Arama

Lale Devri

Güncelleme: 29 Ocak 2017 Gösterim: 25.896 Cevap: 7
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Ocak 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Lale Devri

, Osmanlı tarihinde 1718-30 arasında yaşanan çelişkili, geçişsel ve yenilikçi dönem.
Belirli bir popüler tarihçilik akımı tarafından çok sonradan konmuş olan adı, bu dönemde saray çevresinde ve İstanbul’un varlıklı kesimleri arasında başlayan lale yetiştirme merakına bir göndermeyi ifade eder. İlk kez Yahya Kemal Beyatlı’nın kullandığı Lale Devri adı, Ahmet Refik Altınay’ın dönemi inceleyen yapıtına aynı adı vermesiyle tarih literatürüne de yerleşmiştir.
Sponsorlu Bağlantılar
Ad:  lale-devri.jpg
Gösterim: 2181
Boyut:  104.5 KB
Bu dönem, örneğin yenilenme arayışı gibi tek bir dinamiğin değil, birbiriyle iç içe geçen en az üç farklı sürecin karmaşık ürünü sayılmalıdır. Gelişen kapitalizm temelinde modernleşen Avrupa devletlerine karşı bir süre geleneksel yöntemlerinde belirgin bir değişiklik yapmaksızın direnmeye çalışan Osmanlı Devleti, 17. yüzyılda içine çekildiği askeri ve siyasal rekabet girdabından ağır yenilgilerle çıkmaya başlayınca, şiddetli bir özgüven bunalımına uğramıştı. Bu, ilk kez Batı’nın açıkça örnek alınması eğilimini doğururken, egemen sınıfın kendi içinde reformcu ve tutucu kanatlara ayrışmasına da yol açtı. Öte yandan, aynı yenilgi ve başarısızlıklar zinciri, hanedanın ve büyük ricalin artık savaş meydanlarında zafer ve kahramanlıklar yoluyla meşruiyet arayışından daha özel ve kişisel bir ruh âlemine çekilmesinin de nedeni oldu.

Toplumsal temelde ise, tımar sisteminin çözülüşü, nüfus artışı ve kırsal alanlarda yoksullaşma eğilimlerine bağlı olarak bazı kentlere, özellikle İstanbul’a göçte ve durumu sarsılan kesimlerin yaşadığı huzursuzlukta tırmanış görüldü. Bu olgu egemen sınıf içinde mücadelenin kaderini etkileyerek bu ilk yenilikçi soluklanmanın ömrünü kısaltan bir rol oynadı. Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Pasarofça Antlaşması’nın (1718) fırsat bilerek Osmanlı Devletini belirli bir barış dönemine soktuktan sonra, öncelikle orduda düzenlemeler yaptı, devlet kadrolarında kısıntıya gitti ve yeni vergiler koydu. Ardından Paris’ten ve Viyana’dan getirttiği projelerden esinlenerek Istanbul’un imarına el attı. Haliç’in ıslahı için önce Kâğıthane’de padişah için bir köşk (Sâdâbaa Kasrı) yaptırdı. Renkli saray yaşamından hoşlanan III. Ahmed’inde onayladığı Kâğıthane Deresi ve Haliç çevresi yeni bir görünüm aldı.

Sadabad Kasrı çevresindeki lale bahçeleri, İstanbul halkının varlıklı kesimleri arasında hızla yayılan lale yetiştirme modasının doğmasına yol açtı. Geniş ve özenli gezinti yerleri açılarak savaş yıllarının getirdiği karamsar ve durgun ortamın yerini, hareketli ve eğlenceli bir kentsel seçkinler yaşamının almasına çalışıldı. Eski yangın semtleri temizletilerek buralarda modern mahalleler kuruldu. Kırsal bölgelerden göçün kalabalıklaştırdığı tarihsel yarımadayı giderek terk eden seçkinlerin yöneldiği Üsküdar, Beylerbeyi, Bebek, Fındıklı, Alibeyköyü, Ortaköy semtlerine köşkler ve bahçeler yapıldı. Kentin yangından korunması için Yeniçeri Ocağı’ndan ayrılan bir birliğe itfaiye eğitimi verildi.

Öte yandan ticaretin gelişmesi için ihracat kolaylaştırıcı önlemler alındı. Çinicilik, çuha ve kumaş üretimi için imalathaneler açıldı. Yalova Kâğıt Fabrikası, 1727’de de İbrahim Müteferrika tarafından ilk OsmanlI basımevi kuruldu. Sanat ve kültür yaşamını etkileyen girişimlerle, tarih yazıcılığı, şiir anlayışı ve temel bilimlere bakış değişmeye başladı. Batı’dan ve Doğu’dan önemli yapıtlar Türkçeye çevrildi. Bilginler, sanatçılar ve şairler devletten geniş destek gördü. Yabancı ülkelere karşı uzlaşma ve dostluğa dayalı bir dış politika izlendi. İngiltere, Fransa ve Felemenk ile diplomatik ilişki kuruldu.

Lale Devri’ndeki yenilikler özellikle tutucu çevrelerin büyük tepkisine yol açtı. Bu arada saray çevresiyle İstanbul’un varlıklı kesiminin eğlence ve tüketim harcamaları savurganlık boyutuna ulaşırken, halkın gittikçe yoksullaşması, Anadolu’daki aşiretlerin iskân edilememesi, sürüp giden haydutluk olayları, yeni vergilerin uyandırdığı tepkiler, İran’la süregelen sürtüşmeler ve özellikle de gayrimüslimlere tanınan ayrıcalıklar, egemen sınıfın tutucu kesiminin el altından kışkırtıp örgütlediği Patrona Ayaklanması için uygun ortamı hazırladı. Lale Devri 1730’da bu ayaklanmayla sona erdi.


