibi gıdalarda doğal turuncu renk pigmenti vardır.

TÜY DEĞİŞİMİ
Memelilerde ve kuşlarda kıllar, tüyler, tırnaklar dış etkilerle devamlı yıprandıklarından zamanla bunların yerine yenileri oluşur. Bu yenileme işi bazen yavaş yavaş ( memelilerde deri, tırnak, kuşlarda pençe ve gaga ) bazen de belli zamanlarda ve oldukça hızlı bir şekilde oluşur. (kıl ve tüy değiştirme) Genellikle, kuşlar bütün tüylerini senede bir defa, bazıları iki defa değiştirirler. Bazı kuşlar küçük örtü tüylerini senede iki defa, kanat ve kuyruk teleklerini ise bir defa değiştirirler. Tüy değiştirme yavaş olduğundan, genellikle 1-3 ay sürdüğünden kuşlar tamamen çıplak kalmaz ve uçma yeteneklerini kaybetmezler. Örneğin güvercinler bu şekilde tüy değiştirir. Fakat kaz, ördek, kuğu, turna ve bazı bataklık kuşları uçma teleklerini birden döktüklerinden birkaç hafta uçamazlar. Bu durumlar dışında değişik tüy değiştiren türler de vardır. Bazılarında erkek ve dişi değişik zamanlarda tüy değiştirir. Tüy değiştirme genellikle yavaş ve belli bir sıraya göre olur. Güvercinlerde kanat teleklerinin değişimi, el teleklerinde bilekte başlar ve el uçlarına doğru ilerler. Kol teleklerinde ise, hem iç hem de dış taraftan içe doğru değişir. Kuyruk teleklerinde ise değişim içten dışa doğru olur. Tüy değişimi derideki tüy yuvasında yeni tüyün büyümesi ve üstteki yıpranmış tüyün atılmasıyla oluşur. Bu tüy yenilemede bazı kuş türlerinde renk değişikliklerine de rastlanır. Yılda iki defa tüy değiştiren kuş türlerinde genellikle yaz ve kış renklerinde farklılıklar olur.

AYAK YAPILARI
Kuşlarda iskeleti oluşturan arka ekstremiteler yürüme bacaklarıdır. Bacağın üst kısmında yer alan uyluk kemiği ve diz eklemi bacak kasları ve karın tüyleri tarafından örtüldüğünden dışardan görülmez. Alt bacaktaki kaval kemiği kamış kemiği ile birleşerek but kemiğini oluşturmuştur. But kemiğinden sonra bilek ve tarak kemiklerinin birleşmesinden oluşan oldukça uzun ayak kemiği gelir. Bu kemiğin alt ucundaki çıkıntılara ikinci, üçüncü ve dördüncü parmaklar bağlanır. Birinci (arka) parmağı olan kuşlarda bu parmak ayak kemiğinin iç kenarındaki çıkıntıya bağlanır. Beşinci parmak yoktur. Parmak sayısı genellikle 3-4 tür. Birinci parmak 2, ikinci parmak 3, üçüncü parmak 4 ve dördüncü parmak 5 parçalıdır. Parmaklar bazı türlerde öne ve arkaya dönebilir. Ayaklar keratin pullarla kaplıdır. Kuşlarda ayaklar yaşam ve hareket tarzlarına göre değişik yapılar gösterir.

GAGA YAPILARI
Gaga, besinin tutulması, yakalanması, taşınması, parçalanması gibi işlemlerin yanı sıra düşmanlara karşı bir savunma aracı olarak da kullanılır. Tüylerin düzeltilmesinde, yuva yapımında ve daha bir çok işte kullanılır. Dolayısıyla kuşlarda yaşam biçimine uygun gaga biçimleri gelişmiştir. Keratinden oluşan gaga üst ve alt gaga olmak üzere iki kısımdır. Üst gaga, üst çene ve burun kemiklerinin, alt gaga ise alt çene kemiklerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Üst gaga burundan itibaren devam eden sırt kısmı, genellikle az veya çok eğik olan gaga ucu ve keskin gaga kenarlarından oluşur. Gaga kenarlarında Çoğunlukla diş şeklinde çıkıntılar veya testere gibi tırtıklar bulunur. Alt gaga ise her iki alt çene kemiği uçlarının birleştiği gaga ucu ile çene kemikleri arasını örten, bazı türlerde yumuşak bir deriden oluşan gaga altından oluşur. Birçok kuşta ve güvercinlerde üst gaga dibinde yumuşak ve genellikle sarı renkte bir deri vardır. Ceroma adı verilen bu kısım sinirlerle donatıldığından dokunmada önemli görevler üstlenmiştir. Bir kısım bataklık ve su kuşlarında bu deri bütün gagayı örter. Burun delikleri ceromanın kafatası ile birleştiği yerden ya da ceromanın içinden açılır. Kuşların beslenme tarzına bağlı olarak çok değişik şekillerde gagalara rastlanır. Yırtıcı kuşların gagaları kanca gibi kıvrık, keskin ve güçlüdür. Bu gagaları ile deri, et ve hatta kemikleri parçalarlar. Tohum yiyen kuşlarda gagalar kalın ve koniktir. Bataklık ve sulak alanlarda yaşayan kuşların gagaları genellikle uzundur. Böcek yiyen kuşların gagaları ince ve sivridir. Pelikan gagası ise alt çenedeki esnek derisiyle büyük bir kepçe gibidir. Gaga şekilleri de kuşların tanınmasında ipuçları verir.

İSKELET YAPILARI
Kuşların genel yapısı yürüme ve uçma hareketlerini rahatça yapmaya uygun bir şekilde oluşmuştur. Yürürken ve dururken gövdenin ağırlık merkezi ayakların üzerine düşer. Bu sırada kanatlar katlanmış durumda gövdenin iki yanına yapışık olarak durur. Kuşların iskeleti incelendiğinde kemiklerin ince, içlerinin boş ve birçok yerinde belirli delikler olduğu görülür. Akciğerlerden itibaren çeşitli yerlerde bulunan hava keseleri kemiklerle bağlantılıdır. Bu durum kuşların uçmalarını kolaylaştırmaktadır. Şekil 1 de bir güvercinin iskelet yapısı görülmektedir.

KAFATASI
Kuşlarda kafatası, beyin ve soğancığın korunduğu kubbemsi ve iyi kaynaşmış kemiklerden meydana gelir. Kafatası üzerinde büyük göz çukurları, burun delikleri ve boynuzumsu bir maddeden yapılmış olan üst ve alt gaga yer alır. Eklemli ve oynak olan gaga, kafatası ve alt çene ile bağlantı halindedir. Günümüzde yaşayan hiçbir kuşta diş bulunmaz.

BOYUN
Kuşlarda boyun çok hareket edebilecek bir yapıda gelişmiştir. Boyunda yer alan omur sayısı genellikle 14–15 arasındadır. Bütün kuş türlerinde bu sayı 10 ile 26 arasında değişmektedir.

GÖĞÜS
Kuşlarda göğüste yer alan omur sayısı 3–10 arasında değişir. Güvercinlerde bu sayı 3 tanedir. Göğüste birbirine ve göğüs omurlarına bağlı 5-10 kaburga kemiği vardır. Göğüs kemiği iri, geniş ve yassıdır. Yalnız göğsü değil karın kısmını da kaplar. Göğüs omurlarından sonra gelen sırt ve bel omurları, leğen kemiği ile kaynaşmıştır. Kuşlarda ön üyeler kanat şeklini almıştır. Kanatlar kuvvetli kaslarla göğüs kemiğine bağlanmıştır. Kanadı omurgaya ve göğse bağlayan kemiklerden kürek kemikleri sırt tarafına doğru uzamışken, sırt kargacık kemikleri göğüs ile kaynaşmış, köprücük kemikleri ise uçta birleşerek lades kemiğini oluşturmuşlardır.

KANATLAR
Kanatlar, kısa bir pazı kemiği ve uzun ön kol kemikleri ile körelmiş el kemiklerinden ibarettir. El, birbirine kaynaşmış uzunca bir orta el parçası, başparmak, orta büyük parmak ve buna bitişik küçük parmak olmak üzere 3 parmaktan oluşur. Duruş ve yürüyüş halinde kolun üst kısmı geriye, alt kısmı öne ve el kısmı geriye kıvrık bir şekilde durur.

