Arama

Medya ve ekonomi ilişkisi nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 28 Ekim 2016 Gösterim: 11.864 Cevap: 1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
27 Kasım 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Medya ve ekonomi ilişkisi nedir?
EN İYİ CEVABI Keten Prenses verdi

MEDYA & İLİŞKİLERİ


Medya tarihin her döneminde iktisadi,sosyal ve siyasi hayatı etkileyen güç odaklarından birisi
Sponsorlu Bağlantılar
olmuştur.Osmanlı döneminde günümüzde de olduğu gibi basın önemli bir güç kaynağıydı.Basının bu gücü onu siyasal iktidarlarla içli dışlı hale getirmiştir.Bu olay ise,geçmişten günümüze medyada etik sorunların hep varolması sonucunu beraberinde getirmiştir.Eskiden beri iktidarlar ya bizzat kendileri gazete çıkarmışlar,ya da mevcut gazete ve iletişim araçlarından yararlanmışlardır.Her iki durumda da bazı menfaat çatışmaları ortaya çıkmıştır.Kimi zaman iletişim araçlarını kendileri yöneten ve çıkaran iktidarlar ,içte ve dışta kendi çıkarları doğrultusunda yayınlar yapmışlar ve kamoyunu kendi istedikleri yönde oluşturmak istemişler,kimi zamanda özel gazete ve iletişim araçlarını yönlendirmek ve baskı altına almak istemişler ve onlara gerektiğinde sansür uygulamışlardır.O bugünlerde bu olaylar tersine dönmüş,medya siyasal iktidarlar üzerinde daha etkin hale gelme yolunda bir aşama kaydetmiştir.

Medya çevresine maddi nedenler ve ham madde ihtiyacı nedeniyle bağımlıdır.Öte yandan çevresi ise,görüşlerini ve düşüncelerini geniş halk kitlelerine ulaştırabilmek için medyaya ihtiyaç duyar.Medyanın halkın sesi,gözü ya da kulağımı olduğu hep merak edilir.Yoksa medya toplumdaki güçlü grupların sesini duyuran bir araç mı olduğu da en az diğeri kadar merak edilmektedir.Çok açık olan bir gerçek şudur ki;medya çok önemli toplumsal bir güçtür.Toplumsal yapı içinde güç,servet ve prestij elde etmenin son derece etkin özellliklerini içeriğinde barındırır.Günümüz dünyasında,medya-
nın bu denli güçlü olması ve politika alanında oynadığı böylesine önemli roller nedeniyle,politikacılar ve siyasi partiler medya ile olan ilişkilerine büyük bir önem ve öncelik tanırlar.Zaman zaman Türkiye de o kadar inanılmaz şeyler olabiliyor,fakat medya daha az değişime kapalı olduğu için her şeyi halka yansıtamıyor.Medya ayrıca değişim konusunda pozisyonuna çok fazla güvenen ,bu yüzden değişimini sağlayamayan ,özeleştirisini yapamayan bir kurum olmaktadır.Düşen tirajlardan da bu anlaşılmaktadır.İzlenme oranlarından da görülmektedir.Bundan çok daha önemli bir takım başka göstergeler var medyanın toplumla ilişkisinde.Günümüzde medyanın siyasal,ekonomik &editoryal bağımsızlığının yazılı basın tirajlarında düşüşe neden olduğu bilinmektedir.

