Arama

Beyaz Ölüm - Sayfa 2

Güncelleme: 7 Mart 2012 Gösterim: 148.698 Cevap: 75
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
15 Nisan 2006       Mesaj #11
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Anne ve bebek bağımlıların durumu

Sponsorlu Bağlantılar
Kadınlarda eroinin özel bir etkisi de sinir sistemini kendinden geçiren bu içkinin, yumurtalıkları da kendinden geçirip regl dönemini ertelemesidir. Eroinman hanımlar böylece hamile kaldıklarını ancak karınları çok büyüdüğünde anlarlar. Çünkü hamilelik belirtlerinden sayılan kusma, eroinde zaten vardır. Ay hali görememek ise zaten doğaldır. Böylece eroinman bir hanım bebeğinin çok geç farkına varır. Ancak, sonuç hazindir; bebek eroin bağımlısı doğma olasılığına karşı, kaç aylık olursa olsun alınır. Bu çok insanlık dışı bir uygulamadır ve kürtaj boyutlarını aşıp çocuk öldürme boyutuna varır. Batıda bir down send-romlunun bile doğuşuna izin verilirken, çeşitli gerekçelerle anneye sormadan bebeklerin öldürülmesi iç parçalayıcıdır. Annelerin birçoğu bu konuda bilinçsiz olduğu için doktorlar tıp bilgisini ancak eski İsparta'da çocuk öldüren cellad olmakla kullanırlar.


Minnoş bir bağımlı bebek doğacaksa, doğum sonrasında o da annesinin yararlanabileceği fizyolojik temizlenme hakkıyla birlikte "temizlenebilir", bağımlılıktan kurtulabilir diye düşünebiliriz. Eğer bebekte doğum öncesi toksinlerin etkisinden dolayı bir zihin özrü oluşabileceği olasılığı varsa, yine de bir özürlü-
nün ölmesi gerekliğini gösteren bir vicdani yasa yoktur. Bu karar annenin olmalıdır. Minik bir cankinin doğması fikri, canki-leri ve bebekleri seven insanlara biraz da komik gelir. Ancak toplumdaki geleneksel düşünceler çoğunlukla minik cankimi-zin aleyhindedir. Zihin özürlülerin bile kısırlaştırıldığı, haklarına saygı duyulmadığı göz ününe alınırsa, minik cankilerin ana karnında allı aylık bile olsa boğazlanmaları topluma karşı çok eleştirel bakan cankilere bile doğal gelir. Bir cankiye doğal gelen bağımlı bebek cinayetleri bizler için ise yüksek dozdan ölen insanlarımız kadar acı verici olmalıdır, kendi karar vermeden bağımlı olan bir canlının öldürülmesi fikrini aşmak, ancak gelişmiş bir toplumun işidir.

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
16 Nisan 2006       Mesaj #12
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
MADDE KULLANMAYA ADAY ÇOCUKLAR
Beyaz Ölüm Beyaz Ölüm

Sponsorlu Bağlantılar


Madde kullanimi görülebilecek çocuklarin bazi özellikleri olabilmektedir:

+ Ruhsal sorunlari ya da bagimliligi olan ebeveynin bulundugu kaotik ailelerde yasan çocuklar.

+ Dogru olmayan yetistirme yollari ile büyütülmüs çocuklar.

+ Ebeveyn-çocuk arasinda baglanma ve ilgi eksikligi bulunan çocuklar.

+ Sinifta asiri utangaçlik ya da siddet içeren davranislar gösteren çocuklar.

+ Okul basarisinda düsüs olan çocuklar.

+ Sosyal becerileri zayif olan çocuklar, sapkin davranislar sergileyen arkadaslarla “takilma” egiliminde olan çocuklar.

+ Okul, is, aile ortamlarinda uyusturucu kullanimini onaylandigi ortamlarda yasayan çocuklar

Madde kullanimina geçiste ilk basamaklardan olan sigaraya baslama nedenlerini söyle siralayabiliriz:

- Büyümenin bir sembolü olarak görülmesi

- Reklam ve filmlerin özendirici etkisi

- Kiz çocuklarinda erkeksi olma hevesi

- Meydan okuma tarzi

- Arkadas grubuna ayak uydurma çabasi

Yapilan arastirmalara göre madde kullanmaya baslama nedenleri arasinda sunlar belirtilmistir.

Arkadas baskisi % 23.3

Merak % 29.4

Bir gruba ait olmak

Sorunlara çözüm aramak % 27.1 ve/veya sorunlardan kaçmak % 26.0

Farkli görünme istegi

Begeni toplamak % 24.3

Eglenmek % 25.9



KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
16 Nisan 2006       Mesaj #13
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
-Uyuşturucuya Alıştırma Yöntemleri
Unutmayın , eroin bağımlılığının ilk adımı arkadaş kıyağı ile atılır .

Eğer arkadaşınız , gerçektende arkadaş değil de bir "ayakçı" ise, birkaç hafta sonu devam eden bu kıyakçılığı " bombalama" denilen ikinci aşama izler. Bu aşamada bir gün ziyaretinize gelen ayakçı, kıyağını yaptıktan sonra giderken, nasılsa yanındaki yüklüce miktarda eroini almayı unutuverir. Bir eroinmanın malını asla unutmayacağını bilmediğiniz için kuşkulanmazsınız. Birkaç gün gelip almasını beklersiniz. Gelmez. Bir gün, "yahu şundan bir kere çeksek ne olur sanki?" dersiniz. Sonra bunun gerisi gelir. Mal bittiğinde bombalanmışınız demektir. Artık bir eroin bağımlısı olarak, her yerde kıyakçınızı, daha doğrusu ayakçınızı arar ve kolaylıkla bulursunuz.

Özellikle genç yaştaki insanlar arasında, guruptan bir yada birkaç kişinin uyuşturucu kullanması , diğerlerinin de en azından bir kez denemesi için yeterli bir neden.


tzk
Gençler , birbirlerine sigara ikram eder gibi yada hastalığını iyileştirmek amacıyla ilaç verir gibi uyuşturucu sağlayabiliyorlar. Gençler, arasındaki sohbetin dışında kalmasını istemedikleri arkadaşlarını da kendileri gibi uyuşturucu kullanmaya zorlayabilirler. Kullanmaya itiraz eden arkadaşlarını dışlıyor yada "arabesk" türü tanımlamalarla , kendilerince aşağılama yolu seçiyorlar.
Okul önleri de artık satıcılar için vazgeçilmez mekanlardan. İstanbul'da bulunan pek çok okulun kapısında , özellikle çıkış saatlerinde uyuşturucu satıcılarına rastlanıyor.


Okul yönetimi nemi yapıyor? Hayır onların okulunda uyuşturucu kullanan öğrenci yok ki. Neden böyle bir konuyu düşünsünler?

