Arama

Önemli İcatlar - Lokomotif

Güncelleme: 19 Şubat 2017 Gösterim: 7.282 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Nisan 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

lokomotif


raylar üzerinde seyreden demiryolu vagonu katarlarını çekmekte kullanılan özitmeli taşıtların ortak adı.
Sponsorlu Bağlantılar

Lokomotiflerde kullanılan başlıca güç kaynaklan buhar, elektrik ve petrol kökenli yakıtlardır. Etkili ilk lokomotifi 1803’te Richard Trevithick geliştirdi; ne var ki, Galler’deki maden ocaklarında kullanılmak üzere yapılan “New Castle” adlı bu lokomotif o dönemin demir rayları için oldukça ağırdı. İlk kullanışlı lokomotifi ise 1812’de, İngiltere’de Leeds yakınlarındaki Middle- ton ocağında denetçilik yapan John Blen- kinsop yaptı. Bu lokomotifte hareket, iki düşey silindirin, tekerleklere bir dişliyle bağlanan iki şaftı hareketlendirmesiyle sağlanıyordu ve tekerlekler dişli bir ray üzerinde yuvarlanıyordu.

1829’da İngiliz mühendis George Stephenson,(Bakınız George Stephenson)modern buharlı lokomotiflerin ilk örneği olan “Rocket” adlı lokomotifi yaptı. Bu lokomotifte, tekalev borulu buhar kazanı yerine gene Stephenson’ın geliştirdiği çokalev borulu buhar kazanı kullanılmıştı. “Rocket”te aynca, modern lokomotiflerde olduğu gibi ocağın içinde bir hava akımı oluşturuluyor ve buhar pistonlardan dışarı atılabiliyordu. Pistonlar bir çift devindirici (motris) tekerleğe bağlanmıştı ve tekerleklerin raydan çıkmasını önlemek amacıyla iç taraflarına buden yapılmıştı. ABD’de ise ilk lokomotifi 1825’te John Stevens çalıştırmayı başardı. Üç raylı bir hatta seyreden bu lokomotifin merkezinde dişli bir tekerlek oltadaki raya geçiyordu.
Önceleri, lokomotiflerde, “Rocket”te olduğu gibi bir çift devindirici tekerlek bulunuyordu; bir süre sonra biyellerle birbirine bağlanmış dört devindirici tekerlekli lokomotifler geliştirildi. Bunlarda çekiş, lokomotifin ağırlığıyla raylar ile tekerlekler arasında oluşan sürtünmeyle sağlanıyordu.
Ad:  lokomotif1.jpg
Gösterim: 2465
Boyut:  49.4 KB
1865’ten sonra ABD’de, viraj lan almakta kolaylık sağlayan dört devindirici, dört de taşıyıcı tekerlekli lokomotif türü hızla yaygınlaştı. Bütün buharlı lokomotiflerde olduğu gibi bu lokomotiflerde de su ısıtılarak kaynatılıyor ve kanallar aracılığıyla bir silindire gönderiliyordu. Silindire ulaşan buharın gücü, devindirici tekerleklere bağlı olan pistona baskı yaparak tekerleklerin dönmesini ve böylece lokomotifin hareket ederek vagon katannı çekmesini sağlıyordu.

20. yüzyılda buharlı lokomotifler, 200 vagonluk bir yük trenini saatte 120 km hızla götürebilecek gelişkin makinelerle donatıldı, böylece boyudan giderek büyümeye, ağırlıklan artmaya başladı. Devindirici tekerleklerin çapı 2 m’ye ve en büyük lokomotiflerde de sayıları 16’ya kadar çıktı. Devindirici tekerleklerin gerisinde yer alan arka tekerlekler, çok büyük bir yatay buhar kazanındaki suyun ısıtılması için daha büyük bir ocağın taşınmasını sağlıyordu. Özellikle Avrupa’daki daha küçük lokomotifler kendi yakıtlannı (kömür ya da bazen petrol) üzerlerinde taşıyordu, ama buharlı lokomotiflerin pek çoğunda yakıt ve su lokomotifin arkasına bağlı bir vagonda taşınıyordu.

II. Dünya Savaşı sırasında ABD’de geliştirilen Big Boy lokomotifi gibi basit genleşmeli buharlı lokomotiflerde buhar kazanından gelen buhar, iki (ya da daha çok) silindirde kullanıldıktan hemen sonra dışarı atılıyordu. Bileşik genleşmeli lokomotiflerde ise buhar önce bir ya da iki yüksek basınçlı küçük silindire gidiyor ve daha sonra iki düşük basınçlı büyük silindire geçiyor ve daha sonra da dışarı atılıyordu. Bu yöntemle daha fazla ısıl verimlilik sağlanmakla birlikte, bu lokomotiflerin bakım giderleri daha yüksekti.

Çoksilindirli (birden çok) basit genleşmeli lokomotifler birçok ülkede yaygın olarak kullanılmıştır. Özellikle üç ve dört silindirli lokomotifler İngiltere’de oldukça yaygındı. Bileşik genleşmeli lokomotifler ise Fransa’ da tutuldu ve burada uzun bir süre bu türde birçok lokomotif geliştirildi.
Zamanla alternatif piston hareketli buharlı lokomotifler üzerinde bir dizi değişiklik yapıldı. Bu gelişmelerin arasında, yüksek basınçlı (santimetrekareye 20-21 kg) buhar kazanlarının kullanılması; aşın ısıtma ve besleme suyunun ön ısıtması tekniklerinin uygulanması; makaralı rulmanlardan yararlanılması; sürgülü piston supaplarının yerine düşey supapların uygulanması sayılabilir. Buharlı lokomotifler basit bir yapıya sahiptir ve aşın kullanıma ve hırpalanmaya karşı dayanıklıdır; ama fazlaca uzun olmasa da her seferden sonra ciddi bir bakım gerektirir. Aynca, ağırlıkları nedeniyle raylarda önemli bozulmalara yol açabilirler. Eksik anma ve sıcaklık kayıpları nedeniyle, bu- arlı lokomotiflerin ısıl verimlilikleri ender olarak yüzde 6’yı aşar. Günümüzde Çin, Hindistan’ın bazı bölgeleri ve Orta Afrika’ nın dışında, buharlı lokomotifler artık kullanılmamaktadır.

Lokomotiflerde elektrik enerjisinden yararlanmaya yönelik çalışmalar, henüz buharlı lokomotiflerin geliştirilmekte olduğu yıllarda başlatıldı. Bataryalar üzerindeki deneylere 1835’lerde girişilmişti, ilk kullanışlı elektrikli lokomotif ise 1879’da Berlin’ de bir sergide tanıtıldı. 1895’te ABD’de Baltimore ve Ohio Demiryolu Şirketi Baltimore limanında bir elektrikli lokomotif kullanmaya başladı. 1902’de İtalya’da da âna hatlarda elektrikli lokomotifler sefere kondu.

