Arama

Türkiye'de Yayıncılık Sektörü

Güncelleme: 3 Ekim 2011 Gösterim: 16.843 Cevap: 2
karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
25 Ağustos 2008       Mesaj #1
karayel - avatarı
Ziyaretçi
Türkiye'de Yayıncılık Sektörü

Türkiye’nin zengin ve dinamik bir yayıncılık sektörü olup, hem kamu hem de özel yayıncı kuruluşlar kendilerini sayısal çağa hazırlamada yeni medya ortamının getireceği fırsat ve zorlukların farkındadırlar. Türkiye; haber alma özgürlüğünün geliştirilmesine, evrensel haklara, yeni teknolojilere ve bilgi toplumunu oluşturmaya çok önem vermektedir.
Sponsorlu Bağlantılar

Türkiye uzun geçmişi olan bir kamu yayıncılığı geleneğine sahiptir. 1925 yılında çıkarılan Telsiz Kanunu ile Türkiye’de ilk radyo yayıncılığı başlamıştır. 1971 yılına kadar olan dönemde bu Kanun, Anayasa’da yapılan yasa değişiklikleri, yenilenme ve geliştirmeler neticesinde bir kaç kez yeniden düzenlenmiştir. 1971 yılının Mart ayında tarafsız ve özerk bir kamu anonim ortaklığı yapısıyla kurulan Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT) denetiminde televizyon yayınları başlamıştır.

TRT’nin Anayasa ile korunan yayıncılık alanındaki tekeli, 1990 yılında daha yasal çerçeve oluşmadan yayınlara başlayan bir çok özel radyo ve televizyon kanal kuruluşları ile kırılmıştır. Anayasanın 133. Maddesinde yapılan değişikliklerle Türkiye’nin yayıncılık alanındaki kamu tekeli kaldırılmıştır.


1994 yılında çıkarılan 3984 Sayılı “Radyo ve Televizyon Kuruluşlarının Kuruluş ve Yayınları hakkında Kanun” ile özel radyo istasyonlarının, televizyon kanallarının ve TRT’nin uymakla mükellef kılındığı düzenlemeleri oluşturan, özerk ve tarafsız kamu tüzel kişiliğine haiz yetkili bir düzenleyici makam olan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) kurulmuştur.
  1. Kamu Yayın Sektörünün Gelişimi


3984 Sayılı yasanın yürürlüğe girmesiyle bir kamu yayıncısı olan TRT’nin faaliyetleri rekabetçi yayın ortamının gereksinimlerine göre uyumlaştırılmıştır. Günümüzde TRT 34 yıllık deneyimiyle hem ulusal hem de uluslararası izleyiciler yararına programlar yayınlamaktadır. TRT’nin haber, eğlence, kültür ve eğitim amaçlı uluslararası hizmet veren iki kanalı, dört adet ülke içi izlenen kanalı, en son görsel-işitsel teknolojileri kullanmayı hedef edinerek en geniş coğrafi alanı kapsamakta ve geniş program yelpazesiyle geniş izleyici kitlelerine erişmeyi ve hitap etmeyi amaçlamaktadır. TRT’nin yayınları Avrupa, Ortadoğu, Merkezi Asya, Avustralya, Yeni Zelenda, ABD ve Kanada’ya ulaşmaktadır.

TRT genel ve özel konuları içeren yayınları mümkün olan en geniş kapsamda sunmayı hedeflemekte, güçlü haber kaynakları yoluyla dünyada ve Türkiye içindeki olaylar hakkında temel bilgi içeren güvenilir ve tatmin edici haber bültenleri sunmaktadır.

Düzenli yayınlarının yanı sıra TRT aynı zamanda hem iç hem de uluslararası pazar için teletext ve Internet hizmetleri gibi zengin haber kaynakları sunan veri yayınlarını da yapmaktadır.