AYAKLAR

Ayaklar, sırt omurlarıyla birleşmiş ve bütünleşmiş leğen kemiğine bağlıdır. Kısa ve kuvvetli olan uyluk kemiği öne doğru yatık, gövdenin yan etleri içinde gizlenmiştir. Bu nedenle diz eklemi dışardan görülmez. Arkaya doğru eğik duran baldır oldukça iri ve uzundur. Kaval kemikleri kaynaşmıştır. Bilek ve ayak kemikleri kaynaşarak boru şeklinde parmaklara eklenmiştir. Beşinci parmak kaybolmuştur. Parmak sayısı genel olarak 3-4, deve kuşlarında 2 dir. Güvercinlerde parmak sayısı 4 tür. Arkaya dönük birinci parmak 2, içe bakan ikinci parmak 3, ortadaki üçüncü parmak 4, dıştaki dördüncü parmak ise 5 eklemlidir. En uç eklemde tırnak oluşmuştur. Güvercinlerde tırnaklar alttan gelen kısımlarla yenilenen bir yapıdadırlar. Parmak sayısı ve eklemler kuş türlerine göre çok değişiklikler gösterir. İskelet kaslarla çevrilidir. Kanatlar çok kuvvetli kaslarla bağlı olup ayrıca ayak kasları da oldukça güçlüdür.

İÇ ORGANLAR

BEYİN VE OMURİLİK
Beyin, kafatası boşluğu içinde yer alır. Kuşlarda beyindeki koku alma duyusu büyük ölçüde körelmiştir. Bunun yerine orta beyinde bulunan görme ve işitme lobları çok gelişmiştir. Güvercinlerde kafatası ile beyin arasında bulunan ferromanyetik bazı tanecikler, yerin manyetik alanına karşı duyarlı birimler haline gelmişlerdir. Güvercinler bu sistem sayesinde yerin manyetik alanındaki değişimleri hissedebilmektedirler. Bu sistem güvercinlerin çok uzaklardan uçurulduklarında bile yönlerini kolaylıkla bulabilmelerine yardımcı olmaktadır. Omurilik omurga kanalının son ucuna kadar uzanır. Omurilikten ayrılan sinir sistemi, bütün organlara ve kaslara kadar dağılır.

KALP, AKCİĞERLER VE SOLUNUM SİSTEMLERİ
Kuşların kalpleri dört gözlüdür. Kalp atışları memelilerden daha hızlıdır. Kalplerinin vücutlarının ağırlığına oranı, diğer omurgalılara göre daha fazladır. Solunum organları ve akciğerler küçüktür. Memelilerde olduğu gibi göğüs boşluğunda serbest halde bulunmayıp, gövde boşluğunun duvarına yapışıktırlar. Kuşlarda kısa olan bronşlar bir çok kollara ayrılmaktadır. Bu kollardan bir çok hava kesesi kuşun vücudunun değişik bölümlerine yayılır. Bu hava keseleri hava deposu işlevini görürler. Hava keseleri kuşun gövde, kanat ve ayaklarını hareket ettirmesi sonucu sıkışır ve açılırlar. Bu sayede ciğerlere hava gönderimi sağlanır. Kuşlarda diğer memeli hayvanlarda bulunan diyafram olmadığı için, ciğerlere hava körüklenmesi ve solunum bu yolla sağlanmaktadır. Uçurulmayan güvercin ve evcil kümes hayvanlarında rastladığımız durduğu yerde kanat çırpma hareketinin nedeni solunumu devam ettirme eyleminden kaynaklanmaktadır. Kuşlarda yer alan bu hava keselerinin bir diğer işlevi de vücut sıcaklığının korunmasını sağlamaktır. Bu mekanizma beyindeki bir merkez tarafından idare edilmektedir. Bir güvercinde kalbin vücut ağırlığına oranı % 14, Vücut sıcaklığı 43 derecedir. Dakikadaki kalp atış sayısı 220, solunum sayısı 450 dir. Dakikadaki kanat çırpma sayısı 8, yatay uçuşta hızı saatte 80 km. dir.

BÖBREKLER VE BOŞALTIM SİSTEMİ
Kuşlarda böbrekler iri ve uzunca bir yapı gösterir ve sırt kemiğinin iç çukuruna gömülmüş durumdadır. Böbrekten çıkan idrar kanalları bağırsağın arka tarafına uzanır ve eşey deliğinin (kloak) orta kısmına açılır. İdrar kuşlarda sulu değildir. Beyaz, yoğun ve çabuk katılaşan bir maddeden ibarettir. Deve kuşu haricinde hiçbir kuşta idrar kesesi bulunmaz. Bunun nedeni kuşların aslında sıvı olan idrardaki suyu tekrar emerek vücuda kazandıran bir yapı geliştirmiş olmalarındandır. Böylelikle kuşlar uzun süre susuz idare edebilecek bir yapı kazanmışlardır. Tane ve tohumla beslenen güvercin gibi kuşlarda su içme ihtiyacı diğer kuşlara oranla daha fazladır. Kuşlarda böbrekler, sadece azotlu atıkların atılmasına değil vücuttaki su ve tuz miktarına göre glikozun düzenlenmesinde de görev alır.

KURSAK, ÖN MİDE, TAŞLIK VE SİNDİRİM SİSTEMLERİ
Kuşlarda sindirim sistemi de değişiklik gösterir. Kuşlarda ağız kısmında diş bulunmaz. Bazı kuşlardaki gaga kenarlarındaki testeremsi çıkıntılar ve diğer oluşumlar beslenmeleri ile ilgilidir. Ağız içinde boynuzumsu bir madde ile kaplı ve hareketli olan dil, besinleri almaya ve yemek borusuna göndermeye yarar. Şekil 3 de bir güvercinin sindirim organları görülmektedir.

KURSAK VE ÖZOFAGUS
Yemek borusu kuşun boyun uzunluğuna göre şekil alır. Güvercinlerin de dahil olduğu tanelerle beslenen bazı kuşlarda ve yırtıcılarda yemek borusu genişleyerek kursak denilen bir yapı ortaya çıkartmıştır. Alınan besinler ilk önce kursakta yumuşatılır. Kursak oluşumu aslında dişlerin olmayışının doğal bir sonucu olarak gelişmiştir. Kursağın esas görevi alınan besinleri ilk aşamada depolayarak mideye yavaş yavaş geçmelerini sağlamaktır. Bunun yanı sıra kursağın diğer bir önemli görevi de özellikle tohum ve tane yiyen güvercin gibi kuşlarda besinlerin yumuşatılıp hazırlandıktan sonra yavrulara kusularak verilmesini sağlamaktır. Çünkü yavrular gagaları gelişene kadar yaklaşık 1 ay süre ile kendi başlarına yem yiyemezler. Güvercinlerde yavrular gagalarını anne ya da babalarının yutaklarına sokarak kusmalarını sağlarlar böylelikle depo edilmiş besine ulaşırlar. Tane ve tohum ile beslenen güvercin gibi kuşlarda, tanelerin öğütülmesini sağlamak amacı ile kursakta bir miktar taş bulundurulur. Kuş, uygun büyüklükteki taşları bu amaçla yutar. Bu taşlar kursakta bir tür değirmen taşı görevi görüp tanelerin öğütülmesini sağlarlar. Kursağın girişinde başlangıcında Özofagus denilen bir bölüm yer alır. Beyindeki hipofiz bezinin salgıladığı prolaktin adı verilen bir hormonun etkisi ile özofagus’tan bir çeşit salgı salgılanır. Bu salgı sadece Columbidae (güvercingiller) ailesine özgüdür ve diğer kuş türlerinde bulunmaz. Kursak sütü olarak adlandırılan bu salgı halk arasında “kuşsütü” olarak bilinmektedir. Kuluçka döneminin sonuna doğru sadece bir hafta süre ile salgılanan bu sıvının besleyici değeri çok yüksektir. Yeni yavrular kursaktaki yarı sindirilmiş besinlerle beslenmeye hazır olana kadar ilk günlerinde bu salgı ile beslenirler.

ÖN MİDE VE KASLI MİDE (TAŞLIK)
Bütün kuşlarda yemek borusu alt kısımda genişler ve oval bir şekil alarak mideyi oluşturur. Mide kuşlarda genel olarak iki bölümden meydana gelmektedir. Bunları Ön mide ve Kaslı mide (taşlık) olarak adlandırabiliriz. Ön mideye birçok salgı bezi bağlıdır. Ön mideden sonra güçlü kaslardan oluşan ve iç kısmı sertleşmiş, boynuzumsu bir madde ile kaplı taşlık da denilen kaslı mide gelir. Kaslı mide alınan besinlere göre değişiklik gösterir. Yırtıcı kuşlarda bu mide zayıf kaslıdır. Tane yiyen kuşlarda ise sert kaslı ve içi karşılıklı sert iki plakadan oluşur. Kursak ve ön mideden geçerken yumuşayan besinler burada mide hareketleriyle parçalanır ve öğütülürler.

İNCE BAĞIRSAK
Kimyasal sindirimin büyük bir kısmı ve besinlerin emilmesi burada olur. İnce bağırsak tane yiyen güvercin gibi kuşlarda diğer kuşlara göre oransal olarak daha uzundur. Kısa olan kalın bağırsağın sonunda bir çok kuşta uzunca bir kör bağırsak bulunur. Kalın bağırsak anüse açılır.

