Arama

Önemli İcatlar - Buhar Motoru (Buhar Makinesi)

Güncelleme: 20 Şubat 2017 Gösterim: 38.497 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Aralık 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Buhar Makinesi

Ad:  Buhar Motoru (Buhar Makinesi).jpg
Gösterim: 4862
Boyut:  72.3 KB

Yer yüzeyinde, buhar halinde bir damla su, sıvı hale oranla 1 700 kat daha büyük bir hacim kaplar; bu genişlemeden doğan kuvvet teknik alanda, sanayide ve denizcilikte devindirici güç olarak kullanılır.
Sponsorlu Bağlantılar

100°C'ta su buharı, sıvı yüzeyine 1 barlık bir basınca eşdeğer ağırlık uygulayan hava kütlesinin yükselmesine yol açar. Buharın esnek kuvveti, sıcaklıkla birlikte hızla artar.

Buhar makinesinin yapımı, XVII. yy.'ın ilk yarısında Galilei, Torricelii, Otto von Guericke ve Pascal'ın çalışmalarıyla fizikte sağlanan gelişmelerin bir sonucudur: atmosfer basıncını tanıma, sıvı fazla gaz fazı arasındaki hal değişimlerinde ısının rolü vb. Huygens’in öğrencisi Deniş Papin, bu olanakları, iki farklı yönde kullandı: Papin önce düdüklü tencerenin atası sayılan ve aynı zamanda yüksek basınçlı bir kazan oluşturan, basınçlı tenceresini yaptı; sonra buharın yoğuşumu sonucunda doğan vakumdan yararlandı ve böylece bir pistonu bir silindir içinde devindiren ilk kişi oldu. Savery'nin yaptığı (1698) ve günümüz pülsometresinin ilk örneği sayılan yükseltici makine uygulamada iyi bir sonuç vermedi. Buhar makinesinin san'ayide kullanımı, 1712’de İngiliz Thomas Newcomen ile başladı. Newcomen, buharın yoğuşmasını silindir içine su püskürterek sağlıyordu; bu ise önemli ısı kayıplarına yol açıyordu. Bu nedenle James Watt bu eksikliği gidermek için 1765 ile 1766 arasında ayrı kondansörlü bir makine geliştirmeye çalıştı; sonuçta yakıt tasarrufu yaklaşık % 75'e ulaştı. Çabalarını sürdüren Watt, basit etkili bu makineyi, sanayide çok sayıda uygulama alanı bulan çift etkili makineye dönüştürdü. 1783’te Jouffroy d'Abbans, Lyon'da Saöne nehri üzerinde başarılı bir buharlı gemi deneyi gerçekleştirdi; 1807'de ABD’de, amerikalı Fulton buharlı gemiyle ilk düzenli seferleri hizmete soktu. Buharlı lokomotif yapımını sağlayan borulu kazanı ise hemen hemen aynı dönemde Fransa ve İngiltere’de Marc Seguin ve Stephenson kullandı; Stephenson 1829’da Rocket adlı lokomotifiyle yüksek hızlı ilk makineyi gerçekleştirdi (56 km/sa).

Bir buhar makinesini besleyen buhar, “kazan" denen bir üreteçte üretilir; sonra, buhar gerçek anlamıyla motorda kullanılır ve nihayet atmosfere atılır ya da bir kondansör'e gönderilir. Emmeyi ve egzozu ayarlayan organların tümü, buhar dağıtımını sağlar.
Ad:  buhar makinesi.gif
Gösterim: 2185
Boyut:  76.7 KB