TRT radyo yayınları, ülke içinde 3 ulusal şebeke ile 9 bölgesel istasyonu ve bunun yanı sıra 21 dilde yayın yapan 2 uluslararası program yayınını yayınlamaktadır. Bu programlar geniş yelpazede her yaşa ve zevke hitap edecek şekilde içeriğe sahiptir. 2004 yılında TRT Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında kullandığı dil ve lehçelerde yayın programları sunmaya da başlamıştır.
  1. Özel Yayıncılık Sektörünün Gelişimi
Son yıllarda yaşanan teknolojik gelişmelerin bir sonucu olarak kablo ve uydu ortamlarından sayısal olarak yapılan yeni iletim yöntemleri başlamış, sektörde radyo ve televizyon kuruluşlarının sayısında hızlı bir artış olmasıyla rekabet ortamının zorlaştığı görülmüştür. Hali hazırda Türkiye’de TRT’nin televizyon kanalları haricinde 24 ulusal, 16 bölgesel ve 224 yerel televizyon ile 36 ulusal, 108 bölgesel ve 944 yerel radyo kanalı faaliyet göstermektedir.


Türkiye’deki kablo sisteminde 76 televizyon kanalı bulunmakta olup, bunlardan en az 10 tanesi yabancı ülke kanallarıdır. Kablo sisteminde 5 tane de radyo kanalı bulunmaktadır.


Günümüzde çok sayıda özel kuruluş, radyo ve televizyon yayın hizmeti sunmaktadır. Başlıca özel televizyon kanallarının hiç biri aynı anda radyo yayın hizmeti de vermemektedir. Bu iki medya aracı arasında keskin bir sınır bulunmaktadır. Ödemeli TV hizmetleri de yayınlar arasında bulunmaktadır. Beş adet ödemeli kanal mevcut olup, (bunlardan dört adeti bir sayısal uydu platformunda bulunmaktadır.) özel program yayınları sunmaktadırlar. Özel kanallar finansmanını temelde reklamlardan sağladıkları gelirlerle elde etmektedirler. Kamu televizyonu TRT ise karma fon sistemi ile; televizyon bandrollerinden, reklamlardan ve diğer kamu kaynaklarından finansmanını sağlamaktadır.

İletişim hizmetleri sayısında artış sağlayan sayısallaşma daha çok özel yayıncı kuruluşların yararına rekabeti getirmektedir. Digitürk gibi sayısal uydu platformları hali hazırda değişik bir çok radyo ve televizyon hizmetini, buketinde sunduğu bir çok ek hizmetle birlikte sağlamaktadır. Yedi sayısal uydu platformu daha bir yandan start almaya hazırlanırken, bir yandan da TRT, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi başlıca şehirlerde sayısal karasal yayınların pilot uygulamalarını başlatmıştır. Yeni haberleşme ve iletişim teknolojileri ve hizmetleri, Internet ve sayısal veri hizmetlerinin yakınsamakta olan teknolojisi Türkiye’de şimdiden yaşamın bir parçası olmaya başlamıştır. İlgili kamu yetkilileri, kurumları ve özel girişimciler bu yeni teknolojileri harekete geçirme planları yapmakta ve bu bağlamda; Türk yayıncılık yasaları yeni medya hizmetlerinin zorlukları ve fırsatlarıyla uyum sağlamak için değişiklik hazırlıkları içindedir.

Rtük

karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
10 Ekim 2008       Mesaj #2
karayel - avatarı
Ziyaretçi
TÜRKİYE'DE 4 BİN 208 GAZETE VE DERGİ YAYINLANIYOR...

Sponsorlu Bağlantılar

Türkiye'de yayımlanan 4 bin 208 gazete ve derginin yıllık toplam tirajı 1,62 milyar... Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) 2007 verilerine göre, Türkiye'de 2005 yılında 4 bin 208 gazete ve dergi yayımlanırken, bu yayınların yüzde 56,1'ini dergiler oluşturdu.


