Arama

Yeşil Çam - Türk Sineması

Güncelleme: 3 Haziran 2008 Gösterim: 89.275 Cevap: 9
Miriel - avatarı
Miriel
Ziyaretçi
18 Ekim 2005       Mesaj #1
Miriel - avatarı
Ziyaretçi
Türk Sineması

Sponsorlu Bağlantılar
Türk Sineması Tarihi -1-

Osmanlı'ya Sinemanın Girişi (1896 – 1914)


Tüm dünyayı egemenliğe altına alacak olan yüzyılın icadı sinema ile Türkler önce, II Abdülhamit döneminde Yıldız Sarayının karanlık, geniş bir salonunda tanıştı(1896).Sinema denilen bu yeni icatla karşılaşma şansı sadece saray zümresine verilmişti. Bu gösteriyi yapan kişi ise Bertrand adında bir Fransız’dı. Bir taklitçi ve hokkabaz olan olan Bertrand, her yıl padişahın izni ile Fransa’ya gidip Saray’a yenilikler getirmekte idi. Bu arada aynı dönemlerde; Lumiere kardeşlerin bütün dünyaya olduğu gibi ülkemize de yolladığı temsilcileri (operatörü Alexandre Promio) özel izinlerle, bir taraftan belgeseller çekmekte, diğer taraftan da hem ülkemizde, hem de başka memleketlerde çekilen filmleri göstermekteydiler. Sinema ile büyük kitleleri tanıştıran ilk halk gösteri ise, İstanbul’a 1896’a da gelen ve Yüksek Kaldırım’a yerleşen, Romanya doğumlu Polonya yahudisi Sigmund Weinberg(1868)'den başkası değildi. Sigmund Weinberg, yurtdışından başta fotoğraf malzemeleri olmak üzere gramofon, vibraphone, gibi birçok teknolojik buluşu ülkemize getirmişti. Halka açık ilk sinema gösterimi Weinberg yapmıştır. Kendisine yer olarak Sponek(Sponeck) birahanesini seçmiştir. (İstiklal caddesi, Galatasaray dönemecinde bugünkü Avrupa pasajının üst katındaki birahane. 1930'da kapanmıştır). Beş filmlik gösterimin en etkili filmi Lumiere Kardeşler'in "Bir Trenin Ciotat Garı'na Varışı” olmuştur. Bu olay tarihe 12 Aralık 1896, bir başka kaynağa göre ise 17 Ocak 1897 olarak geçti. Weinberg daha sonra kiraladığı Şehzadebaşı Direkler arasındaki Feyziye Kıraathanesi’nde film gösterilerini devam eder. Sonraları Fransız Pathe Kardeşler film üretim şirketinin Türkiye temsilcisi olmuş ve yerleşik manada ilk sinema salonu da 1908 yılında Tepebaşı’nda açmıştır. (Cinema Pathe). Günümüzde yoktur artık. Türkler tarafından işletilen ilk sinema salonu Şehzadebaşı’nda 19 Mart 1914'te Milli Sinema adıyla Cevat Boyer ve Murat Bey tarafından açılır. 6 Temmuz 1914'te de Kemal Seden ve Fuat Uzkınay tarafından önce Sirkeci'de Ali Efendi(Büyük hissedar ve Seden kardeşlerin amcası) Sineması ve ardından Demirkapı'da Kemal Bey Sineması açılır. Hemen ardından Kadıköy'de "Apollon", Büyükada'da "İskele Meydanı", Ortaköy'de "Taş Merdiven" sinemaları açılmıştır. Gösterim sayısının artmasıyla Fransa, Almanya, Danimarka gibi ülkelerden gelen temsilciler film işletmeciliği yapmaya başlamıştır. Sinema ilk zamanlar sadece İstanbul, Beyoğlu semtine girmiş ve seyircisinin çoğunluğunu levanten’ler ve Pera’nın yabancı uyruklularından almakta idi.Weinberg halka açık gösterimlerin yanı sıra konaklarda, Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) ve İstanbul Sultanisi (İstanbul Erkek Lisesi) başta olmak üzere çeşitli okullarda film gösterimleri yapmaya başlar. Bu gösterimlerde birinde İstanbul Sultanisi Dahiliye Şefi Fuat Uzkınay(1888-1956) isimli gençle tanışır. Okulda öğrencilere sinemayı tanıtan ve öğreten dersler verirdi. Uzkınay, Weinberg'e hayrandı. Hiçbir gösterisini kaçırmaz, ısrarla sinema makinesini inceler, bilgi alırdı. Günün birinde İstanbul Sultanisinin kapıları Weinberg'e kapanınca bu fırsatı değerlendiren Uzkınay satın aldığı film makinesi ile öğrencilere kısa filmler göstermeye başlar. Film seçme işi Sakir Seden gösterim işi ile ise Uzkınay ilgilenirdi. Böylece Uzkınay aracılığı ile sinema ülkemizde ilk kez okula girmiş olur.I. Dünya savaşının çıkması ile, eli silah tutan gençler askere alınır. Fuat Uzkınay’da bu gençlerden biri idi. Ama Kader onu askerde de bırakmayacak ve sinema ile tekrar kavuşacaktı.


Türk Sineması

Son düzenleyen virtuecat; 9 Kasım 2006 15:29
evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
31 Ekim 2006       Mesaj #2
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
Türk Sineması Tarihi -2-

Sponsorlu Bağlantılar
İlk filmler ve başlangıç dönemi (1914 – 1921)

Ayastefanos- Ermiş Stefanos (Yeşilköy) Rus Anıtı neden dikildi?
Yeşilköy ya da, önceki adıyla Ayastefanos, İstanbul`da Yeşilyurt ve Florya semtleri arasında yer alan Marmara Denizi kıyısındaki bir semttir. Galataria`da (eski Kalkıratya Köyü`nün hemen yanında) yapıldığı bilinen anıt bugün mevcut değildir. Yeşilköy’ün eski adı Ayios Stefanos, halk dilinde Ayastefanos olarak kalmış, Levantenler, Latinler, Katolikler de semte San Stefano adını vermişlerdir. 1930 yılında aldığı yeni adı "Yeşilköy"ün isim babasının, bu semtte yaşayıp ölmüş Halit Ziya Uşaklıgil olduğu söylenir. Osmanlı-Rus (1877-78) savaşı bittikten sonra Yeşilköy’ü terk eden Ruslar, 1894 yılında, 77-78 Savaşı sırasında ölen Rus askerleri için bir anıt dikilmesini isterler. Anıtın yapılma nedeni görünüşte oldukça makul ve hümanisttir. Savaş sırasında yaşamını yitiren 5,000 civarında Rus askeri çok dağınık bir biçimde ve çeşitli mezarlıklarda gömülü idi. Bunların gözetimi ve bakımı zor, hatta olanaksızdı. Değişik yerlerden ölen rus askerlerinin kemikler toplanacak ve Ayastefanos’ta yarı kilise, yarı anıt şeklinde yapılacak bir yapıda bu kemikler toplu bir şekilde gömülecektir. Bu istek, savaşın sonunda koşulları çok ağır bir barış antlaşmasını imzalamak zorunda kalmış olan Osmanlı hükümeti tarafından teknik bir sorun olarak ele alınır kabul edilir. Antlaşmanın yapıldığı ve Rus ordusunun savaş sırasında konakladığı Ayastefanos`ta istenen, Barutçubaşı ailesine ait arazi satın alınır. 1895`te yapımına başlanan anıt, amacını aşan bir biçimde ve boyutta gerçekleşir. Rus hükümetinin asıl isteği, Rus zaferini simgeleyen bir anıtın dikilmesi idi. Gerçekleştirilen anıt, İstanbul`daki askeri ateşesi Albay Peçkov tarafından yapılan taslak üzerine 3 yıldır İstanbul`da çalışmakta olan Rus mimar Bozarov tarafından tasarlanıp inşa edilir. Florya sırtlarında, Şenlikköy mevkiinde’ki anıt 1894 yılında muazzam bir törenle açılır. Yapının çan kulesi Ruslara özgü soğan kubbesi şeklinde yapılır. Anıtın içinde ve dışında yer alan muazzam duvar tablolarını yapmak üzere Çar’ın kendi ressamları İstanbul’a gelip 6 ay çalışırlar.

1914
Bir Rus Abidesi’nin yıkılışı
3 Kasım 1914'de Rusya’ nın Osmanlı devletine savaş ilan etmesi ve Osmanlı imparatorluğunun I.Dünya savaşına katılması ile birlikte, ilk tepki, Ayastefanos anıtının yıkılması kararı oldu. Yıkıma ilişkin yazılı kaynaklardan son derece görkemli bir yapı olduğu, binanın iç yüzünde savaşta ölen askerlerin adlarının işlendiği nişlerin sıralandığı, kemiklerin mahzenlere doldurulmuş olarak korunduğu, rahip ve muhafızlar için özel hacimlerin düzenlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Yıkım tahrip kalıplarıyla gerçekleştirilmiştir. Yıkımdan önce, çanlar indirilmiş ve Askeri Müze`ye gönderilmiş, binadaki eşya polis müdüriyetine teslim edilmiştir. Bunlar arasında bilinen en önemli parça, yapının pirinç ve altın yaldızlı maketidir. İkona ve benzeri dini eşyalar Rus rahiplere verilmiştir.
Filme çekme işi, aynı zamanda müttefiki olan Avusturya-Macaristan şirketi olan Sacha Mester Film Gesellschaft firmasına verilmişti. Fakat son anda bu tarihi olayın bir Türk tarafından çekilmesi istenince yapılan araştırma sonucunda daha önce film gösterilerinde bulunan ve Birinci Dünya Savaşının başlamasıyla 11 Ağustos 1914’de askere alınan genç subay Fuat Uzkınay uygun görülür. İlkin Sacha’nın operatörleri buna karşı gelirler. “Filme çekme, film göstermeye benzemez” gerekçesiyle. Uzkınay kısa bir deney filmi çekip onları ikna edince, aygıtı ona teslim edip kısa bir eğitim verirler.
Davutpaşa’da konuşlanmış bir istihkâm taburu, eğitim programı altında gelip dinamitle bu "meşum" anıtı yerle bir eder. İstanbul polis müdürü Bedri Bey gelip anıtın yıkılmasına engel olmak istemişse de kumandan işe karışmasına izin vermez, bu anıtın bir esaret, bir eziklik göstergesi olduğunu beyan eder
Tarih 14 Kasım 1914’ü gösterdiğinde, Türk sinemasının ilk sinemacısı ilk filmini çekmiş olur. 150 metre uzunluğunda olan bu belgesel film, birçok resmi kaynağa göre Türk sinemasının gerçek doğum tarihi olmasına rağmen elimizde bulunmamaktadır.
Fuat Uzkınay'ın kızı Mutena Uzkınay, 14 Kasım 1989 tarihli Hürriyet Gazetesi'nde, İlk Türk Filminin çekimini şöyle anlatıyor: ‘1876 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Rusların diktikleri Ayastefanos Anıtı'nı, İttihat ve Terakki Fırkası yıkma kararı aldı. Yıkımı bir Avusturya şirketi filme almak istiyordu, ancak bir Türkün filme alması istendi. Göreve babam uygun görüldü. Avusturya şirketinin kameramanı Mordo, babama alıcıyı kullanmasını öğretti ve ilk Türk filmi çekilmiş oldu. Dinamitle yıkılan anıtın çekiminde babamı ve kamerayı bir yere bağlamışlar zarar görmesin diye. Buna hep gülmüşümdür.''

1915
Devletin sinemayla ciddi olarak ilgilenmesi Enver Paşa’nın Almanya’ya yaptığı ziyarette Alman ordusunda gördüğü “ordu film dairesi”nin bir benzerini Osmanlı ordusunda da kurmaya karar vermesiyle başlar.
Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın emriyle Merkez Ordu Sinema Dairesi (MOSD) kurulur. Weinberg kurumun başına gelirken Uzkınay’da yardımcısı olur.
MOSD’un Görevleri
1. Cephelerde savaşan birliklerin harekatıyla ilgili filmleri,
2. Önemli olaylarla ilgili filmleri,
3. Askeri fabrikalarla ilgili filmleri,
4. Müttefik ülkelerden yeni silahların kullanışıyla ilgili filmleri,
5. Manevralarla ilgili filmleri çekmek ve göstermek.

MOSD adına haber, belge ve savaş filmleri çeken Uzkınay, “Çanakkale Muharebeleri”, “Esir İngiliz Generali”, “İtilaf Orduları’nın Püskürtülmesi”, “Alman İmparatoru’nun Dersaadete Gelişi “gibi bir çok belgeselde yönetmenlik ve görüntü yönetmenliği yaptı.

1916
Weinberg ve Uzkınay Enver Paşa'yı ikna edip öykülü uzun film denemesine de girişir. Fakat, Dönemin en çok tutulan tiyatro oyunu “Leblebici Horhor”'u çekmeye başladıktan bir süre sonra, oyuncularından birinin ölmesiyle film yarım kalır. Uzkınay, Sigmund Weinberg’in yönettiği film’de yardımcı yönetmendir.
1916'da Osmanlı imparatorluğu Romanya'ya savaş ilan edince, Romen uyruklu Weinberg, Merkez Ordu Sinema Dairesinden uzaklaştırılır ve yerine Fuat Uzkınay gelir.
İkinci öykülü filmi olan “Himmet Ağanın İzdivacı”'nın ise oyuncuları Çanakkale Savaşı nedeniyle askere alınınca, bu denemesi de ilkinin akıbetine uğradı. Ancak, Ordu Sinema Dairesi Başkanlığı'na getirilen Fuat Uzkınay, yarım kalan filmi 1918 yılında tamamlar.

1917
Almanya’ya yaptığı uzun yolculuktan sonra Uzkınay, sinemayı daha da öğrenmiş olarak Türkiye’ye döner. Malul Gaziler Cemiyeti’nin film çalışmalarını yönetir. Müdafaa-i Milliye Cemiyeti, sinemanın ilk yıllarındaki askeri nitelik taşıyan ikinci kuruluşuydu. Belge filmi yönetmeni olarak kurumun başına getirilen Fuat Uzkınay bu yönde çalışmalarını sürdürürken cemiyet, ilk kez öykülü filmlere de el atar. Ve öykülü filmlerin çekimi, o yıllarda 20 yaşlarında bir gazeteci olan Sedat Simavi'nin çabalarıyla gerçekleşir. Genç Simavi'nin yönetmenliğini yaptığı “Pençe”'yle “Casus”, Türk sinemasında yarım kalmadan çekilen ilk öykülü filmlerdir.
Bu yıl çekilen “Koruyan Ölü- Die Tote Wacht) Türklerin yurtdışında çektikleri ilk film olma özelliğine sahiptir. Savaş yıllarında Almanya'nın film buhranı içinde olduğu yıllarda bu durumdan yararlanarak, Necmettin Molla, Münih Konsolosu İsmail Hakkı Bey, Celal Esat Arseven ve Kenan Erginsoy, TRANSORIENT Film isminde bir şirket kurarlar. Arseven senaryo yazarı ve yönetmen, Erginsoy ise görüntü yönetmeni olur. Seçilen konu Goethe'nin Faust isimli eserinin çağdaş bir uyarlamasıdır. Sermaye hazırdır. Oyuncular da bulunur. O sıralarda işsiz olan Lidia LEY, Devlet Tiyatrosundan Kurt Sticler ve bir kaç profesyonel daha uygun görülür. Sonradan Güzel Sanatlar Akademisi Müdürü olan Nejat Sirer’de projeye girer.Celal Arseven ayrıntılı bir çekim planı hazırlamıştır. Münih'te bir stüdyo kiraladıktan sonra iki hafta içinde Die Tote Watch isimli “Ölü Uyanıyor” filmin çekimleri tamamlanır. Bu arada savaş biter ve film piyasası canlanır. Film ancak maliyetine satılabilmiştir

1918

Savaşın sonunda imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918) Merkez Ordu Sinema Dairesi’nin elindeki teknik ekipmana işgalciler tarafından el konma tehlikesini de beraberinde getirmiş, böylece hem ordunun hem de Müdafaa-i Millîye Cemiyeti’nin film çekim aletleri Malul Gaziler Cemiyeti’ne devredilmiştir. İstanbul’un işgal altında olduğu yıllarda bu cemiyetin de film çalışmaları olur.

1919
1919 yılında yalnızca iki öykülü film çekildi. “Mürebbiye” ile “Binnaz”. Her iki filmin yönetmeni, Türk tiyatrosunun kuruluşunda büyük katkıları olan 62 yaşındaki Ahmet Fehim(1857-1930) 'di. Ve oyuncuları da Raşit Rıza Samako, Behzat Butak, Hüseyin Kemal Gürmen gibi tiyatro sanatçılarından oluşuyordu. Kadın oyuncuları ise Mm. Kalitea, Eliza Binemeciyan ve Bayzar Fasulyeciyan'dı.

yesilcamlc2

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Mayıs 2008       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türk Sineması Tarihi -3-

Tiyatrocular dönemi (1921 – 1939)

1921
Türk sinemasının özgün senaryoya dayanan ilk filmi Muhsin Ertuğrul (1892-1979)'un yönettiği “İstanbul'da Bir Facia-i Aşk-1921” dır. Senaryosunu, bugün gazetelerin üçüncü sayfalarında sıkça rastlanan türden bir aşk cinayetinden alan film, Türk sinemasına ilk hayat kadını tiplemesini de getirdi.Dönemin ün yapmış güldürü sanatçısı olan tiyatrocu Şadi Fikret Karagözoğlu, “Bican Efendi Vekilharç” adlı 22 dakikalık kısa filmiyle Türk sinemasında ilk güldürü tipini yaratır. “Bican Efendi Mektep Hocası” ve “Bican Efendinin Rüyası” ise giderek bir diziyi oluşturur. Bu, konulu üç kısa filmin yönetmen ve baş oyuncusu ise Karagözoğlu'dur. Ali Efendi, yeğenleri Şakir ve Kemal Seden kardeşlerle yeni bir "aile ortaklığı" girişiminde bulunup, "Sinema İşçileri Şirketi"ni kurarlar. Yabancı filmleri yurda ithal etmek amacıyla kurulan şirket, çalışmalarını 1928'li yıllara kadar sürdürür.

1922

1916 yılından beri Almanya'da oyuncu ve yönetmen olarak film çalışmalarını sürdüren tiyatrocu Muhsin Ertuğrul yurda döner. Aynı yıl Kemal Film şirketinin kuruluşuyla Türk sinemasında yeni bir dönem başlar. Muhsin Ertuğrul bu şirket adına iki film çeker
“İstanbul'da Bir Facia-i Aşk (Şişli Güzeli Mediha Hanımın Facia-i Katli)” ve “Boğaziçi Esrarı (Nur Baba)”. Milli mücadele sırasında Merkez Ordu Sinema Dairesi’nin bir benzeri Ankara’da TBMM Hükümeti bünyesinde kurulmuştu (1922). Savaş sırasında Fuat Uzkınay ve TBMM Ordu Film teşkilatının operatörleri batı cephesinde verilen mücadeleyi, İzmir’in Yunanlılardan kurtarılışını ve Türk ordusunun İstanbul’a girişini belgelemişti. Atatürk henüz savaş halindeyken bile sinemanın taşıdığı önemi görmüş ve Cumhuriyet’in ilanından sonra da bu konudaki duyarlılığını ortaya koymuştu. Genç kuşaklara ve gelecek kuşaklara Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in temel değerlerini aktarmak, tarihe bir belge kazandırmak amacıyla, Kurtuluş Savaşı yıllarında Fuat Uzkınay’ın çektiği “Zafer Yollarında” adlı belge film yeniden ele alınmış daha kapsamlı bir hale getirilmeye çalışılmıştı. Ancak bu belgesel 1942 yılında tamamlanacaktı.

1923

Muhsin Ertuğrul, tek adam olma döneminin başlarındadır. Bu yıl peş peşe 3 film çeker. İlki Halide Edip Adıvar'dan uyarlanan ve kurtuluş savaşını konu alan ilk film olan “Ateşten Gömlek”'tir. Filmin diğer bir özelliği ise ilk kez Türk kadınlarının oynamış olmasıdır. Cumhuriyet'in ilanının (1923) Müslüman Türk kadınlarına çalışma özgürlüğü tanıması sonucu, Bedia Muvahhit ve Neyyire Neyir'le yeni bir dönem açılır. “Leblebici Horhor” ve “Kız Kulesinde Bir Facia”, Ertuğrul'un 1923 yılında çevirdiği diğer iki filmdir.


1924

Muhsin Ertuğrul, bu kez bir filmle yetinir. Peyami Safa'nın aynı ismi taşıyan romanından uyarladığı “Sözde Kızlar”'ı çektikten bir yıl sonra (1925) Rusya'ya gidip film çalışmalarına orada devam eder.
Uzkınay, Ordu film çekme merkezi’nin Film labarotuavı Grup amiri olur.

1925-1926
-1927

Kemal Film’in yapımcılıktan çekilmesinin ardından dört yıl boyunca hiç film yapılmamış


1928

1924 yılında sinema işletmeciliğine başlayan İpekçe Kardeşler, film yapımı için bir şirket kurarlar. Adı İpek Film olan kurum, Türk sinemasının ikinci özel yapımevidir. Yurtdışından dönen Muhsin Ertuğrul, bu yeni şirketin ilk filmi olan “Ankara Postası”'nın çekimine başlarsa da, filmi bazı nedenlerle ancak bir yıl sonra (1929) bitirir. Aynı yıl çekime başladığı “Kaçakçılar”'a geçirdikleri bir kaza sonucu oyunculardan birinin hayatını yitirmesiyle ara verilir. Ve film de gene ertesi yıl (1929) tamamlanır.


1931

Muhsin Ertuğrul'un “İstanbul Sokaklarında” adlı filmi, Türk sinemasının ilk ortak yapımıdır (Türk-Mısır-Yunan). Semiha Berksoy, Talat Artemel, Galip Arcan gibi Türk oyuncuların yanı sıra Mısırlı Azize Emir, Yunanlı Gavrilides'in başrollerini paylaştığı filmin seslendirme (dublaj) işlemi Paris'teki Espinay stüdyolarında yapılır. Bu nedenle “İstanbul Sokaklarında” sessiz çekilip sonradan dublaj sistemiyle seslendirilen ilk filmdir.


1932
Dâr-ül-bedayi (tiyatrocular) oyuncularından (Atıf Kaptan, Ferdi Tayfur, Mahmut Moralı, Hadi Ün, Hazım Körmükçü, Sait Köknar, Ercüment Behzat Lav) egemen olduğu dönemde ve bu oyuncularla çekilen “Bir Millet Uyanıyor” Muhsin Ertuğrul'un en önemli filmi kabul edildiği gibi, Türk sinema tarihimizin de ilk yüz akı filmlerimizden biridir. Ve ilk kez bir oyuncu halk içinde ünlenip öne çıkar. Bu oyuncu Yahya Kaptan rolüyle Atıf Kaptan'dır. İpek Film Şirketi de Nişantaşı'nda ilk sesli stüdyoyu kurup işletmeye başlar. Bu yıl, ilk şekliyle hazırlanan “Sinema Filmlerinin Kontrolü Hakkında Talimatname”'de yürürlüktedir.