KLOAK
Kalınbağırsağın dışa açıldığı, dışkının ve idrarın belli bir süre tutulduğu kısımdır. Sindirilmiş besinlerdeki su burada tekrar vücut içine geri emilir. Atık maddeler ise anüs yolu ile dışarı atılır. Kloak’ın bir diğer işlevi de eşeysel üretimin akıtıldığı yerdir. Kuşun cinsiyetine göre sperm ya da yumurta kanalı burada bulunur.

ÜREME ORGANLARI
Erkeklerde
Böbreklerin ön yan tarafına ikişer tane yumurta biçiminde testisler bulunur. Testislerden çıkan bir sperm kanalı kloak’ın orta kısmına açılır. Kloak’a açılmadan önce sperm kanalı bir şişkinlik yapar. Çiftleşme zamanı bu testisler şişer ve genellikle soldaki daha büyük olur. Kuşların çoğunda güvercinlerde de olduğu gibi çiftleşme organı (penis) yoktur. Yalnız ördekgiller familyası mensuplarında anüsün karına bakan iç duvarından ucu dışarı çıkabilen penis benzeri bir yapı bulunur. Penis üzerindeki oluk, sperma kanallarından çıkan spermayı dişiye iletmeye yarar. Leylek ve balıkçıllarda ise penis körelmiş, anüsün iç duvarında bir siğil şeklini almıştır. Tavuklarda yumurtadan yeni çıkmış yavrularda bu penis benzeri yapı iyi göründüğü için erkek ve dişi civcivler birbirlerinden kolaylıkla ayırt edilebilir.
Dişilerde
Üreme organı yumurtalık ve yumurta kanalından ibarettir. Yumurta kanalı, kloak’ın orta kısmına açılır. Sağ yumurtalık ve yumurta kanalı körelmiş veya tamamen ortadan kalkmıştır. Çiftleşme ve yumurtlama zamanı sol tarafta bulunan üzüm salkımı şeklindeki yumurtalık ve dolambaçlı döl kanalı olağan üstü büyür. Yumurta kanalı yapısal ve işlevsel olarak birbirinden ayrılan beş bölgeden oluşur. Her dişinin eşey organında erkek eşey organını karşılayan ve aynı bölgede anüsün iç duvarında yer alan bir klitoris (bızır) bulunur.

DUYU ORGANLARI
Kuşlar görme ve işitme duyuları çok gelişmiş olan canlılardır. Buna bağlantılı olarak diğer algılama sistemleri fazla gelişkin değildir. Körelen duyuların başında ise koklama gelmektedir.

GÖRME
Kara omurgalıları içinde, hatta tüm omurgalılar içinde görme yeteneği en iyi gelişmiş ve vücuduna göre gözü en büyük olan hayvan grubu kuşlardır. Kuşların duyu organları arasında çok önemli bir yere sahip olan gözler, yön, uzaklık, şekil, renk, derinlik, hareket ve büyüklük gibi nesnelerle ilgili özelliklerin tümünü algılamaktadır. Kuşların büyük bir bölümünde gözler kafanın iki yanında yer alır. Sadece gece yırtıcılarında gözler kafanın ön tarafındadır. Kuşlarda gözlerin çok az hareketli olmasına karşın baş ve boyun büyük hareket kabiliyetine sahiptir. Göz kapakları çok hareketlidir. Göz kapaklarından ayrı olarak gözü örtebilen hareketli ve saydam bir zar (nicitans) bulunur. Bütün kuşlarda daralıp genişleyebilen göz bebekleri yuvarlaktır. Retina tabakası ön kısma nazaran daha geniştir. Göz çevreleyen katı tabakanın içinde ve cornea kenarlarının arkasında kemik tabakacıklarından oluşan bir halka vardır. Cornea tabakası bütün kuşlarda kuvvetli bir şekilde kubbeleşmiştir. Retina tabakasının büyüklük ve gelişmişliğine paralel olarak keskin ve net görebilme çok gelişmiştir. Durdukları yerde bir dairenin 300 derecelik sahasını görebilirler. Renk görme olayı bir çok canlıda gelişmemişken kuşlarda vardır. Örneğin köpeklerin renk görmedikleri düşünülürse kuşlar bu konuda oldukça yeteneklilerdir. Bir güvercinin 20 renk tonunu birbirinden ayırt edebildiği saptanmıştır. (insanda bu rakam 160 dır.)

İŞİTME
İşitme organı olan kulak gözlerin hemen arkasında, başın iki yanında yer alır. Kuşlarda da kulak, iç, orta ve dış kulak olmak üzere üç kısımdan ibarettir. Fakat dış kulak pek dikkati çekmez. Genellikle dıştan bir tutam kalem tüyü ile çevrili ve örtülüdür. Bazı kuşlarda kulağı çevreleyip örten kalem tüylerinin rengi değişiktir. Sadece bazı türlerde örneğin baykuşlarda dış kulak kepçesi gelişmiştir. Kuşların 40–30.000 Hz’lik sesleri duydukları saptanmıştır. Kural olarak 100 Hz’den daha düşük sesleri çok az duyarlar. En duyarlı oldukları ses aralığı 1000–3000 Hz arasıdır.

KOKU ALMA

Koku alma duyusu kuşların genelinde körelmiş ve zayıftır. Koku alma organı burun üst gaganın dip kısmında yer alır. Çoğunlukla tam olmayan bir ara perde ile ayrılmış burun boşluğunda koku alma görevini taşıyan midye şeklinde bir çift oluşum vardır. Her iki burun deliği üst gaga dibine yakın bir yerde bulunur. Bazı kuşlarda burun delikleri sert kıllarla örtülüdür (kuzgun). Bazılarında ise (fırtına kuşları) boru şeklinde uzamış ve birbiriyle birleşmiştir.

TAD ALMA
Tat alma organı dil ve gaganın iç kısmıdır. yumuşak olan dil dibi ile damakta yer alan tomurcuklar vasıtasıyla tat alma olayı gerçekleşir. Kural olarak tat alma duyusu iyi gelişmemiştir.

DOKUNMA DUYUSU
Gaga ve dil dokunma organı vazifesini de görmektedir. Çulluklar,ördekler ve genellikle diğer su kuşlarında yumuşak gaga derisi üzerinde yer alan cisimcikler gaganın dokunma organı olarak iş görmesini sağlar. Ayrıca böceklerle beslenen diğer bazı kuşlarda (ağaçkakanlar) oldukça uzun olan dilleri de dokunma vazifesini görür.

YUVA, YUMURTALAR VE KULUÇKA

Kuşlarda üreme yumurtlama yoluyla olur. Bütün kuşlar hazırladıkları bir yuvaya veya uygun bir yere yumurtlarlar daha sonra bir süre kuluçkada yatar ve yavruların yumurtadan çıkmasını sağlarlar. Embiryonik gelişme vücut dışında olduğundan bütün kuşlar çok etkili birer kuluçka ve yavru bakım davranışları geliştirmişlerdir. Bazı türlerde yumurtadan çıkan yavrular yuvayı hemen terk eder, ana-babalarıyla birlikte besinlerini ararlar. Bir kısım kuşlarda ise yavrular belli bir süre yuvada kalır, ana, baba veya herhangi biri tarafından beslenir, uçacak hale gelince yuvayı terk eder. Güvercinlerde yavrular yumurtadan çıktıktan sonra ana ve baba kuş tarafından ortaklaşa beslenirler. Gagaları sertleşip kendi başlarına yem yiyebilecek hale gelene kadar bu şekilde devam eder. Bu süre yaklaşık bir aydır. Yumurtadan çıkışta tüysüz olan yavrular bir ay içinde hem yem yiyebilecek hem de uçabilecek hale gelirler. Her kuş türünde yuva yapımına eşlerin katkısı farklı farklıdır. Bazı türlerde sadece dişiler yuva yaparken, güvercinlerin de dahil olduğu bazı türlerde ise erkeklerde yuva materyali taşıyarak hatta yuva yapımına katılarak dişiye destek olurlar. Guguk kuşu yuva yapmaz, yumurtalarını başka kuşların yuvalarına bırakır, yumurtadan çıkan yavrular da yuva sahibi kuş tarafından beslenip büyütülür. Kuşlar genellikle ilkbaharda çiftleşerek yuvalanır ve yumurtlarlar. Bazı kuşlarda senede bir, bazılarında iki, bazılarında 3-4 kez kuluçka olayı görülür. En çok yumurtlayan kuşlar tavukgillerdir. Bıldırcın 10-16, keklik ve sülün ise 15-20 yumurta yapar. Güvercinlerde üreme sezonu genel olarak şubat ve ağustos ayları arasındadır. Bu süre içinde ortalama 4 kez yumurtlar ve kuluçkaya yatarlar. Her bir seferde iki yumurta bırakılır. Kuluçka süresi yaklaşık 15–20 gün arasındadır. Kuluçkaya hem erkek hem dişi güvercin birlikte nöbetleşe yatarlar. Gündüzleri genellikle erkek, geceleri ise daha çok dişi güvercin kuluçkada yatar. Kuşların yumurtaları şekil, büyüklük ve renk bakımından çok çeşitlidir. Genel olarak yumurta büyüklüğü kuşla ve çıkacak yavru büyüklüğü ile orantılıdır. Kuş büyüklüğüne göre en büyük yumurtayı kivi, en küçüğü de guguk kuşu yapar. Yumurtaların renkleri yuva yerlerine göre değişir. Oyuklarda, karanlık, kapalı yuvalarda kuluçkaya yatan kuşların yumurtaları ortama uyacak şekilde renkli ve benekli olur.

