Arama

Hz. Muhammed'in özellikleri nelerdir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 13 Aralık 2012 Gösterim: 101.708 Cevap: 6
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
9 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Hz.Muhammed'in[sav) özellikleri nelerdir?
EN İYİ CEVABI Misafir verdi
Hz. Muhammed (s) denildiğinde, insanların zihinlerinde genellikle, ulaşılmaz bir kutsallık halesiyle çevreli, bütün yaşamı olağanüstülükle ve mucizelerle dolu, taklit edilemez, yaşadığı gibi yaşanılamaz bir ulu kişilik canlanır.

Sponsorlu Bağlantılar
Bu düşüncede elbette bir doğruluk payı vardır... Çünkü O, çok üstün, çok başarılı, çok ahlaklı, karizmatik ve tarihsel bir kişilik olmanın ötesinde bir varlıktır.

Hz. Muhammed (s), Allah ile insanlar arasında elçilik yapan o özel insanların sonuncusudur.
Fakat unutulmaması gereken bir gerçek vardır: O bir insandır. İnsanların kendilerini son derece rahat ve huzurlu hissedecekleri bir din getirmiş, onlara ruhbanlık içermeyen bir yaşama biçimi öğretmiştir. Dini ve sünneti her insanın kendi yaşamına kolayca uyarlacağı bir "sade" liğe sahiptir.

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed (s)’in Alçakgönüllüğü
Hz.Muhammed, kendi yaşamındaki peygamberlik çizgisinin zirvesine ulaştığı günlerde bile 15 yaşında genç bir çoban iken sahip olduğu alçakgönüllüğü korumasını bilmiştir. Bu alçakgönüllülük tam bir doğallıkla çevrelenmiştir. Bazı karizmatik kişilerde görünen, alçakgönüllülük perdesi altında aslında alkış ve takdir toplamaya dönük, bir riyakarlık yatırımına dönüşmemiştir.

O, övülmekten samimi bir rahatsızlık duyardı... Kendi devesini kendi tımar eder. Kişisel işlerini, hiç kimseye buyurmaz, yük olmak istemezdi. Vefat ederken geriye kalan 7 gümüşlük nakit varlığının 5 gümüşünü Medine’nin fakir ailelerine sadaka olarak dağıttı. Bu Açıdan bakıldığında, Onun yaşam prensibi "İnsanlar arasında, insanlardan bir insan olarak yaşamaktır"tır.

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed (s)’in Liderliği
Amerikalı araştırmacı-yazar Michael Hurt 1982 de yayınladığı ve insanlık tarihinin en önemli yüz kişiliğini konu alan yapıtı " En Etkin Yüz"de birinci sırayı Hz.Muhammed’e (s) ayırır.
Bu tespit, onun peygamberliğini kabul etmeyen birinin, buna rağmen, onu dünyanın gelmiş geçmiş en etkin önderi olarak gördüğünün ifadesidir.

Evet, "lider, önder, büyük insan" vb. isimlerle anlatılan ve üstün karizmaları oluşturan pozitif değerlerin bütününün Hz.Muhammed’de (s) ideal kıvama sahip olduğu, hayatını incelemiş olan dost-düşman herkesin ortak yargısıdır...

Sahip olduğu devlet erkini, kesinlikle kişisel bir çıkarını gerçekleştirme peşinde kullanmaması onun en öneli meziyetlerindendir.

Toplum içinde yapılan yanlış ve çirkin davranışları, suçluyu deşifre edip de daha fazla suça itmeden, kalabalığın içinde ve " Bazıları" gibi soyut ifadelerle uyarması, erk sahibi biri için ne güzel bir inceliktir.

Hz.Muhammed (s) inananlar için en büyük kul ve en büyük peygamber, -inanmayanlar da dahil- onu tanıyan herkes için de en büyük insan ve en büyük liderdir....

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed’in (s) Zekiliği
Beş peygamberlik özelliğinden biri olarak sahip olduğu zeka, sağ duyuyla ve vicdan dengelenmiş ideal bir durumu gösterir..
Aristo " bir insanı akıl yönünden eğitip de ahlak yönünden ihmal ediyorsanız toplumun başına bela hazırlıyorsunuz demektir" der. Bir çok üstün zeka sahipleri, bu özellikleri başka insani ve olumlu değerlerle dengelemediği için çevrelerinin, toplumlarının hatta bütün insanlığın başına bela olmuş, bir çok felaketler yaşanmasına yol açmıştır.

Hz.Muhammed dengenin tam zirvesinde durmaktadır...
Üstün zekasını en küçük bir kötüye kullanım, kişisel çıkar ve aşırılık uğruna hayatında bir kez olsun kullanmamıştır. Tam aksine peygamberlik öncesi hayatında bile Mekke toplumu içinde ‘el-emin’, ‘güvenilir’ ünvanıyla çağırılmaktadır....
Bütün hayatı boyunca en zor görünen sorunları çözerken dahi rahat, sakin ve doğal bir tavra sahip olmuştur. Ve en zor sorunları sükunet ve kararlılıkla çözmüştür..

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed’in (s) Şefkati
İçine doğduğu toplum da, uzun söze ne gerek, insanların kendi çocuklarını hiç vicdanları titremeden kendi elleriyle öldürebildikleri bir toplumdur. Hem de yüzlerce kez...
Öyle ki cahiliye Arap toplumunda bu vahşete isyan eden insanlardan bir teki bile gayretleri sonucunda 400 küsur kız çocuğunu öldürmekten kurtarabilmiştir...Vahşet o derece yaygındır...
"Bana aranızdaki zayıfları arayıp bulun, çünkü sizin geçinmeniz, size yardım edilmesi, yalnız aranızda zayıfların bulunması yüzündedir", der.
Son günlerde kalbinin katılaştığından şikayet eden bir arkadaşına, bir yetimin başını okşamasını tavsiye eder...
Varlığıyla, insanlığın bütün olumlu ve üstün değerlerinde bir devrim meydana getiren Hz. Muhammed (s), sergilediği şefkat örnekleriyle de zihinleri ve vicdanları titreterek kendine getirir...