Buharlı ve dizel-elektrikli lokomotifler, birbirlerinden çok farklı olmakla birlikte, ortak noktaları hareket etmeleri için gerekli olan enerjiyi kendilerinin üretmesidir; buna karşılık elektrikli lokomotifler, başka yerde üretilen elektrik enerjisinden yararlanırlar. Ağır bir katan hareket ettirmek ya da dik bir yokuşu tırmanmak gerektiğinde, elektrikli lokomotifler, olanaklı olanın ötesinde bir enerji sağlama olanağına sahiptirler. Bu tür lokomotiflerin motor donanımları daha basittir, bu nedenle de hem bakım giderleri daha düşüktür, hem de daha az bakım gerektirirler, ayrıca dizel-elektrikli lokomotiflerden daha uzun ömürlüdürler.

Elektrikli lokomotiflerin ekonomik olabilmesi için bol ve ucuz elektriğe gereksinim vardır. Ayrıca yolcu sayısının, elektrik üretim tesislerinin, havai besleme hatlanmn ve elektrik akımını lokomotife ileten yanal iletken rayların yüksek bakım giderlerini karşılayabilecek düzeyde olması gerekir. İskandinav ülkelerinde ve İtalya’da demiryolu hatlanmn yarısından fazlası, Fransa ve Almanya’da ise üçte biri elektriklendirilmiştir. ABD’de ise demiryollannın yalnızca yüzde biri elektriklendırilmiştir.
Elektrikli çekiş sistemleri, temel olarak doğru ve alternatif akımlı sistemler olarak ikiye ayrılır. Doğru akımlı sistemlerde, havai besleme hatları ya da üçüncü raylarla, 1.500-3.000 volt gücünde elektrik enerjisi taşınır. Doğru akımlı sistemlerin, kısa aralıklarla kurulan pahalı trafo merkezlerine gerek duyması ve havai besleme hattının ya da yanal iletken ray sisteminin çoğunlukla büyük ve ağır olması önemli sakıncalar doğurur.

Alternatif akımlı sistemlerde özellikle yüksek voltajlı (10 bin volt ve daha fazla) havai besleme hatları daha az sayıda trafoya
gerek duyar; ayrıca bu tür lokomotiflerde, doğru akım üretmek için kullanılan özel donanımlara gerek yoktur. Buna karşılık alternatif akımlı motorlar, standart ticari frekans ya da sanayi frekansındaki (Avrupa’da 50 hertz, ABD’de 60 hertz) alternatif akımla çalışmaya uygun değildir. Bu sorunun çözümü için düşük frekanslı alternatif akımın kullanılması gerekir. Uzun bir dönem boyunca bu amaçla değişik voltajda ve frekansta alternatif akım sistemleri denendikten sonra, aralarında İngiltere, Türkiye, Portekiz, Rusya Federasyonu, Hindistan, Çin, Japonya ve Arjantin’in de bulunduğu bir dizi ülkede 25 bin volt ve 50 ya da 60 hertz sistemi kullanılmaya başladı.

Ticari frekanslı alternatif akımlı sistemlerde, lokomotifin devindirici tekerleklerine güç aktarımı üç yöntemle yapılır:

1) Lokomotifteki bir döner dönüştürücü ya da statik doğrultucu yardımıyla alternatif akım düşük voltajlı doğru akıma dönüştürülerek standart doğru akımlı çekiş (cer) motorlarına beslenir,
2) alternatif akımlı motorları çalıştırmak için bir dönüştürücü yardımıyla değişik frekanslı akım üretilir,
3) çekiş motorları alternatif akımı doğrudan doğruya kullanır. Birinci yöntemde silikon doğrultucuların ya da silikon denetimli doğrultucuların (trister) kullanımı daha iyi sonuç verir.

Dizel-elektrikli lokomotiflerde, doğrudan lokomotifin dingillerine bağlı çekiş motorları için elektrik üreten bir üreteci çalıştırmak amacıyla dizel motorundan yararlanılır. Dizel manevra lokomotifleri 1925’te kullanılmaya başladı. 1932’de Almanya’da dizel- elektrikli lokomotifler ana hatlarda hizmete girdi. İki vagondan oluşan, modern görünüme sahip bu tren saatte 120 km hız yapabiliyordu. 1935’te ABD’de dizel-elektrikli lokomotifler önce yolcu trenlerinin, 1939’da da yük katarlarının çekilmesi için kullanılmaya başladı.

II. Dünya Savaşı sırasında buharlı lokomotifler yaygın olarak kullanıldı, ama savaştan kısa bir süre sonra bunlar yerlerini, önce Kuzey Amerika’da, daha sonra Avrupa’da dizel-elektrikli lokomotiflere bıraktı. Dizel lokomotiflerin ısıl verimlilikleri, buharlı lokomotiflerden yaklaşık dört kat daha fazladır ve bu nedenle bunlar aynı güç için daha az yakıt harcarlar. Dizel lokomotifler çok kısa bir sürede hızlanabilirler, yüksek hızlarda çalışırken demiryolu hattına daha az zarar verirler ve buharlı lokomotiflere oranla daha az bakım gerektirirler. Dizel-elektrikli lokomotifler ayrıca elektrikli lokomotiflerin verimliliğinde çalışırlar (kendi güç üretme kapasitesinin sınırları içinde), buna karşılık bunlar için trafo merkezi ve elektrik dağıtım şebekesi kurmak gerekmez.
Dizel motorlan, güç ve verimlilik açısından büyük ölçüde geliştirilmekle birlikte temel ilkeleri bakımından hep aynı kalmıştır. Bunlarda, silindirin içine emilen hava daha sonra sikıştırılır, böylece sıcaklığı yükseltilir. Ardından silindirin içine az miktarda yakıt püskürtülür. Yakıt yüksek sıcaklığın etkisiyle ateşlendiğinden bujiye gerek duyulmaz. Dizel motorunun çevrimi iki ya da dört zamanlı olabilir ve silindirler aynı doğrultuda, V biçiminde, yatay olarak karşılıklı ya da dikey olarak karşılıklı yerleştirilebilir. Çalışma hızı dakikada 350-2.000 devir arasında değişir ve çıkış verimi 10 ile 3.600 beygirgücü arasında olabilir. ABD’deki demiryollarında kullanılan dizel motorlarının hızı dakikada 1.000 devirdir. Avrupa’da ve başka yerlerde kullanılan dizel motorları daha karmaşık ve daha yüksek devirlidir.
Ad:  lokomotif2.jpg
Gösterim: 1649
Boyut:  79.9 KB
Dizel-elektrikli lokomotiflere elektrik enerjisi ana doğru akım üretecinden beslenir. Doğru akım üreteci, motorun ürettiği
mekanik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürür. Denetim donanımından geçen bu enerji daha sonra çekiş motorlarını harekete geçirmek için kullanılır. Elektrikli çekiş sistemi genel olarak 600 volt doğru akımla çalışır, ama bu gerilim çalışma koşullarına göre büyük değişiklik gösterebilir. Seri bağlanmış çekiş motorları devindirici tekerleklerin dingiline bağlıdır.
Son yıllarda dizel motorun, doğru akım üretecinin yerine alternatif akım üreten bir alternatörü çalıştırdığı birçok dizel-elektrikli lokomotif türü geliştirilmiştir. Statik doğ- rultucular, ortaya çıkan alternatif akımı çekiş motorları için doğru akıma dönüştürür. Bu tasarımın başlıca nedeni alternatörün daha fazla güç üretebilmesi ve bakım giderlerinin benzer bir doğru akımlı makineden daha az olmasıdır.