Günümüz Türkiyeâ''sinde medya siyasetle yakından ilişkilidir.Siyaset konusu,gazete ve televizyonların birer yansıtma aracı olarak ilgilendiği alanların önemli bir kısmını işgal ediyor ve bu yayın kuruluşlarının tamamına zaman zaman önemli bir avantaj ve ayrıcalık tanıyor.Medyanın siyasetle ilişkisinin maalesef,sadece haber boyutuyla kalmamasıdır.Medya siyasal bir kurum gibidir zaman zaman.Zaman zaman da siyasetten daha üstündür,siyasetin belirleyicisi ve siyasetle yarışan bir unsur olarak geliştiği için,ilişkilerin bir bölümü haber,bir bölümü haberden kaynaklanan yorum,ama önemli bölümü de bu ilişikinin ortaya çıkardığı sonuçlardır.Türkiyeâ''de medya için ayakta kalabilmenin garantisi olarak devletle ilişkiler,siyasi iktidarlarla ilişkiler,medya sahipleri tarafından özellikle tercih edilmektedir.Ayakta kalabilmek için siyasal kurumun özelliği değişen iktidarların bu ilişkiyi değiştirememesidir.Bütünüyle medya sisteminin siyasetle ilişkiye dayalı bir gelecekle çevrelenmiş durumdayız.Bu aslında yapısal bir sorundur.Sıradan gözüken bu sorun aşılmadıkça ,bir takım farklı konuları aşabilme imkanımızın pek mümkün olmayacağı bir sorunun habercisidir.Sorun,çünkü karşılıklı bağımlılık yaratmaktadır.Azaltılması gerekilen bu bağımlılığın kendisidir.Bir ölçüde,belki en fazla azaltılabilir ama bütünüyle yok edilemezdir.Aslında bunun mümkün olabileceğini görmemiz,inanmamız gerekir,aksi takdirde medya sektörünün itibar kaybetmesine neden olur,zaten düşmekte olan tirajlara da negatif bir etki yapar,daha da düşmesine neden olur.

Ali Kırcaâ''nın da belirttiği gibi;
â''Bir dönem medyada etkili olduğu öne sürülen "gerginlik politikaları" nın tüm sorumlusunun sadece "medyanın kendisi" olduğunu söylemek mümkün olabilir mi? Ya da ülkenin ve dolayısıyla medyanın içine sürüklendiği gergin ve "anormal" ortamın sorumluluları arasında ilk sırayı "siyaset aktörleri" nin almadığını kim söyleyebilir?Medyanın yaşananların aynası olmaktan başka rolü olmadığını da!.. (Kabul etmek gerekir ki; medyanın aynası da hep "düz" bir ayna olmamıştır.. Özellikle "Güneydoğu ve İslamcı-laik" çatışmasını aktarırken; herkesin durduğu yere göre, topluma kimi zaman "bozuk ve çarpıtılmış" görüntüler yansıtılmıştır, tamam.. Lakin hiçbir zaman o görüntülerin ve o fotoğrafın "asıl" sebebi olmamıştır..)

Anlaşıldığı üzere medya,siyasetle olması gerektiği savunulan yoğun ilişki dolayısıyla toplumun aynası olmayı başaramamıştır.Aslında siyasetle ilişkiler azaltılsa bence geçici bir takım avantajlar sağlayacaktır.Bu avantajlardan birisi de kesin tirajların düşüşünün durması olucaktır.

Günümüzde medyanın ekonomiyle ilişkisi tirajlara da yansımaktadır.Medyanın siyasetle olan ilişkisinin tirajlara olan etkisinden sonra ikinci en önemli etki ekonomik etkilerdir.Türkiyeâ''de gazete tirajlarının 3 milyon olduğu dönemde 5 iktidar değişmiştir.O dönemde belki de 10â''a yakın başbakan değişmiş,partiler de değişmiştir dolayısıyla,ama medya aynı yerde saymaya devam etmektedir.Sorun-lar da bitmemiştir.Ekonomik açıdan,siyasetle kurduğu ilişkiden yaşadığından daha fazla problem yaşamaktadır.Çünkü siyaset kurumu belki yaşadığı bu problemin bu ilişkiden uğrayacağı zararı ölçecek kadar kalıcı ve uzun süreçler yaşatmazken,ekonomik açıdan verdiği zararların faturasını medya çekmektedir.Her açıdan güvenirlilik,mali bağımsızlık açısından sorunlar yaşatmaktadır.Ama elbette en fazla tiraj açısından problem olmaktadır.Tiraj rakamları ile ülkenin sosyo-ekonomik göstergeleri arasında ciddi bir bağlantı vardır.