1933

4 uzun, 3 kısa öykülü film çekildi. Güldürüler, vodviller ve operet türü filmlerin yılıdır. Muhsin Ertuğrul, “Karım Beni Aldatırsa” ve “Fena Yol” adlı filmlerini gerçekleştirir. “Fena Yol”, Türk sinemasının ikinci ortak yapımıdır (Türk-Yunan). Bu ara Ertuğrul; Mümtaz Osman takma (müstear) adıyla senaryo çalışmaları yapan Nâzım Hikmet'le (Ran) birlikte “Cici Berber”'i yönetir. Nâzım Hikmet'in kısa öykülü film çalışması “Düğün Gecesi”,”Kanlı Nigâr”’dan sonra Dâr-ül-bedayi oyuncularından Hazım Körmükçü'de Yeni Karagöz'le yönetmenliği dener.
Ertuğrul, Tiyatroya yeni giren Cahide Serap(Sonku)'la yakından ilgilenir ve ona “Söz Bir Allah Bir” filminde rol verir. “Söz Bir Allah Bir” Mahmut Yesari'nin Maurice Henneguin ile Pierre Veber'in “Et mois je I'dis gue'elle t'a fait d'l'oeil” adlı oyunlarından “Kudret Helvası” adıyla yerleştirdiği, “sözde müzikal” bir filmdir. Filmin ilkelliği bir yana “Söz Bir Allah Bir” Cahide Sonku’nun beyaz perdede ilk olarak görünmesi bakımından önem taşıyordu.

1934
Muhsin Ertuğrul “Aysel Bataklı Damın Kızı”'yla Türk sinemasına ilk köy filmini kazandırır. Film Sovyet sinemasının etkilerini taşır. Senaryosunun Hasan Cemil (Çambel) eliyle yazıldığı sunma yazılarında belirtiliyordu ama gerçekte hikaye İsveçli yazar Selma Lagerlöf'ün “Bataklık Kızı” romanından aktarılmış, yalnızca adlar ve çevre yerlileştirilmişti. “Aysel Bataklı Damın Kızı” nda Cahide Sonku başrolü oynuyordu. Cahide Sonku'ın Aysel rolünde oynaması için rejisör Ertuğrul Muhsin diretmiş ve sonunda dediğini de kabul ettirmişti. Dâr-ül-bedayi oyuncusu olarak sinemada işbaşı yapan Cahide Sonku, Aysel rolüyle kendinden sonra gelen kuşağa yıldızlık yolunu açar. Çünkü Cahide Sonku Türk sinemasının ilk kadın yıldızıdır. Ha-Ka Film şirketi (Halil Kamil) kurulur. Ertuğrul, “Milyon Avcıları” ve “Leblebici Horhor Ağa”; Nâzım Hikmet ise “İstanbul Senfonisi” ile (kısa film) çalışmalarını sürdürür. Ertuğrul'un ikinci kez perdeye uyarladığı “Leblebici Horhor Ağa”'nın önemi Venedik 2. Uluslararası Film Şenliği'ne katılıp onur diploması almasıdır. Ve bu Türk sineması tarihinde yurt dışından gelen ilk ödül sayılır.

1937

Tek film çekilir: “Güneşe Doğru”


1938

İki film çekilir. “Aynaroz Kadısı” ve “Doğan Çavuş”. Atatürk, 1938 yılında o güne kadar devlet ve belediyeler tarafından sinemalardan alınan %33 verginin indirilmesini emretmiş ve 29.6.1938’de vergi oranı %10’a indirilmişti (Ancak M.K.Atatürk’ün ölümünden sonra hem yabancı hem de Türk filmi oynatan sinemalardan alınan vergiler yükseltilmiş, bu durum 1948 yılında kısmen düzeltilmesine rağmen yerli filmlerden alınan vergi oranı ancak %25 düzeyine inmiştir).

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Mayıs 2008       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türk Sineması Tarihi -4-

Bağımsız sinemacılar dönemi (1939 – 1952)

1939
1916'lardan başlayıp 1939 yılına kadar uzanan, Muhsin Ertuğrul ve tiyatro oyuncularının damgasını vurduğu bu dönemde “Taş Parçası”'yla bağımsız bir yönetmen araya girer. Tiyatrocuların dışından gelen bu yönetmen Faruk Kenç'tir. Almanya'da Fotoğrafçılık ve Film Okulu'nu bitirip 1938 yılında yurda dönen Kenç, zorunlu olarak Muhsin Ertuğrul'un takımındaki tiyatro oyuncularıyla bir süre çalışacaktır. Çünkü o günün koşulları içinde Şehir Tiyatrosu oyuncuları, hocaları Ertuğrul'un izinde olup, Türk sinemasını ellerinde tutmaktadırlar.

1940
Faruk Kenç'in sinemaya girmesiyle çekilen film sayısı 5'e yükselir. Ertuğrul'un “Şehvet Kurbanı” ve özelliklede Faruk Kenç'in “Yılmaz Ali” adlı ilk polisiye film denemesinde oynayan Suavi Tedü'yle ilk jön tipi (Jeune premier) ortaya çıkar.


1942
Bir yıl önce Ertuğrul Muhsin “Kahveci Güzeli”'yle 1941'i kapatırken, Çekoslavakya asıllı ve çeşitli tiyatrolarda takdimcilik yapan Adolf Körner'in sinemacılığa atılmasıyla bu sayı dörde çıkar. Yapımcı Halil Kamil'in ısrarlarıyla işe başlayan Körner peş peşe üç film çekti: “Duvaksız Gelin”, “S*rt*k” ve “Kerem ile Aslı”. Ve Körner'in bir tiyatro oyunu (Pigmalyon) uyarlaması olan “
S*rt*k” daha sonraki yıllarda defalarca çekilerek, koyu melodramatik yapısı nedeniyle Türk sinemasını etkileyecektir.

1943

Burhan Felek'in senaryosunu yazıp Muhsin Ertuğrul'un İpek Film adına 1940 yılında çekimine başladığı “Nasrettin Hoca Düğünde” adlı filmi yarım kalır. Bu kez de oyuncu ve seslendirme sanatçısı Ferdi Tayfur devreye girip filmi tamamlayacaktır. Bu yıl kurulan yeni yapımevi Ses Film (Necip Erses) çalışmalara başlar. Yapımevinin ilk filmi de Faruk Kenç'in yönettiği bir köy melodramı olan “Dertli Pınar”'dır.


1944

Baha Gelenbevi; Faruk Kenç'ten sonra tiyatro dışından gelen ikinci sinemacıdır. Uzun süre Paris'te kalıp 1939 yılında yurda döner. Faruk Kenç'in “Dertli Pınar” filminde (1943) görüntü yönetmeni olarak çalışan Gelenbevi bu kez “Deniz Kızı” ile ilk yönetmenlik denemesini gerçekleştirdi.


1945

Kendi adına İstanbul Film'i (1944) kuran Faruk Kenç yapımevinin ilk filmi olarak “Hasret”'i yönetti. Bir köy filmi olan “Hasret”'te Münir Nurettin'le başrolü paylaşan Oya Sensev, tiyatro dışından gelen yeni bir oyuncuydu. Türk sinemasında Şehir Tiyatrosu oyuncularının dışında yeni oyuncu denemeleri Faruk Kenç'in girişimleriyle başlıyordu.

Almanya'da fotoğrafçılık öğrenimi yapan Şadan Kamil “Onüç Kahraman” ve Şehir Tiyatrosu oyuncularından Talat Artemel'le “Hürriyet Apartmanı”, Refik Kemal Arduman “Köroğlu”, ilk filmlerini bu yıl çektiler.

Bundan sonra üç yeni film şirketi çalışmalarına başladı. Halk Film (Fuat Rutkay), Atlas Film (Nazif Duru, Murat Köseoğlu) ve And Film (Turgut Demirağ). Rutkay, Samatya ve Bakırköy'deki sinemaların sahibi; Duru, sinema işletmecisi Turgut Demirağ'da Amerika'da sinemacılık tahsili yapmıştı.


1946
Tiyatro dışından gelen oyunculara “Günahsızlar”'la (Faruk Kenç), Sadri Alışık da katıldı. Film şirketleri sayısında ise belli bir artış görüldü. Erman Film (Hürrem Erman), Duru Film (Naci Duru) bu yapımevlerinin başlıcalarını oluşturdular. Yılın en önemli sinema olayı ise Yerli Film Yapanlar Cemiyeti'nin kurulması oldu. Çünkü YFYC, yapımcıları bir araya getiren bağımsız bir sinemacılar kuruluşudur. Kuruluşun İdare Heyeti'nde ise
Faruk Kenç (İstanbul Film), İhsan İpekçi (İpek Film), Turgut Demirağ (And Film), Fuat Rutkay (Halk Film), Necip Erses (Ses Film), Murat Köseoğlu (Atlas Film), Refik Kemal Arduman (Ankara Film), İskender Necef (Birlik Film), Hikmet Aydın (Şark Film), Yorgo Saris (Elektra Film) görev aldı.

1947
Film sayısı 12'ye tırmandı. Mısır sinemasının kuruluşunda büyük katkıları olan oyuncu Vedat Örfi Bengül “Bağda Gül”, Burhanettin Tepsi ve Sadi Tek gibi tiyatro topluluklarında sahneye çıkan Seyfi Havaeri “Yara”, “Kılıbıklar”, Şehir Tiyatrosu oyuncularından Ferdi Tayfur “Senede Bir Gün”, “Kerim'in Çilesi”, Kâni Kıpçak “Yuvamı Yıkamazsın” bu yıl yönetmenliğe sıvanıp ilk filmlerini çektiler. Ve hocaları Muhsin Ertuğrul'un etkileriyle filmlerinde, tiyatrolaştırılmış, ağdalı, ağır makyajlı bir sinema uygulayımı egemen oldu. Ayrıca, Mısır kaynaklı Arap filmleri'nin II. Dünya Savaşı yıllarına rastlayan dönemde yurda ithal edilmesi, ikinci büyük etkiyi oluşturuyordu.

Bu yıl sinemaya giren yönetmenlerden yalnızca Turgut Demirağ, dikkati çekti. Çünkü Demirağ, tiyatro dışı bir sinemacıydı. Hollywood'da iki yıl süreyle mesleki incelemelerde bulunmuştu. Bir Reşat Nuri Güntekin uyarlaması olan “Bir Dağ Masalı”, o dönemin koşulları içinde yapılmış ilk üstün yapım denemesiydi.


1948

18 film çekildi. 5'inin yönetmenliğini Vedat Örfi Bengü yaptı. 7 film ise Halk Film (Fuat Rutkay) yapımıydı. Ve Fuat Rutkay, daha sonraki yıllarda en çok film yapan prodüktör olarak çalışmalarını sürdürecekti.

Yeni kurulan Ömay Film (Ömer Aykut), Işık Film (Agop Fındıkyan), Milli Film (Sabahattin Tulgar), yapımevleri çalışmalarına başladılar. Muhsin Ertuğrul'un takımındaki oyunculardan Sami Ayanoğlu (Harmankaya) ve Kadri Ögelman (Kahraman Mehmet) yönetmen olarak devreye girdiler. Şakir Sırmalı (Domaniç Yolcusu) ve Çetin Karamanbey (Silik Çehreler) de tiyatro dışından gelen yönetmenlerdi.

Film sayısının her yıl giderek artıp yeni yapımevlerinin devreye girmesinin başlıca nedenlerinden biri, yerli yapımlara Belediye Gelirleri Kanunu gereğince bir ayrıcalık tanınması oldu. Çünkü yerli yapımların rüsumu % 25'e düşürülmüştü. Türk sineması ilk kez, gayrisafi hâsılat açısından korunmaya alınıyordu.

Yurt içinde Türk sinemasının ilk resmi yarışması da aynı yıl Yerli Film Yapanlar Cemiyeti tarafından düzenlendi. Ve "Milli filmciliğin inkişafına, çalışmaları teşvik etmek gayesiyle muhtelif ve müteaddit müsabakalar tertibine" karar veren Cemiyet, yerli film müsabakasının sonuçlarını şöyle saptadı:
  • En güzel film: Unutulan Sır (Şakir Sırmalı)
  • En güzel 2. film: Bir Dağ Masalı (Turgut Demirağ)
  • En çok muvaffak olan rejisör: Turgut Demirağ, (Bir Dağ Masalı)
  • En çok muvaffak olan operatör: Kriton İlyadis
  • En çok muvaffak olan ses yönetmeni: Yorgo İlyadis
  • En çok muvaffak olan kadın artist: Nevin Aypar
  • En çok muvaffak olan erkek artist: Kadri Erogan (Bir Dağ Masalı)
  • En çok muvaffak olan kadın karakter artisti: Cahide Sonku
  • En çok muvaffak olan erkek karakter artisti: Talat Artemel
  • En iyi senaryo: Turgut Demirağ (Bir Dağ Masalı)
  • En iyi hikâye: Reşat Nuri Güntekin (Bir Dağ Masalı)
  • En iyi laboratuvar: Ses Film (Necip Erses)
  • En iyi montaj: Özen Sermet
  • En iyi orijinal şarkı: Unutulan Sır'da
  • En iyi dekor: Kadri Erogan (Yuvamı Yıkamazsınız)
Makyaj ve fon müziği dallarında ise ödüle layık bir çalışma oybirliğiyle görülmedi.
Yabancı filmlere %75 vergi konması ise, film ithalatında kısa süreli azalmaya yol açarken yerli film yapımının da artmasına neden olmuştur.

1949
Film sayısı 19'a ulaştı. Artık, Türk sineması yeni bir dönemin başlangıcında. Günün değişen ekonomik ve toplumsal koşulları içinde bağımsız, özgün ve de sahici sinemacılar birer ikişer bu dönemde yerlerini alacaklardır. İşte sinemamızın ilk gerçek pırıltılarından biridir Lütfi Ö. Akad Türk sinemasının gelişim tarihi içinde çok önemli yeri ve gerçekçi bir kurtuluş savaşı filmi olan “Vurun Kapheye” ile Akad, yeni sinema anlayışının ilk belirtilerini ortaya koyar.

Aynı değişim ve dinamizm yeni denenen oyuncular için de geçerlidir. Örneğin Sezer Sezin “Vurun Kah*eye”, Muzaffer Tema “Çığlık”, Gülistan Güzey, Hümaşah Hiçan, Orhon M. Arıburnu, Reha Yurdakul bu yeni oyuncu kuşağı'nın bazılarıdır. Özellikle de Sezer Sezin ve Muzaffer Tema, daha sonraki yıllarda seyirci üzerindeki etkinlikleriyle öne çıkacaklardır. Ayrıca Tema, Suavi Tedü'den teslim aldığı jeune prömier tipini popülarize ederek daha ilerilere götürebilmeyi başaracaktır.


1950
Bu yıl çekilen 22 film içinde sayı olarak ağırlık gene eski kuşaktan Vedat Örfi Bengü'dedir. Çünkü, Mısır sinemasının Türkiye'deki mirasçısı Bengü, 7 film birden yönetmiştir. Ama Bengü de tiyatro ağırlıklı yönetmenler gibi Türk sinemasında son dönemini yaşamaktadır.
Faruk Kenç, Çetin Karamanbey gibi önceki yıllardan gelenlerle birlikte, yeni sinemacılardan Orhon M. Arıburnu, Semih Evin, Mehmet Muhtar, Hüseyin Peyda tiyatrocu egemenliğini bir ölçüde yavaşlatacaklardır. Neriman Köksal ile Mesiha Yelda bu sinemacı kuşağının oyuncuları olarak dikkati çekerler.


1951
36 film çekildi. Tarihsel film dönemi başlarken, İstiklal ve Kore Savaşı filmleri de ağırlığını gösterdi. 8 Kurtuluş Savaşı ve 5 tarihi filmin çekildiği bu yıl, Cahide Sonku da kendi adına Sonku Film yapımevini kurdu. Öteki yapımevleri ise Lale Film (Cemil Filmer), Adalı Film (Handan Adalı) ve Yakut Film'di (Dr. Arşavir Alyanak).

Nuri Akıncı, Dr. Alyanak ve İhsan Tomaç dönemin yeni yönetmeni oldular. Ama yılın en önemli filmlerinden birini kuşkusuz. Orhan M. Arıburnu Sürgün'le gerçekleştiriyordu. Oyuncu olarak da Turan Seyfioğlu'nun yıldızı parlamak üzereydi.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Mayıs 2008       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türk Sineması Tarihi -5-

Yeni sinema ve Yıldızlar dönemi (1952 – 1960)


1952
Türk sineması sürekli bir rekora doğru gidiyor. Çünkü bir yıllık süre içinde çekilen film sayısı 61'dir. Ama 1952 çok önemli bir yıldır.
4 film yöneten Lütfi Ö. Akad, özgün bir yaşam öyküsüne dayanan “Kanun Namına” ile Türk sinemasına ilk kilometre taşını koyacaktır. Gerçekten Akad, yıllardır anlatım aksaklıklarıyla yaşamaya çalışan kekeme bir sinemaya bir dil kazandırıyor, yeni soluk getiriyordu. Yaşayan tipler, gündelik olaylar ve doğal çevrenin kullanımı “Kanun Namına”'yı tarihsel süreç içindeki yerine oturtuyordu.
Bu ilk ustanın ardından gelen önemli bir sinemacı da Metin Erksan'dı. “Karanlık Dünya” -Aşık Veysel'in Hayatı- adlı ilk gerçekçi köy denemesiyle, daha ilk aşamada sözü edilen bir yönetmen oldu. Erksan'ın bu aşamadaki talihsizliği elbette sansürdü.
Geçiş döneminden sonra bir sinemacılar dönemi de başlamıştı. Türk sinemasında. Ama bu arada Muhsin Ertuğrul'un geleneksel sinemasını da bu yeni dönem içinde ortaya çıkıp sürdürenler olacaktı. İşte Muharrem Gürses “Zeynep'in Gözyaşları”, bu ilginç örneklerden biriydi. Gürses, sonraki yıllarda belli bir süre, ticari sinemanın önde gelen isimlerinden biri olacaktı. Halka inmesi açısından da üzerinde durulması gereken tipik bir yönetmendi. Çünkü kendinden sonra gelen bazı yönetmenleri etkileyerek bir Gürses Okulunu oluşturacaktı.
Yıllardır Ertuğrul'un yararlandığı tiyatro oyuncularından Vahi Öz'le Hayri Esen yönetmenliğe başladılar. Doğrudan doğruya sinemayla ilişki kuran yeni yönetmenler de İpek Film stüdyosunda montajcı olarak çalışan Orhan Atadeniz'le Nedim Otyam'dı.
Yılın en önemli filmi olan “Kanun Namına” ile Türk sinemasında ilk büyük yıldız doğuyordu. Bu genç, Ayhan Işık'tı. Yıldız dergisinin açtığı yarışma sonucunda “Yavuz Sultan Selim” ve “Yeniçeri Hasan”'la (1951) sinemaya gelmişti. Aynı yarışmadan gelip de dikkati çeken bir yıldız da Belgin Doruk oldu.
Aynı yıl Lütfi Ö. Akad, Aydın Arakon, Orhan M. Arıburnu, Hüsamettin Bozok (yayıncı), Burhan Arpad (yazar) ve Hıfzı Topuz (yazar) tarafından TFDD (Türk Film Dostları Derneği) kuruldu. Derneğin temel amacı: "Türk filmciliğinin sanat bakımından inkişafını ve milletlerarası filmcilik aleminde mümtaz ve mevkie ulaşmasını temin etmek" görüşüne dayanıyordu.

1953
Yıl 44 filmle kapandı. Sinemaya bir sene önce giren Atıf Yılmaz Batıbeki, çalışmalarını “Hıçkırık” ve “Aşk Istıraptır” gibi melodram ağırlıklı piyasa romanı uyarlamalarıyla sürdürdü. Batıbeki, yönetmenliğe başlamadan önce Semih Evin'e bir süre asistanlık yapmıştı.
“Halıcı Kız”'la 6 yıllık bir aradan sonra yeniden bir hamle yapan Muhsin Ertuğrul, önceki filmlerinden daha büyük bir başarısızlığa uğradı. Atlas sinemasında halk önüne çıkan ilk renkli Türk filmi olmanın dışında bir özellik taşımadı. Ve daha ilk geceki gösterimde seyircinin tepkiyle karşıladığı Halıcı Kız, Ertuğrul'un sonunu oluşturdu. Oysa, tümüyle renkli çekilen ilk renkli Türk filmi Ali Ipar'ın yönettiği “Salgın”'dı. Ne var ki, bazı nedenlerle “Halıcı Kız”'dan sonra gösterime girmişti.
Akad, Katil'le başarısını sürdürürken birçok yönetmeni de etkiledi. Orhon Arıburnu “Kanlı Para”'yla, Nedim Otyam “Toprak”'la başarılı bir sınav verdiler. Kemal Kan ve Şinasi Özonuk, ilk çalışmalarına başladılar. Özonuk'un “Affet Beni Allah”'ım adlı filminde Eşref Kolçak, “İstanbul Canavarı”'nda Nazım İnan, yeni oyuncular olarak ilgi çekip ağırlıklarını koydular.

1954
48 film çevrildi. 1950 öncesi Münir Nurettin Selçuk'la başlayıp biten şarkılı filmler dönemi bu kez Zeki Müren'le sürdürüldü. Lütfi Ö. Akad’ın “Öldüren Şehir” kent sorunlarına yaklaşımıyla dikkati çekerken, Şadan Kamil’in “Kaçak” filmi yılın diğer önemli filmiydi.

1955
Film sayısı 61'e ulaştı. Türk sinemasının ilk özel yapımevi olan Kemal Film'in başına geçen ve senaryo çalışmaları yapan Osman F. Seden, “Kanlarıyla Ödediler”'le yönetmenliğe başladı. Memduh Ün, Abdurrahman Palay ve Mümtaz Alpaslan bu dönemde sinemaya girdiler. Muhterem Nur, Lale Oraloğlu, Bülent Oran, Mualla Kaynak ve Neşe Yulaç ise sinemanın yeni tipleridirler.

Ara kuşağın önemli yönetmeni Lütfi Ö. Akad, bir Yaşar Kemal uyarlaması olan “Beyaz Mendil”'le yeni bir başarı elde etti. Bu gerçekçi köy filminde oynayan Fikret Hakan, güçlü oyunuyla tüm dikkatleri üzerine topladı. Bu, bir oyuncu aşamasıydı kuşkusuz. Ve sinemaya ilk kez bir sahici oyuncu geliyordu.

Tiyatrocular kuşağından gelen Sami Ayanoğlu'nun yönettiği “Beyaz Şehir” filmine Fransızca dublaj yapıldı. Ve İsviçre'de düzenlenen Kızıl Haç Kongresi'ndeki gösteri sırasında bir özel armağan kazandı.

1956

50 film çevrildi. Piyasa koşullarına çok iyi uyum sağlamasını bilip köy melodramlarıyla ününü sürdüren Muharrem Gürses bir altın çağ yaşamaktadır. Peş peşe 7 filmde yönetmenlik yapar. Bu yılın dikkati çeken bir oyuncusu da Ekrem Bora'dır. “Alın Yazısı”'yla sinemaya giren Bora; Ayhan Işık ve Belgin Doruk gibi Yıldız dergisi yarışması sonucu sinemaya gelmiştir.

Uluslararası Berlin Film Şenliği'nde bir Türk filmi, ikincilik ödülü olan Gümüş Ayı'yı kazandı. Sabahattin Eyuboğlu ile Mazhar Şevket İpşiroğlu'nun bu ödüllü “Hitit Güneş”i, bir belgesel kısa filmdir.

1957
61 film çekildi. Gürses, bu yıl da hızlı film çalışmalarına devam etti. Memduh Ün Yetim Ömer ve Güllü Fatma gibi Gürses tipi melodramlarla bir yıl geçirdi.

Yeni yönetmenler, Nejat Saydam'la Ziya Metin'di. Muzaffer Arslan'ın As Film, Özdemir Birsel'in kurduğu Birsel Film de, aynı yıl çalışmalarına başladılar.