Kazandan gelen basınçlı buhar gerek doğrudan almaşık devinimli pistonlu motorlarda, gerekse dolaylı olarak kinetik enerjiye dönüştürüldükten sonra buhar türbinlerinde kullanılır. Kazanların gelişimi, yüksek sıcaklıkta buhar kullanan yüksek basınçlı makinelerin yapımını sağladı. 1900'de kazanların güvenlik basınçları 8-10 bardan, 125 barı aşan bir düzeye çıktı. Kazandan çıkan gazların ısısını kullanan ekonomizörler ve ızgaraların altına sıcak hava üfleyen hava ısıtıcılar'ı geliştirildi. Mekanik ızgaraların, üfleme sisteminin, arıtmanın, denetim aygıtlarının yaygınlaşması, sanayide kullanılan kazanların verimini çok büyük ölçüde artırdı. En yüksek verimlere, kazanlarda ocağın yerini alan bir brülöre basınçlı havayla toz kömür püskürterek ve yapay çekme uygulayarak ulaşıldı.
  • Almaşık devinimli buhar makineleri. Bu makineler, Watt'tan sonra ancak yüzyıl süren bir evrim sonucunda, yani 1880’e doğru aşağıdaki bütün temel özelliklerini kazandı: buhar girişinin erken kapanmasıyla bir tek silindirde ya da art arda birçok silindirde genişleme; regülatörle buhar giriş süresini ayarlama; silindir çevresinde buhar zarfı kullanımı ve buharı kızdırma.
  • Pistonlu makine. Yumuşak dökme demirden iki ya da üç segmanla donatılmış dökme demirden bir piston, iki ucu kapalı, sert dökme demirden bir silindir içinde devinir; piston kolu silindirin dibindeki bir salmastra'nın içinden geçer, bir kızak ve kızak yolları ile kılavuzlanır; piston kızağı biyel koluna, biyel de manivela muylusu' na eklemle bağlıdır; bir volan devinimi düzenler ve piston yolunun sonuna geldiğinde, her devirde iki kez oluşan ölü noktalardan geçişi sağlar.
  • Teksilindirli makineler 90°'lik açı yapan iki dirsekli bir krank miline çoğu kez çift bağlanır; bu bağlama biçimi, biyellerin her konumunda makineye yol verme olanağı sağlar ve volana gerek kalmadan dönmeyi düzenler.
  • Bileşik makineler. Potansiyel enerjisinin tümünden yararlanmak için, buhar art arda, çapları gittikçe artan iki ya da üç silindire gönderilir: böylece bölümlü, yani çift ya da üçlü bir genişleme elde edilir.
  • Merkezi egzozlu makine'de, buhar silindirin alt bölümünden girer ve genişlemeden sonra pistonun ortasında açılmış pencerelerden çıkar; pencerelerin açılıp kapanmasını dağıtıcı işlevi üstlenen piston sağlar. Dolayısıyla buhar doğrultu değiştirmeden silindiri geçer; bu yüzden bu makinelere tekyönakışlı makineler denir.
  • Salınan silindirli makineler'de, biyel yoktur ve piston çubuğu krank miline eklemle bağlanır. Bu sonucu elde etmek için silindirin orta kısmında bir dönme ekseni oluşturan iki muylu yer alır. Buhar giriş ve çıkışı bu muyluların içinde bulunan kanallarla sağlanır.
Bu motorlar yalnızca düşük güçler için elverişlidir. Az yer kaplarlar ve yapımı ekonomiktir, XIX. yy.'da çok büyük gelişme sağlayan almaşık devinimli buhar makineleri yavaş yavaş ortadan kalktı. Büyük güçler için, örneğin elektrik santrallarında bunların yerini buhar türbinleri aldı. Küçük ve orta boy sanayide ise içten yanmalı motorlar (özellikle diesel) ve özellikle elektrik motorları tercih edilmeye başlandı. Yalnızca özel hallerde, örneğin odun, kömür artıkları gibi ucuz yakıtlar bulunan ya da başka amaçlarla (ısıtma) buhar üretilen yerlerde, hala pistonlu buhar makinelerine rastlanır.