Yavuz Semerci tarafından incelenen BIAKâ''ın verilerine dayanarak;
''Türkiye'de her gün satılan 4 milyon 500 bin adet gazetenin aslında 18 ile 20 milyon arasında kişi tarafından okunduğunu yazmıştım. Konuya ilişkin tartışmalarda gözden kaçırmaması gereken iki önemli faktör bulunuyor. Birincisi ülkenin nüfusu ile hane sayısı arasındaki ilişki. Başka bir deyişle bir evde ortalama kaç kişi yaşıyor? İkinci nokta ise, gazete müşterileri şehirlerde (ya da köylerin dışında) yaşıyor. Dolaysıyla şehirlerde çalışan nüfus ile gazete tirajları arasında, hane sayısı gibi önemli bir bağlantı var.Örneğin 84 milyon kişinin yaşadığı Almanya'da 39 milyon hane var. Bu ülkede gazetelerin günlük tirajı 23 milyon (Kaynak: inma) ABD'de gazete satışlarının hane sayısına oranı ise yüzde 58. 284 milyon kişinin yaşadığı Amerika ise 121 milyon hane var ve gazete tirajları 55 milyon adet civarında. Gazete satışlarının hane sayısına oranı yüzde 46. Türkiye'de ise bu ülkelerin aksine bir evde ortalama 4.3 kişi yaşıyor. 70 milyon nüfus, 16 milyon 400 bin haneye bölünmüş durumda. (Nüfusun yüzde 33'ü köylerde yaşıyor.) Buna göre (köyleri de dahil ettiğimizde) gazete satışlarının hane başına oranı yüzde 27. Kırsal kesim çıkarıldığında oran yüzde 40'lara tırmanıyor. Yani azımsanmayacak bir oran karşımıza çıkıyor. Buna rağmen gazete tirajlarını artırmak mümkün mü? ABD ve Avrupa'da gazete tirajları neden geriliyor? ABD'nin tirajlarda yaşanan kan kaybını durdurmak için yöneldiği fonksiyonel gazetecilik, Türkiye gerçeği ile neden örtüşmüyor.â''(YAVUZ SEMERCİ:07/07/2004)

Geçtiğimiz günlerde de basındaki tiraj kaygısı gazeteleri fiyat indirimine yönlendirdi.
tiraj sıralamasında dördüncü olan SABAH gazetesi haftaiçinde 25 kuruşa düşürdü fiyatını.ZAMAN gazetesi ile tiraj grafiğinde birinciliği paylaşan POSTA gazetesi ise satış fiyatını 15 kuruş yaptı.Fiyat indirimi gazeteler arasındaki rekabeti kızıştırdı.

En son olarak da editoryal bağımsızlık medya için özellikle sağlanılması gerekilen başka bir özelliktir.Medya işvereni,basının gücünü ,en başta editoryal bağımsızlığından aldığına samimi olarak inanmalı ve bunun gereğini yapmalıdır.Bunun yolu da,gazetecilere mesleklerini özgürce ve güven içinde yapacakları bir ortam sunmaktır.Bu kural,bugün içinde vardır ve değişmemiştir.Gerçek anlamda bir editoryal bağımsızlık olsaydı,gazeteciler güven içinde mesleklerini yapabiliyor olsalardı,tiraj kaygısı olmasaydı,üretkenlik artardı.Medya sahiplerinin basın dışındaki ticari faaliyetlerinin sona erdirilmesi ,editoryal bağımsızlığın sağlanmasının ön koşuludur.Basın dışı ticaret,finans ile ilişkileri tümüyle kesilmelidir.Türkiyeâ''de bu mümkün değildir bu nedenle Türk medyasında editoryal bağımsızlık tamamen yok olmuştur.Zamanla tiraj kavgası başlamıştır.Tiraj kavgasının altında ise,reklam pastasından alınan pay yatıyor.Tiraj ne kadar yüksekse,reklam verenler arzlarını arttırırlar bu da uzun vadede karlılığa neden olur.Medyanın kişiliğini sergileyebildiği ve toplumun kendisinden beklediğini vaat eden bir örnek vardır:Susurluk Olayı.Türk medyası belki yakın tarihinde ilk kez bir olay üzerinde bu denli ölçüde,ayrım gözetmeksizin ve sorunu çözmeye yönelik bir tavır sergiledi.Bu medyanın topluma karşı sorumluluklarına örnek gösterilebilecek bir olaydır Susurluk Olayı.Bu bir editoryal bağımsızlık örneğidir.Türk medyasının da ihtiyacı olan konuları ve olayları profesyonelce ele almasıdır.