Lütfi Ö. Akad'ın “Ak Altın” adlı filminde Fettah rolüyle Osman Alyanak, yardımcı oyuncu olarak öne çıktı. Fatma Girik, Leyla Sayar ve Orhan Günşiray, oyunculuklarına bu yıl başladılar.
Arabesk türü pembe piyasa romanlarıyla kendine bir yol arayan Atıf Yılmaz, ilk küçük çıkışını “Gelinin Muradı” ile yaptı. Bir kasaba gerçeğini yansıtan bu film, Kemal Bilbaşar'ın öykülerinden arladığı ilginç bir çalışmaydı.

Uluslararası Berlin Film Şenliği bu yıl da Türk sineması adına küçük bir zaferle sonuçlandı. Sabahattin Eyüboğlu-Mazhar İpşiroğlu ikilisinin “Siyah Kalem” adlı kısa filmi mansiyon kazandı.

1958
Film sayısı 80'e tırmandı.

Yeni yapımevleri kuruldu. Bunların en önemlileri Güven Film (Yuvakim Filmeridis), Melek Film (Şahan Haki), Kervan Film (Ümit Utku) ve Pesen Film (Nevzat Pesen)'dir.

Yönetmenlere Nuri Ergün, Hulki Saner, Nevzat Pesen, Nişan Hançer; oyunculara da Ahmet Mekin, Çolpan İlhan ve Göksel Arsoy katıldılar. Ve Türk sineması çok önemli bir film olayı yaşadı. Bu olay “Üç Arkadaş”'tı. Yönetmeni de Memduh Ün'dü. Daha önceki yıllarda piyasa melodramlarıyla sıradanlığı aşamayan Ün'ün bu beklenmedik çıkışı, Akad'ın “Kanun Namına”'sından sonra sinemasal açıdan ikinci bir devrimi gerçekleştirdi. Dostluğu, sevgiyi, dayanışmayı duyarlı bir sinema diliyle sergiledi. Ayrıca Fikret Hakan'ın, Salih Tozan'ın, Semih Sezerli'nin, özelliklede Muhterem Nur'un mükemmel oyunlarıyla, bir ekip çalışmasının ilk kez zaferini vurguluyordu. Kaldı ki filmin senaryosunu da Aydın Arakon, Metin Erksan, Muammer Çubukçu, Memduh Ün, Ertem Göreç ve Atıf Yılmaz'dan oluşan bir grup ortaklaşa yazmışlardı. Diyalogların bir bölümünü yazan da Orhan Kemal'di.

Yılın diğer başarılı bir filmi de Metin Erksan'dan geldi. Bir efe filmi denemesi olan “Dokuz Dağın Efesi”, bu türde yapılanlardan bir hayli farklıydı.

1959
76 film çevrildi. Aydın Arakon'un “Fosforlu Cevriye” adlı filmiyle sinemada erkek tipli kadın kahramanlar modası başladı. Bu tür kahramanların ilk oyuncusu Neriman Köksal'dı. Cilalı İbo serisiyle de yeni bir güldürü oyuncusu doğdu; Feridun Karakaya.

Nevzat Pesen'in bir roman uyarlaması olan “Samanyolu”, Göksel Arsoy'a ün yaptırdı. Arsoy, Belgin Doruk'un karşısında romantik, özelliklede sarışın havasıyla sinemaya yeni bir erkek tipini getiriyordu. Ayrıca film gişe başarısıyla dikkati çekti ve böylece de sinemada bir çift anlayışının (Belgin Doruk- Göksel Arsoy) temelleri atıldı.

Güldürü oyuncusu Suphi Kaner, yönetmenliğe; Yılmaz Güney, ilk oyunculuk denemesine başladı. “Bu Vatanın Çocukları”. Şair Atillâ İlhan, Ali Kaptanoğlu takma adıyla, Lütfi Ö. Akad'ın yönettiği “Yalnızlar Rıhtımı”'nın senaryosunu yazdı. Yabancı etkiler taşıyan filmiyle Akad, özellikle de Atillâ İlhan'ın senaryosu çeşitli tartışmalara yol açtı.

Yılın en özenli filmlerini Atıf Yılmaz “Bu Vatanın Çocukları, Karacaoğlan'ın “Kara Sevdası”, “Alageyik” çekti. Nejat Saydam, İstiklal Savaşı filmi “Kalpaklılar”'la en başarılı filmini gerçekleştirebilmeyi başardı.

Bu yıl kurulan TSSD (Türk Sinema Sanatçıları Derneği), Gazeteciler Cemiyeti ile yaptığı işbirliği sonucu Türk Film Festivali'ni düzenledi. 15 filmin katıldığı festivalde en başarılı film, senaryocu ve kadın oyuncu seçilmedi. Öteki sonuçlar: - En başarılı yönetmen: Atıf Yılmaz Batıbeki - En başarılı fotoğraf direktörü: Kriton İlyadis (Beraber Ölelim) - En başarılı fon müziği: Yalçın Tura (Zümrüt) - En başarılı erkek oyuncu: Sadri Alışık (Zümrüt) • Jüri özel armağanı : Dokuz Dağın Efesi (Metin Erksan).

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Mayıs 2008       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türk Sineması Tarihi -6-

Rekorlar dönemi ve yükseliş (1960 – 1974)
-1-


1960

78 film çekildi. Yeni film şirketi kuruldu: Be-Ya Film (Nusret İkbal), Saner Film (Hulki Saner), Uğur Film (Memduh Ün), Yerli Film (Atıf Yılmaz- Orhan Günşiray), Erler Film (Türker İnanoğlu), Metro Film (Aram Gülyüz), Site Film (İlhan Filmer), Şan Film (Baki Üsküdarlı), Kurt Film (Mehmet Arancı).

Zeynep Değirmencioğlu'nun oynadığı Ayşecik'le çocuk kahramanlı filmler dönemi başladı. Değirmencioğlu da Memduh Ün'ün bu filmiyle Türk sinemasında ilk çocuk yıldız oldu. Bir çağ filmi olan Akad'ın “Yangın Var”'ında, Ayhan Işık karşısında ezilmeden ve giderek onu aşan mükemmel bir oyunla Turgut Özatay ilgi çekti.Türkan Şoray, Gönül Yazar yeni oyuncular; Türker İnanoğlu, Burhan Bolan, Hüsnü Cantürk, Yavuz Yalınkılıç ve Fikret Uçak yeni yönetmenler olarak sinemaya girdiler.Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 27 Mayıs'ta siyasal yönetime el koymasından sonra Türk sinemasında yeni bir düşünce hareketi ortaya çıktı. Adı toplumsal gerçekçilikti.

Ve bu sinemasal hareket, ilk kez Metin Erksan'ın “Gecelerin Ötesi”'yle doğdu. Toplumsal içerikli bir filmle birlikte “Namus Uğruna” (Osman F. Seden), “Kanlı Firar” (Orhan Elmas), “Dolandırıcılar Şahı” (Atıf Yılma) ve Memduh Ün'ün “Kırık Çanakları”'yla “Ateşten Damla” önemli yapıtlardır.

Atilla Tokatlı'nın Türk sineması için çok özel bir denemesi olan “Denize İnen Sokak” gişe açısından büyük bir başarısızlığa uğradı. Venedik ve Karlovy-Vary film şenliklerinde gösterilen film Locarno Şenliği'nde ise şeref diploması aldı.


1961

Film sayısı giderek tırmanıyor. Bu yıl tam 113'e ulaştı. Türker İnanoğlu'nun “Hancı”'sı ile Ümit Utku'nun “Yaban Gülü” büyük gişe hâsılatları elde ettiler. Nejat Saydam'ın “Küçük Hanımefendi” adlı filmi oyuncu Belgin Doruk'a yeni bir ün sağlarken, bu arada "hanımefendi-beyefendi" türünde dizilerin modasına da yol açtı. Münir Hayri Egeli “Kolsuz Bebek”'le ilk kez sinemamızda birbirinden bağımsız, üç öykülü film denemesini gerçekleştirdi.

Oyunculardan Muzaffer Tema ile Kenan Pars yönetmenliğe başladılar. Ülkü Erakalın, Süreyya Duru, Natuk Baytan ve Halit Refiğ ilk filmlerini çektiler. Oyuncu Orhan Günşiray, polisiye filmlerin "yerli Mayk Hammer"i olarak tipine otururken, bu tür sinemaya da yeni bir aksiyon getirdi.

Senaryocu Vedat Türkali ile işbirliğine girişen Ertem Göreç olumlu bir başarı kazandı. Konut sahibi olmak için çırpınan bir avuç insanın öyküsünü dürüst bir çaba içinde görüntülediği “Otobüs Yolcuları”, yılın en iyi filmlerinden biri oldu. Sinema eleştirmeni Halit Refiğ, geçirdiği asistanlık döneminden sonra “Yasak Aşk”'la bir ilk film ortaya koydu.
13 Nisan 1961’de sinema sansürünün kaldırılması teklifi Kurucu Meclis’te uzun tartışmalardan sonra reddedilmiştir. Türk sineması bu baskı karşısında çaresiz melodram filmlere ve vurdulu kırdılı filmlere yönelmiştir.

1962

131 film çekildi. Bu yılın yeni yapımevleri: Artist Film (Recep Ekicigil), Kazankaya Film (Hasan Kazankaya), Sibel Film (Müfit İlkiz).

Filiz Akın ve Tanju Gürsu, bir dergi (artist) yarışması sonucu sinemaya girdiler. Akın, modern genç kız tipinin Türk sinemasındaki yeni simgesiydi. Ve sinema, ünlü kalemlerin ilgi duyduğu bir sanat dalı oldu. Yazar ve öykücü Tarık Dursun K. Yönetmenlik, romancı Kemal Tahir de senaryoculuk denemelerine başladılar. Bir yeni yönetmende Mehmet Dinler'di. Sami Şekeroğlu'nun girişimleriyle ilk özel sinema kulübü kuruldu; Kulüp Sinema 7.
Metin Erksan; Fakir Baykurt'un aynı ismi taşıyan romanından uyarladığı “Yılanların Öcü”'yle edebiyat-sinema ilişkilerinin başarılı bir örneğini verdi. Gerçekçi bir köy romanından gerçekçi bir sinemaya dönüşen Erksan'ın bu olaylı filmi, yılın en başarılı yapıtıydı. İkinci kez sansürle karşı karşıya gelen Erksan'ın filmini Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel Çankaya Köşkü'nde izledikten sonra tüm sanatçıları kutladı.
Nevzat Pesen de ilk kez şaşırtıcı bir aşama yaptı. John Steinbeck'in “Fareler ve İnsanlar” adlı romanından Orhan Elmas'ın başarıyla Türk toplumuna uyarladığı senaryo, Nevzat Pesen'in elinde değerini buldu. Ve Pesen'in yönetiminde “İkimize Bir Dünya”, sinema tarihimizin en sıcak ve duyarlı filmlerinden biri oldu. Ne var ki Pesen, bu ilginç başarısından sonra kendini yenileyemeyecek; “İkimize Bir Dünya”, bir yönetmenin ilk ve son aşaması olacaktı. Gerçekte bu, bir ekip çalışmasının ortak başarısıydı. Ve Kadir Savun'un incelikli oyunu uzun süre akıldan çıkmadı.


1963

Film sayısı 128. Yeni oyuncular Ajda Pekkan ve Tamer Yiğit. İki oyuncu da Ses dergisinin yarışması aracılığıyla sinemada işbaşı yaptılar.

Güldürü oyuncusu Öztürk Serengil Adanalı Tayfur'la (Zafer Davutoğlu) sıradan bir lahmacuncu tipi yaratarak en parlak dönemine girdi. Uzun süre usta yönetmenlerin yanında asistanlık yapan Zeki Ökten'le gazeteci İlhan Engin ilk kez yönetmenlik yaptılar. Engin'in sinemayla ilişkisi ise senaryo yazarlığıyla başlamıştı.

Yılın en başarılı filmleri gene Metin Erksan imzasını taşıyor; “Acı Hayat” ve “Susuz Yaz”. Aynı zamanda yılın iş yapan filmlerinden biri olup sinemaya sokaktaki adamın dışında aydın bir seyirci kesimini getirebilmeyi başaran “Acı Hayat”, ilginç bir kent filmiydi. Türkan Şoray ve Ekrem Bora bu filmdeki rolleriyle sınıf atladılar.

Köy gerçeklerinin yanı sıra cinsel bir tutkunun da altını çizen Erksan'ın “Susuz Yaz”ında Hülya Koçyiğit ve Erol Taş başarılı bir oyun sergilediler. Böylece de Metin Erksan, bir biri ardına elde ettiği başarılarla giderek kendini yenileyen bir sinemacı olduğunu her fırsatta gösteriyordu. Genç sinemacılar kuşağından Atıf Yılmaz'ın ise kararsız ve tekrarlar içinde yoluna devam ettiği görülüyordu. Örneğin “Yarın Bizimdir” yılın düzeyli filmlerinden biri olmasına karşılık, “Bir Gelinin Muradı”'nı aşmış sayılmazdı.

Bu yıl sinemayla ilgili iki kurum faaliyet gösterdi. Türk Film Prodüktörleri Cemiyeti ile Sine-İş (Sinema İşçileri Sendikası).

Oyuncu Nilüfer Aydan, Şehirdeki Yabancı ile (Halit Refiğ) Moskova Film Şenliği'nde şeref diploması aldı.


1964

Film sayısı 180'e ulaştı. Yaşları genç, yeni bir sinemacılar kuşağı da giderek etkinliğini gösteriyordu. Genç sinemacılar taze ve yeni projelerle toplumsal içerikli filmlere ağırlık veriyorlar. Feyzi Tuna, bu genç sinemacılardan. “Aşka Susayanlar”'la adından söz ettiriyor. Tunç Başaran, Kemal İnci ve Remzi Jöntürk, ilk filmlerini yönetiyorlar. Daha önce senaryo çalışmaları yapan öykücü Tarık Dursun K. da Kelebekler Çift Uçar'la anlatım olarak yeni bir soluk getirmeye çalışıyorlar.

Yeni yönetmenlerden Cevat Okçugil, Ertem Eğilmez, Orhan Aksoy, Yılmaz Atadeniz çalışmalarını sürdürüyorlar. Daha önceki kuşağın sinemacılarından Nevzat Pesen “Ahtapotun Kolları”, Orhan Elmas “Duvarların Ötesi” ve Memduh Ün “Ağaçlar Ayakta Ölür”'le, çok sayıdaki kötü film arasından öne çıkmayı başarabiliyorlar. Daha eskilerden ise Atıf Yılmaz, gerçek kişiliğini bulabilme çabası içinde hem hızlı çalışıyor, hem de sürekli tür değiştiriyor. “Erkek Ali” ve “Keşanlı Ali Destanı” bu yıl çektiği düzeyli filmlerden ikisi.
Ama yılın en önemli üç filmi Ertem Göreç, Halit Refiğ ve Metin Erksan'dan geliyor. Ertem Göreç'in “Karanlıkta Uyananlar”'ı bir boya fabrikasındaki işçileri konu alan ilk grev filmi Türk sinemasında. Halit Refiğ “Gurbet Kuşları”'yla ilginç bir iç göç filmi ortaya koyuyor. Metin Erksan, “Suçlular Aramızda”'yla, çarpıcı görüntüler içeren bir burjuva melodramı sergiliyor. Erksan, estetik ustası bir sinemacı kuşkusuz. Yer yer yabancı etkiler taşıyan anlatımı çoğu kez polemikler yaratıyor. Hırçın bir yönetmen Erksan, ama sinemacı. Cüneyt Arkın, yeni bir oyuncu. Leyla Sayar, Şehrazat (Halit Refiğ) ve “Suçlular Aramızda” adlı filmiyle Türk sinemasında vamp kadın tipine yeni bir derinlik kazandırıyor. Fetiş tutkuların, gizemli erotizmin giderek yıldız vampı oluyor sayar.
Ve Berlin Film Şenliği'nde Türk sinemasının ilk büyük zaferi: Metin Erksan, bu uluslararası şenlikte en iyi film seçilen “Susuz Yaz”'la büyük ödül altın ayıyı kazandı. Daha sonra bu başarı nedeniyle Turizm ve Tanıtma Bakanı A.İ. Göğüş, yaptığı bir basın toplantısında filme emeği geçen tüm sanatçılara armağanlar veriyor. Ve bu ilk filmindeki başarılı rolü için Türk Kadınlar Birliği tarafından Hülya Koçyiğit yılın kadın sanatçısı seçildi.

Türk Film Prodüktörleri Cemiyeti ve Antalya Belediyesi'nin ortak girişimleriyle, sinema tarihimizin hâlâ sürmekte olan en önemli Film Şenliği düzenlendi.
Bu arada Metin Erksan, “Susuz Yaz”'la Venedik Film Festivali "Merito Biennale"de bir ödül daha kazandı.

1. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi Film: "Gurbet Kuşları" (Halit Refiğ)
  • En İyi Yönetmen: Halit Refiğ ("Gurbet Kuşları")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Ali Uğur ("Acı Hayat")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Türkan Şoray ("Acı Hayat")
  • En İyi Erkek Oyuncu: İzzet Günay ("Ağaçlar Ayakta Ölür")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Yıldız Kenter ("Ağaçlar Ayakta Ölür")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Ulvi Uraz ("Yarın Bizimdir")
  • Jüri Üyeleri: Dr. Avni Tolunay, Bn. Tolunay, Dr. Burhanettin Onat, Prof. İsmail Hakkı Onay, Hadi Yaman, Selahattin Burçkin, Mustafa Yücel, Faruk Kenç.
1965
Bir yıllık süre içinde çekilen 213 filmle Türk sineması, önlenmesi mümkün olmayan bir film enflasyonu başlattı. Altyapısız ve büyük bir karmaşa içinde film sayısı artarken bu sağlıksız hızlı tempo yeni sömürü kaynaklarını da beraberinde getiriyordu. Örneğin yıldız egemenliğinin doruk noktalara ulaşması, bölge işletmecilerinin Türk sinemasını yönlendirme çabaları ve tefeci-yapımcı ilişkisinin ortaya çıkardığı bono sistemine dayalı çarpık ekonomi, bu sömürü düzeninin başlıca kaynaklarıydı.

Semih Evin'le başlayan "iç içe çekilen film furyası", yapımcı Hasan Kazankaya ile daha ileri uçlara tırmandı. Ve bu dört ya da altı günlük gibi çok kısa sürelerde, aynı mekânlarda, aynı oyuncularla "şipşak" çekilen bu ucuz "ikiz filmler" bir "gecekondu sineması", başka bir deyişle "konfeksiyon sineması" dönemini başlattı.

Nuri Akıncı'nın Hazreti “Yusuf'un Hayatı” adlı filmiyle bir "din filmleri furyasını başlattı.

Bu dönemde sinemaya girenlerden Erdoğan Tokatlı “Son Kuşlar”'la başarılı bir ilk film denemesi ortaya koydu. Memduh Ün'ün asistanı Bilge Olgaç, bir arayış içindeydi. Tiyatro sanatçısı Haldun Dormen Bozuk Düzen ve Güzel Bir Gün İçin'le dikkati çekti.

Filmlerde dekoratör olarak çalışan Duygu Sağıroğlu'nun “Bitmeyen Yol” adlı ilk filmi iç-göç'ü içeren gerçekçilik çabaları, olumlu bir çalışma olarak karşılandı. Feyzi Tuna'nın elle tutulur bir ilk gençlik filmi olan “Yasak Sokaklar”'ı eski kuşaktan Abdurrahman Palay'ın “İsyancılar”'ı, Atıf Yılmaz'ın “Muradın Türküsü”, Halit Refiğ'in “Kırık Hayatlar”'ı yılın kayda değer yapıtlarıydı.

Senaryo çalışmalarıyla Türk sinemasına önemli katkıları olan Vedat Türkali ve gazeteci romancı Cengiz Tuncer'de birer film yönettiler. Tuncer'in “Sevmek Seni” adlı filmi, çok aşırı ve bireysel bir sinema denemesi olarak kendi içinde boğuldu. Ve halk önüne de çıkamadı.
Yılın en önemli ve tartışmalı iki filmi gene Metin Erksan'la Halit Refiğ'den geliyordu. Ersan'ın “Sevmek Zamanı”, yerli motiflerle bezenmiş bir tutkunun, bir kara sevdanın filmi olmasına karşılık, bizden olan kahramanlarının davranış biçimlerinde bir yabancılaşma da ağırlıktaydı. Ama filmin estetik ve görsel zenginliği, yalnızca Erksan'a özgü boyutlardaydı.
Senaryosunu Kemal Tahir'in yazdığı, Halit Refiğ'in “Haremde Dört Kadın”'ı bir çağ filmi olarak belli bir kesimin ilgisini çekerken, Erksan'ın “Sevmek Zamanı”'nda olduğu gibi büyük bir ticari başarısızlığa uğradı. Bireysel açıdan ilginç sinema denemeleri olan bu halktan kopuk filmlere karşılık, Ertem Eğilmez'in "yerli Pigmalyon"u “S*rtük” yılın en büyük iş yapan filmlerinden biri oldu. “Ayrıca Fıstık Gibi Maşallah” (Hulki Saner), “Fabrikanın Gülü” (Ümit Utku), 1964-65 sezonunun en çok iş yapan filmleri listesinde yer aldı.

Görüldüğü gibi yıllar yılı şartlandırılmış yerli film seyirci beğenisinin hangi sınırlarda olduğu ortaya çıkıyor. Ve İstanbul Belediyesi'nin tuttuğu rapora göre ise, bir yıl içinde yalnızca kentteki sinemalara 34 milyon 393 bin 634 seyirci girmiş. Demek ki bu açıdan Türk sineması bir altın çağ yaşıyordu.

Bir resimli roman kahramanı olan Karaoğlan dizisiyle Kartal Tibet ün yaptı. Tunç Okan, Selma Güneri de bu yıl sinemaya girdiler. Gene yılın en çok iş yapan filmlerinden bir olan “On Korkusuz Adam”'da (Tunç Başaran) minicik rolüyle dikkati çeken Yılmaz Güney; Duygu Sağıroğlu'nun Ben Öldükçe Yaşarım filmindeki duyarlı oyunuyla ön plana geçti.
Türk Sinematek Derneği kuruldu. Ve büyük çoğunluğu öğrencilerden oluşan üyelerine yerli ve yabancı film gösterileri düzenlemeye başladı. İlk kez bu yıl düzenlenen Gaziantep Film Şenliği'nde ise Kırık Hayatlar (Halit Refiğ) en iyi film seçildi. Milano'da (İtalya) Mifed'deki yarışmada Metin Erksan, Suçlular Aramızda'yla "en iyi sosyal içerikli film armağanı"nı aldı.

2. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 3. Film: "Karanlıkta Uyananlar" (Ertem Göreç)
  • En İyi Yönetmen: Atıf Yılmaz ("Keşanlı Ali Destanı")
  • En İyi Senaryo: Vedat Türkali ("Karanlıkta Uyananlar")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Gani Turanlı ("Aşk Ve Kin")
  • En İyi Özgün Müzik: Nedim Otyam ("Karanlıkta Uyananlar")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Fatma Girik ("Keşanlı Ali Destanı")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Fikret Hakan ("Keşanlı Ali Destanı")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Aliye Rona ("Hepimiz Kardeşiz")
  • En İyi Stüdyo: Acar Film Stüdyosu
  • En İyi Kısa Metrajlı Film: "Bir Damla Suyun Hikâyesi" (Behlül Dal)
  • Jüri Üyeleri: Nejat Duru, Nurhan Nur, Sabah attin Ataker, Davut Ergün, Mehmet Dinler, Dr. Ak, Bn. Tolunay, Bn. Turgay, Dr. Burhanettin Onat.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Mayıs 2008       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türk Sineması Tarihi -7-

Rekorlar dönemi ve yükseliş (1960 – 1974) -2-

1966
Türk sineması rekora doğru gidiyor. Film sayısı 240. Oyuncu Yılmaz Güney, yönetmen olarak ilk filmini çekti: “At, Avrat, Silah”. Yücel Uçanoğlu, Nazmi Özer, Ferit Ceylan ve Yavuz Figenli yeni yönetmenler. Alp Zeki Heper, “Soluk Gecenin Aşk Hikâyeleri”'nde amatör oyuncular kullandı. Şiirsel görüntülere dayalı, ama soyut bir aşk filmi denemesi olan film, halk önüne çıkmadı. Yalnızca özel gösterilerde izlendi.
Metin Erksan “Ölmeyen Aşk”'la halktan kopuk, yalnızca kendisi için çektiği özgün sinema çalışmasını sürdürdü.
Osman Seden, bir çağ filmi olan, Reşat Nuri Güntekin uyarlaması olan iki bölümlü “Çalıkuşu”'yla en başarılı filmini yaptı. “Toprağın Kanı”, “Pembe Kadın”, “Ah Güzel İstanbul” ve “Ölüm Tarlası” Atıf Yılmaz'ın bu yıl çektiği değişik türdeki denemeleriydi. Ve Lütfi Ö. Akad, “Sırat Köprüsü” adlı filmiyle Türk sinemasında ilk kez geniş perde (cinemaskop) sistemini uyguladı.

Türk sineması kuramcılarının çeşitli kamplara ayrılıp "ATÜT sineması", "halk sineması", "ulusal sinema", "toplumsal gerçekçilik" gibi görüşleri tartıştıkları dönemde Lütfi Ö. Akad, çok önemli bir film patlattı: Senaryo çalışmasını Yılmaz Güney'le birlikte yaptığı “Hudutların Kanunu”, Türk sinema tarihinin en önemli filmiydi. Akad, ikinci kez doğarken, Yılmaz Güney'in "Büyük Oyun"u da uzun süre unutulmayacaktı.

Göksel Arsoy Altın Çocuk dizisiyle tipini değiştirdi. Cüneyt Arkın, çizgi roman kahramanı Malkaçoğlu filmlerine yöneldi. Sadri Alışık Turist Ömer'le bir güldürü sineması tipine ağırlık verdi. Sinemaya bu yıl giren Yılmaz Gündüz ise bütçesi sınırlı, ucuz maliyetli filmlerin yerli James Bond'u oldu.
Tunus'ta Kartaca Sinema Günü'nde Erksan'ın Yılanların Öcü şeref madalyası kazandı

3.
Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Bozuk Düzen" (Haldun Dormen)
  • En İyi 2. Film: "Toprağın Kanı" (Atıf Yılmaz)
  • En İyi 3. Film: "Muradın Türküsü" (Atıf Yılmaz)
  • En İyi Yönetmen: Memduh Ün ("Namusum İçin")
  • En İyi Senaryo: Erol Keskin Ve Haldun Dormen ("Bozuk Düzen")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Mustafa Yılmaz ("Namusum İçin")
  • En İyi Özgün Müzik : Nedim Otyam ("İsyancılar")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Selma Güneri ("Son Kuşlar", "Ben Öldükçe Yaşarım")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Ekrem Bora ("S*rtük")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Yıldız Kenter ("İsyancılar")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Müşfik Kenter ("Bozuk Düzen")
  • En İyi Stüdyo: Acar Film Stüdyosu ("Namusum İçin")
  • En İyi Kısa Metrajlı Film: "Taşların Aşkı" (Behlül Dal)
  • Jüri Üyeleri: Julien Jenger, Claude Mathiss, Harry Keith, Nejat Duru, Turgut Demirağ, Orhon M. Arıburnu, Kemal Baysal, Dr. Alyanak, Mücahit Beşer, Ümit Deniz, Dr. Burhanettin Onat, Baykan Tözgen, Ethem Soykan, Ata Karatay.
1967
208 film çekildi. Günlük gazetelerde ve dergilerde yayınlanan çizgi-romanlarla foto-romanların okuyucu üzerindeki etkinliği bu yıl sinemaya da yansıdı. Ve Türk sinemasında yeni bir avantür filmler modası başladı. Başta Killing olmak üzere, Baytekin, Fantoma, Mandrake, Uçan Adam gibi dışarlıklı, yani kahramanları yabancı kökenli bir dizi film yapıldı.

İrfan Ünal Ak-Ün, Berker İnanoğlu Er, Kadri Yurdatap Kadri ve sosyete terzisi Mualla Özbek Efes Film yapımevlerini kurdular.

Yapımcı-yönetmen Osman F. Seden bol yıldızlı filmler yapmaya devam etti. Oyuncu Türkân Şoray “Tapılacak Kadın” ve “Ölümsüz Kadın” gibi, adına yazılan senaryolarda yönetmen sinemasının önüne çıkıp "yıldız sistemi"ni bir "mitos" yani "efsane" boyutlarına çıkardı. Erkek oyunculardan Ayhan Işık ise bu "yıldız sistemi"nin ilk büyük kuramcısı olarak yapımcılar üzerindeki egemenliğini sürdürdü. Sokaktaki adamın, lumpen seyircinin sözcüsü olarak devreye giren Yılmaz Güney, yıllardır Türk sinemasına egemen olan yakışıklı adam-güzel kadın anlayışını değiştirip bu kalıpları kırdı. Önceleri döküntü, sıradışı filmlerle marjinal bir sinemacı havası veren Güney, sonraları Atıf Yılmaz ve Lütfi Ö. Akad gibi düzeyli yönetmenlerle çalışarak bu aşamada gerçek oyunculuğu yakaladı. Örneğin Lütfi Ö. Akad'ın “Kurbanlık Katil” adlı filminde son derece şaşırtıcı bir oyun sergiledi. Aynı yıl gene Akad'ın “Kızılırmak-Karakoyun”'u, Atıf Yılmaz'ın “Balatlı Arif” ve “Kozanoğlu” adlı filmleri, yılın sağlam yapıtlarıydı. Özelliklede “Kızılırmak-Karakoyun” yılın filmiydi.

Bu arada Türkân Şoray da Güney'in yolunu izleyip Lütfi Ö. Akad'la çalıştı. Bu işbirliğinin ilk filmi Ana'ydı. Ve ilk kez Şoray, Otobüs Yolcuları ve Acı Hayat sayılmazsa gerçekçi bir tipi canlandırıp bir köylü kadınını oynadı.
Bu yıl bir ödülde yurt dışından geldi. Atıf Yılmaz'ın “Ah Güzel İstanbul”'u, Bordighera'da (İtalya) düzenlenen Komik ve Mizahi Filmler Yarışması'nda gümüş ağaç ödülünü kazandı.

4.
Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Dram Filmi: "Zalimler" (Yılmaz Duru)
  • En İyi 2. Dram Filmi: "Hudutların Kanunu" (Lütfi Ö. Akad)
  • En İyi Tarihi Film: "Bir Millet Uyanıyor" (Ertem Eğilmez)
  • En İyi Komedi Filmi: "Güzel Bir Gün İçin" (Haldun Dormen)
  • En İyi Yönetmen: Yılmaz Duru ("Zalimler")
  • En İyi Senaryo: Erol Günaydın Ve Erol Keskin ("Güzel Bir Gün İçin")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Ali Uğur ("Zalimler")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Fatma Girik ("Sürtüğün Kızı")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Yılmaz Güney ("Hudutların Kanunu")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Aliye Rona ("Zalimler")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Erol Günaydın ("Güzel Bir Gün İçin")
  • En İyi Stüdyo: Acar Film Stüdyosu ("Çalıkuşu")
  • En İyi Kısa Metrajlı Film: "Ay Doğarken" (Behlül Dal)
  • Jüri Üyeleri: N. Nazif Tepedelenlioğlu, Claude Mathiss, Faruk Timurtaş, Aclan Sayılgan, Orhan Çağman, Ayfer Feray, Temiz Gürses, Hikmet Türkmen, Charles Courtnay, Muharrem Ergin, Orhon M. Arıburnu, Aram Gülyüz, Emine Işınsu, Orhon Batı, Tarık Buğra.
1968
117 film çekildi. Renkli film yapımı hızlandırıldı. Yeni yönetmenler Aykut Düz, Çetin İnanç ve Melih Gülgen. Bu yenilerden Çetin İnanç, piyasa koşullarına uygun ucuz serüven filmleriyle ön plana çıktı. Yeni oyunculardan biri, Uğur Güçlü oldu.
1968 yılında alınan bir kararla Genelkurmay Başkanlığı top, tüfek, figüran asker gibi her türlü askeri yardımı yasaklamış, böylece bu tür filmlerin sayısı gitgide azalmıştır.Seyfi Havaeri'nin Kara Sevda adlı şarkılı-türkülü melodramı, özelliklede Anadolu bölgelerinde büyük iş yaptı. İzdiham nedeniyle bazı sinemaların kapıları kırıldı.
Ustalardan Atıf Yılmaz “Yasemin'in Tatlı Aşkı”, “Köroğlu”, “Cemile”, Memduh Ün “Vuruldum Bir Kıza”, “İlk ve Son” ve Lütfi Ö. Akad'da “Kader Böyle İstedi” bir yorgunluk belirtileri görüldü. İçlerinden yalnızca Akad, “Vesikalı Yarim”'le durumu dengelemeye çalıştı. Orhan Elmas ise “Ezo Gelin”'le en iyi filmini ortaya koydu.

Metin Erksan, gene Kuyu ile yeni tartışmalar getirdi. Erksan'a özgü "şiddet sineması"nın yeni ve son bir örneğini verdi. Görkemli gösteri biçimleriyle sapıklığa varan bir tutkulu aşkın trajik öyküsüydü anlattığı.

Yılmaz Güney'in “Seyyit Han”'ı yılın önemli filmlerinden biri oldu. Halk sineması koşullarına uygun, şiirsel ve destansı anlatımı Türk sinemasına bir "umut ışığı" getiriyordu. Taze ve diri bir soluktu bu.
T.C. Dışişleri Bakanlığı ve Fransız Kültür Bakanlığı'nın işbirliği sonucu Paris'te Türk Filmleri Haftası düzenlendi.Gösteriye “Sevmek Zamanı” (Metin Erksan), ”Kızılırmak-Karakoyun” (Lütfi Ö. Akad), “Bitmeyen Yol” (Duygu Sağıroğlu), “Denize İnen Sokak” (Atilla Tokatlı) katıldılar.

5.
Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "İnce Cumali" (Yılmaz Duru)
  • En İyi 2. Film: "Vesikalı Yarim" (Lütfi Ö. Akad)
  • En İyi 3. Film: "Ölüm Tarlası" (Atıf Yılmaz)
  • En İyi Yönetmen: Yılmaz Duru ("İnce Cumali")
  • En İyi Senaryo: Türkan Duru ("İnce Cumali")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Gani Turanlı ("Ölüm Tarlası")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Türkan Şoray ("Vesikalı Yarim")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Fikret Hakan ("Ölüm Tarlası")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Aliye Rona ("Son Gece")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Erol Taş ("İnce Cumali")
  • En İyi Stüdyo: Erman Film Stüdyosu ("Kurbanlık Katil")
  • En İyi Kısa Metrajlı Film: "Altın Bıçaklar" (Behlül Dal)
  • Jüri Üyeleri: Faruk Kenç, Orhan Elmas, Dr. Alyanak, Muharrem Ergin, Orhan Çağman, Refik Kemal Arduman, Refik Kemal Arduman, Melih Altınışık, Selahattin Alakavuk, Kaya Çakmakçı.
1969
Film sayısı 230. Zorro türü serüven filmlerinin giderek arttığı bir dönemde Metin Erksan'da “Ateşli Çingene”, “Dağlar Kızı Reyhan” gibi filmlerle bir gerileme başladı. Dış kaynaklı çizgi roman kahramanlarına karşılık yerli bir çizgi roman kahramanı ortaya çıkarıldı. Orta Asyalı bu tarihsel serüven kahramanı Tarkan'dı.

Bu tür çeşitli denemelerin yapıldığı sıra, yılın en dikkati çeken filmi Halit Refiğ'den geldi. Batılı bir kadınla bir Türk erkeğinin insancıl açıdan birbirlerine yaklaşımlarını, evrensel boyutlara ulaşan sevecenliklerini işleyen “Bir Türke Gönül Verdim”, Refiğ'in yeni bir aşamasıdır. Ve Ahmet Mekin'in oyunu da gerçek bir yaşamdan alınmış öykü içinde yerini bulur.

Adana Sinema Kulübü, Adana Belediyesi ve Devlet Film Arşivi'nin ilk kez düzenledikleri I. Altın Koza Türk Filmi Festivali sonuçları şöyledir:
  • En iyi film: Kuyu (Metin Erksan)
  • En iyi 2. film: Ezo Gelin (Orhan Elmas)
  • En iyi 3. film: Seyyit Han (Yılmaz Güney)
  • En iyi yönetmen: Metin Erksan (Kuyu)
  • En iyi senaryo: Safa Önal (Menekşe Gözler)
  • En iyi görüntü yönetmeni: Gani Turanlı (Seyyit Han)
  • En iyi fon müzikçisi: Nedim Otyam (Seyyit Han)
  • En iyi kadın oyuncu: Fatma Girik (Ezo Gelin)
  • En iyi erkek oyuncu: Yılmaz Güney (Seyyit Han)
  • En iyi yardımcı kadın oyuncu: Aliye Rona (Kuyu, Kader Böyle İstedi)
  • En iyi yardımcı erkek oyuncu: Hayati Hamzaoğlu (Kuyu)
  • En iyi stüdyo: Lale Film
6. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film Ve Yönetmen: Seçilmedi
  • En İyi 2. Film: "Bin Yıllık Yol" (Yılmaz Duru)
  • En İyi 3. Film: "İnsanlar Yaşadıkça" (Memduh Ün)
  • En İyi Senaryo: Türkan Duru ("Bin Yıllık Yol")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Ali Yaver ("Öksüz")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Hülya Koçyiğit ("Cemile")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Cüneyt Arkın ("İnsanlar Yaşadıkça")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Muazzez Arçay ("Bin Yıllık Yol")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Ferit Şevki ("Cemile")
  • En İyi Çocuk Oyuncu: Zafer Karataş ("Cemile")
  • En İyi Kısa Metrajlı Film: "Rüya Gibi" (Behlül Dal)
  • Jüri Üyeleri: Nevzat Pesen, Tarık Buğra, Mahir Canova, Julien Jenger, Muhtar Körükçü, Kaya Çakmakçı, Tahir Kutsi Makal, Ayşe Kervancıoğlu, Selçuk Altan, Kamuran Kıratlı, Alaeddin Perveroğlu, Nüzhet Birsel, Muzaffer Tema, Natuk Baytan, Suna Kan, Orhan Erinç.
1970
226 film çekildi.Yeni oyuncu Selda Alkor. Yeni yönetmenler Yücel Çakmaklı ve Temel Gürsu.
Yapımcı Türker İnanoğlu'nun girişimleriyle Türk -İran ortak yapım çalışmaları başladı. Ve bu çalışmalar geniş perde sistemiyle (cinemaskop) sürdürüldü. Ertem Göreç'in “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler”iyle Türk sinemasında masal filmleri dönemi açıldı. Yumurcak (Türker İnanoğlu) ve Afacan (Menderes Utku) gibi filmlerle "çocuk kahramanları ağır basan" bir sinema türü ortaya çıktı. “Çeko” (Çetin İnanç), yılın iş filmlerinden biri oldu. Aynı zamanda Yılmaz Köksal'a ün yaptırdı.
İddialı ve ünlü yönetmenler "suskunluk dönemi"ne girdi. “Eyvah” (Metin Erksan), “Meçhul Kadın” (Duygu Sağıroğlu), “Kara Gözlüm” (Atıf Yılmaz) gibi "arabesk-melo" türü filmlere ağırlık verdikleri dönemde “Umut”, yeni bir "dönüm noktası" getirir Türk sinemasına. Çünkü, Yılmaz Güney'in mizansen cambazlıkları arkasına sığınmadan sade ve yalın bir dille meydana getirdiği “Umut”, gerçekçi çabaları belgeci bir tutumla en iyi yansıtan bir yapıttı. "Umudu umutsuzluğa dönüştüren" ilginç bir sinema örneğiydi kuşkusuz...
Temel Gürsu'nun ilk filmi “Dikkat Kan Aranıyor”, Bilge Olgaç'ın Kerim Korcan uyarlaması “Linç”, yılın sözü edilen filmleriydi. Yücel Çakmaklı ise, “Birleşen Yollar”'la İslam düşüncesinin ilk örneğini oluşturan, "milli sinema" akımını başlattı.
Bu yıl ayrıca iki Türk filmi yurt dışında ödüllendirildi. “Umut” (Yılmaz Güney), Grenoble Film Şenliği'nde (Fransa) özel jüri ödülü; “Yara” (Ümit Utku) Tanca Film Festivali'nde üçüncülük ödülünü kazandılar.

7.
Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Bir Çirkin Adam" (Yılmaz Güney)
  • En İyi 2. Film: "Kınalı Yapıncak" (Orhan Aksoy)
  • En İyi 3. Fil: "Büyük Öç" (Yılmaz Duru)
  • En İyi Yönetmen : Ertem Eğilmez ("Kalbimin Efendisi")
  • En İyi Senaryo: Sadık Şendil ("Kalbimin Efendisi")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Kriton İlyadis ("Kınalı Yapıncak")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Belgin Doruk ("Yuvanın Bekçileri")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Yılmaz Güney ("Bir Çirkin Adam")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Lale Belkıs ("Kalbimin Efendisi")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Hayati Hamzaoğlu ("Bir Çirkin Adam")
  • En İyi Çocuk Oyuncu: İlker İnanoğlu ("Yumurcak")
  • En İyi Kısa Metrajlı Film: "Vurgun" (Behlül Dal)
  • Jüri Üyeleri: İlhan Filmer, Nevzat Pesen, Tarık Buğra, Altan Demirkol, Çetin Şencan, Selçuk Altan, Sadık Şendil, Ali Cemali, Kamuran Kıratlı, Kaya Çakmakçı, Meral Savcı, Işık Aras, Nüvit Kodallı, Melih Başar, Melih Üstüngör, Erdoğan Bağlum
1971
Film sayısı gene giderek tırmanıyor. Bu kez tam 265 film çekildi. Arzu Okay, Tarık Akan ve Murat Soydan sinemanın yeni oyuncuları. Oyuncu Lale Oraloğlu ve Fikret Hakan, yönetmenliğe soyundular. Metin Erksan, Emel Sayın'lı Makber, Feride ve Hicran gibi filmlerle tür değiştirerek tüm ustalığını gizli bir "arabesk"e teslim etti. Ancak içerik yönünden, yani seçtiği konularda büyük bir gerileme kaydederken, usta sinema anlatımında bir şey yitirmedi. Lütfi Akad da "şarkılar" modasına uyup Zeki Müren'le “Rüya Gibi”'yi, Orhan Gencebay'la “Bir Teselli Ver”'i yönetti. Ne var ki ilk arabesk eğilimli filmlerden biri olan “Bir Teselli Ver” her yönden Akad için büyük bir "fiyasko" oldu.
Süreyya Duru'nun “Keloğlan” adlı masal türündeki filmi, tüm bölgelerde beklenmedik bir "gişe hasılatı" elde etti.
Yılmaz Güney, “Ağıt”'la destansı sinemasını geliştirirken “Acı”'yla, özelliklede “Umutsuzlar” 'la şiirli ve olgun bir anlatım biçimi ortaya koydu. Bir kaçakçı çetesinin öyküsü üzerine kurulan ve bir tragedya boyutlarına ulaşan Ağıt, Venedik Film Şenliği'nde elemeyi kazanıp 10 film arasına girmeyi başarır. “Baba” ise yaygın bir seyirci kesimine inip yılın "büyük iş" yapan filmi olur.
Gene bu yıl Milano Çocuk Filmleri Festivali'nde Afacan Küçük Serseri (Ülkü Erakalın) birincilik ödülü aldı.

8.
Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Ankara Ekspresi" (Muzaffer Aslan)
  • En İyi 2. Film: "Öleceksek Ölelim" (Orhan Elmas)
  • En İyi 3. Film: "Pamuk Prenses Yedi Cüceler" (Ertem Göreç)
  • En İyi Yönetmen: Muzaffer Aslan ("Ankara Ekspresi")
  • En İyi Senaryo: Bülent Oran ("Ankara Ekspresi")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Cengiz Tacer ("Ankara Ekspresi")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Filiz Akın ("Ankara Ekspresi")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Fikret Hakan ("Hasret")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Suna Selen ("Pamuk Prenses")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Sadri Alışık ("Afacan Küçük Serseri")
  • En İyi Çocuk Oyuncu: Menderes Utku ("Afacan")
  • En İyi Kısa Metrajlı Film: "Hasret" (Behlül Dal)
  • Jüri Üyeleri: Selahattin Alakavuk, Nevzat Pesen, Melih Başar, Altan Demirkol, Ali Cemali, İlhan Filmer, Zeki Sözer, Erhan İmset, Selçuk Altan, Nedret Güvenç, Esat Özveren.
1972
Bir yıllık süre içinde 299 filmle, Türk sinema tarihinin en büyük rekoru kırıldı. Bu arada renkli film yapımı da 185'le, siyah-beyaz çalışmaları geride bıraktı.

Yeni oyuncu Serdar Gökhan. Oyuncu Türkân Şoray, “Dönüş”'le ilk yönetmenlik denemesinde başarılı oldu. Metin Erksan'ın “Keloğlan Can Kız” adlı filmi ise sinema gişelerinde bekleneni vermedi, bu açıdan "fiyasko"yla sonuçlandı. "Milli sinema"nın kuramcısı Yücel Çakmaklı, İslami düşünceyi “Çile” ve “Zehra”'yla sürdürdü. Melih Gülgen, Parçala Behçet'le seks ve avantür filmlerine yeni bir yol açtı. Aşırı şiddet sahneleriyle dolu bu tür filmlerin oyuncusu da Behçet Naçar'dı.

Atıf Yılmaz Utanç'la toplumun ezildiği kadın sorununa yaklaştı. Lütfi Ö. Akad, “Irmak” ve “Gökçe Çiçek”'le eski törelerin, geleneklerin altını çizen çalışmalar yaptı. Her iki film de yeni atılımların 1972 yılındaki ilk örneklerini oluşturdu. Yılmaz Duru, İnce Cumali'den sonra en başarılı filmini ortaya koydu. Bu, “Kara Doğan”'dı.


9.
Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: " Zulüm" (Atıf Yılmaz)
  • En İyi 2. Film: "Sev Kardeşim" (Ertem Eğilmez)
  • En İyi 3. Film: "Üvey Ana" (Ülkü Erakalın)
  • En İyi Yönetmen: Atıf Yılmaz ("Zulüm")
  • En İyi Senaryo: Sadık Şendil ("Sev Kardeşim")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Cengiz Tacer ("Zulüm")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Zeynep Aksu ("Üvey Ana")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Murat Soydan ("Üvey Ana")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Fatma Karanfil ("Üvey Ana")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Süleyman Turan ("Güllü")
  • En İyi Kadın Karakter Oyuncu: Şükriye Atav ("Emine")
  • En İyi Erkek Karakter Oyuncu: Münir Özkul ("Sev Kardeşim")
  • Jüri Üyeleri: Sadık Şendil, Esat Özveren, Enver İçli, Nahit Dinç, Erhan İmset, Trt'den Bir Temsilci, Antalya'dan Bir Temsilci, Fatin Erişilgil.
1973
209 film çevrildi. Siyah-beyaz film sayısı ise bu yıl 30'a düştü. Türkan Şoray, ikinci yönetmenlik denemesi “Azap”'la büyük bir başarısızlığa uğradı. Safa Önal “Umut Dünyası”, Ertem Eğilmez “Canım Kardeşim”'le küçük insanların dünyalarını insancıl bir yaklaşım içinde verip kendi çizgilerini aştılar. Lütfi Ö. Akad, önce “Gelin” ve sonra da “Düğün”'le iç-göç olayına yeni bakış açıları getiriyordu.

