Arama

Beyaz Ölüm

Güncelleme: 7 Mart 2012 Gösterim: 148.654 Cevap: 75
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Nisan 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
uys

Sponsorlu Bağlantılar
UYUŞTURUCU MADDE NE DEMEKTİR?

Yunanca uyku anlamında ki "narke"den gelen ve İngilizce'ye "narkotik" olarak geçen uyuşturucu sözcüğü, uyuşturma özelliği olan, uyuşturan, duymaz hale getiren demektir.

Uyuşturucu madde kavramı genellikle, uyuşturma özelliğine sahip maddeleri ifade eder.Ancak, keyif veren, kışkırtan, yatıştıran, uyanıklık sağlayan kimi maddeler içinde kullanılmaktadır.

Uyuşturucu maddeler; merkezi sinir sistemini etkileyerek kullanan kişinin ruhsal ve fiziksel dengesini bozan; bu kişide fiziksel ve ruhsal bağımlılığa yol açan; kişisel ve toplumsal yönden ekonomik ve sosyal çöküntü oluşturan maddelerdir.
UYUŞTURUCU MADDELERİN SINIFLANDIRILMASI:

Uyuşturucu maddeleri türlerine göre aşağıdaki sınıflandırmaya tabi tutabiliriz;

A- AFYON VE TÜREVLERİ
1-Afyon
2-Morfin
3-Kodein
4-Metadon
5-Eroin

B- KENEVİR VE TÜREVLERİ

1-Reçine esrar
2-Toz esrar
3-Pres esrar
4-Gonca esrar
5-Likit(sıvı) esrar

C- UYARICILAR

1-Amfetamin
2-Kokain
3-Kafein

D- SENTETİKLER

1-Ecstasy (MDMA)
2-Captagon
3-Methamfetamin
4-Lysergic Asid Diethylamid (LSD)
5-Gamma Hydroxybutyrate (GHB)
6-Ketamine Hydrochloride (Ketamin)
7-Phencylidine (PCP)

E- SAKİNLEŞTİRİCİLER

1-Barbituratlar
2-Trankizanlar
3-Sedatifler



UYUŞTURUCUNUN ZARARLARI

-Fiziki Etkileri

beyin
Beyin ve Merkezi Sinir sisteminde :

Sigaradan itibaren bütün uyuşturucuların en büyük zararı ve tahribatı beyin ve merkezi sinir sistemi üzerindedir.

Bu sebeple beynin mazrufu olan aklı ve iradeyi işlemez hale getirir. Kişiyi dengeden, normal yaşam ve davranışlardan uzaklaştırırlar.

Beyin ve akıl sağlığının en büyük düşmanı uyuşturuculardır. Bağımlılarda beliren ilk olgu; akıl ve sinir hastalıkları ve arızalarıdır. Delilik, erken bunama, şuur kaybı, uykusuzluk, felçler hezeyan (sayıklama, saçmalama, akıl dışı davranışlar ) halüsinasyon (vehim, hayal görme, işitme vs. ) lar, zeka ve hafıza kayıpları.En kısa ifade ile: Akıl hastalıkları, zihni ve ruhi karmaşa ve kaoslar .

Sindirim Sisteminde:

Bulantı, kusma, karın ağrıları, kabızlık, ishal, mide ve bağırsak spazmları, kanama ve yaraları, gastrit, ülser vs.

Karaciğer ve Böbreklerde:

Bu zehirlerin organizmadan atılmasında en ağır görev bu organlara düşmekte olup, karaciğer ve böbreklerde büyük arıza ve tıkanmalara, karaciğerde yetersizlik, yağlanma ,sertleşme (siroz)...
Böbreklerde büyük tahribat, albümin, kan ve idrar çoğalması, tıkanmalar ,ağır böbrek hastalıkları


Gözlerde:

Işık ve mesafede uyumsuzluk, şaşılık gece körlüğü, göz bebeği büyümesi, küçülmesi, göz adele felci bilinen sonuçlar ve tezahürlerdir.

Solunum Sisteminde:

Nefes darlığı, öksürük, boğulma hissi, bu yolla kalp sıkışmaları, solunum felçleri ve ölümler bilinen olaylardır.

Kan organlarında:
Kan ,insan hayatının en önemli organı olup, uyuşturuculardan büyük zararlar görür. Kansızlık ,kan zehirlenmeleri, kan hücrelerinde şekil ve miktar değişiklikleri, kanın korkulu arızası olan pıhtılaşma ve kangrenler başlıca arızalardır.
beyin

Solunum Sisteminde:


Nefes darlığı, öksürük, boğulma hissi, bu yolla kalp sıkışmaları, solunum felçleri ve ölümler bilinen olaylardır.

Kan organlarında:


Kan ,insan hayatının en önemli organı olup, uyuşturuculardan büyük zararlar görür. Kansızlık ,kan zehirlenmeleri, kan hücrelerinde şekil ve miktar değişiklikleri, kanın korkulu arızası olan pıhtılaşma ve kangrenler başlıca arızalardır.

Zehirlenme:


Uyuşturucuların başta gelen olumsuzluğu zehirlenmeler ve bu yolla gelen ölümlerdir. İlk defa olursa HAD, tekerrür ederse "Müzmin Zehirlenme" adını alır.
-Sosyal ve Maddi Etkileri
Sosyal bir varlık olan insanın çevresi ile uyum içinde olması, akıl ve zihin sağlığı ile mümkündür.

Bu sebeple akli ve zihni hayatın en büyük düşmanı olan uyuşturucular, insanın uyum gücünü zaafa ve iflasa götürmekle onu aileden, toplumdan ve çevresinden kopararak, yalnızlığa, bunalıma ve hemen ardından da sorumsuz, hipisel (hayvani) bir hayata mahkum eder. Bağımlıyı yaşayan bir ölü haline getirir. (Hip Kültür)

Bu sebeple, uyuşturucuların, bağımlıya, aile hayatına, doğacak çocuklara, iş hayatına, aile ve ülke ekonomisine, ferdi ne toplumsal ahlaka (namus ,iffet, şeref, haysiyet v.s.) verdiği zararlar ifadelere sığdırılamaz.

İntiharların, cinayetlerin, her türlü fuhşiyat, gasp ve anarşinin temelinde uyuşturucu vardır.

İç ve dış düşmanların en tahripkar silahı uyuşturucu ve uyuşturucu salgınlarının itici gücü olan uyuşturucu kültürü (hip kültür) dür. Cemiyetleri inkıraza götüren her türlü maddi ve manevi tahribatın temeldeki sebebidir. Bunlar.

Ayrıca AİDS, frengi, verem, kanser, kangren ve benzeri bir çok ölümcül hastalığın yayılmasında da en büyük fail uyuşturucular ve bağımlılarıdır.



NASIL KURTULUNUR?


uyshayir
-Çocuğunuzun Uyuşturucu Madde Kullandığını Nasıl Anlarsınız?
Uyuşturucuların kullanılması davranış değişikliklerinde ve bünyedeki emarelerde kendini gösterebilir. Bununla beraber bu işaretler kesin delil sayılmazlar. Uyuşturucunun kullanılmasında kesin delil olan bünye emaresi enjeksiyonda (bilhassa eroinde) görülür. Daha çok kol ve bacak damarları boyunca olmak üzere, bağımlının bütün vücudunda iğne izleri vardır. Bunlar sivrisineğin soktuğu yerlere benzer ve muhtemelen iltihaplıdır. Tabi iğne ile tedavi gören hastaların vücudunda da iğne izlerinin bulunduğu unutulmamalıdır.

Kullanılan uyuşturucunun cinsine ve kullanma şekline göre değişen aletler, zehir in alınışı ve çeşidi hakkında fikir verir. Vücuttaki emarelerin çokluğu bağımlılık ihtimalinin işareti ise de, uyuşturucu kullanılmasının kesin delilleri olarak kabul edilmemelidir, fakat uyanık olunmalı, olaylar dikkatle izlenmeli ve değerlendirilmelidir. Bunlar mesela, el titremesi, ter boşanması, uykusuzluk, huzursuzluk, sükunet ile sinirlilik hallerinin birbirini takip etmesi gibi işaretlerdir. Davranış değişiklikleri de uyuşturucu bağımlılığın işareti sayılır.

Gençlerde rastlanan ve göze çarpan bu ve benzeri haller, ergenlikle ilgili çok normal sebeplerde olabilir. Örneğin ergenlikte:

Okul başarılarındaki inişler ve yükselişler, Aile münasebetlerinden ayrı kalma, uzaklaşma, Ruh halinde değişiklikler, İlgi alanlarının sık sık değişmesi söz konusu olabilmektedir.

Bunlar tehlike işaretleridir :
  • Daha önce bizlerle olmaktan zevk alan, programlar yapan kızımız veya oğlumuz, bizden uzak durmaya başlamışsa, ilgi ve istekleri sıklıkla değişiyorsa, maymun iştahlı olmuşsa, daha önce eğitim konusunda verdiği kararı değiştirmişse, kararsızlıklar yaşıyorsa...
  • Ruhsal yönden içine kapandığını, aşırı sinirli olduğunu, alınganlaştığını, sonra tekrar normale döndüğünü fark ediyorsak.
  • Başarı oranı tamamen ve her derste düşmüş ise, arkadaşlarını çok sık değiştiriyorsa, eski arkadaşlarına sırt çeviriyor ve çevreyle ilişkilerden kaçıyor, işini yada okulunu bırakmak istiyorsa.
  • Hiçbir şeye ilgi duymuyor ve herkesten uzak kalıyorsa, geleceğe dönük hiçbir adım atmıyorsa.
  • Ani ve çabuk duygu değişimleri varsa, yemek yeme düzeninde bozukluk oluyorsa.
  • Yalan söylüyor ve evden ufak tefek şeyler kayboluyorsa.
  • Elbisesinde, yatağında ufak yanıklar ve yırtıklar oluşmuşsa, farklı yerlere gittiğine dair ipuçları varsa.
  • Tuvalette uzun süre kalıp, oradan rahatlamış olarak çıkıyorsa.
  • Odasında, üstünde pudraya benzer şeyler varsa bunlar bize bir problemin olduğunu düşündürmelidir. Ama bütün bunları, tek başına anne yada baba olarak halletmeye kalkışmamak, mutlaka bir uzmandan yardım almak gerekir.
-Aileye Düşen Görevler

Uyuşturuculardan korunmada en büyük vazife aileye düşmektedir. Aile toplumun temel çekirdeğidir. En başta anne ve baba, çocuklara örnek olmalıdır. Çocuklar, her türlü sıkıntılarını ve problemlerini öncelikle anne ve babalarına açabilmelidirler. Problemlerin ilk defa aile büyüklerince değerlendirilmeleri şarttır.
Bu konuda gençlerimizin dikkat edecekleri noktalara gelince;
  • Gerek sevgiyi ve mutluluğu muhakkak ki kendi yuvalarında aramalıdırlar.
  • Kötü arkadaş guruplarından uzak durmaları gerekir. Böyle kişiler davranışlarından, hareket ve sözlerinden anlaşılır.
  • Boş zamanları en iyi şekilde (okumak, kültürel ve diğer faydalı faaliyetlerde bulunmak gibi meşguliyetlerle) değerlendirmelidirler.
  • Yine gençlik dönemi ; halk arasında söylendiği şekliyle "delikanlılık" devresidir. Bu yaşlarda kişilik icabı, gelecek için her an problem oluşturabilecek hareketlere girilebilir, kararlarda isteksizlik olabilir. Gençler bu hususu daima göz önünde tutmalı büyüklerin uyarılarını dikkate almalıdırlar.
Son olarak gençlerimizi uyuşturucunun içine çeken alt kültürden bahsetmek istiyorum. İçki uyuşturucu, kumar, şans oyunları, sapıklıklar, fuhuş evden kaçma gibi faaliyetlerin tümünü besleyen, ortaya çıkaran ortama "Uyuşturucu Kültürü" adını veriyoruz. Zararlı alışkanlıkların temelinde bu vardır ve bunu önlemek uyuşturucu kültürüyle mücadeleye bağlıdır.

Bu kültürün filizlendiği birahane, pub, diskotek, kahvehane, kumarhane, meyhane ve benzeri yerlerden uzak durmalıdır.


Bira ve "alkolsüz" denilen bira, alkolizm ve uyuşturucu batağının başlangıç basamağıdır.


Yine milli manevi değerlerimiz, yüzyıllardan beri nesilden nesile intikal eden geleneklerimiz uyuşturucu kültürünün panzehiridir. Bu değerlere sarılmak zorundayız.

-Medya'ya düşen görevler
En güçlü ve yaygın eğitim kurumu olduğu halde bu çizgide hiç bir görev üstlenmeyen, hatta büyük bölümü ile, bilhassa temeldeki konu olan ve her türlü zararlı alışkanlıklara ve bunların salgın haline gelmesinde en büyük etken kabul edilen uyuşturucu kültürü çizgisinde büyük bir sorumsuzluk sergileyen medya, mutlaka disipline edilmeli. Bu güçlü kurum bütün birimleri ile yararlı bir çizgiye getirilmelidir ve medyanın bu sorumluluklarını ve hayati önem taşıyan görevlerini kabullenip yerine getirmedikçe diğer hiçbir tedbirin ülkeyi ve toplumu selamet kıyısına götüremeyeceği kesinlikle bilinmelidir. Bu ülke, bu toplum ve bu devlet hepimizindir. Bir yerde hırs ve kazançlara sınır tanımak zorundayız.


UYUŞTURUCU TUZAĞI
-Uyuşturucuya Alıştırma Yöntemleri
Unutmayın , eroin bağımlılığının ilk adımı arkadaş kıyağı ile atılır .

Eğer arkadaşınız , gerçektende arkadaş değil de bir "ayakçı" ise, birkaç hafta sonu devam eden bu kıyakçılığı " bombalama" denilen ikinci aşama izler. Bu aşamada bir gün ziyaretinize gelen ayakçı, kıyağını yaptıktan sonra giderken, nasılsa yanındaki yüklüce miktarda eroini almayı unutuverir. Bir eroinmanın malını asla unutmayacağını bilmediğiniz için kuşkulanmazsınız. Birkaç gün gelip almasını beklersiniz. Gelmez. Bir gün, "yahu şundan bir kere çeksek ne olur sanki?" dersiniz. Sonra bunun gerisi gelir. Mal bittiğinde bombalanmışınız demektir. Artık bir eroin bağımlısı olarak, her yerde kıyakçınızı, daha doğrusu ayakçınızı arar ve kolaylıkla bulursunuz.

Özellikle genç yaştaki insanlar arasında, guruptan bir yada birkaç kişinin uyuşturucu kullanması , diğerlerinin de en azından bir kez denemesi için yeterli bir neden.

tzk
Gençler , birbirlerine sigara ikram eder gibi yada hastalığını iyileştirmek amacıyla ilaç verir gibi uyuşturucu sağlayabiliyorlar. Gençler, arasındaki sohbetin dışında kalmasını istemedikleri arkadaşlarını da kendileri gibi uyuşturucu kullanmaya zorlayabilirler. Kullanmaya itiraz eden arkadaşlarını dışlıyor yada "arabesk" türü tanımlamalarla , kendilerince aşağılama yolu seçiyorlar.
Okul önleri de artık satıcılar için vazgeçilmez mekanlardan. İstanbul'da bulunan pek çok okulun kapısında , özellikle çıkış saatlerinde uyuşturucu satıcılarına rastlanıyor.
Okul yönetimi nemi yapıyor? Hayır onların okulunda uyuşturucu kullanan öğrenci yok ki. Neden böyle bir konuyu düşünsünler?

Esrar bağımlıları , kullandıkları malın içine eroin karıştırılarak bu uyuşturucuya da alıştırılabilirler Eroin krizleriyle birlikte de bağımlılık başlar
.
-Uyuşturucu Kültürünün Sebepleri
Toplumu ayakta tutan , ona yücelme ve yasama gücünü kazandıran , manevi , ahlaki ve hamasi değerlerini çürüterek , sömürgeci devletlerin uydusu halin getiren bir soğuk harp uygulamasıdır. Dış güçlerin ve içerdeki ajanlarının ve bunlarla işbirliği yapan mafya üçlüsünün organize çalışmaları. Her zaman mafyanın ağına takılmaya hazır "sokaktaki başı boş insanlar ve çocuklar" Unutulmaması gereken bir önemli husus da : Beyaz zehir alışkanlığının gelişmesinde , içinde türlü uyuşturucular taşıyan ve son yıllarda karaborsaya da tekel çizgisinde hükmeden ithal sigaraların ve kolalı mamullerin keza , çikletlerinde payı zannedildiğinden çok fazla.
-Madde Kullanımının Nedenleri
Bilgisizlik :
Tehlikeden habersiz ve bu sebeple konuyu hafife almak.
Özenti:
Özenti sergilemede en önemli payın medyaya ait olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Bira-bahane:
Diskotek ve diğer kafabulma-eğlenme yerleri. Bunlar beyaz ölüm değirmeninin çarkları ve tuzaklarıdır. Giren büyük ihtimalle öğütülür. Gurup baskıları: kötü arkadaş.
Merak:
Denerim, bırakırım kafası. Fakat bir veya iki deneme genci belki de dönüşü olmayan yola sokmaya yeterli gelmektedir.
Moda:
Çevreye uyma havası... Bozuk çevre ve hasta toplum. Bilindiği gibi hastalıklarda insandan insana kolaylıkla geçebilir. Gençlerde tehlike sevgisi , cinsel bozukluklar , kendini aşma , ispatlama içgüdüsü veya gayreti. Genetik yapının maddeye yatkınlığı. Gençlerdeki manevi boşluk , inanç zaafı. Bozuk aile ve hasta toplumdan kaynaklanan güvensizlik duygusu. Gelecek karşısındaki kaygılar strese, sıkıntıya ve yalnızlığa itiyor. Aile yapısındaki bozukluklar , geçimsizlikler. Ahlaki manevi zaaflar. Yine ailelerdeki ekonomik bozukluklar çoklukla normaliteyi bozar. Bilhassa yokluktakini bunalıma ve intihara , varlıktakini şımarıklığa , taşkınlığa , tahribe yöneltir. Eğitimdeki zafiyet , yetersizlik ve yanlışlıklar. Maddeci felsefeye dayalı eğitimler insanları bencilliğe (egoizme) , şahsi çıkarcılığa iten temeldeki sebeplerdir.
-Arkadaş çok önemli
Çocuklar ve gençler aileden ve okuldan , zamanla arkadaş çevresinden etkilenirler. Arkadaş çevresinde kabul edilmek için gençler, ekseriya çevresinin baskısına dayanamaz aşağılık duygusu ile uyuşturucu kullanır. Sanıldığının aksine , uyuşturucu ile ilk temas , sokak başında bilinmeyen satıcı vasıtası ile değil , bilakis arkadaş çevresiyle olmaktadır.