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed (s)’in Cömertliği

Arkadaşları cömertliğini, "Denizin Dalgalarına" benzeterek anlatırlar.
Sadece bu özelliğiyle gerçekten peygamber olduğuna kanaat getirerek, Müslümanlığı kabul edenler olmuştur. Başka ihtiyaç sahiplerini kendine tercih ederken bir kez bile tereddüt ettiğine dair bir örnek bilmiyoruz.
Abdullah oğlu Cabir bu özelliğini " Kendisinden bir şey istenip de "Hayır" dediği görülmemiştir, diyerek anlatır.
Kendi de "Uhud dağı altınım olsa , üç günden fazla elimde tutmaz, hepsini dağıtırdım" demektedir. Onun bütün yaşamı, bu iddianın ciddiyetini kanıtlayan örneklerle doludur...

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed’in (s) Hoşgörüsü

Amcasının katilini bağışlar. Yardımlarını istemek üzere gittiği halde kendisine taş ve tükürük yağmuruyla karşılayan Taiflileri de bağışlar...
Eline her türlü fırsat geçtiğinde bile intikamdan uzak duruşu, bağışlaması ve hoşgörüsüyle de ayrı bir insanlık zirvesinde durmaktadır...
Müslüman toplumuna bu kültürü, İslam tarihine bu karakteri kazandıran temel dinamik Hz.Muhammedin söz ve davranışlarıyla gerçekleştirip, öğrettiği " hoşgörü devrimi" dir...

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed’in (s) Cesareti
O, cesurdu.... Hz.Ali " Biz savaş kızıştığında gözler öfkeden kıpkırmızı kesildiğinde onun arkasına sığınırdık" demektedir...
Bir başkası ise " Savaşta en cesur olanımız, Hz.Muhammed (s) ile aynı hizada duranımızdır" der..
Savaşa gidecek gönüllüler yazılmaya başladığında hiç değişmeyen bir adet vardır. Onun ismi daima ilk sırada olur...
Fakat cesareti hiç bir zaman, galibin zulmüne dönüşmez... Düşmanını yenince affeder...

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed’in (s) Vefası

Vefasıyla, sevenlerinin sevgisini hayranlığa, düşmanlarının kinini ise ‘takdir etmeye’ dönüştürmüştür... Bütün kişilik özellikleri gibi vefası da yapay ve yüzeysel değil, içten ve derindir..

Medine’ye hicret edeceği gece en büyük kaygısı canı değil; Mekkelilerin " Emin" bilerek kendisine emanet bırakmış oldukları değerli mallarını tastamam sahiplerine iade edebilme korkusudur... Bu sebeple Hz.Ali onun yatağında geceler... Ertesi gün malları sahiplerine dağıtır...

Ayrıca bir insan olarak Hz.Muhammed (s), babalığıyla, şakacılığıyla, hayvanseverliğiyle, nazikliğiyle en mükemmel,en büyük ve en güzel örnek bir insandır.

Onu anlamadıkça, sevmedikçe ve hayat bahşeden prensiplerini kendisine rehber edinmedikçe de insanlığın sıkıntılardan ve buhranlardan kurtulması mümkün değildir......

İnsanlık Ona Muhtaçtır......!
Cehaletin de, yoksulluğun da çözümü Hz. Muhammed’dedir. Salat ve selam olsun ona…
Not: Yazarı bilinmeyen bu metin, Dr. Ali Kuzudişli tarafından yeniden düzenlenmiştir.
E.Furkan Özdemir

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Aralık 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hz. Muhammed (S.A.V.)'in Hayatı
Yaratılış ve ahlâk itibariyle insanların en üstünü idi.
Sponsorlu Bağlantılar
Bütün Peygamberlerin en güzeli o idi.
Boynu uzun ve gümüş gibi saf, omuzları ve pazuları kalın, parmakları uzundu.
Kendisi şişman değildi.
Uzuna yakın orta boylu, güçlü ve kuvvetli idi.
Mübarek cildi ipekten yumuşaktı.
Yüzü hafifçe yuvarlak, kaşları hilâl gibi idi.
Kirpikleri uzun, gözleri kara, büyük ve son derece güzeldi.
Saçları ne pek kıvırcık, ne de pek düz idi.
Sakalı sık ve tamdı. Uzun değildi.
Cismi güzel, kokusu hoş idi.
Sünnetli olarak ve göbeği kesik vaziyette doğmuştu.
Yüzü gül gibi kırmızıya benzeyen beyaz ve nuranî, berrak ve ışıklı idi.
Dişleri inciler gibi beyazdı.
Konuşurken ön dişlerinden nurlar saçılır, gülerken ağzında ışıkların bile aydınlandığı sanılırdı.
Koku sürünsün veya sürünmesin teni ve teri en güzel kokulardan daha güzel kokardı.
Mübarek eliyle bir çocuğun başını okşasa, o çocuk diğerleri arasından hemen seçilir, belli olurdu.
Pek uzaktan işitir, kimsenin göremeyeceği mesafeden görürdü.
Bir yere giderken sağına soluna bakıp yürümez, vakar ve süratle ilerlerdi.
Yüzünde nur, sözünde kuvvet, lisanında bir güzellik vardı.
Herkesin aklına göre söz söyler, herkese güler yüz gösterirdi.
Kimsenin sözünü yarıda kesmez, haşin davranmaz, mütevazi yaşardı.
O'nu ansızın görenler heyecan ve sevgiyle ürperir, konuşunca hayran olurdu.
Bütün insanları hoş tutar, hizmetçilerine şefkatle muamele ederdi.
Kendisi ne yer, ne giyerse, hizmetçilerine de onları yedirir, onları giydirirdi.
Çocukları çok sever, saçlarını okşar, onlarla konuşurdu.
Son derece cömert, sözüne sâdık ve merhametli idi.
Güzel ahlâk bakımından insanların en üstünü idi.
Hülasa kâinatın efendisi, Allah'ın sevgilisi, mü'minlerin baş tacı, hasta gönüllerin ilâcı, çaresizlerin yardımcısı, mazlumların koruyucusu, düşünülebilen her türlü üstünlüğün sahibi idi.
Allah'ın salât ve selamı O'nun ve O'na yakın olanların üzerine olsun.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, iki şey arasında özgür bırakılınca, günah olmadığı sürece, mutlaka kolay olanı tercih ederdi. Eğer iş, günah olursa, ondan herkesten fazla uzak dururdu.
Kendi nefsi için hiç intikam almamıştır, lâkin Allahın bir haramı çiğnendiğinde, hemen Allah için intikam alırdı.
(Aişe radıyallahu anha. Buhârî.)