Son düzenleyen perlina; 29 Ocak 2017 17:57
MARLON - avatarı
MARLON
Ziyaretçi
23 Kasım 2006       Mesaj #2
MARLON - avatarı
Ziyaretçi

LÂLE DEVRI

Ad:  3-ahmet-lale-devri.jpg
Gösterim: 4907
Boyut:  50.7 KB

Pasarofça Antlasmasi neticesinde ortaya çikan barisi iyi kullanmak isteyen Osmanlilar, artik Avrupa karsisinda savunma durumunda kalacagini anladigindan, Balkanlardaki sinir kalelerini tahkim etme, bölge halkini yaninda tutmak için vergileri azaltma siyaseti uygulamaya agirlik vermekteydi. Damat Ibrahim Pasa, Osmanlilara üstünlük kurmus olan Avrupa'yi her yönüyle tanimak için Avrupa baskentlerine elçiler göndertti. 1718-1730 yillari arasindaki bu dönem, sanatta lâle motifinin islenmesi sebebiyle "Lâle Devri" adiyla anilmaktadir. Bu dönemde matbaa açilmasi, çini ve kumas fabrikasi kurulmasi gibi bazi müspet yenilikler yapilmissa da, III. Ahmet ve saray çevresinin sasali eglenceleri ve harcamalari huzursuzlugu artirmaktaydi. Damat Ibrahim Pasa'nin, Iran'a karsi baslatilan savasta (1722) kesin netice alamamasi ve uzayan savas esnasinda Tebriz'in sadrazamin gizli emriyle Iran'a terk edildigi haberi, muhalefetin harekete geçmesine yetti.
Sponsorlu Bağlantılar

Patrona Halil Ayaklanmasi'nin patlak vermesiyle bu dönem sona eriyordu. Damat Ibrahim Pasa ve yakinlariyla Sultan III. Ahmet asiler tarafindan katledildiler (1730)Bu olayin ardindan III. Ahmet'in yegeni I.Mustafa hükümdarliga getirildi. (1730-1754). Kafkaslardaki sinir olaylarini bahane eden Rusya, Kirim Tatarlarina karsi büyük bir saldiri baslatti. Azak ve Bahçesaray Ruslarin eline geçti (1739). Fransa'nin da tesvikiyle Osmanlilar, Rusya'ya karsi savas ilân etti. Rusya'nin yaninda savasa katilan Avusturya da, Eflâk ve Bogdan'a girmisti. Osmanlilar iki cephede de büyük basarilar kazandilar. Prusya, Fransa ve Isveç'in Osmanlilara yakinlasmasi, Osmanlilar karsisinda ummadiklari bir yenilgi tadan Rusya ve Avusturya'yi baris yapmaya zorladi. Bu savas sirasinda tekrar Osmanlilarin eline geçen Belgrat'ta bir anlasma imzalandi (18 Eylül 1739). Belgrat Anlasmasiyla, Avusturya, Pasarofça barisiyla elde ettikleri tüm topraklardan geri çekildiler. Ruslar da Azak'i terkederek bölgedeki kiyi ve deniz ticaretinin Osmanli gemileriyle yapilmasini kabul etti. Bu anlasma geçici de olsa Osmanlilarin toparlanmasini saglamistir.

Savasta Türklerin tarafini tutan Fransa'yla, Kanuni döneminde taninan imtiyazlari genisleten ve süre tahdidi koymayan yeni bir kapitülâsyon antlasmasi imzalanmistir (1740). Damat Ibrahim Pasa zamaninda baslayan Iran savaslari Lâle Devri'nden sonra da devam etmekteydi. Ruslar, çöküs dönemine giren Safavilerin elindeki Azerbaycan ve Dagistan'i isgal etmislerdi.
Sirvan halkinin talebi üzerine Osmanlilar duruma müdahale etmis, iki ülke arasinda çikabilecek savas Fransa'nin araya girmesiyle önlenmisti. Rusya'nin kuzeydeki isgaline karsin Osmanlilar da Güney Azerbaycan'i topraklarina kattilar. Sah Tahmasp 1732'de Osmanlilar ile baris yapti. Bu durumu kabullenemeyen Afsar Nadir Bey, Sah Tahmasp'i devirerek kendi hâkimiyetini ilan etti (1736). Osmanlilar bazi topraklari Nadir Han'a birakmaya razi oldu. Her iki taraf için de yipratici olan bu uzun savaslar, Kasr-i Sirin antlasmasiyla çizilen sinirlarin aynen kabul edildigi 1746 anlasmasiyla son bulmustur.

I.Mahmut döneminde, basarili savaslarin yani sira, ordu içinde de yeni düzenlemelere gidilmistir. Aslen Fransiz olup Osmanli hizmetine girerek beylerbeyi olan Ahmet Pasa, Humbaraci Ocagi'ni kurarak (1734), bati savas tekniklerini burada hayata geçirmis idi. I.Mahmut'un üvey kardesi III.Osman'in (1754-1757) yerine geçen, amcaoglu III. Mustafa (1757-1773) zamaninda da ordu içerisinde bazi islahatlar devam ettirilmistir. Nitekim onun döneminde Tophane islah edilerek yeni ve güçlü toplar dökülmüs, donanma yenilenmistir. Ancak, Rusya ile baslayan harpler bu yeniliklerin yeterli olmadigini gösterecektir.
Kaynak: Osmanli tarihi

Son düzenleyen perlina; 28 Ocak 2017 21:51
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
29 Ekim 2008       Mesaj #3
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye

Lale Devri

(1718-1730). Osmanlı tarihinde batılılaşma yönünde ilk adımların atıldığı Lale Devri adını dönemin yaşam biçimini simgeleyen lale çiçeğinden almıştır.
Lale Devri'ne damgasını vuran kişi Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa olmuştur. İbrahim Paşa 1718'de sadrazam olur olmaz ağır koşullar altında imzaladığı Pasarofça Antlaşması ile 1714'ten beri Avusturya ve Venedik'e karşı sürdürülen savaşa son vermişti. Avrupa ülkelerinin gittikçe güçlenmekte olduğunu ilk fark eden kişilerden olan İbrahim Paşa barışçı bir ortam yaratmak ve batıyı daha yakından tanımak istiyordu. Bu amaçla İstanbul'daki batılı ülke elçileriyle yakın ilişkiler kurdu, bir yandan da Avrupa ülkelerine elçiler göndererek buralardaki toplumsal ve ekonomik yaşamı tanımaya çalıştı. Bu elçiler arasında 1720'de Paris'e giden Yirmi sekiz Mehmed Çelebi, İbrahim Paşa'yı en çok etkileyen kişi oldu. Yirmi sekiz Çelebi'nin 1721'de dönüşünde sunduğu bilgiler ve belgeler İbrahim Paşa'da Avrupa tarzı yaşamı Osmanlı Devleti'nde de egemen kılma isteği uyandırdı.