Esrar bağımlıları , kullandıkları malın içine eroin karıştırılarak bu uyuşturucuya da alıştırılabilirler Eroin krizleriyle birlikte de bağımlılık başlar
.
-Uyuşturucu Kültürünün Sebepleri
Toplumu ayakta tutan , ona yücelme ve yasama gücünü kazandıran , manevi , ahlaki ve hamasi değerlerini çürüterek , sömürgeci devletlerin uydusu halin getiren bir soğuk harp uygulamasıdır. Dış güçlerin ve içerdeki ajanlarının ve bunlarla işbirliği yapan mafya üçlüsünün organize çalışmaları. Her zaman mafyanın ağına takılmaya hazır "sokaktaki başı boş insanlar ve çocuklar" Unutulmaması gereken bir önemli husus da : Beyaz zehir alışkanlığının gelişmesinde , içinde türlü uyuşturucular taşıyan ve son yıllarda karaborsaya da tekel çizgisinde hükmeden ithal sigaraların ve kolalı mamullerin keza , çikletlerinde payı zannedildiğinden çok fazla.
-Madde Kullanımının Nedenleri
Bilgisizlik :
Tehlikeden habersiz ve bu sebeple konuyu hafife almak.
Özenti:
Özenti sergilemede en önemli payın medyaya ait olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Bira-bahane:
Diskotek ve diğer kafabulma-eğlenme yerleri. Bunlar beyaz ölüm değirmeninin çarkları ve tuzaklarıdır. Giren büyük ihtimalle öğütülür. Gurup baskıları: kötü arkadaş.
Merak:
Denerim, bırakırım kafası. Fakat bir veya iki deneme genci belki de dönüşü olmayan yola sokmaya yeterli gelmektedir.
Moda:
Çevreye uyma havası... Bozuk çevre ve hasta toplum. Bilindiği gibi hastalıklarda insandan insana kolaylıkla geçebilir. Gençlerde tehlike sevgisi , cinsel bozukluklar , kendini aşma , ispatlama içgüdüsü veya gayreti. Genetik yapının maddeye yatkınlığı. Gençlerdeki manevi boşluk , inanç zaafı. Bozuk aile ve hasta toplumdan kaynaklanan güvensizlik duygusu. Gelecek karşısındaki kaygılar strese, sıkıntıya ve yalnızlığa itiyor. Aile yapısındaki bozukluklar , geçimsizlikler. Ahlaki manevi zaaflar. Yine ailelerdeki ekonomik bozukluklar çoklukla normaliteyi bozar. Bilhassa yokluktakini bunalıma ve intihara , varlıktakini şımarıklığa , taşkınlığa , tahribe yöneltir. Eğitimdeki zafiyet , yetersizlik ve yanlışlıklar. Maddeci felsefeye dayalı eğitimler insanları bencilliğe (egoizme) , şahsi çıkarcılığa iten temeldeki sebeplerdir.
-Arkadaş çok önemli
Çocuklar ve gençler aileden ve okuldan , zamanla arkadaş çevresinden etkilenirler. Arkadaş çevresinde kabul edilmek için gençler, ekseriya çevresinin baskısına dayanamaz aşağılık duygusu ile uyuşturucu kullanır. Sanıldığının aksine , uyuşturucu ile ilk temas , sokak başında bilinmeyen satıcı vasıtası ile değil , bilakis arkadaş çevresiyle olmaktadır.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
16 Nisan 2006       Mesaj #14
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Eroin alışverişi (Eyç aksotası)