Allah yolunda yaptığı savaşların dışında, Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, eliyle ne bir kadına, ne de bir hizmetçiye vurmamıştır.
(Aişe radıyallahu anha. Buhârî.)

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemi, bir adam karşılayıp da elini tutunca, adam elini bırakmadıkça, elini çekmezdi. Adam yüzünü çevirinceye kadar, mübarek yüzünü ondan çevirmezdi. Oturduğu adamın huzurunda kesinlikle bacaklarını uzatmazdı.
(Enes radıyallahu anh. Tirmizî.)

Tam on sene Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme hizmet ettim. Bir kerecik olsun "Öf!" bile demedi. Yaptığım bir şey için "Niye böyle yaptın!" yapmadığım bir iş için de "Neden yapmadın!" dememiştir.
(Enes radıyallahu anh. Buhârî.)

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, gönül bakımından insanların en cömerdiydi. insanların en doğru ve sağlam sözlüsüydü. Ahlâken en yüce ve en görgülü olanıydı. ilk defa gören korkuya kapılırdı, fakat yakından tanıyınca onu mutlaka severdi. Ondan bahseden kişi, "Ne ondan önce, ne de sonra onun gibisini görmedim," derdi.
(Ali radıyallahu anh. Tirmizî.)

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemden daha çok gülümseyen birini görmedim.
(İbn Haris radıyallahu anh. Tirmizî.)

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin ellerinden daha yumuşak olan ne bir ipeğe, ne de bir kadifeye dokundum. Onun kokusundan daha güzel ne bir misk, ne de bir anber kokladım. Kırk yaşındayken kendisine vahiy geldi.
(Enes radıyallahu anh. Buhârî.)]

Son düzenleyen Safi; 24 Ekim 2016 22:12
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
22 Aralık 2008       Mesaj #3
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Gülüşü tebessümden ibaretti.
  • Kahkaha ile gülmekten hayâ ederdi.
  • O, çok güzel ve akıcı konuşurdu.
  • Sözleri gönülleri alır, ruhları cezp ederdi.
  • Asla dedikodu etmez ve boş şeyler konuşmazdı
  • Her zaman güzel kokardı
  • Kokusu adeta gülü andırırdı.
  • Uzuna yakın orta boyluydu.
  • Yanýna uzun bir kişi gelse ondan uzun görünürdü.
  • Oturduðu zaman da omuzu oturanlarýn hepsinden yüksekte olurdu.
  • iri yapılı ve kuvvetliydi.
  • Kirpikleri sık ve uzundu.
  • Gözleri gündüz nasıl görürse gece karanlığında da öyle görürdü.
  • Beyaz tenliydi.
  • Yanakları ne şişkin ne de çöküktü.
  • Dişleri beyaz ve bakımlıydı.
  • Diş fırçasını ve tarağını daima yanında taşırdı.
  • Giyecek olarak en çok beyaz rengi tercih ederdi.
  • Bir yere yöneldiðinde bedeniyle döner, asla başýný çevirerek bakmazdý.
  • Yürürken hızlı yürürdü.
  • Ona yetişmek zordu.
  • Edebinden yokuş iner gibi önüne eğik olarak yürür ve etrafýna bakmazdý.
  • Neşeli olduðu zamanlarda yüzü ayna gibi parlardý.
  • O, âlemlere rahmet olarak gönderilmiþti.
  • O, Allah’ýn kulu ve elçisiydi.
  • O, Hazreti Muhammed idi.
PEYGAMBERİMİZİN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ
En yüce ahlâka sahip olduğunda; yüzyıllar boyunca, dost ve düşman, herkesin üzerinde birleştiği tek bir insan vardır:
Peygamberimiz Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselam.
Zaten o, yeryüzünde bulunuş maksadını, "güzel ahlâkı tamamlamak" olarak ifade ediyordu. Onu en son elçisi olarak insanlığa gönderen Yüce Allah da, Peygamberimizde bizim için "en güzel" örneğin bulunduğunu haber veriyor.
Eğitimde güzel örneklerin ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Büyükler kendi yaşayışlarında ne kadar iyi örnek olurlarsa, küçüklerin iyiye ve güzele yönelmesi o kadar kolay ve rahat olur. Güzel örnek olmak ve güzel örnekleri tanıtmak, gençliğe yapılabilecek en büyük hizmetlerden biridir. Çocuklarımızın ve gençlerimizin örnek alabilecekleri en mükemmel insan Peygamberimizdir. Peygamberimizin ahlâkını rahatlıkla kendimize örnek alabiliriz, taklit edebilir, ahlâkımızı güzelleştirebiliriz.
Peygamberimizin ahlâkını ne kadar öğrenirsek hayatta o kadar başarılı olur ve mükemmele ulaşabiliriz.