Ad:  lale Devri.jpg
Gösterim: 1501
Boyut:  97.7 KB
İlk kez Padişah III. Ahmed'in de onayıyla geniş bir bayındırlık etkinliğine girişilerek İstanbul'da batıdaki örneklerine benzer birçok bina ve bahçe yapıldı. Boğaziçi ve Haliç kıyıları yalılarla, köşklerle, kasırlarla donatıldı. Saray çevresinden başlayarak birçok yüksek devlet görevlisi ve halkın varlıklı kesimi buralarda eğlence dolu bir yaşam sürmeye başladı. Bu o zamana kadar içe kapalı bir yaşamı olan bütün halk kesimlerinin görmediği bir şeydi. Her vesileyle düzenlenen kitlesel eğlencelerle bu yaşam biçimi giderek yaygınlaşmaya başladı. Döneme adını veren lale çiçeğinin en güzelini yetiştirmek için herkes birbiriyle yarışır oldu. Bu amaçla başta Hollanda olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinden ve İran'dan lale soğanı bile getirtildi. Savurganlığa varan bu harcamalar yüzünden birçok tüketim maddesinin fiyatı aşırı biçimde yükseldi. Öte yandan Lale Devri'nde bazı önemli yenilik girişimleri de oldu. Bunlar arasında en kalıcı olanı matbaadır.

Ayrıca dönemin ünlü şairi Nedim'in başkanlığında oluşturulan bir kurul batı ve doğu dillerinden çeviriler yapmakla görevlendirildi. İzmit'te bir kâğıt fabrikasının yapımına başlandı. Önemli bir girişim de İstanbul'u sık sık kasıp kavuran yangınlarla mücadele için tulumbacılık örgütünün kurulmasıdır.
İstanbul dışında Anadolu ve Rumeli halkı geleneksel yaşam biçimini korudu. III. Ahmed'in hazine gelirlerini artırmak amacıyla iltizam usulünü (vergileri aracılar eliyle toplama) yaygınlaştırması ve paranın değerini düşürmesi halkın daha çok ezilmesine yol açtı.

İstanbul'daki esnafa ve zanaatçılara konulan ağır vergiler de kentte hoşnutsuzluk yarattı. Damat İbrahim Paşa'nın birçok devlet görevini kendine bağlı kişilere vermesi ve onları uzun süre aynı yerde tutması yükselme bekleyen birçok memurun tepkisini çekiyordu. Bütün bunlara 1723'te başlayıp aralıklarla süren İran Savaşı dolayısıyla konulan olağanüstü vergiler eklenince halkın hoşnutsuzluğu doruk noktasına vardı. 28 Eylül 1730'da Damat İbrahim Paşa'ya karşı olanların başını çekenlerden Kaptan-ı Derya Mustafa Paşa'nın kışkırtmasıyla eski bir denizci olan Patrona Halil İstanbul'da ayaklanma başlattı. Üç gün içerisinde İstanbul'u ellerine geçiren ayaklanmacılar III. Ahmed'den Damat İbrahim Paşa ve yakın adamlarının idamını istediler. III. Ahmed bu isteği yerine getirdiyse de tahtını kurtaramadı. Patrona Halil'le birlikte hareket eden devlet adamları III. Ahmed'in yerine I. Mahmud'u padişah yaptılar. Ayaklanma sırasında Lale Devri'nde yapılan binalar yakılıp yıkıldı. Yenilik simgesi sayılan birçok şey yok edildi. Damat İbrahim Paşa'ya yakınlığıyla tanınanlar ya öldürüldü ya da sürgüne gönderildi. Osmanlı tarihinde 12 yıl süreyle değişik bir çığır yaratan Lale Devri böylece kanlı biçimde sona erdi.

Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica
Son düzenleyen perlina; 28 Ocak 2017 22:09
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
12 Mart 2010       Mesaj #4
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  osmanlıda lale devri.jpg
Gösterim: 5659
Boyut:  152.4 KB

Lale Devri


1718 yılında Avusturya ile imzalanan Pasarofça Antlasmasından 1730 yılındaki "Patrona Halil isyanı"na kadar geçen döneme Lale Devri denir. Bu dönemin padisahı III. Ahmet, Sadrazamı Nevsehirli Damat ibrahim Pasa'dır.

Lale Devrinin Özellikleri


Bu dönemde Avrupa ile savas yasanmamıs, barıs içinde yasamak fikri ortaya çıkmıstır. Osmanlı Devleti Avrupa'yı daha iyi tanıyabilmek için Paris, Londra gibi sehirlere elçiler göndermistir.

Bu devirdeki diğer yenilikler ve ıslahatlar sunlardır:
  • Matbaa kuruldu. (Sait Efendi ve ibrahim Müteferrika tarafından 1727'de İstanbul'da kuruldu. Matbaada basılan ilk eser Vankulu Lügatı'dır.)
  • Yeniçerilerden bir itfaiye bölüğü olusturuldu.
  • Yalova'da kağıt, istanbul'da kumas ve çini fabrikaları kuruldu.
  • Yeni Kütüphaneler açıldı. Doğu ve batı eserleri tercüme edildi.
  • Çiçek asısı yaygınlık kazandı.
  • Lağımcı ve Humbaracı ocaklarında ıslahatlar yapıldı.
  • Mimarlık, resim ve minyatür sanatları gelisti.