BAKINIZ
Önemli İcatlar - Lokomotif
Motor Nedir? Motor Teknolojisi

Son düzenleyen Safi; 20 Şubat 2017 01:14
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
26 Ağustos 2008       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye

Buhar Motoru veya Buhar Makinesi


Kapalı kapta kaynayan suyun buharının kabın kapağını yukarıya doğru ittiğini hepimiz biliriz. Çünkü kapalı bir kapta oluşan buhar genleşmesi için gerekli olan yeri bulamayınca içinde olduğu kabın çeperlerine bir basınç yapar. Buharın bu özelliğinden yararlanıla­rak yapılan ve buhar kullanarak ısı enerjisin­den mekanik iş üreten makinelere buhar makinesi denir.
Sponsorlu Bağlantılar
Buhar makinelerinin başlıca iki türü vardır:
  1. Pistonlu buhar makineleri
  2. Buhar türbinle­ri
Pistonlu buhar makinesinde buhar bir silindir içine yerleştirilmiş olan pistonu ileri geri hareket ettirir. Buhar türbininde ise, bir ana mil üzerine oturtulmuş, çevresinde kanat­lar olan bir tambur vardır. Bu kanatlar üzerine püskürtülen basınçlı buhar tamburu döndürür. İlk buhar türbinini Mısır'da, İsken­deriyeli Heron tasarladı. Ama yaklaşık 2.000 yıl önce yaşamış bir Yunanlı olan Heron'un makinesinin yalnızca bir oyuncak olarak kul­lanıldığı anlaşılıyor.

1698'de İngiliz mühendisi Thomas Savery buharla çalışan ve madenlerdeki yeraltı sula­rını dışarı pompalayan bir makine yaptı. "Yangın tulumbası" denen bu makine, soğu­duğu zaman yoğunlaşan buharın hacminin küçülmesi olgusuna dayanıyordu. Savery'nin makinesinde buhar yumurta biçiminde bir kaba alınıyor, buhar giriş musluğu kapatıldık­tan sonra, kabın dış yüzeyine püskürtülen soğuk suyla soğutuluyordu. Soğuyan buhar yoğunlaşıp hacmi küçülünce ortaya çıkan boşluk kap içinde bir vakum oluşturuyor ve madenden dışarı atılmak istenen su, hava basıncının etkisiyle, kaba bağlı bir borudan bu boşluğa doluyordu. Suyun geldiği borunun musluğu kapatıldıktan sonra buhar giriş musluğundan kaba yeniden buhar veriliyor, kap içindeki su gelen buharın basıncıyla, bu kez bir başka borudan maden ocağının dışına atılıyordu.

Newcomen'in Makinesi

Ad:  Newcomen_atmospheric_engine_animation.gif
Gösterim: 1536
Boyut:  98.8 KB

Savery'nin makinesinin verimi düşüktü, çok fazla buhar boşa gidiyordu. 1690'da Fransız Deniş Papin farklı bir buhar makinesi tasarla­mıştı. İngiliz Thomas Newcomen onun tasarı­sını geliştirdi. Newcomen'in 1705'te yaptığı makinede, kazandan gelen buhar düşey bir silindir içinde bulunan pistonun altındaki boşluğa alınıyor, sonra silindirin içine soğuk su fışkırtılarak buhar yoğunlaştırılıyor, pisto­nun altındaki bölümün basıncı düşürülüyordu. Bu durumda atmosfer basıncı, daha önce buharın etkisiyle yukarı doğru hareket etmiş olan pistonu yeniden aşağıya itiyordu. Piston aşağı inince silindirin üst bölümüne dolan su, pistonun yeniden yukarı çıkmasıyla başka bir borudan dışarı atılıyordu. Suyun geldiği ve gittiği borulardaki vanalar sırayla açılıp kapa­narak suyun geldiği yöne geri gitmesi engelle­niyordu. Nevvcomen'in makinesi 1720'den 1800'e kadar madenlerde yaygın olarak kulla­nıldı; ama çok fazla buhar boşa gidiyor, çok kömür tüketiliyordu.

