Arama

Cahit Sıtkı Tarancı - Sayfa 2

Güncelleme: 11 Nisan 2019 Gösterim: 137.037 Cevap: 15
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
10 Şubat 2012       Mesaj #11
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Cahit Sıtkı TARANCI


(1910 Diyarbakır-1956 Viyana)
Sponsorlu Bağlantılar
Şair.

Ortaöğrenimini Saint Joseph ve Galatasaray liselerinde tamamladı (1931). Mülkiye Mektebi'nde ve Paris Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde okudu. II. Dünya Savaşı'nın Fransa'ya sıçraması üzerine Türkiye'ye dönünce (1940) askerlik hizmetine alındı. Ankara'da Anadolu Ajansı'nda mütercimlik yaptı (1944).

Bir ara Toprak Mahsulleri Ofisi'nde çalıştı. Son görevi Çalışma Bakanlığı'nda mütercimlikti. İki yıl süren hastalığı sonunda Viyana'da öldü. Muhit ve Serveti Fünun dergilerinde (1930) çıkan ilk şiirleri, temiz dili ve yeni buluşlarıyla dönemin edebiyat çevrelerinde ilgi uyandırdı. Belli duyguları hece ölçüsüne bağlı olarak işlediği bu evresinde Ahmet Hamdi, Necip Fazıl etkileri taşırken, giderek 19. yüzyıl Fransız şairlerinin dünyasına girdi.

Özellikle Baudelaire ve Verlaine'den etkilendi. Daha sonra Varlık, İstanbul, Doğuş, Yaratış dergilerinde (1944-1945) yayımladığı şiirlerde Garip hareketinin yönelişlerinden esinlendi. Hece ölçüsünde durakları atarak yeni uyumlar arama kaygılarına bağlı eski tekniğini değiştirdi; biçimde daha serbest, konularda yaşama, gerçeğe daha açık şiirler yazdı.

Başlıca yapıtları:
  • "Ömrümde Sükût (1933)
  • "Otuz Beş Yaş" (1946)
  • "Düşten Güzel" (1952)
  • "Sonrası" (1957)
MsXLabs & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 7 Aralık 2016 16:52 Sebep: başlık düzenlendi
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
misafir - avatarı
misafir
Ziyaretçi
27 Kasım 2012       Mesaj #12
misafir - avatarı
Ziyaretçi

Cahit Sıtkı Tarancı


2 Ekim 1910’da Diyarbakır’da dünyaya geldi. Babası, Diyarbakır'da ticaret ve ziraatle uğraşan köklü Pirinçcizadeler ailesinden Bekir Sıtkı Bey; annesi, babasının amca kızı Arife Hanım'dır. Ailesi, ona “Hüseyin Cahit” adını verdi. Akrabaları “Pirinççioğlu” soyadını aldığı halde Soyadı Kanunu çıktığı yıl pirinç ekiminden çok zarara uğrayan babası Bekir Sıtkı Bey, bu duruma kızarak “çiftçi” anlamına gelen “Tarancı” soyadını almıştır.
Sponsorlu Bağlantılar

Diyarbakır'da başladığı ilk eğitimin ardından aile geleneğinden ötürü orta öğrenim için Kadıköy Fransız Saint Joseph Lisesi'ne gönderildi. Lise öğrenimi için 1931 yılında Galatasaray Lisesi'ne geçti. Fransızcayı çok iyi öğrenerek Baudelaire, Rimbaud, Mallarme'yi özümsedi. Şiir yazmaya lise yıllarında başladı. İlk şiirleri Galatasaray Lisesi’nin “Akademi” isimli dergisinde ve Servet-i Fünun dergisinde yayımlandı. Ömürboyu yakın dost olacak Ziya Osman ile 1928-1929 yılında okulda tanıştı.

1931’de girdiği Mülkiye Mektebi'nden ikinci senenin sonunda atılınca Yüksek Ticaret Okulu'na girdi ancak memuriyet sınavını kazanıp Sümerbank’ta çalışmaya başladıktan sonra bu okuldan da ayrılmak zorunda kaldı. “Ömrümde Sükût” adlı ilk şiir kitabı henüz Mülkiye Mektebi’nde iken yayımlandı. Karabük’e atanması üzerine Sümerbank’ta başladığı memuriyetten ayrıldı; çalışma hayatını öykülerini yayımlamakta olduğu Cumhuriyet gazetesinde sürdürdü.