Lale Devrinin Sona Ermesi


Halkın büyük bir kısmı zor durumdayken istanbul'da bazı devlet büyüklerinin rahat bir yasam sürdürmeleri, eğlenceye düskünlükleri huzursuzluklara sebep oluyordu. Patrona Halil isimli bir yeniçeri bu durumdan memnun olmayanları yanına alarak isyan çıkardı. isyan sonucu Nevsehirli Damat ibrahim Pasa ve yakınları öldürüldü. Padisah III. Ahmet tahttan indirildi, yerine I. Mahmut getirildi.
Son düzenleyen perlina; 28 Ocak 2017 22:10
Rower - avatarı
Rower
VIP MazessezaM
28 Temmuz 2012       Mesaj #5
Rower - avatarı
VIP MazessezaM
Lale Devri
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Osmanlı İmparatorluğu'nun 1718 - 1730 yılları arasındaki dönemine verilen ad. Lale Devri, III. Ahmet'in saltanat dönemi içinde yer alır (1703 - 1730). Bu dönemde sadrazamlığa getirilen Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ile yakın arkadaşları, 1718 Pasarofça Antlaşması'ndan sonra Osmanlı Devleti'ni yeni bir tasarıya göre Avrupa ölçüsünde yeniliklerle güçlendirmeye, bu arada İstanbul'u da onarmaya karar verdiler. Devlet, o sıralarda, gerek içerde gerekse dışarda uzun zamandır görmediği bir huzur ortamına girince, padişah ile çevresindekiler kendilerini zevk, eğlence, musiki, şiir ve bir yüzyıl önce Avrupa'da yaygınlaşan lale yetiştiriciliğine adadılar.
Ad:  lale devri ve osmanlı.jpg
Gösterim: 945
Boyut:  96.9 KB
Lale Devri'nin önemli bir kültür ve kalkınma dönemi olmasında Sadrazam Damat İbrahim Paşa'nın iyi eğitim görmüş, güzel sanatlara ve edebiyata yatkın bir kişiliği olmasının büyük katkısı vardır. Sadrazamın emriyle, başta Aristoteles'in olmak üzere klasik yapıtların birçoğu Türkçeye çevrildi. Eski İznik ve Kütahya çiniciliğini yeniden canlandırmak için, İstanbul ve Eğrikapı'da çini fabrikaları kuruldu (1725). Ayrıca, hatayi denilen bir kumaş türü üreten bir fabrika faaliyete geçti. Lale Devri'nin en önemli kalkınma atılımlarından biri, İstanbul'da ilk basımevinin kurulmasıdır.

Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi'nin oğlu Sait Mehmet Çelebi, basımevlerini incelemek üzere gittiği Paris'ten döndükten sonra basımevinin yararlarını anlatan bir risaleyi Müteferrika İbrahim Efendi ile birlikte kaleme aldı ve sadrazama sundu. Şeyhülislâmın da basımevi kurulmasında sakınca görmemesi üzerine Sultanselim semtinde ilk basımevi kuruldu (1727). Lale Devri'nin getirdiği bir diğer önemli yenilik de İstanbul'da ilk kez itfaiye teşkilatının kurulmasıdır.

Lale Devri'nde yazın çoğunlukla lale bahçelerinde yapılan lale eğlenceleri ve kışın konaklarda yapılan helva sohbetleri pek ünlüdür. Padişah, sadrazam ve diğer saray erkânının yanı sıra İstanbul'un ileri gelen zenginleri de yazın lale bahçelerinde yapılan bu eğlencelere katılırdı. Bu amaçla Boğaz kıyısında, Kâğıthane'de ve Haliç kıyılarında birçok köşk ve kasır yaptırılmıştı. Ama tüm bu eğlenceler halk arasında hoşnutsuzluk yarattı; sadrazamın düşmanlarının da kışkırtmasıyla Patrona Halil adındaki elebaşının sürüklemesiyle patlak veren isyanda Damat İbrahim Paşa öldürüldü, padişah tahttan indirildi ve köşklerin pek çoğu yakıldı (1730).
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 28 Ocak 2017 22:11
Gölgen misali yanındayım!Msn Thunder
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
27 Ocak 2017       Mesaj #6
perlina - avatarı
Ziyaretçi

Lale Devri



BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
27 Ocak 2017       Mesaj #7
perlina - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  lale-devrindeki-yenilikler.jpg
Gösterim: 976
Boyut:  113.5 KB
Türkiye Tarihinde 1718-1730 yillari arasindaki döneme, Mesrutiyetten sonra verilen ad. Bu devirde Istanbul'da Lâle zevki artip, yetistirilmesi yayginlasmistir. Devlet adamlari dahil, istanbul'lularin bahçelerinde lâle yetistirip zevk edinmelerinden dolayi sair ve tarihçiler tarafindan bu yillara "Lâle Devri" denilmistir.

Lâle Devri, Osmanli Sultani Üçüncü Ahmed Hân (1703-1730) ve Vezir-i âzam Nevsehirli Damad ibrahim Pasa zamaninda lOsmanlı-Rus-Avusturya-Venedik harplerinden sonra imzalanan Prut ve Pasorofca Andlasmasi ardindan basladi. Yillarca süren harpler ve isyanlardan bikmis olan ahali, andlasmalardan sonra korku ve endiseden uzak bir hayat sürmeye basladi. Istanbul'da sünnet ve dügün merasimleri artarak, mevsimine göre kir, deniz seyahatlari ve helva sohbetleri tertiplendi. Padisah dahil, devlet adamlari, baharda, Lâle mevsiminde Sa'dâbâd, Serefâbâd Bag-i Ferah, Emnâbâd, Hüsrevâbâd, Hümayunâbâd. Kasr-i Süreyya, Vezirbahçesi kösklerinde, Tersane bahçesi, Çiragan bahçesi, Besiktas Yalilarina giderlerdi. Devlet adamlari, ahali ve çiçekçi esnafi, ikiyüzden fazla lâle çesidi yetistirip, bu bitkiye karsi alâka artmistir. "Mahbud", devrin en meshur ve pahali lâle çesididir. Istanbul basta olmak üzere bütün memleket sathinda park, bahçe tanzimi, kösk, saray, çesme, sebil, imaret, medrese, kütüphane ve camiler dahil pek çok san'at eseri yapildi. Insa ve tamir edilen san'at eserlerinin süslenip, tezyini için Istanbul'a Çini fabrikasi kuruldu.