AHLAKTA MÜKEMMEL ÖRNEK
Güzel ahlak adı altında toplanan tüm güzel vasıfları örnek insan olarak en mükemmel şekilde yaşayan insan hiç şüphesiz Peygamberimizdir (a.s.m.) O’nun ahlakı o kadar yücedir ki, Bizzat Cenab-ı Hak, O’na hitaben şöyle buyurur “Muhakkak Senin için tükenmeyen bir mükafat vardır. Çünkü Sen pek yüce bir ahlak üzerindesin” (Kalem süresi 4)
Nitekim, Hz. Aişe Efendimizin ahlakından örnek almak isteyen Sahabilere şöyle buyurmuştur: “Siz Kur’an’ı okuyor musunuz? O’nun ahlakı Kur’an’dır” Peygamberimizin hayatından her tabakadan insanlar örnek alacak yönler bulabilir. Bizatihi insan olarak O’nun hayatından alacağı sayısız fazilet ve güzellikler yanında, kendi mesleğini ve cemiyetteki yerini ilgilendirecek pekçok derside alabilir. Çünkü O’nun hayatı her yönüyle örnektir.

PEYGAMBERİMİZİN AHLAKİ HUSUSİYETLERİ
Peygamberimizin ahlakının en mühim bir hususiyeti, Allah vergisi oluşudur. Allah, O’nu kusursuz, eksiksiz, mümtaz bir şekilde yaratmıştır. O’nu terbiye eden, edep ve ahlakın en seçkin özellikleriyle süsleyen Yüce Rabbidir.

peygamber(sav)'in anlatılan özellikleri
Yüce Allah'ın "Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin." (Kalem Suresi, 4) ayetiyle üstün ahlakını bildirdiği Resulullah (sav)'ın ahlakını ve davranışlarını örnek almak tüm müminler için önemli bir sorumluluktur. Peygamber Efendimiz (sav)’in şemailinin anlatıldığı bu yazı dizisinin hazırlanmasındaki amaç da bu sorumluluğun bir görevi olarak, onun çeşitli kaynaklarda aktarılan bu güzel özelliklerini inceleyip, yaşamından günümüze öğütler çıkarmaktır.

Günümüzde insanlar, özellikle de gençler birçok insanı kendilerine örnek almakta, onların tavır ve konuşmalarına, üsluplarına, giyim tarzlarına özenmekte, onlar gibi olmaya çalışmaktadırlar. Ancak bu insanların büyük bir çoğunluğu doğru yolda olmadığı gibi, tavır ve ahlak güzelliğine de sahip değildirler. Bu nedenle insanları doğru olana, en güzel ahlak ve tavra özendirmek önemli bir sorumluluktur. Bir Müslümanın, tavrına ve ahlakına özenmesi, benzemek için çaba göstermesi gereken kişi ise, kuşkusuz Hz. Muhammed (sav)'dir. Yüce Allah bu gerçeği bir ayetinde şöyle bildirmektedir:
“Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resûlü'nde güzel bir örnek vardır.” (Ahzab Suresi, 21)

Bu yazı dizisinin bir amacı da Peygamberimiz (sav)'i birçok yönüyle tanıtmak, onun Kuran’da övülen ahlakını örnek alan insanlardan oluşan bir topluluğun ne kadar üstün özelliklere ve güzelliklere sahip olacağını göstererek, Allah’ın izniyle insanları Peygamberimiz (sav)'in titizlikle uyduğu İslam ahlakına özendirmektir.

Peygamber Efendimiz (sav)’de Tecelli Eden Yaratılış Güzellikleri
Peygamber Efendimiz (sav)’in Ashabı, bu kutlu insanın dış görünümünün güzelliği ve görenleri hayran bırakan heybetinden nuruna ve duruşundan gülüşüne kadar Allah'ın onda tecelli ettirdiği çeşitli güzellikler hakkında pek çok detay aktarmışlardır. Sayıca oldukça kalabalık olan sahabeler, bu güzellikler hakkında birçok farklı detay vermiş, Peygamber Efendimiz (sav)’le aynı dönemde yaşamamış olan Müslümanlara Allah'ın Resulünü birçok yönüyle tanıtmışlardır. Bazı sahabeler onu genel özellikleriyle tarif ederken, diğerleri uzun ve detaylı anlatımlarda bulunmuşlardır. Bu anlatımlardan bazıları şu şekildedir:

Peygamber Efendimiz (sav)’in Dış Görünümü ve Güzelliği
Sahabeleri Peygamberimiz (sav)'in güzelliğini şöyle anlatıyorlardı:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem çok yakışıklı idi. Mübarek yüzü ayın on dördündeki dolunay gibi parlardı... Burnu gayet güzel idi... Gür sakallı, iri gözlü, düz yanaklı idi. Ağzı geniş, dişleri inci gibi parlaktı... Boynu sanki bir gümüş hüzmesi idi... İki omuzu arası geniş, omuz kemik başları kalın idi..." (Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, 5. cilt, İz Yayıncılık, s. 31)

"Resulullah (sav) beyaz, güzel ve mutedil (yavaş ve mülayim, itidalli) idiler." (Hz. Ebu Tufeyl (ra),G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 519/1)

Enes b. Malik (ra) anlatıyor:
"Peygamber Efendimiz (sav) orta boylu idi; uzun da değildi, kısa da değildi; hoş bir görünüşü vardı. Saçı ise ne kıvırcık, ne de düzdü. Mübarek (İlahi hayrın bulunduğu şey, bereketlenmiş, çoğalmış, hayırlı, uğurlu) yüzlerinin rengi ise nurani beyazdı." (Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i Şerife, 2. cilt, Hilal Yayınları, Ankara, 1976, s. 7-8)