Sonuçta tirajların düşük olması medyanın ekonomi & siyasetle kurduğu sağlıksız ilişkinin sonucu,özellikle siyasetle kurulan çıkar ilişkisinin & sermaye ile kurulan yanlış ilişkilerin sonucudur.Bu neden dolayı da medya toplum tarafından benimsenmiyor,benimsense de geçici oluyor.Yani toplum tarafından karşıda bırakılıyor yada hedef belirlemekle güvenilmez hale geliyor.Gazetelerin,televizyonların siyasetle ilişkilerini azalttıklarında aslında herşey birazda olsa gelişme gösterecektir.Bu ilişki geçici avantaj sağlıyor görünse de,bütünüyle medya kurumu üzerinde bu bir yüktür.Günümüzde gazete okuru sayısı gerçekten azdır.Bu okurların akıllı & değerli insanlar olduğu kabul edilmelidir.Özellikle,internetin giderek medyanın bir bölümünü içine almaya başlamasıyla daha rahat gözlem yapma şansı vardır.Internet ortamında okuyucu pozisyonunda olan okuyucuların ciddi kritikleri olan insanlar bulunuyor,medya da bunlardan etkileniyor.Gazetelerin internet ortamına aktarımı her ne kadar tirajları düşürsede,gazetenin daha derin ve bilgili insanlara da ulaşabilmesini sağladığı için görmezden gelinmektedir.Bu ilişki aslında 3 milyon okurun ne kadar nitelikli olduğunun göstergesidir.Özetle profesyonel bir gazeteci sınıfı yaratılmalıdır.Profesyonelliği, Medya ilkeleriyle,ekonomik & siyasal ilişkileri düzenleyerek aşabiliriz.

BAKINIZ
Medya Nedir? Medya Hakkında
İletişim Nedir?
İletişim Araçları
Kitle İletişim Araçları

Son düzenleyen Safi; 28 Ekim 2016 22:45
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
27 Kasım 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.

MEDYA & İLİŞKİLERİ


Medya tarihin her döneminde iktisadi,sosyal ve siyasi hayatı etkileyen güç odaklarından birisi
Sponsorlu Bağlantılar
olmuştur.Osmanlı döneminde günümüzde de olduğu gibi basın önemli bir güç kaynağıydı.Basının bu gücü onu siyasal iktidarlarla içli dışlı hale getirmiştir.Bu olay ise,geçmişten günümüze medyada etik sorunların hep varolması sonucunu beraberinde getirmiştir.Eskiden beri iktidarlar ya bizzat kendileri gazete çıkarmışlar,ya da mevcut gazete ve iletişim araçlarından yararlanmışlardır.Her iki durumda da bazı menfaat çatışmaları ortaya çıkmıştır.Kimi zaman iletişim araçlarını kendileri yöneten ve çıkaran iktidarlar ,içte ve dışta kendi çıkarları doğrultusunda yayınlar yapmışlar ve kamoyunu kendi istedikleri yönde oluşturmak istemişler,kimi zamanda özel gazete ve iletişim araçlarını yönlendirmek ve baskı altına almak istemişler ve onlara gerektiğinde sansür uygulamışlardır.O bugünlerde bu olaylar tersine dönmüş,medya siyasal iktidarlar üzerinde daha etkin hale gelme yolunda bir aşama kaydetmiştir.