Hem Savery'nin,hem de Newcomen'in ma­kineleri yavaş çalışıyor ve bir işçinin sürekli olarak vanaları açıp kapaması gerekiyordu. Vana açıp kapamakta çalıştırılan çocuk işçi­lerden Humphrey Potter, gidip rahatça oyna­yabilmek için, vanaları pistonun hareketiyle açıp kapayan bir düzenek geliştirdi. Piston koluna bağlanan ipler ve sürgülerden oluşan bu düzenek daha sonra basitleştirilerek bütün buhar makinelerinde kullanıldı.

Ad:  buhar.JPG
Gösterim: 1873
Boyut:  39.0 KB

James Watt'ın Makineleri


1763'te, İskoçya'nın Glasgow kentinde James Watt adlı bir alet yapımcısı bir Newcomen buhar makinesini onarırken, pistonun her gidiş gelişinde silindirin ısıtılıp soğutulmasının yol açtığı enerji kaybını ön­leyebileceğini düşündü. Bu kaybı önlemek için en iyi yol, içinde buhar bulunan silindiri sürekli olarak sıcak tutmak ve sürekli olarak soğuk olacak ayrı bir bölümde buharı yoğun­laştırmaktı. Buharın yoğunlaştırıldığı bu bö­lüm (yoğunlaştırıcı) sürekli olarak suyla soğutulacaktı. İçinde buhar bulunacak silindir ise, soğumaması için, içinde gene buhar bulunan ikinci bir silindir içine yerleştirilecekti.

Watt'ın bu buhar makinesinde, buhar kaza­nından gelen buhar bir vanadan geçerek silindire üstten giriyordu. Silindirin üst ve alt bölümlerini birleştiren bir boru üzerinde den­ge vanası denen ikinci bir vana vardı. Bu vana silindirin üst ve alt bölümleri arasında buhar geçişini denetliyordu. Silindirin alt bölümünü yoğunlaştırıcıya bağlayan boru üzerindeki üçüncü vana egzoz vanasıydı. Üç vana da açık durumda ve piston silindirin üst bölümündey-ken, buhar kazanından silindire buhar verili­yor, daha sonra denge vanası kapatılıp yoğun­laştırıcı soğutuluyordu. Yoğunlaştıncıdaki buharın yoğunlaşmasıyla oluşan boşluğa silin­dirin alt bölümünden buhar gitmesi sonucun­da, silindirin pistonun altında kalan bölümün­deki basınç azalıyor, piston üzerindeki bu­har basıncının etkisiyle aşağı doğru iniyordu.

Daha sonra buhar vanası ve egzoz vanası kapatılıp denge vanası açılıyor, böylece üs­tündeki ve altındaki basınç eşitlenerek pisto­nun eski konumuna geri dönmesi sağlanıyor­du. Sonra makineye yeniden buhar verilerek aynı süreç yineleniyordu. Sisteme eklenmiş olan bir hava pompası da yoğunlaştırıcıda biriken suyu ve içeri sızan havayı dışarı atıyordu.

Watt 1781'de, pistonun ileri geri gidip gelme hareketini, pompalar dışında kalan çoğu makine için gerekli olan dönme hareke­tine dönüştüren çeşitli yöntemler uyguladı. Bu yöntemlerin en basiti, bisikletlerde de uygulanan ve binicinin dizlerinin aşağı yukarı inip çıkma hareketini dönme hareketine dö­nüştüren krank düzenidir. Watt, makinenin hızını denetim altında tutmak için, fırıldak gibi dönen bir regülatör (düzenleyici) kullan­dı. Regülatörün bir mil çevresinde dönen kollan makinenin hızı arttıkça dışa doğru savrularak açılıyor ve bu açılma buhar giriş vanasının kısılmasını sağlıyordu. Makine ya­vaşladığı zaman da bunun tersi oluyordu. Watt'ın makineleri Newcomen'inkilere göre bir ilerlemeydi; çünkü Watt'ın makinelerinde enerji kaybı çok daha azdı. 1800'lerde New-comen makinelerini kullanmanın çok pahalı bulunduğu Cornwall kalay madenlerinde, su pompalama işinde Watt'ın 40 kadar makinesi kullanılmaktaydı.