Dizel lokomotiflerde başka transmisyon türleri de kullanılır. Almanya’da hidrolik transmisyon sistemi yaygınlık kazanmıştır. Hidrolik transmisyonda, yağ ya da benzer bir sıvıyla dolu bir odadaki türbini hareketlendiren bir kompresör ya da santrifüj pompa kullanılır. Dizel motoru tarafından çalıştırılan pompa motorun bu enerjisini türbinin kanatlarına çarpan yağdaki kinetik enerjiye dönüştürür. Kanatların hızı arttıkça, yağın çarpma hızı azalır ve böylece lokomotifin hızı artar. Mekanik transmisyon en basit transmisyon türüdür ve genel olarak çok fazla güç gerektirmeyen lokomotiflerde kullanılır. Bu sistemler temel olarak otomobillerde kullanılanlara benzeyen bir dişli kutusu ve bir kavramadan oluşur. Bazı durumlarda sürtünmeli kavramanın yerine hidrolik kavramadan yararlanılır.

Günümüzde devindirici enerji kaynaklarına alternatif olarak türbinler geliştirilmeye başlamıştır. 1969’da ABD’de ve Kanada’da hizmete giren ve uçaklarda kullanılan türden türbinlerle donatılmış yolcu trenleri bunun başarılı örnekleridir.
kaynak: Ana Britannica
BAKINIZ
Önemli İcatlar - Buhar Motoru (Buhar Makinesi)
George Stephenson
Son düzenleyen Safi; 19 Şubat 2017 23:22
LaSalle - avatarı
LaSalle
Ziyaretçi
7 Ekim 2009       Mesaj #2
LaSalle - avatarı
Ziyaretçi

LOKOMOTİF


a. (fr. locomotive).
Sponsorlu Bağlantılar
1. Demiryolu üzerinde bir araba ya da vagon katarını çekmede kullanılan, tekerlekler üzerine monte edilmiş, buharla, elektrikle ısıl ya da sıkıştırılmış havalı motorla vb. çalışan makina (Bk. ansıkl. böl.)
2. Bir işte birlikte çalıştığı kimseleri harekete ga çiren, onların başarıya ulaşmasında etkili olan kimse: Takımın lokomotifi olan bir futbolcu.
Ad:  lokomotif.jpg
Gösterim: 1140
Boyut:  47.9 KB

—ANSİKL.

Buharlı lokomotif.


Buharlı bir lokomotifte üç ana bölüm bulunur: basınçlı buharın oluştuğu kazan; mekanizma ya da asıl buhar makinesi; taşıt (şasi ve tekerlekler).
1. Kazan üç bölümden oluşur: ateş kutusuyla sınırlı olan ve çoğu kez sonunda bir yanma odası bulunan ocak; içinden gazlar geçen ve bazı borularının içine kızdırıcı elemanlar yerleştirilmiş bir boru demetiyle bir arada bulunan silindirsel gövde; silindirlerden gelen genişlemiş buharın gazların emilmesini ve baca çekişini sağladığı bir egzosla donatılmış duman kutusu.
Kazanda, bir buhar deposu ile güvenlik aygıtları (supaplar, düdük, ocak tavanında eriyebilen kurşunlu sigortalar, vb.) bulunur. Yakıt olarak parça ya da toz halinde taşkömürü, linyit kömürü, fuel-oil vb kullanılır. Lokomotiflerde buhar kazanlan- rtın sınır buhar basıncı sürekli artarak
2. Lokomotif mekanizması, deneme amacıyla yapılan birkaç türbinli lokomotif dışında, daima pistonlu bir makineden oluşur. Her yanda birer tane olmak üzere, en az iki silindirden yararlanılır; bu silindirler ölü noktaları önlemek için dik açı yapacak biçimde kamalanmış biyeller ve manivelalarla aynı dingili kavrar. Dağıtım, düz ya da silindirsel çekmecelerle ya da supaplarla yapılır; bunlara seyir yönünü tersine çevirmeye ve genleşme derecesini değiştirmeye olanak veren bir kızak yolundan ya da benzer bir düzenekten (Walschaert, Baker vb. dağıtımları) oluşan çeşitli mekanizmalarla kumanda edilir.
3. Taşıt, temel olarak şasi, süspansiyon ve dingillerden oluşur. Şasi genellikle, iyi takviye edilmiş ve süspansiyon yaylarıyla dingil yatak kutulan üzerine oturan iki boylamadan meydana gelir. Yaylar, ağırlığı çeşitli dingiller arasında uygun şekilde dağıtmak amacıyla dengeleyicilerle eşleşti- rilebilir Bu mekanizmalar almaşık hareketlerden kaynaklanan dinamik kuvvetleri azaltmak için dengelenmiştir.

Tekerlekler dingillere kamalanmıştır. Devindirici dingiller grubu rijit dingil aralığını oluşturur ve maksimum cer gücüyle orantılı olan aderans ağırlığını taşır. Taşıyıcı dingiller, bojilerin ya da hissellerin aralığıyla yön değiştirebilirler. Her lokomotifin tipi bir sayı ile belirtilir; bu sayının rakamları soldan başlayarak sırasıyla taşıyıcı ön dingil sayısını, eşlenmiş devindirici dingillerin sayısını, taşıyıcı arka dingillerin sayısını gösterir (İngiliz işaretlemesinde dingil sayısı yerine tekerlek sayısı kullanılır: 1 dingil = 2 tekerlek). Örneğin, 241 tipi lokomotifi (“Mountain"), önde iki dingilli bir boji, eşlenmiş dört dingil ve arkada bir bissel ile ayırt edilir (İngiltere'de aynı tip lokomotif 482 sayısı ile belirtilir).