ÇİFTLEŞME
Kuşlarda çiftleşme ve çiftleşme öncesi kur yapma şekilleri türlere göre çok çeşitlilik göstermektedir. Çoğunlukla erkek kuşlar diğer erkeklere karşı mücadeleye girer. Eş yapma şekilleri de aynı biçimde farklı farklıdır. Ömür boyu tek eşle birlikte olma şeklinin yanı sıra, çok erkeklilik ve çok dişililik de yaygındır. Güvercinler genellikle sezonluk eş seçerler. Yalnız yabani güvercinde monogamik tek eşlilik vardır. Güvercinlerde çiftleşme erkek kuşun öterek dişiye kur yapması ile başlar. Dişi çiftleşmeye hazırsa, ön çiftleşme diyebileceğimiz öpüşme evresi başlar. Burada kuşlar birbirlerinin gagasının içine gagalarını sokarak, aynı yavru beslerken yaptıkları kusma hareketini yaparlar. Bu hareketin işlevi konusunda yazılı bir kaynak bulamadım. Ancak benim tahminim kuşlarda dokunma duyusunun en gelişmiş olduğu bölge olan gaga üzerindeki ceroma’nın uyarılması ve böylelikle erkek kuşun sperm verebilecek hale gelmesi sağlanıyor olabilir. Öpüşmeden sonra genellikle dişi kuş çömelir gibi bir hareket yapar ve erkek kuş onun üzerine çıkarak anüsler birleştirilerek kloaklar karşı karşıya getirilir. Dişi kuşun erkek kuş üzerine çıkma durumu da olabilir. Bu aşamada erkek spermlerini dişinin kloak’ı içine bırakır. Spermler buradan ovidukt adı verilen dişi yumurta kanalına girerek yumurta sarısı üzerindeki çekirdeği döllemek üzere 72 saat sürecek bir yolculuğa başlarlar. Çiftleşmeden 72 saat sonra spermler, çekirdeği dölleyebilecek yere ulaşırlar ve burada dölleme yeteneklerini kaybetmeksizin 3 hafta kadar bekleyebilirler. Çekirdek döllendikten sonra yumurta sarısı ile birlikte yumurta kanalına girer ve yumurtlama süreci başlar.

YUMURTA OLUŞUMU VE YUMURTANIN DÖLLENMESİ
Kuş yumurtası yumurta kanalında oluşur. Burada sürekli yumurta sarısı oluşarak yumurtalığı büyütür. Belli bir büyüklüğe ulaşınca folikül patlayarak yumurta kanalına geçiş sağlanır. Çekirdek, sperm tarafından döllenebilmek için her zaman yumurta sarısının dış yüzeyinde bulunur. Yumurta sarısı yumurta kanalına girme aşamasında spermler tarafından döllenir. Spermler burada yumurtayı beklerler. (çiftleşmeden yaklaşık 72 saat sonra) Spermler 3 hafta kadar dölleme yeteneklerini yitirmeksizin yumurta kanalında kalabilirler. Sonuçta küre şeklinde bir yumurta sarısı üst bölümünde yer alan ve spermler tarafından döllenmiş çekirdeği ile birlikte beş bölümden oluşan yumurta kanalından aşağıya inmeye başlar. Bu yolculuk boyunca sırası ile önce yumurta akı, sonra yumurta zarı ve en sonunda ise yumurta kabuğu ile çevrilir. Yumurta kabuğunun kalkeri, uterus duvarından çıkan protein içerikli bir sıvının küçük sütuncuklar halinde yumurta zarının üzerine birikmesi ile meydana gelir. Yumurta döllenir döllenmez ilk bölünme de meydana gelir. Bu embiryonun ilk oluşum aşamasıdır. Embiryo başlangıçta sadece yumurta sarısı ile beslenir. Daha sonra sindirim kanalının oluşmasına bağlı olarak yumurta akını da tüketmeye başlar. Yumurtadan çıkış, yavrunun gagası ile yumurta kabuğunu tıklatması ile başlar. Güvercinlerde yumurtadan yavru çıkma süresi, ortalama 15–20 gün arasındadır.

SES ÇIKARMA
Kuşları daha çok ötüşleri ile biliriz. Hatta sadece ötüşleri için beslenen bir çok kafes kuşu bulunmaktadır. Kuşlarda ses çıkarma organı gırtlağın altında bulunan Syrinx’dir. Yalnız kuşlarda bulunan bu organ trakenin en alt kısmının ve çoğu defa bronşların en üst kısmının şekil değiştirmesi ile oluşmuştur. Bu ses organında 2–7 bronşiyal bilezik ve bunların arasına gerilmiş bir zar bulunur. Kasların işlevleriyle bu bronşiyal bilezikler birbirlerine karşı farklı derecelerde hareket ettirilerek, ses çıkarılacak zarın gerginliği değiştirilir. Böylece sesin tonu ve ritmi ayarlanmış olur. Ses bazı kuşlarda tüm ömür boyunca, bazılarında sadece üreme mevsiminde bazılarında ise sadece göç sırasında çıkarılır.

BESLENME

İç organlar bölümünde kuşların sindirim sistemi hakkında özet bilgiler verilmiştir. Kuşlarda gaga besinleri tutmaya, koparmaya ve parçalamaya yarar. Ağız kısmında aldığı besinleri öğütmeye, ufalamaya yarayan diş gibi bir organ yoktur. Taneyle beslenenler taneleri olduğu gibi veya gagalarıyla kırarak, etle beslenenler ise avların parçalayarak yutarlar. Kuşların çoğu besinlerini büyük parçalar halinde yutar. Yutulan besinler kursağı olan kuşlarda bir süre kursakta kalıp yumuşatılır. Besinler midede parçalanır. Ön midede sindirim fermentlerini alarak taşlığa (kaslı mide) geçen besinler burada küçük parçalar haline gelir ve bağırsaklara geçer. Sindirim bağırsakta tamamlanır. Selüloz ise kör bağırsakta sindirilir. Çok hareketli olan ve çok enerji harcayan kuşlar çok gıda almak zorundadırlar. Yalnız ot ve yaprak gibi besinlerle beslenen kuş türü çok azdır. Bitkisel besinlerle beslene kuşlar genellikle filiz, körpe yaprak meyve tohumları yerler. Bitkisel besinlerin sindirimi hayvansal besinlerden daha zor olduğundan ve gelişme süresince protein ihtiyacı yüksek olduğundan bitki ve tane yiyen kuşların çoğu yavrularını böcek ve kurtlarla beslerler. Belli bir süre sonra hayvansal proteinle beslenen yavrular gelişince yine bitki ve tanelerle beslenmeye başlarlar. Kuşların büyük bir bölümü hayvansal gıdalarla beslenirler. Böcekler, kurtlar, larvalar, yumuşakçalar, sürüngenler, balıklar, küçük memeliler, orta boy memeliler ve yavruları ile çeşitli kuşlar değişik kuş türlerinin besinlerini oluştururlar. Hayvansal besinlerle beslenen kuşlar sindiremedikleri tüy ve kemikleri (baykuşta olduğu gibi) bir yumak halinde ağız yoluyla dışarı atarlar. Böcek yiyen kuşların çoğu da sert kitin parçalarını aynı şekilde kusarlar. Gündüz yırtıcıları tüy, kemik, kıl gibi parçaları yemezler. Akbabalar özellikle kuzukuşu kalın sığır kemiklerini bile midede oluşan asit (HCL) ile eritirler. Balıkla beslenen kuş türlerinden Yalı çapkınları pul ve kılçıkları ağız yoluyla dışarı atmalarına karşın, martı, pelikan ve balıkçıllar bu kısımları da sindirirler. Meyvelerle beslenen kuşların birçoğu meyvelerin etli kısımlarını yer ve sindirirler, çekirdekleri ise bağırsak veya ağız yoluyla dışarı atarlar. Böylece bitkilerin yayılmasını da sağlamış olurlar Kuşların dışkıları da beslenmelerine göre farklıdır. Tane ve tohumlarla beslenen kuşların dışkıları kuru ve katıdır. Hayvansal besinlerle beslenenlerin ise cıvık ve genellikle yapışkandır. Meyvelerle ve bitkilerle beslene kuşların dışkıları genellikle renkli (yeşil,mor) ve içlerinde çeşitli tohumlar vardır.