Sonraki Buhar Makineleri


Yoğunlaştırıcısız buhar makinelerinde olduk­ça yüksek bir basınca gerek vardır. İlk zaman­lar kullanılan çaydanlık biçimindeki buhar kazanları yüksek basınca dayanabilecek güçte değildi. 1800 dolaylarında İngiltere'de Richard Trevithick, ABD'de de Oliver Evans daha yüksek basınçlı buharla çalışan makine­ler geliştirdiler. Her ikisi de yüksek basınçlı buharı "Cornwall tipi kazan" olarak adlandı­rılan silindir biçimindeki buhar kazanlarında elde ettiler. Bu kazanlarda, ocaktan çıkan alevler su deposunun ortasında uzanan tek bir alev borusundan geçiyordu.

Bu yoğunlaştırıcısız makinelerde, silindirde kullanılan buhar daha sonra egzoz buharı olarak dışarı çıkıp havaya karışırdı. Bunun çıkardığı gürültüyü önlemek için, George Stephenson yaptığı lokomotifte egzoz buharı­nı huni biçimindeki bacadan dışarı verdi. Bunu yaparak ocaktan geçen havayı ve ateşin sıcaklığını da büyük ölçüde artırmış oldu. Gemi­lerde kullanılan buhar makinelerinde yoğunlaştırıcı bulunmasının nedeni yalnızca daha az yakıt kullanmak değildir. Bu makinelerde yoğunlaşma sonucu oluşan su kazana geri gönderilerek yeniden buhar üretmek için kullanılır. Ayrıca, kullanılmış suyun metalleri çürütücü etkisi taze suya göre daha azdır.

Watt buhar makinesinde iki önemli gelişme daha gerçekleştirmiştir. Bunlardan birincisi çift etki ilkesinin uygulanmasıdır. Buna göre, buhar önce pistonun bir tarafına sonra da öteki tarafına alınarak, piston her iki yönde de buhar gücüyle itiliyordu. İkinci gelişme buharın genleşmesinden yararlanılmasıydı. Piston silindir içindeki hareketini tamamla­madan buhar girişi kesiliyor ve piston geri kalan yolu silindir içindeki buharın genleş­mesinden kaynaklanan itme gücüyle alıyordu. Böylece çok daha az buhar ve dolayısıyla daha az yakıt kullanılıyordu. Birçok buhar makinesinde, örneğin lokomotiflerde, değişik koşullara göre silindire giden buharı değişik zamanlarda kesme olanağı veren ayarlanabilir vana düzenekleri vardır.

Watt'ın yardımcısı olan William Murdock adlı bir İskoç 1799'da, silindir giriş ve çıkışın­da buhar akışını tek bir vanayla denetim altında tutabilecek bir düzenek yaptı. Bu düzenekte, sürgülü valf adı verilen vana makinenin miline eklenen "eksantrik" adlı bir parçanın dönüşüyle çalışıyordu. Sürgülü valf, eksantriğin hareketine uygun olarak açılıp kapanarak silindire buhar girişini, silindirin iki ucu arasındaki buhar geçişlerini ve egzoz buharının çıkışını istenen biçimde ayarlıyor­du. Eksantrikle sürgülü valf arasındaki bağ­lantının tasarımı, buhar kesme noktası değiş­tirilebilecek ya da gerekirse makineyi ters yönde çalıştırabilecek biçimde yapılmıştı.

Buhardan daha fazla yararlanabilmek için, silindirden çıkan egzoz buharı başka bir silin­dire alınarak kullanılabilir. Aynı mile bağlı birden çok silindirden oluşan bu tür makine­lere bileşik buhar makineleri denir. Bütün pistonların aynı güçle itilebilmesi için, buha­rın sonradan gittiği ve daha düşük basınçlı buharla çalışan silindirin çapı öncekinden büyüktür. Gemilerde kullanılan pistonlu bu­har makinelerinin hemen hemen tümü, her birinin çapı bir öncekinden büyük olan üç ya da dört silindirden oluşmuş bileşik buhar makineleridir.