Medya çevresine maddi nedenler ve ham madde ihtiyacı nedeniyle bağımlıdır.Öte yandan çevresi ise,görüşlerini ve düşüncelerini geniş halk kitlelerine ulaştırabilmek için medyaya ihtiyaç duyar.Medyanın halkın sesi,gözü ya da kulağımı olduğu hep merak edilir.Yoksa medya toplumdaki güçlü grupların sesini duyuran bir araç mı olduğu da en az diğeri kadar merak edilmektedir.Çok açık olan bir gerçek şudur ki;medya çok önemli toplumsal bir güçtür.Toplumsal yapı içinde güç,servet ve prestij elde etmenin son derece etkin özellliklerini içeriğinde barındırır.Günümüz dünyasında,medya-
nın bu denli güçlü olması ve politika alanında oynadığı böylesine önemli roller nedeniyle,politikacılar ve siyasi partiler medya ile olan ilişkilerine büyük bir önem ve öncelik tanırlar.Zaman zaman Türkiye de o kadar inanılmaz şeyler olabiliyor,fakat medya daha az değişime kapalı olduğu için her şeyi halka yansıtamıyor.Medya ayrıca değişim konusunda pozisyonuna çok fazla güvenen ,bu yüzden değişimini sağlayamayan ,özeleştirisini yapamayan bir kurum olmaktadır.Düşen tirajlardan da bu anlaşılmaktadır.İzlenme oranlarından da görülmektedir.Bundan çok daha önemli bir takım başka göstergeler var medyanın toplumla ilişkisinde.Günümüzde medyanın siyasal,ekonomik &editoryal bağımsızlığının yazılı basın tirajlarında düşüşe neden olduğu bilinmektedir.

Günümüz Türkiyeâ''sinde medya siyasetle yakından ilişkilidir.Siyaset konusu,gazete ve televizyonların birer yansıtma aracı olarak ilgilendiği alanların önemli bir kısmını işgal ediyor ve bu yayın kuruluşlarının tamamına zaman zaman önemli bir avantaj ve ayrıcalık tanıyor.Medyanın siyasetle ilişkisinin maalesef,sadece haber boyutuyla kalmamasıdır.Medya siyasal bir kurum gibidir zaman zaman.Zaman zaman da siyasetten daha üstündür,siyasetin belirleyicisi ve siyasetle yarışan bir unsur olarak geliştiği için,ilişkilerin bir bölümü haber,bir bölümü haberden kaynaklanan yorum,ama önemli bölümü de bu ilişikinin ortaya çıkardığı sonuçlardır.Türkiyeâ''de medya için ayakta kalabilmenin garantisi olarak devletle ilişkiler,siyasi iktidarlarla ilişkiler,medya sahipleri tarafından özellikle tercih edilmektedir.Ayakta kalabilmek için siyasal kurumun özelliği değişen iktidarların bu ilişkiyi değiştirememesidir.Bütünüyle medya sisteminin siyasetle ilişkiye dayalı bir gelecekle çevrelenmiş durumdayız.Bu aslında yapısal bir sorundur.Sıradan gözüken bu sorun aşılmadıkça ,bir takım farklı konuları aşabilme imkanımızın pek mümkün olmayacağı bir sorunun habercisidir.Sorun,çünkü karşılıklı bağımlılık yaratmaktadır.Azaltılması gerekilen bu bağımlılığın kendisidir.Bir ölçüde,belki en fazla azaltılabilir ama bütünüyle yok edilemezdir.Aslında bunun mümkün olabileceğini görmemiz,inanmamız gerekir,aksi takdirde medya sektörünün itibar kaybetmesine neden olur,zaten düşmekte olan tirajlara da negatif bir etki yapar,daha da düşmesine neden olur.

Ali Kırcaâ''nın da belirttiği gibi;
â''Bir dönem medyada etkili olduğu öne sürülen "gerginlik politikaları" nın tüm sorumlusunun sadece "medyanın kendisi" olduğunu söylemek mümkün olabilir mi? Ya da ülkenin ve dolayısıyla medyanın içine sürüklendiği gergin ve "anormal" ortamın sorumluluları arasında ilk sırayı "siyaset aktörleri" nin almadığını kim söyleyebilir?Medyanın yaşananların aynası olmaktan başka rolü olmadığını da!.. (Kabul etmek gerekir ki; medyanın aynası da hep "düz" bir ayna olmamıştır.. Özellikle "Güneydoğu ve İslamcı-laik" çatışmasını aktarırken; herkesin durduğu yere göre, topluma kimi zaman "bozuk ve çarpıtılmış" görüntüler yansıtılmıştır, tamam.. Lakin hiçbir zaman o görüntülerin ve o fotoğrafın "asıl" sebebi olmamıştır..)