Hz. Hasan (ra) naklediyor:
"Resulullah Efendimiz (sav), yaradılıştan heybetli ve muhteşemdi. Saçları kıvırcık ile düz arası idi; şayet kendiliğinden ikiye ayrılmışlarsa onları başının iki yanına salar, değilse ayırmazlardı. Uzattıkları takdirde saçları kulak yumuşaklarını geçerdi. Peygamber Efendimiz (sav)’in rengi, ezher'ul-levn (pek beyaz ve parlak renk) idi, yani nurani beyazdı. Alnı açıktı. Kaşları; hilal gibi, gür ve birbirine yakındı. Boynu, saf mermerden meydana gelen heykellerin boynu gibi gümüş berraklığında idi. Vücudunun bütün azaları birbiri ile uyumlu olup yakışıklı bir yapıya sahipti..." (a.g.e., s. 18-22-23)

Bera b. Azib (ra) anlatıyor:
"… Resullullah Efendimiz (sav)’den daha güzel birini görmedim..." (Sünen-i Tirmizi Tercümesi, Çeviren: Osman Zeki Mollamehmetoğlu, Yunus Emre Yayınevi, İstanbul, IV.cilt, s. 210)

"Efendimiz (sav) beyaza pembe karışık renkte idi. Gözleri siyah, kirpikleri sık ve uzun idi." (Hz. Ali (ra), G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, s. 519/4)

Peygamber Efendimiz (sav)’in hicret yolculuğu sırasında çadırını ziyaret ettiği Ümmü Mabed isimli, cömertliği, iffeti ve cesareti ile tanınan biri, Peygamber Efendimiz (sav)’i tanımamıştır. Ancak Peygamberimiz (sav)'i anlatılanlardan tanıyan eşine, onu şöyle tarif etmiştir:

"Aydın yüzlü ve güzel yaradılışlı idi; zayıf ve ince de değildi. Gözlerinin siyahı ve beyazı birbirinden iyice ayrılmıştı. Saçı ile kirpik ve bıyıkları gümrahtı (bol, gür). Sesi kalındı. Sustuğu zaman vakarlı (ağırbaşlılık, halim ve heybetli oluş), konuştuğu zaman da heybetli idi. Uzaktan bakıldığında insanların en güzeli ve en sevimlisi görünümündeydi; yakından bakıldığında da tatlı ve hoş bir görünüşü vardı. Çok tatlı konuşuyordu. Orta boylu idi; bakan kimse ne kısa ne de uzun olduğunu hissederdi. Üç kişinin arasında en güzel görüneni ve nur yüzlü olanıydı. Arkadaşları, ortalarına almış durumda hep onu dinlerler; buyurduğu zaman da hemen buyruğunu yerine getirirlerdi. Konuşması tok ve kararlı idi."
(Prof. Dr. Ali Yardım, Peygamberimizin Şemaili, Damla Yayınevi, 3 Baskı, İstanbul, 1998)
Son düzenleyen Safi; 24 Ekim 2016 22:12
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Eylül 2009       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Hz. Muhammed (s) denildiğinde, insanların zihinlerinde genellikle, ulaşılmaz bir kutsallık halesiyle çevreli, bütün yaşamı olağanüstülükle ve mucizelerle dolu, taklit edilemez, yaşadığı gibi yaşanılamaz bir ulu kişilik canlanır.

Bu düşüncede elbette bir doğruluk payı vardır... Çünkü O, çok üstün, çok başarılı, çok ahlaklı, karizmatik ve tarihsel bir kişilik olmanın ötesinde bir varlıktır.

Hz. Muhammed (s), Allah ile insanlar arasında elçilik yapan o özel insanların sonuncusudur.
Fakat unutulmaması gereken bir gerçek vardır: O bir insandır. İnsanların kendilerini son derece rahat ve huzurlu hissedecekleri bir din getirmiş, onlara ruhbanlık içermeyen bir yaşama biçimi öğretmiştir. Dini ve sünneti her insanın kendi yaşamına kolayca uyarlacağı bir "sade" liğe sahiptir.

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed (s)’in Alçakgönüllüğü
Hz.Muhammed, kendi yaşamındaki peygamberlik çizgisinin zirvesine ulaştığı günlerde bile 15 yaşında genç bir çoban iken sahip olduğu alçakgönüllüğü korumasını bilmiştir. Bu alçakgönüllülük tam bir doğallıkla çevrelenmiştir. Bazı karizmatik kişilerde görünen, alçakgönüllülük perdesi altında aslında alkış ve takdir toplamaya dönük, bir riyakarlık yatırımına dönüşmemiştir.

O, övülmekten samimi bir rahatsızlık duyardı... Kendi devesini kendi tımar eder. Kişisel işlerini, hiç kimseye buyurmaz, yük olmak istemezdi. Vefat ederken geriye kalan 7 gümüşlük nakit varlığının 5 gümüşünü Medine’nin fakir ailelerine sadaka olarak dağıttı. Bu Açıdan bakıldığında, Onun yaşam prensibi "İnsanlar arasında, insanlardan bir insan olarak yaşamaktır"tır.

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed (s)’in Liderliği
Amerikalı araştırmacı-yazar Michael Hurt 1982 de yayınladığı ve insanlık tarihinin en önemli yüz kişiliğini konu alan yapıtı " En Etkin Yüz"de birinci sırayı Hz.Muhammed’e (s) ayırır.
Bu tespit, onun peygamberliğini kabul etmeyen birinin, buna rağmen, onu dünyanın gelmiş geçmiş en etkin önderi olarak gördüğünün ifadesidir.

Evet, "lider, önder, büyük insan" vb. isimlerle anlatılan ve üstün karizmaları oluşturan pozitif değerlerin bütününün Hz.Muhammed’de (s) ideal kıvama sahip olduğu, hayatını incelemiş olan dost-düşman herkesin ortak yargısıdır...