KULLANIMLA MÜCADELE
TEDAVİ
Uyuşturucu madde kullanan kişiler tedavi olabilir. Özellikle tedavi ilkelerini yerine getiren kişilerde uyuşturucu maddeyi bırakma oranı çok yüksektir.

Kullanıcılar arasında "bu hastalığın tedavisi olmadığı" yolunda bir kanı yerleşmiştir. Bu değiştirilmeye çalışılmalıdır.

Uyuşturucu maddeyi bırakan kişilerde tekrar madde kullanımına başlamak sık olarak gözlenen bir durumdur. Kişi uyuşturucu maddeleri bıraktıktan sonra bir daha hiçbir zaman kullanmamalıdır. Bir kez kullanması onun eski günlerine dönmesine neden olabilir.

Tedavinin ilkeleri

Bu maddeleri kullanan kişilerin tedavisi kişiye, kullanılan maddenin cinsine ve kullanım süresine göre değişiklikler göstermektedir.

Tedavinin başarısı için iki önemli etken sayılabilir:
  1. Bunlardan birincisi kişinin tedavi olmayı istemesidir. Eğer kişi tedavi olmayı kendisi istemiyor ise, kimse ona zorla bıraktırmayı başaramaz.
  2. Diğeri ise kişinin maddeyi bırakmaya kendini hazır hissetmesidir. Çünkü, kişi maddeyi bıraktığı zaman alışkanlıklarını, yaşadığı ortamı değiştirmek zorunda kalabilecektir. Eğer tüm bunlara hazır değilse, yapabilecek fazla bir şey yoktur.Uyuşturucu madde kullanan kişide bağımlılık geliştiyse, tedavi daha güç olacak ve daha uzun sürecektir.
Ayrıca, uyuşturucu kullanımı ile daha da artan aile içi iletişim bozukluklarının, kopukluklarının giderilmesi için anne ve babanın da tedaviye katılması gerekir.
ÖNLEME
Gençlerin madde kullanmaya başlamasını önlemede ailelerin çocukları ile ilişkilerinin kalitesi önemli bir yer tutar. Çocukları ile kuvvetli sevgi ilişkisi olan doğru ve yanlışları öğreten, davranışları için uygulanabilir kurallar koyan, bunların uygulanmasını sağlayan ve çocuklarını gerçekten dinleyen ebeveynler çocuklarının uygun bir aile ortamında yetişmesini sağlamış olurlar.
İnsan ihtiyaçları, sonsuzdur.Çocuğunuzun yaşını sosyal çevresini, ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak ne kadar harçlık vereceğinizi belirleyiniz. Belirlenen bu rakam ihtiyaçların üzerinde yada bu ihtiyaçları karşılayamayacak miktarda olmamalıdır.
uyshyr
-Değerlerin öğretilmesi

Her ailenin bazı prensip ve standartlarla belirlenmiş davranış beklentileri vardır. Sosyal, ailesel ve dini değerler gence alkole ve maddeye hayır demeleri için nedenler bulmasını ve kararlılıklarını kesin bir şekilde sürdürmelerini sağlar.

Aile değerlerinizi çocuğunuza açık bir şekilde öğretebilmeniz için:

İzin alması için gerekli olan değerleri açık bir şekilde belirtin ve dürüstlük, sorumluluk alma ve kendine güvenin neden önemli olduğunu, bu değerlerin iyi kararlar vermede nasıl yardımcı olacağı hakkında konuşun.

Kendi davranışlarınızın çocuğunuzun değerlerinin gelişmesini nasıl etkilediğini sakın unutmayın. Çocuklar kendi anne-babalarının davranışlarını taklit ederler. Örneğin sigara içen anne ve babaların çocuklarının sigara içme yüzdesi daha yüksektir. Sigara içme, alkol ve yatıştırıcı ilaçları alma davranışlarınızı yeniden gözden geçirin. Unutmayın ki sizin bu maddeye karşı tutumunuz çocuğunuzun alkol veya madde kullanıp kullanmamaya karşı belirleyeceği tutumu şekillendirecektir. Bu zaman zaman aldığınız alkolü tamamen kullanmamanız anlamına gelmektedir. Çocuklar bağımlılık düzeyinde, kendisine ve ailesine zarar verebilecek düzeyde alkol kullanımı ile sosyal içicilik arasındaki farkı anlayabilirler.

Çocuğunuzun asla sizin içkinizden tatmasına izin vermeyin. Böylece çocuk, erişkinler için yasal ve kullanılabilir olan alkolün çocuklar için yasal olmayan bir madde olduğunu görebilir.

Kendi söz ve davranışlarınız arasında ki uyuma dikkat ediniz. Çocuğunuzun sizinle özdeşim kurduğunu unutmayınız. Çocuğunuzdan beklediğiniz davranışları sizin gösterdiğinizden emin olunuz. Çocuğunuz sizi model alır. Sizin davranışlarınızın, tutumlarınızın, sorunlarla başa çıkma yollarınızın benzerlerini çocuğunuzda görebilirsiniz.

Çocuğunuzun sizin aile değerlerinizi anladığından emin olunuz. Aileler bazen çocuklarının nadiren veya hiç konuşmadan değerleri aldıklarını düşünürler. Bu doğru değildir. Bunlar, aile yemek için bir araya geldiğinde konuşulabilir.

-Alkol ve Diğer Maddelere Karşı Kuralların Konması ve Bunların Uygulanması

Kuralların konması işin sadece başlangıç kısmıdır. Önemli olan bunların uygulanmasıdır. Kurallara uyulmadığında uygulanacak yaptırımlar da önceden belli olmalıdır.

Açık olun. Kuralların nedenlerini açıklayın. Kuralların neler olduğunu ve nasıl bir davranış beklediğinizi söyleyin. Kurallara uymamanın sonuçlarını, yani yaptırımın ne olacağını, nasıl uygulanacağını ve ne kadar süreceğini tartışın.

Tutarlı olun. Çocuğunuzun alkol veya madde kullanmaması konusundaki kuralların evde, arkadaşında ve her yerde geçerli olduğundan emin olun.

Makul olun. Daha önce kararlaştırılmamış yeni kuralları ve cezaları çocuğunuzla tartışmadan uygulamayın. "Baban eve geldiğinde seni öldürür" gibi gerçekçi olmayan tehditlerden kaçının. Bunun yerine sakin bir şekilde tepki verin ve daha önce kararlaştırmış olduğunuz cezayı uygulayın.
-Alkol ve Maddelerin Etkileri Hakkında Bilgi Sahibi Olma:
Aileler; alkol ve uyuşturucu maddeler hakkında bilgilenmeli, tehlikeyi kendilerinden ve çocuklarından çok uzaklarda görmemeli, tehlikeden uzak kalabilmek için tedbirler geliştirmelidirler.
-Çocuğunuzla Konuşma ve Onu Dinleme
Bir çok aile çocuğu ile alkol ve diğer maddelerin kullanımını konuşmaktan kaçınır. Bazıları kendi çocuklarının böyle maddelerle karşılaşmayacağını düşünür. Bazıları ise bunu nasıl konuşacağını bilmediği için veya böyle fikirleri çocuğun kafasına koymak istemediği için konuşmaz.
Çocuğunuz böyle bir problem yaşayıncaya kadar beklemeyin. Tedavi programlarına giren bir çok genç ailelerin öğrenmesinden önceki en az iki yıldan beri madde kullandıklarını açıklamaktadırlar. Çocuğunuzla madde ve alkol hakkında daha erken konuşmaya başlayın ve iletişim kanallarını açık tutun.
Tüm cevapları bilmeme olasılığından endişe etmeyin. Çocuğunuz bununla ilgili olduğunuzu bilsin yeter. Birlikte cevapları araştırabilirsiniz.
Aşağıda çocuğunuzla alkol ve madde hakkında konuşabilmenizi sağlayacak bazı ipuçları bulacaksınız.
İyi bir dinleyici olun. Çocuğunuzun size problemlerini veya sorunlarını getirebileceğinden emin olun. Çocuğunuzun size söylediği şeyleri dikkatle dinleyin. Öfkenizi kontrol edin, şiddetten kesinlikle kaçının. Gerekiyorsa, sakinleşmek için kendinize süre verin. Çocuğunuzun ne söylediğine çok dikkat edin. Eğer çocuğunuz sorunlarından bahsediyorsa, okulda veya arkadaşlarıyla işlerin nasıl gittiğini siz sorun.
Hassas konularda da konuşabileceğinizi hissettirin. Gençler, kendileri için önemli konularda ailelerinden bilgi alabileceklerine inanmak isterler.
Ödüllendirin. Sadece yanlışlar üzerinde odaklanmayın, iyi yaptığı şeyleri de fark edin ve bunları belirterek pekişmesini sağlayın. Aileler ödüllendirmekte eleştirmekten daha cömert olursa çocuklar kendilerini daha iyi hissederler ve kendi kararlarına güvenerek özgüveni yüksek gençler olurlar. Burada kastedilen sözel ödüllendirmedir. Yani çocuğunuzun yaptığı davranışı beğeniyorsanız onu takdir ettiğinizi söyleyin.
Açık mesajlar verin. Alkol veya madde hakkında konuşuyorsanız çocuğunuza kullanmama mesajını açık şekilde verdiğinizden emin olun. Böylece çocuğunuz kendisinden beklenenleri tam olarak bilecektir.
Doğru davranışlarınızla model olun. Çocuğunuzdan beklediğiniz dürüstlük, ahlaklı olmak gibi davranışları kendiniz gösterdiğinizden emin olun.
-İletişim İpuçları
Dinleme;
  • Dikkatle dinleyin
  • Sözünü kesmeyin
  • Çocuğunuz konuşurken kendi söyleyeceğinizi
  • Hazırlamakla meşgul olmayın
  • Çocuğunuzun sözünün bittiğinden emin olana kadar bekleyin.
Gözleme;
  • Çocuğunuzun yüz ifadesi ve vücut dilini anlayın.
  • Çocuğunuz sinirli ve rahatsız mı veya rahat mı görünüyor?
  • Konuşma süresince çocuğunuzun söylediklerini ona eğilerek, omzunu tutarak ve başınızı sallayarak ve
    göz teması kurarak dinleyin.
  • Çocuğunuzun konuşmalarını ciddiye alın.
Cevap verin;
  • "Şunu yapmalısın", "senin yerinde olsam" veya "ben senin yaşındayken" ile başlayan cümleler yerine
    "çok ilgimi çekti" , "anlıyorum ki bu bazen zordur" gibi cümlelerle başlamak cevap vermek için daha uygundur.
  • Eğer çocuğunuz size duymak istemediğiniz şeyler söylüyorsa, sakın bunları yadsımayın.
  • Her durum için çocuğunuza önerilerde bulunmayın. Bunun yerine anlattığı şeylerin ardında ki duyguları anlamaya çalışın.
  • Çocuğunuzun kastettiği şeyi anladığınızdan emin olun.
  • Çocuğunuzun içinde bulunduğu güç durumu sizinle paylaştığı için pişman olmasına neden olmayın. Her zaman onun yanında olacağınızı hissettirin.

Son düzenleyen Blue Blood; 19 Haziran 2006 12:38
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Nisan 2006       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
UYUŞTURUCU HAKKINDA GENEL BİLGİLER
" Uyuşturucu Çare Değildir. Çareyi Onda Aramayınız..."
Sponsorlu Bağlantılar

UYUŞTURUCU MADDELERİN SINIFLANDIRILMASI



Müsekkinler (Depresanlar)(Merkezi Sinir sistemi Yavaşlatanlar)Tabii Eczalar


Afyon

Morfin

Eroin

Kodein
Sentetik Eczalar
Barbituratlar
Trakilizanlar
Sedatifler
Uyarıcılar (Stimülanlar)(Merkezi Sinir Sistemi Tenbih Edenler)
Tabii Eczalar
Koka Yaprağı KokainCrack
Sentetik Eczalar
Amfetaminler
Hayal Gösterenler (Halusunojenler)Duyuların Bozulmasına Sebep Olanlar Tabii Eczalar
Esrar
Marjiuana
Meskalin
Sentetik Eczalar





AFYON

Haşhaş kapsüllerinden elde edilir. Henüz olgunlaşmamış haşhaş başlarının bıçakla çizilmesi neticesinde süte benzer beyaz, yapışkan bir öz çıkar. Bu sıvının rengi havanın etkisi ile kısa zamanda koyulaşarak kahverengi bir hal alır ve bu maddeye afyon sakızı adı verilir. Afyonun içeriğinde şeker, protein, kauçuk yağı gibi maddelerle, morfin, narkotin, kodein vb. sayıları 25'e yakın alkaloit denilen zehir mevcuttur. Afyon yutarak, çiğnenerek alınabileceği gibi sigara ile de içilebilir. Hangi şekilde kullanılırsa kullanılsın aynı tesiri gösterir. Başlangıçta varsa ağrıları azalır, üzüntüler kaybolur, sıkıntılar geçer ve geçici bir keyif hali başlar. Afyonkeşler bu keyif haline Balayı derler. Fakat bu keyif hali çok kısa sürer. Ardından mide bulantısı, baş dönmesi, renk solması, kalp ve solunum yavaşlaması ile birlikte zehirlenme hali baş gösterir. Afyon çok miktarda ve birden alınmışsa içen kimseyi komaya sokar ve ölüm tehlikesi belirir.