Son düzenleyen Safi; 12 Kasım 2017 03:07
The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
5 Ocak 2011       Mesaj #3
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye
Güvercinler
Columba livia, güvercinler ve kumruları içeren ailede 300’den fazla tür bulunur, az bir eforla yetiştirilebilen dayanıklı hayvanlardır. Yetiştirildikleri bölgelerin dışındaki farklı iklimlerde yaşamlarını sürdürebilirler ve genellikle kilometre karelerce bir uçuş alanına gereksinimi olan yemleri bulabilmek için uçarlar. Güvercinler küçük bir baş, iyi gelişmiş bir göğüs, yumuşak ve yoğun tüy örtüsüne sahiptir. Canlı ağırlıkları 0.5-1 kg arasında değişir. Bazı iri ırklar 1.4 kg ağırlıkları ile küçük bir piliç kadar olabilmektedir. Bazı ırklar et üretimi için geliştirilmişlerdir. Bu ırklar hızlı gelişim gösterir ve geniş göğüs yapıları nedeniyle daha fazla göğüs etine sahiptir. Evcil güvercinin vahşi atası Avrupa ve Asya kaya güvercini veya kaya kumrusudur. Tüm dünyada yaygın olarak bulunur. Bunun yanı sıra, diğer kanatlılarda olduğu gibi bazı güvercin ırkları da insanoğlu tarafından yok edilmiştir. Güvercin demekleri ve organizasyonlar yok olma tehlikesi altındaki bazı güvercin ırklarını korumaktadır. Bir çok lokal ırk bulundukları bölgenin şartlarına uymuştur.

Vahşi güvercin türleri insan korkusunu hızla kaybeder ve hızla yağlanarak uçamayacak bir hale gelebilirler. Vahşi güvercinler halen tropik bölgelerle Yeni Gine ve diğer bölgelerde bulunur ve eti için avlanır. Evcil güvercin mutedil iklimlerde ve tropik kuşakta benzer başarıyla yetiştirilebilir. Adaptasyon kabiliyeti yüksek olan bu tür kurak ve nemli bölgeler de dahil olmak üzere dünyanın her bölgesinde yetiştirilebilir. Bunun yanı sıra, soğuk bölgeler etlik güvercin üretimi için uygun değildir. Sıcak iklimler ise zararlıların ve hastalıkların artmasına neden olur. Güvercinin doğal yemlerinin büyük bölümünü tahıllar oluşturmakla birlikte meyve, yeşil otlar 'f' böcekleri de tüketir. Yaşamının ilk 4-5 gününde güvercin yavruları ''güvercin sütü'' ile beslenirler. Güvercin sütü; hayvanın kursağındaki hücreler tarafından yapılan bir salgı olup, yüksek bir yağ ve dolayısıyla enerji içeriğine sahiptir. Güvercin ve kumrudan başka kuşlar arasında yalnızca flamingolar bu tür bir salgı yaparlar.Genç güvercinlerin olağan üstü büyüme hızı ilk 8-1 0 gün içinde güvercin sütü tarafından daha sonra ise ebeveynin kursaklarından kusulan yarı sindirilmiş yemle sağlanır. Genç kuşlar ebeveynlerince yaklaşık dört hafta kadar beslenir ve daha sonra yeni bir kuluçka dönemi için yuvadan kovalanırlar. Evcil güvercinde cinsel olgunluk yaşı (ilk yumurta ile saptanan yaş) 120-150 gündür.

Güvercinlerde gelişim ve yumurta verimi üç yaşından sonra azalmasına rağmen, yaşam süreleri 15 yıl kadardır. Vahşi güvercinler yuvalarını genellikle kaya kenarlarına yaparlar. Evcil güvercin ise yuvasını binaların çıkıntılarına, kuytu yerlere, dam saçaklarına yapar. Evcil türlerde genellikle çiftler yaşamları boyunca birlikte olurlar. Ancak bazen güçlü bir erkek, güvercinlikte bulunan dişilerin birçoğu ile çiftleşip yuva yapabilir. Her iki cins de yuva yapımı, inkübasyon ve yavrulara bakım konusunda eşit sorumluluk yüklenir. Dişi güvercin iki adet yumurta yapar. Damızlık bir çift bir yılda 8 kez yavru çıkartır. Kuluçka süresi 17-19 gündür. Güvercinler geleneksel olarak ''güvercinlik'' olarak tabir edilen ve onları avcı hayvanların saldırısından koruyan barınaklarda yetiştirilir. Bu sistem hayvanların serbestçe uçmasına izin verdiği gibi hemen hemen insan müdahalesine hiç gerek kalmaz. Güvercinlikler aynı zamanda en pahalı çiftlik gübresi olan güvercin gübresi elde etmek için de iyi bir kaynaktır. Diğer yandan güvercinle tamamen kapalı kümeslerde entansif olarak da yetiştirilebilirler. Modem yetiştiricilik sistemleri entansif yetiştiriciliğe dayanmaktadır. Örneğin, ABD'de güvercin çiftliklerinde 35.000 çiftin üzerinde damızlık kuş bulunduğu bildirilmektedir. Güvercin üretimi asla tavuk üretiminin yerini alamaz fakat anlamlı bir yan gelir sağlayabilir. Güvercinler başlıca yarış (sportif) ve hobi amacıyla yetiştirilirler. Bunun yanı sıra, birçok ülkede lezzetli ve pahalı bir gıda olarak tüketilmektedir. Güvercinler en erken 0.5 kg karkas ağırlığında olmak üzere yumurtadan çıkışı takiben 28 günlük olduklarında pazarlanabilir. Bu yaşta deri altı yağ dokusu nedeniyle etleri gevrek ve lezzetlidir. Başta Kuzey Afrika ve Orta Doğu olmak üzere yüz yıllardır yetiştirilmektedir. Kuzey Amerika'nın bazı bölgelerinde ve Avrupa'nın çeşni (gourme) marketlerinde pahalı bir çeşni olarak satılır. Yetiştirilmeleri için fazla bir alan gerekmediği için şehirlerde de yetiştirilir. Güvercinler genellikle pahalı etleri için yetiştirilirler. Genç güvercinler tüy gelişimi henüz daha yeni tamamlanıp uçmaya başlamadan önce genellikle 21-30 günlükken kesilirler. Bu dönemde yenebilen et oranı en yüksek seviyede olup, uçmaya başladıktan sonra et sertleşmeye başlar. Ağırlık, ırka, beslemeye ve diğer faktörlere bağlı olarak 340-680 gr asında değişir.

Güvercinler başta fizyoloji ve psikoloji olmak üzere bilimsel çalışmalarda yoğun olarak kullanılırlar. Ayrıca dekoratif yapıları ve uçuş yetenekleri nedeniyle pet hayvanı olarak da beslenir. Güvercinlerin eşsiz eve dönüş yetenekleri Roma döneminden beri bilinmektedir. Bu kuşlar 700 km uzaklıktan kendi güvercinliklerine dönebilmektedir. Bu gün bile güvercinler mesaj taşımak için posta amacıyla kullanılmaktadır. Güvercinlerin bu özellikleri onların uyuşturucu kuryeliği gibi kanun dışı kullanımlarına da neden olmuştur. Genç güvercinler hızlı bir gelişim oranına sahiptir. Etleri oldukça lezzetli olup sıklıkla av kuşu yerine satılırlar. Gevrek ve kolay sindirilen etleri nedeniyle yüksek fiyatlara alıcı bulurlar. Et üretimi amacıyla güvercin üretimi özellikle Avrupa ve ABD'de yaygındır. Et için yetiştirilen genç güvercinler uçma fırsatı bulamadan kesilir ve genellikle inkübasyon periyodu sırasında dişi ve erkek güvercinin (her iki ebeveynin) kursağında üretilen güvercin sütünden başka bir şey tüketmezler. Genç güvercinler 26-30 günlük yaşta uçmaya ve yuvalarını terk etmeye hazırken bu sırada yaklaşık 500 g ağırlıkta olup, kesime hazırdırlar.

Irklar
Güvercinlerin birçok ırk ve varyetesi mevcuttur. Et üretimine en uygun olanları, White King ve Red Cameau'dur. White King, King ailesinin bir üyesi olup, bundan başka Red King, Yellow King, Blue King ve Dun King gibi varyeteleri de vardır. Bunların renkleri farklı olmasına rağmen, büyüklükleri White King ile benzerdir. ABD orijinli olan White King kısa bacaklar ve geniş bir vücut ile etçi ırkların genel görünüş özelliklerini taşır. Kafa oldukça büyüktür, deri pembemsi beyaz renktedir ve sık tüylüdür. Yetişkin kuşlar 750-850 g ağırlıktadır. Cameau ailesinin bir varyetesi olan Red Cameau, White King kadar üretken bir varyete olmayıp 650-740 g ağırlıktadır ve daha küçüktür. Red Cameau'da tercih edilen renk koyu kestane rengidir. Dik bir omurga, kompakt vücut ve orta büyüklükte bir kafa yapısına sahiptir. Kanatlar ve kuyruk White King'den daha geniştir ve kuyruk yere sünür. Haberci güvercinler de etlik güvercin üretiminde kullanılabilmelerine rağmen, oldukça küçük ve uzun bacaklı yavru verirler ve üreme güçleri yüksek değildir .