Türkiye'de buharlı lokomotiflerin numa- ralandırılmasında alman demiryolları sistemi örnek alınmıştır. Anahat lokomotifleri 5 rakamlıdır; soldan sağa doğru ilk rakam eşlenmiş dingil sayısını, ikinci rakam toplam tekerlek sayısını, son üç rakam ise lokomotifin sıra numarasını gösterir Örneğin 46025 tipi bir lokomotifte 4 rakamı eşlenmiş dingil sayısını, 6 rakamı ise ikisi kılavuz, toplam 6 dingil olduğunu gösterir, tenderli lokomotifler ise 4 rakamlıdır; soldan sağa ilk iki rakam yine dingilleri, son iki rakam ise lokomotifin sıra numarasını gösterir.

Aderans ağırlığı, dingil başına düşen ağırlıktaki artış (Fransa’da 17 ile 20 ton, ABD'de 30 ton ve fazlası) ve bağlı dingil sayısıyla (6'ya kadar) orantılı olarak sürekli yükselmektedir.
Eşlenmiş dingil sayısı arttıkça taşıtın rijitliği de artar ve kurbalarda hareket kolaylığı azalır Bu sakıncayı ortadan kaldırmak için mafsallı lokomotifler (Mallet ve Garratt, vb. sistemleri) üzerinde araştırmalar yapıldı Manevra lokomotiflerinde dingillerin tümü eşlenmiştir. Bu lokomotifler ile banliyö trenlerini çekmekte kullanılan lokomotifler tenderli lokomotiflerdir.

Modern lokomotiflerde kızgın buhardan ve özellikle Avrupa'da, çift genişleşmeden (compound) yararlanılır.
Kömürle besleme, mekanik taşıyıcı'larla otomatikleştirilmiştir; bunlar yakıtın verimini yükselten geniş yüzeyli bir ızgaradan oluşan düzeneklerdir. Bununla birlikte, birçok ülkede, lokomotif yakıtı olarak ısıl gücü daha yüksek olan fuel-oil kullanılır. Günümüzde modern demiryollarının birçoğunda, buharlı lokomotifin yerini elektrikli ve Diesel motorlu lokomotifler almıştır. Bununla birlikte, petrol bakımından fakir, ancak ucuz kömür sağlayan bazı ülkelerde de hâlâ buharlı lokomotiflerden, daha sonra da Paris’te Mekarski tarafından uygulandı. Sıkıştırılmış havalı lokomotifler egzos olarak buhar ve yanma gazlan yerine temiz hava vermelerfhedeniyle günümüzde maden ocağı galerilerinde hâlâ kullanılmaktadır.

Elektrikli lokomotif.


Elektrikli lokomotif bir elektrik dağıtım ağının enerjisini kullanır; lokomotif, bu enerjiyi, havai besleme hatlarında, bir trolley ya da pantografla yanal iletken raylı (3. ray) hatlarda ise bir sürtünme yastığıyla alır. Elektrikli lokomotif bir ana kasadan oluşur; bu kasa ya rijit bir devindirici dingil takımı ve hisseller ile taşıyıcı bojiler üzerine ya da dingillerin yerleştirildiği devindirici bojiler üzerine oturur. Başlıca iki tür dingil ayırt edilir; taşıyıcı dingiller ile devindirici dingiller. Çoğunlukla yönlendirici dingiller olan taşıyıcı dingillerin görevi uygun doğrultma düzenekleriyle makineyi yol eksenine getirmek ve aynı konumda tutmaktır. Devindirici dingiller ise süspansiyon yaylarının çalışmasına olanak veren bir transmisyonla elektrik motorlarına bağlıdır. Modern lokomotiflerde tüm dingiller devindiricidir (dolayısıyla uçtaki devindirici dingiller aynı zamanda, yönlendirici dingillerdir). Eski lokomotiflerde ve günümüzde kullanılan düşük hızlı lokomotiflerde motorlar kısmen şasiye, kısmen de dingiller üzerine (burundan süspansiyon) oturur. Fakat, genel olarak, modern lokomotiflerde motorlar şasiye sıkıca tespit edilmiştir; bu durumda motorlar şasi gibi askıdadır ve transmisyon esnek düzeneklerle yapılır.

Elektrikli lokomotifler (ve Diesel lokomotifler) rakamlar ve büyük harflerle gösterilir. Her şasi için (ana kasa, boji, bissel ve truck) büyük harfin abecesel sırası devindirici dingil sayısını, rakamlar ise taşıyıcı dingil sayısını gösterir. Örneğin, BB tipi bir makine her birinde iki devindirici dingiliyle iki boji olan bir lokomotiftir. 2D2 tipi bir lokomotif ise dört devindirici dingiliyle rijit bir şasi ve her ucunda ikişer yönlendirici dingili bulunan iki bojili bir lokomotiftir. Dingil başına düşen ağırlık bazı lokomotiflerde 23 tona ulaşabilir. Bağlantı değişiklikleri (dirençlerin giderilmesi, kuplaj ve yön değişiklikleri, tekfazlı akımla çalışan lokomotiflerde kumanda levyesinin konum değişikliği) elektriksel ya da pnömatik yolla çalışan ve düşük gerilimli elektriksel maniplelerle uzaktan kumanda edilen kontaktörlerle sağlanır; bazı kontaktörler gruplaştırılır ve servomotorlu tek bir mekanizmayla çalıştırılır. Modern lokomotiflerde bu donanımlar için tristor'lardan yararlanılır.

Uzun inişlerde motorlar üreteç gibi çalışır ve böylece, tüketilen enerjinin bir bölümünü besleme hattına geri verir.
Hızın yükselişine bağlı olarak gücün artmasının yanı sıra (ağır yolcu trenlerinin 200 km/sa düzeyindeki hızlarla çekilebilmesi için 5 000 kW'tan yüksek güçler gerekir) elektrik ağları sınırlarında lokomotif değiştirme zorunluluğunu ortadan kaldıran, farklı gerilimlerde ve frekanslarda çalışabilen lokomotifler de yapılmaya başlanmıştır. ikiakımlı (1,5 kV doğru akım ve tekfazlı 25 kV, 50 Hz) lokomotiflerden sonra, bazı uluslararası bağlantıları sağlamak amacıyla üçakımlı (1,5 kV doğru akım, 3 kV doğru akım ve 25 kV, 50 Hz) ve dörtakımlı (yukarıdakilere ek olarak 15 kV, 16 2/3 Hz) lokomotifler yapıldı. Bu makinelerde, alternatif akım doğru akıma çevrilir ve motorlar daima doğru akımla beslenir. Günümüzde cıva buharlı çokanotlu doğrultucular ve hatta tekanotlu ignitron ve eksitronlar yerine kullanışlı, güvenilir, az yer kaplayan ve kolayca yerleştirilebilen kuru doğrultucular kullanılmadadır. Birçok lokomotifte basit doğrultucular (diyotlar) kullanılır ve voltaj ayarı transformatörün içinde bulunan bir alternatif akım kıyıcısıyla, hatta ilk hareket dirençleriyle yapılır.

