Arama

Yazarlarıyla birlikte fabl örnekleri verebilir misiniz?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 29 Temmuz 2016 Gösterim: 21.386 Cevap: 2
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
2 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Yazarlarıyla birlikte fabl örnekleri verebilir misiniz?
EN İYİ CEVABI Yavru_Aslan verdi

Lafonten 'den fabl


Orman Mahkemesinde
Krilov’un masalları ülkemizde "Keçi Bir Gün..." adıyla Tarık Dursun K. tarafından derlenmiş ve yeniden yazılmıştır. Bu kitapta masalların sonunda yine dersler verilir, ama bazı masallarda Krilov dersleri kendince yorumlayarak farklı eleştiriler ortaya koyar. Benim çok sevdiğim; "De Gidi Eşek De!.." masalında olduğu gibi...
Sponsorlu Bağlantılar
***
EŞEK, bülbülün yoluna çıkmış, durdurmuş.
- Yahu, kardeş, demiş. Nereye gitsem, hep sen! Herkes bülbül diyor da başka bir şey demiyor. Yok, en güzel öten senmişsin, yok güle şu dünyada âşık olan tek senmişsin... Hele o güle olan aşkın, hele o!.. Öylesine bir aşk ki bu, diyorlar. Ne Mecnun’da vardır, ne Ferhat’ta, Kerem’de... Doğru mu?
Bülbül boynunu bükmüş, derin bir iç çekmiş.
- Doğru kardeş, demiş. Doğru!
Eşeği bu kez daha büyük bir şaşkınlık almış mı sana. Kulaklarını eğip, dudaklarını sarkıtmış:
- Valla’i çok şaştım birader, demiş. Neden dersen, geçende senin o güllerden birini yedim, hiçbir şeye benzetemedim. Çünkü ne tadı vardı, ne tuzu...
Ah, insanlar arasında,bülbülü tanımadıkları yetmiyormuş gibi, bir de güle olan tutkusunu bilmeyen nice nice eşekler yok mudur?