Yeşilay'ın uyuşturucuların en babası olarak tanıttığı ve reklamını yaptığı eroin (Uyuşturucu Gerçeği, Yeşilay Yayınları, sh. 74) Kullanıcıların diliyle eyç aksolası başlı başına bir işlir. Genel kural, eski kullanıcıların satıcı, satıcıların ise kullanıcı olduğudur ki, bu doğrudur. Eroine yeni başlayan çiçeği burnunda yeni "peynirciler" *****lardan birçok kez tokat yiyerek, sokak ağzıyla ". . kilerek", yani paraları alınıp gidilerek, *****laşacaklardır. "Çift kapı yöntemi" her laze peynircinin başına gelir: Eski *****, yenilerin parasını alır, bir kapının önünde bekletir, bulunduğu kapı lor******n evidir ve alışveriş görünüşle sağlamdır, ancak para ön kapıdan girip arka kapıdan cankinin harçlığı haline dö-nüşüverir ve laze peynirci bekleyedurur. Sokak aksoıasında temel kural gizli ve hızlı alışveriş olduğu için, alıcı eline pakeli alıp uzar gider (uzaklaşır), lorbacı (satıcı) da başka bir yana sarkıp (sapıp) ikiler (gider). İyi de elde ne vardır? Paketlenmiş, içinde ne olduğu o anda hiç bilinmeyen bir şey. İçine oralel dahi konduğu olur, bu yüzden malın tadına bakılabilecek zaman varsa bakılmalıdır, tadı acı olmalıdır. Paket işine gelince, paketler çok ilginçtir. Her torbacı coğrafi kökenine göre paket hazırlar. Eroin paketleri bir kâğıt katlama sanatı, yani origami harika-
sıdır. İstanbul paketleri, yani klasik paket dikdörtgendir, diğer adı gömlektir. Alman paketi ise zarf biçimindedir. Almancılar genellikle Alman paketi kullanır. Zenciler paketlerini torba poşetlerin naylonuna sararak ağızda taşımak üzre hazırlar, zenci paketi her zaman naylonludur. Naylonlu paket ağızda taşınarak nezaretteki "hasta" bir sevgilinin ağzına veda öpücüğüyle birlikte üflenebilir. Üstelik zenciler çok iyi "bagaja" diye bilindiklerinden, bagajlarında yani makatlarında taşımak için naylon sarılı pakete çok düşkündürler. Balona sarılmış paketten ise, gerçekten iyice iğrenmek gerekir, çünkü bu paket sınırları aşmış sindirim sistemini olduğu gibi dolaşmış, görmüş geçirmiş, isal ilaçları yoluyla aydınlık dünyayı görmüş bir pakettir, her canki-ye de böyle paket görmek kısmet olmaz. Paketlerden torbacıla-rı tanımak olasıdır. Alman paketleri daha büyük olur, ama hiçbir zaman bir gram olmaz. Dörtle ya da beşte bir gramlık paketlerin, sayısal lolo kâğıtlarına sarılmasından, renklerinden, kullanılan kâğıdın kalitesinden, hangi tor******n olduğu bilinir. Hatla katkılarından bile hangi ana tor******n pakeli olduğu anlaşılır. Alışveriş yerleri daha önce telefonla belirtilmiş, randevu yerleri değilse, satılan mahallelere gidilir. İşle buralara herkes gidemez. Ünlü salış merkezlerinde sokağa girer girmez, eğitimli kolejli cankilerin nark, esrar içicilerinin zarbo dediği polis geliyorsa, kovboy filmlerindeki kızılderili gözlemciler gibi nerede olduğunu bilemediğiniz insanlar, gendelik (aynasız) diye bağırırlar ve haber damlardan damlara geçtiğinde ortalık bir anda karışır. İşte caııkimiz bir iki saat süren bu alarm süresince hiçbir mal bulamaz. "Hastalıktan" burnunu çeke çeke bir kahvede olu-rup ortalığın sakinleşmesini beklerken, eroin parasının bir kısmını çay parası olarak harcamak zorunda kalabilir. Mahalle denilen merkezlere gitmeyip, sokak "kanallarından yararlanan taze peynirci, "kanalı" onun üstündeki büyük torbacıya açık vere-
ne kadar sorun çıkmadan alışveriş yapar. Hiçbir içici, eğer arkadaşları ile kombine yapmışsa, kılıç atmadan yani inaldan çalmadan paketi vermez ancak bu ona göre onun anasından emdiği ak süt gibi helaldir, bu kılıç adaletin kılıcıdır ve kaza bela hakkıdır. Sokakta iki çeşit satıcı vardır, biri büyük satıcıdan paket olarak yüzde alanlar, diğeri kendisi gram olarak alışveriş yaptıktan sonra paket yapıp satanlar. Gram alıp paketleyen, her zaman daha fazla kârdadır ama alıcı için çok güvenilir değildir. Sermayesini yediği bir gün müşterilerinin paralarını gram almak için toplar ve bir daha gelmeyebilir. Büyük tor******n malını yüzdeyle satan küçük torbacı az kârlıdır ama her zaman salacak malı bulunur. Herkes gram satan lorbacıları bilemediğinden ve tanımadıkları insanlara sokak için büyük denilebilecek paralar bağlamak gerekliğinden, her kullanıcı gram alışverişi yapmaz, oysa gram alışverişi pakeli göre çok kârlıdır, paket olarak bir buçuk gram fiyatı aslında toplan piyasanın en alt satış miktarı olan beş gramın fiyatına denk gelir.
Tabii pakete katkı yapılması olasılığı da çok yüksektir. Satıcılar alışveriş yapılmasını islemedikleri kullanıcıya, hiç çekinmeden saf gripin, saf amino kardol, saf laktoz veya bir hapın ezilmişini verirler. Bu karışık mala ya da bol katkılı mala çinge-neceden gelme adıyla DANDİK denir ki, günlük dile girdiğini ve çok yaygınlaştığını söylemek olasıdır.
Aslında dandik paket hazırlamak, bilgi gerektiren bir işlir. Eroin kuvvetli olduğu zaman, daha önceki satıcılar kalkı yap-mamışsa az miktarda yapılacak katkı eriyiciliği dolayısıyla glikoz ya da laktozdur, ancak tat şekere yaklaştığı için gripin ezerek kalmak da gerekir. Enjeksiyon hazırlarken gripin granül halinde kendini gösterir. Amino kardol ise bir çeşit yoğurt çorbası izlenimi verir. Burun yoluyla alacak olanlar ise gripini asla hissetmez. Dandik paketin tıp diliyle placebo etkisi olan en iyisi
gripindir. Ciripin ezilerek bir kaşığa konduktan sonra kaynatılır ve havanda dövülerek tekrar toz haline getirilir. İşte dandik pa-kel hazırdır. *****lar dandik paketi salıp kendilerine harbi paket alırlar. Gripinin içinde eskiden bulanan kodein artık bulunmadığından paracetemolun anlihistaminik etkisi birçok "taze" peynirciyi "zayıf mal" aldığı düşüncesine iler, parası varsa bir daha alır oysa değişen bir şey olmayacaktır. Ancak yoksunluk belirlilerinin bir bölümü olan soğuk algınlığı giderildiği ve birtakım ağrılar azaldığı için kullanıcı pisikolojik olarak "kafa olur". Placebo etkisi, bir psikoaktif maddenin yerine konulan etkisiz bir maddenin psikolojik etki yaratmasıdır. Yerine geçme etkisi diyebileceğimiz placebonun, morfin türevi maddelerde oluşacağına birçok "taze" inanmaz. Eski canki Günal ve Mehmet birçok kez ev kiralarını böyle ödemişler ve akşam fikslerini Abdi İbrahim'in ürettiği gripinden yapılmış dandik eroini salarak yapmışlar, çok sevdikleri kayısı suyuyla zeylin ezmeli sandviçlerini mideye böyle indirmişlerdi. Doğrusu Abdi İbrahim Fabrikasında iş verseler, çocuklar işsizlikten kurtulur daha sonra boşanmazlardı.


GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
16 Nisan 2006       Mesaj #15
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
UYUSTURUCU KAÇAKÇILIGI

NARKOTIK VE PSIKOTROP MADDE KAÇAKÇILIGI NARKOTIK SUÇLAR

Uyusturucu maddeler, tarihsel süreç içerisinde tibbi amaçlarla kullanilmis, keyif verici özelligi olmasi nedeniyle sonralari bu amaçla tüketilmeye baslanmistir. Bu türden bir tüketimi besleyecek arzda beraberinde sekillenmis, tipki ekonomik yapidaki gibi arz ve talep olusmustur.
Uyusturucu maddelerin bu yönü, özellikle yüzyilimizin ikinci yarisindan itibaren menfaat çevreleri için rant, terörizm için finans kaynagi, uluslar arasi iliskilerde ideolojik ve politik araç ve hedef ülke toplumuna yönelik sosyo-psikolojik dejenerasyon ile zihni ve ahlaki çökertme olgularini ön plana çikarmistir.
Uyusturucu madde ile mücadelenin etki ve basarisi, öncelikle dünyada arz ve talebin yogunlastigi bölgeler ile, bu bölgeler arasinda olusan güzergahlarin, bunlarin olusumunda rol oynayan etkenlerin ve kullanilan yöntemlerin analizim gerektirir. Diger bir ifadeyle, uyusturucu madde ile mücadele; onun üretim, tüketim ve yasadisi ticareti ile yöntemleri üzerinde odaklanmadikça gerçekçi bir sentez yapilamamis ve mücadelenin çerçevesi belirlenememis olacaktir.