Günümüzde kullanılan lokomotiflerde elektriksel cer motorlarına uygulanan gerilimi doğrultmak ve ayarlamak için tristor- lardan yararlanılır. Tekfazlı akımla çalışan lokomotiflerde, tristorlar bir hafiflik sağlar ve cer gücünü çabuk ve sürekli olarak değiştirmeye olanak verir. Doğru akımla çalışan lokomotiflerdeyse, doğru akım kıyıcısının bulunuşuyla birlikte cer devrelerinde yeni düzenlemelere gidilmiştir. Katener hatlarında kullanılan sabit gerilimli doğru akımı motora uygulanan değişken gerilimli doğru akıma dönüştüren doğru akım kıyıcısı, ağır trenlere ilk yol verilirken reostayı devre dışı bırakmaya ve sistemin verimini artırmaya olanak verir. Doğru akım BB 12000 lokomotifi kıyıcısının bulunuşuyla birlikte, her iki bes- (12001-12048 serisi) leme tipindeki cer devreleri şemalarındaki pransa 1954.1951 benzeşim sayesinde, çokakımlı makineler için yeni ufuklar açılmaktadır Kumanda ve kontrol düzenekleri günümüzde transistorlu devrelerden oluşur; bu düzenekler güvenirliği artıran, .tümüyle statik elemanlardan meydana gelir.
Ad:  Steam_locomotive_work.gif
Gösterim: 951
Boyut:  85.4 KB
Elektrikli lokomotiflerdeki gelişmeler, tekmotorlu boji kullanımının yanı sıra gelişmiş yalıtkanların (silikonlar, fluorlu ürünler vb.) ısınmaya karşı dayanımındaki artma sonucu cer motorlarında kolayca elde edilen hafiflikle de ayırt edilir. Çeşitli servislerde (yolcu taşımacılığı, yuk taşımacılığı) kullanılan bazı lokomotiflerde ayrıca gücü devindirici tekerleklere iletmek için iki hız oranlı bir dişli çark düzeninden yararlanılır.

Diesel motorlu lokomotif.


Bu makinelerin üstünlüğü toplam verimlerinin yüksek oluşu, ani duruşlara ya da kalkışlara olanak vermesi ve bağımsız oluşudur. Dört zamanlı Diesel motorları, devindirici akışkan olarak egzos gazlarını kullanan bir aşırıbesleme türbiniyle (türbokörük) donatılmıştır. Motor ile dingiller arasında elektrikli, hidrolik ya da mekanik bir transmisyon bulunur. Elektrikli transmisyona göre düzenlenmiş makinelere “Diesel-elektrik'' adı verilir; Diesel motoru, ya bir doğru akım üretecini ya da çoğunlukla filtreleme- den sonra cer motorlarını doğru akımla besleyen bir alternatör-doğrultucu grubunu çalıştırır. Bir ayarlama sistemi sürekli olarak, soğurulan elektrik enerjisini Diesel motorunca sağlanan ısıl enerjiye göre ayarlar. Hidrolik transmisyonlu Diesel lokomotifler özellikle manevralarda kullanılır. Motor ile dingiller arasındaki bağlantı hidrolik kavramalarla ya da kuvvet çifti değiştiricileriyle sağlanır; bunlar bir kaderde iki milin hidrolik bağlantısını sağlayan tür- bomakinelerdir. Ayrıca pompalı transmisyonlar ve volümetrik motorlar da kullanılabilir. Mekanik transmisyonlu Diesel lokomotiflerde, motordan alınan hareket de vindirici dingile, otomobillerde olduğu gibi kavrama ve dişli kutularıyla aktarılır. De vindirici dingil diğer tekerleklere biyellerle bağlı olduğundan hareket tüm dingillere eşit biçimde aktarılır. Mekanik ve hidrolik transmisyonlar, hidromekanik transmisyonlar haline dönüşmektedir.

Avrupa'da kullanılmakta olan tüm Diesel lokomotifler elektrik transmisyonudur. Bunlar elektrikli lokomotiflerdeki gelişmelerden etkilenmektedir: üreteçlerin ya da alternatörlerin ve motorların hafifletilmesi, tekmotorlu bojiler. Diesel motorlarındaki kütlesel güç artışı, lokomotifte, treni ısıtmak için gerekli elektrik akımını üretmeye olanak vermektedir (buharla ısıtmanın ortadan kalkması).
Hafifliğine rağmen, hidrolik transmisyon, Fransa'da ve ABD'de fazla gelişmemiş, buna karşılık Ingiltere'de ve özellikle Almanya'da önemli ilerlemeler kaydetmiştir.
Türkiye'deki elektrikli ve Diesel lokomotiflerde numaralandırma, İlk iki rakam motor gücünü diğerleriyse sıra numarasını gösterecek biçimde düzenlenmiştir. Örneğin 24016, 2400 B.B.'lik bir lokomotiftir.

Gaz türbinli lokomotif


Uçak türbinlerinin türbotrenlerde kullanılmaya başlanmasıyla elde edilen şaşırtıcı sonuçlardan sonra, bu tekniği lokomotifler üzerinde uygulama deneyine devam edildi. Devindirici organ görevini burada, aynı mil üzerine yerleştirilmiş bir kompresör ile bir türbinden oluşan bir türbokompresör grubu görür; kompresör ile türbin, kompresörden çıkan dış havayla yanan bir yakıtın püskürtüldüğü bir yanma odasıyla birbirinden ayrılır. Gazların türbin kanatları arasında genişlemesi, kompresörü ve cer motorlarını besleyen bir elektrik üreticinin çalışmasını sağlar. Elde edilen verim (yaklaşık olarak % 20) buharlı lokomotiften yüksek, Diesel motorlu lokomotiften düşüktür. Bu makinelerde çeşitli yakıtlar (ağır yağlar, toz kömür) kullanılabilir.
Gaz türbinli lokomotiflerle yapılan ilk denemeler pek başarılı olamadı. Aynı şekilde, nükleer güçlü lokomotif projeleri de sonuçlandırılamadı.

Mekanik bakımdan, lokomotif kasalarının tasarımında, bütünün dayanımını artırmak için yan duvarlardan da yararlanma yoluna gidilmektedir. Bu duvarlar alt ve üst bölümlerinden traveslerle birleştirilmiş kafesli direklerden oluşur. Süspansiyon organlarında kauçuk kullanımı kasanın bojiler üzerindeki dayanakların düzenlenişini basitleştirmeye olanak vermiştir. Bu dayanaklar, istenilen yanal tepkiyi sağlayan esnek bloklardan yapılır.