Bugünkü Nevsehir, bu devrin eseridir. Yine bu devirde, onaltinci yüzyildan beri Istanbul'da ve diger Osmanli sehirlerinde Arapça, Ermenice, Ibranice, Rumca kitap basan matbaalarin ardindan, Seyh'ül-Islâm Abdullah Efendi'nin fetvasi ile Osmanlica kitap basimi da serbest oldu. Matbaada basilacak kitaplarin kontrolü için de âlimler vazifelendirildi. Istanbul'da bulunan ve bütün dünyada kiymetli eserlerin yazilmasini sagliyan doksanbin kadar hattatin durumlari dikkâte alinarak ilk zamanlar dinî kitap basilmadi. Hattatlikla ugrasan kalem ehlinin bir kismi matbaada tab islerinde musahhilik yaparak zamanla denge saglandigindan dinî kitaplarin da basimina geçildi. Matbaanin ve hattatlarin ihtiyacini karsilamak için kâgit fabrikasi kuruldu. Avrupa ile münasebetler arttirilip, Viyana'ya konsolos tayin edilerek, çesitli bassehirlere dostluk nameleri gönderildi.

Ad:  ibrahim-muteferrika.jpg
Gösterim: 3268
Boyut:  135.0 KB
Sonradan Lâle Devri diye adlandirilan 1718-1730 tarihleri arasindaki yillar sulh, sükun ve huzurla geçtiginden Osmanli kültür, san'at ve ilim âleminde kiymetli sahsiyetler yetisti. Hattatlar vasitasiyla eski eserler çogaltilarak, her tarafa dagitildi. Damad Ibrahim Pasa tarihe merakli oldugundan bir çok tarih kitaplarinin yazmalari kontrol edilip, karsilastirmali olarak hattatlara yazdirilarak, çogaltildi. Ilmi encümen, hey'et ve bürolari kurularak, Arapça, Farsça, Yunanca kitaplar tercüme edildi. Bu devirde yapilan saray ve kösklerdeki ilim meclislerine, sohbetlere kiymetli âlimler, san'atkârlar, sâirler ve edipler katilirdi. Sohbetlere dogu dillerini iyi bilen ve ilim erbabindan sâir Nedim ayri bir renk katardi. Nedim, Lâle Devri'nin günlük hayatini ve Istanbul'un tasvirini,

"Bu sehri Stanbul kî, bî müslü bahâdir;
Bir sengine yekpare Acem mülkî fedadir.
Bazari hüner madeni ilmü ulemadir." misralariyla yapmistir.

Lâle Devri'ndeki huzur ahengini; Iran mes'elesi, devlet adamlarinin imâr faaliyetlerini, ordudaki düzenlemeleri ve meclis toplantilarini istemeyen yabancilar ile yazilan eserlerin yanlis açiklanip, anlasilmasi bozdu. Patrona Halil adinda devsirme bir tellak Yeniçeri ihtilâl hazirligini tamamladiktan sonra, Sultan Üçüncü Ahmed Hân'in sefer hazirliklari içindeyken ve tatil günü devlet adamlarinin yazliklarda bulunduklari esnada isyan basladi. 28 Eylül 1730 tarihinde meydana gelen Patrona Halil isyaniyla Damat Ibrahim Pasa ve yakinlari, asîlerin arzusuyla vazifeden alinip, öldürüldü. Asilerin arzusu bitmeyerek, nihayet seksensekizinci Islâm Halifesi ve Yirmiüçüncü Osmanli Sultani Üçüncü Ahmed Hân'in da hallini istediler. Istanbul'da yapilan yalilar yagma edilip, yikilarak Lâle bahçeleri tahrip edildi. Birçok güzide san'at eserleri de asilerin yagmacilarin tahribine ugradigi gibi, san'atkârlar, sâirler, edipler ilim ve devlet adamlari da öldürülüp, her hususta vahsice hareket edildi.

Damat Pasa'nin öldürülmesi ve Sultan Üçüncü Ahmed Hân'in tahtan indirilmesi ile Türkiye tarihinin sonradan Lâle Devri denilen 1718-1730 dönemi de sona erdi. Bu devir; sulh, sükûn, huzur, imar faaliyetleri, güzide san'at eserleri yapilmasi, ilmi eserlerin çogaltilarak dagitilmasi, ihtiyaç duyulan maddelerin ülkede imalati için fabrika tesisi, askeri yenilikler, dünyada olup biten yenilik ve olaylarin takip edilmesi, ' Istanbul'da itfaiye teskilatinin kurulmasi; âlim, edip sair ve san'atkârlarin korunmasina ayri bir itina gösterilmesi bakimindan Türkiye tarihinde baskalik arz ettiginden önemlidir.

Lale Devri:


( 1718 -1730 )
  • III. Ahmet döneminde, Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim zamanında barış, yenilik ve eğlenceyle geçen 12 yıllık döneme denir.
  • III. Ahmet yeniliklere açılan ilk padişahtır.
Yenilikleri:
  • Saraylar, köşkler, camiler, çeşmeler yapıldı.
  • Lale bahçeleri açıldı.
  • Avrupa'ya elçiler gönderildi. ( İlk defa,) (III. Selim döneminde sürekli elçilikler kuruldu.)
  • 1727'de İbrahim Müteferika tarafından ilk matbaa kuruldu. (Avrupa'dan alınan ilk teknik araç)
  • Yalova'da kağıt fabrikası açıldı.
  • Yabancı dildeki kitaplar Türkçe'ye çevrildi.
  • Kütüphaneler açıldı.
  • Çini ve dokuma atölyeleri açıldı.
  • Çiçek aşısı, ülkeye getirildi.
  • İstanbul'da yeniçerilerden itfaiye bölüğü kuruldu.
Sonuçları :
  • Saraydaki zevk ve eğlenceyi halk iyi karşılamıyordu.
  • Halktan yersiz ve ağır vergiler alınıyordu.
  • Orduda yapılacağı söylenen yenilikler yeniçerilerin hoşuna gitmedi.
  • Halk, yeniçerilerin bir kısmı Patrona Halil öncülüğünde ayaklandı.
  • Sadrazam öldürüldü. Padişah tahtdan indirildi.