EROİN

Eroin afyonun içinde bulunan alkaloitlerden bir tanesidir. Bazorfinin asetik asit ile birlikte ısıtılması ve diğer kimyasal işlemlerden sonra oluşur. Bileşiminde asetik asit olduğu için eroin normalde sirke gibi kokar. Fakat bunu tespit etmek için, her halükarda, uyuşturucu maddenin koklanması çok zararlı bir davranıştır. Gevher, süprüntü, beyaz cevher, şey, kar, sır, oğlan gibi argo isimleri vardır. Eroin, beyaz, gri, koyu gri, kahverengimsi gri ,fildişi, kahverengi renklerde ve toz şeker gibi küçük kristaller halinde veya un gibi toz halinde olabilir. Saf halde iken beyaz olan eroindeki bu renk farklılıkları içersinde bulunan katkı maddelerinin miktarına göre değişir. Bir doz eroinde(normalde 100 mg.)¸10 eroin ve % 90 şeker, nişasta, süttozu, kinin, vb katkı maddeleri bulunur. Eroin, uyuşturucu maddelerin en kuvvetlisi ve dolayısıyla da en tehlikelisidir. Morfinden 2 ila 10 defa daha kuvvetlidir. Eroin bilinen uyuşturucu maddelerin en fazla ve çabuk alışkanlık meydana getirenidir. Ufak bir iki deneme kişiyi eroin kurbanları arasına almaya kafi gelir. Eroin kullanmaya alışmış bir kimse iki veya üç saatte bir muhakkak bu zehri almak mecburiyetindedir. Aksi taktirde çok ağır kriz halleri baş gösterir.
Eroin çoğunlukla buruna enfiye gibi çekilerek alınır. Ayrıca, bir sigaranın yanan ucuz toz halindeki eroine daldırılır. Eroinin yere düşmemesi için baş hafif geriye çekilir ve içilir. Bundan başka alüminyumlu kağıt üzerindeki eroinin alttan yakılarak çıkan dumanları da teneffüs edebilir. Eroinin saflığının bozulması eroinmanların damardan enjeksiyonla almalarına, yol açmıştır. Eroinin içine çeşitli maddeler katılarak saflığı bozulmakta, bazen dozaj çok düşmektedir. Saflığı bozulan eroin, müptela tarafından arzu edilen canlılık hissini ancak damardan enjeksiyon yoluyla alındığı zaman sağlar. Ancak eroin müptelalarının sokaktan satın aldıkları eroin, alışa geldikleri yüzdeli eroinden daha fazla eroin ihtiva ettiği zaman ölümler meydana gelmektedir. Eroin kullanan bir kimsedeki zehirlenme belirtileri morfin kullananlardakine benzemektedir. Fakat bu, morfinin tesirinden çok daha şiddet ve kısa zamanda ortaya çıkmaktadır. Çünkü eroin morfine nazaran ortalama 5 misli daha kuvvetli bir zehirdir.
Eroine iyice alışan ve kriz devresine giren bir eroinman, artık ilk günlerde tatmakta olduğu yalancı keyif halini de bulamaz olur. Artık onun eroin kullanması yanız fena tesirinden kurtulmak ve bir nebzecik rahat edebilmek içindir. Eroin kullananlar da morfinde olduğu gibi terler, çarpıntı başlar, vücudu kırılır, diz, bel. ve başında şiddetli ağrılar başlar, iştahı kapanır, çalışma gücünü kaybeder, büyük bir üzüntü ve keder duyguları içersinde yatağa düşer. Renkleri uçuk, ağızlar kuru, nefesleri ke*****r. Dalgın bir haldedirler, dünya ile alakaları kalmamıştır, gözlerindeki canlılık alametleri kaybolmuştur. Yaşayan bir ölüden farksızdırlar ve bu halden kurtulabilmek için yeniden eroin kullanmak mecburiyeti duyarlar.
ESRAR
Esrarların elde edildiği bitkiye esrar otu; kendir, kenevir, veya kannabis adı verilir. Kenevir bitkisinin botanikteki adı Cannabis Ssativa'dır. Kendir otunun boyu yetindirildiği yere göre değişir. Bazen I-2 metreye kadar uzar. Liftlerinden ip, halat, çuval vb. yapılır. Kenevir bitkisi dişi ve erkek olarak ikiye ayrılır. Esrar dini kenevirden elde edilir.
Dişi kenevir otunun baş kısmı, dalları ve yapraklarının toplanıp kurutulması ve ufalanıp toz haline getirilmesi bitki (kök) esrar elde edilmiş olur. Dişi kenevir bitkisinin çiçekli tepe kısımlarında reçine denilen koyu bir sıvı vardır ki, keyif verici maddeler özellikle burada bulunur. Bitki esrar yeşil, sarı veya kahverengi halde bulunabilir.
Dişi Hint kenevirinin yaprakları ve çiçeksi uçlarının toplanıp kurutulması ve çeşitli şekillerde preslenmesiyle oluşturulan reçine esrar, bitki esrardan 8-10 kat dala etkilidir. Esrar olarak Ortadoğu, Fas, Pakistan, Batı Afrika, Meksika ve Karibbean bölgelerinde yetiştirilir. Rengi hardal sarısından koyu kahverengiye kadar olan renkler ve genellikle de siyahtır. Sıvı esrar (esrar yağı) tok konsantredir. % 20-60 arası THC içerir. Esrar reçinesinden 3-4 kat daha güçlüdür. Birçok renkte, çoğunlukla da kehribar, koyu yeşil, kahverengi veya siyah renk ve tonlarında bulunur. Esrar genellikle tütüne karıştırılarak sigara şeklinde sarılır ve sigara gibi içilir, Bu sebeple gençler, bilmedikleri kimseler tarafından ikram edilen elle sarılmış sigarayı kesinlikle kabul etmemelidirler Esrar lokum veya reçel içersine katılarak yenebildiği gibi, alkollü içki veya çok şekerle kahve içine konarak da içilebilmektedir. Ayrıca, büyükçe bir parça esrar mangala atılıp, etrafındakiler yanan esrarın dumanından içlerine çekerek kullanabilirler. Hangi şekilde kullanılırsa kullanılsın etkisi 2-3 dakika içinde görülür. 10 dakika içinde de en etkili hale gelir ve 2-3 saat etkisini sürdürür. Esrar çok şiddetli bir beyin zehirlidir. Bilhassa zekaya etki eder. Bu yüzden de ona zeka zehri adı verilmiştir.
AMFETAMİN
Amfedaminler merkezi sinir sistemini etkileyen stimülanlardır. Bunlar, tıbbı olarak uyku hastalığı hallerinde ve hastayı daha az yemeğe ikna etmek üzere aşırı şişmanlık hallerinde kullanılırlar. Amfetaminler farklı şekiller, büyüklükler ve renklerde tablet veya kapsüller haline getirilmiş beyazımsı bir toz halinde tıpta kullanılmak üzere kanuni olarak üretilirler. Ampuller içersinde bir bileşim olarak hazırlanırlar.
ECSTASY
Değişik tipteki aznfetaminlerden biri olan, genel olarak ECSTASY diye bilinen, 3 -4 Methilendioksimetamfetamin (MDMA) çok yakın bir zamanda üne kavuştu. Ecstasy iştah kesici olarak 1914'te Alman şirketlerince patentlenmesine rağmen ve 1970'lerden buyana Amerika ve İsviçre’de uygun psikoterapik ilaç olarak kullanma araştırmalarına rağmen asla yasal bir çerçeveye sahip olamamıştır. Bu hapın kullanımı 1980'lerde ABD'de oldukça yaygın bir hale geldi.(Bazı üniversitelerde öğrencilerin %30-40 kadar önemli bir kısmı bu hapı denemiştir). Daha sonra ilaç olağanüstü gelişmelerin yaşandığı Avrupa'ya yayıldı. Ecstasy dans pistlerinde takdim edildi ve kullanımı çok kısa zamanda salgın halini aldı. Bunun temel sebebinin ilâcın farmakolojik karakterinde yattığı anlaşılmıştır. Buna halisojenik özelliği olan ama idraki tahrif etmeyen meskalin maddesiyle ilgilidir. Hap duygusal ve hissi bir artış meydana getirdiği için, müzikli bir ortam, ışıklar ve dans bu ilacı kullananlar için her zamankinden fazla mana doludur.
Aynı zamanda, Ecstasy susuzluk, açlık, dinlenme ve uyuma gibi ihtiyaç ve istekleri azaltan uyarıcı etkileri vardır. Bu durum ne yazık ki kullanıcıyı yıkıma sürükler ve bazen kullanıcılar ilacın tesiriyle dans pistlerinde vücut hararetini dengeleyecek şekilde yeterli sıvı gıda almadan çılgınca dans etmeye devam ederler. Bu hastalar kalp çarpıntısı, düşük kan basıncı ve 42 dereceye kadar yüksek vücut sıcaklığı ile yüz yüze kalırlar. Ölümler meydana geldi. Çünkü vücut, bu büyük strese tahammül edemez ve kalp damarlarında bir yıkım, işlevini yerine getirememe kanda pıhtılaşmanın artması ve bir kısım organların çalışmaması durumu ortaya çıkar. Ecstasy ağız yolu ile ve 50-100 mg. dozlar şeklinde ağız yoluyla alınır. Genellikle iğne, veya burundan alınmaz. Etkileri 30 dakika içinde görülmeye başlar, 4 saat sonra ise had safhaya ulaşır. 24-48. saat sonra etkileri giderek kaybolur. MDMA için maddenin yarısı 2-6 saat içinde vücuttan atılır. Bir başka Narkotik ilaç olan ve MDMA `yla aynı etkilere sahip MDA'da ise (3-4 ' Metilendioksiamfetamin) bu süre 24-48 saattir. Her iki ilaç `ta vücuttan dışarıya atılır. Tekrarlanan kullanımlarda bir müsamaha meydana gelir ve bazı kullanıcılar dozlarını 10 yada daha fazla tablet veya kapsül olarak artırırlar. Bu yüzden kullanıcılarda çılgın müziğe ve hapı aldığı zamanki yaşam tarzının hoşnutluğu ile psikolojik bağımlılık yapar. Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar, dopamin ve sorotinin'in sinirsel bir rahatlama sağlandığı sonucunu ortaya çıkartmıştır. Buda kısa dönemli uyarıcı, etkilerin sebebi olabilir. Bununla beraber sinirlerin rahatlaması, serbest kalması dopamin azalmasının geçici olmasına karşın soritinin azalmasının sürekli olması sonucu doğrudur. Bu yüzden sürekli yada gecikmeli etkilerin bir kimseye görülmesine dikkat etmek gerektiği sonucu ortaya çıkar. MDMA amfetamin sülfatın ilk belirtisi olan toplu zehirliliği gösterir. Başarılı bir buluşta şudur ki; eğer hap hayvana kafesinde yalnızken verilirse, davranışlarında az bir değişikliğe sebep olmaktadır. Ama ilaç hayvanlara grup olarak verildiğinde hareketlilik, canlılık seviyesinde göze çarpacak bir şekilde artış göstermektedir. Nispeten kullanılan dozla etkileri arasında bir ilişki olduğu ve çoğu kişinin Ecstasy'i bir dans ilacı olarak kullanmasının açıklayan genel görüşe itiraz etmektedir.
LSD
Lysergic Acid Diethylamide'nin kısa yazılışıdır. Çavdar küfünde bulunan lysergic asitten üretilen yarı sentetik ve çok kuvvetli bir uyuşturucudur. Kokainden 100 kat daha güçlüdür. Argoda eski küpler,25,zen, nef, nahin,şeker,topalı,cennet mavisi gibi isimlerle bilinir. l943 yılında bir kimyacı migren tedavisi için araştırma yaparken LSD’ yi keşfetmiş kazara bir parça LSD alarak keyif hali denilen etkilerini yaşamaya başlamıştır.
Tatsız, kokusuz olan LSD toz halinde, toplu iğne başı büyüklüğünde veya kesme şeker, etiket, posta pulu, kağıt, fotoğraf gibi maddeler emdirilmiş solüsyon şeklinde olabilir. 30Gr. LSD 300.000 doz için yeterlidir. Ufacık tabletler şeklinde üretilen LSD' nin çok fazla den fazla çeşidi vardır. Bir toplu iğne -başı kadar LSD hapı şahsı kendisinden geçirmeye yeterlidir. Şayet daha fazla alınacak olursa insanı çıldırtmaktadır. Bunu ise intiharlar ve cinayetleri takip etmektedir.
Her seferinde en fazla 100-200 mikro gram LSD kullanılır. Yarım saat içinde etkisini gösterir ve bu etki 6-36 saat arasında sürer. LSD çok küçük miktarlarda olduğu için sıvı halde iken bir kesme şeker, bisküvi, tatlı içine konularak,bir içkiye damlatılarak, kurutma kağıdı, kağıt mendil,posta pullarının arkasına vb. emdirilerek,hiç şüphe çekmeden kolay bir şekilde taşınır.
LSD ilk alındığında aldatıcı tesiri göstermekte,beyinin süratle çalınmasını sağlamaktadır. Bu anda insan ' kendisini rüya aleminde zanneder. Fakat ne var ki bu renkli rüya alemini bir umursamazlık ve donukluk hali takip eder ve yaklaşık 13 saat kadar sürer. Ağızdan salyalar akmaya başlar, dil peltekleşir, her şeye razı olma hali görülür. Aldatıcı halin sona ermesiyle artık rahatsızlıkta yavaş yavaş başlar. Baş dönmesi, göz kararması,bitkinlik sindirim organlarında bozukluk,kusma baş ağrısı ve uykusuzluk başlar. Beynin çalınması imkânsızlaşır. Şahıs bu kötü durumdan kurtulmak için tekrar LSD almak isteyecektir ve bu kısır döngü böylece devam edecektir. Şahsın çalınması gerekiyorsa, üzerindeki yorgunluğu atmak ve kafasının yeniden çalınması için bu zehre ihtiyaç duyar. İşte bazı meşhur sanatçıların sahneye çıkmadan önce uyuşturucu madde kullanmasının sebebi de budur.
MORFİN
Afyon içersindeki 25' e yakın alkaloit denilen zehirlerden en tanınmışı morfindir. Morfin kelimesi, Grek mitolojisinde uyku tanrısı manasına gelen MORPHEUS isminden gelmektedir. Morfin 19. yüzyılın başlarında bulunmuştur, fakat uyuşturucu olarak kullanımı bu asrın sonlarında başlamıştır. Bilhassa Amerika'da iç savaş esnasında yaygın hale gelmiştir.
Morfin haşhaş bitkisinin sütünden elde edilen afyondan çeşitli kimyasal yöntemlerle elde edilir ve en etkili ağrı kesicilerden olan bir uyuşturucu maddedir. Parlak, kristalsize toz halinde veya tebeşir tozu, kireç görünümünde, beyazdan koyu kahverengiye kadar değişen renklerde (fildişi, krem, v.s.) kokusuz ve acı, kapsül, blok, tablet veya sıvı şekilde bulunabilir. Hayalperest, cevher, sert cevher, Amerikan kelebeği, Matmazel Emma, maymun gibi argo isimleri vardır.
Morfin, tıpkı afyonda olduğu gibi başlangıçta ağrı keser, yalancı neşe verir. Bazen bir kimse gerçekten hastadır, kendisine tedavi için morfin yapılır. Bu ilâcın etkisi altında kalır. Hastalığı geçse bile morfin kullanmak ister ve böylece de alışır. Bazen de merak ederek, morfin kullanan arkadaşlarının ikramını kabul eder, ya da kötü niyetli kişilerin tuzağına düşer. Kötü niyetli bu kişiler saf insanları morfine alıştırarak hasta yaparlar. Sonra da ellerindeki morfinleri yüksek fiyatlarla onlara satarak yüksek kazançlar sağlarlar. Yaptırmak istedikleri birtakım kötü işleri onlara yaptırırlar. Morfinmanların çoğunlukla tıp dalında çalışanlar olması ilginçtir. Morfin iğnesinden sonra, ağrı ve sızı var ise bunlar geçer. İçinde bulunan korku, endişe v eya ruh sıkıntıları gider, yalanca bir keyif hali başlar. Fakat bu keyif hali asla uzun sürmez. Ağrılar, sızılar, bedbinlik, ruh sıkıntıları eskisinden daha fazla olarak yeniden ortaya çıkar. Uyuşukluk, sersemlik, halsizlik, uyuklama hali başlar. İnsan bir şey düşünemez, Vücudu kırgın ve sanki dövülmüş gibi yorgundur. Hareket etmeye takati yoktur. Kalp çarpar, soğuk terler başlar, el ayak buz kesilir, ağzı kurur, mafsalları ve belinde şiddetli ağrılar olur. Talatsızlık ve bitkinlik kendisini perişan eder. Ölecekmiş gibi bir heyecan ve korku içinde çarpınmakta, artık morfinsiz hiçbir şey yapamamaktadır. Bütün bunlardan kurtuluş için çareyi yeniden kullanmakta arar. Morfin bulamazsa kriz geçirmeye başlar. Cebinden çıkardığı pis şırıngasını büyük bir maharetle kendisi yapacaktır. İçerisine zehir çektiği iğnesini pantolonunun üstünden veya eteğinin altından bacağının rast gele bir yerine batırır. Bu yüzden de her tarafı, yara, bere içerisindedir. Morfinden 5-10 dakika sonra bu çok sıkıntılı ve kötü hal birazcık olsun geçebilir. Morfin zehri artık zamanla yetmez hale gelir ve miktarı arttırmak mecburiyetinde kalır.
SEBEPLERİ:
a) Aile ile ilgili faktörleri:
  • Anne ve baba desteğinin az olması
  • Anne ve babada madde kullanımı
  • Anne ve babanın gencin alkol kullanımına izin verici, fazla toleranslı bir tutum içinde olması
  • Tutarsız disiplin (anne ve babadan birinin yasakladığına diğerinin izin vermesi ya da farklı zamanlarda aynı ebeveynin farklı tutumlar sergilemesi)
  • Anne ve babanın çocuğun aktivitelerine ilgisizliği
  • Başarının ödüllendirilmeyişi, suçluluk duygusu uyandırmanın eğitim metodu olarak kullanılması
  • Çevrenin gerçekçi olmayan beklentileri (çok başarı beklenmesi ve bu nedenle mevcut başarının takdir edilmeyişi gibi)
  • Çocuğun okuldan sonra kendine bakması
b) Sosyal faktörleri:
  • Yaşam stresleri (göç, işsizlik vs)
  • Madde kullanan arkadaş grupları içinde olmak
  • Düşük okul başarısı
  • Düşük sosyoekonomik düzey
  • Göç yaşama
  • Okul döneme çalışma
  • Cinsel ya da fiziksel taciz yaşama
c) Kişilikle ilgili faktörleri:
  • Girişkenliğin az olması
  • Kendine güvenin az olması
  • Kendini kontrol etme yeteneğinin az olması
  • Baş etme mekanizmalarının kötü olması
  • Dışarıdan kolay etkilenme
  • Agresif kişilik yapısı
  • Heyecanlı, dürtüsel, asi, kötümser kişilik yapıları
  • Sosyal değerlere yabancılık
  • Davranış bozuklukları
d) Rol modelleri:
  • Gencin kendisine örnek aldığı kişiler, bazı maddelere başlamasını kolaylaştırır. Örneğin ağzında sigarayla çekilmiş pozları ünlü olan James Dean’e hayran olan bir genç, O’nu taklit etmek, O’nun gibi çekici görünmek için sigaraya başlayabilir. Bu yönden de gerek medyaya gerekse anne ve babalara görev düşmektedir. Gençler aile içinden ve çevresinden başlamak üzere iyi rol modelleri bulabilmelidirler.
e) Genetik faktörler:
  • Araştırmalar göstermektedir ki özellikle alkol bağımlılığı genetik yatkınlıkla yakından ilişkilidir. Hatta evlatlık verilmiş kişilerde alkolik olma sıklığının, kendilerini yetiştiren aileden daha fazla biyolojik anne ve babalarındaki alkolizmle ilişkili olduğu bulunmuştur. Alkolizme yatkınlık alkole dayanıklılık şeklinde nesilden nesile aktarılmaktadır. Yani alkole daha dayanıklı olanlar çok içtikleri halde az etkilendikleri için daha çok içerler ve sonunda daha kolay alkolik olurlar ve bu özellik yani alkolün etkilerine dayanıklı olma kalıtımsaldır. Özellikle babası ya da erkek kardeşinin alkol problemi olan erkekler sosyal içicilikten bile sakınmalı, alkolden tamamen uzak kalmalıdırlar.
f) Beklenti:
  • Alkolün sosyal ilişkileri kolaylaştırdığına, amfetaminin performansını arttıracağına, sigaranın kendisini olgun gösterdiğine vs. inanan kişiler bu maddeleri kullanmaya daha kolay ve erken başlarlar.
UYUŞTURUCU MADDELERİN YAPTIĞI ETKİLER ;
Psikolojik Bağımlılık ;





Bu bağımlılık türünde kişi sarhoş olmak, heyecan duymak, keder ve sıkıntılardan uzak kalmak, hayale dalmak için uyuşturucu maddeye karşı şiddetli arzu duyar. Maddeyi bulamadığı zaman, hayatının zindan olacağı endişesini taşır.