Kaynak: Büyük Larousse

Son düzenleyen Safi; 19 Şubat 2017 23:21
LaSalle - avatarı
LaSalle
Ziyaretçi
7 Ekim 2009       Mesaj #3
LaSalle - avatarı
Ziyaretçi

LOKOMOTİF


Lokomotifi ilk düşünen, daha doğrusu ilk gerçekleştiren Trevithick oldu. 1801'de inşa ettiği ve kendinden öncekilerden daha başarılı bir sonuç alamadığı buharlı arabası hatırlardadır. Bu başarısızlık buharlı lokomotifin mucitini sarstı; sabırsız, ama hünerli bir kişi olduğundan başka şeyler üzerinde çalışmaya başladı. Ancak, emeklerinin büsbütün boşa gitmesini de istemediğinden, bir süre sonra makinesinin ray üzerinde giden arabaya bağlanmasını madencilere teklif etti.
Ad:  lokomotif.jpg
Gösterim: 1081
Boyut:  22.2 KB

İcadını yalnız Merthyr-Tydvil Firması kabul etti (1804), fakat bu büyük bir yarar sağlamadı. Araç, beygirin yerini tutmasına tutuyordu ama, ne ondan daha hızlı gidebiliyor, ne de güven verebiliyordu. Perdahlı bir yüzey üzerinde tekerlekli araçla taşıma, ancak hafif yükler için mümkündü. Çünkü belli bir ağırlık aşılınca, kayma yapıyordu. Mühendisler bu sakıncayı giderici çareler aramaya koyuldular. Bu yoğun çalışmalar, kömürün buharlı araçla taşınması işinin gerçek bir ihtiyaç halini aldığını ispatlamaktadır.

Trevithick ve Vivian, artık rahatça lokomotif diyebileceğimiz bu makinenin tekerleklerine çıkıntılar işlemeyi önerdiler. 1811'de John Blenkinsop (1783-1831), ray ve tekerlekleri bir dişli bindirmelik şeklinde imal etmenin gerektiğini ileri sürdü. 1812'de William Chapman (1749-1832), lokomotifi bir yana koyup yol boyunca sabit makineler kurmak, böylece yükü kablolarla ve bu makineler aracılığıyla çekmek gerektiği fikrini ortaya attı. 1813'te Brunton daha da saçma bir fikri, tekerleği bir yana atıp lokomotife atınki gibi ayaklar takılması gerektiğini savunmaya koyuldu. İşin garibi bunları dinleyenler hatta taraftar olanlar da çıktı.

Sonunda havadan sözler etmektense rayda kayma işinin ne olduğunu anlamak için deneyler yapmayı düşünen biri ortaya çıktı: Bu Wylam maden ocaklarında mühendis olan William Hedley idi. Lokomotife belli bir ağırlık verildiğinde tekerleğin raya yapıştığını ve kayma yapmadığını gözlemledi. Bunun üzerine Hedley, bütün ağırlığın yük çekmeye harcanması için çift dingilli bir lokomotif inşa ederek, bu aracın ağır yük taşımaya elverişli olduğunu ispatladı.

Hedley'in lokomotifinin Wylam'da, Blenkinsop'unki Middleton'da başarıyla işleyince yeni yük taşıma aracı dikkati çekmeye başladı. Makineyi görmek için koşanlardan çoğu mühendis ve teknisyenlerdi Bunlardan biri de Killing-worth taşkömürü ocaklarında teknisyen olan Stephenson idi.

Wylam'da 9 Haziran 1781'de doğan George Stephenson'un çocukluğu yoksulluk içinde geçmişti, önce çobanlık yapmış yedi ile on bir yaşları arasında, tarım işçisi olmuştu. Bir süre sonra da babasının çalıştığı maden ocağına kazancı olarak girdi. Görevi, başka birkaç işçiyle birlikte ocağa kömür atmaktan başka bir şey değildi. Buharlı makineye karşı büyük ilgi duymuş ve işleyişini incelemişti. Bu arada aracın değerini takdir etmekle kalmayıp kusurlarını bulmuş, bunları gidermenin çarelerini araştırmaya koyulmuştu, işte çalışmaları bu safhaya vardığında bu konuyla ilgili bilgisinin çok yetersiz olduğunu anladı.
Sıfırdan başlaması ve çok şey öğrenmesi gerektiğini itiraf etmek cahil kişilerde büyük bir zekâ belirtisidir. Bu tekniğin temeli olan bilimi iyice incelemeden ve sindirmeden en o ıfoV Kir teknik aelisme yöntemi ya da bir yenilik ileri sürmenin doğru olmayacağını düşünmesi mucit için takdire değer bir davranıştır.

Stephenson 18 yaşında okuma "yazma öğrenmeye koyuldu. Sonra da gece kurslarına yazılarak matematik, fizik ve mekanik öğrenmeye başladı. Böylece kendi kendini yetiştiren mucitlerin en önemlilerinden birisi oldu. Halk diliyle yazılmış birkaç bilim kitabı okuyup bir konu hakkında az çok bilgi edindiler mi bilgiçlik taslayan insanlara günümüzde de rastlarız.
Stephenson da bu kuralın dışında kalmadı, ama çok zeki bir insan olduğundan Newton mekaniğini yıkmaya varan tasarıları hakkında hayallere kapılmadan önce, yıkmayı kurduğu mekaniği köklü bir şekilde bilmesi gerektiğini anladı. Hemen oğlunun okul kitaplarına sarıldı. Onu, kendisi gibi cahil kalmaması için koleje göndermişti. Kendisi de onun aracılığıyla kolej derslerini izlemeye koyuldu. Newcastle'daki Felsefe ve Edebiyat Derneğinin seminerlerine de katılıyordu. 1820'den başlayarak Edinburg Üniversitesine giden oğlunun teşvikiyle de onunla birlikte üniversitenin kurslarını izlemeye koyuldu.

Bilimsel eğitimi, teknik yeteneklerinin düzeyine yükseldikçe mucit dehası meydana çıkmakta ve şeflerinin dikkatini çekmekteydi. O kadar ki, 1814'te Hedley'in makinesiyle ilgilenip bir benzerini Killingworth'da imal etmeyi önerdiğinde, madende artık bir işçiden çok bir mühendis olarak çalışmaktaydı. Stephenson ilk lokomotifini aynı yıl imal etti. Bu, 4 tekerleğin üzerinde monte edilmiş yatay duran bir silindirdi, iki yanında, bir manivela aracılığıyla tekerlekleri çeviren pistonların işleticisi iki ufak silindir daha bulunmaktaydı.