Anlaşıldığı üzere medya,siyasetle olması gerektiği savunulan yoğun ilişki dolayısıyla toplumun aynası olmayı başaramamıştır.Aslında siyasetle ilişkiler azaltılsa bence geçici bir takım avantajlar sağlayacaktır.Bu avantajlardan birisi de kesin tirajların düşüşünün durması olucaktır.

Günümüzde medyanın ekonomiyle ilişkisi tirajlara da yansımaktadır.Medyanın siyasetle olan ilişkisinin tirajlara olan etkisinden sonra ikinci en önemli etki ekonomik etkilerdir.Türkiyeâ''de gazete tirajlarının 3 milyon olduğu dönemde 5 iktidar değişmiştir.O dönemde belki de 10â''a yakın başbakan değişmiş,partiler de değişmiştir dolayısıyla,ama medya aynı yerde saymaya devam etmektedir.Sorun-lar da bitmemiştir.Ekonomik açıdan,siyasetle kurduğu ilişkiden yaşadığından daha fazla problem yaşamaktadır.Çünkü siyaset kurumu belki yaşadığı bu problemin bu ilişkiden uğrayacağı zararı ölçecek kadar kalıcı ve uzun süreçler yaşatmazken,ekonomik açıdan verdiği zararların faturasını medya çekmektedir.Her açıdan güvenirlilik,mali bağımsızlık açısından sorunlar yaşatmaktadır.Ama elbette en fazla tiraj açısından problem olmaktadır.Tiraj rakamları ile ülkenin sosyo-ekonomik göstergeleri arasında ciddi bir bağlantı vardır.

Yavuz Semerci tarafından incelenen BIAKâ''ın verilerine dayanarak;
''Türkiye'de her gün satılan 4 milyon 500 bin adet gazetenin aslında 18 ile 20 milyon arasında kişi tarafından okunduğunu yazmıştım. Konuya ilişkin tartışmalarda gözden kaçırmaması gereken iki önemli faktör bulunuyor. Birincisi ülkenin nüfusu ile hane sayısı arasındaki ilişki. Başka bir deyişle bir evde ortalama kaç kişi yaşıyor? İkinci nokta ise, gazete müşterileri şehirlerde (ya da köylerin dışında) yaşıyor. Dolaysıyla şehirlerde çalışan nüfus ile gazete tirajları arasında, hane sayısı gibi önemli bir bağlantı var.Örneğin 84 milyon kişinin yaşadığı Almanya'da 39 milyon hane var. Bu ülkede gazetelerin günlük tirajı 23 milyon (Kaynak: inma) ABD'de gazete satışlarının hane sayısına oranı ise yüzde 58. 284 milyon kişinin yaşadığı Amerika ise 121 milyon hane var ve gazete tirajları 55 milyon adet civarında. Gazete satışlarının hane sayısına oranı yüzde 46. Türkiye'de ise bu ülkelerin aksine bir evde ortalama 4.3 kişi yaşıyor. 70 milyon nüfus, 16 milyon 400 bin haneye bölünmüş durumda. (Nüfusun yüzde 33'ü köylerde yaşıyor.) Buna göre (köyleri de dahil ettiğimizde) gazete satışlarının hane başına oranı yüzde 27. Kırsal kesim çıkarıldığında oran yüzde 40'lara tırmanıyor. Yani azımsanmayacak bir oran karşımıza çıkıyor. Buna rağmen gazete tirajlarını artırmak mümkün mü? ABD ve Avrupa'da gazete tirajları neden geriliyor? ABD'nin tirajlarda yaşanan kan kaybını durdurmak için yöneldiği fonksiyonel gazetecilik, Türkiye gerçeği ile neden örtüşmüyor.â''(YAVUZ SEMERCİ:07/07/2004)

Geçtiğimiz günlerde de basındaki tiraj kaygısı gazeteleri fiyat indirimine yönlendirdi.
tiraj sıralamasında dördüncü olan SABAH gazetesi haftaiçinde 25 kuruşa düşürdü fiyatını.ZAMAN gazetesi ile tiraj grafiğinde birinciliği paylaşan POSTA gazetesi ise satış fiyatını 15 kuruş yaptı.Fiyat indirimi gazeteler arasındaki rekabeti kızıştırdı.