Fiziki Baygınlık ;

Bünyenin fiziksel olarak uyuşturucu maddeyi istemesi halidir. Kullanılmadığı zaman fiziki ve psikolojik tepkiler başlar. Bunlar ürperme, titreme, şiddetli adale ağrıları, nöbetler, kusma, nefes ve tansiyonlarda değişmeleridir. Diğer bir ifade ile bu göstergelere yoksunluk belirtileri de denir.

İlacı Arttırma Meyli ;





Alışkanlık ilerledikçe alınan maddeden beklenen neticeler bağışıklık nedeniyle alınmaya başlar. Başka bir ifade ile önceki doz aynı tesiri göstermez. Bu sebeple kullanan bağımlılar doz arttırma ile amacına ulaşır. Uyuşturucu madde kullanımında büyük oranlara varan ölüm hallerinin sebebi doz artırma meylidir. Bağımlı, piyasadan aldığı uyuşturucunun saflık derecesini bilmez veya dozu bünyesinin dayanma gücü ötesinde artırır ve sonuçta ölüm meydana gelir.

Uyuşturucu ve alkol bağımlıları bu maddeleri kullanmaya genellikle genç yaşta başlarlar; ileride giderek kötüleşecek olan bağımlılık macerasının ilk adımları erken yaşlarda atılır. Bunun pek çok nedenleri vardır.Kullanıcılar genelde amfetaminler yüzünden iştahsızlık ve uzun süre ayakta kalma, uyanık kalma problemleri ile karşı karşıya kalırlar. Bunun yanı sıra dişler kilitlenir, çene sıkılır, bulantı ve kas ağrıları görülür. Hipertansiyon ve kalp çarpıntısı diğer etkileridir. İlacın verdiği fiziksel bir güç ile partilerde çılgınca dans etmektedir. Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde uyuşturucunun hararete sebep olduğu ve vücut sıcaklığının önemli derecede arttırdığını göstermiştir. Amerika da yaygın kullanıma rağmen ölümcül ve şiddetli birkaç reaksiyon durumu kaydedilmiştir. İngiltere de bu hapın dans hapı olarak kullanımına müteakip birkaç olay meydana gelmiştir. Daha önceki kullanıma bakarak bir güvenlik garantisi verilemez. MDMA 'nın kullanım miktarı kesin olarak bilinmemektedir ama İngiltere de oldukça yaygındır. Zehirler bölümüne giren ECSTASY ile ilgili bilgi isteyen telefonlar şu anda artmamıştır ama problemlerin ortaya çıkmasıyla bu telefonlar artan gruplar halinde temsil edilecektir.

MADDE KULLANIMI HAKKINDA ANNE VE BABALAR






TAVSİYE VE ÖNERİLERİMİZ


Sevgili Gençler Ne Yapmalısınız?
  • Öncelikle uyuşturucu kullanımına yol açan ortamlardan uzak durmalısınız.
  • Kötü arkadaş gruplarından uzak durmalı ve onların parıltılı ve şaşalı yaşantılarına aldanmamalısınız. (Bu kişiler söz ve davranışlarından kolayca anlaşılabilir.)
  • Uyuşturucu kullanımına başlamanın en büyük sebeplerinden olan deneme isteğinden kendinizi uzak tutmalısınız.
  • Size bedava uyuşturucu teklif eden "bir kere kullanmadan bir şey olmaz" diyenlere kanmamalısınız.
  • Sorunlarınızın çözümü uyuşturucu kullanımıyla sağlanmaz. Uyuşturucuya sığınmamalısınız.
  • Çevrenizdeki arkadaşlarınızda uyuşturucu kullanımına zemin hazırlayan ortamlardan uzak tutmalısınız.
  • Enerjinizi milli ve manevi değerlere sosyal faaliyetlere yönetmelisiniz.
  • Model şahsiyetlerin bozukluğunu aklınızdan çıkarmamalısınız.
  • Sevincinizi, üzüntülerinizi aileniz büyükleriyle paylaşınız. Sizin en yakın dostunuz sizin için her şeyini fedaya hazır aile büyüklerinizdir. Onlara karşı dürüst olunuz.
  • Onlardan hiçbir şeyinizi gizlemeyiniz. Onlara güveniniz.
  • Problemlerinizi anlatınız, tek başına çözüm bulmaya kalkmayınız. Onlar sizlerden daha deneyimlidir. Onlardan korkmayınız. Kimin problemi yok ki? El birliğiyle her şey çözülür.
  • Gerçek sevgi ve mutluluğu kendi yuvanızda arayın,
  • Boş zamanları yararlı şekilde değerlendirebilmeli. (Okuma, spor, kültürel etkinlikler vs.),Gençlik çağı, halk arasında söylendiği gibi “delikanlılık” dönemidir.
  • İçinde bulunulan bu çağın gereği olarak her zaman problem yaratabilecek hareketlerde bulunulabilir. Bu nedenle büyüklerin uyarıları dikkate alınmalıdır.
  • İçki, uyuşturucu kumar, şans oyunları, fuhuş ve çeşitli sapıklıklar, evden kaçma gibi olayların tümünü besleyen ortamlardan uzak durmalıyız.
Uyuşturucu ÇÖZÜM değil ÇÖZÜMSÜZLÜKTÜR!!!

“Gençler !

Cesaretimizi Güçlendiren ve sürdüren sizlersiniz. Siz Almakta Olduğunuz Terbiye ve İrfan İle İnsanlık ve Medeniyetin, Fikir Hürriyetinin En Kıymetli Timsali Olacaksınız. Yükselen Yeni Nesil İstikbal, Sizindir.”
K. ATATÜRK
SEVGİLİ ANNE VE BABALAR
  • Çocuklarınızı uyuşturucu kullanımına karşı korumak sizin en büyük görevinizdir. Bu görevi yapmak, topluma ve geleceğinize karşı sorumluluklarınızı yerine getirmeniz demektir.
  • İçki, uyuşturucu, kumar, şans oyunları, sapıklık, fuhuş, evden kaçma, gibi faaliyetlerin tümünü besleyen, ortaya çıkaran ortama uyuşturucu kültürü denir. Yarınlarınızın bu ortama düşmemesi için; çocuklarınızın kimlerle arkadaşlık yaptığını ve verdiğiniz paraları nerede kullandıklarını iyi kontrol etmelisiniz.
  • Çocuklarınızı sigara ve alkolden uzak tutmalı, onları ikram vasıtası olarak kullanmamalısınız.
  • Çocuklarınıza ahlak bakımından iyi örnek olmalısınız.
  • Çocuğunuzun kişilik kazanmasına yardımcı olup, onların kendilerine güvenini sağlamalısınız.
  • Kuvvetli iradeye sahip olmaları için rehber olmalı, sizin isteğiniz konularda başarılı olamayabileceklerini düşünerek başarılı olabilecekleri alanı bulmalarına yardımcı olmalısınız.
  • Çocuklarınızın meseleleriyle yakında ilgilenip, onlara yeterli zaman ayırmalı, şefkat ve merhamet göstermelisiniz.
  • Çocuklarınızın aile şefkati ile otoritesini benliklerinde aynı oranda hissetmelerini sağlayacak özen ve dikkati göstermelisiniz.
  • Çocuklarınıza iyi bir terbiye vermelisiniz. Onları, mili ve manevi konularda aydınlatmalısınız. Bu anlatımınız onların uyuşturucudan uzak durmalarını sağlayacaktır.
  • Çocuklarınızın, uyuşturucu batağına yuvarlanmalarına vesile olabilecek kötü örneklerin ve özendiricilerin yuvalandığı birahane, meyhane, diskotek, kahvehane gibi yerlerden uzak tutmalısınız.
  • Uyuşturucuya götüren sebeplerin başında gelen alkolden uzak durmalarını ve bu kötü alışkanlığa düşmemelerini sağlamalısınız.
  • Bütün uğraşlarınıza rağmen uyuşturucunun pençesine düşen çocuklarınızın kurtulmalarına destek olmalı, gerekli tedavilerinin yapılması hususunda yardımcı olmalısınız.
  • Uyuşturucu kullandığını tespit etmeniz halinde; önce kötü arkadaş grubundan ayırmalı, uzman psikiyatrislerin önerileri doğrultusunda tedavilerini sağlamalısınız.
Çocuk ve Gençlere İyi Örnek Olunuz ;
  • Çocukların her gün karşı karşıya kaldıkları anne baba tutum, davranış ve ilişki biçimlerinin; onların eğitiminde çok önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Aile ilişkileri, çocuklar için, davranış biçimleri ve insan ilişkilerinin öğrenildiği bir sahne oluşturmaktadır. Madde kullanım konusunda da, benzer mekanizma işlenmekte olup; çocuklar, anne babanın maddeler konusundaki tutum ve davranışlarını gözlemlemekte ve benzer şeyleri uygulamaktadır.
  • Toplumda, anne baba başta olmak üzere, öğretmenler ve diğer etkili yetişkinlerin madde kullanımı konusundaki tutum ve davranışları; çocuk ve gençler için çoğu kez kavram karmaşası yaratmaktadır. Çocuk ve gençler, zararlı etkisi kesin olarak kanıtlanmış olan sigara ve alkol gibi maddelerin, neden erişkinler tarafından kullanıldıklarını tam olarak kavrayamamakta; kendilerinin de bu ve buna benzer maddeleri kullanabileceği düşüncesi oluşmaktadır. Anne babalar, her ne kadar, çocuk ve gençleri bağımlılık yapan maddeler konusunda uyarsa da; kendi sergiledikleri davranış modelleri, mantıklı uyarılarından çok daha etkin olmaktadır.
  • Bu nedenle, anne babaların, kendilerinin kullanımı konusundaki tutum ve davranışlarının nasıl olduğunu irdelemeleri gerekir. Örneğin alkol, sigara, ilaç kullanımı konularında bu maddeleri kullanma nedenleri, sıklıkları, bu maddelere gereksinimleri, kullanıp-bırakma paternleri, bu alandaki güçlülük ve zayıflıkları gibi özelliklerin hepsi önem taşımaktadır.
  • Çocuklar, anne babanın davranışlarını görerek öğrenir, anne-babanın birbirlerine olan tutum ve davranışlarını da kendilerine örnek alır, sorunların çözümünde anne babanın davranışlarını kopya ederler.
Aile İçi Eğitime Önem Veriniz ;
  • Eşler arasındaki ilişkilerin her zaman çok pürüzsüz olması beklenemez. Zaman zaman sürtüşme, anlaşmazlık ve tartışmalar da olması doğaldır. Önemli olan, anlaşmazlıklar karşısında, eşlerin olaya yaklaşımları, birbirlerine karşı davranışları ve çözüme ulaşmada izlenen yolların nasıl olduğudur.
  • Anlaşmazlıklarda eşlerin karşılıklı oturup konuşabilmesi, her iki tarafın da kabullenebileceği bir çözüm yolu bulabilme becerisi önem taşımaktadır. Hiç sorun yokmuşçasına olayları görmezden gelip sahte bir uyum içinde yaşıyor olmak, hep birinin boyun eğmek zorunda sağlıksız bir ilişki biçimini sürdürmek, sorunların çözümünde çocuklara sarılmak ya da çatışmayı onların üzerine yansıtmak sağlıksız iletişim modelleridir.
  • Çocukların eğitiminde eşlerin beklentileri, istekleri, rolleri, sorumlulukları, yönlendirmeleri, eğitime yaklaşım biçimleri kuşkusuz birbiriyle tümüyle aynı paralelde olmayabilir. Ancak, temel konulardaki eğitim anlayışında, tutarlı ve uyumlu bir birlikteliğin sağlanması çocuklar adına önem taşımaktadır
Özgür, Bağımsız, Sorumlu, Sınırlarını Bilen, Güvenli Çocuk Yetiştirme ;
  • Madde bağımlılığı tehlikesi ile ilgili olarak anne babaların bilmesi gereken önemli özelliklerden biri; çocukları ve gençleri bağımsız olarak yetiştirebilmenin, onları madde bağımlılığından uzak tutabilecek en önemli etkenlerden biri olduğudur.
  • Maddeler, ancak kullanıldığında bağımlılık yaratırlar. Bağımlılık yapan maddelerin tümü ortadan kaldırılması mümkün olmayacağına göre; kişinin bu maddeleri kullanmama gücünün gelişmiş olması en temel özellik gibi görünmektedir. Kişinin madde kullanması için, maddeye hayır deme gücünün olmaması ve madde kullanımı konusunda önceden istekli olması gerekir. Bir başka deyişle, maddeye hayır diyemeyen ve kendisiyle ilgili sorumluluk duygusu yeterince gelişmemiş olan kişilerde maddeye alışma tehlikesi çok daha fazla olduğu söylenebilir.
  • Çocuklara sorumluluk duygusunu verebilmek, onları madde bağımlılığından uzak tutabilecek en önemli unsurdur.
  • Çocukları bağımsız olarak yetiştirmenin ne olduğu; onlara güven ve bağımsızlık duygusunu kazandıran bir eğitim yaklaşımının nasıl olacağı soruları hep akla gelmektedir.
  • Bunu anlayabilmek için, çocukların, kendilerine özgü bir özgürlük ve serbestlikleri olması; ancak her şeyde olduğu gibi, bu özgürlüğünde sınırlarının iyi tanımlanması gerektiği bilinmelidir.
  • Çocukların kendilerine güvenebilmeleri, kişilik sahibi olabilmeleri için yalnız başlarına, anne-babasız hareket edebilecekleri alanlara gereksim bulunmaktadır. Anne-babaya düşen görev, çocuklarına bu serbest alanda yol göstermek; ancak bu serbestliğin sınırlarını da açık olarak belirlemektir.
  • Bu nedenle; çocukların belirli konularda; yaşlarına uygun olarak ve kendi başlarına serbest hareket edebilmeleri, onların kendi davranışlarını kontrol edebilmeleri için çok önemlidir.
  • Çocuk kendi başına bir karar verdiğinde; bu kararın kendi yaşamı üzerindeki etkileri konusunda bir sorumluluk alacak ve belli oranda bir riske girecektir. Bu risk ona ağır gelse bile, sonuçta kendisine bazı deneyimler kazandıracaktır.
  • Kendi verdiği kararlar sonucu çocuğun olumlu şeyler elde etmesi, ona verdiği kararın doğru olduğunu öğrenecek; olumsuz şeyler yaşaması ise, bu deneyimin ona daha sonraki denemeler için katkıda bulunmasına sağlayacaktır. Bu deneyimler sonuçta, çocukta güven ve sorumluluk duygusunun gelişmesinde önemli adımlar olarak düşünülmektedir.
  • Bağımsızlık ve kişisel sorumluluk ancak uzun zaman süreci içinde, yavaş yavaş ve alıştırmalarla verilebilir.
  • Hangi yaşta olursa olsun, herkesin belirli sınırlara gereksinimi vardır.
  • Hem toplumsal yaşantıda uyumlu olabilmek, hem kişisel iç huzuru ve dengeyi sağlayabilmek için; kişinin belirli sınırlarının olmasına gerek vardır. Bu sınırlar, kişisel bütünlüğü koruyabilmek ve başkalarıyla iletişimde açık ve net olabilmek için de gereklidir. Bu sınırlar aynı zamanda, kişinin kendini hangi alanlarda ve nereye kadar geliştirebileceğinin da bir ölçüsü gibi düşünülebilir. Çocukların sınırları, önce anne baba olmak üzere çevre ve toplum tarafından belirlenmektedir.
  • Aile, okul, meslek eğitimi, maddi durum, ev durumu gibi aileye değişen etkenler yanı sıra; ailenin çocuk yetiştirme biçimleri, tüm alanlarıyla eğitim ve öğretim, toplumdaki sosyal ve kültürel değer yargıları da bu sınırların belirlenmesinde çok önem taşıyan değişkenlerdir.
  • Çocukların sınırlarının nasıl ve ne oranda olması gerektiği aile tarafından belirlenirken; kuşkusuz, çocuğun kendinden getirdiği yaratılış özellikleri de bunda etkili olmaktadır.
  • Daha bebeklikten başlayan bu sınırlar, çocuğun gereksinimleri ve ailenin tutumuna göre, her yaş için farklı düzey ve biçimde olmak üzere yeniden ayarlanmalıdır.
  • Çocuk ve gencin sınırları; “esnek ama gevşek değil”, “belirli ama katı değil”, “ tutarlı ama değişmez değil”, “yaptırımı olan ama zorlayıcı değil” nitelikte olmalıdır.