KAÇAKÇI TIPLERI
Uyusturucu kaçakçilarim tanimlamaya geçmeden önce belirtmek gerekir ki uyusturucu kaçakçiligi çok spesifik olaylar hariç tutulursa genelde organize bir suçtur. Peki organize suç kavrami neleri kapsar?
Organize Suç:
Her ne suretle olursa olsun tesekkül olusturarak menfaat temini amaciyla, siddet veya en azindan baski kullanarak islenen suçlardir. Tanimda da görüldügü gibi, organize suç kavrami bünyesinde su unsurlari bulundurmaktadir:
-Bir tesekkülün mevcudiyeti, (2 veya daha fazla) "Menfaat saglama gayesi, (para veya güç)
-Siddet, baski.
l-Bir tesekkülün mevcudiyeti: Organize suçu diger suçlardan ayiran temel unsur, birden fazla kisinin ayni amaca yönelik iradelerini ortaya koymalari ve suca istirak etmeleridir.
2-Menfaat saglama gayesi: Organize suç tesekkülü, yasadisi faaliyet neticesinde madde veya manevi bir menfaat beklenisi içerisindedir.
3-Siddet, baski : Suç tesekkülü, menfaat temini yönünde; darp, yaralama, öldürme gibi siddet unsurlarina, tehdit, santaj gibi tesir unsurlarina ya da üçüncü kisilere maddi veya manevi fayda saglama gibi unsurlara basvurur.
Yapisi itibari ile uyusturucu kaçakçiligi da çikar amaçli bir suçtur. Bu organizasyon içerisinde, hiyerarsik bir yapilanma ve isbölümü söz konusudur. Bu is bölümü organizasyonun bünyesinde oldugu gibi, organizasyonlar arasinda da olabilmektedir. Örnegin kimi uyusturucu organizasyonlari temin edici, tasiyici, kimisi ise dagitici, pazarlayici rollerini üstlenmektedir. Bunun yani sira kisiler bazinda da bir is bölümü söz konusudur. Bazi sahislar, araçlara zula yapma konusunda, bazilari ise imalat üzerine uzmanlasmislardir.
Teknolojik gelismeler, sinir ötesi geçislerin çabuklugu, ülkelerin ekonomi politikalarinin degisimi gibi faktörler; kisilerin müsterek suç islemelerim kolaylastirmakta ve suca uluslar arasi bir nitelik de katmaktadir. Bununla beraber, ayni olayda murtabit birkaç suç da yer almaktadir. Bir suç grubunun. Örnegin uyusturucu madde kaçakçiligi organizasyonunun, üyelerin kimligini gizlemede sahte pasaport ve kimlik kullanmasi sahteciligi, edinilen kazancin yasallastirilmasi için paravan sirketler kurulmasi. banka, kambiyo islemleri vesaire yollarla kara paranin aklanmasini, dövizin kontrol disinda baska ülkelere götürülmesi döviz kaçakçiligini, paranin silaha yatirilmasi silah kaçakçiligim ve bu silahlarin terör örgütlerince kullanimi terörü dogurmakta, suç gruplari arasi yakinlasmaya ve isbirligine neden olmaktadir.


Basit Organize Kaçakçilik Faaliyetleri:

a) Bagimli Kaçakçilar (Sokak Saticilari):
Önceleri basit bireysel suç olarak kabul edilen uyusturucu madde kaçakçiligi, zaman içerisinde elde edilen karin çok yüksek olmasi nedeniyle basta terör örgütleri olmak üzere organize suç sebekelerinin finanse kaynagi haline gelmistir. Böylece organize faaliyet kapsamina giren uyusturucu kaçakçiliginin münferit kaçakçilik safhasi torbaci da tabir edilen, sokak saticilarinin küçük miktarlardaki satisi Ile sinirli kalmaktadir. Bunlarin çogu da kullanici olan ve yeni mal temini için para bulmayi amaçlayan sahislardir. Bu sahislar günlük kullanacagi uyusturucuyu temin etmek amaciyla ilk zamanlarda kendi kullanacagi uyusturucu, karsiliginda sonralari ise satistan belli bir kar elde etmek amaciyla uyusturucu satisi yapmaktadirlar. Bu tip kaçakçilara karsi sokak timleri vasitasiyla mücadele sürdürülmelidir.

b) Organizasyon Artçisi Kaçakçilar:
Basit uyusturucu organizasyonlari içerisinde sayilacak diger kesim ise uyusturucu kaçakçiliginda sektörlesmeye gitmis, büyük organizasyonlardan çesitli. sekillerde elde ettigi uyusturucu maddeyi satmaya çalisan kisilerdir. Alisveris usulü denilen usul ile uyusturucu satmaya çalisan kaçakçilar bunlardir.Genelde büyük organizasyonlar içerisinde çesitli görevlerde bulunurlar.

2) Uyusturucu Kaçakçiliginda Sektörlesme:

a) Organize Uyusturucu Kaçakçiligi Sebekeler:
Uyusturucu madde kaçakçiligi organizasyonlarinin çalismalari zaman içerisinde daha sistemli hale gelmistir ve bu sistem içerisinde asagidaki hususlar ortaya çikmistir.
Uyusturucu Organizasyonlarinin;
-Organizasyonda güvenligi saglamak amaciyla; planli olarak akrabalik iliskilerini gelistirdikleri, bunun yaninda ticari iliskiler de kurduklari,
-Diger organize suç örgütleri ile iliskili olduklari ve iliskilerini bu örgütlerin basinda bulunan kilit isimler vasitasiyla sagladiklari,
-Aralarinda görev dagilimi yaptiktan, çogunlukla uyusturucu maddeyi temin eden, tasimacilik islemim yapan, satis islemleri ile ugrasan (sokak dagiticiligi) gruplar olarak ayrildiklari ve bu suretle bir grubun digerinin ilgi sahasina girmedigi, aslinda bununla kaçakçilik faaliyetinin daha güvenli sekilde yürütülmesini sagladiktan,
-Önceleri sadece nakliyat ve satis isi ile ugrasan organizasyonlarin, sonradan elde ettikleri kari artirmak için baz morfin halinde transfer ettikleri uyusturucu maddeleri bizzat kendilerinin uyusturucu madde haline getirerek sattiklari,
-Uyusturucu maddelerin Çift Basamak denilen bir sistem ile güvenli oldugu düsünülen baska bir ülkede depolanip buradan sevkiyatlarin yapildigi,
-Ülkemizden, daha çok Almanya, Hollanda ve Ingiltere'ye uyusturucu madde sevkiyatlarinin yapildigi,
-Dünyada faaliyet gösteren terör örgütlerinin militan kadrolarina silah ve lojistik destek saglamak amaci ile Ortadogu, Türkiye ve Avrupa hattinda organize bir sekilde uyusturucu madde kaçakçiligina yöneldikleri,
-Uyusturucu madde kaçakçiligindan elde edilen paralari aklamak üzere paravan isimlerle sirketler kurduklari, buralarda kara para akladiklari ve aklanan paralar ile gayrimenkul alimina yöneldikleri tespit edilmistir.
Artik klasik kolluk taktikleri ile söz konusu organizasyonlarin tamamen çökertilmesinin imkansiz oldugu, ancak analiz ve sentez unsurlarinin tam olarak uygulanmasi suretiyle yapilacak operasyonlar ile basariya ulasilabilecegi anlasilmistir.

b) Terör organizasyonlari:
Uyusturucudan kaçakçiligindan elde edilen gelir, terör faaliyetleri içerisinde bulunan terör Örgütlerinin de terörist faaliyetlerde kullandiktan harcamalarin karsilayacak bir yöntem haline gelmistir.
Terör örgütleri ya bizzat kendi militanlari vasitasi ile uyusturucu kaçakçiligi yapmakta ya da uyusturucu kaçakçiligim meslek edinmis kisilerden zorla kaçakçilik gelirinden belirli bir pay almaktadirlar.


Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
16 Nisan 2006       Mesaj #16
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Para bulma yolları


Dandik mal satmak dışında birçok para bulma yolu vardır. Tabii bunların başında tokat gelir. Kendi gram alıp başkalarına paket satan kanalı olan eski canki, bazen islemeyerek ama çoğunlukla bilerek parayı alıp gider ve gelmez. Çoğu kez açıklamasını "lam gelirken zarbolara yakalandık, dün akşam nezaretleydik, biz neler çektik sen mal peşindesin" gibi açıklarlar. Her zaman yavuz hırsızdırlar ve ev sahibini bastırırlar. Sokak çocukları ve cankilerden başka hiç kimse daha iyi duygusal istismar yapamaz. Bunların dışında şimdi çok geçerli olan cep telefonları, dost evlerindeki CD'ler, kıymetli kitaplar satılarak anında paraya çevrilir. Aralarında arlık iş kolu haline getirilmiş diyebileceğimiz marketçiler vardır. Şampuanlar, beş kiloluk deterjan ve viskiler yine cankilerin en sevdiği çalma malzemeleridir. Canki-ler kitap ve CD konusunda çok zevkli ve akıllıdırlar, asla para etmeyen bir kitabı çalmazlar.


Cankiler kızmasın, alınmasın ama canki bir çocuğunuz ya da dostunuz varsa evde her şeyin kaybolmasını doğal karşılamanız gerekir. Aranızdaki ilişkinin sıklığı kimseyi ilgilendirmez. Canki kendinden ve sizden bir şeyler alıp salmaya başladıysa, temizlenme ya da madde kullanıma son verme ya da ara verme zama-
nı gelmiş demektir. Artık tüm hipermarketlerde tanınmaya başlayıp, dost evdekilerin bakışları dikkat derecesini artırınca can-kilik yaşamına ara verme zamanı gelmiş demektir. Böylesi durumlarda, dostlara arkadaşlarını hastanede temizlemek ya da bizzat bileti alıp otobüse bindirerek göndermek düşer. Çünkü parayı ona verirseniz o tercihini gitmek yerine mal almakla kullanacaktır. Aslında cankilik yaşamı uzadıkça sorun paraya dönüşür. Para olsa gerçekten cankiliği bırakabilecek ve temizlenme sürecine girebilecek bir tatile çıkacaktır. Ancak para olduğunda mal almamayı bir türlü beceremez. İşe girmek için para ve temiz bir vücut, para ve temiz vücut için de iş gerekir. Hal böyle olunca aksola bir süre sonra yaşam biçimine dönüşür. Eroinmanlık neredeyse iş haline gelir. Eroin sarhoşluğu bittiğinde, yine işi para bulmak ve kafa olmaktır. Cankilik bir iş olmuştur, hem de dünyanın en ağır ve zor işi...


Sinyal ise ayrı bir iş koludur. Canki kızlar bu konuda çok başarılıdırlar, hiçbir zaman büyük para islenmez, insanların barlardan ve eğlence yerlerinden dağıldığı saatlerde "affedersiniz karşıda oturuyorum da taksi parası verir misiniz" gibi komik bir gerekçe göstererek para istenir. Oysa dolmuşa da binilebilir. Başka bir çare, örneğin arkadaş evine de gidilebilir ama, (zaten para toplanıp mal alındıktan sonra ilk fiks arkadaş evinde yapılacak ve büyük olasılık onda kalınacaktır) bu taktik çok tutar. Çünkü canki kızlarımız genelde çiçek gibidir ve aşırı koruyucu ailelerden gelmiş "iyi aile" kızlarıdır, rollerini çok güzel oynarlar. Kimse bu saatte onların başına kötü bir şey gelmesini islemez, belki kızı bir daha görüp arkadaş olma olanağı, paralı genç erkeklerin de aklından pek geçmeyen bir olasılık değildir. Özürlü cankilere gelince, bunlar en şanslılarıdır. Sinyal çekerek yıllarca eyç kullanımını sürdüren cankiler vardır. Bazen sinyal sırasında devlet kuşu bile bulanlar vardır! Bu devlet kuşları rek-
lam yapmak isteyen sanayiciler ya da çok para kazanan kesimden insanlardır. Yılda on binlerce dolar harcarlar. Adı bazen okul yardımıdır, tabii cankimiz çaktırmadan arada sırada olsun bayramlığını yapar ve bolca mal alıp sponsoruna çaktırmadan işi çözer. Açıkçası canki kurtarmak adına böyle hamasi çabalar fazla Türk filmi izlemekten mi, madde hakkında bilgisiz ve önyargılı olmaktan mı kaynaklanır bilinmez ama boşuna kürek çekmelerdir. Belli bir düzeydeki cankiye en iyi yardım, ölçülü kullanabileceği ortamı ve olanağı sağlayıp kendi kendisini değiştirmeye çalışmasını beklemektir. Canki bir ev hayvanı değildir ve karşı geldiği dünya kendinin değiştirilmeye çalışılmasıdır. Onun hedefi dünyayı değiştirmektir.
Kadınların seks karşılığında para almasının da eyç parası bulma yollarından biri olduğu söylenir. Şehir kızlarına göre bu çok saçmadır. Hiçbir canki kız eyç parası uğruna yatma durumunda kalmaz. Çünkü belirtliklerine göre Türk erkekleri saf ve duygusal ve abazadırlar. Küçük bir gülücük ve temiz bir dostluk uğruna zaten para vermeye, dahası onların eyç gereksinimini karşılamağa hazırdırlar. Barlara bir kız arkadaş bulmaya giden romantiklerin hepsi akıllı bir canki kız için bitmez tükenmez bir kaynaktır. Punk ancak, hanımfendi görünümlü, mankenlere taş' çıkartan üniversiteli kızlarımız, Gönül, Gül, Gonca, Tuğçe ya da Melek, shotlarını yaptıktan sonra huzurla kapanan gözlerini yavaş yavaş açıp, yüzlerini ovarken alaycı gülücüklerle size erkeklerin ne denli aptal olduğunu anlatırlar. Ellerinde eyçin mezesi sigaraları vardır, onları kurtarmak isteyen saf arkadaşları sigarasız kalmasınlar diye almıştır ve en pahalılarındandır. Ne ki zaman zaman torbacılarla da yalan kızlar vardır ama, kızlar genelde torbacayı sevse de, aralarında doğal bir ilişki olsa da kendilerine yediremezler. Torbacı ilişkileri en veballi ve tehlikeli olanlardır. Ancak uyuşturucu piyasasında satıcının içici, içicinin sa-
lıcı olduğunu çoğunluk olarak tanımladığımızda, ilişkilerin eroin için mi, eroinin ilişkiler için mi olduğu gibi karmaşık sorular ortaya çıkar. Eroin konusunda anlaşan çift, uyuşturucu kullanım dengelerini aşklarıyla ölçülü yükseklikte tuttuklarında ölüme dek giderler. Tüm bunlar gözönüne alındığında şimdilik eyç kullanımında ******lik gibi bir yan ürün çıkmamıştır. Birçok kez değinildiği gibi yasadışı çalışan ******ler, yasa dışı grupların içinde oldukları için bir şekilde içmeye ve salmaya bulaşmışlardır. Ancak, Türkiye'de eroinin ******liğe yol açlığı gibi bir çıkarım yapmak, içinde bulunduğumuz yıllarda doğru olmaz. Her şeyden önce cankiler böyle bir şeye izin vermez, zor durumda olan arkadaşlarını sıkı sıkıya kanatlarının altına alıp, sorunu çö-zerler. Bıkarlarsa polise verip temizlenmeye çalışmasını sağlarlar. Bu anlamda eski ve çok çevresi olan cankiler, "ajan" alt yapısı en kuvvetli olanlarıdır, her zaman birini "pandispanya keki" (kelepçeletecek) haline getirecek bir "pandiz" (yakalatma) organizasyonunu planlayabilir ve eyleme geçirebilirler.





Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Nisan 2006       Mesaj #17
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
30 ton eroinin esrarı

Yıllardır İstanbul ve çevresinde yakalanan uyuşturucuların, 1999'da deniz yoluyla Marmara Ereğlisi'nden Türkiye'ye getirilen 30 ton eroinin parçaları olduğu ortaya çıktı. Onar tonluk üç ayrı depoda tutulan bu uyuşturucunun son deposuna henüz ulaşılamadı.
Beyaz Ölüm Her şey, 31 Mart 2002 günü Sakarya'nın Hendek ilçesindeki bir depoda 7,5 ton baz morfin yakalanması ile başladı. Bu olay, uyuşturucu tarihindeki en büyük operasyonlardan biriydi. Jandarma'nın yaptığı bu operasyondan sonra cevabı aranan soru şuydu: "Bu kadar büyük mal kimin ya da kimlerindi?"

Yakalanan iki şahıs, o güne kadar uyuşturucu âleminde isimleri bilinen kişiler değildi. Dosyaya göre uyuşturucunun sahipleri, yıllardır İstanbul'da yaşayan ve bir Türkle evli olan İran asıllı İngiliz vatandaşı Abdülgasım Gomçey ile Atilla Özyıldırım'dı. 1962 Londra doğumlu Gomçey, İstanbul'da "İranlı Ali" lakabıyla bilinmekteydi. Tutuklanan Gomçey, mahkemede uyuşturucunun sahibi değil, sadece emanetçisi olduğunu belirtti. Cezaevinden dışarıya gönderdiği mesajlarda da, "Beni öldürecekler. Bu malın tamamı 30 ton." dedi.

İstanbul Narkotik polisi başlangıçta İranlı Ali'nin, "uyuşturucunun tamamı 30 ton" sözlerinin üzerinde fazla durmadı. Ancak, geçtiğimiz yılın mart ayında İstanbul Esenyurt'taki bir depoda 201 çuval içinde, tam 4,5 ton uyuşturucu yakalanınca işin rengi değişti. Çünkü bu çuvallar da tıpkı 1999'da Sakarya'da yakalananlar gibi, "1999" tarihini ve "Afganistan" damgasını taşımaktaydı. Bu gelişmeden sonra, İranlı Ali'nin sözleri ciddiyet kazandı. Araştırma derinleşince, 1999 yılında Afganistan'dan Marmara Ereğlisi'ne gemiyle 30 ton uyuşturucu getirildiği, bu uyuşturucuların onar ton halinde üç ayrı TIR’a yüklenerek önceden belirlenen depolara nakledildiği ortaya çıktı. Birinci depoyu Sakarya Hendek'te jandarma ortaya çıkarmıştı. Esenyurt'ta polisin yakaladığı 4,5 ton uyuşturucu, ikinci deponun burası olduğunu göstermekteydi.

30 tonun tamamı Urfi Çetinkaya’ya mı ait?

Şimdi jandarma ve polis, üçüncü depoyu arıyor. 30 tonluk bu geniş çaplı eroin dosyasında önem kazanan bir diğer soru ise şu: Değeri 100 milyon doları aşan bu kadar büyük mal kim ya da kimlere aitti? İlk on tonluk depoda yakalanan 7,5 ton uyuşturucunun sahibi olarak yargılanan İranlı Ali, mahkemede "Uyuşturucunun sahibi İranlı Aga Mesadi'dir" dedi. Ancak, bu bilgi Narkotik uzmanlarını tatmin etmedi. Narkotik uzmanlarına göre, Aga Mesadi bu sevkiyatın bir yerinde yer alsa bile, bu uyuşturucu İstanbul'daki büyük uyuşturucu baronlarından oluşan bir konsorsiyuma aitti.

Ancak şu ana kadar 30 ton dosyasında yapılan bütün operasyonlarda ön plana çıkan isim sadece Urfi Çetinkaya oldu. Sakarya operasyonunda, savcı sanıklara Çetinkaya'yı tanıyıp tanımadıklarını sorsa da Çetinkaya'nın ismi dosyada açıkça malın sahibi olarak yer almadı, ama Esenyurt operasyonunda Narkotik polis malın sahibi olarak Çetinkaya'nın ismini açıkladı. Ne var ki, bu türden büyük uyuşturucu sevkiyatlarında sadece tek bir kişinin yer almadığı biliniyor. Uyuşturucu âleminde bu çapta bir mal için birkaç kişiden oluşan ortaklığa "Nuh'un gemisi" adı veriliyor.

Avusturya ile Türkiye arasındaki Nergis krizi

Ortakları, taşıyıcısı, depocusu, Batı ülkelerine pazarlamacısı ile bu organizasyon, uzunca bir zincirden oluşuyor. Örneğin, 1992 nisan ayında Türkiye'ye gelen 6 ton baz morfin ve beş ton esrarın alıcıları Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Hurşit Han, Adnan Yıldırım, Cahit Kocakaya, Eyüp Kocakaya, Ferda Seven'di. 1993'te Akdeniz'in uluslararası sularında Luck-S gemisinde yakalanan 14,5 ton uyuşturucunun ortakları olarak Hüseyin Baybaşin, Şevket Çubuk, Halil Havar, Çapanlar, Aziz Dervişi, Bizur Hacı gibi kişiler ön plana çıktı. 1992'de yakalanmak üzere iken gemi mürettebatı tarafından içindeki uyuşturucu ile batırılan Kısmetim-1 gemisindeki uyuşturucu da benzer bir ortaklığa aitti. 2000 yılında Mersin'de yakalanan 22 ton esrar olayında da Urfi Çetinkaya ile birlikte ismi gündeme gelen kişi Mustafa Nergis'ti. Narkotik polise göre Nergis, 22 ton esrarın depocusu konumundaydı.

Son zamanlarda Avusturya polisi ile Türk Emniyeti arasında yaşanan bir krizin göbeğindeki kişi de Mustafa Nergis. Uyuşturucuyu sorunsuz bir şekilde Avrupa'ya sevk etmek isteyen Nergis, "İkiz TIR" adı verilen yöntemi kullanmaya başladı. Türkiye'den çıkış yapan "temiz" ve boş TIR’ların, aynı plakayı taşıyan ikizini Balkan ülkelerinde bulunduran Nergis, böylece Avrupa polisini atlatmayı denedi. Çünkü Türk polisinin "temiz" dediği bir TIR’ın yolculuğu daha kolay olacaktı. Ancak, uyuşturucunun bulunduğu Balkan ülkesinden itibaren yola devam eden TIR, aynı plakayı taşıyan ikiz olanıydı. Avusturya polisi iki ayrı operasyonda bu TIR’ların zulalarında 60 ve 93 kilo eroin yakalayınca, olay Türkiye'ye bildirildi. Türk Emniyeti'ne, bu iki TIR’ın nasıl olup da "temizdir" diye çıkış yaptığı soruldu. İşin gerçeği, Nergis'in bunu bir yöntem olarak geliştirdiğinin anlaşılmasıyla ortaya çıktı. Nergis olayındaki bir diğer nokta, Balkan ülkelerindeki bu depolara uyuşturucuların İstanbul rotasını izleyerek değil, Ukrayna üzerinden gitmiş olmasıydı.