Lale Devri



BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 28 Ocak 2017 22:20
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
28 Ocak 2017       Mesaj #8
perlina - avatarı
Ziyaretçi

Lale Devri Gelişmeleri



A-) MATBAANIN KURULMASI VE BİLİMSEL GELİŞMELER
III. Ahmet devrinin içinde ayrı bir dönem olarak dikkat çeken Lale Devri’ne gelindiğinde Osmanlı ülkesinde henüz bir Türk matbaası bulunmamaktaydı. Bununla birlikte Türkiye de açılan ilk matbaa da Museviler tarafından açılmıştı. Museviler bu matbaayı 1493 yılında, yani Türk matbaasının kurulmasından 233 yıl önce İstanbul da bundan birkaç yıl sonra da Selanik’te ilk matbaayı açmışlardır. Bu matbaa da bir çok kitap basılırken Sivaslı Akpar adındaki bir ermeni de, Venedik’te basımcılık sanatı öğrendikten sonra 1567 de İstanbul’da ve Nicodimus Metaxas adında bir Rum papazı da 1627 yılında yine aynı kentte bir matbaa kurmuştur.

Osmanlı Devletinde ise ilk Türk matbaasının kurulması aşamasında ilk adımlar Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından atıldı. Damat İbrahim Paşa, Yirmisekiz Mehmet Çelebi’yi Paris’e Fransız uygarlığı görmesi ve Osmanlı Devleti’nde nelerin uygulana bileceğini bildirmek üzere göndermişti. Paris’ten dönen Mehmet Çelebi’nin oğlu Mehmet Sait Efendi de matbaanın kurulmasında büyük rol oynamıştır. Sait Efendi’nin Damat İbrahim Paşa’ya sunduğu raporda matbaanın Osmanlı ülkesinde mutlaka kurulması gerektiği de belirtilmekteydi. Bunun üzerine matbaanın kurulması ve işletilmesi için bir Macar dönmesi olan İbrahim Müteferrika görevlendirildi.

1674’te Erdel’de dünyaya gelen İbrahim Müteferrikanın kalvanist bir ilahiyat öğrencisi iken 1692 de veya 1693 de Thököly İmre komutasındaki ayaklanmada Türklere esir düştüğü doğru değildir. Onun Türk ordusuna kendiliğinden sığındığı kaynaklar tarafından belirtilmektedir. Osmanlı Devleti’nin hizmetine girdikten sonra kapıkulu süvarilerinin en itibarlı kısmı olan sipahıların kırkbirinci bölüğünde görev alan İbrahim Müteferrika , daha sonra dergah-ı ali müteferrikalığına getirilmiştir.

Ad:  sultan 3.ahmed.jpg
Gösterim: 1197
Boyut:  98.8 KB
III.Ahmet tarafından kendisine ilk Türk matbaasının kurulması için izin verilmesinden sonra İbrahim Müteferrika, bu matbaayı kurmak için bazı engellerle karşılaşmıştır. Bu engellerden en önemlisi işlerini kaybedeceklerinden korkan hattatlardan geldi. Fakat bu sorun şeyhülislamın dini kitaplar dışındaki eserlerin basılabileceğine dair fetva vermesiyle çözüme kavuştu.
Matbaanın kurulması için çıkan pürüzlerden ortadan kalkmasıyla ortaya çıkan olumlu durumdan yararlanan İbrahim Müteferrika, Sait Mehmet Efendi’nin de yardımıyla İstanbul’daki Sultan Selim mahallesindeki evinde ilk Türk matbaasını kurdu. 1727 yılında açılan bu matbaa aynı zamanda ilk defa Türkçe eser basan matbaa olarak da tarihe geçmekteydi.
İstanbul da kurulan bu matbaada ilk basılan eserler haritalar oldu. Marmara Deniz haritası ve Bahriye-i Bahr-ı Siyah ile Vankulu Lugatı’nın basımından sonrada 20 ciltlik 16 eser basıldı. Bunların arasında Katip Çelebi’nin Cihannüma’sı ve kendisinin bazı eserleri de yer aldı. İbrahim Müteferrika’nın tarih alanındaki yayınları genel olarak gelenekçi bir yapıya sahipti. Onun ilk tarih kitabı olan Tarih-i Timur Gurgan adlı eseri Timur’u anlatırken matbaada basılan bir başka eser olan Süheyli Efendi’nin Tarihi Mısır el Cedid vel Kadim adlı eseri ise Arap tarihi niteliği taşımaktaydı.

İbrahim Müteferrikanın Osmanlı ülkesinde matbaayı kurması bir takım yeni gelişmeleri de beraberinde getirmişti. Özellikle Osmanlı devlet adamlarının gözlerini dünyaya çevirmesinde son derece mühim bir yeri olan matbaanın kurulması aynı zamanda da bir çok eserin basılmasını ve bir takım yeni ilmi gelişmelerin sağlanmasına katkıda bulunmuştur. Bu bakımdan Lale Devri, belki de Osmanlı Devleti’nin sonraki devirleri için en kalıcı miras olmuştur.
Lale Devri’nde matbaanın kurulması yanında yaşanan bir diğer bilimsel gelişme de bir Tercüme Heyeti’nin kurulmuş olmasıdır. Yanyalı Esad Efendi, Heratlı Kabızı Efendi, Müderris Fasıhı Efendi, Şam kadısı Medhi Efendi, Halep kadısı İlmi Efendi, Kara Halilzade Mehmed Said Efendi ve şair Nedim gibi ilim, fikir ve edebiyat adamlarından kurulan bu tercüme heyeti devamlı olarak toplanarak Doğu ve Batı dillerinden tercümeler yapmıştır. Bu kurulun tutucu Müslüman geleneğine uygun konuların yanı sıra birkaç Batılı tarih, felsefe ve astronomi eseri de çevirdiği görülmektedir. Bu dönemde Fransızca’dan Türkçe’ye ilk defa bazı eserler çevrildiği gibi bazı Türkçe eserlerin de Fransızca’ya tercüme edilerek basıldığı görülmektedir.