Cumhuriyet Gazetesi sahipleri Nadir Nadi ile Doğan Nadi'nin desteği ile yüksek öğrenimini tamamlamak üzere Paris'e gitti; 1938-1940 yılları arasında Sciences Politiques'e devam etti. Paris'teyken Paris Radyosu'nda Türkçe yayınlar spikerliği yaptı; bir yandan da gazeteye öyküler göndermeye devam etti. Paris’teki öğrenciliği sırasında Oktay Rıfat ile tanıştı.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman uçakları 1940 yılında Paris’i bombalamaya başlayınca öğrenimini tamamlayamadı;bisiklet ile kaçarak Lyon ve Cenevre yoluyla Türkiye'ye geri döndü. Askerliğini 1941-1943 yıllarında Ege'nin küçük kentlerinde yaptı. Ünlü “Haydi Abbas” şiiri, askerlik döneminin bir ürünüdür. O yıllarda ailesi artık İstanbul’a yerleşmişti; bir süre babasının Eminönü’deki ticarethanesinde çalıştı ancak içki sorunları yüzünden babası ile arası açılınca Ankara’ya gitti. Sırasıyla Anadolu Ajansı'nda, Toprak Mahsulleri Ofisi'nde ve Çalışma Bakanlığı'nda tercüman olarak çalıştı. “Otuz Beş Yaş” şiiri ile 1946'da CHP Şiir Ödülü'nde birincilik aldı ve yurtçapında tanınan bir şair oldu. Çalışma Bakanlığı'ndaki görevi sırasında tanıştığı Cavidan Tınaz ile 4 Temmuz 1951’de evlendi. Evlendikten sonra yazdığı şiirlerini “Düşten Güzel” adlı kitapta topladı.

1953 yılında geçirdiği bir krizden sonra felç oldu. Yatağa bağlı ve yarı bilinçli durumda olan şair; İstanbul ve Ankara’da çeşitli hastanelerde tedavi gördü; bir yıl kadar Diyarbakır’daki baba-evinde bakıldı. 1956 yılında tedavi ettirilmek üzere devlet tarafından Avrupa'ya götürüldü; zatülcenp hastalığına yakalanarak 12 Ekim 1956’da Viyana'da vefat etti Cenazesi Ankara’da Cebeci Asri Mezarlığı’na defnedildi. Arkadaşı Ziya Osman’a yazdığı mektuplar 1957’de “Ziya'ya Mektuplar” adıyla yayımlandı.

Kitaplarına almadığı şiirlerle şiir çevirileri ve kendisi için yazılanlar “Sonrası” adlı kitapta toplanarak 1957’de yayımlandı. Ailesinin Diyarbakır’daki evi 1973 yılında "Cahit Sıtkı Müze Evi" olarak ziyarete açıldı. Öyküleri, “Cahit Sıtkı Tarancı Hikâyeciliği ve Hikâyeleri" adıyla Selahattin Önerli tarfından 1976'da kitaplaştı. Şairi anlatan kapsamlı bir araştırma, Prof. Dr. Ramazan Korkmaz tarafından 2002 yılında 2İkaros’un Yeni Yüzü – Cahit Sıtkı" adıyla yayımlanmıştır.

Edebi yaşamı


Şiir yazmaya lise yıllarında başlayan Cahit Sıtkı’nın Fransız okullarında okumuş olmasının etkisiyle ilk şiirlerinde Fransız şairlerin üsluplarıyla benzerlikler görüldü. Kimileri 'Muhit' ve 'Servet-i Fünun/Uyanış' dergilerinde yayımlanan ilk şiirlerini 1933 yılında yayımlanan Ömrümde Sükut adlı kitapta topladı. Otuz Beş Yaş şiirinin, 1946’da, Cumhuriyet Halk Partisi’nin düzenlediği, yarışmada birincilik kazanmasıyla ününü pekiştirdi ve Cumhuriyet Dönemi’nin önemli şairleri arasına girdi.