Akad'ın “Gelin”'i 2. Uluslararası Tahran Film Şenliği'nde 72 filmlik ön elemeyi kazanıp yarışmaya girmeyi başardı. Ve Paris'te "Yılmaz Güney Haftası" düzenlendi. “Dönüş” (Türkan Şoray), Moskova Film Şenliği'ne katıldı.


10.
Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Hayat Mı Bu" (Orhan Aksoy)
  • En İyi 2. Film: "Dinmeyen Sızı" (Nejat Saydam)
  • En İyi 3. Film: "Suçlu" (Mehmet Dinler)
  • En İyi Yönetmen: Nejat Saydam ("Dinmeyen Sızı")
  • En İyi Senaryo: Hamdi Değirmencioğlu ("Hayat Mı Bu")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Melih Sertesen ("Dinmeyen Sızı")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Hülya Koçyiğit ("Tanrı Misafiri")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Tarık Akan ("Suçlu")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Semra Sar ("Hayat Mı Bu")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Yıldırım Önal ("Dinmeyen Sızı")
  • En İyi Çocuk Oyuncu: Menderes Utku ("Afacan Harika Çocuk")
  • En İyi Stüdyo: Acar Film ("Dinmeyen Sızı")
  • En İyi Kısa Metrajlı Film: "Yuva Hasreti" (Behlül Dal)
  • Jüri Üyeleri: Mahmut Baler, Nihat Akçan, Melih Başar, Oğuz Özdeş, Ahmet Üstel, Cahit Gürbüzer, Vasil Anas, Metin Çakalıklı, Zeki Özer, Kenan Değer, Atıf Başkan, Tuncer Özal.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Mayıs 2008       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türk Sineması Tarihi -8-

Erotik Dönem ve Çöküş (1974 – 1980)


1970'lerde ekonomik ortam, belediyelerin bilet fiyatlarını dondurması, televizyonun gelişi, döviz bulunmadığı için film ithalatının durması yatırımcıları kaçırdı. Krizin etkilemediği iki tür vardı: Porno ve Hong Kong karate filmleri. Sinema salonları bu sayede ayakta kaldı.


1974

189 film çevrildi. Siyah-beyaz film sayısı 6'da kaldı. Yeni yönetmenler Ömer Kavur'la Tunç Okan, yeni oyuncu ise Gülşen Bubikoğlu ve Kemal Sunal.

Türk Sinemasında sendikalaşma faaliyetleri başladı. Nazif Taştepe'nin başkanlığını yaptığı Türk İşçileri Sendikası'na Film-Sen (Türkiye Film Emekçileri Sendikası) katıldı. Başkanı da Şerif Gören'di.

Oksal Pekmezoğlu, Lando Buzzanhca'lı İtalyan komedi filmlerinden uyarladığı “Beş Tavuk Bir Horoz”'la yeni bir moda başlattı. Ve bu "seks komedileri modası" Türk sinemasındaki bunalımı iyice körükledi.

Avantür filmlerle ün yapan oyuncu Tunç Okan, ilk yönetmenlik denemesini İsveç'te gerçekleştirdi. Ve son derece başarılı bir film ortaya koydu. Yurt dışına kaçak girip yabancılaşan Türk işçilerini gerçekçi gözlemlere dayanarak öykülerini bir kara mizah diliyle aktardı “Otobus”'le. Yılın en başarılı filmlerinden biri de Şerif Gören'den geldi. Yılmaz Güney'in senaryosu üzerine kurulan “Endişe” pamuk işçilerinin işverenle olan çatışmalarını, sömürülmelerini ve bir kan davasını görüntüledi. Gene bir ilk film olan “Yatık Emine”'yle Ömer Kavur, I. Dünya Savaşı döneminde sürgündeki bir fahisenin öyküsünü anlattı.
Lütfi Ö. Akad, “Düğün” ve “Gelin”'i izleyen "iç göç üçlemesi"nin sonuncusu olan “Diyet”'i çekti. Yıllardan beri önceki çalışmalarıyla sıradanlığı bir türlü aşamayan Süreyya Duru, “Bedrana”'yla sinema serüveninin "ilk büyük çıkış"ını yaptı. “Bedrana” usta işi bir film oldu. Yılmaz Güney'in tutuklanması nedeniyle yarım bırakmak zorunda kaldığı “Zavallılar”'ı ustası Atıf Yılmaz tamamladı. Ve bu "İki yönetmenli film", aksamayan bir anlatım içinde şaşırtıcı bir dil bütünlüğüne, ortak bir başarıya ulaştı.

Bu ara Yılmaz Güney, “Umut”'tan sonra “Arkadaş”'la yeni bir dönem daha açıyordu Türk sinemasında. 1974 Türkeye'sinin genel panoraması içinde toplumsal çelişkileri olgun ve usta bir sinema diliyle yansıtılan Arkadaş; değil yılın, giderek yılların filmi olmayı başarırken, her türlü "tartışmaya açık" olsa da tüm sıcaklığı ve tazeliğiyle Türk sinemasındaki yerini koruyacaktı.

Ayrıca “Arkadaş”, ticari açıdan, yabancı film gösteren sinemalarda (Yeni Melek, Reks, Şafak, Güneş) büyük bir başarı sağladı. Böylece de İstanbul bölgesinde bugüne kadar en çok iş yapan (1.200.000 TL brüt gelir) film durumuna geliyordu.
Bu yıl Adana Film Festivali'ne son verildi.

11. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Düğün" (Lütfi Ö. Akad)
  • En İyi 2. Film: "Bedrana" (Süreyya Duru)
  • En İyi 3. Film: "Umut Dünyası" (Safa Önal)
  • En İyi Yönetmen: Lütfi Ö. Akad ("Düğün")
  • En İyi Senaryo: Sadık Şendil ("Oh Olsun)
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Enver Burçkin ("Pir Sultan Abdal")
  • En İyi Özgün Müzik: Yılmaz Duru ("Namus Borcu")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Perihan Savaş ("Bedrana")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Hakan Balamir ("Yunus Emre")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Yıldız Kenter ("Kızım Ayşe")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Orçun Sonat ("Sokaklardan Bir Kız")
  • Jüri Üyeleri: Dr. Alyanak, Recai Akçaoğlu, Melih Başar, Atilla Dorsay, Berker İnanoğlu, Prof. Dr. Alim Şerif Onaran, M. Tali Öngören, Sami Şekeroğlu, Semih Tuğrul.
Türk sineması ayrıca yurt dışında da dikkati çekti. Bu açıdan olumlu ve parlak sayılabilecek bir yıl geçirdi. Örneğin, Paris Sinematek'inde Türk Filmleri Toplu Gösterisi düzenlendi. Ve bu gösteride “Ağıt” (Yılmaz Güney), “Bir Millet Uyanıyor” (Muhsin Ertuğrul), “Düğün” (Lütfi Ö. Akad) ve “Kızgın Toprak” (Feyzi Tuna) yer aldı.
Gene “Kızgın Toprak”, Taşkent'te düzenlenen Asya ve Afrika Ülkeleri Film Festivali'nde ilgi çekti ve Fatma Girik'e Kadınlar Komitesi tarafından özel bir ödül verildi.
“Bedrana” (Süreyya Duru) Karlov Vary Film Şenliği'nde (Çekoslavakya) Cidalc ödülünü kazandı. Erkan Yücel, Endişe'yle 20. San Remo Film Şenliği'nde (İtalya) en başarılı oyuncu seçildi.
Tunç Okan'ın yurt dışında çektiği “Otobüs” Türk sinemasına yurt dışından çeşitli ödüller getirdi: Taormina Film Festivali'nde (Sicilya) büyük ödülü (altın charybe) kazandı. Karlovy Vary Film Şenliği'nde (Çekoslavakya) Uluslararası Sanat ve Deneme Sinemaları ödülüyle dünya Sinema Kulüpleri Federasyonu'nun Donkişot ödülünü aldı. Ayrıca Strasbourg (Fransa) İnsan Hakları Film Festivali ödülü ile değerlendirildi. Portekiz'de Santarem Festivali büyük ödülü ile birlikte Sinema Eleştirmenleri özel ödülünü kazandı.


1975

225 film çekildi. Tümü de renkli çalışma oldu. Ve böylece de Türk sinemasında siyah-beyaz film dönemi sona erdi.

1967'de Türk Film Arşivi ve 1969'da ise Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Film Arşivi olarak çalışmalarını sürdüren Kulüp Sinema 7, bu kez Sinema-TV Enstitüsü'ne dönüştü. Ve düzenlenen sinema kurslarında Lütfi Ö. Akad, İlhan Arakon, Metin Erksan, Halit Refiğ hocalık yaptılar.

Yeni oyuncu Müjde Ar. Ayhan Işık'la Fikret Hakan yapımcılığa başladılar.

Ertem Eğilmez'in tek kahramana dayalı olmayan çok kişilikli “Hababam Sınıfı” güldürüleri yılın en popüler filmleri oldular. İş yapan filmler listesinde ilk sıraları aldılar.

Yılın sinema modası ise 'komedi ağırlıklı seks filmleri'ydi. Nazmi Özer'in “Civciv Çıkacak Kuş Çıkacak” adlı seks komedisi, bu furyayı hızlandıran film oldu. Bu tür filmler sinema gişeleri önlerinde şaşırtıcı kuyruklar oluşturdular.

Yılmaz Güney'in gerçekte bitirilmeyen, taslak olarak hazırlanan senaryolarından yola çıkan Temel Gürsu İzin'le, Bilge Olgaç Bir Gün Mutlaka ile birer "yarım başarı" elde edebildiler sadece. Melih Gülgen, Cemil filminde gerçekçi bir polisiye konu yakalamışken, oyuncusu Cüneyt Arkın'ın müdahalesiyle, başarı yolunda büyük bir fırsat kaçırmış oldu.

Seks komedisi türündeki filmlerin egemen olduğu dönemde yılın en iyi filmini “Kara Çarşaflı Gelin”'le gene Süreyya Duru gerçekleştirdi.

Türk Filmciler Derneği, meslekte 25 yılını dolduran 43 sanatçıya onur belgesi verdi.


12. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Endişe" (Şerif Gören)
  • En İyi 2. Film: "Arkadaş" (Yılmaz Güney)
  • En İyi 3. Film: "Zavallılar" (Yılmaz Güney, Atıf Yılmaz)
  • En İyi Yönetmen: Şerif Gören ("Endişe")
  • En İyi Senaryo: Yılmaz Güney ("Endişe")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Kenan Ormanlar ("Endişe")
  • En İyi Özgün Müzik: Atilla Özdemiroğlu, Şanar Yurdatapan ("Arkadaş")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Hülya Koçyiğit ("Diyet")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Erkan Yücel ("Endişe")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Seden Kızıltunç ("Zavallılar")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Erol Taş ("Diyet")
  • Jüri Üyeleri: Semih Tuğrul, Kenan Değer, Faruk Güvenç, Prof. Özdemir Nutku, M. Tali Öngören, Erman Şener, Sadun Tanju, İki Antalyalı
Association Française de Cinemas d'Art et d'Essai tarafından Paris'te Türk Filmleri Haftası düzenlendi. “Arkadaş” (Güney), “Kuma” (Atıf Yılmaz), “Umut” (Güney), “Endişe” (Şerif Gören), “Yatık Emine” (Ömer Kavur); kısa metrajlı filmlerde “Bebek”, “Yollar Boyunca Türkiye” (Cengiz Tacer) ve “Karagöz'ün Dünyası” (Sabahattin Eyuboğlu) Paris'te bir sinemada gösterildi.
Avrupa Sinema-TV İşçileri Sendikası'nın düzenlediği (Paris) 8. Kısa Filmler Şenliği'nde Behlül Dal'ın Güneşin Battığı Yer adlı filmi özel şeref ödülü aldı.

İzmit'te düzenlenen 4. Yarımca Sanat Şenliği'nde “Arkadaş” en iyi film seçildi, “Bedrana” ise ikinci oldu.


1976

Film sayısı 164. Oyuncu Cüneyt Arkın ve Kartal Tibet (Tosun Paşa) yönetmenliğe başladı.
Seks komedileri aynı hızla sürdü. Ve bu tür filmlerle tiyatro oyuncuları piyasada yeni bir egemenlik kurdular. Ali Poyrazoğlu, Aydemir Akbaş, Sermet Serdengeçti, Mete İnselel, Hadi Çaman, İlhan Daner, Alev Sezer, Rüştür Asyalı, Özcan Özgür, Yüksel Gözen "seks sineması"nın "vamp erkekler"ini oluşturdular. Türün yarattığı kadın oyuncular da Arzu Okay ve Mine Mutlu'ydu.


13. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Deli Yusuf" (Atıf Yılmaz)
  • En İyi 2. Film: "Mağlup Edilemeyenler" (Atıf Yılmaz)
  • En İyi 3. Film: "Pisi Pisi" (Zeki Ökten)
  • En İyi Yönetmen: Atıf Yılmaz ("Deli Yusuf")
  • En İyi Senaryo: Umur Bugay ("İşte Hayat")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Gani Turanlı ("Ağrı Dağı Efsanesi")
  • En İyi Özgün Müzik: Melih Kibar ("Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Adile Naşit ("İşte Hayat")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Cüneyt Arkın ("Mağlup Edilemeyenler")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Diler Saraç ("Pisi Pisi")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: İhsan Yüce ("İşte Hayat")
  • Jüri Üyeleri: Prof. Dr. Alim Şerif Onaran, Atilla Dorsay, Kami Suveren, Ahmet Gönen, Suna Kan, Nuri Dağtekin, Mehmet Küçükince, Özer Kabaş.
İstanbul Uluslararası I. Film Festivali düzenlendi: Turizm Bakanlığı ile Ümit Utku'nun Başkanlığını yaptığı Film San Vakfı'nın gerçekleştirdiği festivalde şu sonuçlar saptandı:
  • En iyi film seçilmedi.
  • En iyi 2. film: Ben Sana Mecburum (Ülkü Erakalın)
  • En iyi 3. film: Yazgı (Ülkü Erakalın)
  • En iyi yönetmen: Natuk Baytan (Babacan)
  • En başarılı görüntü yönetmeni: Enver Burçkin (Ben Sana Mecburum)
  • En iyi müzik: Cahit Berkay (Ben Sana Mecburum)
  • En başarılı kadın oyuncu: Meral Orhonsay (Ben Sana Mecburum)
  • En iyi erkek oyuncu: Sadri Alışık (Ben Sana Mecburum)
  • En başarılı yardımcı kadın oyuncu: Aliye Rona (Söyleyin Anama Ağlamasın)
  • En başarılı yardımcı erkek oyuncu: Macit Flordun (Ben Sana Mecburum)
Yurt dışında ise iki film ödüllendirildi. Ergin Orbey'in “Bizim Aile” adlı filmi Taşkent Film Şenliği'nde Özbekistan İşçi Konfederasyonu'nun özel ödülünü kazandı. Ali Özgentürk'ün “Yasak” adlı belge filmi ise, Moskova Film Şenliği'nde ikincilik ödülü olarak gümüş madalya aldı.

1977

Film sayısı 124. Yeni yönetmenler Korhan Yurtsever ve Ümit Efekan.

Uzun bir suskunluk döneminden sonra tekrar sinemaya dönen Metin Erksan “Sensiz Yaşayamam”'la tekrar bir hamle yaptı. Kendini öldürmesi için kiralık bir katil tutan bir kadının çalkantılı iç dünyasına ışık tutan Sensiz Yaşayamam, Erksan'ın bu "ara dönemi"nin "son filmi" oldu.

Süreyya Duru, “Güneşli Bataklık” ile işçi ve holding patronlarının dünyasına eğilen bir kent filmi çalışması yapmasına karşılık, tam bir başarıya erişemedi. Atıf Yılmaz "sevgi mi emek mi" sorunsalı üzerine kurduğu Cengiz Aytmatov uyarlaması “Selvi Boylum Al Yazmalım”'la, insancıl ilişkilere yeni bir yaklaşım getirdi. Duyarlı ve sıcak bir anlatım içinde aktardığı filmde, oyuncu olarak Kadir İnanır-Türkan Şoray-Ahmet Mekin üçlüsünün içtenlikli oyunları da bu arada dikkati çekti.

14. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Kara Çarşaflı Gelin" (Süreyya Duru)
  • En İyi 2. Film: "Kapıcılar Kralı" (Zeki Ökten)
  • En İyi 3. Film: "Merhaba" (Özcan Arca)
  • En İyi Yönetmen: Zeki Ökten ("Kapıcılar Kralı")
  • En İyi Senaryo: Vedat Türkali ("Kara Çarşaflı Gelin")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Çetin Gürtop ("Baş Belası")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Semra Özdamar ("Kara Çarşaflı Gelin")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Kemal Sunal ("Kapıcılar Kralı")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Gönül Hancı ("Merhaba")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Hüseyin Peyda
  • En İyi Kısa Metrajlı 1. Film: "Safranbolu'da Zaman" (Süha Arın)
  • En İyi Kısa Metrajlı 2. Film: "Çöpçüler" (Feyzi Tuna)
  • En İyi Kısa Metrajlı 3. Film: "Piri Reis" (A. Ulvi, L. Dönmez)
  • Jüri Üyeleri: Onat Kutlar, Oktay Akbal, Selim İleri, Osman Aydın, Önder Aydınlı, Kami Suveren, Tunca Yönder, Kamuran Yüce, Ahmet Gönen, Prof. Özdemir Nutku, M. Tali Öngören.
1978
126 film çekildi. Yeni oyuncu Bulut Aras, yeni yönetmen Erden Kıral.
Seks komedilerinin yanı sıra mafya türü film sayısı arttı. Ve bu tür filmlerin en geçerli oyuncusu da Cüneyt Arkın'dı. Arkın, çok sayıda yurda giren Hong-Kong (Japon) karate filmlerinin etkisiyle Türk sinemasında bir "üstün insan mitosu" yarattı. Ferdi Tayfur, İbrahim Tatlıses, Orhan Gencebay'la "şarkıcı oyuncu saltanatı" ve arabesk eğilimler hızlandı. Kültür Bakanlığı, olumlu bir adım attı. Ve Bakanlığın bünyesinde Sinema Dairesi kuruldu.
Kültür Bakanı Ahmet Taner Kışlalı, sinemayla ilgilendi. Ve Sosyal Güvence Yasası çıkartıldı. TFİS (Türkiye Film İşçileri Sendikası) kuruldu. Başkanlığa Semih Servidal seçildi.
Yavuz Turgul'un senaryosunu yazdığı “Sultan”, Kartal Tibet'in yönetmen olarak en iyi filmi oldu. Erden Kıral'ın, çeltik ağalarına karşı savaş veren bir kaymakamın anılarından oluşan Kanal'ı, ödün vermeyen dürüst bir sinema yapıtıydı. Yavuz Özkan, “Maden”'le yılın en iyi filmlerinden birini ve aynı zamanda bir maden ocağındaki sömürüye başkaldıran işçiler üzerine kurulu bir politik sinema örneği verdi.
Senaryosunu Yılmaz Güney'in yazdığı ve Zeki Ökten'in büyük başarıyla yönettiği “Sürü”, son yılların en önemli filmi oldu. Kırsal kesimde başlayıp, büyük kentte yok olan bir aşiretin trajik öyküsü, etkili sinema diliyle çarpıcı bir ekip başarısına ulaşıyordu. Ulusal bir sinema, evrensel boyutlara ulaşan bir insan dramı...

15.
Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Maden" (Yavuz Özkan)
  • En İyi 2. Film: "Selvi Boylum, Al Yazmalım" (Atıf Yılmaz)
  • En İyi 3. Film: "Fıratın Cinleri" (Korhan Yurtsever)
  • En İyi Yönetmen: Atıf Yılmaz ("Selvi Boylum, Al Yazmalım")
  • En İyi Senaryo: Umur Bugay ("Çöpçüler Kralı")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca ("Selvi Boylum, Al Yazmalım")
  • En İyi Özgün Müzik: Cahit Berkay ("Fıratın Cinleri")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Hale Soygazi ("Maden")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Tarık Akan ("Maden")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Meral Orhonsay ("Maden")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Şener Şen ("Çöpçüler Kralı")
  • En İyi Kısa Metrajlı 1. Film: "Urartu'nun İki Mevsimi" (Süha Arın)
  • En İyi Kısa Metrajlı 2. Film: "Ladik 76" (Güner Sarıoğlu)
  • En İyi Kısa Metrajlı 3. Film: "Üç Bölümlü Kısa Film" (Özcan Arca)
  • Jüri Üyeleri: Prof. Dr. Alim Şerif Onaran, Genco Erkal, Ahmet Gönen, Kami Suveren, Mevlüt Ekinci, Onat Kutlar, Osman Aydın, Ömer Kavur, Şanar Yurdatapan, Tan Oral, Vecdi Sayar.
Filmciler Derneği'nin düzenlediği gecede, Türk sinemasına katkıları nedeniyle Muhsin Ertuğrul, Baha Gelenbevi ve Bedia Muvahhit'e madalya ile onur belgesi verildi. Bulgaristan'da Türk Filmleri Haftası düzenlendi. “Selvi Boylum Al Yazmalım” (Atıf Yılmaz), “Kızgın Toprak” (Feyzi Tuna), “Kara Çarşaflı Gelin” (Süreyya Duru) ve “Kapıcılar Kralı” (Zeki Ökten) gösterildi.
Taşkent Film Şenliği'nde Türkan Şoray, “Selvi Boylum Al Yazmalım”'daki rolüyle en iyi kadın oyuncu seçildi. “Kara Çarşaflı Gelin” ise Karlovy Vary Film Şenliği'nde (Çekoslovakya) Sendikalar Birliği Özel Ödülü'nü kazandı.