B-) GEÇİCİ ELÇİLİKLERİN AÇILMASI VE AVRUPA’YA ÖĞRENCİ YOLLANMASI

Lale Devri’nde Osmanlı Devleti adına görülen en önemli gelişmelerden birisi de çeşitli Avrupa devletlerinde geçici olarak elçiliklerin açılması ve bu ülkelere ilk olarak eğitim için öğrencilerin gönderilmesi olmuştur. Bu faaliyetlerde temel alınan husus Avrupa’nın gelişmişliğini görmek ve bunları Osmanlı ülkesinde tatbik etmekti. Özellikle bu gelişmeler ileride Batılılaşmanın temelini oluşturacağı için Avrupa ile ilişkiler konusunda bir dönemin başlangıcı olarak gösterilebilir.
Bu dönemde Avrupa’ya gönderilen elçiler arasında Yirmisekiz Mehmed Çelebi en önemlilerinden bir tanesidir. Damat İbrahim Paşa tarafından Paris’e “kaleleri, fabrikaları ve Fransız uygarlığının diğer eserlerini görmek ve Osmanlı İmparatorluğu’nda nelerin uygulanabileceğini görmek ve bildirmek için” gönderilen Mehmet Çelebi, döndükten sonra sadrazama gerekli bilgileri getirerek Damat İbrahim Paşa’yı sevindirmiştir. O, sadece sadrazamın istediklerini rapor etmemiş, sokaklarda, dükkanlarda, hastahanelerde, hayvanat bahçelerinde gördüklerini de anlatmış ve özellikle de Fransız askeri okulları ve eğitim alanları üzerinde durarak belki de Lale Devri’nin gelişmesine bir katkı da kendisi yapmıştır. Onun matbaa hakkında verdiği rapor da matbaanın Osmanlı ülkesinde kurulmasına zemin hazırlamıştır. Bu dönemde Fransa dışında Avusturya gibi diğer Avrupa devletlerinde de elçilikler kurulurken Osmanlı ülkesinde de Avrupalı devletlerinin elçilikler kurduğu görülmektedir.

Lale Devri’nde Türk öğrencilerin batı usullerine göre eğitim veren Avrupalı devletlere eğitim maksadıyla gönderilmesi de Osmanlı Devleti tarihi açısından son derece önemlidir. Bu olgu batı standartlarında eğitim alan öğrencilerin ileride Türk Batılılaşmasına temel teşkil etmelerine neden olmuştur. Nitekim ülkelerine döndüklerinde devletin önemli kademelerinde memurluklar yapan bu gençler Osmanlı’nın durumunu görerek gerekli düzenlemeler yapmaya çalışmışlardır.

C-) KÜLTÜR, SANAT VE EDEBİYAT ALANINDAKİ GELİŞMELER
Lale Devri, Osmanlı İmparatorluğu’nda Batılılaşmanın başladığı bir dönem olarak dikkat çekerken bu Batılılaşmaya paralel olarak kültür, sanat ve diğer alanlarda önemli gelişmelerin görüldüğü bir devir olarak da karşımıza çıkmaktadır. Nitekim bu devirden önceki yüzyıllarda bu alanlarda görülen gerilemeler Lale Devri ile birlikte mucizevi bir şekilde tersine dönmüş ve bu devir sanatın, edebiyatın yoğunlaştığı bir devir olmuştur.
Lale Devri’nde Osmanlı Devleti’nin ekonomik kaynaklarını tüketen savaşlar ve çarpışmalar son bulurken bu barış döneminde çeşitli Avrupa Devletleri’nde kurulan elçilikler sayesinde bu devletler ile kültür alışverişi güçlenmiştir. Bu dönemde Avrupa’da Türk tarzı moda olurken, Osmanlı süsleme sanatlarında ve diğer sanat alanlarında da Avrupalı motifler Osmanlı sanatının dağarcığına girmiştir. Nitekim bu dönemde özellikle Fransa ve Avusturya köşklerinden ilham alınarak, Boğaz ve Haliç’in kıyıları boyunca inşa edilen yalılar ve şairler, müzisyenlerin katıldığı eğlencelere mekan olmuştur.

Bu dönemde sanatta ve edebiyatta görülen gelişmelerin en büyük nedeni olarak devlet yönetiminin tutumu gösterilebilir. Devrin padişahı Sultan III. Ahmet ve damadı sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, bu dönemde özellikle sanatçıları, edipleri ve şairleri himaye ederek bu alanlarda gelişmelerin yaşanmasını sağlamışlardır. Böylece Osmanlı Devleti’nde ayrı bir dönem olarak karşımıza çıkan Lale Devri, bu yönden geleceğe bıraktığı miras ile de son derece önemlidir.