1816'da Stephenson bu prototipi geliştirdi. Tekerleklerin uyumlu gidişini sağlamak için bunları, birleştirici bir devrim koluna bağladı ve ocağın çekimini artırmak için silindirden çıkan buharın bir bacayla dışarıya atılmasını sağladı. 1817'de yeni bir model sundu. Bunda kazan, bir basmatulumba aracılığıyla sürekli olarak su almaktaydı. 70 ton yükle dolu vagonları 8-10 km. hızla götüren bu son lokomotif Killing-worth demiryolunda on yıl hizmet gördü. Bu başarı Stephenson'un madenden ayrılıp bir lokomotif fabrikası kurmasına yetecek kadar büyüktü ve mucit 1822'de Newcastle'da fabrika açtı.
İlk önemli siparişini 1825'te aldı: Newcastle'ın güneyinde, birbirinden 39 km. uzakta bulunan Stockton-Darlington şehirleri arasındaki demiryolu için üç lokomotif... Hat büyük bir törenle açıldı. 90 ton yük alıp saatte 20 km. hızla gidecek olan lokomotife 'resmi zevatı' ve müzikçileri taşıması için bir de vagon bağlandı.
Son düzenleyen Safi; 25 Temmuz 2016 01:53
Rower - avatarı
Rower
VIP MazessezaM
24 Temmuz 2012       Mesaj #4
Rower - avatarı
VIP MazessezaM

Lokomotif

Ad:  lokomotif.JPG
Gösterim: 1350
Boyut:  43.3 KB
Bandırma Tren istasyonundaki Buharlı Lokomotif
Lokomotif, raylar üstünde bir vagon dizisini çekmede kullanılan buharla ya da bir motorla çalışan makinedir. Fransızca’daki locomotif sözünden türemiştir.

Demiryolu sistemleri, 16. yüzyılda kurulmuş, ama vagonlar 200 yıl kadar hayvan gücüyle çekilmiş, 1804’te, Wales bölgesi’nin (İngiltere) güney kesiminde, Richard Trevithick bir buharlı lokomotif geliştirmiştir. Bu lokomotif dökme demirden yapılma bazı maden ocağı raylarını kırmışsa da, vagonların çekilmesinde buhar gücünden yararlanılabileceğini, bacadan çıkan egzoz buharının ateşi canlandırmak için kullanılması yoluyla buhar üretiminin hızlandırılabileceğini ve düzgün yüzeyli raylar üstünde yer alan düzgün yüzeyli tekerleklerin tahrik gücünü iletebileceğini kanıtlamış, o tarihten sonra lokomotifler sürekli geliştirilmiştir.

Buharlı lokomotifler


Buharlı lokomotif, güçlü ve yalın bir makinedir. Bir silindire giren buhar, genleşerek, pistonu öbür uca iter. Silindirin dönüş hareketi sırasında bir kapak açılarak, genleşmiş buharın buradan dışarı çıkmasın Pistonun hareketi, mekanik bağlantılar aracılığı lokomotifin ana tahrik tekerleğini çevirir.

Trevithick lokomotifinin yapımını izleyen 25yıl içinde, kömür taşınan demiryollarında, sınırlı sayıda buharlı lokomotif başarıyla kullanıldı. Bunda, Napolyon savaşlarının sonlarına doğru, yem fiyatlarındaki bu yükselişin de önemli etkisi oldu. Dökme demirden yapılan levha yollar, buharlı lokomotifin ağırlığını çekecek güçte olmadıklarından, vagon tekerleklerini ne oturduğu "L" kesitli bu yolların yerini kısa bir süre sonra düz yüzeyli raylar ve flanşlı tekerlekler aldı.

George Stephenson, 1814’te kendinden önceki tasarımcıların deneyimlerinden yararlanarak, düz yüzeyi raylar üstünde hareket eden lokomotifler yapmaya başladı. Daha önceki lokomotiflerin aşağı yukarı tümünde, silindirler dikey durumda yerleştiriliyor ve kısmen kazanın içine daldırılıyordu. Stephenson ve Losh, 1815te tahrik gücünü pistondan ana tahrik tekerleğine dişli çarklarla iletmek yerine, ana tahrik tekerlekleri üs önde bulunan kranklar aracılığıyla, doğrudan doğruya silindirlerden iletme düşüncesinin patentini aldılar. Tahrik gücünü dişli çarklarla ileten düzenek, özellikle büyük dişlerde aşınma ortaya çıktığında, sarsıntılı bir harekete neden oluyordu. Gücü doğrudan silindirden ileten mekanizma, daha yalın olduğundan, tasarımcılara daha geniş bir serbestlik sağladı.

Lokomotif kazanları da, eskiden yalın bir boru biçimindeyken, önce dönüşlü bir boru biçimine, sonra da birçok borunun bir arada bulunduğu ve böylece daha geniş bir ısıtma yüzeyi sağladığı borulu biçime dönüş . Bu son biçimde, bir dizi boru, ocağın yandığı yanda ulunan benzer bir plakaya bağlanmıştı. Silindirlerden gelen egzoz buharı, borulardan geçip dumanın çıktığı uçtan bacaya giderken bir patlamaya neden oluyor, öylece, lokomotifin hareket olduğu sırada ateşi canlı tutuyordu. Lokomotif olduğu yerde dururken de, bir örük kullanılıyordu. Liverpool and Manchester Şirketi'nin muhasebecisi Henry Booth, 1827’de, daha ileri bir gelişme olan çokborulu kazanın patentini aldı. Stephenson da bu buluşu, Rocket adlı lokomotifinde kullandı (ama önce, bakır boruların bağlandığı uç plakalarındaki bağlantı bileziklerinin su sızdırmaması için, oldukça uzun denemeler yapması gerekmişti).

1830’dan sonra buharlı lokomotif, günümüzde bilinen biçimini aldı. Silindirler, dumanın çıktığı uca ya yatay, ya da hafifçe eğik durumda yerleştiriliyor, ateşçinin yeriyse, ocağın yandığı uçta yeralıyordu.

Silindirlerin ve dingillerin kazana bağlı olmaktan ya da kazanın tam altına yerleştirilmekten çıkmasıyla birlikte, çeşitli parçaları bir arada tutacak bir çerçevenin yapılması gerekti. ilk kez İngiliz lokomotiflerinde kullanılan çubuk çerçeve, çok geçmeden ABD’de de uygulandı ve dövme demir yapımından, dökme çelik yapımına geçildi. Silindirler, çerçevenin dışına monte ediliyordu. İngiltere’deyse, çubuk çerçevenin yerini plaka çerçeve aldı. Bunda, silindirler çerçevenin içinde yeralıyor ve çerçeveler için yaylı süspansiyonlar (sarmal ya da yaprak biçimli), dingilleri tutmak içinse dingil yatakları (yağlanmış yatak)bulunuyordu.

1860’tan sonra çeliğin kazan yapımında kullanılma a başlanmasıyla, daha yüksek basınçlarda çalışma olanağı bulundu. 19.yy sonuna doğru, 12 bar basınç, lokomotiflerde yaygınlaştı; bileşik lokomotiflerdeyse, 3,8 bar basınç kullanılmaya başlandı. Bu basınç, bu har çağında 17,2 bara çıktı. 1890 yıllarında ekspres lokomotiflerinin silindirleri, 51 cm çapında ve 66cm strokunda yapıldı. Daha sonraları ABD gibi ülkelerde silindir çapı 81 cm ye yükseldi ve hem lokomotifler, hem de vagonlar daha büyük yapılmaya başlandı.