Barınak
Maksimum verim ve minimum hastalık riski için güvercinler kuru bir ortamda barındırılmalı barınaklar tercihen kuzeydoğu yönüne bakmalıdır. İyi bir havalandırma ve bol güneş ışığı barınakların kuru olmasını sağlar. Tel örgü ile çevrili bir uçuş alanı kullanılıyorsa damızlık bir çift 0.4 m2 alana gereksinir. Barınaklarda entansif olarak yetiştirilen güvercinler gezinme amacıyla %50 daha fazla taban alanına gereksinirler .Her bir barınağa 25-30 çift damızlık konmalıdır. Akıllıca düzenlenmiş bir baraka en ekonomik yapı şeklidir. Uygun bir barakanın yüksekliği arkada 2 m ön kısımda 2.5 m olacak şekilde yapılmalıdır. Barınak tabanına 7 cm kalınlıkta döşenecek olan talaş barınağın kuru kalmasına yardım eder. Drenajı kötü olan yerlerde barakanın tabanı beton veya tahta olmalıdır. Barınakta ve uçuş alanında tünekler bulunmalıdır.

Yuva
Çift yuva esansiyeldir. Dişi güvercin genellikle yavrular yuvayı terk edebilecek hale geldiklerinde yumurtlamaya başlar. Bu sırada erkek güvercin ise, yavruları pazarlama (kesim) büyüklüğüne ulaşıncaya kadar beslemeye devam eder. Bir güvercin çifti için hazırlanacak olan yuva kutusu 40 cm yükseklikte 60 cm genişlikte olmalı ve her yuva kutusu tam ortadan ikiye bölünerek 30 cm' lik genişlik sağlayacak şekilde ikiye bölünerek bir çifte güvercine tahsis edilmelidir. Yuvalar 40 cm derinlikte olmalı ve yuvaların önüne 20 cm'lik bir platform konarak kuşların yuvalarına kolaylıkla konmaları sağlanmalıdır. Yuvalık tasları temizlenme kolaylığı bakımından yuva kutusu içine konmalıdır. Çam yaprakları(iğneleri), saman ve talaş gibi kaba materyal iyi bir yuva materyalidir. Yuva materyalinin barınağın ya da kümesin bir köşesine konması israf olmasına engel olur böylece güvercinler üreme dönemleri boyunca gerektiği kadar materyali buradan alabilirler.

Üretim
Damızlıklar temel genetik bilgilerin ışığında seçilmelidir. Kayıtların dikkatli tutulması (progeny test) seleksiyona büyük ölçüde yardımcı olur. Bir çift damızlık güvercin yılda ortalama ağırlığı 450-700 g kadar olan 12 adet etlik güvercin yetiştirmelidir. Reforme damızlıklar bu standardın dışındadır. Güvercinler altı aylık yaştan itibaren çiftleştirilebilirler. Bazı dişiler 10 yaşından sonra dahi üretkenliklerini devam ettirirken, bazı erkeklerin de beş yaşından sonra bile başarıyla kullanıldıkları bildirilmiştir. Güvercinin yaşını ve cinsiyetini söyleyebilmek zor olduğundan sertifikasyonlu satış yapan ciddi firmalardan satın alınmalıdır. Dişiler genellikle erkeklerden küçüktür ve daha narin bir kafa yapısına sahiptir. Dişiler badi badi bir yürüyüş stiline sahiptir ve kuyruklarını erkekten daha dik tutarlar. Pelvik kemikler arası dişide daha geniştir. Erkek daha iri ve agresif olup, gürültülü bir ötüşe sahiptir. Üreme mevsimi sırasında erkek sürekli kur yapmak için dişinin çevresinde döner.

Damızlık Çiftler
Damızlık çiftlerin kendi eşlerini kendilerinin seçmesine izin verilir veya zorla eşleştirilir. Eşler doğal çift kurma sırasında erkeğin dişinin çevresinde kur yaparak dolaşması ile ayırt edilebilir. Eşler numaralanmış veya renkli bacak halkaları kullanılarak aile içi (inbreed) çiftleştirmelerden korunur .Zorlamalı çift oluşturulması isteniyorsa damızlık dişi ve erkek güvercin birlikte kapalı bir yuva kutusu içinde veya içinde suyu ve yemi olan uygun bir kümeste iki hafta süre ile bir arada tutulması yeterlidir. Çift kurmuş damızlıklarda çiftin mümkün olduğunca bozulmamasına çalışılmalıdır ve yaşamları boyunca bir arada olabilirler. İsteksiz kuşlar birbirinden ayrılmalıdır. Yüksek verimli dişilerin genç ve istekli erkeklerle çift kurmaları esansiyeldir. Sürekli bir .üretimi sağlayabilmek için çiftleştirme de sürekli olmalıdır. Her bir çift yılda 14 palaz yetiştirmelidir. Ana üretim sezonu boyunca (ilkbahar ve yaz) bir çift güvercinden her 4 haftada bir pazarlamaya hazır palazlar elde edilmelidir. Palaz üretiminin, %60’ı bu sezon sırasında gerçekleştirilir. Yumurtacı tavuklarda olduğu gibi suni ışıklandırma ilkbahardan sonbahara kadar pik Yumurta verime ulaşabilmek için kullanılabilir. Suni ışıklandırmanın palazlarda canlı ağırlık artışı üzerine etkisi yoktur.

Kuluçkadan çıkış ve büyütme
Güvercin yumurtasının inkübasyon süresi 17 gündür. İlk ve ikinci yumurta arasında kuluçkadan çıkış süresi bakımından 1-2 günlük fark olur. Her iki ebeveyn birlikte yuvayı hazırlar ve sırayla kuluçkaya yatarlar. Dişi kuş genellikle palazlar iki haftalık olduğunda tekrar yumurtlamaya başlar. Her iki ebeveyn de yavruları beslemesine rağmen dişi kuş ikinci kez yumurtlamaya başladığında palazların beslenmesi ile daha çok erkek kuş ilgilenir. Palazlar yuvayı terk etmeden önce dişi kuş yumurtlamaya başladığından palazların rahatsız olmaması ve kuluçkaya ara verilmemesi için yukarda açıklandığı gibi ikinci yuva temin edilmiş olmalıdır. Ebeveyn palazları beslediği için kuşları rahatsız etmeye gerek yoktur (gerçekte kuşlar beslenmeleri sırasında rahatsız edilmemelidir) İlk haftalarda palazlardan biri ölürse onun yerine aynı yaş ve büyüklükte başka bir palaz konarak ebeveynin bunu da beslemesi sağlanabilir. Bu durum palazsız kalmış olan çiftin daha erken yumurtlamaya başlamasını sağlar. Bu durumda örneğin yavrularından birisi ölmüş olan çiftin diğer yavrusu tek veya kendileri gibi yavrularından birisi ölmüş olan diğer bir çifte verilerek bu çiftin tekrar yumurtlamaya daha erken başlaması sağlanarak çifte verilerek ekonomik kayıp azaltılmaya çalışılır. Ebeveynler hasta veya ölmüşse palazlar en az bir haftalık olmaları şartı ile zorla beslemede olduğu gibi elle beslenebilirler. Alternatif bir yol olarak dane yemlere su emdirilerek palazlar küçük dane yemlerle de beslenebilir. Damızlık amaçla elde tutulacak olan palazlar belirlenmeli ve daha sonra yeme ve içme faaliyetlerini öğrenmeleri için ebeveynleri ile birlikte yaklaşık 6 hafta süreyle bir arada kalmalarına izin verilmelidir. Damızlık bir sürü oluşturmak için palaz seçerken her bir yuvadan yalnızca en iri palaz seçilmez, aksi taktirde sadece erkekler seçilmiş olabilir. Daha iri kuşlar yönünde sürekli bir seleksiyon sürüde erkek oranının dişilerden daha çok olmasına neden olabilir.

