Arama

Truva (Troya) Savaşı

Güncelleme: 11 Haziran 2017 Gösterim: 28.490 Cevap: 4
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Mart 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Truva Şavaşı

Ad:  6.jpg
Gösterim: 7748
Boyut:  66.8 KB

Akhalar ile Truva kenti halkını karşı karşıya getiren savaş, ilyada'da ve birçok erken dönem şiirinde, efsanevi ve şiirsel bir anlatımla dile getirilmiştir. Truva kralı Priamos'un oğlu Paris’in, Menelaos'un karısı Helene’yi kaçırması yüzünden çıkan bu savaş on yıl sürdü. Yunanlıların (Akhalar ve Aiolisliler) önderleri, Agamemnon'un yönetiminde, gemilere binerek Troas'a doğru yola çıktılar. Aralarında Aias, Akhilleus, Diomedes, Odysseus, Nestor ve Philoktetes vardı. Başlıca truvalı savaşçılarsa Hektor ve Aineias’tı. Uzayıp giden ve daha çok yerel küçük çatışmalara yol açan kuşatmanın sonuna doğru, Akhilleus savaştan çekilince, akha girişimi başarısızlıkla sonuçlanmak üzereyken Odysseus, Yunanlılar'ı tahtadan bir at yapmaya ve içine savaşçıları gizlemeye razı etti.
Sponsorlu Bağlantılar
Ad:  8.jpg
Gösterim: 2973
Boyut:  69.8 KB

Yunanlılar gemilerine biner gibi yaptılar. Hiçbir şeyden kuşkulanmayan Truvalılar atı çekinmeden kente soktular. Gece olunca Yunanlılar attan çıkarak, geri dönmüş yurttaşlarına kentin kapılarını açtılar. Aineias, sağ kalan birkaç kişiyle kaçabildi. Birkaç kahramanın kişisel başarılarını ön plana çıkaran ve Antikçağ, hatta Ortaçağda, yazarların esinleriyle zenginleştirilmiş olan destan geleneğine dayanan efsane budur. Truva kalıntılarının bulunması bu olayları efsane olmaktan çıkardı, onlara tarihsel bir temel kazandırdı. Savaşın amansızlığı, Truva’nın zenginliğiyle açıklanabilir. Sağlamca tahkim edilmiş olduğundan kent alınamaz gibi görünüyordu; buna rağmen açlık ve umutsuzluğa dayanamadı. Akhalar kente saldırdılar, hâzinelerini ve kadınlarını ele geçirdiler, götüremediklerini de yaktılar. Artık bağımlı olan Troas, Akhalar’ın yayılması için bir engel oluşturmuyordu. Yunanlı savaşçıların ülkelerine dönüşü, birçok destansı anlatıya konu olmuştur: Odysseia" Nostoi’


Son düzenleyen Safi; 11 Haziran 2017 02:18
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Mart 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Kronolojik Sıraya Göre Truva Savaşı