TÜİK tarafından hazırlanan 2005 yılına ilişkin Yazılı Medya İstatistikleri yayımlandı. Yazılı medya araştırması, Türkiye'de ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde yayımlanan gazetelerin ve dergilerin genel yapısını kurumsal ve içerik yönünden değerlendirmek, sunulan hizmetin niteliği, süresi, sıklığı ile ilgili bilgileri derlemek ve karşılaştırmak amacıyla ilk defa 2004 yılında TÜİK tarafından uygulandı. 2005 yılında soru kağıdı geliştirilerek düzenli olarak uygulanmaya başlandı.
2005 yılında faaliyet gösteren yayın kuruluşlarına ilişkin anket sonuçlarına göre, Türkiye'de yayımlanan gazetelerin yüzde 92,7'si yerel, yüzde 2,6'sı bölgesel ve yüzde 4,7'si ulusal yayın yaptı. Aynı dönemde dergilerin ise yüzde 39,7'si yerel, yüzde 6,9'u bölgesel ve yüzde 53,4'ü ulusal yayın içinde oldu.
Türkiye'de yayımlanan 4 bin 208 gazete ve derginin yıllık toplam tirajı 1 milyar 616 milyon 814 bin 401 olup bunun yüzde 94,6'sını gazetelerin tirajı oluşturdu. Yıllık toplam tirajın yüzde 16,5'ini yerel, yüzde 2,6'sını bölgesel ve yüzde 80,9'unu ulusal gazete ve dergi oluşturdu.
GAZETE VE DERGİ TİRAJLARI...
Gazete tirajlarının yüzde 93,1'ini günlük gazeteler, dergi tirajlarının ise yüzde 52,4'ünü aylık dergiler oluşturdu. Gazetelerin yüzde 27,5'i günlük, yüzde 29,2'si haftalık, dergilerin yüzde 27,8'i aylık, yüzde 27,1'i ise üç aylık olarak yayımlandı.
2005 yılında gazetelerin yıllık toplam tirajının yüzde 93,1'ini günlük gazetelerin tirajı oluşturdu. Dergilerin yıllık toplam tirajının yüzde 52,4'ü aylık, yüzde 22,7'si ise haftalık. Aynı dönemde yayımlanan gazetelerin yüzde 77,8'i siyasi/haber içerikli yayınlar olup, dergilerin ise yüzde 26,2'si sektörel/mesleki içerikli yayın yaptı.
Gazetelerin/dergilerin yüzde 12,2'si ek verdi. Bu oran gazetelerde yüzde 13,4, dergilerde ise yüzde 11,3 olarak belirlendi. Ek veren gazete ve dergilerin yüzde 10,6'sı reklam, ilan ve duyuru, yüzde 12,8'i sektörel ve mesleki, yüzde 7,4'ü spor eki şeklinde oldu.
ÇALIŞANLARIN YÜZDE 27,7'Sİ KADINLAR...
Gazete ve dergilerde çalışanların yüzde 27,7'sini kadınlar oluşturdu. 2005 yılı Kasım ayı itibariyle gazeteler ve dergilerde toplam 38 bin 55 kişi çalışır konumda bulundu. Bunlardan yüzde 76'sı yayın, yüzde 13,7'si basım, yüzde 10,3'ü ise dağıtım bölümünde çalıştı. Yayın bölümünde çalışanlardan 13 bin 545 kişi lisans mezunu olup, 8 bin 606 kişi ise lise mezunu olarak belirlendi. 2005 yılı Kasım ayında gazete ve dergilerin yayın bölümünde çalışan 28 bin 928 kişiden, yüzde 44,7'sı gazetelerde, yüzde 55,3'ü dergilerde çalıştı. Gazetelerde çalışanlardan 3 bin 849 kişi muhabir ve foto muhabiri olarak çalışırken, 1882 kişi yazar ve başyazar olarak görev aldı. Dergilerde çalışanlardan 935 kişi muhabir ve foto muhabiri, 3 bin 366 kişi yazar ve başyazar olarak çalıştı. 2005 yılı Kasım ayında gazetelerde/dergilerde çalışanlardan 1940 kişi mesleği ile ilgili bölümlerden mezun olurken bunun 1 bin 28 kişisi gazetelerde görev aldı.