Sahip olduğu devlet erkini, kesinlikle kişisel bir çıkarını gerçekleştirme peşinde kullanmaması onun en öneli meziyetlerindendir.

Toplum içinde yapılan yanlış ve çirkin davranışları, suçluyu deşifre edip de daha fazla suça itmeden, kalabalığın içinde ve " Bazıları" gibi soyut ifadelerle uyarması, erk sahibi biri için ne güzel bir inceliktir.

Hz.Muhammed (s) inananlar için en büyük kul ve en büyük peygamber, -inanmayanlar da dahil- onu tanıyan herkes için de en büyük insan ve en büyük liderdir....

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed’in (s) Zekiliği
Beş peygamberlik özelliğinden biri olarak sahip olduğu zeka, sağ duyuyla ve vicdan dengelenmiş ideal bir durumu gösterir..
Aristo " bir insanı akıl yönünden eğitip de ahlak yönünden ihmal ediyorsanız toplumun başına bela hazırlıyorsunuz demektir" der. Bir çok üstün zeka sahipleri, bu özellikleri başka insani ve olumlu değerlerle dengelemediği için çevrelerinin, toplumlarının hatta bütün insanlığın başına bela olmuş, bir çok felaketler yaşanmasına yol açmıştır.

Hz.Muhammed dengenin tam zirvesinde durmaktadır...
Üstün zekasını en küçük bir kötüye kullanım, kişisel çıkar ve aşırılık uğruna hayatında bir kez olsun kullanmamıştır. Tam aksine peygamberlik öncesi hayatında bile Mekke toplumu içinde ‘el-emin’, ‘güvenilir’ ünvanıyla çağırılmaktadır....
Bütün hayatı boyunca en zor görünen sorunları çözerken dahi rahat, sakin ve doğal bir tavra sahip olmuştur. Ve en zor sorunları sükunet ve kararlılıkla çözmüştür..

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed’in (s) Şefkati
İçine doğduğu toplum da, uzun söze ne gerek, insanların kendi çocuklarını hiç vicdanları titremeden kendi elleriyle öldürebildikleri bir toplumdur. Hem de yüzlerce kez...
Öyle ki cahiliye Arap toplumunda bu vahşete isyan eden insanlardan bir teki bile gayretleri sonucunda 400 küsur kız çocuğunu öldürmekten kurtarabilmiştir...Vahşet o derece yaygındır...
"Bana aranızdaki zayıfları arayıp bulun, çünkü sizin geçinmeniz, size yardım edilmesi, yalnız aranızda zayıfların bulunması yüzündedir", der.
Son günlerde kalbinin katılaştığından şikayet eden bir arkadaşına, bir yetimin başını okşamasını tavsiye eder...
Varlığıyla, insanlığın bütün olumlu ve üstün değerlerinde bir devrim meydana getiren Hz. Muhammed (s), sergilediği şefkat örnekleriyle de zihinleri ve vicdanları titreterek kendine getirir...

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed (s)’in Cömertliği

Arkadaşları cömertliğini, "Denizin Dalgalarına" benzeterek anlatırlar.
Sadece bu özelliğiyle gerçekten peygamber olduğuna kanaat getirerek, Müslümanlığı kabul edenler olmuştur. Başka ihtiyaç sahiplerini kendine tercih ederken bir kez bile tereddüt ettiğine dair bir örnek bilmiyoruz.
Abdullah oğlu Cabir bu özelliğini " Kendisinden bir şey istenip de "Hayır" dediği görülmemiştir, diyerek anlatır.
Kendi de "Uhud dağı altınım olsa , üç günden fazla elimde tutmaz, hepsini dağıtırdım" demektedir. Onun bütün yaşamı, bu iddianın ciddiyetini kanıtlayan örneklerle doludur...

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed’in (s) Hoşgörüsü

Amcasının katilini bağışlar. Yardımlarını istemek üzere gittiği halde kendisine taş ve tükürük yağmuruyla karşılayan Taiflileri de bağışlar...
Eline her türlü fırsat geçtiğinde bile intikamdan uzak duruşu, bağışlaması ve hoşgörüsüyle de ayrı bir insanlık zirvesinde durmaktadır...
Müslüman toplumuna bu kültürü, İslam tarihine bu karakteri kazandıran temel dinamik Hz.Muhammedin söz ve davranışlarıyla gerçekleştirip, öğrettiği " hoşgörü devrimi" dir...

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed’in (s) Cesareti
O, cesurdu.... Hz.Ali " Biz savaş kızıştığında gözler öfkeden kıpkırmızı kesildiğinde onun arkasına sığınırdık" demektedir...
Bir başkası ise " Savaşta en cesur olanımız, Hz.Muhammed (s) ile aynı hizada duranımızdır" der..
Savaşa gidecek gönüllüler yazılmaya başladığında hiç değişmeyen bir adet vardır. Onun ismi daima ilk sırada olur...
Fakat cesareti hiç bir zaman, galibin zulmüne dönüşmez... Düşmanını yenince affeder...

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed’in (s) Vefası

Vefasıyla, sevenlerinin sevgisini hayranlığa, düşmanlarının kinini ise ‘takdir etmeye’ dönüştürmüştür... Bütün kişilik özellikleri gibi vefası da yapay ve yüzeysel değil, içten ve derindir..

Medine’ye hicret edeceği gece en büyük kaygısı canı değil; Mekkelilerin " Emin" bilerek kendisine emanet bırakmış oldukları değerli mallarını tastamam sahiplerine iade edebilme korkusudur... Bu sebeple Hz.Ali onun yatağında geceler... Ertesi gün malları sahiplerine dağıtır...