Sanat için sanat ilkesine bağlı kaldı. Ona göre şiir, kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır. Vezin ve kafiyeden kopmamış; ama ölçülü veya serbest, her türlü şiirin güzel olabileceği inancını taşımıştır. Açık ve sade bir üslubu vardır. Çoğu gerçeğe bağlı olan mecazları, derin, karışık ve şaşırtıcı değildir. Uzak çağrışımlara ve hayal oyunlarına pek itibar etmemiştir. Zaman zaman bazı imaj ve sembollere başvurmuştur. Şiirlerinde en çok yaşama sevinci ve ölüm temalarına yer vermiş, nedense hep ölümün üstüne gitmiştir. Ayrıca yitik aşklar, mutlu sevdalar, yalnızlık, yaşadığı bohem hayatın buruklukları, çocukluk özlemi de şiirlerine konu olmuştur.
Son düzenleyen Baturalp; 7 Aralık 2016 16:55 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
19 Temmuz 2015       Mesaj #13
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  sddefault.jpg
Gösterim: 547
Boyut:  29.1 KB

TARANCI (Cahit Sıtkı)


türk şair
(Diyarbakır 1910 - Viyana 1956).

Galatasaray lisesi'ni bitirdikten (1931) sonra İstanbul'da Mülkiye (1931-1935) ve Yüksek ticaret okullarında (1935-1938) okudu; yarıda kalan öğrenimini Paris'te, Sciences politiques'te sürdürdü (1938-1940); ancak savaş sırasında kentin işgali üzerine yurda dönmek zorunda kaldı. Öğrencilik yıllarında Sümerbank'ta memur olarak çalışmıştı. Bir süre de ticaretle uğraşan babasının yanında çalıştı. 1944'ten başlayarak Ankara’da Anadolu ajansı, Toprak mahsulleri ofisi ve Çalışma bakanlığı'nda çevirmenlik yaptı. Yaşamının son 3 yılını İnmeli olarak geçirdi.

Tedavi İçin götürüldüğü Viyana'da öldü. Mezarı, Ankara'dadır; Diyarbakır'da doğduğu ev müze haline getirilmiştir. İlk yapıtında (Ömrümde sükût, 1933) hece veznini özenli bir şiir diliyle birleştirmiş; ölüm, aşk, yalnızlık, gecenin sakladığı gizler, geçmiş zamana, uzak ülkelere özlem vd. gibi temaları işlemeye koyulmuştur. Garipşiirinin etkin olduğu dönemde, zaman zaman bu hareketin beslediği ürünler de verdi: serbest şiir yolunu izledi: bireysel konular yanında toplum sorunlarını işledi.

Ancak o hareketin yadsıdığı şiirsellikten hiç uzaklaşmadı. Hece veznini kullanmayı sürdürürken, bu veznin az kullanılan 9, 10, 12 heceli kalıplarından yararlandı. Alışılmış duraklar yerine serbest duraklı uygulamalara girişti. Böylece hece veznine serbest şiirin söyleyiş rahatlığını kazandırdı. CHP şiir yarışmasında (1946) birincilik kazanan şiirinin adını taşıyan Otuz beş yaş (1946) kitabı, yeni türk şiirinde birçok kuşağın en çok okuduğu yapıtlardan oldu (1983'te 16. basımı yapılmıştı).

Bu yapıtında şair, başlangıçtan beri süren ölüm, aşk gibi temaların yanı sıra, güçlü bir yaşama sevincini yansıtıyordu; doğaya sevgiyle bağlanmıştı; yurt ve dünya olayları karşısında okurunu düşünmeye çağırırken, özellikle barış, eşitlik kavramlarının altını çiziyordu.