    Kuşkusuz, bu sınırların belirlenmesine, çocuk ve gencin gereksinimleri, beklentileri, dilekleri de önemsenmeli; gelişen topluma göre güncel değerler göz önüne alınmalı; çocuk ve gencin de bu oluşumda payının olmasına dikkat edilmelidir.

  • Çocuğa belirlenen sınırların çok geniş ve gevşek olması; bir anlamda “sınır olmaması” anlamına gelmektedir. Bu durumda çocuk ve genç, gerçek yaşamda neyi, ne zaman, nerede, nasıl yapacağını öğrenmemekte; davranışlarını ayarlama ve kontrol edebilmeyi becerememekte; gerçek yaşamdaki ilişkileri tam anlamıyla kavrayamamakta; insanlarla ve toplumla olan ilişkilerini ayarlayamamakta; kendi sınırlarının nerede bittiği ve başkalarının öğürlüğünün nerede başladığını kestirememekte; sosyal uyum ve iletişimde ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır.
  • Bunun tersine, çocuğa gereksiz engellemeler ve yasaklardan oluşan bir sınır belirlenmesi; “çocuğun kişiliğinin aşırı sınırlanması” demektir. Bu durum, çocuk ve gencin yaşam becerilerinin gelişmesinde engelleyici rol oynamakta; güvensizlik, karamsarlık ve kuşku duyguları ve bunların neden olduğu yeni psiko sosyal sorunlara yol açmaktadır.
  • Sınır ve sorumlulukların kesin olarak belirlenmediği, anne baba arasında belirgin tutum farklılıkları olduğu, aynı konuda farlı zamanlarda farklı sınırların söz konusu olduğu durumlar; “belirsizlik, tutarsızlık ve güvenilmezlik” olarak değerlendirilmektedir. Böyle bir durumda, çocuk ve genci, kendi davranışlarını ayarlama, karar verme ve sorumluluk almada sorun yaşamasına neden olacaktır.
ÇOCUKLARDA VE GENÇLERDE MADDE KULLANIMI KUŞKUSU YARATABİLECEK BELİRTİLER
  • Derslerdeki başarı oranı tamamen ve her derste birden düşmesi, Sık sık arkadaş değiştirme,
  • Arkadaşlarına tamamen sırt çevirme, Çevreyle ilişkilerden kaçınma, Tamamen içine kapanma,
  • Hiçbir şeye ilgi duymama ve her şeyden uzak kalma, Zaman zaman aşırı neşe ile öfke/saldırganlık arasında gidip dalgalanmalar,
  • Evde odasına kapanma,
  • Kendi bakım ve temizliğine dikkat etmez hale gelme, Fazla para harcama,
  • Okulu ya da iş eğitimini tamamen bırakma,
  • Kendi geleceği için hiçbir yol görmeme, Geleceğe dönük hiçbir adım atmak istememe,
  • Ellerde titreme, Aşırı derecede terlemek, Uykusuzluk

Son düzenleyen Blue Blood; 19 Haziran 2006 12:40
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
13 Nisan 2006       Mesaj #3
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Uyuşturucu ile mücadelede ailenin dikkat etmesi gerekenler

Çok çarpıcı ve bir o kadar da düşündürücü rakamların ortaya çıktığı araştırma üzerine harekete geçen yetkililer okullarda denetimi büyük oranda artırma kararı aldı. Bu konuda ailelere de önemli görevler düşüyor.

Emniyetin derlediği veriler hem öğrenci gençliğinin hem de işsiz gençlerin uyuşturucu kullanımında yaşın gittikçe azaldığını gözler önüne serdi. Verilerin ürkütücü bir yanıda uyuşturucu kullananların sayısının hızla artması. Bu tehlikeli gidiş üzerine alarma geçen Milli Eğitim, Narkotik, AMATEM ve üniversiteler, acil önlem için harekete geçti. Bu yıl, başta 8’inci sınıflar olmak üzere lise öğrencileri çok sıkı takip altında olacak.


Özellikle sık disiplin cezası alan, agresif davranışlar sergileyen, okuldan atılma eşiğine gelen, yasadışı olaylara karışan ve herhangi bir maddeyi deneyen öğrenciler dikkatle gözlenecek...

ÖNLEMLER SADECE TAKİPLE SINIRLI DEĞİL




Bağımlı gençler tespit edilerek tedavileri sağlanacak. Bunun yanında 50 bin eğitimci, veli ve öğrenci geniş çaplı bir eğitimden geçiriliecek.


Başkanlığını, kısa adı AMATEM olan Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezi’nden Doç. Dr. Kültegin Ögel’in yürüttüğü önleme projesinde her okul, her semt kendi koşullarında ele alınacak.

Yetkilileri özellikle uyuşturucu kullanan her 10 çocuk ve gençten 9’u düşük ve orta gelirli ailelerden geldiğine dikkat çekiyor. Dikkat çeken bir başka konu da bu gençlerin çoğunluğunu parçalanmış aileden değil ailesiyle birlikte yaşayanlar oluşturuyor. Ve en kötüsü her iki çocuktan biri uyuşuturucuya arkadaşı yüzünden başlıyor ve çoğunlukla da tedaviyi reddediyor. Bu tüyler ürperten veriler uyuşturucuyla mücadele etmek için buluşan Milli Eğitim, Narkotik ve AMATEM temsilcileri tarafından elde edildi.

Kullanımla mücadele
İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden ailelere öneriler.

ÖNLEME




Gençlerin madde kullanmaya başlamasını önlemede ailelerin çocukları ile ilişkilerinin kalitesi önemli bir yer tutar. Çocukları ile kuvvetli sevgi ilişkisi olan doğru ve yanlışları öğreten, davranışları için uygulanabilir kurallar koyan, bunların uygulanmasını sağlayan ve çocuklarını gerçekten dinleyen ebeveynler çocuklarının uygun bir aile ortamında yetişmesini sağlamış olurlar.


İnsan ihtiyaçları, sonsuzdur.Çocuğunuzun yaşını sosyal çevresini, ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak ne kadar harçlık vereceğinizi belirleyiniz. Belirlenen bu rakam ihtiyaçların üzerinde yada bu ihtiyaçları karşılayamayacak miktarda olmamalıdır.

1. Değerlerin öğretilmesi:




Her ailenin bazı prensip ve standartlarla belirlenmiş davranış beklentileri vardır. Sosyal, ailesel ve dini değerler gence alkole ve maddeye hayır demeleri için nedenler bulmasını ve kararlılıklarını kesin bir şekilde sürdürmelerini sağlar.

Aile değerlerinizi çocuğunuza açık bir şekilde öğretebilmeniz için:





dotBlack İzin alması için gerekli olan değerleri açık bir şekilde belirtin ve dürüstlük, sorumluluk alma ve kendine güvenin neden önemli olduğunu, bu değerlerin iyi kararlar vermede nasıl yardımcı olacağı hakkında konuşun.


dotBlack Kendi davranışlarınızın çocuğunuzun değerlerinin gelişmesini nasıl etkilediğini sakın unutmayın. Çocuklar kendi anne-babalarının davranışlarını taklit ederler. Örneğin sigara içen anne ve babaların çocuklarının sigara içme yüzdesi daha yüksektir. Sigara içme, alkol ve yatıştırıcı ilaçları alma davranışlarınızı yeniden gözden geçirin. Unutmayın ki sizin bu maddeye karşı tutumunuz çocuğunuzun alkol veya madde kullanıp kullanmamaya karşı belirleyeceği tutumu şekillendirecektir. Bu zaman zaman aldığınız alkolü tamamen kullanmamanız anlamına gelmektedir. Çocuklar bağımlılık düzeyinde, kendisine ve ailesine zarar verebilecek düzeyde alkol kullanımı ile sosyal içicilik arasındaki farkı anlayabilirler.
dotBlack Çocuğunuzun asla sizin içkinizden tatmasına izin vermeyin. Böylece çocuk, erişkinler için yasal ve kullanılabilir olan alkolün çocuklar için yasal olmayan bir madde olduğunu görebilir.
dotBlack Kendi söz ve davranışlarınız arasında ki uyuma dikkat ediniz. Çocuğunuzun sizinle özdeşim kurduğunu unutmayınız. Çocuğunuzdan beklediğiniz davranışları sizin gösterdiğinizden emin olunuz. Çocuğunuz sizi model alır. Sizin davranışlarınızın, tutumlarınızın, sorunlarla başa çıkma yollarınızın benzerlerini çocuğunuzda görebilirsiniz.
dotBlack Çocuğunuzun sizin aile değerlerinizi anladığından emin olunuz. Aileler bazen çocuklarının nadiren veya hiç konuşmadan değerleri aldıklarını düşünürler. Bu doğru değildir. Bunlar, aile yemek için bir araya geldiğinde konuşulabilir.

2. Alkol ve Diğer Maddelere Karşı Kuralların Konması ve Bunların Uygulanması:




Kuralların konması işin sadece başlangıç kısmıdır. Önemli olan bunların uygulanmasıdır. Kurallara uyulmadığında uygulanacak yaptırımlar da önceden belli olmalıdır.


Açık olun. Kuralların nedenlerini açıklayın. Kuralların neler olduğunu ve nasıl bir davranış beklediğinizi söyleyin. Kurallara uymamanın sonuçlarını, yani yaptırımın ne olacağını, nasıl uygulanacağını ve ne kadar süreceğini tartışın.

Tutarlı olun. Çocuğunuzun alkol veya madde kullanmaması konusundaki kuralların evde, arkadaşında ve her yerde geçerli olduğundan emin olun.
Makul olun. Daha önce kararlaştırılmamış yeni kuralları ve cezaları çocuğunuzla tartışmadan uygulamayın. “Baban eve geldiğinde seni öldürür” gibi gerçekçi olmayan tehditlerden kaçının. Bunun yerine sakin bir şekilde tepki verin ve daha önce kararlaştırmış olduğunuz cezayı uygulayın.

3. Alkol ve Maddelerin Etkileri Hakkında Bilgi Sahibi Olma:




Aileler; alkol ve uyuşturucu maddeler hakkında bilgilenmeli, tehlikeyi kendilerinden ve çocuklarından çok uzaklarda görmemeli, tehlikeden uzak kalabilmek için tedbirler geliştirmelidirler.



4. Çocuğunuzla Konuşma ve Onu Dinleme:


Bir çok aile çocuğu ile alkol ve diğer maddelerin kullanımını konuşmaktan kaçınır. Bazıları kendi çocuklarının böyle maddelerle karşılaşmayacağını düşünür. Bazıları ise bunu nasıl konuşacağını bilmediği için veya böyle fikirleri çocuğun kafasına koymak istemediği için konuşmaz.

Çocuğunuz böyle bir problem yaşayıncaya kadar beklemeyin. Tedavi programlarına giren bir çok genç ailelerin öğrenmesinden önceki en az iki yıldan beri madde kullandıklarını açıklamaktadırlar. Çocuğunuzla madde ve alkol hakkında daha erken konuşmaya başlayın ve iletişim kanallarını açık tutun.
Tüm cevapları bilmeme olasılığından endişe etmeyin. Çocuğunuz bununla ilgili olduğunuzu bilsin yeter. Birlikte cevapları araştırabilirsiniz.

Aşağıda çocuğunuzla alkol ve madde hakkında konuşabilmenizi sağlayacak bazı ipuçları bulacaksınız.
İyi bir dinleyici olun. Çocuğunuzun size problemlerini veya sorunlarını getirebileceğinden emin olun. Çocuğunuzun size söylediği şeyleri dikkatle dinleyin. Öfkenizi kontrol edin, şiddetten kesinlikle kaçının. Gerekiyorsa, sakinleşmek için kendinize süre verin. Çocuğunuzun ne söylediğine çok dikkat edin. Eğer çocuğunuz sorunlarından bahsediyorsa, okulda veya arkadaşlarıyla işlerin nasıl gittiğini siz sorun.
Hassas konularda da konuşabileceğinizi hissettirin. Gençler, kendileri için önemli konularda ailelerinden bilgi alabileceklerine inanmak isterler.
Ödüllendirin. Sadece yanlışlar üzerinde odaklanmayın, iyi yaptığı şeyleri de fark edin ve bunları belirterek pekişmesini sağlayın. Aileler ödüllendirmekte eleştirmekten daha cömert olursa çocuklar kendilerini daha iyi hissederler ve kendi kararlarına güvenerek özgüveni yüksek gençler olurlar. Burada kastedilen sözel ödüllendirmedir. Yani çocuğunuzun yaptığı davranışı beğeniyorsanız onu takdir ettiğinizi söyleyin.
Açık mesajlar verin. Alkol veya madde hakkında konuşuyorsanız çocuğunuza kullanmama mesajını açık şekilde verdiğinizden emin olun. Böylece çocuğunuz kendisinden beklenenleri tam olarak bilecektir.
Doğru davranışlarınızla model olun. Çocuğunuzdan beklediğiniz dürüstlük, ahlaklı olmak gibi davranışları kendiniz gösterdiğinizden emin olun.

5. İletişim İpuçları:




Dinleme;

dotBlack Dikkatle dinleyin




dotBlack Sözünü kesmeyin

dotBlack Çocuğunuz konuşurken kendi söyleyeceğinizi
dotBlack Hazırlamakla meşgul olmayın
dotBlack Çocuğunuzun sözünün bittiğinden emin olana kadar bekleyin.

Gözleme;




dotBlack Çocuğunuzun yüz ifadesi ve vücut dilini anlayın.


dotBlack Çocuğunuz sinirli ve rahatsız mı veya rahat mı görünüyor?

dotBlack Konuşma süresince çocuğunuzun söylediklerini ona eğilerek, omzunu tutarak ve başınızı sallayarak ve göz teması kurarak dinleyin.
dotBlack Çocuğunuzun konuşmalarını ciddiye alın.

Cevap verin;




dotBlack “Şunu yapmalısın”, “senin yerinde olsam” veya “ben senin yaşındayken” ile başlayan cümleler yerine “çok ilgimi çekti” , “anlıyorum ki bu bazen zordur” gibi cümlelerle başlamak cevap vermek için daha uygundur.


dotBlack Eğer çocuğunuz size duymak istemediğiniz şeyler söylüyorsa, sakın bunları yadsımayın.

dotBlack Her durum için çocuğunuza önerilerde bulunmayın. Bunun yerine anlattığı şeylerin ardında ki duyguları anlamaya çalışın.
dotBlack Çocuğunuzun kastettiği şeyi anladığınızdan emin olun.
dotBlack Çocuğunuzun içinde bulunduğu güç durumu sizinle paylaştığı için pişman olmasına neden olmayın. Her zaman onun yanında olacağınızı hissettirin.

TEDAVİ




Evet! Uyuşturucu madde kullanan kişiler tedavi olabilir. Özellikle tedavi ilkelerini yerine getiren kişilerde uyuşturucu maddeyi bırakma oranı çok yüksektir.

Kullanıcılar arasında “bu hastalığın tedavisi olmadığı” yolunda bir kanı yerleşmiştir. Bu değiştirilmeye çalışılmalıdır.
Uyuşturucu maddeyi bırakan kişilerde tekrar madde kullanımına başlamak sık olarak gözlenen bir durumdur. Kişi uyuşturucu maddeleri bıraktıktan sonra bir daha hiçbir zaman kullanmamalıdır. Bir kez kullanması onun eski günlerine dönmesine neden olabilir.
Tedavinin ilkeleri
Bu maddeleri kullanan kişilerin tedavisi kişiye, kullanılan maddenin cinsine ve kullanım süresine göre değişiklikler göstermektedir.
Tedavinin başarısı için iki önemli etken sayılabilir:
1. Bunlardan birincisi kişinin tedavi olmayı istemesidir. Eğer kişi tedavi olmayı kendisi istemiyor ise, kimse ona zorla bıraktırmayı başaramaz.
2. Diğeri ise kişinin maddeyi bırakmaya kendini hazır hissetmesidir. Çünkü, kişi maddeyi bıraktığı zaman alışkanlıklarını, yaşadığı ortamı değiştirmek zorunda kalabilecektir. Eğer tüm bunlara hazır değilse, yapabilecek fazla bir şey yoktur.
Uyuşturucu madde kullanan kişide bağımlılık geliştiyse, tedavi daha güç olacak ve daha uzun sürecektir.

Ayrıca, uyuşturucu kullanımı ile daha da artan aile içi iletişim bozukluklarının, kopukluklarının giderilmesi için anne ve babanın da tedaviye katılması gerekir.





Son düzenleyen GusinapsE; 15 Nisan 2006 02:39
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
13 Nisan 2006       Mesaj #4
NihLe - avatarı
Ziyaretçi

UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDE NE DEMEKTİR?