GüNeSss - avatarı
GüNeSss
Ziyaretçi
3 Ekim 2011       Mesaj #3
GüNeSss - avatarı
Ziyaretçi
Türkiye'de Yayıncılık Sektörü Konferansı


RTÜK Başkanı Prof. Dr. Dursun: "Türkiye'de Yayıncıların Çokluğundan Kaynaklanan Bir Takım Problemler Var" Dedi
RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, Türkiye'de yayıncıların çokluğundan kaynaklanan bir takım problemlerin bulunduğunu belirterek, '16 yıldan bu yana ihale edilemeyen, yayıncılara verilemeyen, tahsisi gerçekleştirilemeyen frekansları artık yeni yasayla birlikte tahsis etmek, yayıncıların adına 10 yıllık süreyle vermek istiyoruz' dedi.

Dursun, Kırıkkale Kent Konseyi tarafından düzenlenen 'Kent Buluşmaları' kapsamındaki 'Türkiye'de Yayıncılık Sektörü' konulu konferansta yaptığı konuşmada, medya sektörünün Türkiye'deki her insanı etkilediğini ve ilgilendirdiğini söyledi.

Türkiye'de radyo ve televizyon yayıncılığının 1990'ların başına kadar devlet tekelinde yürütüldüğünü, 1990'lı yıllarda ise özel sektörün yayına başlamasıyla Türkiye'de medya sektörünün geliştiğini anlatan Prof. Dr. Dursun, 1994 yılında özel radyo ve televizyonların kurulmasını düzenleyen 3994 sayılı kanunun çıktığını anımsattı. Halen yürürlükte olan söz konusu kanunla ilgili bir takım sorunlar olduğunu aktaran Dursun, 'Türkiye'de hala, radyo ve televizyon yayıncılarına tahsis edilmiş frekanslar yok. Yayıncılar kendilerine tahsis edilmeyen frekansları kullanıyorlar. Hazine malı olan bu frekanslar karşılığında kamuya bir para ödemiyorlar. Hala bu frekanslarla ilgili ihale yapılamadı' diye konuştu.

Prof. Dr. Dursun, bütün dünyada yayınlarda sayısal sistem kullanılırken Türkiye'de halen 1990'lı yılların sistemi olan analog sisteminin kullanıldığını belirterek, şunları kaydetti: 'Dünyanın pek çok ülkesine kıyasla Türkiye'de gerçekten sayısal oranda yüksek miktarda yayıncı var. Ulusal yayın yapan 24, bölgesel yayın yapan 15, yerel yayın 210, sadece kablolu sistemden yayın yapan 78, uydudan yapan 148 olmak üzere toplam 475 televizyon kuruluşu var. Bu azımsanmayacak bir rakam. Konuya radyo açısından bakarsak da 35 ulusal, 98 bölgesel, 929 yerel, 53 uydu olmak üzere toplam da bin 115 radyo var. Bu, sektörün büyüklüğünü gösteriyor. Türkiye'de yayıncıların çokluğundan kaynaklanan bir takım problemler var. Yayın kuruluşlarının geçim kaynağı reklamlar. Kuruluşlar aldıkları reklamlarla ayakta durabiliyor. Türkiye'de ortalama 3 milyar dolarlık bir reklam pastası var. Bu kadar yayın kuruluşu arasında paylaştırdığınız zaman, bunların ayakta durmalarını sağlayacak kadar gelir olmadığını görüyoruz. Çok kişinin pastayı paylaşmak istemesi ve bu payın küçük olması temel sorun. Birkaç yayın kuruluşu dışında herkes ağlıyor. Hiç kimse de piyasadan çekilmeyi düşünmüyor. Tabii ki sektörden çekilmek kolay değil.'