Ayrıca bir insan olarak Hz.Muhammed (s), babalığıyla, şakacılığıyla, hayvanseverliğiyle, nazikliğiyle en mükemmel,en büyük ve en güzel örnek bir insandır.

Onu anlamadıkça, sevmedikçe ve hayat bahşeden prensiplerini kendisine rehber edinmedikçe de insanlığın sıkıntılardan ve buhranlardan kurtulması mümkün değildir......

İnsanlık Ona Muhtaçtır......!
Cehaletin de, yoksulluğun da çözümü Hz. Muhammed’dedir. Salat ve selam olsun ona…
Not: Yazarı bilinmeyen bu metin, Dr. Ali Kuzudişli tarafından yeniden düzenlenmiştir.
E.Furkan Özdemir
Son düzenleyen Safi; 24 Ekim 2016 22:13
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
14 Aralık 2009       Mesaj #5
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Peygamber Efendimiz (a.s.m.), Allah (c.c.) tarafindan seçilmis olmasi itibariyle maddî ve mânevî yönden çok üstün özelliklere sahiptir. Öyle ki bugün Islâm karsiti kisiler bile onun üstün ahlâkini ve aklini takdir ettiklerini itiraf edebilmektedir. Ama elbette mü'minlerin takdiri çok daha güçlü ve çok yönlüdür.Bilindigi üzere, Resulullah (a.s.m.) daha çocuk yaslardayken dahi ahlâki ve olgunluguyla dikkat çeker, yasitlarindan farkli oldugunu belli ederdi. Asil davranislari ve ruhî melekeleriyle bulundugu ortamda herkesin sevgisini ve saygisini kazandi.

Dedesi Abdülmuttalip çok sayida çocugu ve torunu oldugu halde ona çok düskündü ve bu düskünlügünü ömrü elverdigince onu himaye ederek göstermistir. Ayni tavri amcasi Ebu Talip'te de görüyoruz. Kendi çocuklarindan üstün tutacak ve daha düskün olacak sekilde bir baglilik duymasinin sebebi elbetteki onun üstün ahlâki ve emsalsiz ruhu sebebiyledir. Görüldügü gibi daha peygamberlik verilmedigi halde etrafindaki herkes bu mübarek sahsa hayranlik duymustur. Allah (c.c.) daha küçük yasta sirasiyla babasini, annesini, dedesini alarak onu egitmis bu tip zorluklarla onun ruhunu daha da olgunlastirmistir. Gençliginde de akli, ahlâki, fazileti, dürüstlügü ve diger pek çok yönüyle Mekkeliler arasinda dikkat çekmis, 'El-Emin' sifatina lâyik görülmüstür. Peygamberimiz (a.s.m.) Islâm'dan önce de hiçbir dönemde putlara tapmamis, akliyla, bir olan Allah'i bulmus, O'na yönelmis ve hanif olan Ibrahim'in dinini benimsemisti.

Saygin bir aileye mensup olup, Mekke'nin ileri gelenlerinin arasinda bulundugu halde hiçbir zaman ahlâkindan taviz vermemis hatta iffetiyle dikkat çekmistir.Peygamberligi döneminde de bu üstünlügü öncelikle Allah'a (c.c.) olan yakinliginda, korkusunda ve tevekkülünde görüyoruz. Kendisine ilk vahiy geldiginde de, inkârcilar onu reddettiginde de, magarada etrafi sarildiginda da, Uhud'da yenildiklerinde de hep ayni tevekkül ve Allah'a ayni baglilik göze çarpmaktadir. O tam bir Allah dostuydu, her tutum ve davranisinda O'na yönelir, sadece O'nun rizasini gözetirdi. Kâfirlere karsi onurlu ve zorluyken, mü'minlere karsi da sefkatli ve merhametli idi. Resulullah Efendimiz bütün ömrünü Allah'i razi edebilmek ve O'nun dinini insanlara ulastirabilmek için geçirdi. Bunu yaparken de tamamen Kur'ân'la hükmetti ve âlemlere örnek kilinan bir insan oldu.

Onun güzel ahlâki, akli, dirayeti, hikmeti, takvasi, liderligi, hakimligi çok iyi anlasilmalidir. Zira Allah onda bizim için güzel örnekler oldugunu söylemektedir."Sizin için, Allah'i ve ahiret yurdunu umanlar ile Allah'i çokça zikredenler için, Allah'in resulünde güzel örnekler vardir." (Ahzab Sûresi, 21)Hz. Muhammed (a.s.m.)'in önemli bir özelligi de kavminin hidayeti için gece-gündüz ugrasmasidir. Sadece ebedî hayatlarini kurtarabilmek için onlari sürekli olarak uyarmis ama bir yandan da salih olduklari takdirde cennetle müjdelemistir. Onlari Allah'in birligine tevhid çagirmis, her türlü puttan, sirkten, ortak kosmaktan arindirmistir. Âyetin de ifadesiyle üzerlerindeki agir yükleri kaldirmis, zincirleri indirmis (7/157) yerine kolay olani getirmistir. Çünkü Allah insanlara zorluk dilememis ve kaldirabileceklerinden fazlasini da yüklememistir.Peygamberimiz Araplarin yüzyillardir süregelen inanç sistemlerini, batil hurafelerini, adetlerini, törelerini yikmis yerine tertemiz olan hak dini koymustur. Ama bu çok iyi takdir edilmesi gereken bir noktadir. Zira köklü inançlari ya da saplantilari yikabilmek çok zordur; sabir, dirayet ve cesaret ister. Bu özelliklere ise Resulullah (a.s.m.)'da en fazlasi ile rastliyoruz.Cenâb-i Allah Peygamberimiz (a.s.m.)'i özel olarak seçmis, üstün kilmis, O'na büyük bir nur vermis ve serefli, üstün Kur'ân-i da ona indirmistir.