Ad:  1.jpg
Gösterim: 3026
Boyut:  66.6 KB

- Geleceği görme yeteneğindeki Prometheus'un Zeus'un Kronos'u tahttan indirmesine yardım etmesi
Sponsorlu Bağlantılar
- Devler Savaşında Prometheus'un Zeus'un yanında yer alması
- Prometheus'un Olympos'taki ölümsüzlerin arasına alınması
- Prometheus'un devler savaşında ölen dedelerinin öcü için gizli gizli yas tutması
- Prometheus'un gözyaşlarıyla yoğurduğu çamurdan ilk insanı yaratması
- İnsanların dünya üzerinde çoğalmaları ve Prometheus'un onlara tarımı vs öğretmesi
- Aşırı çoğalan insanların Zeus'un canını sıkması, Prometheus'a laf geçirememesi
- Zeus'un, geleceği bilme yetisi olan Prometheus'tan kurtulma düşüncesi
- Mekone'deki ziyafette etlerin iyi parçalarını Prometheus'un kendine ayırmasını Zeus'un farkedip kızması
- Zeus'un Prometheus yüzünden insanları cezalandırması
- Yarattığı insanlara verilen cezanın Prometheus'u isyan ettirmesi ve Zeus'un artan öfkesi
- Hephaistos'un ocaklarının birinden çaldığı ateşi rezene bitkisinin kabuğunun içinde saklayan Prometheus'un insanlara ateşi vermesi
- Ateşin insanlara verilmesinin, insanları tanrıların egemenliğine karşı güçlendiren Prometheus'tan kurtulmak için kızgın Zeus'un bahanesi olması
- En büyük ceza olarak Prometheus'un Kaf Dağı'na Hephaistos tarafından zincirlenmesi
- 30bin yıl sonra Herakles'in Prometheus'u kurtarması
- Prometheus'un affedilip Olympos'a geri dönüşü
- Artan insan nüfusunun Zeus'u kızdırmaya devam etmesi
- Peleus'la Thetis'in düğünü sırasında Eris'in altın elmayı düğünün orta yerine atması
- Paris'in Aphodite'yi seçmesi
- Pirithous ve Theseus'un Zeus'un kızı Helena'yı kaçırmaları
- Helena'nın Menelaos'la evlenmesi
- Paris'in Helena'yı kaçırması
- Agamemnon'un Aulis'te orduyu toplaması ve denize açılış
- Çoğalan insanlara kızgın Zeus'un, çıkacak savaşın, insan sayısını azaltacağını umarak, savaşı desteklemesi
- Ordunun Truva yerine daha kuzeydeki Mysia'da yanlış yerde, daha kuzeyde karaya çıkışı
- Yağmadan sonra fırtınanın orduyu Yunanistan'a geri sürüklemesi, ordunun dağılışı
- Aulis'te tam 8 yıl ordunun tekrar toplanmasının beklenilmesi
- Yunan ordusunun Truva önlerine gelişi, karaya çıkış ve 2 yıl süren çetin savaşlar
- Olympos'taki tanrıların yarısının Anadoluluları, yarısının Yunanlıları desteklemesi
- Odysseus'un Truva şehrini koruyan Palladium'un önemini öğrenmesi ve Palladium'un çalınması
- Tahta at fikri ve atın çalınan Palladium heykelciği yüzünden içeri alınmak zorunda oluşu
- Şehrin yakılışı ve Helena'nın Menelaos'a dönüşü
- Aeneias'ın Roma'nın temelleri atacak uzun kaçışı
- Akhilleus'un diriltilişi ve Helena'nın Zeus tarafından kaçırılışı
- Odysseus'un bir 10 yıl daha sürecek maceraları
Son düzenleyen Safi; 11 Haziran 2017 01:33
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Nisan 2007       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  2.JPG
Gösterim: 1426
Boyut:  27.9 KB
Truva savaşı

Bugün Çanakkale ili sınırlarımız içinde yer alan Truva, ilk çağ Yunan dünyasında yeryüzünün en ünlü ve en zengin şehriydi. Adı günümüze kadar gelen bu antik şehir ününü; ismi ile aynı olan savaşa ve bu savaşı anlatan Homeros’a ait ‘İliada’ destanına borçlu. Bu büyük savaş , tanrıçalar arasındaki güzellik yarışı sonrasında güzeller güzeli Helena’in Paris tarafından kaçırılışı ile başlar ve pek çoğumuzun bildiği tahta at kandırmacası ilede biter. Kadın güzelliği yüzünden bu savaş çıkmasaydı Truva bugün bu kadar ünlü olamazdı sanırım.

SAVAŞIN NEDENİ ve HAZIRLIKLARI
Olymposlu tanrı ve tanrıçalar geçimsizlik tanrıçası Eris’ten pek hoşlanmaz ve onu verdikleri şölenlere pek çağırmazlardı. Kral Peleus ile Thetis’in düğününede çağrılmayan ve öç almaya karar veren Eris düğüne elinde ‘En güzel kadına’ yazan bir altın elma ile çıkagelir. Hera, Afrodit ve Athena bu ünvan için hak iddia ederler ve yargıyı Zeus’un vermesini isterler. Zeus ise hakem olarak Truva kralı Priamos’un 50 oğlundan biri olan ve İda dağında çobanlık yapan Paris’i tayin eder. Paris’i babası Truva şehrinden uzak tutmaktadır , vaktiyle bir kehanette oğlunun Truva şehrinin yıkımına neden olacağını öğrenmiştir.

Hera, Afrodit ve Athena onu etki altına almak için çeşitli düzenlerle İda dağına gelirler. Hera Parise’e Asya imparatorluğunu vermeyi, Athena bilgeliği ve savaşlarda zaferi, Afrodit ise ölümlülerin en güzeli olan kadının Zeus ile Leda’nın kızı olan Helena’ın- aşkını sunar. Paris, nede olsa erkek, üzerinde ‘en güzele’ yazan elmayı Afrodite uzatır.