TÜİK verilerine göre, Türkiye'de yıllık 15-16 bin kişinin yayıncılık sektöründe çalıştığını kaydeden Dursun, yapılan yayınların büyük bir bölümünün Yunanistan ve Bulgaristan gibi komşu ülkelerden de izlenebildiğini söyledi. Türkiye'de 2004 yılında yapılan bir araştırmaya göre, 17 milyon hanede 33 milyon kayıtlı televizyon alıcısının bulunduğuna dikkati çeken Dursun, bu hanelerin yüzde 40-50'sinde iki adet televizyon bulunduğunu ifade etti. Prof. Dr. Dursun, Türkiye'de çocukların yüzde 80'inin izleyecekleri programları kendilerinin seçtiğini ve kendi odalarında televizyonlarının olduğunu belirterek, bu durumun, çocukları televizyonunun olumsuz etkisine açık hale getirdiğini, ebeveynlerin bu konuda dikkatli olması gerektiğini ifade etti. -'TÜRKİYE'DE 4,5-5 SAAT TELEVİZYON İZLENİYOR'-

Türkiye'de insanların günlük ortalama 4,5-5 saatlerini televizyon karşısında geçirdiğini vurgulayan Dursun, bu durumun sektörün cazibesini ortaya koyduğunu söyledi. Sektörün sorunlarının aşılabilmesi için mevcut yasasının değişmesi gerektiğini anlatan Dursun, sözlerini şöyle tamamladı: 'Mevcut yasasının değişmesi için ciddi bir çaba gösteriyoruz. Yasa şu an TBMM'de... Ay sonunda yasanının çıkacağını düşünüyoruz. Böylece frekanslardaki karmaşaya son vermek istiyoruz. Yani 16 yıldan bu yana ihale edilemeyen, yayıncılara verilemeyen, tahsisi gerçekleştirilemeyen frekansları artık yeni yasayla birlikte tahsis etmek, yayıncıların adına 10 yıllık süreyle vermek istiyoruz.

Türkiye'de sayısal yayın sistemine geçeceğiz. Bunu iki yıllık dönemde gerçekleştirmeyi planlıyoruz. İzleyicilerin de evlerinde sayısal yayını alabilecek kabiliyette televizyonlara sahip olmaları gerekiyor. Belli bir alışma süresinin olması lazım. Bu nedenle iki yıl içinde ihaleye gerçekleştirdikten sonra, iki yıl da hem analog yayınları hem sayısal yayına birlikte devam edeceğiz. Yaklaşık 4'üncü yılın sonunda analog yayını kapatacağız, yerelde bölgeselde ve ulusalda artık sayısal yayına geçmiş olacağız. Bu Türkiye'de son derece önemli bir başarı olacak. Frekanslar şu an bir bedel ödenmeden kullanıldığından dolayı ciddi bir gelir kaybı söz konusudur. Biz bir hazine malı olan frekansları ihale edeceğimizden dolayı buradan Maliye Bakanlığının hoşuna gideceğini tahmin ettiğim bir gelir kaynağı ortaya çıkacak. TRT bizim denetimimiz dışında. TRT'yi yeniden sisteme dahil ediyoruz. TRT yayınları da özel yayınlar gibi aynı ilkelere bAğlı olmasını öngörüyoruz. Sektöre yeni bir yapı, anlayış, bakış gelmesini sağlamak istiyoruz.'


kaynak:

Benzer Konular

24 Şubat 2006 / CANCER_TURK Türkiye Cumhuriyeti
5 Şubat 2007 / Misafir İletişim Bilimleri
12 Aralık 2011 / DiLaHaNıM Tıp Bilimleri
25 Aralık 2012 / Misafir Soru-Cevap
1 Ocak 2013 / Misafir Soru-Cevap