1979

Film sayısı 195. Seks komedileri büyük bir tırmanışa geçti. Bu türde tam 131 film çekildi. Ve giderek de seks furyası, “Öyle Bir Kadın Ki” (Naki Yurter) adlı filmle pornografiye dönüştü. Ve Zerrin Egeliler bir yıllık süre içinde çevirdiği 37 filmle dünya rekorunu kırdı.
Oyuncu Tuncer Kurtiz, İsveç'te Türk işçilerini konu alan “Gül Hasan” adlı bir film yönetti. Ali Özgentürk yönetmenliğe başladı. Doğu Anadolu'da görücü usulüyle evlenen bir köylü kadının dramı üzerine kurulu “Hazal”, Özgentürk'ün "ilk filmi" oldu. Erden Kıral, “Bereketli Topraklar Üzerinde”'yle o güne dek çekilen en başarılı bir Orhan Kemal uyarlaması gerçekleştirdi. Ömer Kavur'un da, çocuk dünyasını gerçekçi ve çoşku dolu bir anlatımla ortaya koyduğu “Yusuf ile Kenan”'ı, yılın filmlerinden biriydi. Şerif Gören Almanya'daki kadın işçilerin öyküsünü “Almanya Acı Vatan”'da, Yavuz Özkan demiryolu işçilerinin grev olgusunu “Demiryol”'da başarıyla beyaz perdeye aktardı. Gerçek bir olaydan yola çıkan Atıf Yılmaz, “Adak”'la yeni bir deneysel sinema örneği ortaya koydu. Gerçekten 2,5 aylık oğlunu tanrıya kurban eden Müslüm'ün öyküsü Yılmaz'ın anlatımıyla bir çarpıcılık kazandı.
Bu yıl Sansür Kurulu'nun 16. Antalya Film Festivali'ne katılan filmlerin bazılarını yasaklayıp bazı bölümlerini de kesmek istemesi üzerine iştirakçi yapımcılar yarışmadan çekilme kararı aldılar. Ve böylece de yalnızca kısa metrajlı film yarışması yapılabildi. Süha Arın'ın Tahtacı Fatma adlı kısa filmi, en iyi film seçildi.
Bu yıl Türkiye'de ilk kez çizgi filmleri yarıştı. Kültür Bakanlığı'nın düzenlediği Nasrettin Hoca Çizgi Filmleri Yarışması'nda şu sonuçlar alındı:
  • Birincilik ödülü: Hoca ile Hırsızlar (Tunç İzberk), Suçlu Kim (Tonguç Yaşar),
  • İkincilik ödülü: Ateş Benice
  • Üçüncülük ödülü: Emre Senem
Bu yıl yurt dışında Türk sinemasına gösterilen ilgi büyük bir tırmanışa geçti. Özellikle de Türk sinemasının dünyaya açılmasında “Sürü”, etkin bir rol oynadı:
  • 32. Locarno Film Şenliği'nde “Sürü”, en iyi film seçilip Altın Leopar Ödülü'nü kazandı. Ayrıca Melike Demirağ en iyi kadın oyuncu ödülünü Rebecca Horn ile paylaştı. Yapımcısı ve senaryocusu olması nedeniyle de Yılmaz Güney'e şenlik özel ödülü verildi.
  • 29. Berlin Film Şenliği'nde ise “Sürü”, Uluslararası protestan Film Jürisi ile Katolik Film Organizasyonu ödüllerini aldı.
  • Belçika Kraliyet Film Arşivi Uluslararası Seçkin Filmler Yarışması'nda büyük ödül kazandı.
  • 3. Balkan Film Şenliği'nde Süha Arın'ın Tahtacı Fatma adlı kısa metrajlı filmi birinci oldu.
  • Oberhausen 25. Kısa Film Şenliğinde Özcan Arca'nın Üç Bölümlük Kısa Film'i Federal Almanya Gençlik, Aile ve Sağlık Bakanlığı'nın ödülünü kazandı.
16. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • Sansür Kurulu'nun yarışmaya katılan bazı filmleri yasaklayıp, bazı bölümleri de kesmek istemesi üzerine tüm yapımcılar şenlikten çekilme kararı aldılar ve yalnızca kısa metrajlı film yarışması yapıldı.
  • Jüri Üyeleri: Prof. Özdemir Nutku, Prof. Dr. Alim Şerif Onaran, Süreyya Duru, Onat Kutlar, Emre Kongar, Hale Soygazi, TRT'den bir temsilci, Antalya'dan bir temsilci
  • En İyi Kısa Metrajlı Film : "Tahtacı Fatma" (Süha Arın)
1980’lerle birlikte işletmeci egemenliğinin son bulması yönetmenlerde bir ölçüde rahatlama sağlamış, en azından yönetmenler işletmecilerin sipariş filmlerinin baskısından kurtulmuşlardır. Sonuçta film, seyirciden bağımsız bir sanat eseri haline gelirken, yönetmenler de 12 Eylül’ün etkisiyle kapalı bir anlatımı tercih etmişlerdir. Bu durum kurgusu, temposu, kamerası ile Yeşilçam’dan farklı, Avrupai filmleri gündeme getirmiştir: Gece Yolculuğu- 1987. Ömer Kavur : Üçüncü Göz- 1988, Orhan Oğuz : Su da Yanar- 1986,. Ali Özgentürk gibi . Yerli seyirciden çok yabancı seyirciyi hedefleyen,“festival filmi“ olarak adlandırılan bu filmler Türkiye’de ilgi görmedikleri gibi yurt dışında da özenti ürünü yapımlar olarak değerlendirilmişlerdir.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Mayıs 2008       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türk Sineması Tarihi -9-

Video, Arabesk ve Ödüllü filmler dönemi (1980 – 1987)

1980’lerde sinema pazarı daralmış ve sinema salonları kapanmaya başlamıştır. 1984-1988 arasında film sayısında artış görülmesinin nedeni, videoya yönelik çekilen filmlerdir. Videocuların gerilemeye başladığı 1988 yılından itibaren film sayısı da azalmıştır. Önceki dönemlerde tek finansör olan bölge işletmeleri üzerinden yürüyen üretim-dağıtım-gösterim sisteminin çöküşüyle finans kaynağı bulma zorunluluğu doğmuş, 1989’da yabancı sermaye yasasında yapılan değişiklikle yerli yapımcılığın krizi büyümüştür. Toplam seans sayısı içindeki yerli-yabancı film oranı 1984’te % 61’e % 39 yerli filmler lehine iken, ilk kez 1990’da yabancı filmler lehine dönmüştür. Dağıtım alanındaki dönüşümle de, yerli dağıtım şirketleri arasında konumunu koruyabilen tek şirket, ithalatçı Özen Film olmuş, aralarında bu şirketin de bulunduğu büyük dağıtım firmalarıyla yıllık paket anlaşmaları yapan salon sahipleri, ağırlıklı olarak Amerikan filmleri göstermişlerdir. 80’li yıllar, postmodernizmin de yükselişi demektir. 12 eylül 1980 askeri darbesinin yarattığı yeni ortamda karamsar filmlerin sayısı artmış, olumlu yönde değişime dair umudun gitgide yitirilmesi toplumsal olanla mesafeyi büyütmüş, biçimcilik öne çıkmış, neden-sonuç ilişkileri silikleşmeye başlamış, anlamsız diyebileceğimiz bir edebiyat ve sinema doğmuştur. 80 ortalarından itibaren, büyük sinema salonlarını iki veya daha fazla sayıda salona bölme uygulaması başlamış, aynı anda birden fazla filme gereksinim duyulması, güçlü dağıtım firmalarının ağırlığının daha da artmasına sebep olmuş; yerli filmler, ancak bu büyük dağıtım firmalarının portföylerinde yer alabildikleri ölçüde gösterim olanağı bulmuşlardır. Bu, bir sinema endüstrisi görünümündeki 60’lar Yeşilçam’ının tarihe karışması demektir. 1980’de kapatılan sinema kuruluşları, 1984’ten itibaren yeniden örgütlenme sürecine girer: Fiyap (Film Yapımcıları Derneği-1984), Sesam (Türkiye Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği-1987), Soder (Sinema Oyuncuları Derneği-1988) ve Film Yön (Film Yönetmenleri Derneği-1989) kurulur. 1980’li yılların başında bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de büyüyen video pazarının parasal desteğiyle geçici bir süre için yeniden canlandı. Türkiye’de ve Almanya’da yerleşik, video filmi çeken ve dağıtan şirketler yerli filmlerin pazar açısından önemini keşfetti. Özellikle uydu aracılığıyla yapılan televizyon yayınlarının aygınlaşmasından önce, yerli filmlerin video kasetleri Almanya’da ve başka Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiyeli göçmenler için kültürel bir işleve sahip oldu. Video kaset pazarlayan şirketler yalnızca eski yerli filmlerin dağıtımıyla değil, yeni filmlerin yapımıyla da ilgilendi. 1986’da yürürlüğe giren “Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu”ydu. Korsan videoculuğa son vermeyi amaçlayan kanun bir ölçüde başarılı oldu ve bunun sonucunda video kaset kiralayan çok sayıda dükkan hızla kapanırken, video kaset dağıtımcıları da parasal sorunlar içine girdi. Bu arada, Hollywood filmlerinin 1987’den başlayarak Türkiye video kaset pazarında ve sinemalarda baskın bir konuma geçmesi, video film yapım ve dağıtımcılarının pazar payını azalttı. Ancak asıl darbe, 1990’ların başında, Türkiye’de özel televizyon kanallarının sayılarının hızla artması ve yayınlarının ülke çapında yaygınlaşması ile geldi.

1980

Film sayısı 68'e düştü.Yeni yönetmenler: Sinan Çetin (Bir Günün Hikâyesi) ve Şahin Gök (Kurban Olduğum).

Sinan Çetin'in “Bir Günün Hikâyesi” bir ilk film'in getirdiği acemilikleri taşımasına karşın, filmde sinemacı kişiliğini yer yer ortaya koyduğu da gözden kaçmıyordu. Kartal Tibet; Aziz Nesin uyarlaması “Zübük”'le kendini aşarken, yalnızca güldüren bir film değil, düşündüren bir film yönetmeni olarak da önem kazanıyordu. Sınıf atlayan üç kâğıtçı bir politikacı tipi büyük bir başarıyla yansıtılmıştı. Öte yandan Başar Sabuncu'nun sağlam ve derinlikli senaryosuyla Atıf Yılmaz yılın en başarılı filmini yaptı. Bir reklam yıldızı olarak köşeyi dönen, ama sonunda çarpık sermaye oyunlarına kurban gidip çıldıran bir duvarcı ustasının öyküsü, Atıf Yılmaz'ın “Talihli Amele”'sinde değerini bulurken, toplumsal bir eleştiriyi de beraberinde getiriyordu.

12 Eylül askeri müdahalesi ve ardandan tüm ülkede sıkıyönetim ilan edilmesi nedeniyle 17. Antalya Film Şenliği bu yıl yapılmadı.

Kültür Bakanlığı Sinema Dairesi tarafından düzenlenen Milli Sinema Kongresi'nde meslekte 25 yılını dolduran bazı sanatçılara takdirname verildi.

Türk sineması, bu yıl da dünya sinemasının gündeminden inmedi. Sürekli yeni yeni zaferler tazelendi. Örneğin “Sürü”, Zürih'te (İsviçre) 8, Basel'de 7 hafta oynadı. Londra Film Festivali'nde katılan 93 film arasından sıyrılıp en iyi film seçildi. Ve ardından Rotterdam Şenliği'nde Sinema Eleştirmenlerinin yaptığı soruşturma sonucu en iyi üç film arasına girdi. 10. Uluslararası Antwerp Şenliği'nde (Belçika) en iyi film seçildi.
Yine Zeki Ökten'in “Düşman” filmi 30.Berlin Film Şenliği'nde jüri özel senaryo ödülü ile Uluslararası Katolik Film Organizasyonu Büyük Ödülü'nü aldı. Ali Özgentürk'ün “Hazal”'ı, bu yıl Türk sinemasına 5 ödül birden kazandırdı:
  • Prades Film Şenliği'nde (Fransa) birincilik ödülü;
  • San Sebastian Film Şenliği'nde (İspanya) büyük ödül.
  • 29. Uluslararası Manheim Film Festivali'nde (Almanya) altın düka ile Katolik Jürisi ve Halk Jürisi olmak üzere üç ödül;
  • Lahey Film Şenliği'nde (Hollanda) bir ödül. Yurt dışında sözünü ettiren bir film de Erden Kıral'ın yönettiği Bereketli Topraklar Üzerinde oldu;
  • Uluslararası Nantes Film Şenliği'nde (Fransa) jüri özel ödülü ile Elal-Fransa Sanat ve Deneme Sinemaları Birliği ödülü.
  • Ömer Kavur'un Yusuf ile Kenan'ı Uluslararası Milano Film Fuarı'nda (İtalya) büyük ödül kazandı.
17. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
12 Eylül askeri müdahalesi sonucu tüm yurtta sıkı yönetim ilan edildi ve bu nedenle şenlik yapılmadı.
1981
72 film çekildi. 100. yıldönümü nedeniyle Atatürk Yılı olan 1981'de Remzi Jöntürk, Cüneyt Arkın'la “Öğretmen Kemal”'i çekti. Ancak bu fırsatı yeteriyle değerlendiremedi.

Büyük bir yatırımla süper prodüksiyon özellikleri taşıyan “Toprağın Teri”, Natuk Baytan'ın en iyi filmi oldu. Ancak çeşitli ülkelere satılan film, konusu açısından Türk sinemasına önemli bir ses getiremedi. Türkan Şoray, Yaşar Kemal'in romanından beyaz perdeye uyarladığı “Yılanı Öldürseler”'le yönetmenliği tekrar denedi.

Ömer Kavur'un Füruzan'dan uyarladığı “Ah Güzel İstanbul” ile “Kırık Bir Aşk Hikayesi”; Atıf Yılmaz'ın “Deli Kan”'ı, Ali Özgentürk'ün “At”'ı ve Sinan Çetin'in “Çirkinler de Sever”'i yılın özgün denemeleri olarak dikkati çektiler.


18. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: Seçilmedi
  • En İyi 2. Film: "Ah Güzel İstanbul" (Ömer Kavur)
  • En İyi 3. Film: "Gül Hasan" (Tuncel Kurtiz)
  • En İyi Yönetmen: Erden Kıral ("Bereketli Topraklar Üzerine")
  • En İyi Senaryo: Tuncel Kurtiz, Nurettin Sezer ("Gül Hasan")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Salih Dikişçi ("Derya Gülü")
  • En İyi Özgün Müzik: Nedim Otyam ("Derya Gülü")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Meral Orhonsay ("Derya Gülü")
  • En İyi Erkek Oyuncu: İhsan Yüce ("Derya Gülü")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Meral Çetinkaya ("Hazal")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Yaman Okay ("Bereketli Topraklar Üzerine")
  • Jüri Üyeleri: Cihan Çiftçili, Zuhal Çevik, Mehmet Doğan, Osman Üntürk, Nuri Dağtekin, Ahmet Gönen, Burçak Evren, Turgay Ulusan, Nisa Serezli, Kami Suveren.
Strasbourg Avrupa Film Festivali'nde Erden Kıral'ın “Bereketli TopraklarÜzerinde” adlı yapıtı büyük ödülü kazandı.

1982

Film sayısı 72. Halit Refiğ'in yönettiği “Leyla ile Mecnun”, arabesk eğilimli sinemasının baş yapıtı olarak halka indi. Ve "yılın en çok iş yapan filmi" olan “Leyla ile Mecnun”, sinemasal açıdan bazı tartışmalara yol açtı.
Zeki Ökten, halk arasında güncel bir olay durumuna gelen "banker ve faiz sorunu"na “Faize Hücum”'la toplumsal bir eleştiri getirip yılın önemli filmlerinden birin ortaya koydu. Atıf Yılmaz; Necati Cumalı uyarlaması ile “Mine”'yle "kadın sorunları"na eğildi. Ve “Mine”'yle bir "kadın filmleri dönemi" açıldı. Bu arada Türkan Şoray, cinsel ağırlıklı, yanı sıra gerçekçi bir kadın tipine yönelip yeni bir oyunculuk aşamasına geçti.
Ömer Kavur'un “Göl”'ü, Feyzi Tuna'nın “Seni Kalbime Gömdüm”'ü kadının iç dünyalarına eğilen "kadın filmleri"ydi. Memduh Ün, “Kaçak”'ta "yalnız bir kadın"ın iç dramına yaklaşırken; Şerif Gören, “Tomruk”'ta doğayı yansıtmaya devam etti.


19. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Çirkinler De Sever" (Sinan Çetin)
  • En İyi 2. Film: "At" (Ali Özgentürk)
  • En İyi 3. Film: "Kırık Bir Aşk Hikayesi" (Ömer Kavur)
  • En İyi Yönetmen: Ömer Kavur ("Kırık Bir Aşk Hikayesi")
  • En İyi Senaryo: Yavuz Turgul ("Çiçek Abbas")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Salih Dikişçi ("Kırık Bir Aşk Hikayesi")
  • En İyi Özgün Müzik: Cahit Berkay ("Kırık Bir Aşk Hikayesi")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Nur Sürer ("Bir Günün Hikayesi")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Genco Erkal ("At")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Güler Ökten ("Kırık Bir Aşk Hikayesi")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Orhan Çağman ("Kırık Bir Aşk Hikayesi")
  • Jüri Üyeleri: Bilgin Adalı, Rekin Teksoy, Füruzan, Cihat Çiftçili, Süreyya Duru, Sami Güner, Ekrem Çatay, Önder Aydınlı, Ayşe İçli, Erman Şener, Ahmet Gönen, Nazan Akgün.
Yurt dışında Türk sineması bir altın çağ yaşadı. Yılmaz Güney'in senaryosunu yazıp Şeref Gören'in yönettiği “Yol”, 35. Cannes Film Şenliği'nde Costa Gavras'ın “Missing/Kayıp” adlı filmiyle birlikte en iyi film seçilerek büyük ödül altın palmiyeyi paylaştı. Metin Erksan'ın “Susuz Yaz”'la Berlin'de kazandığı büyük başarıdan sonra, bir Türk filminin "ikinci büyük zaferi"ydi bu. İnsanoğlunun temel sorunlarını sergileyen “Yol”, bir "sinema baş yapıtı" ve de "Türk sinemasının son yıllarda gerçekleştirdiği en güçlü filmlerinden biri" olarak kabul edildi.
Hyeres Genç Sinema Festivali'nde (Fransa), Sinan Çetin'in “Bir Günün Hikâyesi” halk jürisi büyük ödülünü kazandı. Ve Ali Özgentürk'ün “At” adlı filmi ise 14. Akdeniz Ülkesinin katıldığı Valencia Akdeniz Ülkeleri Şenliği'nde (İspanya) üçüncülük ödülü aldı.


1983

78 film çekildi. Yeni oyuncular: Hülya Avşar “Haram”, Zuhal Olcay “İhtiras Fırtınası”. Yeni yönetmenler: Yusuf Kurçenli “Ve Recep Ve Zehra Ve Ayşe”, Nesli Çölgeçen “Kardeşim Benim”.

Müjde Ar, Ömer Kavur yönetiminde “Ah Güzel İstanbul”'la (1981) başlattığı kadın "kimlik arayışı"nı, bu yıl “Aile Kadını” (Kartal Tibet), “Güneşin Tutulduğu Gün” (Şerif Gören) ve “Şalvar Davası”'yla (Kartal Tibet) sürdürdü. Ve baş kaldıran özgün kadın tipinin kuramcısı olarak Türkan Şoray dahil, birçok oyuncuyu etkiledi. Bu aşamada dibe bastırılmış kadın cinselliği ve iç dünyası da ön plana çıktı.
Halit Refiğ, “Beyaz Ölüm”'le uyuşturucu madde ve bu düzenin kurbanları olan gençlik dünyasına ilk kez ciddi olarak bakarken, aynı zamanda gişe hâsılatı açısından Türk sinemasının ilk büyük rekoru kırıldı. Yalnızca İstabul bölgesinde 30 milyon (TL) topladı.
Doğa ile insan ilişkilerini anlatan Şerif Gören'in “Derman”'ı, köylü kadınların erkek egemenliğine başkaldırdığı, Kartal Tibet'in güldürü türündeki “Şalvar Davası” ilgi çeken filmler oldular.

Budapeşte ve Kûveyt'te Türk Filmleri Haftası düzenlendi.


20. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Faize Hücum" (Zeki Ökten )
  • En İyi 2. Film: "Derman" (Şerif Gören)
  • En İyi 3. Film: "Tomruk " (Şerif Gören)
  • En İyi Yönetmen: Zeki Ökten ("Faize Hücum")
  • En İyi Senaryo: Fehmi Yaşar ("Faize Hücum")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Orhan Oğuz ("Tomruk")
  • En İyi Özgün Müzik: Yeni Türkü Topluluğu ("Derman")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Hülya Koçyiğit ("Derman")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Genco Erkal ("Faize Hücum")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Asuman Arsan ("Faize Hücum")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Talat Bulut ("Derman")
  • En İyi Kısa Metrajlı Film: "Kula'da Üç Gün" (Süha Arın)
  • En İyi Kısa Metrajlı 2. Film: "Çocuklar Çiçektir" (Yalçın Yelence)
  • En İyi Canlandırma Filmi: "Sentez" (Ateş Benice)
  • Onur Ödülü: Lütfi Ö. Akad
  • Jüri Üyeleri: Nazan Akgün, Cihat Çiftçili, Atilla Dorsay , Süreyya Duru, İzzet Günay, Prof. Dr. Özdemir Nutku, Ülkü Tamer, Rekin Teksoy , Hayati Tungar, Gani Turanlı, Ziya Uçkan, Süheyla Uysal, Hurşit Yenigün
Her yıl düzenlenen Sedat Simavi Vakfı Ödülleri'ne ilk kez bu olan “KardeşimBenim”, en iyi film seçildi.
Erden Kıral'ın “Hakkâri de bir Bir Mevsim”'inin yurt dışındaki yankıları olumlu biçimde sürdü.
Ve 33. Uluslararası Berlin Film Şenliği'nde 5 ödül birden getirdi Türk sinemasına:
  • Jüri özel ödülü (Gümüş Ayı)
  • Uluslararası Sinema Yazarları Federasyonu (Fıprescı) ödülü (Bu ödülü Fransız yapımı Paluline á la plage ile paylaştı).
  • Uluslararası Sanat ve Deney Sinemaları Birliği (Cicae) ödülü (Bu ödül de Avusturya yapımı Der Stille Ozean ve Brezilya yapımı Pra Frenta Brazil ile aralarında bölüştürüldü).
  • İnter film ödülü. - Ayrıca 2. Akdeniz Kültürleri Film Festivali'nde (Korsika) en iyi film ödülü aldı.
Ali Özgentürk'ün “At”'ı 1983 Lecce Uluslararası Film Festivali'nde (İtalya) en iyi film ödülünü kazandı.
Şerif Gören'e “Derman”'la Valencia Film Festivali'nde (İspanya) jüri özel ödülü verildi.

1984
124 film çekildi. Yeni bir yönetmen: Yavuz Turgul. Orhan Elmas'ın “Kayıp Kızlar”'ı "yılın iş filmi" oldu. Video olaylarının Türk sineması için bir tehlike oluşturduğu bu dönemde, ustalar ve gençler birbirinden ilginç filmler ortaya koydular.

Şerif Gören, çaresiz ve ezilen bir kadının öyküsü üzerine koyduğu “Firar”'da cinselliği gerçekçi bir bakış açısı içinde ele aldı. Ve böylece yılın en cesur çıkışlarından birini gerçekleştirdi.

Yusuf Kurçenli'nin “Ölmez Ağacı” bir Türk kızıyla bir Yunanlı gencin aşkını, insani ve evrensel boyutlara ulaştırdı. Yavuz Turgul “Fahriye Abla”'da, Atıf Yılmaz “Bir Yudum Sevgi”'de, başkaldıran "yeni kadın imajı"nı getirdiler beyaz perdeye. Ve "kadının kurtuluşu" açısından, özellikle de “Bir Yudum Sevgi”, Türk sinemasının son yıllarda çevrilen en önemli filmlerinden biri oldu.

“Bekçi” (Ali Özgentürk), “Fidan” (Erdoğan Tokatlı), “Gizli Duygular” (Şerif Gören), “Kaşık Düşmanı” (Bilge Olgaç), “Namuslu” (Ertem Eğilmez), “Pehlivan” (Zeki Ökten) ve Tunç Okan'la “Cumartesi Cumartesi”, Muammer Özer'in yurt dışında çektikleri filmler, yılın üzerinde durulması gereken çalışmalarıydı.

Film Yapımcıları Derneği (FİYAP) kuruldu. Yapımcı Türker İnanoğlu'nun başkanlığındaki kuruluş, Türk sinemasının aleyhinde "video korsanlığı"na dikkat çekmek amacıyla bir rapor hazırlayıp hükümet yetkililerine sundu.