Helen ise Sparta kralı Menelaos ile mutlu bir evlilik sürdürmektedir. Öyle güzel bir kadındir ki Helen Yunanistan’ın bütün prensleri , kralları onunla evlenmek istemiş, önce babalığı Tyndaros birine versem öteki savaşmaya kalkacak korkusundan evlendirmeye yanaşmamış ve sonra bir çare bulmuştur. Helen’in istediğini seçeceğini söylemiş , ama seçim öncesinde tüm adaylardan Helena’in seçeği kocasına yaşadıkları sürece destek olacaklarına ve yardım edeceklerine dair ant etmelerini istemiştir. Herkezden söz alındıkta sonrada Helen Agamemnon’un kardeşi Menelaos’u eş seçti ve Sparta’ya kral odu.

Afrodit bir kez söz vermiştir en güzel kadını vereceğine ve Paris’i alır ve Menelaos’un sarayına götürür. Sparta kralı güleryüzlü karşılar Paris’i , günlerce ağırlar ama Girit’e gitmesi gerekmektedir, konuğunu bırakarak Sparta’dan ayrılır.Döndüğünde ise ne Paris’i nede Helena’i sarayda bulunmamaktadır.
Ad:  3.jpg
Gösterim: 1336
Boyut:  54.9 KB

Çılgın dönen Menelaos’un aklına Tyndaros’a verilen söz gelir ve Yunanistan’ın dört bir yanına haber gönderip yardım ister.Her yandan ordular ve krallar akın eder yardım etmek için. Sadece Ithaka’nın akıllı kralı Odysseus ve Peleus’un oğlu Akhilleus eksiktir. Akıllı Odysseus Truva savaşının ne kötülükler getireceğini görmüş ve katılmamak için deli numarası yapmaktadir. Bir tarlaya tohum yerine tuz ekmektedir fakat kralın numarası anlaşılır ve oda ister istemez askerleri ile Sparta’ya gelir. Akhilleus’un annes Thetis, oğluna Truva’ya giderse sağ dönmeyeceğini bilmektedir ve oğlunu kadın giysileri ile kızların arasında saklamaktadır. Onu bulmak akıllı Odysseus’a düşer ve oda bulur ve böyle kaçmanın erkekliğe yakışmayacağını belirterek Akhilleus’u alıp Yunan komutanlarının yanına gelir.

Mevcut donanma 100 bin adamdır .Truva’ya doğru yola çıkmak için sabırsızlanan ordunun komutanlığı Agamemnon’a verilir. Bütün ordu yelken açmaya hazırken rüzgar kesilir ve kahin Kalkhas’a danışılır.Kahin, Artemis’in öfkesinden kaynaklandığını söyler ve kral Agamemnon kendi kızı İphigeneia’yı kurban ederse rüzgar çıkacaktır. Kral için Truva’yı yerle bir etmek herşeyden önemlidir ve kızını Artemis’e kurban eder. Bir süre sonra rüzgar çıkar ve artık Yunan donanması Truva yolundadır.

Kaynakça:
MITOLOGYA – Edith Hamilton
MITOLOJI SOZLUGU- Azra Erhat
Yunan ve Roma Mitolojisi- Colette Estin- Helene Laporte
Son düzenleyen Safi; 11 Haziran 2017 01:33
eXcaLLaNT - avatarı
eXcaLLaNT
Ziyaretçi
8 Mayıs 2008       Mesaj #4
eXcaLLaNT - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  4.jpg
Gösterim: 1648
Boyut:  81.1 KB

Troya Savaşı Efsanesi

Zaman: İÖ 13. yüzyıl?
Mekân: Çanakkale'nin güneyi
Zeus bize ünü sonsuza kadar sürecekse de gelmesi çok uzun süren ve yerine getirilmesi çok uzun sürecek olan bu alameti gönderdi. Yılan sekiz yavruyu ve onları yumurtlayan serçeyi yedi ki bu dokuz eder ve biz de Troya'da dokuz yıl savaşacağız ama onuncu yılda kenti alacağız. HOMEROS, İÖ YAKLAŞIK 750.