Bu mübarek insanin hayati boyunca mücadelesi çok yönlü olmustur. Bir tarafta inkârcilarin amansiz saldiri ve eziyetleri, diger tarafta münâfiklarin sinsi faaliyetleri, yine bir yanda yahudilerin siddetli düsmanliklari diger tarafta bedeviler... Görüldügü gibi pek çok açidan bakildiginda hep sorumluluk Peygamberimiz (a.s.m.)'in üzerindeydi. Hem hakim konumundaydi, hem savaslar idare ediyordu, hem de yöneticiydi. Bir yandan teblig yapiyor diger yandan da mü'minleri egitiyordu. Karsisindaki insanlarin cahiliyeden ve sirkten yeni kopmus ve dolayisiyla pek çok hatasi olan kimseler oldugu düsünüldügünde Peygamber Efendimizin üzerindeki yükümlülük daha iyi kavranabilir. Nitekim Said-i Nursi'nin Onun hakkindaki asagidaki sözleri, Peygamberimizde tecelli eden üstün ahlâki ve yüksek ruhunu bize çok güzel açiklamaktadir:"O asir o zat (a.s.m.) ile bir saadet-i beseriye asri olmus. Çünkü en bedevi ve en ümmi bir kavmi, getirdigi nur vasitasiyla, kisa zamanda dünyaya üstad ve hakim eylemis."Fahr-i Kâinat Efendimiz bir yandan cephede mücadele ederken diger taraftandan da Allah'in Kur'ân'da üstün onur sahibi bir elçi olarak niteledigi Cebrail (a.s.) ile görüsüyor ve vahiy aliyordu. Dahasi Sidret-ül Münteha ve Cennet-ül Meva'nin yanindaki bir makama çikiyor, Ruh'ül Kudüs'le burada da bulunuyordu. Allah, bir kisim ayetlerini göstermek için bir gece onu Mescidsi Haram'dan Mescid-i Aksa'ya götürmüstü. Asla hevadan konusmuyor ve Rabbinden aldigi vahyi insanlara aktariyordu. Böyle derin bir mâneviyat, yanindakilerin boyutunu asan bir hayat ve siddetli imtihan ortamiyla muhatapti. Peygamber Efendimizi (a.s.m.) degerlendirirken iste onun bu yönlerini de mutlaka tefekkür etmek gerekir. Öyle ki, Onun yasadigi üstün ahlâki ve derin maneviyati anlayabilen insanlar, süphesiz Ondaki 'en güzel örnekleri' daha iyi kavrayabilecek ve yasamaya çalisacaklardir.
Son düzenleyen Safi; 24 Ekim 2016 22:13
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Aralık 2009       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Allah yolunda yaptığı savaşların dışında, Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, eliyle ne bir kadına, ne de bir hizmetçiye vurmamıştır.
(Aişe radıyallahu anha. Buhârî.)

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemi, bir adam karşılayıp da elini tutunca, adam elini bırakmadıkça, elini çekmezdi. Adam yüzünü çevirinceye kadar, mübarek yüzünü ondan çevirmezdi. Oturduğu adamın huzurunda kesinlikle bacaklarını uzatmazdı.
(Enes radıyallahu anh. Tirmizî.)

Tam on sene Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme hizmet ettim. Bir kerecik olsun "Öf!" bile demedi. Yaptığım bir şey için "Niye böyle yaptın!" yapmadığım bir iş için de "Neden yapmadın!" dememiştir.
(Enes radıyallahu anh. Buhârî.)

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, gönül bakımından insanların en cömerdiydi. insanların en doğru ve sağlam sözlüsüydü. Ahlâken en yüce ve en görgülü olanıydı. ilk defa gören korkuya kapılırdı, fakat yakından tanıyınca onu mutlaka severdi. Ondan bahseden kişi, "Ne ondan önce, ne de sonra onun gibisini görmedim," derdi.
(Ali radıyallahu anh. Tirmizî.)

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemden daha çok gülümseyen birini görmedim.
(İbn Haris radıyallahu anh. Tirmizî.)

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin ellerinden daha yumuşak olan ne bir ipeğe, ne de bir kadifeye dokundum. Onun kokusundan daha güzel ne bir misk, ne de bir anber kokladım. Kırk yaşındayken kendisine vahiy geldi.
(Enes radıyallahu anh. Buhârî.)]
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
13 Aralık 2012       Mesaj #7
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
imam ı ahmet kastalani'ye göre hz. muhammed'in özellikleri;
  • kimsenin gözlerinin içine bakamazdı.
  • sesi kimsenin sesinin yetişmediği yere yetişirdi.
  • teri miskten daha güzel kokardı.
  • oturduğu zaman, omuzu oturanların hepsinden daha uzun olurdu.
  • bir yoldan geçtiği güzel kokusundan belli olurdu.
  • yemeği üç parmakla yerdi.
  • çeşitli elbiseler giyerdi.
  • yabancı elçiler gelince süslenirdi.
  • elbiselerine sinek konmazdı.
  • sivrisinek ve diğer böcekler kanını içmezdi.
  • açlığı sever bazen de çok yerdi.
  • çiğ soğan, sarmısak gibi şeyler yemezdi.
  • şiir söylemezdi.
  • geceleri uyumadan önce gözlerine üç kere sürme çekerdi.
  • evinde ayna, tarak, sürme kabı, misvak, makas bulundururdu.
  • avucunun içini sağ yanağının altına koyup, sağ yanı üstüne yatardı.
Son düzenleyen Safi; 24 Ekim 2016 22:14

Benzer Konular

18 Mart 2012 / Misafir Cevaplanmış
22 Aralık 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
23 Şubat 2014 / misafir Cevaplanmış
8 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
20 Ocak 2014 / Misafir Cevaplanmış