21.
Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Bir Yudum Sevgi" (Atıf Yılmaz)
  • En İyi 2. Film: "Kardeşim Benim" (Nesli Çölgeçen)
  • En İyi 3. Film: "Kaşık Düşmanı" (Bilge Olgaç)
  • En İyi Yönetmen: Atıf Yılmaz ("Bir Yudum Sevgi")
  • En İyi Senaryo: Bilge Olgaç ("Kaşık Düşmanı")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Selçuk Taylaner ("Kardeşim Benim")
  • En İyi Özgün Müzik: Yalçın Tura ("Bir Yudum Sevgi")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Hale Soygazi ("Bir Yudum Sevgi")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Tarık Akan ("Pehlivan")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Zuhal Olcay ("İhtiras Fırtınası")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Macit Koper ("Bir Yudum Sevgi")
  • En İyi Onur Ödülü: Sezer Sezin
  • Jüri Üyeleri: Lütfi Ö. Akad, Sadri Alışık, Umur Bugay, Yıldız Kenter, Rekin Teksoy, Cihat Çiftçili, Emin Gerçeker, Necati Onursal, Sema Ece.
Türk sineması bu yıl gene yurt dışında başarılar kazandı. Erden Kıral'ın “Hakkari'de Bir Mevsim”'i 1984 Los Angeles Olimpiyatları'nın "açılış filmi" oldu.
24. Karlovy Vary Festivali'nde (Çekoslavakya) Şerif Gören'in “Derman”'ı iki ödül birden aldı:
  • Uluslararası Sinema Eleştirmenleri ödülü.
  • Uluslararası Film Kulüpleri Federasyonu ödülü.
3. Akdeniz Kültürleri Film Festivali'nde Erden Kıral'ın “Ayna”'sı "eleştirmenler ödülü"nü aldı.
1984 Sao Paolo Uluslararası Film Festivali'nde (Brezilya) “At” (Ali Özgentürk), büyük ödülü kazandı.


1985

127 film çekildi. Yeni yönetmenler: Başar Sabuncu “Çıplak Vatandaş” ve Ümit Elçi “Kurşun Ata Ata Biter”; yeni yapımcı: Cengiz Ergun (Estet).

Halit Refiğ'in “Alev Alev” adlı filmi yılın gişe rekorunu kırdı. Şarkıcı Küçük Emrah'la arabesk eğilimli filmler modası sürdü.

Belli düzeyi aşan filmlerin sayısı çoğaldı. Yeni umut ışıkları görüldü. Atıf Yılmaz “Adı Vasfiye” ile "sosyal içerikli fantastik film" türüne ağırlık verdi. Nesli Çölgeçen, Yavuz Turgul'un senaryosundan aktardığı “Züğürt Ağa” ile güldürü sinemasında yeni bir aşamayı gerçekleştirdi. Ve Şener Şen bu filmdeki başarılı oyunuyla "yıldız"lığa ilk adımlarını attı. Sosyal içerikli güldürü sinemasının bir başka başarılı örneğini de Başar Sabuncu “Çıplak Vatandaş”'la verdi. İkinci kez sinemaya uyarlanan “Yılanların Öcü”'ne, Şerif Gören yeni bir yorum getirdi.
“Amansız Yol” (Ömer Kavur), “Bir Avuç Cennet” (Muammer Özer), “Dul Bir Kadın” (Atıf Yılmaz), “Gülüşan” (Bilge Olgaç), “Kan” (Şerif Gören), “Kırlangıç Fırtınası” (Atilla Candemir), “Körebe” (Ömer Kavur), “Kurbağalar” (Şerif Gören), “Kurşan Ata Ata Biter” (Ümit Elçi), “Kuyucaklı Yusuf” (Feyzi Tuna) ve “14 Numara” (Sinan Çetin) yılın düzeyli filmleriydiler.
Mimar Sinan Üniversitesi Gençlik İçin Türk Sineması gösterileri düzenlendi.


22.
Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Dul Bir Kadın" (Atıf Yılmaz)
  • En İyi 2. Film: "14 Numara" (Sinan Çetin)
  • En İyi 3. Film: "Bir Avuç Cennet" (Muammer Özer)
  • En İyi Yönetmen: Sinan Çetin ("14 Numara")
  • En İyi Senary : Muammer Özer ("Bir Avuç Cennet")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Orhan Oğuz ("Dul Bir Kadın")
  • En İyi Özgün Müzik: Tarık Öcal ("Bir Avuç Cennet")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Zuhal Olcay ("Amansız Yol")
  • En İyi Erkek Oyuncu : Hakan Balamir ("14 Numara")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Keriman Ulusoy ("14 Numara")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Engin İnal ("Bir Kadın Bir Hayat")
  • Jüri Üyeleri: Lütfi Ö. Akad, Rekin Teksoy, Selda Alkor, Müşfik Kenter, Metin Deniz, Süreyya Duru, Halim Horasan, Nejat Gökçe, İhsan Yüceözsoy, Alpaslan Öner, Mevlüde Aydın, Süleyman Akyüz.
Kültür Bakanlığı, "sinema teşvik ödülleri" adıyla dramatik, belgesel ve animasyon olmak üzere 3 dalda, ilk kez bir yarışma düzenledi. Ve dramatik türdeki uzun metrajlı filmlerin yapımcılarına 4'er milyon TL. verildi.
Uzun metrajlı dramatik filmler
  • Amansız Yol (Ömer Kavur) - Yapımcısı Ömer Kavur
  • Körebe (Ömer Kavur) - Yapımcısı Atıf Yılmaz
  • Alev Alev (Halit Refiğ) - Yapımcısı Türker İnanoğlu
  • Pehlivan (Zeki Ökten) - Yapımcısı Şeref Gür
Bu yıl yurt dışında ilk ödül “Derman” (Şerif Gören) filmiyle geldi. 25. Karlovy Vary Film Şenliği'nde (Çekoslavakya) Talat Bulut'a Prag Üniversitesi Sinema Enstitüsü tarafından "karakter oyunculuğu ödülü" verildi. Ve gene “Derman”, 4. Uluslararası Şam Film Festivali'nde (Suriye) birinci seçilerek altın kılıç ödülünü kazandı. 4. Yeni Alman Sineması Film Şenliği'nde (Lüksemburg) “Hakkari'de Bir Mevsim” (Erden Kıral), seyirci oylarıyla en iyi film seçildi. 35. Uluslararası Berlin Film Şenliği'nde Tarık Akan'a, Pehlivan'daki rolüyle jüri özel mansiyonu verildi. 7. Uluslararası Kadın Filmleri Şenliği'nde (Paris) Kaşık Düşmanı (Bilge Olgaç), en iyi film ödülü ile Fransız gazetecilerinin basın özel ödülünü kazandı. Ve Halil Ergün'de seyirci tarafından en iyi oyuncu seçildi. 1. Uluslararası Tokyo Film Festivali'nde (Japonya) Ali Özgentürk'ün “At” adlı filmi, 250 bin dolarlık ödülü kazandı. New York Amerikan Film Festivali'nde bir Türk-Alman ortak yapımı olan “Gülibik”, Educational Film Library Asociation (Eğitsel Film Kütüphaneleri Birliği) ödülünü aldı. Gene ödüllü bir film olan Erden Kıral'ın “Ayna”'sı Portekiz'den eli boş dönmedi. Figuera da Foz Uluslararası Film Şenliği'nde büyük ödülü kazandı.
Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu ile Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın ortaklaşa hazırladıkları Süha Arın'ın Kapalıçarşı'da “Kırkbin Adım” adlı kısa filmi, Turizm Filmleri Festivali'nde (Viyana) Jüri Şeref ödülü aldı.

İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın düzenlediği Uluslararası İstanbul Sinema Günleri'nin Altın Lale Ödülü bölümünde “Ayna”'ya (Erden Kıral) özel mansiyon ödülü verildi. Sinema Günleri'nin 1 milyon liralık Eczacıbaşı Vakfı Ödülü'nü ise “Bir Yudum Sevgi”'nin yapımcısı ve yönetmeni Atıf Yılmaz kazandı. Ayrıca “Pehlivan”'daki başarısı nedeniyle Zeki Ökten, üstün başarı belgesiyle değerlendirildi.

1986
1986’da yürürlüğe giren “Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu”ydu. Korsan videoculuğa son vermeyi amaçlayan kanun bir ölçüde başarılı oldu ve bunun sonucunda video kaset kiralayan çok sayıda dükkan hızla kapanırken, video kaset dağıtımcıları da parasal sorunlar içine girdi.
Film sayısı yeni bir tırmanışa geçti. Ve bu yıl 185 film çekildi. Yeni oyuncular: Şahika Tekand, Sibel Turnagöl Yeni yönetmenler: Erdoğan Kar, Nisan Akman, İsmail Güneş ve Tevfik Beşer Yeni yapımcı: Lokman Kondakçı (Varlık Film).
Atıf Yılmaz'ın Müjde Ar'la “Aaahh Belinda”'sı yılın en çok iş yapan (40 milyon TL) filmi olarak yeni bir rekor kırdı.
Sinemaya ilgi yeniden doğdu. Ve seyirci sinemaya döndü. "Sinema, Video ve Müzik Eserleri Yasası" meclisten çıkıp yürürlüğe girdi.

Yeni arayışlara ve çıkışlara yönelen 20'ye yakın nitelikli film, Türk sinemasına bir hareket getirdi. Özellikle de Atıf Yılmaz'ın “Aaahh Belinda”, Ömer Kavur'un “Anayurt Oteli”, Başar Sabuncu'nun “Asılacak Kadın”, Nesli Çölgeçen'in “Züğürt Ağa” ve Yavuz Turgul'un “Muhsin Bey” adlı filmleri yılın en ilginç denemeleri oldular. Ömer Kavur'un kendine özgü sineması ve Macit Koper'in oyunuyla “Anayurt Oteli”, edebiyat-sinema ilişkilerinin en büyük başarılarından birini örnekledi.

Gene Bekir Yıldız'dan bir edebiyat uyarlaması olan “Halkalı Köle”'yle Ümit Efekan, kendini aşan bir çıkış yaptı. Ve Zuhal Olcay'ın "usta işi oyunu" ayrıca dikkati çekti. Sinan Çetin siyasal ağırlıklı filmi “Prenses” ile içerik açısından bazı tartışmalara yol açarken, Gökyüzü ile de biçime dayalı bir "kaçış sineması" örneğini verdi.

Atıf Yılmaz'ın “Asiye Nasıl Kurtulur”'u epik bir deneme, “Değirmen” ise bir "çağ filmi"ydi. “Teyzem” (Halit Refiğ), “Fatma Gül'ün Suçu Ne” (Süreyya Duru), “Gün Doğmadan” (İsmail Güneş), “Kupa Kızı” (Başar Sabuncu), “Beyaz Bisiklet” (Nisan Akman), “40 Metrekare Almanya” (Tevfik Başer), “Merdoğlu Ömer Bey” (Yusuf Kurçenli), “Ses” (Zeki Ökten), “Suda Yanar” (Ali Özgentürk), “Beyoğlu'nun Arka Yakası” (Şerif Gören), “Uzun Bir Gece” (Süreyya Duru), “Suçumuz İnsan Olmak” (Erdoğan Tokatlı) ve “Dilan” (Erden Kıral) çeşitli özellikler taşıyan ilginç filmlerdi.


23.
Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Aaahh Belinda" (Atıf Yılmaz)
  • En İyi 2. Film: "Yılanların Öcü" (Şerif Gören)
  • En İyi 3. Film: "Adı Vasfiye" (Atıf Yılmaz)
  • En İyi Yönetmen: Atıf Yılmaz ("Aaahh Belinda")
  • En İyi Senaryo: Yavuz Turgul ("Züğürt Ağa")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Aytekin Çakmakçı
  • En İyi Özgün Müzik: Atilla Özdemiroğlu ("Kurbağalar", "Züğürt Ağa")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Müjde Ar ("Aaahh Belinda", "Adı Vasfiye")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Kadir İnanır ("Yılanların Öcü")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Füsun Demirel ("Züğürt Ağa")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Erdal Özyağcılar ("Yılanların Öcü")
  • En İyi Stüdyo: Fono Film Stüdyosu
  • Jüri Özendirme Ödülü: "Beyaz Bisiklet" (Nisan Akman)
  • Jüri Üyeleri: Süha Tanık, Prof. Dr. Alim Şerif Onaran, Memduh Ün, Bedri Koraman, Osman Seden, Faruk Bayhan, Atilla Dorsay, Nejat Gökçe, Metin Kasapoğlu, İsa Çelik.
Uluslararası İstanbul Sinema Günleri'nin Eczacıbaşı Vakfı Ödülü için seçici kurul, bir yerine 3 film seçmek zorunda kaldı;
  • “Adı Vasfiye” (Atıf Yılmaz)
  • “Züğürt Ağa” (Nesli Çölgeçen)
  • “Amansız Yol” (Ömer Kavur)
Böylece 2 milyonluk para ödülü üç filmin yönetmenleri arasında paylaştırıldı. Kültür Bakanlığı'nın "sinema teşvik ödülleri"ni kazanan filmler de şunlardı:
Uzun metrajlı dramatik filmler (Ödül tutarları 4'er milyon TL)
  • Züğürt Ağa (Nesli Çölgeçen), yapımcısı: Kadri Yurdatap
  • Gün Doğmadan (İsmail Güneş), yapımcısı: Lokman Kondakçı
  • Merdoğlu Ömer Bey (Yusuf Kurçenli), yapımcısı: Lokman Kondakçı
  • Beyaz Bisiklet (Nisan Akman), yapımcısı: Kadri Yurdatap
  • Kurbağalar (Şerif Gören), yapımcısı: Selim Soydan
  • Kan (Şerif Gören), yapımcısı: İsmet Kazancoğlu 2 milyon kazanan belgeseller:
  • Ağustos Böceği (Bahattin Alkaç)
  • Nasreddin Hoca (Tonguç Yaşar)
Bu yıl da Türk sineması yurt dışındaki şenliklerde ilgi toplamaya devam etti. “Amansız Yol” Taşkent Film Şenliği'nde gösterildi. Venedik Film Şenliği'nin çeşitli bölümlerinde ise “Hakkari'de Bir Mevsim”, “Ayna”, “Bekçi”, “Kaşık Düşmanı” ve “Kan” adlı filmlerimiz yarıştı. Rimini Avrupa Sineması Şenliği'nde (İtalya), “Adı Vasfiye” kadın sorunlarına getirdiği bakış açısı nedeniyle hayli ilgi gördü.
14. Strasbourg Film Şenliği'nde (Fransa), “Bekçi”'yle (Ali Özgentürk), “Bir Avuç Cennet” (Muammer Özer) ikincilik ödülünü paylaştılar.
32. Oberhausen Kısa Film Festivali'nde (Almanya) Dilek Gökin'in “Yokuş” adlı kısa filmi uluslararası büyük jüri ödülünü aldı.
11. Uluslararası Spor Filmleri Şenliği'nde (Fransa) “Pehlivan” (Zeki Ökten) 31 film arasından sıyrılarak Uluslararası Olimpiyat Komitesi ödülünü kazandı.

Gene “Bir Avuç Cennet”, 7. Kırsal Dünya Sinema Şenliği'nde (Fransa) seçici kurul tarafından mansiyona değer bulunurken, 3. Uluslararası Göçmen Filmleri Festivali'nde (İsveç) büyük ödülü aldı.

Yurt dışından gelen yılın son ödülünü de Hülya Koçyiğit'in başarısıyla gerçekleşti. Ve Koçyiğit, 8. Nantes Üç Kıta Şenliği'nde (Fransa) “Kurbağalar”'daki yorumuyla en iyi kadın oyuncu seçildi.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Haziran 2008       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türk Sineması Tarihi -10-

Amerikan sineması ve çok kanallı hayat (1987 – 1996)

1987 yılına kadar Türk Sineması düşe kalka gelebildiyse de bu tarihten sonra çözülmeyen sorunların bunalımı ilk sinyallerini vermeye başlamıştır. Bu tarihte, Yabancı Sermaye Kanunu’nunda bir değişiklik yapılmış ve Amerikan şirketleri piyasayı ele geçirirken, Türk Sineması çaresiz kalmıştır. 1989 ‘da Warner Bross ve United International Pictures Türkiye’de ticari faaliyete geçmiştir. 1990’lara başlanırken krizde olan bir sinema söz konusudur. Seyirciyle arasındaki bağlar kopmuştur. Sinema kendini yenileyemediği için genç izleyicisini Batı, özellikle de Amerikan sinemasına kaptırmıştır. 3257 sayılı Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu’nun kabulünün ve yabancı sermaye kanununda yapılan değişikliğin ardından, 1987’de Warner Bros., 1989’da Universal, Paramount, Touchstone Pictures gibi büyük şirketlerin filmlerinin dağıtımcısı United International Pictures (UIP) video kaset ve film pazarına girdi. Amerikan filmlerinin Türkiye’de her zaman önemli bir yeri olmuştu. Yeni Amerikan filmlerinin gelişiyle ortaya çıkan canlanma, Hollywood dağıtım şirketlerinin de talebi ve desteğiyle salon sahiplerinin yeniteknolojilere yatırım yapmalarını, yıllardır bakımsız kalan salonlarını yenilemelerini sağladı. Bu arada, batıda daha önce yaygınlaşmış olan çok salonlu sinema merkezleri açılmaya başlandı. Filmleri kısa süre içinde Türkiye pazarında baskın bir konum kazanan Hollywood dağıtım şirketleri, 1990’da yerli filmlerin de dağıtımını yapmaya başladı. Böylece, dağıtım ve gösterim alanları Amerikan şirketlerinin kontrolüne girmiş oldu. Bu arada, Yeşilçam sisteminin sona ermiş olması, video sektörünün tükenişi, yerli filmlerin seyircisini hızla kaybetmesi, Hollywood filmlerinin rekabeti, sinemanın yapım ayağını giderek daha zor bir durum içine soktu. 1990 sonrasında, kimi yıllar için yapım sayısında farklılıklar söz konusu olsa da, gösterime giren yerli film sayısı yıllık 10 ila 18 arasında kaldı ve bu durum sabit bir konum kazanarak sürdü.Bu dönemde sinemaya girip yeni sinema anlayışlarıyla ürünler veren yönetmenlerin başında, Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan, Serdar Akar, Kudret Sabancı, Semih Kaplanoğlu, Barış Pirhasan, Derviş Zaim, Ulaş İnaç, Ferzan Özpetek, Yeşim Ustaoğlu, Reha Erdem ve Kutluğ Ataman’ı sayabiliriz.1990'lı yıllarda üretilen filmlerin niteliğini belirleyen faktörlerden biri de yapım şirketleri ve yapım organizasyonundaki çeşitlilik. Yeşilçam'ın sinema salonları sahipleriyle ittifakının ekonomik nedenlerden dolayı çözülmesi ve 1980'lerin ortalarına doğru çöken film üretme ve piyasaya sunum biçiminin yerini, Amerikan menşeli dağıtım ve yapım firmaları doldurarak, sinema salonlarının kontrolünü eline geçirdi.
Bu yıllarda sinemanın iki temel sorunu uzun süre tartışıldı: Birincisi, filmlere para yatıran yapımcıların her gün biraz daha azalması. İkincisi de; olanaksızlıklara rağmen üretilen filmlerin seyircisine ulaşmasını sağlayacak sinema salonlarının bulunamaması. Bu iki olgu özellikle 1990'lı yıllar boyunca üretilen projelerin hayata geçmesinde yapımcıları daha seçkin davranmaya mecbur etti, belli bir kalitenin üzerindeki projelere finansman sağlandı.

Eurimages'ın desteği ve yabancı yapım şirketlerinin ortaklığıyla her yıl bir kaç film yapım olanağı buldu. Ancak bu yeterli değildi, yapımcılar ve yönetmenler projeleri için farklı kanallardan destek aramaya devam etti. Bunun yanında bağımsız yönetmenler diyebileceğimiz, filmlerinin yapım koşullarını zorlukla yürüten, ama her koşulda film üretmenin yollarını zorlayan, Zeki Demirkubuz, Derviş Zaim, Nuri Bilge Ceylan ve içinde bir çok genç yönetmen barındıran Yeni Sinemacılar varolan sinema anlayışına, seyircinin beklentilerine ve popülizme takılmadan kendi sinema anlayışlarını hayata geçirmeye çalıştı.


1987
185 film çekildi. Yeni yönetmenler: Şahin Kaygun, Zülfü Livaneli, Engin Ayça, Orhan Oğuz, Muzaffer Hiçdurmaz, Ömer Uğur ve Yavuzer Çetinkaya. Kaliteli ve çizgi dışı filmlerin yapımı bu yıl daha arttı. Ve iş yapan film listesinde ağırlık yıldız ya da oyuncu sinemasına değil, yönetmen sinemasına geçti. Yani yıllar önce Lütfi Ö. Akad'la başlayıp Metin Erksan'la, Atıf Yılmaz'la Yılmaz Güney'le devam eden yönetmen sineması (Cinema d' Auteur), günümüzde Erden Kıral'la, Ömer Kavur'la tazelendi. Bu aşamada Zuhal Olcay, Şehika Tekand, Nur Sürer, Şerif Sezer, Fatoş Sezer, Gülsen Tuncer gibi yıldız olmayan, ama olgunluk çağını yaşayan kadın oyuncular yeni bir atağı oluşturdular.
Atıf Yılmaz, “Hayallerim, Aşkım ve Sen”'le "sosyal içerikli fantastik film üçlemesi" 'ni (ilk ikisi: Adı Vasfiye ve Aaahh Belinda) sonuçlandırdı.

Yılın öteki önemli filmleri: “Afife Jale” (Şahin Kaygun), “Av Zamanı” (Erden Kıral), “Bez Bebek” (Engin Ayça), “Bir Avuç Gökyüzü” (Ümit Elçi), “Biri ve Diğerleri” (Tunç Başaran), “Çark” (Muzaffer Hiçdurmaz), “Çil Horoz” (Süreyya Duru), “Dolunay” (Şahin Kaygun), “Dünden Sonra Yarından Önce” (Nisan Akman), “72.Koğuş” (Erdoğan Tokatlı), “Gece Yolculuğu” (Ömer Kavur), “Gramafon Avrat” (Yusuf Kurçenli), “Her Şeye Rağmen” (Orhan Oğuz), “İpekçe” (Bilge Olgaç), “Kaçamak” (Başar Sabuncu), “Kadının Adı Yok” (Atıf Yılmaz), “Kara Sevdalı Bulut” (Muammer Özer), “Katırcılar” (Şerif Gören), “On Kadın” (Şerif Gören), “Zincir” (Korhan Yurtsever), “Yer Demir Gök Bakır” (Zülfü Livaneli), “Yarın Yarın” (Sami Güçlü), “Yağmur Kaçakları” (Yavuz Özkan), “Rumuz Goncagül” (İrfan Tözüm), “Selamsız Bandosu” (Nesli Çölgeçen).
Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği (SESAM) kuruldu. Ve başkanlığa Türker İnanoğlu seçildi.