Beslenme
Güvercinler yaşamının ilk 20 gününde diğer kanatlılara oranla çok daha hızlı büyürler. İlk gıdaları ebeveynlerinin kursaklarında sentezlenen ve ''güvercin sütü'' adı verilen bir sıvı olup, yavruların ağızlarına kusularak verilir. Güvercin sütü protein ve yağ miktarı yüksek koyu krem rengi ve kıvamında yarı sindirilmiş bir materyal olup, karbonhidrat miktarı düşüktür. Yumurtadan Çıktıktan 20-40 gün sonra yavrular yem tüketebilirler. Diğer kanatlı türlerin aksine güvercinler toz formdaki yemi tüketemediklerinden verilecek olan dane yem, bütün halde, kaba kırılmış veya ezilmiş olarak verilir veya ticari olarak hazırlanmış pelet yemler kullanılır. Birçok yetiştirici tarafından güvercinler;
1) komple pelet rasyon veya
2) pelet rasyon ile birlikte verilen dane yem ile beslenir.
En çok kullanılan dane yemler arasında mısır, buğday, darı ve bezelye gibi baklagiller bulunur. Daneler yemlikte karışık bir şekilde ya da kafeterya tipi bir yemlikte (her dane çeşidi için ayrı bir bölümün bulunduğu) verilirler. Karışık yemleme yapıldığında güvercinlerin günde iki kez yemlenmesi önerilir. Her periyotta, 1 saat içinde bitirilecek kadar yem verilir. Güvercinler yem konusunda titiz olmamalarına rağmen, tamamen dane yemden oluşmuş diyetleri tercih ederler. Mısır gibi iri daneler kırılarak verilebilir. Tablo-110'da güvercinlerin besin maddeleri gereksinimleri verilmiştir.
Son düzenleyen Safi; 11 Kasım 2017 02:23
Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (:
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
23 Temmuz 2012       Mesaj #4
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Güvercin (Columba)
Yağmurkuşlarının güvercingiller familyasından bir hayvan cinsi (Columba). Dünyanın her yanına yayılmış sekseni aşkın türü bulunur. Başları küçük, gagaları hafif kıvrık, boyunları ve bacakları kısa, kanatları sivridir. İyi uçarlar. Boyun ve göğüsleri yanardöner benekli, siyah-beyaz karışımı külrengi ya da esmer tüylüdür. Tohum ve meyvelerle beslenirler. Dişi güvercin, bir ya da iki yumurta yumurtlar; yavrular, tam gelişmeden doğar ve ilk günler yetişkinlerin kursağından salınan süte benzer bir salgıyla beslenirler. En iyi bilinen türleri, kaya güvercini (Columba livia), gökgüvercin (Columba oenas), tahtalı (Columba palumbus)dır.

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Son düzenleyen Safi; 11 Kasım 2017 02:30
Sen sadece aynasin...
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
11 Mart 2017       Mesaj #5
Avatarı yok
Yasaklı

Güvercinler Liderleri Yanlış Karar Verse de Doğru Yolu Bulabiliyor!


Hızlı olmak güvercinlerin dünyasında önde gelen bir yetenek. En akıllı olan değil de en hızlı olan sürünün lideri olur. Fakat yeni bir çalışma, lider güvercin yanlış yolda olduğunda sürünün bu durumu başarıyla çözebilecek potansiyele sahip olduğunu gösteriyor. Araştırmacılar, navigasyonel bulgularını karıştıran güvercinlerin “hareketli saat” uygulamasını kullandıklarını buldu. Bu olay aslında bir nevi jet-lag olarak açıklanıyor. Eve giden güvercinler karanlık bir odada tutuluyor ve yapay aydınlatmadan gelen doğal güneş ışığı faz dışı aralıklarla açılıp kapatılıyor. Kuşlar serbest bırakıldığında gitmelerini istediğimiz yöne yönelmiş oluyor.

Yeni Bulgular Güvercinlerin Körü Körüne Takip Etmediklerini Gösteriyor!


Her kuşun hareketli saat uygulamasını kullandığı bir sürünün beş kuşunun her birine (sürü lideri hariç) sekiz GPS cihazı takılıyor. Bütün sürü eve doğru giden yoldan sapma eğilimiyle karşı karşıya kalıyor ve lider kuş yanlış yönde gitmeye başlıyor. Sadece lider kuşun kafası karıştığında bile sürünün geri kalanı verilen yanlış karara rağmen doğru rotayı bulup oradan gidiyor. Sürünün geri kalanı neler olduğunu anladığında lider kuş takipçilerini kaybediyor ve liderlikten düşüyor.

Phys.org başyazarı Isobel Watts “Liderden gelen yanlış bilgi belirsiz olsa bile sürü doğru yolu kesin bir yöntemle bulabiliyor. Her şeye rağmen, yanlış bilgi veren her sürü liderinin yeteneğinden şüphe etmenin haksızlık olabileceğini düşünmeliyiz ve sürüdeki kuşların diğer arkadaşlarının ne yaptığına daha çok dikkat etmesi veya sürü üyelerinin liderlerinin zayıf noktalarını tanıyıp ona göre kendilerini kontrol etmeleri gerekiyor.” diyor.

Kaynak: Royal Society
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
11 Kasım 2017       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM
GÜVERCİN
Kugurdama ya da dem çekme adı verilen özel sesler çıkaran, güvercingiller familyasından kuş.

Genellikle güvercingiller familyasının orta ya da iri boylu türlerine "güvercin” denir; bu arada, aynı familyada daha küçük türler (kumru gibi) de vardır. Güvercinlerin dibi şişkin, ucu kıvrık, sırt yüzü tüysüz bir deriyle kaplı gagaları, hızlı ve sürekli bir uçuş sağlayan geniş kanatları vardır. Tüyler erkek ve dişide az da olsa farklılıklar gösterir. Güvercinler genellikle tanecildir; bu nedenle bir kursakları, adaleli bir taşlıkları (ya da katiları) vardır. Genellikle ağaçlarda yuva yaparlar. Yavrular tüysüz ve kör doğarlar; anne ve babanın kursaklarından salgılanan ve "güvercin sütü” denen özel bir salgıyla beslenirler. Gerçekte bir kumru olan Kuzey Amerika kökenli göçmen güvercin (Ectopistes migratorius) türü XIX. yy.'da yok olmadan önce milyonlarca bireylik sürüler halinde göçler yapardı. Taçlı güvercinlerin başlarında bir sorguç vardır. Yeşil güvercinler (Treron cinsi), Ptilonopus cinsi ve imparator güvercinler (Ducula cinsi) meyvecildir; bu kuşlara özellikle Asya’nın güney-doğu’sunda rastlanır. Samoa adalarının dişli güvercinlerinde (Didunculus cinsi) büyük bir gaga vardır, oysa Nicobar güvercini (Caioenas cinsi) akbabaya benzer.

Mauritius, Röunion ve Rodriguez adalarında yaşayan ve XVIII. yy.’da soyu tükenmiş olan dodo üyeleri güvercinlere çok benzeyen dodogiller (Raphidae) familyasındandır Türkiye’de bulunan güvercin türleri: yerli bir tür olan gök ya da mavi güvercin (Coiumba oenas; uzunluğu 43 cm), yerleşik yaşayan, evcil ırkların atası olan kaya ya da kır güvercini (C. livia; uzunluğu 34 cm) ve halkalı güvercin ya da orman güvercini adıyla da bilinen tahtalıdır (C. palumbus; uzunluğu 43 cm). Güvercin bazı ülkelerde yenen bir kuştur. Tüketilmek istenen güvercin palazı, ağırlığının en fazla olduğu sırada yani 28 günlükken kesilmelidir. Çünkü palazlar bundan sonra, yuvadan inip hareketlendiğinden büyük ölçüde zayıflarlar ve ancak birkaç hafta sonra verdikleri kiloyu geri alabilirler.

Güvercin, aynı zamanda bir süs kuşudur; süs güvercini sayılan birçok tür vardır; şiş gerdanlı güvercin, yeleli güvercin, yakalı güvercin, taklacı güvercin, yüksek uçan güvercin vb.
Gezici güvercinlerin yetiştirilmesi, özel idman, titiz bir ayıklama ve bakım gerektirir. Bazı güvercin türleri 900 km’lik yolculuklar yapabilirler. Eskiden haber güvercini olarak kullanılan güvercinler, dayanıklılık ve hızlılık yetenekleri özel idmanlarla geliştirilen hayvanlardı.

—Din. Dinsel kaynaklarda güvercinden ilk kez Tevrat'ta söz edildi. Yaradılış bölümünde (VIII, 8-12) anlatıldığına göre, Nuh peygamber, tufandan sonra yeryüzünün kuruyup kurumadığını öğrenerek kendisine haber getirmesi için gemiden dışarı üç kez güvercin salar Güvercin, ilk uçuşunda konacak hiçbir yer bulamayarak geri döner Yedi gün sonra ikinci uçuşunda gagasında bir zeytin dalı ile döner. Yine yedi gün sonra son kez uçar ve geri dönmez. Böylece Nuh peygamber yeryüzünün artık kuruduğunu anlayarak yanındaki bütün canlılarla birlikte karaya çıkar.