Charles Baudelaire, Paul Verlaine gibi türlü etkiler aldığı şairlerden çeviriler yapmış (Sonrası [1957] kitabında); günlük yaşamdan esinlenen, sokaktaki adamı canlandıran öyküler yazmıştır (S. Önerli'nin Cahit Sıtkı'nın hikâyeciliği ve hikâyeleri [1976] kitabında). Şiiri "sözcüklerle güzel biçimler kurmak" diye tanımlayan, yapıya büyük önem veren, şiirin kaynağını yaşamda arayan estetik görüşleri, Galatasaray lisesi'nden arkadaşı Ziya Osman Saba'ya mektuplarında (Ziya'ya mektuplar, 1957) ayrıntılarıyla açıklanmıştır.
Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 11 Nisan 2019 23:14
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
7 Aralık 2016       Mesaj #14
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi

Cahit Sıtkı Tarancı

Ad:  Cahit_Sıtkı_Tarancı1.JPG
Gösterim: 1074
Boyut:  50.2 KB

4 Ekim 1910’da Diyarbakır’ın Camiikebir Mahallesi’nde doğdu. Galatasaray Lisesi’nden mezun oldu. Mülkiye Mektebi'ne (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi) devam etti, bir süre de Ankara Yüksek Ticaret Okulu'nda öğrenim gördü. Sümerbank'ta emur olarak çalıştı. 1939'da Paris'e gitti. Paris Radyosu'nda Türkçe yayınlar spikerliği yaptı. 2. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla yurda döndü. Askerliğini yaptı, bir süre İstanbul'da babasına ait işyerinde çalıştı. Ankara'da Anadolu Ajansı'nda çevirmenlik yaptı. Toprak Mahsulleri Ofisi ve Çalışma Bakanlığı'nda da bir süre görev yaptı. Geçirdiği kısmi felç sonucu konuşma yeteneğini yitirdi. Tedavi için götürüldüğü Viyana'da 12 Ekim 1956’da 46 yaşındayken yaşamını yitirdi. İlk şiirleri Muhit, Servet-i Fünun ve Uyanış dergilerinde yayınlandı. İlk şiirlerinde hece ölçüsünün alışılmış kalıplarının dışına çıkan biçemiyle dikkat çekti. 1946'da Cumhuriyet Halk Partisi'nin şiir yarışmasında "35 Yaş" şiiriyle birincilik kazanınca birden ünlendi. İlk şiir kitabı "Ömrümde Sükût" 1933'te yayınlandı. Döneminin en çok okunan şairlerinden. Bir yandan Garip akımından etkilenerek serbest şiiri denedi, diğer yandan Baudelaire, Verlaine gibi Fransız şairlerinin etkisinde kaldı. Ama hiçbir akıma bağlanamayan, uyum ve biçimi gözeten, duygulu, içten, kendine özgü bir şiir geliştirdi. Hem yaşam sevincini hem karamsarlığı yansıttığı şiirlerinde "yalnızlık" ve "ölüm" temaları ağır basar. Ziya Osman Saba ile çocukluk arkadaşıdır. İki şair arasında edebiyatımızı etkileyen yazışmalar Tarancı'nın ölümüne dek sürdü.

ESERLERİ


Şiir:
  • Ömrümde Sükût (1933, 1968)
  • Otuz Beş Yaş (1946, 1982)
  • Düşten Güzel (1952, 1969)
  • Sonrası (Ölümünden sonra 1957, 1962)
Mektup:
  • Ziya’ya Mektuplar (Ölümünden sonra 1957. Ziya Osman Saba'ya mektupları)
Öykü:
  • Cahit Sıtkı'nın Hikayeciliği ve Hikayeleri (Ölümünden sonra Selahattin Ömerli derledi, 1976)
    Bütün Şiirleri (Asım Bezirci derledi, 1983)

Otuz Beş Yaş Şiiri


Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 11 Nisan 2019 23:13
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
7 Aralık 2016       Mesaj #15
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi
Cahit Sıtkı Tarancı
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Gazi - avatarı
Gazi
Kayıtlı Üye
18 Aralık 2016       Mesaj #16
Gazi - avatarı
Kayıtlı Üye
MEMLEKET İSTERİM
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.

Cahit Sıtkı TARANCI
Son düzenleyen perlina; 18 Aralık 2016 16:35
Atatürk'ün Askerleriyiz

Benzer Konular

1 Ocak 2016 / aros Soru-Cevap
7 Aralık 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
29 Kasım 2014 / Misafir Soru-Cevap