İlk lokomotifçilerde, akstan güç alarak çalışan pompalar vardı. Ne var ki, bunlar, yalnızca motor işlerken çalışıyordu. 1859’da enjektör bulundu. Kazandan gelen ,buhar (ya da daha sonraları egzoz buharı), koni biçimli iri memeden (difüzör)fışkırarak, suyu, daha yüksek bir b asınçta bulunan kazana dolduruyordu. Bir çekvalf (tek önde çalışan vana), buharı, kazanın içinde tutuyordu.

Kuru buhar, ya kazanın tepesinden alınıp delikli bir boru içinde ya da kazanın tepesindeki bir noktadan alınıp buhar damı içinde toplanıyordu. Bu kuru buhar, daha sonra bir regülatöre aktarılıyor ve regülatör, kuru buharın dağıtımını denetliyordu. Buharlı lokomotiflerde ortaya çıkan en önemli gelişme, aşırı ısıtmanın kullanılmaya başlanması oldu.

Bir gaz borusu aracılığıyla buharı önce ocağa, daha sonra da kazanın ön ucundaki bir toplayıcıya taşıyan eğimli boru, Wilhelm Schmidt tarafından bulundu ve başka mühendisler tarafından da kullanıldı. Yakıtta, özellikle de suda elde edilen tasarruf, hemen kendini gösterdi. Sözgelimi, 12 bar basınçta ve 188 °C sıcaklıkta ‘doymuş” buhar üretiliyordu; bu buhar, 93 C daha ısıtılarak, silindirlerde hızla genleşiyordu. Böylece, 20. yüzyılda lokomotifler, %15 gibi kısa kesme zamanlarında bile yüksek hızlarda çalışabilecek hale geldi. Çelik tekerlekler, fiberglas kazan kaplamaları, uzun adımlı piston supapları, dolaysız buhar geçitleri ve aşırı ısıtma gibi gelişmeler, buharlı lokomotif uygulamasının son aşamasına katkıda bulundu.

Kazandan gelen buhar, başka amaçlarla da kullanılıyordu. Çekiş gücünü artırma amacıyla, akıtma yerine, 1887’de sürtünme kuvvetini artıran buharla “kumlanma” kullanılmaya başlandı. Ana frenler, makineden el de edilen bir vakumla ya da bir buhar pompasının sağ ladığı basınçlı havayla çalıştırıldı. Ayrıca, borularla vagonlara taşınan buharla ısıtma sağlanıyor ve buharlı dinamolardan (jeneratör) elektrik ışığı elde ediliyordu.

Sınıflandırma


Buharlı lokomotifler, tekerleklerinin sayısına göre sınıflandırılır. Manevra istasyonlarında kullanılan küçük lokomotiflerin dışında, bütün modern buharlı lokomotiflerin ön tekerlekleri, bir mille, bojiye ya da vagon şasisine bağlanır. Bu tekerlekler, lokomotifin virajları almasını sağlar. Arkadaki tekerleklerse, ocağın ağırlığının taşınmasına yardım eder. ABD’de standart lokomotifler, yıllar boyu 4-4-0 tipindeydi; yani 4 tane ön tekerlekleri ve 4 tahrik tekerlekleri vardı; arka t yoktu. Ayrılık Savaşı’nda kullanılan General adlı ünlü lokomotif de bu türdendi. Daha sonra, Mikado tipi 2-8-2 sınıfından yük lokomotifi ortaya çıktı.

Avrupa’daysa, sınıflandırma yapmak için, tekerleklerin yerine, dingillerin sayısı belirtilir ve tahrik tekerleklere sayı yerine harf verilir. Böylece, sözgelimi ABD’nde 2-6-2 sınıfından bir lokomotif, Almanya’da 1D1 diye sınıflandırılır.

Büyük buharlı lokomotifler eklemlidir. Bunlarda, iki grup tahrik tekerleği ve silindir, aynı kazandan beslenir. Lokomotifin virajları dönmesi için, tahrik tekerleği grupları bir eklemle ayrılır. Buharlı lokomotifler oldukça dayanıklı ve güçlüdür. Ama artık yerlerini, elektrikli lokomotifler, özellikle de dizel lokomotifler almıştır. Isıl yitimler ve yakıtın bütünüyle yakılamaması nedeniyle, buharlı lokomotiflerin verimi, genellikle % 6’nın üstüne çıkamaz.

Dizel lokomotifler


Dizel lokomotifler çoğunlukla,dizel elektrik tahrikli lokomotiflerdir. Bunlarda bir dizel motoru,Bir dinamoyu çevirerek elektrik üretir; Bu elektrik tahrik tekerleklerini çeviren elektrik motorunu çalıştırmak için kullanılır.Hareket genellikle dişlinin çevrilmesiyle iletilir. İlk dizel lokomotif 1913te yapılmıştır. II. Dünya Savaşından sonraysa,demiryollarının elektriklenmesinin ekonomik olmadığı yerlerde,dizel lokomotifler bütünüyle buharlı lokomotiflerin yerini almıştır. Dizel lokomotifleri,elektriği kendileri ürettikler için tahrik motorları dalgalı değil, doğru akımlıdır.

TCDD'de Diesel Lokomotif Serileri Kullanımda Olanlar
  • DE 24000 Anahat Lokomotifi
  • DE 22000 Anahat Lokomotifi
  • DE 33000 Anahat Lokomotifi

Elektrikli lokomotifler


Elektrik gücüyle çalışan ilk lokomotif, 1834te yapıldı. Ama, ilk elektrikli lokomotifler, bataryayla çalışıyordu. Bataryalar ağırdı ve sık sık şarj edilmeleri gerekiyordu.
Günümüzdeki elektrikli trenler, Kendi elektrik kaynaklarını kendileri taşımazlar; yani elektriği ya üstlerinde yeralan elektrik tellerinden ya da altlarında yeralan üçüncü bir raydan alırlar.

TCDD kullanımda olan elektrikli lokomotifler


  • E 40000
  • E 43000 Toshiba
  • E 52500 Koncar
Son düzenleyen Safi; 25 Temmuz 2016 01:50
Gölgen misali yanındayım!Msn Thunder

Benzer Konular

5 Mart 2017 / Misafir Mühendislik Bilimleri
20 Ağustos 2013 / asla_asla_deme Mühendislik Bilimleri
31 Ekim 2008 / asla_asla_deme Taslak Konular
10 Eylül 2012 / Efulim Mühendislik Bilimleri
14 Ekim 2009 / The Unique Mühendislik Bilimleri