Troya Savaşı Efsanesi üç güzel kadın arasındaki rekabet hikayesiyle başlar: Zeus'un karısı Hera ve kızları Aphrodite ve Athena. Aralarındaki kıskançlık ölümlü Kral Peleus ile yeni karısı deniz perisi Thetis'in düğünlerinde başlamıştı. Uyumsuzluk tanrıçası Eris kutlamaya altın bir elma getirmiş ve bunun oradaki "en güzel kadına" bir armağan olduğunu söylemişti.


Hera, Aphrodite ve Athena elmanın ve unvanın kendilerine ait olduğunu iddia ettiler. Eris hiç de masumane olmayan bir öneride bulundu: Ailesindeki kadınlardan hangisinin elmayı hak ettiğine Zeus karar verecekti. Zeus akıllılık edip bu görevi Troya kralı Priamos'un oğlu Paris'e aktardı.


Hera kendisini seçtiği takdirde Paris'e akıllara hayallere sığmayacak derecede büyük bir güç vermeyi vaat etti. Athena savaş alanında inanılmaz başarılı olacak tarihi bir zafer vereceğini söyledi. Aphrodite ise, yeryüzünün en güzel kadınının aşkını vaat etti. Paris, siyasal gücü ve askeri zaferi bir yana itip altın elmayı, kendisine o en güzel kadını vaat eden Aphrodite'e verdi.

Bu karar yüzyıllar ötesine, "Paris'in Kararı" olarak ölümsüzleşerek gelmiştir.


DENİZE BİN GEMİ İNDİREN YÜZ

O dönemde dünyanın en güzel kadını, Zeus ile Leda'nın kızları Helena'ydı. Ancak ne yazık ki, Helena, Sparta kralı Menelaos ile evliydi. Daha da kötüsü, bu evliliğin Helena'nın diğer talipleri arasında büyük kavgalara neden olacağından korkan ölümlü üvey babası Tyndareos, bütün öteki Yunanlı hükümdar ve savaşçılardan Helena'nın Menelaos ile evliliğini koruyacakları sözünü almıştı.


Troya'ya dönen Paris, kendisinin Sparta'ya, Troya elçisi olarak atanmasını sağladı. Sparta'ya vardığında Aphrodite gücünü kullanarak Helena'yı Paris'e âşık etti. İki sevgili Menelaos'un servetinin büyük bir kısmıyla Troya'ya kaçtılar. Böylece Sparta kralının karısını ve servetini geri almak üzere Troya'ya karşı "bin gemi" gönderen Yunanlılar'ın açtığı on yıl sürecek olan savaş başlamış oldu.


TROYA SAVAŞI: EFSANE Mİ, TARİH Mİ, HER İKİSİ Mİ?

Homeros'un İlyada'sında yer alan Troya Savaşı hikâyesi İÖ 750 yılından kalmıştır. Ardından gelen Yunan tarihçileri, özellikle Herodotos ve Thucydides, Homeros'un hikâyesini kabul etmişler ve Troya'nın İlyada'dâ anlatıldığı gibi Hellespont (şimdi Çanakkale Boğazı) yakınlarında bir kent olduğuna ve Mykenaİ (Argos) kralı Agamemnon liderliğinde birleşen Yunanlılar'la yapılan Troya Savaşı'nın gerçek olduğuna inanmışlardır.


Çağdaş yazarlar ve bilginler daha kuşkulu davranmaktadırlar. Ne de olsa, Homeros'un hikâyesini ya da Troya'nın varlığını doğrulayacak tarihi kayıtlar yoktur. Ancak İlyada'daki birleşik bir Yunan gücünün -belki de köle ve doğal kaynak elde etmek üzere-Batı Asya'ya uzun bir sefer düzenlemiş olması (Herodotos'a göre İÖ 1250 sularında) mümkündür.


İLYADA'NIN TUNÇ ÇAĞI BAĞLAMI

İÖ 13. yüzyıl Akdeniz'i Homeros'un zamanından çok uzaksa da, İlyada'dâ artık doğru olduğunu bildiğimiz belirli pek çok tanım vardır. Örneğin İlyada'nın ikinci kitabında Troya'ya karşı silahlı birlik gönderen 164 şehrin listesi ve kısmen de tanımları yer almaktadır. Homeros'un saydığı yerlerin çoğu kendi zamanında biliniyordu.