Buhar makinesi iş görmek için gerekli enerjiyi kazanında yanan yakıttan alır. Yakı­tın enerjisi doğrudan doğruya pistonları hare­ket ettirmez. Önce suyu buharlaştırır ve bu buhar aracılığıyla pistonları hareket ettirir. Yakıtın yanması ve buharın kullanımı arasın­daki sürede kaçınılmaz olarak ısı kaybı olur. Bu kayıplar içten yanmalı motorlardaki ka­yıplara göre oldukça yüksektir. Bir buhar makinesi aynı güçteki bir içten yanmalı moto­ra göre daha çok yakıt kullanır.
Öte yandan, buhar makineleri daha sessiz çalışır. Yakıt ve egzoz gazları silindirlerini çürütmediği için uzun süre köklü bir bakım gerektirmeden çalışabilirler. Buhar makinelerinin, çalışması için bir ilk hareket ettiriciye başlar başlamaz tam güçle çalışabilmeleridir, gerek olan içten yanmalı pistonlu motorlar Bu nedenle buhar makinelerinde aktarma karşısındaki en büyük üstünlüğü çalışmaya organlarına gerek yoktur.

Buna karşılık buhar kazanının ve ocağın getirdiği zorluklar vardır. I. Dünya Savaşı'ndan (1914-18) önce çok sayıda buharlı otomo­bil vardı ve Londra caddelerinde buhar maki­nesiyle çalışan otobüsler işliyordu. Buharla çalışan otomobiller saatte 100 kilometrenin üstünde bir hıza ulaşabiliyordu ve çok ses­sizdi.
Buhar makineleri günümüzde de çok bü­yük gemilerde ve büyük termik santrallarda içten yanmalı motorlara tercih edilir. Günümüzde bütün nükleer enerji santrallannda türbinler nükleer reaktörlerin ürettiği ısıyla ısıtılan sudan elde edilen buharla çalışır. Nükleer reaktörlerin ürettiği ısının en uygun kullanım yolu budur. Petrolün giderek kıtlaşması ve yükselen petrol fiyatları buhar makinelerinin karayolu ve demiryolu taşımacılığı gibi başka alanlarda da kullanımı­nın yeniden canlanmasına neden olabilir.

MsXLabs.org & Temel Britannica

Son düzenleyen Safi; 19 Şubat 2017 23:39
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
19 Şubat 2017       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM

buhar makinesi


ısı aracılığıyla mekanik iş üreten, buhar gücüyle çalışan makine.

Buhar makinesinde, çoğunlukla bir buhar kazanından sağlanan sıcak buhar, basınç altında genleşir ve ısı enerjisinin bir bölümü işe dönüşür. Isının kalan bölümü dışarı atılabilir ya da makinede en yüksek verimi elde etmek amacıyla buhar, ayrı bir yoğunlaştırıcıda, görece düşük basınç ve sıcaklıkta yoğunlaştırılabilir. Yüksek verimlilik elde edebilmek için, makine içinde genleşen buharın bu işlem nedeniyle sıcaklığında ortaya çıkan düşüşün büyük olması gerekir. En yüksek verim, yani sağlanan ısıdan çıkartılabilecek en çok iş, kazanlarda yüksek basınç, yoğunlaştırıcılarda da düşük sıcaklık kullanarak elde edilebilir. Buhar, kazandan makineye giderken bir aşırıısıtıcıdan geçirilerek daha da ısıtılabilir. Bu tür bir aşırıısıtıcı, buhar kazanının ocağından gelen sıcak yanma gazları tarafından ısıtılan, ızgaralar halinde düzenlenmiş bir grup paralel borudan oluşur. Aşırıısıtıcılardan geçirilen buhar, suyun kaynatılması yoluyla üretilirken ulaştığı sıcaklığın çok üstündeki sıcaklıklara kadar ısıtılabilir.