En son olarak da editoryal bağımsızlık medya için özellikle sağlanılması gerekilen başka bir özelliktir.Medya işvereni,basının gücünü ,en başta editoryal bağımsızlığından aldığına samimi olarak inanmalı ve bunun gereğini yapmalıdır.Bunun yolu da,gazetecilere mesleklerini özgürce ve güven içinde yapacakları bir ortam sunmaktır.Bu kural,bugün içinde vardır ve değişmemiştir.Gerçek anlamda bir editoryal bağımsızlık olsaydı,gazeteciler güven içinde mesleklerini yapabiliyor olsalardı,tiraj kaygısı olmasaydı,üretkenlik artardı.Medya sahiplerinin basın dışındaki ticari faaliyetlerinin sona erdirilmesi ,editoryal bağımsızlığın sağlanmasının ön koşuludur.Basın dışı ticaret,finans ile ilişkileri tümüyle kesilmelidir.Türkiyeâ''de bu mümkün değildir bu nedenle Türk medyasında editoryal bağımsızlık tamamen yok olmuştur.Zamanla tiraj kavgası başlamıştır.Tiraj kavgasının altında ise,reklam pastasından alınan pay yatıyor.Tiraj ne kadar yüksekse,reklam verenler arzlarını arttırırlar bu da uzun vadede karlılığa neden olur.Medyanın kişiliğini sergileyebildiği ve toplumun kendisinden beklediğini vaat eden bir örnek vardır:Susurluk Olayı.Türk medyası belki yakın tarihinde ilk kez bir olay üzerinde bu denli ölçüde,ayrım gözetmeksizin ve sorunu çözmeye yönelik bir tavır sergiledi.Bu medyanın topluma karşı sorumluluklarına örnek gösterilebilecek bir olaydır Susurluk Olayı.Bu bir editoryal bağımsızlık örneğidir.Türk medyasının da ihtiyacı olan konuları ve olayları profesyonelce ele almasıdır.

Sonuçta tirajların düşük olması medyanın ekonomi & siyasetle kurduğu sağlıksız ilişkinin sonucu,özellikle siyasetle kurulan çıkar ilişkisinin & sermaye ile kurulan yanlış ilişkilerin sonucudur.Bu neden dolayı da medya toplum tarafından benimsenmiyor,benimsense de geçici oluyor.Yani toplum tarafından karşıda bırakılıyor yada hedef belirlemekle güvenilmez hale geliyor.Gazetelerin,televizyonların siyasetle ilişkilerini azalttıklarında aslında herşey birazda olsa gelişme gösterecektir.Bu ilişki geçici avantaj sağlıyor görünse de,bütünüyle medya kurumu üzerinde bu bir yüktür.Günümüzde gazete okuru sayısı gerçekten azdır.Bu okurların akıllı & değerli insanlar olduğu kabul edilmelidir.Özellikle,internetin giderek medyanın bir bölümünü içine almaya başlamasıyla daha rahat gözlem yapma şansı vardır.Internet ortamında okuyucu pozisyonunda olan okuyucuların ciddi kritikleri olan insanlar bulunuyor,medya da bunlardan etkileniyor.Gazetelerin internet ortamına aktarımı her ne kadar tirajları düşürsede,gazetenin daha derin ve bilgili insanlara da ulaşabilmesini sağladığı için görmezden gelinmektedir.Bu ilişki aslında 3 milyon okurun ne kadar nitelikli olduğunun göstergesidir.Özetle profesyonel bir gazeteci sınıfı yaratılmalıdır.Profesyonelliği, Medya ilkeleriyle,ekonomik & siyasal ilişkileri düzenleyerek aşabiliriz.

BAKINIZ
Medya Nedir? Medya Hakkında
İletişim Nedir?
İletişim Araçları
Kitle İletişim Araçları

Son düzenleyen Safi; 28 Ekim 2016 22:52
Quo vadis?

Benzer Konular

28 Ekim 2016 / ThinkerBeLL İletişim Bilimleri
1 Eylül 2018 / kompetankedi Ekonomi
28 Ekim 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
8 Ekim 2009 / Misafir Cevaplanmış