Hıristiyanlıkta “kutsal ruh"u temsil eden güvercin, İslam inancında da günahsızlık, barış ve sevgi simgesidir. Efsaneye göre, Hz. Muhammet Mekke'den Medine’ye hicret ederken, kendisini öldürmek için izleyen müşriklerden kurtulmak için Sevr dağındaki bir mağaraya sığındığında, mağaranın girişindeki ağacın üzerine bir çift güvercin yuva yapar; yuvadaki güvercin yumurtalarını gören müşrikler, mağaraya kimsenin girmiş olamayacağını düşünerek içeri girmekten vazgeçerler. Böylelikle, Hz. Muhammet müşriklerden kurtulmuş olur. Güvercinlerin, saygılarından ötürü Kâbe’ye konmadıklarına, hatta üstünden uçmadıklarına da inanılır. Bu nedenle İslam ülkelerindeki cami, kule ve sur gibi yapılara içlerinde güvercinlerin barınmaları için küçük yuvalar yapılırdı.
Kaynak: Büyük Larousse
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
11 Kasım 2017       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM

GÜVERCİN VE KUMRU

Ad:  güvercin.JPG
Gösterim: 2545
Boyut:  74.3 KB

güvercingiller (Columbidae) adıyla anılan ve 300'den çok kuş türünü içeren aynı familyanın üyeleridir. Kutup bölgeleri ile ılıman iklim kuşağının en soğuk yerleri dışında dünyanın hemen her yanında birkaç güvercin ve kumru türü bulunur. Aslında biyolojik özellikleri açısından bu kuşlar arasında hiçbir fark yoktur. Yalnız geleneksel olarak biraz daha iri türlere güvercin, öbürlerine kumru denmiştir. Hatta kumrularla aynı cinsten olan bir tür üveyik adıyla bilinir. Familyanın en küçük üyesi 15 cm uzunluğundaki elmas kumru (Geopelia curnata), en irisi de Yeni Gine'de yaşayan ve uzunluğu 80 santimetreyi bulan taçlı güvercindir (Goura cristata).

Güvercinlerin gövdesi yumuşak ve sık tüylerle kaplıdır. Bildiğimiz evcil güvercinlerde boz, kurşuni ya da pas rengi gibi donuk renklerde olan bu tüyler, bazı tropik türlerde yeşil, sarı, mavi, mor gibi parlak ve canlı renklere bürünür. Türlerden birçoğu da değişik renklerden oluşan desenlerle bezenmiştir.

Bütün güvercin ve kumrularda üst gaganın dibinde çıkıntı yapan bir et parçası bulunur. Bu kuşların başları gövdelerine oranla küçük, boyunları da oldukça kısadır. Bacaklarının, kuyruklarının ve kanatlarının uzunluğu türlere göre değişir. Öbür kuşların çoğunda rastlanan eşeysel ikibiçimlilik güvercin ve kumrularda görülmez; yani dişi ile erkek ayırt edilemeyecek kadar birbirine benzer. Bazı türler böcek, solucan ve salyangoz yerse de büyük bölümü tohum yemeye uyarlanmıştır. Treron cinsinden yeşil güvercinler ile bazı başka türler de yalnızca meyveyle beslenir. Hemen hepsi, gırtlaktan gelen yumuşak "huu" sesleri çıkararak "dem çekme" denen özel ötüşleriyle tanınır.

Yalnız yaşamaktan hoşlanan bazı türler dışında, güvercinler ve kumrular her zaman sürüler halinde bulunur. Taçlı güvercin gibi iri türler daha çok yerde yaşayan, toprağı eşeleyerek yiyecek arayan ve yerde yuva kuran kuşlardır. Aynı yaşama ve beslenme alışkanlığı, Türkiye'nin ve bütün Avrupa'nın yerli kuşlarından olan üveyik (Streptopelia turtur) ile gökçe güvercinde (Columba oenas) de görülür. Buna karşılık türlerin çoğu ormanlık bölgelerdeki ağaçlarda yaşar ve yuvasını dalların arasına kurar. Eskidünya'da çok yaygın olan ve Türkiye'nin Toroslar, Kuzey Anadolu Dağlan gibi yüksek kesimlerinde kuluçkaya yatan tahtalı (Columba palumbus) da bir orman güvercinidir. Ama ekili tarlalara, bahçelere, hatta insanların bulunduğu parklara kadar sokulur. Bayağı kumru ya da küçük kumru (Streptopelia senegalensis) ve gülen kumru (Streptopelia decaocto) adıyla anılan türler de yerleşme yerlerine kadar sokulan ve insandan ürkmeyen kuşlardır.

Güvercinler ve kumrular yuvalarını genellikle ağaçların alt dallarına, kaya çıkıntılarına ya da ağaç oyuklarına taşıdıkları ince dal ve çalı parçalarıyla yaparlar. Dişi kuş yuvaya genellikle iki, bazen de bir ya da üç yumurta bırakır. Birçok türün yumurtaları beyaz, bazılarınınki sarımsıdır. Kuluçkaya yatma, yumurtaları gözetme ve yavruları besleme görevini dişi ile erkek birlikte üstlenir.
Güvercin ve kumruların başka hiçbir kuşta örneğine rastlanmayan en ilginç özelliği yavrularını beslemek için sütümsü bir sıvı salgılamalarıdır. "Güvercin sütü" denen bu madde erişkin güvercinlerin kursaklarından (yemek borusunda, besinlerin geçici olarak depolandığı keseden) salgılanır ve memelilerin sütü kadar besleyici bir sıvıdır. Ana baba bu sıvıyı kendi gagasından yavrunun ağzına akıtır ve yumurtadan yeni çıkmış yavrusunu tohum yiyecek duruma gelinceye kadar böyle besler. Çok ender bulunan değerli yiyecek anlamındaki "kuşsütü" sözcüğü de bu yüzden deyimlere geçmiştir. Güvercinler ile kumruları öbür kuşlardan ayıran başka bir özellik de su içme biçimleridir. Bütün kuşlar gagalarına bir yudum su alıp başlarını geriye atarak yuttukları halde, güvercin ve kumrular tıpkı memeliler gibi suyu emerek içerler.

Evcil Güvercinler
Günümüzde, süs kuşu olarak kafeste beslenen ya da çeşitli becerilerinden yararlanılan yüzlerce evcil güvercin soyu vardır. Bunların hemen hepsi, Avrupa ve Asya'da yaşayan kaya güvercininden (Columba livia) türetilmiştir. Bu kuşun İÖ 4500'lerde ilk kez Irak'ta evcilleştirildiği ve eti için kafeste beslendiği sanılıyor. Sonradan İslam dininde, Musevilik ve Hıristiyanlık'ta kutsal sayılan, barışın ve sevginin simgesi olarak görülen güvercinler için camilerde, büyük konaklarda, Avrupa'daki malikânelerde küçük yuvalar ya da güvercinlikler yapılmaya başlandı. Zamanla evcil güvercinden pek çok süs güvercini türetildi. Kabarık göğüs tüyleriyle tanınan soylar, yeleli ve perçemli güvercinler, kuyruğunu kaldırarak yelpaze gibi açan tavus güvercinleri ve uçarken havada taklalar atan taklacı güvercinler en sevilen süs güvercinlerindendir.

Bu soylar arasında insana en yararlısı ise, hiç yere konmadan çok uzun süre uçabilen posta güvercinidir. Yavruyken eğitilen posta güvercinleri kilometrelerce uçtuktan sonra bile yönünü bularak evine dönebilir. Yavru posta güvercinleri yaklaşık bir aylık olduklarında eğitime alınır. Eğitici, yavruyu yuvadan biraz uzaklaştırdıktan sonra salıverir. Eğer yolunu bulup güvercinlikteki kapaklı delikten içeri girebilirse biraz daha uzağa götürür ve bazen 800 kilometreden geri dönebileceğine inanıncaya kadar bu eğitimi sürdürür.

Posta güvercinleri eskiden bir yerden bir yere haber iletmek için kullanılırdı. Bunun için, haberin yazılı olduğu kâğıt sıkıca sarılarak metal bir silindirin içine yerleştirilir ve lastik bir bantla kuşun ayağına tutturulurdu. Roma İmparatorluğu'ndan başlayarak yüzyıllarca savaşlarda haberleşmek için hep posta güvercinleri kullanıldı.

Bugün birçok ülkede, özellikle güvercin sevgisinin çok yaygın olduğu Belçika'da posta güvercinleri arasında yarışlar düzenlenir. Yarıştan önce bütün güvercinlerin ayağına, üzerinde numara olan birer halka takılır ve aynı anda, aynı noktadan salıverilen kuşlardan hangisi en önce yuvasına ulaşarak kapaktan içeri girerse yarışı kazanmış olur.

Bir zamanlar Amerika'da yaşayan göçmen güvercin (Ectopistes migratorius) bugün soyu tükenmiş türlerden biridir. 1880'den önce sayıları milyarları bulan bu kuşlar eti için öyle çok avlandı ki, sonunda Ohio'daki Cincinnati Hayvanat Bahçesi'nde korumaya alınan bir tek göçmen güvercinden başka örnek kalmadı. 1914'te türün bu son temsilcisi de ölünce göçmen güvercinlerin soyu tükendi. Ama doğadaki türleri korumak için önlem alma gereği ilk kez o zaman duyuldu ve soyu tükenen bu kuş öbür türlerin geleceğini kurtaran ilk uyarı oldu.
kaynak: Temel Britannica
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

26 Mart 2015 / GÜLGECELER Genel Galeri
1 Eylül 2008 / GÜLGECELER Ziraat
16 Mayıs 2009 / HipHopRocK Matematik
16 Mayıs 2009 / Live_ki Soru-Cevap