Yunanca uyku anlamında ki "narke"den gelen ve İngilizce'ye "narkotik" olarak geçen uyuşturucu sözcüğü, uyuşturma özelliği olan, uyuşturan, duymaz hale getiren demektir.
Uyuşturucu madde kavramı genellikle, uyuşturma özelliğine sahip maddeleri ifade eder. Ancak Türkiye'de günlük kullanımda uyarıcılarda, uyuşturucu olarak tanımlanabilmektedir. Ayrıca, keyif veren, kışkırtan, yatıştıran, uyanıklık sağlayan maddeler içinde kullanılmaktadır.
Uyuşturucu ve uyarıcı maddeler; merkezi sinir sistemini etkileyerek kullanan kişinin ruhsal ve fiziksel dengesini bozan; bu kişide fiziksel ve ruhsal bağımlılığa yol açan; kişisel ve toplumsal yönden ekonomik ve sosyal çöküntü oluşturan maddelerdir.

UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDE SUÇLARI NELERDİR?

Uyuşturucu ve uyarıcı madde suçları Türk Ceza Kanunu'nun 188, 189, 190, 191, 192. maddelerinde düzenlenmiştir. Uyuşturucu ve uyarıcı madde suçlarını beş başlık altında toplayabiliriz;
1- Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti,
2- Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması,
3- Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma,
4- Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak,
5- Etkin pişmanlık.

TÜRK CEZA KANUNU UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE İMAL VE TİCARETİ
MADDE 188


(1) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı fiilinin diğer ülke açısından ithal olarak nitelendirilmesi dolayısıyla bu ülkede yapılan yargılama sonucunda hükmolunan cezanın infaz edilen kısmı, Türkiye'de uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı dolayısıyla yapılacak yargılama sonucunda hükmolunan cezadan mahsup edilir.
(3) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, beş yıldan onbeş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(4) Uyuşturucu maddenin eroin, kokain, morfin veya bazmorfin olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Yukarıdaki fıkralarda gösterilen suçların, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Msn Demon Üretimi resmi makamların iznine veya satışı yetkili tabip tarafından düzenlenen reçeteye bağlı olan ve uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran her türlü madde açısından da yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanır.
(7) Uyuşturucu veya uyarıcı etki doğurmamakla birlikte, uyuşturucu veya uyarıcı madde üretiminde kullanılan ve ithal veya imali resmî makamların iznine bağlı olan maddeyi ülkeye ithal eden, imal eden, satan, satın alan, nakleden, depolayan veya ihraç eden kişi, dört yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Msn Note Bu maddede tanımlanan suçların tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.


TÜZEL KİŞİLER HAKKINDA GÜVENLİK TEDBİRİ UYGULANMASI
MADDE 189


(1) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarının bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE KULLANILMASINI KOLAYLAŞTIRMA
MADDE 190


(1) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırmak için;
a) Özel yer, donanım veya malzeme sağlayan,
b) Kullananların yakalanmalarını zorlaştıracak önlemler alan,
c) Kullanma yöntemleri konusunda başkalarına bilgi veren,
Kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu maddede tanımlanan suçların tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(3) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını alenen özendiren veya bu nitelikte yayın yapan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.


KULLANMAK İÇİN UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE SATIN ALMAK, KABUL ETMEK VEYA BULUNDURMAK
MADDE 191


(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kendisi tarafından kullanılmak üzere uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran bitkileri yetiştiren kişi, bu fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(2) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur.
(3) Hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen kişi, belirlenen kurumda uygulanan tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmakla yükümlüdür. Hakkında denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen kişiye rehberlik edecek bir uzman görevlendirilir. Bu uzman, güvenlik tedbirinin uygulama süresince, kişiyi uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kullanılmasının etki ve sonuçları hakkında bilgilendirir, kişiye sorumluluk bilincinin gelişmesine yönelik olarak öğütte bulunur ve yol gösterir; kişinin gelişimi ve davranışları hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir.
(4) Tedavi süresince devam eden denetimli serbestlik tedbirine, tedavinin sona erdiği tarihten itibaren bir yıl süreyle devam olunur. Denetimli serbestlik tedbirinin uygulanma süresinin uzatılmasına karar verilebilir. Ancak, bu durumda süre üç yıldan fazla olamaz.
(5) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı hükmolunan ceza, ancak tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmaması hâlinde infaz edilir. Kişi etkin pişmanlıktan yararlanmışsa, davaya devam olunarak hakkında cezaya hükmolunur.

ETKİN PİŞMANLIK
MADDE 192


(1) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarına iştirak etmiş olan kişi, resmî makamlar tarafından haber alınmadan önce, diğer suç ortaklarını ve uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin saklandığı veya imal edildiği yerleri merciine haber verirse, verilen bilginin suç ortaklarının yakalanmasını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini sağlaması hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(2) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, resmî makamlar tarafından haber alınmadan önce, bu maddeyi kimden, nerede ve ne zaman temin ettiğini merciine haber vererek suçluların yakalanmalarını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini kolaylaştırırsa, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(3) Bu suçlar haber alındıktan sonra gönüllü olarak, suçun meydana çıkmasına ve fail veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım eden kişi hakkında verilecek ceza, yardımın niteliğine göre dörtte birden yarısına kadarı indirilir.
(4) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı soruşturma başlatılmadan önce resmî makamlara başvurarak tedavi ettirilmesini isterse, cezaya hükmolunmaz.


(İSTANBUL EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ, NARKOTİK ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ İNTERNET SİTESİNDEN ALINMIŞTIR)
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Nisan 2006       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Eroin; uyuşturucu maddeler arasında en etkilisi dolayısı ve de en tehlikelisi olup morfinden iki ila on defa daha kuvvetlidir. Eroin varolan uyuşturucu maddeler arasında en çabuk bağımlılık oluşturan maddedir, bir-iki deneme kişiyi eroin kurbanları arasına almaya kafi gelir.
Eroine ilk başlayan çoğu bağımlı bu maddenin ne olduğunu bilmeden başlar. Genel olarak ilk tütün ile birlikte alınır. İlk kullanacak olan şahsın; “eroini bilmeden aldım” diye söylemesi söz konusu bile edilemez, zira, tütün içinde yakılan eroinden çok kötü bir koku yayılır ve bu koku kolayca fark edilir. Tütünle eroin alan kişide kısa süre içerisinde kafayı bulma denilen durum başlar ve alınan eroinin saflık derecesine göre bu uyuşukluk halinin süresi değişkenlik gösterir. Eroini bu şekilde kullananlar arasında ki yanlış bir kanı; bu yöntemin daha az zararlı olduğu ve istenildiğinde kolayca bırakılacağı fikri ise de bu düşünce insanların kendisini kandırmasından başka bir şey olamaz
Eroinin insan vücuduna verdiği zarar vücuda girmesi ile alakalıdır vücuda nasıl girdiği ile değil.

KULLANIM ŞEKLİ
Buruna çekilerek alınan eroin etkisini anında gösterir. Burun vasıtası ile kolayca damarlara ulaşan eroin her alındığında ölüm tehlikesi olup, her kullanımda damarlar da çatlama olabilir. Bu şekilde kullanılan eroin sonucunda kurtulma şansı çok az olup ölüm çabuk gerçekleşir.
Eroinin damara şırınga ile enjekte edilen şekli en tehlikeli ve ölüme en yakın olan şekli olup, bu kullanım şeklini genel olarak uzun süre eroin kullanıp maddi durumu zayıflayan insanlar kullanır. Maddi durumları kötüleşen eroin bağımlıları az olan eroin miktarını çoğaltmak için suya karıştırırlar ve bunu damarlarına iğne yardımı ile enjekte ederler. Bu şekilde eroin kullanan bir insan damarına enjekte ettiği her eroinle birlikte ölüm riski taşır. Çünkü satın aldığı eroinin saflık derecesini bilemeyeceği için kullandığı dozu her zaman ki gibi ayarlar ve o gün satın aldığı eroinin saflık derecesi de yüksek ise kişi ölümle burun burunadır.
Uzmanların eroinmanları incelemeleri sonucunda; Narkotik maddeleri uzun süre kullananların beyin hücrelerinin zarları büzülür. Hücre dumura uğramış, içinde boşluklar ve yağlanmalar oluşur. Hücre çekirdeği küçülür ve parçalanır. Mikroskopla saptanan bu görünüme ek olarak göz ve beyin kabuğunda ve beyni kaplayan zarlarda şişme, kanlanma ve küçük kanama odakları, damarlarda daralma, incelme ve yağlanma dikkati çeker. Bu tür maddelerde zehirlenerek ölenlerin beyinlerinde şişme, bol kanama odakları ve hücrelerde yozlaşma, önemli bulgular arasında yer alır.
Eroine iyice alışan ve kriz devresine giren bir eroinman artık ilk günlerde tatmakta olduğu yalancı keyif haline ulaşamaz. Artık onun eroin kullanması eroinin insan üzerinde oluşturduğu ağrı ve acıların fena tesirinden kurtulmak, bir nebze olsun rahatlamaktır.
Eroin kullananlar terler, kalpte çarpıntı başlar, vücudu kırılır diz, bel ve başında şiddetli ağrılar oluşur, iştahı kapanır, çalışma gücünü kaybeder. Büyük bir üzüntü yaşar buna bağlı olarak toplumla olan ilişkisini sıfıra indirir. Gözlerindeki canlılık belirtileri kaybolur, sürekli olarak dalgın halde bulunup dünya ile ilgili alakaları kalmaz. Yaşayan, bir ölüden farksızdırlar ve tüm bu olumsuzluklardan kurtulabilmek için tek kurtuluşlarının eroin olduğunu düşünürler...
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
15 Nisan 2006       Mesaj #6
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
EMNIYETIN SON RAPORU TÜYLER ÜRPERTICI!

Emniyet, uyusturucu madde kullanimina iliskin yeni bir rapor hazirladi. Rapora göre, kullanicilarin neredeyse tamamini erkekler olusturuyor. Iste tehlikenin boyutlari? 05 Kasim 2005 Basin

'Uyusturucuyu erkekler kullaniyor'
Gençlerin yüzde 16'si daha 14 yasina gelmeden uyusturucuya bagimli oluyor

Emniyet Genel Müdürlügü Kaçakçilik ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Baskanliginin raporunu, uyusturucu madde kullanan 922 kisinin cevaplari sekillendirdi.

Uyusturucu kullananlarin yüzde 97'sini erkekler olusturuyor. Yüzde 72'si tedavi olmak istemiyor.

Ergenlik döneminde otoriteye isyan eden ve daha fazla bagimsizlik isteyen gençler uyusturucu kullanmaya basliyor.

Bagimlilarin yüzde 57'si uyusturucu madde ile ilk kez 15-24 yaslari arasinda tanisiyor. Gençlerin yüzde 16'si ise daha 14 yasina gelmeden uyusturucuya bagimli oluyor.

Yüzde 54'ü ilkokul mezunu

Rapor, ögretim düzeyinin yükselmesiyle uyusturucu kullanma oraninin da azaldigini gösteriyor.

Madde bagimlilarinin yüzde 54'ü ilkokul mezunu, yüzde 53'ü'nün sabikasi var. Yüzde 52'si bekar.

Rapora göre, bu kisilerin yüzde 48'i, güvenli bulduklari için madde kullanmak için ev ortamini tercih ediyor.

Uyusturucu kullanan gençlerin ailelerindeki benzer özelliklerse söyle:
Parçalanmis, bosanmis aileler
Baskici ve ilgisiz yaklasim sergileyen aileler

Bagimlilik ne kadar erken farkedilirse, kurtulma sansinin da o kadar arttigi belirtilen raporda emniyet uzmanlari ailelere su tavsiyelerde bulunuyor:

Hemen panige kapilmayin
Öfke ile hareket etmeyin, suçlamayin
Sorunu görmezden gelmeyin, kaynagini tespit etmeye çalisin
Arkadas iliskilerini gözden geçirin
Çocugunuzun uyusturucu madde kullanmasinin sebepleri arasinda,
sizin eksik ve yanlis davranislarinizin da oldugunu göz ardi etmeyin
Uzman bir hekimin bilgisine basvurun
Çocugunuza sevgi ve sefkatli bir yaklasimla daha fazla zaman ayirin
Aile içindeki sorunlari gidermeye çalisin.
Son düzenleyen GusinapsE; 15 Nisan 2006 02:52
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Nisan 2006       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Uyuşturucu satıcılarının hedefi özel okullar
  • Uyuşturucu şebekeleri liseli gençleri ciddi potansiyel olarak belirledi
  • Özellikle özel okullarda okuyan, varlıklı aile çocukları tehlike altında
  • Esrar uyuşturucudan bile sayılmıyor, ecstacy kullanımı arttı
  • Gençler uyuşturucunun alışkanlık yapmayacağına inanıyor
16 yaşında. Bir özel okulda öğrenci. Aynı zamanda bir uyuşturucu kullanıcısı. Çevresinde, okulda kendisi gibi birçok arkadaşının uyuşturucu kullandığını söylüyor. Onlar için uyuşturucu bulmak hiç de zor değil. "Okulun yanında bir manav var. Oradan düzenli olarak temin ediyoruz" diyor. Bu sözleriyle de uyuşturucunun liseli gençler arasında çok rahat tüketildiğini en iyi biçimde ortaya koyuyor. Gençler arasında uyuşturucu kullanımı korkutucu bir şekilde tırmanışa geçmiş durumda. Esrar artık uyuşturucudan sayılmayacak bir noktaya geldi. Ecstacy içmeyen uyuşturucu kullanıcıları küçümseniyor. Liseler ciddi bir uyuşturucu tuzağının içinde. Bu konuda gerçekleri rakamsal olarak ortaya koyacak herhangi bir bulgu, araştırma, belge yok ama işin uzmanlarının teşhisleri, gözlemleri var.
Yaşları 11 ile 18 arasında değişen milyonlarca Türk gencinin karşı karşıya olduğu uyuşturucu tehlikesinin, ne aileler, ne öğretmenler, ne de polis farkında. Uyuşturucu şebekesi, liseli gençleri ciddi potansiyel olarak belirlemiş durumda. Alarm veren tehlike odağıysa, özel liseler.
Uzmanlığı ergenlik çağındaki gençler üzerine olan Doç. Dr. Bengi Semerci, uyuşturucu batağındaki liseli gençler sendromunu en iyi teşhis eden isimlerden biri. Hasta profili, daha çok varlıklı, özel okullarda okuyan gençler olan Doç. Dr. Semerci, uyuşturucu bağımlısı liseliler gerçeğini tüm yönleriyle Tempo') a anlattı. Küçümsediğimiz, belki de farkında olamadığımız uyuşturucu gerçeği, ahtapotun kolları gibi okulları sarmış durumda. Durum onu gösteriyor ki, acilen okulların,polisin bir önlem alması gerek.
Doç. Dr. Bengi'ye göre kafamızı kuma gömmenin bir âlemi yok. İnsanlar fark etmese de, görmek istemeseler de, çok yaygın bir şekilde gençler arasında bu iş çok kolay hale geldi.
Doç. Dr. Semerci, sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan aileleri üst düzeyde olan çocuklar arasında bu işin gittikçe yaygınlaştığını gördüğünü belirtiyor. Varlıklı aile çocuklarında uyuşturucunun yaygınlaştığını gördüğünü belirtiyor. Varlıklı aile çocuklarında uyuşturucunun yaygınlaştırması, kültürel ve ekonomik değerlere ilişkin önemli bir dejenerasyonun da sonucu gibi. Liseli gençlerin esrarı uyuşturucudan saymadıkları da tartışılacak başka bir olgu. Yaygın inançları, uyuşturucunun alışkanlık yapmayacağı. Özel okullardaki gençlerin uyuşturucu kullanmalarında çevrelerini referans olarak görmeleri başka önemli bir sorunun da habercisi. Bu gençlere ilişkin önemli bir tespitte daha bulunuyor Doç. Dr. Bengi Semerci:
"Ailelerin, erken yaşta her şeyi verelim diye çok kural koymadan, çok desteksiz verdikleri şeyler nedeniyle, bu çocukların yaklaşık 14-15 yaşlarında özleyebilecekleri her şey bitiyor. Kız ya da erkek arkadaş bulma konusunda hem yeni trendler nedeniyle hem önlerindeki örnekler nedeniyle artık çok ar-zulayabilecekleri bir şey kalmıyor. O konuda da doyum sağlamış oluyorlar."
Uyuşturucu ayağa geliyor
Peki gençler uyuşturucuyu nasıl buluyorlar? Bunun yanıtını ne polis, ne de okul yetkilileri biliyor. Doç. Semerci'ye gelen vakalardan çıkan bir sonuç da şu: Varlıklı aile çocukları öyle torbacı peşinde koşturup uyuşturucu bulmuyorlar. Zaten para konuştuğu için, uyuşturucu ayaklarına geliyor. Doç. Semerci bu gerçeği de şöyle dile getiriyor: "Benim kitlem için öyle torbacıya gitmek gibi bir durum söz konusu değil. Zaten hizmet onların ayağına sunuluyor. Benim çocuklardan algıladığım, ödeyecek paran varsa hiçbir problem yok."
Liseli uyuşturucu bağımlıları daha çok erkeklerden oluşuyor. Uyuşturucunun getirdiği bir önemli tehlike de, kontrolsüz cinsel ilişki. Doç. Dr. Semerci, bu durumu şöyle analiz ediyor: "Uyuşturucu kontrolsüz cinsel ilişki getirir. Kontrolsüz cinsel ilişki kiminle yapıldığı ve nasıl korunulacağı bilinmeden yapılan ilişkidir."
Doç. Dr. Bengi Semerci'nin anlattığı örnekler, ailelerin çocuklarına karşı ne kadar duyarsız olduğunun da bir kanıtı. 17 yaşında bir genç. Varlıklı bir ailenin çocuğu. Aile, "Çocuğumuz uyuşturucuya, kötü arkadaşlara yönelmesin ve yaşı da artık geldi" diye gittikleri eğlence mekânına çocuklarını da götürüyor. Bu gencin uzmana anlattıkları ise tüyler ürpertici. Çok mutlu göründüğünü ama mutluluğunun bir kadeh şaraptan değil, aldığı ecstacy'den dolayı olduğunu itiraf ediyor. Ailesinin yanında hap yutuyor, aile bunun farkında bile değil.