Alternatif piston hareketli buhar makinelerinde basınç altındaki buhar bir supap mekanizmasıyla silindire verilir ve burada genleşerek pistonu iter; çoğunlukla bir volanın krankına bağlı olan piston böylece bir dönme hareketi yaratır. Çift etkili makinede buhar kazanından gelen buhar, pistonun her iki ucuna dönüşümlü olarak verilir. Basit bir buhar makinesinde buhar, yalnızca bir silindir içinde genleşir, oysa çok genleşmeli (kompaund) makinede buharı daha çok genleştirebilmek ve daha yüksek verim elde etmek amacıyla giderek büyüyen boyutlarda iki ya da daha çok silindir bulunur. Birinci ve en küçük piston, yüksek basınçlı ilk buharla, ikinci piston ise birinciden çıkan daha düşük basınçlı buharla çalışır.

Buhar türbinlerinde ise memelerden yüksek hızlarda püskürtülen buhar, bir dizi sabit ve hareketli kanada çarparak bir rotorun yüksek hızlarda dönmesini sağlar. Alternatif hareketli buhar makinelerine oranla daha sağlam olan buhar türbinleri, aynı zamanda daha yüksek sıcaklıklara ve daha büyük genleşme oranlarına ulaşılmasını olanaklı kılar. Türbin (Bakınız Türbin ve Kullanım Alanları), tüm dünyada buhardan bol miktarlarda elektrik enerjisi elde etmekte en yaygın olarak kullanılan araçtır.

İlk buhar makineleri


1. yüzyılda İskenderiyeli Heron tarafından geliştirilen aeolipil türünden çeşitli bilimsel aygıtlardı, ama 17. yüzyıla değin buharın uygulamaya yönelik amaçlarda kullanılmasına ilişkin önemli bir gelişme olmadı. 1698’de Thomas Savery, maden ocaklarında yoğunlaşan buharın ürettiği suyu emme yoluyla dışarı atmak amacıyla, valfları elle çalıştırılan bir pompa yaptı. 1712’de ise bir başka İngiliz mucit, Thomas Newcomen, yoğunlaşan buharın bir piston aracılığıyla sudan ayrıldığı daha verimli bir buhar makinesi geliştirdi. 1765’te James Watt, Newcomen’in makinesine ayrı bir yoğunlaştırıcı ekleyerek pistonun her ileri-geri hareketinde silindirin ısınıp soğumasını engellemeyi başardı. Watt daha sonra, pompayı basitçe aşağı-yukarı hareket ettirmek yerine bir mili döndüren yeni bir makine geliştirdi ve pratik bir enerji düzeneği yaratmaya yönelik birçok başka yenilik getirdi.
1769’da Fransız mühendis Nicholas-Joseph Cugnot, karayolunda kullanılmak üzere hantal bir buharlı araç geliştirdi.

İngiliz mucit Richard Trevithick, ilk kez buharlı bir aracı raylar üzerinde denedi; 1803’te de buharlı bir lokomotif yaparak aracını Şubat 1804’te Galler’de bir atlı tramvay yolu üzerinde başarıyla kullandı. İngiliz mühendis George Stephenson’ın 1829’da yaptığı “Rocket”le birlikte buhar makinelerinin demiryollarında kullanımı başladı. Pratik kullanıma uygun ilk buharlı gemi, 1802’de William Symington tarafından geliştirilen ve İskoçya’daki Forth and Clyde Kanalı’nda denenen “Charlotte Dundas” adlı römorkördü. 1807’de ise ABD’li Robert Fulton buhar makinesiyle çalışan ilk yolcu gemisini yaptı.

Özitmeli araçlarda kullanılan buhar makineleri bir süre sonra yerlerini içten yanmalı motorlara bıraktıysa da, 20. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan hava kirliliği sorunu nedeniyle yeniden ilgi duyulan araçlar durumuna geldiler.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

20 Şubat 2017 / asla_asla_deme Mühendislik Bilimleri
19 Şubat 2017 / ThinkerBeLL Mühendislik Bilimleri
3 Ağustos 2012 / ThinkerBeLL Mühendislik Bilimleri
6 Kasım 2012 / Efulim Taslak Konular