Beydeba Bülbül ile Bağcı Hikayesi


Gül bahçesi... Kırmızı, pembe, sarı güller... Çevreyi gül kokusuna boğan, rengarenk güllerin yetiştiricisi ihtiyar bir bağcıydı. Geçimini sağlamak bir yana, bir gülün açmasıyla sanki bayram ederdi. Bahçede değil de sanki kalbinde büyütüyordu tomurcukları.
Gül mevsiminde bağcı kendisini kaybederdi adeta.
Bu yıl yeni bir gülün aşısını yapmıştı. Açılmasını sabırsızlıkla bekliyordu. Onu veren bahçıvan, "Bu gül, güllerin sultanıdır. Rengi, kokusu çok farklıdır. Diğer güllere benzemez." demişti.
Bağcı, gülü özenle büyütüyordu. Daldaki tomurcukları gözü gibi koruyordu.
Sonunda tomurcuklar goncaya dönüştü. Gonca patladı ve bahçeyi güzelliğe boğan bir gül çıkıverdi ortaya. Bağcının içi içine sığmıyordu sevinçten.
O günü akşama dek bağda geçirdi.
Gece uzadı da uzadı. Bağcının gözüne bir türlü uyku girmedi. Sabahı zor etti. Şafaktan sonra, günün ilk ışıklarıyla birlikte bağa gitti. Baktı ki ne görsün!
Bir bülbül, güle konmuş, hoyratça yapraklarını yoluyor.
Bağcı dehşet içinde olup biteni seyretti bir süre. Bülbülü yakalamak için çok uğraştı. Fakat kaçırdı.
Ertesi gün, bülbül yine aynı güle konmuş, kalan yapraklarını yolmuştu. Bağcı bu kez de bülbülü kaçırdı.
Artık kararını vermişti. Bir tuzak kuracaktı bülbüle.
Ustaca hazırladı tuzağı.
Bülbül geldi yine ağaca konmak için, bir güzel tuzağa düştü, bağcı alıp eve götürdü, kafese hapsetti.
Bağcı ertesi gün bülbülü kafeste bırakarak bağına gitti. Akşam dönüp geldi, ağlıyordu.
- Ben sana ne yaptım da beni buraya hapsediyorsun?
Sesimi beğendiysen kafese koymana gerek yok, ben, zaten senin bahçenin bülbülüydüm...
Bağcı:
- Sen, dedi, kızgın kızgın; benim en güzel gülümü yoldun.
- Nasıl olsa, birkaç gün sonra kendisi solacaktı, yaprağını dökecekti, dedi bülbül.
Bağcı baktı, doğru söylüyor bülbül... Kızgınlığı geçti, acıyarak serbest bıraktı onu.
Bülbül, pencereye kondu. Uçmadan önce:
- Beni özgür bıraktın... Çok teşekkür ederim. Ben de buna karşılık sana bir sır söyleyeceğim. Bağının kuzey ucunda, . o büyük dut ağacının yanında bir hazine gizli, dedi.
Sonra kanatlanarak gözden kayboldu.
Bağcı, başlangıçta inanmadı kuşun söylediğine. Sonra, içine bir kuşkudur düştü, "belki doğrudur" diyerek kazdı bülbülün sözünü ettiği yeri. Kazdı ki ne görsün... Büyük bir küp, içi dolu altın.
Ertesi gün bülbül yine bağdaydı.
Bağcı, bülbüle:
- Bir şeyi, dedi, çok merak ediyorum.
- Neyi?
- Sen, hazinenin yerini bildin de, tuzağı nasıl fark edemedin?
- Kurduğun tuzak, kaza ve kaderin önüme sürdüğü bir araçtı. Bu gibi durumlarda hikmet gözü kapanır insanın, göremez... Ne kadar gözü açık olsa da farkına varamaz...


BAKINIZ
Fabl ve Fablın Özellikleri
Son düzenleyen Safi; 29 Temmuz 2016 23:31
Yavru_Aslan - avatarı
Yavru_Aslan
VIP VIP Üye
13 Aralık 2009       Mesaj #2
Yavru_Aslan - avatarı
VIP VIP Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.

Lafonten 'den fabl


Orman Mahkemesinde
Krilov’un masalları ülkemizde "Keçi Bir Gün..." adıyla Tarık Dursun K. tarafından derlenmiş ve yeniden yazılmıştır. Bu kitapta masalların sonunda yine dersler verilir, ama bazı masallarda Krilov dersleri kendince yorumlayarak farklı eleştiriler ortaya koyar. Benim çok sevdiğim; "De Gidi Eşek De!.." masalında olduğu gibi...
Sponsorlu Bağlantılar
***
EŞEK, bülbülün yoluna çıkmış, durdurmuş.
- Yahu, kardeş, demiş. Nereye gitsem, hep sen! Herkes bülbül diyor da başka bir şey demiyor. Yok, en güzel öten senmişsin, yok güle şu dünyada âşık olan tek senmişsin... Hele o güle olan aşkın, hele o!.. Öylesine bir aşk ki bu, diyorlar. Ne Mecnun’da vardır, ne Ferhat’ta, Kerem’de... Doğru mu?
Bülbül boynunu bükmüş, derin bir iç çekmiş.
- Doğru kardeş, demiş. Doğru!
Eşeği bu kez daha büyük bir şaşkınlık almış mı sana. Kulaklarını eğip, dudaklarını sarkıtmış:
- Valla’i çok şaştım birader, demiş. Neden dersen, geçende senin o güllerden birini yedim, hiçbir şeye benzetemedim. Çünkü ne tadı vardı, ne tuzu...
Ah, insanlar arasında,bülbülü tanımadıkları yetmiyormuş gibi, bir de güle olan tutkusunu bilmeyen nice nice eşekler yok mudur?