Uyuşturucu bağımlısı liseliler Vaka 1
Lise öğrencisi. 6-7 yaşına kadar babasıyla kalmış. 12 yaşından beri esrar içiyor. 7 yaşında annesi bir başkasıyla evlenmiş. Arası pek iyi olmamış. Evde üvey baba da kullanıyormuş. 12-18 yaş arası kendini eve kapatmış. 1.5 yıl hiç dışarı çıkmamış. 18 yaşındayken 27 yaşındaki biriyle yaşamaya başlamış. Orada eroine başlamış. Ama tedaviden kaçmış.

Vaka 2
Lise öğrencisi. Anne ve baba üniversite mezunu, ikisi de çok çalışan insanlar. Ailesiyle şiddetli geçimsizlikleri var. Depresyonla başlayıp intihar girişiminde bulunuyor. O sırada arkadaşları kendisini mutlu hissetmesi için esrar veriyorlar. Alkol, çok kolaybulunabilen esrar sonrasında, o çevreden bir erkek arkadaş ediniyor. Uyuşturucuyu bıraktı ve iyi bir üniversiteyi kazandı.

Vaka 3
Sırf uyuşturucu tedavisi için uzmana getirildi. Çok başarılı bir babanın asla başarılı olamamış bir çocuğu. Ama uyuşturucuya başladıktan sonra her türlü kullanım var. Uyuşturucu aldığı zamanlarda kendisini çok güçlü, çok başarılı hissediyor. Asla baba gibi olamayacağını bildiği için, o gücü başka bir şeyle sağlamaya çalışıyor. O da tedavisinde başarılı oldu. Bir çocuk sahibi olmak üzereydi. Bu önemliydi, baba olma duygusu güçlü geldi. Başarılı olabileceği bir yere yönlendirildi.

Gizlenen gerçekler

Doç. Dr. Bengi Semerci uyuşturucunun yarattığı dehşeti anlattı. İşte bazı satır başları:
Uyuşturucu kullanan genç nasıl anlaşılır?
Okulla çok ilgilerinin olmaması en belirgin davranış bozukluğu. Birden arkadaş çevresinde değişiklik ya da belli bir arkadaş grubuyla yakınlık. Eğer çocuğun bir eğilimi veya uyuşturucuyla giderebileceğini düşündüğü bir sorunu, bir yoksunluğu yoksa durup dururken kimse onu uyuşturucuya başlatamıyor. Böyle çocuklar çok çabuk birbirlerini buluyorlar.
Öğretmen, aile bilmiyor
Anne-baba eğitiminin artık Türkiye'de çok hızla gelişmesi lazım. Anne-baba olmak çok önemli ve öğrenilebi-len bir iş. Bu, çocukla-rımızı sadece özgür bırakarak, her istediklerini sağlayarak olmuyor. Anne-baba olmanın, çocukları korumanın birinci şartı, hak ettikleri yaşta, hak ettikleri ve baş edebilecekleri kadarını vermektir. Eğer yaşından önce birçok şeye sahip olursa, amaç bırakmamış oluruz çocuğumuza. Okulun içinde öğretmen ve yöneticiler "Okulda uyuşturucu madde var mı, bu nasıl tespit edilebilir, kim getiriyor?" konusunda neredeyse polis kadar eğitimli olmalılar ki, uyarı verebilsinler.
Disiplinli okullarda da var
Çok kuralları olan, çok disiplinli öğrenci yetiştirdiği söy-
lenilen bazı okullardan gelen gençler, o disiplinin yanı sıra okul kapısından dışarı çıktıkları anda bakkaldan, manavdan, o çok disiplinli bilinen ve ailelerin o yüzden tercih ettikleri okulun yanında, çok rahat uyuşturucu bulabileceklerini, bulabildikleri yerleri aktarıyorlar.
Şehir dışındaki okullar avantajlı
İstanbul'da şehir dışında olan özel okullar avantajlı. Yani merkeze uzaklığı arttıkça okulun hem kontrolü kolaylaşıyor, hem satıcıların ilgi alanından uzaklaşıyor, hem de çocukların ulaşabilirliği azalıyor. Çok şehir merkezinde kalan, ulaşılabildiği artan okullarda risk daha fazla oluyor.

Sorun yok gibi

Lise çağındaki gençlerin uyuşturucu sorunu narkotik ekiplerinin ilgi alanına giriyor. Ancak özellikle özel okullarda yaşanan patlama polisin de farkında olmadığı bir gerçek. Narkotik yetkililerine göre şu an İstanbul'da büyük ilçelerde iki, diğerlerinde birer narkotik ekibi bulunuyor. Bunların da tüm okullarda kontrol yapması imkânsız. Polis ancak okullardan talep gelirse eğitici seminerler ve konferanslar düzenliyor. Edinilen bilgilere göre de narkotik polisinin elinde liseli uyuşturucu vakası nerdey-se yok gibi. Dolayısıyla polisin elindeki vakalara bakıldığında aslında bir sorun görünmüyor. Ama gerçekler işin böyle olmadığını gösteriyor. Ancak ıstanbul Narkotik şube Müdüriüğü'nün Adli Tıp Enstitüsü'yle beraber yürüttüğü bir araştırma, Türkiye'de uyuşturucuya ilişkin çok önemli gerçekleri ortaya çıkaracak bir tablo ortaya koyacak. Adli Tıp Enstitüsü bünyesinde yürütülen araştırma 'Türk Kültürüne Göre Uyuşturucu Sorunu' başlığını taşıyor. Bunun için de uyuşturucunun her kesimdeki kullanımı irdeleniyor. Son yıllara göre birçok okulda verilen uyuşturucu seminerleri istatistiği de şöyle:
2000 - 91 konferans, 2001 - 77 konferans
2002 - 97 konferans, 2003 - 63 konferans
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
15 Nisan 2006       Mesaj #8
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Çocugunuzun madde kullanip kullanmadigini anlamanin yollari


Beyaz Ölüm Beyaz Ölüm




Çocugunuzun madde kullanip kullanmadigini anlamanin bir çok yolu olabilir. Bunlar arasinda en kesin sonucu idrar testi verir. Ama bu yönteme basvurmadan önce bazi isaretlere dikkat edebilirsiniz.

Madde kullanan çocuklar aile iliskilerini azaltir ve evde daha az vakit geçirirler.

1. Derslerdeki basari orani tamamen ve her derste birden düsmesi,

2. Hiç tanimadiginiz yeni arkadaslar edinmeye baslarlar.

3. Arkadaslarina tamamen sirt çevirme,

4. Çevreyle iliskilerden kaçinma,

5. Tamamen içine kapanma,

6. Hiçbir seye ilgi duymama ve her seyden uzak kalma,

7. Zaman zaman asiri nese ile öfke/saldirganlik arasinda gidip dalgalanmalar,

8. Evde odasina kapanma,

9. Kendi bakim ve temizligine dikkat etmez hale gelme,

10. Her zamankinden daha fazla para harcamaya baslarlar.

11. Okulu ya da is egitimini tamamen birakma,

12. Kendi gelecegi için hiçbir yol görmeme,

13. Gelecege dönük hiçbir adim atmak istememe,

14. Ellerde titreme,

15. Asiri derecede terlemek,

16. Hafif uykulu ve yorgun gözükebilirler

17. Yeme aliskanliklari bozulur, kilo kaybedebilirler.




ÇOCUGUNUZ UYUSTURUCU KULLANIYORSA


Beyaz Ölüm Beyaz Ölüm




Onun farkli oldugunu kabullenmek: Onun farkli oldugunu kabullenmek gerekir. Evdeki diger çocuklardan davranislari farkli olabilir. Digerlerinin gösterdigi tepkilerden farkli tepkiler gösterebilir. Aile çevresinde böyle bir çocuk görmediklerinden yakinir. Onun zaten farkli bir çocuk oldugu için madde kullanmaya basladigi unutulmamalidir.

Duygulari kontrol etmek: Anne ve baba duygularini kontrol etmek zorundadir. Kimsede kabahatin olmadigini, sorunun çocukla aralarindaki iliskide oldugunu kabullenmelidir. Her sey yeni basladigini düsünmeli, ümitsizligi bir kenara birakmalidir.

Sinirlari koymak: Anne-baba çocuguna sinir koymayi ögrenmelidir. Bu çocuklarin sinir koymakta ve kurallara uymakta güçlük çektigini biliyoruz. Bu nedenle, aile yeni stratejiler gelistirerek, onun kurallara uymasini saglamalidir. Bu kurallar baski biçiminde olmamali, ortak bir yol gelistirilmeye çalisilmalidir. Bunun için gerekirse, profesyonellerden yardim almalidir.

Sorumlulugunu almasini saglamak: Çocugun kendi sorumluluklarini almayi ögrenmesi çok önemlidir. Madde bagimlisi olanlarda, sorumluluk alma ve kendi sorumluluklarini yüklenme orani çok düsüktür. Bu gençler ve çocuklar tüm sorumluluklarini baskalarina yüklemeye çalisirlar. Böylece yasamlarinin sorumlulugunu almaz ve madde kullanmaya devam ederler. Ayni sekilde kendi bedenlerinin sorumlulugunu da almadiklari için, madde kullanimi ne kadar zarar verirse versin madde kullanmaya devam ederler.

Beklentilerini düsürmek: Anne-babanin amaci, onun zarar görmesini azaltmak olmalidir. Bambaska bir çocuk haline getirmek gibi bir hedef olamaz. Bunun için de öncelikle onun farkli oldugunu kabullenmek gerekir.

Yeni beceriler kazanmak: Anne-baba çocuguyla basa çikabilmek için yeni beceriler kazanmak zorundadir. Örnegin, çok kolay öfkeleniyorsa, öfkesini kontrol etmeyi ögrenmelidir. Çatismalari çözme yöntemleri konusunda kendisini gelistirmeli ve yeni beceriler edinmelidir.

Yeni stratejiler gelistirmek: Anne-baba bugüne kadar uyguladigi yöntemlerin basarisiz oldugunu kabullenmelidir. Eger, anne babanin bugün kadar uyguladigi yöntemler basarili olsaydi, zaten çocuk uyusturucu madde kullanmayacakti. Bu nedenle, basarisiz yöntemler tekrar uygulanmamali ve bir kenara birakilmalidir. Aile farkli sorun alanlari için, yeni ve farkli yöntemler gelistirmek zorundadir.

Ilk adimi atan olmak: Ergenler, ergenligin verdigi dogal isyankarlik ortamlarinda anne-babalari ile uyusmayi genelde ret ederler. Sonuçlari ne olursa olsun, her seyi göze alip uyusmazligi tercih edebilirler. Bu nedenle öncelikle anne-babanin degismesi gereklidir. Anne-baba degisince o da degismeye baslar. Bir baska deyisle, anne-baba bir “büyüklük” yapmalidir.

Çocukla iletisimin kalitesini artirmak: Ebeveynlerin, çocuklarinin uçucu madde kullandiklarindan çok geç haberdar olduklari gözlenmistir. Bir arastirmada çocuklarin %18’i uçucu madde kullandigini belirtirken, ebeveynlerin sadece %1’i çocuklarinin uçucu madde kullandigini ifade etmistir. Bu da, anne-babanin iletisiminin aslinda çocukla ne kadar düsük oldugunun bir göstergesidir. Iyi iletisim için, iyi dinlemek gerekir. Dinlemek, konusmak degildir. Onu anlamaktir. Dinlemek, onu dinledigini ve anladigini göstermektir.

Hayati sürdürmek: Anne-baba hayatini o çocugu üstüne odaklamamalidir. Bir yandan onunla ugrasirken, hayatini da sürdürmeye özen göstermelidir. Bu sekilde evdeki diger çocuklari koruyabilir ve onlarin madde kullanan kardeslerinden etkilenmesini azaltabilir. Yine bu sekilde anne-baba kendini koruyabilir ve uzun süreli olarak madde kullanan çocugu ile ugrasabilir. Yoksa kisa sürede yorulur ve yari yolda kalir. Öte yandan, ailenin tüm üyelerinin ilgisinin tek kisiye odaklanmasi sonucu, madde kullanan genç bu ilgiyi kaybetmemek için madde kullanmayi da sürdürebilir.

Onu anlamak: Onu ve yaptiklarini anlamak zorundayiz. O kendi dogrularini yapiyor ve yasiyor. Onun dogrulari bizim dogrularimizdan farkli olabilir. Bazi davranislarini, bilerek yapmadigini da kabullenmemiz gerekiyor. Elestirilmesi gereken onun kendisi degil, davranislari olmalidir.

Çatismalari çözmek: O öfkeliyken tartismaktan kaçinmak gerekir. Çatisma ertelenmelidir. Örnegin, o sinirlendigi zaman tepki göstermek yerine, o sakinken ve her sey yolundayken onunla sorunlari konusmak daha yararli olacaktir. O maddeliyken tartisilmak yerine, ayildiktan sonra gerekli olanlar konusulmalidir. Çatismalar tartismayla ya da kavgayla çözülemez!

Onu desteklemek: Unutmayalim! Onun da yaptigi dogru seyler var. Hep onun kötülerinin ya da yanlislarinin üstüne odaklanmak, basariyi getirmez. Bu nedenle, olumlu davranislari da görülmeli ve bu davranislari yüzünden övülmelidir. Kimi zaman olumlu davranislari dolayisiyla ödüllendirilebilir. Kötü davranislar yerine iyi davranislar üstüne konsantre olunmalidir.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
15 Nisan 2006       Mesaj #9
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Eroinin psikolojik etkisi



Öyle ya, neler oluyor neler biliyor da insanlar bu meretin peşinden gidiyor, bir deli kuyuya taş atmış kırk kişi çıkaramamış örneği, kimse eroinden vazgeçmiyor. Bu denli tutku niye? Bir söylentiye göre Zen Budist rahipleri çile çekerken tüm acılarını giderecek, onları rahiplikle utandırmayacak içinde afyon ruhu bulunan bir kutuyu yanlarına alırlarmış, acılarını her an yok edebileceklerini bilerek tabutluk gibi çile odasında acıyı yaşamaları islenirmiş. Bu çekici minik ruhların çekiciliğine dayananlar olmamış, en az kullanan en iyi rahip adaylarıymış...



Eroin ne biçimde alınırsa alınsın, değişen, sadece etkisinin gecikmesi, kullanılan doz gibi biçimsel değişikliklerin dışında sonuç aynıdır; vücutla bir ısınma, sakinleşme duygusuyla adeta içine huzur akıtılmış gibi bir duygu gelir. Gözler toplu iğne başı gibi küçülür, buna myosis etkisi denilir. Etkiyle birlikle mide bulantısı dozun fazla okluğu durumlarda son noktasına ulaştırıp nerede olursa olsun durumun uygunluğuna bakmadan kusturur ve insanı rezil eder. Eroin miktarı fazla kaçlığında el ve bacak titremesi, yorgunluk ve sinirlilik oluşabilir. Aslında bu sinirlilik ya da anksiete diyebileceğimiz endişe, kullanılmayan zamanlarda da ortaya çıkar ve fizyolojik bağımlılığa neden olan




psikolojik durumdur. Ama çoğunlukla ilk dakikalarda insanın içine sevgi dolar. Kimisi buna "içime yaşam sevinci geldi" bile der. Eroin sarhoşluğunda aşırı bir konuşma isteği, huzurla kapanan gözlerle birlikte gelir. Anlatmak, anlatmak, anlatmak istenir. Doktor Uluyazman (Kollokyum, 1957) ise etkileri şöyle anlatır:



"İnatçı bir hastalığın yahut da karşılaştığı üzücü olayların ıstırabı içindedir. Ümitsizlik içinde olağanüstü bir kuvvetten yardım bekler. Bu prodromal depression hali hastayı uyuşturucu maddelerin tesirine hassas bir duruma getirir. Uyuşturucu maddeler ağrıları keser, inhibisyonları hafifletir, gerginlik halini ortadan kaldırır, böylece hastayı daha sevinçli, daha mutlu yaparlar ki buna narkotiğin keyif verici etkisi diyoruz. Uyuşturucu madde aldıkları zaman keyif duyup, bir süre rahatlığa huzura kavuşunca büyük bir güvenle ilaca bağlanırlar. Alışkanlık arttıkça narkotiğin keyif verici etkisi azalır, doz yavaş yavaş yükseltilir ve neticede ilacın toksik tesiri hastalığa yol açar. İştah kesilir, hasla yorgun ve halsiz düşer ve nihayet kaybolur. Bir toksiko-mana ait bütün tabloları hastanede görmek imkânsızdır. Bu ancak onun hayatına girmek, onu adım adım takip etmekle mümkün olur"



Uluyazman tanımına katılarak, eroin kullandıktan hemen sonra cankilerin davranışlarına bakalım.