1990'lı yıllarda özellikle Yunanistan üzerinden Avrupa’ya gönderilen uyuşturucularda yine benzer bir yöntem uygulanıyordu. Örneğin Türkiye’den giden folklor ekiplerini taşıyan otobüslerin zulalarında bu ülkeye uyuşturucu gönderiliyordu. Nakliyeciler, folklor ekiplerinin dönüşünde, “Otobüslerden biri arızalandı” gerekçesi ile Türkiye’den yeni otobüs getirtmekteydi. Böylece folklor ekipleri Türkiye’ye dönerken; otobüslerden biri ile uyuşturucu Yunanistan’dan çıkarılıp gideceği Avrupa ülkesine yönlendiriliyordu.

Narkotik uzmanları on tonluk üçüncü deponun Esenyurt'tan Rize'ye kadar herhangi bir noktada olabileceğini belirtiyor. Nitekim 2003 yılında Rize'nin Çayeli ilçesi Seslidere köyünde iki ayrı uyuşturucu laboratuvarı ortaya çıkarılmıştı.

Narkotik polise göre, bu 30 ton uyuşturucunun ön plandaki ismi Urfi Çetinkaya olmasına rağmen, son yıllardaki operasyonlarla ağır darbeler alan Çetinkaya, “âlemin en büyüğü” unvanını kaybetti. Şu anda uyuşturucu piyasasının en büyük ismi olarak Van eski milletvekili Mustafa Bayram’ın damadı Cumhur Yakut gösteriliyor. Yakut, yıllardır bütün çabalara rağmen yakalanamıyor.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
19 Nisan 2006       Mesaj #18
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Tor******n bir günlüğü


Eroin kullanmayı iş haline gelirmiş eski cankiler, arlık lorba-cı olmuşlardır. İçmek için başka şansları da kalmamıştır. Sabah fikslerini; iğnelerini yaptıktan sonra öğlen bir sıralarında ilk randevularına giderler. Genelde torbacmtn birden fazla kanalı vardır. Paket verme biçimiyle satış yapan lorbacılarla çalışırken kendi aldıkları gramı da paketleyerek salarlar. Eğer gram sata-mazlarsa ya da paket veren lor******n başına bir iş gelirse mal-sız kalmamak için emniyetlidirler. Kendi bölgelerinde çalışan büyük lorbacıları ve onların adamlarını bilirler. Onların malı olmasa bile her on pakette bir üç paket aldıkları için koştura koş-tura çalışırlar. Torbacılığın zor yanlan vardır; Çeşitli yerlerden gelen değişik pisikolojik yapılarda çeşit çeşit insana laf anlatmak durumundadırlar. Gelenlerin kimi "hasta"dır, yani krizin başlangıç aşamalarındadır. Bazen para da almadan tedavi gerekir, zaten tedavi için para alan lor******n satıcılık yaşamı çok uzun sürmez, birisi onu mutlaka polise ihbar edebilir. Hangi bölgelerde kimin yakalandığını iyi takip etmek gerekir, tşe saat birde başlayan torbacı, eğer malı bitmişse kendiyle aynı torbacıdan çalışan başka bir paketçiye gider; bu iş, zaman aldığı kadar yorucudur da. Ayrıca büyük sipariş veren müşteri hangi semtle olur-



sa olsun gitmek zorundadır. En büyük yardımcısı telefondur. Cep telefonu olsa bile mutlaka yanında lOO'lük bir telefon kartı vardır. Bir lorbacı ya da eroinman, piyade askerlerini imrendirecek kadar kuvvetli ve hızlı bir yürüyüşçüdür. Günde ortalama onbeş kilometrenin altına düşmeyecek bir kapasitesi vardır. Çünkü sabit bir yerde durmaz, bir güzergâh üstünde gider ve gelir. Bu kural bizde olduğu gibi dünyanın her yerinde ve her zaman böyledir. Sokaktaki eroinmanda Dom Abruzzi'nin anlattıkları, eroin kullanımının tüm zamanlarda aynı olduğunun bir göstergesidir; yıl 1950'li yıllardır ve yer Amerika'dır ama şimdiki Türkiye'den hiç farkı yoktur, bire bir aynıdır, bakın belki şimdi yaşamayan Dom ne diyor;


"Kalktığımda aklıma ilk gelen şey param var mı oluyor. Eğer yoksa bir yerden bulmak gerek. Bu da canlanmamı gerektiriyor. Şimdi ben hızlı yürümeye o denli alışkınım ki, beni orduya alsalar 25 mil yürürüm. Çünkü bir eroinmanın yürümesi gerekiyorsa -özellikle yetecek kadar parası varsa ve arabası yoksa- kilometrelerce yürür. Yanında üç dört kişi vardır. Bunlar parası olandan otlanmaya gelirler. Bu çok sık olur: bende para varsa, yanımdaki kriz geçiriyorsa, onu da alır elimdeki malın yarısını ona veririm. Gelecek sefere o bana elindekinin yarısını verir. Aynı normal hayatla olduğu gibi, her eroinmanın iyi ya da kötü günü vardır."


Gerçekten de böyledir. Eroinman torbacı kimi gün kendisi müşterilerinden daha çok tedavi olmak durumunda bile kalabilir, tedavi olup canlanır ve müşterilerine hizmet vermek için(!) harekete geçer. Çevrede faca olmamak, ekip arabalarından gizlenmek ve bekledikleri kahvelerde göze çarpmamak için iyi tor-******n elinde bulmaca çözmek için bir gazete, gazeteninin içinde kitap vardır. Genelde gözleri bozuk olmasa bile sokak satıcılarından alınmış numaralı gözlük imajı veren gözlükler kulla-
mrlar. Tamamen okuyan yazan biri imaji vermeye çalışırlar. Çok yürüdükleri ve eroin de terlerine ağır bir koku verdiği için sürekli tıraş sonrası losyonlar, body spreyler, deodorantlar kullanırlar, iyi bir torbacı ve canki her şeye karşın kollarındaki "faça-lara" iğne izlerine karşın kısa kollu giyer. Bu onun imajını daha da kuvvetlendirir ve kol aramaları olursa rahatça geçer. Çünkü polis kısa kollu birinin kolunda iğne izine bakmaz.
Son düzenleyen GusinapsE; 22 Nisan 2006 03:37
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Nisan 2006       Mesaj #19
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
MADDE KULLANIMI HAKKINDA ANNE VE BABALAR
TAVSİYE VE ÖNERİLERİMİZ