Ancak Michael Wood'un in Search of Trojan War adlı eserinde belirttiği gibi listede Homeros zamanında çoktan terk edilmiş ve Yunan coğrafyacılarının bilmedikleri pek çok yer de vardı. Çağdaş arkeolojik ve tarihi araştırmalar artık bunların gerçek mekânlar olduklarını ve Homeros'un onların konumlarını doğru olarak bildirdiğini göstermiştir.


TROYA GERÇEK BİR YER MİYDİ? ARKEOLOJİK KANITLAR

Ya Troya? Arkeologlar ve tarihçiler çok uzun zaman boyunca Çanakkale'nin güneyinde tarihte Troad diye anılan bölgede bu kentin kalıntılarını aramışlardır. En çok ilgi çeken bölge Homeros'un tanımladığı Troya coğrafyasına uygun olan Hisarlık höyüğüdür. Homeros'un Troya için verdiği ayrıntılardan pek çoğu tam ve kusursuz olmamakla birlikte- arkeolojik araştırmaların bölgede ortaya çıkardığı buluntulara uygundur.


Troya'nın araştırılmasında başta gelen kişi Heinrich Schliemann'dır. Schliemann, 1870 ile 1890 arasında Hisarlık'ta kazılar yapmış, höyükte birbiri üstünde dokuz kent tespit etmiştir. (Bunlar I-IX olarak numaralanmıştır). Daha sonraki yıllarda Cari Blegen ve daha yakın zamanlarda Manfred Korfmann gibi arkeologlar tarafından Hisarlık'ta yapılan kazılar pek çok ara dönemi ortaya çıkarmıştır.


Schliemann ya da diğerleri burasının Homeros'un Troya'sı olduğunu kanıtlayan herhangi bir şey bulmamışlarsa da, Hisarlık'taki arkeolojik kanıtlar, özellikle de Troya VI ve VII(a) katmanları Homeros'un zaman ve mekân tanımlarının ayrıntılarından bazılarına uyum göstermektedir.

Homeros'un İlyada'da. Troya'yı "zarif kuleleri" ve "büyük kapıları" olan bir şehir olarak tanımlaması epey büyük ve etkileyici olan Troya VI'ya uymaktadır. Homeros, Troya'nın surlarının görkemli bir savunma yapısı olduğunu ama batı kanadının o kadar güçlü olmadığını söylemektedir.


Troya Vl'nın çevresindeki surlar dört metre eninde ve kimi yerlerde dokuz metre yüksekliğindedir ama batı yanındaki inşaat çok daha zayıftır. Homeros şehrin ana girişinde büyük bir kuleden söz etmiştir. Arkeologlar Troya VI'nın ana girişinde gösterişli bir kapı bulunduğunu saptamışlardır.

Hisarlık/Troya sakinlerinin Miken dünyasıyla ilişkide olduğu anlaşılmıştır: Kazıda Yunanistan'dan Tunç Çağı eserleri, özellikle Miken çömlekleri bulunmuştur. Schliemann'ın çıkardığı gösterişli nesneler güçlü bir kraliyet ailesinin bulunduğunu göstermiştir. "Priamos'ın Hazinesi" içinde, altın yüzükler, bilezikler ve biri "Helena'nın Mücevherleri" olarak anılan iki soluk kesici altın taç vardır.


Schliemann'ın karısı Sophie'nin mücevherleri takınmış olarak çekilmiş fotoğrafı Schliemann'ın büyük egosunun ve ün düşkünlüğünün simgesi olmuştur. Daha sonraları bu hazinenin aslında Troya II'den (Dokuz kentlik dizinin ikincisi) kaldığı anlaşılmıştır. Sonuçta, bu eserler Troya Savaşı'ndan bin yıl öncesine aittir. Hazine, İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda esrarengiz bir biçimde ortadan kaybolmuş ama sonra 1990'larda Moskova'da ortaya çıkmıştır.

Son olarak, Troya VI ve Troya VII dönemlerinin sonunda yangın ve yıkılmış taş izleriyle büyük bir olayın izleri vardır. Ancak Troya VI askeri bir güç tarafından değil de, deprem sonucu yıkılmış görünmektedir. Truva VII'nin bir savaşta yıkılmış olması olasılığı daha güçlü olduğundan Homeros'un Troya'sına en yakın olan da budur.