Eski cankiler eroin kullandıktan sonra canlandıkları için temizlik seanslarına girerler, evin tüm bulaşıkları inceden inceye yıkanır, camlar silinir. Çamaşırlar yıkanır. Uykusuzluk da başladığı için cankimiz gülücükler içinde kül tablalarına değin her yeri temizler. Evi çok temiz olmayan bekarlara bir öneridir, eyç, e yetiştirecek paranız varsa düzen seven canki bir sevgili bulun. Temiz bir canki mal bulduğu sürece Topkapı Sarayı'nı temizleyen temizlik malzemesi firması Cife bile taş çıkartır, evinizi sa-




kız gibi yapar. Bazıları bulmaca çözmeye başlarlar, en kalın bulmaca kitapları onlara şeker gibi gelir. İçe dolan sevgi dalgasıyla birlikte her şey hoş ve olumlu, çözümü bulunabilir görünür. Tophaneli hapçılar bu durumdaki insanlara "*ö*ü*ü yiyim ayakları" atma derler. Kimisi de bu durumu "canım ciğerim ayaklan" alma olarak tanımlar. Gözler zaman zaman bir tanrısallık duygusu içinde kapanır. Gözleriniz kapandığında dünya kafanızda lıkır tıkır işler. Normalde kaldırılamayan duyguların halter şampiyonu olunmuştur. Hem sigara içmek büyük bir iştahla istenir, hem de eldeki sigara unutulur. Bu nedenle cankilerin yalak çarşafları, kollukları sigara yanıkları içindedir. Gözlerin kapanmasına çingeneler "cavlamak" derler. Cavların (gözlerin) kapanmasının yanı sıra oturduğun yerden eğilerek sanki yerden bir şeyler arıyormuş gibi düşerler. Buna verilen isim "namaz kılmaktır". Tamamen kendini yitirip, sigarayla kendini yakma durumuna da "takla" denir. Kimi cankiler eroinin ilk uyarıcı etkisinden sonra maddeye olan ihtiyaçlarının artması ya da dozlarının yükselmesiyle daha çok taklaya gelir. "Taklama-kan çöllerinin kartal." deyişi çok laklaya gelen cankilere, yabancılar varken verilen isimdir. Eroin sarhoşluğunda, tıpkı esrar sarhoşluğunda olduğu gibi müzik dinlemek çok zevk vericidir. Çoğunda tatlı bir mide bulantısı olur, mide taş gibi kesilir, yemek yemek olası değildir. Su bile içilse çıkartılır ama bir taraftan da insanın can. deliler gibi su içmek ister. Eroin tüm vücuda yayıldıktan bir süre sonra tatlı tatlı kaşıntılar yayılmaya başlar. Yüzde örümcek gezintisini andıracak türden tatlı kaşıntılarla başlayan yüz ovmalar göz oğuşturmaya, burun kaşımaya ve giderek bitlenmiş gibi kaşıntılara varılır.



Eroinman olmamış kullanıcılarda eroin, bir psikoaküf madde olarak sinirsel, ruhsal dünyayı alt üst eder. Kullanıcı sarhoşluğunu unutup panik haline geçer, titizdir ve dünyada var olan




her şey, ilişkiler, düşünceler, lek bir hat oluşturacak denli düz olmalıdır, dolayısıyla artık herkes ondan fırça yiyebilir. Konuşmalarda hem gözü yaşlı bir romantik vardır, hem de babasını bile kesebilecek denli duygusuz bir psikopat, anlık dalgalanmalar eroinin etkisi boyunca sürer. Eroinin sinirsel etkisini yaşayanların çoğu bir kez daha kullanmak istemez. Eroin, her psikolojik yapının maddesi değildir, belki de bu nedenle herkes eroin kullanmaz ve eroinman olmaz. Geçmiş dönemlerde, mani gibi aşırı hareketli duyguları ve melankoli gibi ağır üzüntüleri dengelediği belirtilen eroin, normal insanları da yapısına göre manik ya da melankolik yapar. Manik ya da melankoliklere iyi geldiği de kullanım anında gözlenmiştir.



Yemekle fazla işleri olmayan cankiler genelde sessiz insanlardır, kenarda usul usul kaşınıp, bulantı ve midelerindeki sertlik dolayısıyla içki içemedikleri için ağız kuruluğunu kola ve meyveli gazoz gibi gazlı içeceklerle gidermeye çalışırlar. Barlarda önlerinde su ya da alkolsüz içecekler vardır. Eroin kullanımından sonra açık renk gözlüler gözbebeklerinin küçücük gözükmelerini saklayamazlar. Herkes onların göz rengine hayranken onlar gözlerinin renginden şikâyetçidirler. Gerçi "hay"ken, yani eroin etkisi altındayken herkesin göz bebekleri toplu iğne başı gibi olur. Ancak açık renk gözlüler bu renklerini saklamak için koyu renk gözlükleri aksesuvar olarak kullanmak zorundadırlar. Eroin kullanımındaki etkileri doktor Ali Babaoğlu şöyle tanımlar:



"Eroin kullanımında yaklaşık yarım saat kadar süren öfori, keyif ve sevinç duygusunun hemen ardından Çok hızlı bir boşalma ve gevşeme sağlar. Bu olay ilk günlerde orgazma benzetilir. Ardından oldukça tatlı ve düşlerle dolu bir uyku gelir. Opialla-ra alışmayan, ilk alışta kusma ve dislori gösterebilir. Genellikle idrar ve dışkı sfinkterlerinde kasılmalar olur, bağırsak hareket-





leri yavaşlar ve gözbebeklcri daralır, küçülür. Doz yüksekse solunum güçleşir. Damar içi kullanımda burunda ve yüzde kızarma, kaşıntı, ağızda kuruma olur." (Uyuşturucu ve Tarihi Kaynak Yayınları, 1997)



Görüldüğü gibi Babaoğlu bir yandan canki tanımı kullanmıştır: "etki orgazma benzer". Gerçekte böyle bir tanım yapmak komik de olabilir, ancak teşbihle hala olmaz diyelim, onun da söz ettiği yüzde kızarma ve kaşıntılar, bizim örümcek gezintisi dediğimiz kızartılardır.



Eyç, peynir, eroin, ya da sokak adıyla mal, hiçbir cankinin karşı gelemeyeceği biçimde şaraptan da önce gelen en önemli aşk içkisidir. Kullanım sonrası gelen sevgi duygusunun arkasından erkeklerde geç başlayan bir uyanmayla birlikte saatlerce suren bir ereksiyon durumu başlar ve orgazm çok gecikir. Eyç kullanmayan bir kadının cankiclen çekeceği vardır. Yeni tanıştıkları kadınlara ulanmak istemeyen ***** zamparalar, az miktarda eyç alarak kendilerini kadınlarına güçlü erkek olarak sunma keyfini yaşarlar. Bağımlılık oluşturan durumlardan birisi de budur. Çünkü birkaç gün kullanılan eroinden ve geç boşalma döneminden sonra kullanmama halinde birkaç gün sürecek bir erken orgazm durumu başlayacaktır. Eroinin yoksunluk nöbeti sırasında cankiler delalarca üst üsle orgazm olurlar. Uzun süreli kullanımlarda eroinin karşı cinse ilgiyi azalttığı ve libidonun clüşlüğü iddialarında çoğunlukla gerçeklik payı vardır. Esrar ve eroinin seks üzerindeki etkileri üzerine çok konuşulmuş, yazılmıştır ancak kullanımın ileri aşamalarında kadında da erkekte de, seks işleği ve perfomansı diye bir şey kalmadığı bir gerçektir. Canki ne denli espirili ve çekici olursa olsun, vücudunu kullanmaktaki yeteneksizliğini seksle de gösterecektir.



Eroin sarhoşu malalar ya da modern adlarıyla cankiler, rak barlarda bol bira içen insanların korkulu rüyasıdır. Tuvaletlere



hem eroini kullanmak için hem bulantıları nedeniyle kusmak için çok düşkün olan canki milleti, tuvalet kuyruklarındaki insanlara bir çeşit işkencedirler. Bir iki bardak bira içtikten sonra önünüzden bir canki tuvalete girmişse, biranın zorladığı mesanenizin bir cankinin işeme süratine ayak uyduramayacağı bir gerçektir. Orgazm gibi tuvalette idrarlarının geldiği duygusu ile gidip bir türlü işenememesi aslında onlardan çok, kapıda bekleyenlerin sorunudur. Tuvaletle çişini yapmaya çalışırken uyukla-yakalan, "taklaya gelen" canki çoktur. Tabii bir de iğnesini yaparken kalkamayanları sayarsak barlara alınmayışlarının nedeni biraz daha açıklanabilir hale gelir. Aslında bir cankiyle tek tuvaletli evde yaşamak da çok kolay değildir, gerek büyük tuvalette zorlanmaları gerekse kimseye çaktırmadan iğne yapmak kaygısıyla tuvalete sık sık kapanmalarıyla, ev arkadaşlarını kıvrandırırlar.



Bağımlının portresi(sararmış sayfa)


Ahmet, “İşte, hepsi de iyi kafa yapıyor" dese de AMATEM’deki uzmanlar uyuşturucuların birbirinden ayrıldığını söylüyor




Sahte cennetin gençleri / 5


Bilge Egemen



yas05 Bally ve tinerle başlamış. O zaman 13 yaşındaymış. Mahallede çeteler varmış. Bally çekip, kavgaya dövüşe girmeye hiç ama hiç çekinmezmiş.
15’inde ortaokuldayken esrara başlamış. Bu kez öğretmenlerden kavgayı, dövüşü esirgememiş. Bir öğretmenin burnunu kırınca bir süre okuldan uzaklaştırılmış. Ortaokulda esrarın adresini bulması çok kolay olmuş. 16’sında bir arkadaşıyla evin içindeyken ve camdan dışarı bakıp muhabbet etmekteyken, dışarıdan sözlü sataşma olmuş. Aşağı inip çocukları bir güzel pataklamışlar.
Patakladıkları çocuklar kavgadan sonra arkadaşları olmuş. Yeni arkadaşlar, eroin ikramında bulunmuş.
Lisede okurken eroinin adresini bulması da hiç zor olmamış.
Sivas’tan İstanbul’a gelmiş bir ailenin çocuğu olan Ahmet, şimdi 24 yaşında. Balıklı Rum’da tedavi görüyor.
Çocukluğunun geçtiği yerler Sultançiftliği, Gaziosmanpaşa, Metris Cezaevi’nin önleri falan.

Aslında evlenmeseymiş, ailesi eroinman olduğunu anlamayacakmış. Ama karısı, “çok uyanıkömış. Pahalı uyuşturucular (kokain, ecstacy) hariç, Ahmet’in denemediği uyuşturucu kalmamış.



Son düzenleyen GusinapsE; 15 Nisan 2006 22:51
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
15 Nisan 2006       Mesaj #10
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
EROİNİN İLGİNÇ HİKAYESİ....


İNSAN ORGANİZMASI AÇISINDAN TÜM ZAMANLARIN EN YIKICI KİMYASALI
EROİNİN İLGİNÇ HİKAYESİ....

Eroinin, ilk kez bilim adamları eliyle ve gerçekte son derece iyi niyetli bir amaca hizmet etmek üzere üretildiğini biliyor muydunuz?

1897'de Almanya'daki Bayer laboratuarlarında kanser ve tüberküloz hastaları için "ağrı kesici" olarak hazırlanan "eroin hidroklor", dehşet verici yan etkileri fark edilince onu ilaç olarak reçetelere yazan hekimler tarafından derhal terk edildi. Ancak iş işten geçmiş ve "şeytanın tozu" hapsedildiği şişeden kaçıp halkın arasına karışmayı başarmıştı bir kez daha Kimya tarihinin ünlü efsanelerinden birine göre, "eroin" maddesi, adını, bu
maddeyi deneme amacıyla kolundan enjekte eden bir Bayer mühendisinin o anda yaşadıklarını tanımlamak için kullandığı şu mânidar cümleden almıştı:

"Kendimi bir kahraman gibi hissediyorum!" ("I feel like a hero")

İşte, o günden bu yana eroin, dünyanın dört bir köşesinde, din, dil, ırk ve sosyal sınıf gözetmeksizin yüz milyonlarca "kahraman" (!) üretmeye devam ediyor. Yalnız, küçük bir sorun var ki, bu sentetik kahramanların büyük bir bölümü kahramanlıklarını pekiştirecek herhangi bir dünyevî icraat yapmaya vakit bulamadan, hayli zamansız bir biçimde toprağın altını boylamaktalar!

Elbette ki, eroin şakası yapılamayacak kadar hassas bir konu. Zaten bizim derdimiz de şaka falan değil, yalnızca bir durum tespiti yapmak. Ancak, aşağıda aktaracağımız tarihsel gerçekleri okuduktan sonra, şakayı biz mi yoksa şu anlı şanlı bilim dünyası mı yapıyor, ona siz karar vereceksiniz.

İnsan organizması açısından tüm zamanların en yıkıcı kimyasal bileşimlerinden biri sayılan eroin, gerçekte son derece iyi niyetli bir amaca hizmet etmek üzere üretilmişti.

Saf morfinin asit anhidritle işlenmesi sonucu ortaya çıkan bu ölümcül toz, ilk kez 21 Ağustos 1897 günü, Bayer'in Almanya’nın Elberfeld kentindeki laboratuarında sentezlendi. Sentezleme işlemi, bu tarihten yalnızca birkaç gün önce aynı laboratuarda "Asprin"i keşfetmiş olan saygın Alman kimyageri Dr. Felix Hoffman tarafından gerçekleştirilecekti. Bayer kayıtları, bizlere bu deneyin hedefinin kuru öksürük, tüberküloz ve kanser gibi önemli hastalıklarda hem şiddetli acıları dindirebilen, hem de tedavi edici yönü bulunan etkili bir ilaç keşfetmek olduğunu bildiriyor. 1868'de Ludwigsburg da doğan Hoffman, Münih Üniversitesi Farmakoloji Bölümü'nden son derece yüksek derecelerle mezun olmuş, geleceği parlak bir kimyagerdi. Nitekim, Alman ilaç sanayinin duayenlerinden Adolf von Bayer de onu keşfetmekte gecikmedi. Genç kimyageri şirketinin Ar-Ge bölümüne alan Bayer, onun sayesinde farmakoloji tarihinin en büyük buluşlarından biri olan asetil salisilik asiti günümüzde "Aspirin" adıyla bütün dünyada tanınan ticarî bir markaya dönüştürecekti.

İşte, eroin tam da o günlerde, şirket çalışanlarının "Aspirin"in keşfinin coşkusunu yaşadığı sırada doğdu. Dr. Hoffman büyük buluşunu kayıtlara geçirmesinden yalnızca 11 gün sonra yine aynı laboratuarda, fokurdayan tüplerinin başındaydı. Bunaltıcı Ağustos sıcağına aldırmaksızın gün boyunca aralıksız çalışan ünlü kimyager en sonunda hedefine ulaştı. Deney kabının dibine çökelen beyaz toz, bir süredir kafayı taktığı o yepyeni formülün işe yaradığının da en somut kanıtıydı.

Aspirin ve eroinin ortak mucidi: Dr. Felix Hoffman baz morfinden sekiz kat daha güçlü bir uyuşturucu elde eden Dr. Hoffman, bunun kontrollü şekilde kullanımıyla yukarıda anılan hastalıkların tedavisinde çok önemli bir ilerleme kaydedebileceğini düşünüyordu. Kobaylar üzerindeki deneme çalışmaları bir yıl kadar sürdü ve toz eroin, "heroin hydrochlor" ticarî markasıyla şişelenmiş olarak 20. yüzyılın hemen arifesinde Bayer şirketi tarafından piyasaya sürüldü. Bugün için inanılması bir hayli güç olmakla birlikte, eroin o dönemde başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde eczanelerde rahatça satılıyordu. Hekimler, birçok ağır vakada hastalarını "mutluluktan uçuran" bu toza önceleri büyük ilgi gösterdiler. Eroin yalnız tedavi umudu olanlar için değil, tedavisi imkansız görülen ve ölüm döşeğinde birazcık huzur isteyen hastalar için de gerçek bir umut gibi görülmekteydi.

Ancak, madalyonun öteki yüzü kısa sürede ortaya çıktı. Yalnızca bir iki kullanımın ardından "şeytanın tozu"na müptela olanlar şuursuzca ecza depolarına, laboratuarlara saldırıyor ve kendilerine daha fazla ilaç temin etmeye çabalıyorlardı.

Eroin yasal olarak son kez 1. Dünya Savaşı yıllarında ağır yaralı askerlerin tedavisinde kullanıldı, ardından da tıp dünyasındaki güçlü bir konsensüs sonucu tedavi prosedürlerinden tümüyle kaldırıldı.

İnsanları çok seven ve mesleğine aşık bir kimyager olan Dr. Hoffman, 8 şubat 1946'da son nefesini verirken, ilk kez onun laboratuar kaplarında dünyaya gözlerini açan "diasetilmorfin" artık çoktan bir ilaç olmaktan çıkmış, alım-satımı ya da kullanımı bir çok ülkede en ağır şekilde cezalandırılan lanetli bir maddeye dönüşmüştü.



Benzer Konular

16 Haziran 2011 / ThinkerBeLL Türkiye Cumhuriyeti
17 Eylül 2010 / ThinkerBeLL Mitoloji
1 Mart 2009 / ThinkerBeLL Mitoloji
1 Mart 2009 / ThinkerBeLL Mitoloji