Beydeba Bülbül ile Bağcı Hikayesi


Gül bahçesi... Kırmızı, pembe, sarı güller... Çevreyi gül kokusuna boğan, rengarenk güllerin yetiştiricisi ihtiyar bir bağcıydı. Geçimini sağlamak bir yana, bir gülün açmasıyla sanki bayram ederdi. Bahçede değil de sanki kalbinde büyütüyordu tomurcukları.
Gül mevsiminde bağcı kendisini kaybederdi adeta.
Bu yıl yeni bir gülün aşısını yapmıştı. Açılmasını sabırsızlıkla bekliyordu. Onu veren bahçıvan, "Bu gül, güllerin sultanıdır. Rengi, kokusu çok farklıdır. Diğer güllere benzemez." demişti.
Bağcı, gülü özenle büyütüyordu. Daldaki tomurcukları gözü gibi koruyordu.
Sonunda tomurcuklar goncaya dönüştü. Gonca patladı ve bahçeyi güzelliğe boğan bir gül çıkıverdi ortaya. Bağcının içi içine sığmıyordu sevinçten.
O günü akşama dek bağda geçirdi.
Gece uzadı da uzadı. Bağcının gözüne bir türlü uyku girmedi. Sabahı zor etti. Şafaktan sonra, günün ilk ışıklarıyla birlikte bağa gitti. Baktı ki ne görsün!
Bir bülbül, güle konmuş, hoyratça yapraklarını yoluyor.
Bağcı dehşet içinde olup biteni seyretti bir süre. Bülbülü yakalamak için çok uğraştı. Fakat kaçırdı.
Ertesi gün, bülbül yine aynı güle konmuş, kalan yapraklarını yolmuştu. Bağcı bu kez de bülbülü kaçırdı.
Artık kararını vermişti. Bir tuzak kuracaktı bülbüle.
Ustaca hazırladı tuzağı.
Bülbül geldi yine ağaca konmak için, bir güzel tuzağa düştü, bağcı alıp eve götürdü, kafese hapsetti.
Bağcı ertesi gün bülbülü kafeste bırakarak bağına gitti. Akşam dönüp geldi, ağlıyordu.
- Ben sana ne yaptım da beni buraya hapsediyorsun?
Sesimi beğendiysen kafese koymana gerek yok, ben, zaten senin bahçenin bülbülüydüm...
Bağcı:
- Sen, dedi, kızgın kızgın; benim en güzel gülümü yoldun.
- Nasıl olsa, birkaç gün sonra kendisi solacaktı, yaprağını dökecekti, dedi bülbül.
Bağcı baktı, doğru söylüyor bülbül... Kızgınlığı geçti, acıyarak serbest bıraktı onu.
Bülbül, pencereye kondu. Uçmadan önce:
- Beni özgür bıraktın... Çok teşekkür ederim. Ben de buna karşılık sana bir sır söyleyeceğim. Bağının kuzey ucunda, . o büyük dut ağacının yanında bir hazine gizli, dedi.
Sonra kanatlanarak gözden kayboldu.
Bağcı, başlangıçta inanmadı kuşun söylediğine. Sonra, içine bir kuşkudur düştü, "belki doğrudur" diyerek kazdı bülbülün sözünü ettiği yeri. Kazdı ki ne görsün... Büyük bir küp, içi dolu altın.
Ertesi gün bülbül yine bağdaydı.
Bağcı, bülbüle:
- Bir şeyi, dedi, çok merak ediyorum.
- Neyi?
- Sen, hazinenin yerini bildin de, tuzağı nasıl fark edemedin?
- Kurduğun tuzak, kaza ve kaderin önüme sürdüğü bir araçtı. Bu gibi durumlarda hikmet gözü kapanır insanın, göremez... Ne kadar gözü açık olsa da farkına varamaz...