Sevgili Gençler Ne Yapmalısınız?
  • Öncelikle uyuşturucu kullanımına yol açan ortamlardan uzak durmalısınız.
  • Kötü arkadaş gruplarından uzak durmalı ve onların parıltılı ve şaşalı yaşantılarına aldanmamalısınız. (Bu kişiler söz ve davranışlarından kolayca anlaşılabilir.)
  • Uyuşturucu kullanımına başlamanın en büyük sebeplerinden olan deneme isteğinden kendinizi uzak tutmalısınız.
  • Size bedava uyuşturucu teklif eden "bir kere kullanmadan bir şey olmaz" diyenlere kanmamalısınız.
  • Sorunlarınızın çözümü uyuşturucu kullanımıyla sağlanmaz. Uyuşturucuya sığınmamalısınız.
  • Çevrenizdeki arkadaşlarınızda uyuşturucu kullanımına zemin hazırlayan ortamlardan uzak tutmalısınız.
  • Enerjinizi milli ve manevi değerlere sosyal faaliyetlere yönetmelisiniz.
  • Model şahsiyetlerin bozukluğunu aklınızdan çıkarmamalısınız.
  • Sevincinizi, üzüntülerinizi aileniz büyükleriyle paylaşınız. Sizin en yakın dostunuz sizin için her şeyini fedaya hazır aile büyüklerinizdir. Onlara karşı dürüst olunuz.
  • Onlardan hiçbir şeyinizi gizlemeyiniz. Onlara güveniniz.
  • Problemlerinizi anlatınız, tek başına çözüm bulmaya kalkmayınız. Onlar sizlerden daha deneyimlidir. Onlardan korkmayınız. Kimin problemi yok ki? El birliğiyle her şey çözülür.
  • Gerçek sevgi ve mutluluğu kendi yuvanızda arayın,
  • Boş zamanları yararlı şekilde değerlendirebilmeli. (Okuma, spor, kültürel etkinlikler vs.),Gençlik çağı, halk arasında söylendiği gibi “delikanlılık” dönemidir.
  • İçinde bulunulan bu çağın gereği olarak her zaman problem yaratabilecek hareketlerde bulunulabilir. Bu nedenle büyüklerin uyarıları dikkate alınmalıdır.
  • İçki, uyuşturucu kumar, şans oyunları, fuhuş ve çeşitli sapıklıklar, evden kaçma gibi olayların tümünü besleyen ortamlardan uzak durmalıyız.
Uyuşturucu ÇÖZÜM değil ÇÖZÜMSÜZLÜKTÜR!!!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Nisan 2006       Mesaj #20
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
UYUŞTURUCU SÖZLÜĞÜ
Afyon: Haşhaş bitkisinin kapsüllerinden elde edilen bir sakızdır.
Amphetamin:Saf halde iken renksiz, uçucu bir sıvıdır. Ağır kokusu ve yakıcı tadı vardır.
Burundanga: Amerika yerlilerinin borazan biçimli beyaz ve pembemsi çiçekli, yeşil ve geniş yapraklı bitkiye verdikleri isim.
Depresyon : Fizik veya moral çöküntü. Ruhi ve bedeni düşüklük. Bitkinlik. İç sıkıntılar.
Doğal : Tabii, natürel
Dolophine: Methadonun piyasadaki adı.
Emosyon : Heyecan
Enpotans : İktidarsızlık
Eroinman : Eroin bağımlısı, eroin müptelası
Esrarkeş : Esrar çeken, esrar bağımlısı ,esrar müptelası
Halüsinojen : (Hayal gösteren – evham veren) hayal ve vehimler oluşturan kimyasal maddeler. Hakikatte olmayan hayallere sebep olan maddeler.
Haşiş:Esrar yapımında, ince elekten çıkan ilk kaliteye verilen ad.
Hepatit :Karaciğer arızaları, zafiyeti...
Hezeyan : Sayıklama, saçmalama... Delüzyon. Gerçek dışı, akıl ve mantık yolu ile düzeltilemeyen yargı hataları. Kaynağı şuuraltı dürtülerdir. Şüpheci kişilerde gelişir. Çeşitleri vardır.
Ice: Renksiz, kokusuz, parlak, yarı beyaz, yarı saydam kristallerden oluşan uyuşturucu madde.
İnhalasyon :Buğu, gaz veya ufak damlacıklar halindeki sıvıların solunması .
İnhalants : Solukla içeriye çekilen ilaçlar, uçucular, çözücüler...
Kodein: Afyon kozası veya afyondan mevcut olup, çoğunlukla morfinden kimyasal yolla elde edilir.
Kokain: Beyaz toz (Kristalize pudra) görünümlü uyuşturucu bir madde.
Marihuanna:Esrarda ikinci kalite mal.
Methadon: Norkotikler gurubundan uyuşturucu bir madde.
Morfin: Afyondan kimyasal işlemlerlerle üretilir. Afyon içindeki en tanınmış alkoloid (zehir) dir.
Morfinman : Morfin tiryakisi, morfine bağımlı (müptela)...
Morfinmani : Morfin kullanma hastalığı.
Narkotik : Afyon ve türevleri soyundan olan uyuşturucu maddeler...
Paranoid : Psikoz denilen ruh hastalığının heyecanlı tepkileri. Herkesten şüphelenir. Bakış, gülüş ve özel konuşmalardan huylanır. Ortadan olayları kendi aleyhinde olarak değerlendirir. Kendisine komplo, suikast, hıyanet, hakaret şeklinde algılar herkese düşmanı imiş gibi bakar. Kibir, istihza, ima yüklüdür. Öyle konuşur.
Psikoterapi : Telkinle tedavi, ruhsal yönlendirme ile bağımlıyı tehlikeden kendi iradesiyle uzaklaştırma işlemi.
Reçine:Dişi kenevirin tepe çiçeklerinden ve yapraklarından elde edilen koyu sıvıdır.
Sedatif : Sakinleştirici. Müsekkin. Ağrı dindirici.
Sentetik : Kimyasal işlemlerle elde edilen.
Stimulant : Uyarıcı, uyandırıcı, kamçılayıcı, tenbih edici, münebbih.
Şizofreni : Dış alemle irtibatın (ilginin) kesilip içe kapanma olarak açıklanan akıl hastalığı...
Toksin : Mikrop v.s. nin ifraz ettiği zehir.
Toksik : Zehirleme niteliği olan, zehirleyici madde...
Toksikoman : Toksit maddelerini kullanma bağımlısı ... (Bunlar çeşitli suçlar ve cinayet de işleyebilirler ) Kesin tedavi yok, geçici ve hafifletici tedaviler olabiliyor. Türlü çeşitleri ve tezahürleri var.
BÖYLE Bİ ZEHİRİ KULLANARAK SADECE KENDİNİZE DEĞİL...TÜM ÇEVRENİZDEKİLERE DE ZARAR VERİRSİNİZ...KENDİNİZİ DÜŞÜNMÜYORSANIZ ÇEVRENİZDEKİLERİ DÜŞÜNÜN..
Son düzenleyen GusinapsE; 22 Nisan 2006 03:41

Benzer Konular

16 Haziran 2011 / ThinkerBeLL Türkiye Cumhuriyeti
17 Eylül 2010 / ThinkerBeLL Mitoloji
1 Mart 2009 / ThinkerBeLL Mitoloji
1 Mart 2009 / ThinkerBeLL Mitoloji