Lale Devri ile birlikte Osmanlı sanatında bir rönesans devrinin başlaması kendisini seramik ve çinicilikte de göstermektedir. Bu dönemde İznik’te kalan birkaç ustanın İstanbul’a getirilmesi ve Tekfur Sarayı’nda yeni bir üretim merkezinin faaliyete geçmesiyle canlandırılmaya çalışılan bu sanat sarayda klasik tasarım ve teknikler uygulanarak yapılan çini üretimi sayesinde tekrar canlanmıştır. Bu canlanışı en iyi temsil eden örnekler Lale Devri’nin bittiği yıllarda yapılan Hekimoğlu Ali Paşa Camii’nde kendini göstermektedir. Bununla birlikte Tekfur Sarayı’nda imal edilmiş olan çinilere Topkapı Sarayı’nın çeşitli mekanlarında da yer verilmiştir.
Bu dönemde yapılan imar faaliyetleri de sanat alnındaki gelişmelerin önemli göstergelerindendir. Yapılan birçok saray, kasır, yalı ve köşklerin yanı sıra padişahın özel olarak yaptırdığı çeşmelerde de üstün sanat anlayışını görmek mümkündür. İstanbul’da Bab-ı Hümayun ile Ayasofya arasında III. Ahmet’in isteği üzerine yapılan III. Ahmet Çeşmesi meydan çeşmelerinin bütün Türk sanatı tarihi içinde ortaya konulmuş en göz kamaştırıcı örneğidir. Bununla birlikte III. Ahmet kitabesini kendi yazdığı bir çeşmeyi de Üsküdar’da İskele Meydanı’nda yine kendi adına yaptırmıştır. Yine kubbe ve tonozlarının iç yüzleri çok zengin bir biçimde renkli malakari tezyinat ile süslü ve duvarları da kısmen çini ile kaplı olan III. Ahmed Kütüphanesi de Topkapı Sarayı’nın üçüncü avlusunda Arz Odası arkasında padişah tarafından yaptırılmıştır.

Lale Devri’nde sanat alanında görülen en önemli kişi Levni’dir. Asıl adı Abdülcelil Çelebi olan Levni bu devrin en büyük nakkaşıdır. İlk büyük çalışması Osmanlı tarihi ile ilgili bir kitap için yaptığı 22 padişahlık bir portre olan Levni’nin en büyük eseri ise 1720 yılında dört şehzade düğününü ele alan Surname-i Vehbi’dir. Şölenler,gösteriler, esnaf loncalarının geçişi gibi birçok etkinliğin toplam 137 minyatürle canlandırıldığı bu eser aynı zamanda Lale Devri hakkında da bizlere önemli bilgi vermektedir. 18. yüzyılın başlarına kadar yaşamış olan Aşık Ömeri’nin de portesini yapan Levni, usta bir şair olmasına rağmen onun az sayıda şiiri bulunabilmiştir.
Bu dönemde usta bir hattat olan padişah III. Ahmet’in de bazı eserleri vardır. Kendi el yazısıyla 4 adet Kur’an-ı Kerim yazmış olan III. Ahmet, çeşme kitabeleri ve Sütlüce’deki sarayın harem kapısının kitabesini de kendisi yazmıştır. Bununla birlikte birçok camiye levha yazmış olan III. Ahmet’in halen Topkapı Sarayı’nda ondört sayfalık sülüs celisi ile kaleme alınmış olan murakka’sı vardır.

Lale Devri’nde edebiyatta göze çarpan isim ise devrin en büyük şairi olan Nedim’dir. Özellikle Lale Devri’nin Divan Edebiyatı’na getirdiği hava en olgun biçimiyle kendisini Nedim’in şiirlerinde göstermektedir. Nedim, belki de ilk defa şiirin içine bir şehrin coğrafyasını ve iklimini kozmik hatlarıyla beraber kabul eden ve işleyen bir sanatkardı. Kendisi böyle bir anlayışla edebiyatta parlarken böylece İstanbul’u da terennüm etmiş oluyordu. Bu şekilde Nedim, Divan şiirinin küçük ve kısa çizgilerle verdiği tabiatı ve cemiyeti, geniş ve canlı tablolar halinde şiirine katıp işleyerek, Divan Edebiyatı’nda bir nevi realizm yapan kişi oluyordu. Bununla birlikte padişah III. Ahmet de Nedim, Seyyid Vehbi, İzzet Ali, Neyli Ahmed, Vak’anüvis Raşid Mehmed, Küçük Çelebizade İsmail Asım, Sami gibi bir çok şairi himaye ve taltif ederken kendisi de Necib mahlasıyla şiirler yazmaktaydı.

Bir eğlence devri olarak da telaffuz edilen Lale Devri, buna bağlı olarak da müziğin de geliştiği bir devirdir. Nitekim bu devrin yaşama sevincini şiirde nasıl Nedim temsil ediyorsa musikide de Mustafa Çavuş temsil eder. O, ileride kesin bir şekilde yerleşecek olan şarkı besteciliğinin ilk öncüsüdür. Devrin klasik üsluptaki eserleri arasında hareketli, neşeli lirik şarkıları Lale Devri’nden sonra da insanların dillerinden düşmemiştir. Bu dönemde Mustafa Çavuş’tan sonra müzikte Kutbünnayi Osman Dede gelmektedir. O, bu dönemde 276 beyitlik Farsça nazariyat kitabını padişah III. Ahmet’e sunmuştur.

D-) DİĞER GELİŞMELER
Lale Devri’nde devlet kademelerinde eğlenceye ve sefaya bir düşkünlük olmasına rağmen bilide, sanatta, edebiyatta ve Osmanlı Devleti’nin batıya açılışının başlaması adına önemli gelişmeler olurken diğer bazı alanlarda da önemli gelişmeler olmuştur.
1727’de Üsküdar’da açılan ve Avrupa usulü askeri eğitim vermeyi amaçlayan Hendesane bu alanda bir ilk teşkil etmektedir. Fakat bu Hendeshane, yeniçerilerin karşı çıkması ve yakaladıkları öğrencileri öldürmeleri sonucu kapanmıştır ve başarısız fakat ümitli bir deneme olarak kalmıştır.

Tekfur Sarayı’nda açılan çini imalathanesinin yanı sıra, hatayi denilen kumaşı dokumaya mahsus kumaş dokuma fabrikasının kurulması ve Yalova’da bir kağıt fabrikasının kurulması ile ilk itfaiye teşkilatı olan Tulumbacı Ocağı’nın kuruluşu da bu devirde meydana gelmiştir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

28 Ocak 2017 / Ziyaretçi Cevaplanmış
28 Ocak 2017 / Misafir Cevaplanmış
7 Ağustos 2011 / Misafir Soru-Cevap
28 Ocak 2017 / Ziyaretçi Cevaplanmış
28 Ocak 2017 / soru sorucam Cevaplanmış