TROYA ATI

Homeros, Troya at terbiyeciliğinden sık sık söz eder. At kemikleri ve atlara ilişkin malzeme buluntuları kesin olmamakla birlikte yine Homeros'un Troya'sına uymaktadır. Troya Atı'nı çok kimse bilir. Yunanlılar tahtadan dev bir at yapmışlar ve bunu Athena'ya bir armağan olarak Troya kapılarında bırakmışlardır. Yunan ordusu daha sonra Helena'nın kaybını kabul etmiş olarak geri çekilmiştir. Troyalılar zaferi kazandıklarına inanarak dev atı kentlerinin içine almışlardı.

Gece karanlığında atın içinde gizlenmiş olan bir Yunan askeri birliği çıkıp şehrin kapılarını dışarıda gizlenmiş olan askerlere açmışlardı. Böyle bir saldırıya hazırlıklı olmayan Troya erkekleri öldürülmüş, kadınlar yakalanıp köle ve odalık olarak satılmak üzere Yunanistan'a götürülmüştü. Helena da Yunanlılar tarafından yakalanıp kocasına iade edilmişti.

Homeros'un anlattığı bu Troya Atı'nın tarihi bir geçerliliği olabilir. Yakındoğu'da İÖ 13. yüzyıldan kalma yazılı metinlerde ve resimlerde bir kentin savunmasını yıkmak için at biçimli koçbaşları kullanıldığı belirtilmiştir. Tarihçi Michael Wood, İlyada'daki Troya Atı'nın da böyle bir "kuşatma makinesinin biçim değiştirmiş bir hatırlanması olabileceğini ileri sürmüştür.



TROYA GERÇEK Mİ, EFSANE Mİ?
Troya Savaşı'nın efsane mi, tarih mi, yoksa her ikisi de mi olduğu kesin olarak saptanamaz. İlyada'da Tunç Çağı coğrafyasının, politikasının ve maddi kültürünün bazı doğru tanımları bulunmaktadır ve hikâyenin tümünde bir gerçeklik de bulunmaktadır. Ancak Troya Savaşı efsanesinin ayrıntılarının doğrulanıp doğrulanamayacağı konusunda Amerikan klasikçisi Jeremy B. Rutter'in sözleri akıldan çıkarılmamalıdır:
"Troya Savaşı'nın tarihselliğine inanmak ya da inanmamak, sonunda insanın benimsediği görüşe göre bir inanç eylemidir."
Troya Savaşı'nın sanata yansımasına bakacak olursak iki önemli yapıt öne çıkar. Biri, Hector Berlioz'un, librettosunu Vergilius'un Aeneis'inden esinlenerek kendisinin yazdığı ve 1855-58 yılları arasında bestelediği (ilk bölümü olan Troyalılar Kartaca'da, ilk kez 1863'te Paris'te sahnelenmişti) lirik tragedya Troyalılar, öbürü ise ünlü antik çağ oyun yazarı Euripides'in alevler içindeki Troya'dan bir dizi acıklı tablo sergileyen Troyalılar'ıdır.
Son düzenleyen Safi; 11 Haziran 2017 01:34
tarihyalanlari - avatarı
tarihyalanlari
Ziyaretçi
26 Eylül 2013       Mesaj #5
tarihyalanlari - avatarı
Ziyaretçi
Truva Savaşı
Ad:  7.jpg
Gösterim: 1332
Boyut:  66.5 KB

Truva Savaşı hakkındaki efsanede bir Truva Savaşı'ndan söz edilir. Ama böyle bir savaş olmamıştır. En azından bizim bildiğimiz kadarıyla bir savaş yapılmamıştır. Homeros'un epik şiirinin ortaya çıkmasından geçen binlerce yıl içinde orada yapıldığından söz edilen savaşın her hangi bir kanıtını kimse ortaya çıkaramamıştır. Bunu savunan insanların ellerinde bir umut dışında bir şey yoktur. (Homeros'un gerçek olup olmadığını da bilmiyoruz.)

Truva'nın bir zamanlar var olduğu doğrudur. XIX.yy'da ve XX.yy'ın başlarında yapılan arkeolojik kazılarda birbiri üstüne yığılı en az dokuz Truva bulunmuştur. Ancak Truva ile Yunanlılar arasında Helen adında güzel bir kraliçe, kocaman bir tahta at veya Achillues topuğu yüzünden güçsüz düşen bir kahraman bulunduğuna dair herhangi bir kanıt yoktur.