BAKINIZ
Fabl ve Fablın Özellikleri
Son düzenleyen Safi; 29 Temmuz 2016 23:30
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Kasım 2010       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İKİ PAPAĞAN, KRAL VE OĞLU
Biri baba, biri oğlu iki papağan Kral sofrasından geçiniyorlarmış. İki yarıtanrı, onlar da baba
oğul bu papağanlarsız edemiyorlarmış. Dördü de yaşlarına başlarına göre Candan bağlıymışlar
birbirine Dki baba canciğermiş; Uçarı yürekli iki oğul da Bağdaşıyorlarmış nasılsa. Sofrada,
okulda bir prensle olmak Ne şeref bir genç papağan için. Prens, zalim bir cilvesiyle kaderin,
Başka kuşları da seviyormuş: Bir serçe, çapkın mı çapkın, Çevrenin en sevdalısı, Bağlamış
kendine   genç   prensi.   İki   rakip   kuş   oynaşırken   bir   gün   Bütün   delikanlılar   gibi   Kavgaya
çevirmişler oyunu. Serçe, boyuna bakmadan, Öyle gagalar yemiş papağandan, Sürtmüş kanadı
yere can çekişir gibi, Kurtulmaz sanmışlar aldığı yaradan. Prens kızıp öldürmüş papağanı.
Haberi yetiştirmişler babasına;
Zavallı ihtiyar ciyak ciyak bağırmış;
Ama ne kadar yolunsa, yırtınsa boşuna:
Konuşkan yavrusu gitmiş öbür dünyaya,
Konuşmaz olmuş daha doğrusu;
Öyle olunca da bir kızmış ki babası
Saldırmış kralın oğluna,
Oymuş iki gözünü birden
Ve kaçmış bir çamın tepesine saklanmış.
Orda, tanrıların kucağında,
Tadını çıkarıyormuş aldığı öcün,
Güvenlik içinde, kimseden korkmaksızın.
Kralın ta kendisi gitmiş çağırmış onu:
- Gel dostum, demiş ağlamak neye yarar? Kin, öç, yas, bitsin artık bunlar. Duyduğun acı ne kadar büyük de olsa Haksızlığın bizden yana olduğunu Söylemek zorundayım sana.
Oğlum sebeb oldu bütün bunlara. Oğlum mu dedim? Hayır, kaderin işi bu: Çoktan yazmış ki alınlarımıza, Ölecek birimizden birinin çocuğu, Bu yüzden de öteki kör olacak. Ne olur gelsen de kafesine, Dki baba birbirimizi avutsak? Papağan demiş ki efendisine:
- Sayın kralım, nasıl güvenebilirim sana, Bu benim yaptığımı yaptıktan sonra? Kaderden söz ediyorsun;
Beni kandıracağını mı sanıyorsun
Senin inançlarına sığmaz uydurmalarla?
Ama ister Tanrı yürütsün ister kader
Bu dünyanın işlerini,
Benim alnıma yazılmış olan da şu ki,
Bu çamın tepesinde
Ya da karanlık bir ormanın köşesinde
Bitireceğim son günlerimi, Gözleri görmez olmuş oğlundan uzaklarda. Onu gördükçe kızacaksın
elbet bana. Bilmez miyim, kral lokmasıdır öç almak, Tanrılar öç alır da krallar almaz mı?
Dnanmıyor değilim şu anda, Sana ettiğim kötülüğü Ama çok daha güvenli geliyor bana Senin elinden, gözünden uzak olmak. Canım kralım, git, uğraşma boşuna; Bana haram artık seninle yaşamak. Hem ayrılık azaltır öfkeyi, kini Sevdanın da merhemi olduğu gibi.

Benzer Konular

13 Şubat 2014 / Misafir Cevaplanmış
8 Aralık 2016 / Misafir Cevaplanmış
30 Temmuz 2016 / PRENS Cevaplanmış
19 Aralık 2011 / Misafir Cevaplanmış
30 Temmuz 2016 / Misafir Cevaplanmış