24.
Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Muhsin Bey" (Yavuz Turgul)
  • En İyi 2. Film: "Anayurt Oteli" (Ömer Kavur)
  • En İyi 3. Film: "Hayallerim, Aşkım Ve Sen" (Atıf Yılmaz)
  • En İyi Yönetmen: Ömer Kavur ("Anayurt Oteli")
  • En İyi Senaryo: Yavuz Turgul ("Muhsin Bey")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca ("Hayallerim, Aşkım Ve Sen")
  • En İyi Özgün Müzik: Atilla Özdemiroğlu ("Muhsin Bey")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Türkan Şoray ("Hayallerim Aşkım Ve Sen")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Şener Şen ("Muhsin Bey")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Hümeyra ("Asiye Nasıl Kurtulur")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Uğur Yücel ("Muhsin Bey")
  • En İyi Stüdyo: Sinefekt ("Hayallerim, Aşkım Ve Sen")
  • Onur Ödülü: Metin Erksan
  • Jüri Üyeleri: Hulki Saner, Feyzi Tuna, Fatma Girik, Sami Şekeroğlu, Turgut Özakman, Hasan Türere, Faruk Bayhan, İbrahim Altınsay, Halim Horasan.
Uluslararası Sinema Günleri'nde Eczacıbaşı Vakfı Ödülü'nü en iyi film seçilen “Anayurt Oteli” kazandı.
Kültür Bakanlığı bu yıl, 'sinema teşvik ödülleri'ni' 8 milyona çıkardı: 8 milyon TL kazanan uzun metrajlı dramatik filmler:
  • “Muhsin Bey” (Yavuz Turgul)-yapımcısı: Abdurrahman Keskiner.
  • “Bir Kırık Bebek” (Nisan Akman)-yapımcısı: Kadri Yurdatap.
  • “Gece Yolculuğu” (Ömer Kavur)-yapımcısı: Ömer Kavur.
  • “Hafız Yusuf Efendi”-Gönülden Gönüle (Türker İnanoğlu)-yapımcısı: Türker İnanoğlu
  • “İpekçe” (Bilge Ortaç)-yapımcısı: Lokman Kondakçı.
Türk sineması bu yıl yurt dışında gene parlak bir dönem yaşadı. Ve yeniden keşfedilen Metin Erksan için, Nantes 9. Üç Kıta Film Festivali'nde (Fransa) bir toplu gösteri düzenlendi. Beş filmi gösterildi. Yavuz Özkan'ın “Maden”'i Paris'te dört sinemada birden gösterime girdi. Zülfü Livaneli'nin “Yer Demir Gök Bakır”'ı Cannes Film Festivali'nin Un Certain Regard bölümünde gösterildi. Valencia Film Şenliği'nde (İspanya) Ömer Kavur'un “Anayurt Oteli” ve Zeki Ökten'in “Ses” adlı filmleri yarıştı.
Daha önceki yıllarda çeşitli ödüller toplayan Muammer Özer'in “Bir Avuç Cennet” adlı filmi bu kez 13. Uluslararası Santarem Film Festivali'nde (Portekiz) senaryo dalında birinci seçilip altın buket ödülünü kazanırken, ayrıca en iyi film ödülü olan bronz buketi de alıyordu.
44. Uluslararası Venedik film Şenliği'nde “Anayurt Oteli”, Uluslararası Sinema Yazarları Federasyonu (Fipresci) ödülünü Ermanno Olmi'nin Hanımefendiye Uzun Ömürler adlı filmiyle paylaştı. Ömer Kavur'un bu filmi ayrıca 8. Valencia Akdeniz Film Festivali'nde İtalyan yönetmen Mazzacura'nın “İtalyan Gecesi” adlı filmiyle üçüncülük ödülü bronz madalyayı paylaştı. 9. Nantes 3. Kıta Film Şenliği'nde ise büyük ödülü kazanırken, Macit Koper de aynı filmdeki rolüyle en iyi erkek oyuncu seçildi. Yılın sonuncu ödülü de Zülfü Livaneli'nin “Yer Demir Gök Bakır”'ıyla geldi yurt dışından. Livaneli'nin bu filmi San Sebastian Film Şenliği'nde Hristiyanlar Sinema Örgütü (Ocic) ödülünü kazandı.
1988
Üç yeni kadın yönetmen: Mahinur Ergun ruzan, ressam Gülsün Karamustafa (Benim Sinemalarım).

Atıf Yılmaz'ın Duygu Asena uyarlaması “Kadının Adı Yok”, Türk sinema tarihinin en büyük gişe rekorunu (İstanbul sinemalarında 6 haftada 140 milyon TL) kırdı.

Sovyet yazar Cengiz Aytmatov'un bir eserinden Hocakulu Narlıyev'in sinemaya uyarladığı Türk-Sovyet yapımı “Gün Uzar Yüzyıl Olur” çekildi.

Genç kuşak oyuncuları içinde öne çıkıp dikkati çeken yalnızca Tarık Tarcan oldu. Türk sinemasında "sosyal güvence" girişimleri başladı. Ve devlet sinemayla ilk kez ciddi bir şekilde ilgilenmeye başladı. Özellikle de Devlet Bakanı Adnan Kahveci'yle Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz, Türk sinemasına olumlu yaklaşımlarda bulundular. Adnan Kahveci, 'yabancı sermayeyi' Türkiye'ye çekmeyi amaçlayan "Off-Shore Media projesi" 'ni sundu.
SODER (Sinema Oyuncuları Derneği) kuruldu. Ve başkanlığa Türkan Şoray seçildi. Himaye edilmeye muhtaç sinema sanatçıları için yapılacak "huzurevi" 'nin temelini Başbakan Turgut Özal attı. “Zengin mutfağı” (Başer Sabuncu), “Düttürü Dünya” (Zeki Ökten), “Gömlek” (Bilge Olgaç), “Polizei” (Şerif Gören) ve “Benim Sinemalarım” (Füruzan) bu yılın düzeyli çalışmalarıydı.
7.Uluslararası İstanbul Sinema Günleri'nde Eczacıbaşı Vakfı ödülü, en iyi film seçilen Biri ve Diğerleri'ndeki başarısıyla Tunç Başaran'a verildi. Üstün başarı belgesini de Sabahattin Ali uyarlaması Gramafon Avrat'la Yusuf Kurçenli kazandı. Ayrıca Yavuz Turgul'un Muhsin Bey adlı filmi de seçici kurul ödülüyle değerlendirildi.
Yeşilçam’ı krizden çıkaran ve seyirciyi yeniden salonlara çeken ilk örnek 1988 yılında gösterilen Arabesk oldu. Şener Şen ile Müjde Ar’ın oynadığı film, eski Yeşilçam filmleriyle dalga geçerek seyirciyi sinema salonlarına çekti.1. Ankara Film Şenliği yapıldı. Genç yönetmenleri desteklemek amacıyla Türkiye'de ilk kez yapılan ilk filmler yarışmasında sonuçlar şöyle saptandı:
  • En iyi film: Her Şeye Rağmen (Orhan Oğuz)
  • En iyi 2.film: Bez Bebek (Engin Ayça)
  • En iyi yönetmen: (Orhan Oğuz)
  • En iyi kadın oyuncu: Şerif Sezer (Her Şeye Rağmen)
  • En iyi erkek oyuncu: Talat Bulut (Her Şeye Rağmen)
  • En iyi yardımcı kadın oyuncu: Derya Yücel (Bir Kırık Bebek)
  • En iyi yardımcı erkek oyuncu: Orhan Çağman (Bir Kırık Bebek)
  • En iyi senaryo: Engin Ayça (Bez Bebek)
  • En iyi görüntü yönetmeni: Salih Dikişçi (Dolunay) . En iyi müzik: Cahit Berkay (Her Şeye Rağmen, Çark, Sızı, Sis)
Türk sineması yurt dışındaki gösterilerde, yarışmalarda ilgi çekmeye devam etti. Örneğin 16. Strasbourg Film Şenliği'nde Sinan Çetin'in “14 Numara” adlı film yarıştı. Ve bir aylık süre içinde (eylül) üç filmimiz peş peşe ödüllendirildi.
Köln'de düzenlenen Foto Kino Fuarı'nda Zülfü Livaneli'nin “Yer Demir Gök Bakır”'daki kameramanı Jugen Jurges'e Alman Kamera Ödülü verildi.

5. Avrupa Sinema Festivali'nde (İtalya) “Her Şeye Rağmen” (Orhan Oğuz) eleştirmenlerin seçtiği Avrupa'nın en iyileri bölümü'nde birincilik ödülüne değer görüldü. Ve daha önce de Cannes Film Şenliği'nde gençlik ödülü almıştı.

36. San Sebastian Film Festivali'nde “Muhsin Bey” de (Yavuz Turgul), jüri özel ödülü kazandı.
37. Uluslararası Mannheim Film Festivali'nde (Almanya), “Her Şeye Rağmen” 20 bin marklık (yaklaşık 19 milyon) büyük ödülü aldı (ekim).

Ankara'da Türk-Amerikan Derneği, Ödüllü Türk Filmleri Gösterisi düzenlendi.

1988 yılı sona ererken Türk sineması, yurt dışında birbiri ardına çeşitli başarılar yeniledi. Örneğin bu başarılardan başlıca sı Hülya Koçyiğit'in Fransa'da düzenlenen 8. Uluslararası Amiens Film Şenliği'nde “Bez Bebek” adlı filmindeki yorumuyla en iyi kadın oyuncu seçilmesi oldu.

Gene Paris'te (Bobiğny) Yılmaz Güney Filmleri Toplu Gösterisi (Umut, Ağıt, Endişe, Zavallılar, Düşman) düzenlendi.

32. Londra Film Festivali'ne “Kaçamak” (Başar Sabuncu), “Bez Bebek” (Engin Ayça) ve “Her Şeye Rağmen” (Orhan Oğuz) adlı filmler katıldı.

Ve bu ara Ontario Film Enstitüsü ve Toronto Türk Derneği'nin Ottowa Büyük Elçiliğimiz desteğiyle Türk Filmleri
Toplu Gösterisi düzenlendi. Bu şölene “Pehlivan” (Zeki Ökten), “İpekçe” (Bilge Olgaç), “Beyaz Bisiklet” (Nisan Akman), “Aaahh Belinda” (Atıf Yılmaz), “Aşk-ı Memnu” (Halit Refiğ) ve “Amansız Yol” (Ömer Kavur) adlı filmlerimiz gösterildi.
1988 yılının son ödülünü ise yönetmen Lütfi Ö. Akad aldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, "Kültür ve Sanat Büyük Ödülü" 'nü sinema sanatına katkı ve hizmetleri nedeniyle Akad'a verdi.
25. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Gece Yolculuğu" (Ömer Kavur)
  • En İyi 2. Film: "Dolunay" (Şahin Kaygun)
  • En İyi 3. Film: "Zincir" (Metin Kondakçı)
  • En İyi Yönetmen: Ömer Kavur ("Gece Yolculuğu")
  • En İyi Senaryo: Seçilmedi
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Salih Dikişçi ("Gece Yolculuğu", "Dolunay")
  • En İyi Film Müziği: Atilla Özdemiroğlu ("Gece Yolculuğu", "Kaçamak")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Gülşen Bubikoğlu ("Kurtar Beni")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Aytaç Arman ("Gece Yolculuğu")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Fatoş Sezer ("Kurtar Beni")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Tanju Gürsu ("Kurtar Beni")
  • En İyi Stüdyo: Filmler Arasında, Türk Sineması üÜrünlerine uluslararası teknik standartlarda yeterince özen göstermedikleri için bu ödüle layık stüdyo bulunamamıştır.
  • Jüri Üyeleri: Orhan Aksoy, İhsan Yüce Özsoy, Oğuz Makal, Fikret Hakan, Ünal Uzun, Burçak Evren, Tarık Dursun Kakınç, Faruk Bayhan, Abdurrahman Keskiner.
Ayrıca, büyük jüri önerisiyle Türk sinemasına geçmişteki katkıları ile yönetmen Süreyya Duru 'ya ve yine Türk sinemasına son yıllardaki olumlu yaklaşımı nedeniyle de TRT TV Daire Başkanlığı 'na AKSAV özel ödülleri verilmesi uygun görülmüştür.

1989
1989 ‘da Warner Bross ve United International Pictures Türkiye’de ticari faaliyete geçmiştir.105 Film çevrilmiştir.

26. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Uçurtmayı Vurmasınlar" (Tunç Başaran)
  • En İyi 2. Film: "Sis" (Zülfü Livaneli)
  • En İyi 3. Film: "Hanım" (Halit Refiğ)
  • En İyi Yönetmen: Halit Refiğ ("Hanım")
  • En İyi Senaryo: Feride Çiçekoğlu ("Uçurtmayı Vurmasınlar")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Erdal Kahraman ("Uçurtmayı Vurmasınlar", "Arkadaşım Şeytan", "Ölü Bir Deniz")
  • En İyi Film Müziği: Selim Atakan ("Ölü Bir Deniz")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Nur Sürer ("Uçurtmayı Vurmasınlar")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Tarık Akan ("Üçüncü Göz")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Meral Oğuz ("Film Bitti")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Menderes Samancılar ("Sis")
  • En İyi Stüdyo: Şafak Film Stüdyosu ("Film Bitti")
  • En İyi Kurgu: İsmail Kalkan ("Film Bitti", "Üçüncü Göz")
  • Jüri Üyeleri: Hürrem Erman, Türker Atakan, Sabah attin Atmaca, Yavuz Bülent Bakiler, Rafet Bintez, Atilla Dorsay, İzzet Günay, Nuri Çetin, Doç. Dr. Faruk Kalkan, Yavuz Turgul, Kadri Yurdatap.
Ayrıca, Türk sinemasına büyük katkılarından ötürü Ertem Eğilmez 'e onur ödülü , sinemamıza uzun yıllar oyuncu olarak katkılarından ötürü Eşref Kolçak 'a jüri özel ödülü, "Uçurtmayı Vurmasınlar" filminin çocuk oyuncusu Ozan Bilen 'e jüri özel ödülü verildi.Büyük jürinin değerlendirmesinden başka, 2-8 Ekim günleri arasında yarışma filmlerini seyreden Antalyalılar'ın oluşturduğu Halk Jürisi oyları, 8 Ekim 1989 günü, festival merkezinde Antalya 1. Noter huzurunda tasnif edilmiş. Sonuçta "Uçurtmayı Vurmasınlar" filmi en iyi film seçilmiştir. Bu filmin yapımcısına Dr. Avni Tolunay Ödülü (altın şilt) verildi.

1990
91 Film çevrilmiştir.

27. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Karılar Koğuşu" (Halit Refiğ)
  • En İyi 2. Film: "Karartma Geceleri" (Yusuf Kurçenli)
  • En İyi 3. Film: "Camdan Kalp" (Fehmi Yaşar)
  • En İyi Yönetmen: Halit Refiğ ("Karılar Koğuşu"), Yusuf Kurçenli ("Karartma Geceleri")
  • En İyi Senaryo: Süheyla Acar Kalyoncu ("Bütün Kapılar Kapalıydı")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Ertunç Şenkay ("İkili Oyunlar", "Büyük Yalnızlık")
  • En İyi Özgün Müzik: Atilla Özdemiroğlu ("Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Hülya Koçyiğit ("Karılar Koğuşu")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Tarık Akan ("Karartma Geceleri")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Ayşegül Ünsal ("Karılar Koğuşu")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Tuncer Necmioğlu ("Karılar Koğuşu")
  • En İyi Stüdyo: Fono Film Stüdyosu
  • En İyi Kurgu: Mevlüt Koçak
  • Jüri Özel Ödülü: Memduh Ün
  • Jüri Üyeleri: Şerafettin Gür, Engin Ardıç, Erdoğan Tokatlı, Erdoğan Kahya, Ekrem Bora, Enver Özer, Avni Özgürel, Alev Olgun, Faik Cesur, Muzaffer Hiçdurmaz, Yrd.Doç.Cem Odman.

1991
39 Film çevrilmiştir. 28. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Gizli Yüz" (Ömer Kavur)
  • En İyi 2. Film: "Ateş Üstünde Yürümek" (Yavuz Özkan)
  • En İyi 3. Film: "Soğuktu Ve Yağmur Çiseliyordu" (Engin Ayça)
  • Mansiyon: "Uzlaşma" (Oğuzhan Tercan), "Devlerin Ölümü" (İrfan Tözüm)
  • En İyi Yönetmen: Yavuz Özkan ("Ateş Üstünde Yürümek")
  • En İyi Özgün Senaryo: Orhan Pamuk ("Gizli Yüz")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Ertunç Şenkay ("Ateş Üstünde Yürümek", "Seni Seviyorum Rosa")
  • En İyi Özgün Müzik: Cahit Berkay ("Gizli Yüz")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Sumru Yavrucuk ("Seni Seviyorum Rosa")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Ekrem Bora ("Soğuktu Ve Yağmur Çiseliyordu"), Fikret Kuşkan ("Gizli Yüz")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Gülsen Tuncer ("Soğuktu Ve Yağmur Çiseliyordu")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Hayati Hamzaoğlu ("Tatar Ramazan")
  • En İyi Stüdyo: Fono Film ("Ateş Üstünde Yürümek")
  • En İyi Kurgu: Mevlüt Koçak ("Ateş Üstünde Yürümek", "Gizli Yüz")
  • Jüri Üyeleri: Ertem Göreç, Prof. Metin Sözen, Turgut Aslan, Fehmi Yaşar, Doç. Yalçın Tura, Necip Sarıcı, Hülya Koçyiğit, Cengiz Tacer, Canan Arsoy, Tülay Bilginer, Mustafa Uysal.
1992
49 Film çevrilmiştir. 29. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri" (İrfan Tözüm)
  • En İyi 2. Film: "Fikrimin İnce Gülü" (Tunç Okan)
  • En İyi 3. Film: "Kapıları Açmak" (Osman Sınav)
  • En İyi Yönetmen: Tunç Okan ("Fikrimin İnce Gülü")
  • En İyi Özgün Senaryo: Macit Koper ("Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Uğur İçbak ("Denize Hançer Düştü")
  • En İyi Özgün Müzik: Münir Nurettin Beken ("Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Lale Mansur ("Düş Gezginleri")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Mehmet Aslantuğ ("Kapıları Açmak")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Serap Aksoy ("İki Kadın")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Tuncer Necmioğlu ("Yağmur Beklerken")
  • En İyi Kurgu: Andre Goultier ("Fikrimin İnce Gülü")
  • Jüri Üyeleri: Hürrem Erman, Prof. Dr. Sami Şekeroğlu, Duygu Asena, Emin Gerçeker, Abdülkadir Kalender, Cüneyt Arkın, Fevzi Tuna, İsa Çelik, Burçak Evren, Doç. Dr. Zafer Doğan, Şerafettin Gür.
1993
99 Film çevrilmiştir. 1993 yılında Şerif Gören'in "Amerikalı" filmi büyük ilgi gördü, sözde, Hollywood yapımlarını eleştiren, ancak eleştirileri hiç bir yere oturmayan bu film, aynı zamanda Yeşilçam'ın komedisiydi. Dönemin Amerikan filmlerinin göze batan sahnelerinin birebir çekildiği bir kolaj çalışmasının ötesine geçmedi. Zeki demirkubuz ilk filmi C blok ile sinemaya adım atar. 30. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Mavi Sürgün" (Erden Kıral)
  • En İyi 2. Film: "Gölge Oyunu" (Yavuz Turgul)
  • En İyi 3. Film: "Yalancı" (Osman Sınav)
  • En İyi Yönetmen: Erden Kıral ("Mavi Sürgün")
  • En İyi Özgün Senaryo: Yavuz Turgul ("Gölge Oyunu")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Vilko Filac ("Çıplak")
  • En İyi Özgün Müzik: Can Hakgüder ("Ay Vakti")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Müjde Ar ("Yolcu")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Mehmet Aslantuğ ("Yalancı")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Demet Akbağ ("Tersine Dünya")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Fikret Hakan ("Yalancı")
  • En İyi Kurgu: Şevket Uysal ("Amerikalı")
  • En İyi Seslendirme: Yeni Lale ("Çıplak", "Mavi Sürgün")
  • En İyi Laboratuvar: Sinefekt ("Amerikalı", "Ay Vakti", "Çıplak")
  • Jüri Özel Ödülü: Ali Özgentürk ("Çıplak")
  • Jüri Üyeleri: Tunç Başaran, Orhan Aksoy, Hülya Koçyiğit, İbrahim Karamemet, Engin Cezzar, Müfit Kayacan, Atilla Dorsay, Nedim Otyam, Naci Güçhan.
1994
93 Film çevrilmiştir. Yeşim Ustaoğlu ilk filmi “İz” i yönetti. 31. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi 1. Film: "Yengeç Sepeti" (Yavuz Özkan)
  • En İyi 2. Film: "Yumuşak Ten" (Orhan Aksoy)
  • En İyi 3. Film: "Manisa Tarzanı" (Orhan Oğuz)
  • En İyi Yönetmen: Yavuz Özkan ("Yengeç Sepeti")
  • En İyi Özgün Senaryo: Nuray Oğuz ("Manisa Tarzanı")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Uğur İçbak ("İz")
  • En İyi Özgün Müzik: Serdar Kalafatoğlu ("Bir Aşk Uğruna")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Türkan Şoray ("Bir Aşk Uğruna")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Sadri Alışık, Mehmet Aslantuğ ("Yengeç Sepeti")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Derya Alabora ("Yengeç Sepeti", "İz")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Tuncel Kurtiz ("Bir Aşk Uğruna") Oktay Kaynarca ("Yengeç Sepeti")
  • En İyi Kurgu: Serdar Karadeniz ("Yengeç Sepeti")
  • En İyi Laboratuvar: Şafak Film Stüdyosu ("Yengeç Sepeti", "Gece, Melek Ve Bizim Çocuklar")
  • Jüri Üyeleri: Tunç Başaran, Tanju Gürsu, Kenan Ormanlar, Şerif Sezer, Agah Özgüç, Prof. Dr. Zafer Doğan, Yrd. Doç. Alev İdrisoğlu.
1995
44 Film çevrilmiştir. 1995 yılında sinemayı seyircisiyle barıştırmak, yeni Türk filmlerinden uzaklaşan seyirciyi sinemaya çekmek amacıyla yapımcılığını Sinema Vakfı'nın üstlendiği "On Yönetmen İki Film" projesi hayata geçirildi. Yeşilçam'ın gedikli yönetmenleri bir araya gelerek on kısa filmden oluşan iki film üretti. "Aşk Üzerine Söylenmemiş Her Şey" ve "Yerçekimli Aşklar". Bu projenin seyirciyi Türk sinemasıyla ne kadar barıştırdığı tartışılır, ancak bir ilk olması ve yönetmenlere daha önce ürettikleri uzun metraj filmlerden biraz uzaklaşıp, konsantre bir öykü anlatma zorunluluğu getirmesi açısından önemliydi.
İki Film On Yönetmen, projesi farklı eleştirilere neden oldu, ama Türk sinemasında bir yükselişin başlangıcı olmadı.

32. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
  • En İyi Film: "Böcek" (Ümit Elçi)
  • En İyi Yönetmen: Canan Gerede ("Aşk Ölümden Soğuktur")
  • En İyi Senaryo: Aykut Tankuter, Artun Yeres ("Özlem")
  • En İyi Görüntü Yönetmeni: Jurgen Jurges ("Aşk Ölümden Soğuktur"),Ertunç Şenkay ("Bir Kadının Anatomisi")
  • En İyi Müzik: Mazlum Çimen ("Soğuk Geceler")
  • En İyi Kadın Oyuncu: Zuhal Gencer ("Sekizinci Saat")
  • En İyi Erkek Oyuncu: Halil Ergün ("Böcek")
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Tomris Oğuzalp ("Gerilla")
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Mustafa Avkıran ("Sokaktaki Adam")
  • En İyi Laboratuvar: Şafak Lab. Ve Seslendirme Stüdyosu
  • T.C. Kültür Bakanlığı Özel Ödülü: "Aşk Ölümden Soğuktur" (Canan Gerede)
  • Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü: "Özlem, Düne, Bugüne, Yarına"
  • Belgin Doruk Özel Ödülü: "Bir Kadının Anatomisi" (Yavuz Özkan)
  • Onat Kutlar Jüri Özel Ödülü: Şebnem Taçal ("Özlem, Düne, Bugüne, Yarına")
  • Sadri Alışık Ödülü: "Sekizinci Saat" (Cemal Gözütok)
  • Jüri Üyeleri: Hulki Saner, Müjde Ar, Şerif Gören, Zeynep Avcı, Burç

Benzer Konular

13 Kasım 2018 / Misafir Türkiye Cumhuriyeti
22 Aralık 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
18 Aralık 2011 / Misafir61 Soru-Cevap