Yunanlılarla Truvalıların şu veya bu zamanda birbirleriyle savaşmış olmaları mümkündür. Ne de olsa, onlarda insandı. Ve Truvalıların kentlerinin çevresine yüksek duvarlar dikmelerinin de bir nedeni olacaktır. Ancak bu duvarların çevresine büyük bir ordunun, hele söylendiği gibi 110 bin kişilik bir Yunan ordusunun yerleştiği konusunda elde hiç bir kayıt yoktur.

Zaten hikayenin büyük bir kısmı inanılır gibi değildir. Savaşın on yıl sürmesi akıl almaz; ordu disiplini o kadar uzun süre sağlanamazdı. (Zamanın savaşlarının bir kaç aydan fazla sürmediği bilinmektedir.) Kimse Yunanlı askerlerin, başlarında Yunanlı krallarıyla o kadar süre kumsalda kamp kurduklarına inanamaz. Helen hikayesi -sözde bir Truva prensine kaçmıştı da, Yunanlılar onu geri almak için savaşa girmişlerdi- hoştur ama kanıtsızdır. Dünya tarihinde uzman olan Fitz Roy Raglan, tarihte "bir kraliçenin yabancı bir prensle veya herhangi biriyle kaçtığı" konusunda bir olaya rastlamadığını bildirmiştir.

Ayrıca Helen'in yaşayıp yaşamadığıda bilinmemektedir. Bunun için kuşkusuz geleneklere göre güzelliği "bin gemiyi denize indirten" kadının gerçekten yaşadığı ve gerçekten kraliçe olduğu söylenmektedir. Ama yine efsaneye göre Helen Zeus'un kızıydı ve "bir kuğu yumurtasından çıkmıştı."

Truva Atı hikayesini de doğrulayan bir şey yoktur. Truva kazılarında ortaya çıkan binlerce nesne arasında büyük bir tahta atın varlığı akla getirebilecek bir şey bulunamamıştır.

Truva hikayesinin doğruluğunda ısrar edenler bazı ayrıntıların desteksiz veya inanılmaz olmasını önemsiz kabul etmektedirler. Önemli olan inanılabilir ayrıntılardır. Ancak bu yöntemle herhangi bir şiir tarihi bakımdan gerçek olarak kabul edilebilir. Şiirde bir iki gerçek insan adının yer alması, şiirin gerçek bir konuyu anlatıyor olması demek değildir. Oysa Hemeros'un epik şiiri yandaşları bu tür savlar ileri sürmüşlerdir.

Toukidies, Truva hikayesinin gerçek olduğuna inanıyordu. Ancak Toukidies sözde savaştan sekiz yüz yıl sonra yaşamıştı. ve doğruluğunu garanti edecek durumda değildi. Herhalde o da doğru olduğuna inanmak istemiştir.
Ad:  5.jpg
Gösterim: 1598
Boyut:  59.2 KB

Hikaye Homeros'a atfedilmişse de, onun kim olduğunu, nerede yaşadığını, gerçekten var olup olmadığını ve Truva'nın bu eski tarihi hakkında güvenilebilir bilgileri nasıl elde edebildiğini bilen yoktur. Eğer yaşamışsa, bu M.Ö. VIII.-IX.yy'da olacaktır ki, bu da anlattığı savaştan dört yüz yıl sonradır. Büyük bir olasılıkla biz bugün Truva hakkında Homeros'dan daha çok şey bilmekteyiz.

Hikayenin yüzyıllar boyunca büyük bir ölçüde değişikliğe uğramadan kulaktan kulağa aktarılmış olması mümkündür. Eski sözlü gelenek günlerinde insanların bugünkünden daha iyi bellekleri vardı. Ancak Yunanlılar, geçmişlerinde çok daha önemli şeyler olmuşken neden Truva'yla bir savaşı kutlamaya kalkmış olabilirler ki?

Sonuçta elimizde hiç yaşamamış olabilecek bir insanın belki de hiç var olmamış bir savaş hakkında yazdığı şiiri vardır.!
Son düzenleyen Safi; 11 Haziran 2017 01:35

Benzer Konular

16 Eylül 2018 / Misafir Cevaplanmış
22 Aralık 2011 / samxyz Cevaplanmış
11 Haziran 2017 / ardacanalkaya Mitoloji
6 Ocak 2007 / Misafir Tarih
11 Haziran 2017 / Bia Turizm