Arama

Halk Sağlığı ve Koruyucu Hekimlik

Güncelleme: 21 Mayıs 2009 Gösterim: 31.642 Cevap: 1
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
21 Mayıs 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Halk Sağlığı ve Koruyucu Hekimlik
MsXLabs.org & Temel Britannica
Sponsorlu Bağlantılar

Koruyucu hekimlik,
bireysel ya da toplum olarak hastalıkların ortaya çıkmasını ya da ağırlaşmasını engelleyici önlemler üzerinde çalışan hekimlik dalıdır.
Günümüzde hükümetlerin çoğu, hastalıkları önlemenin tedaviden daha akılcı bir yol oldu­ğunu ve devlete daha az parasal yük getirdiği­ni kabul etmiş durumdadır. Bu da, etkili halk sağlığı programlarını uygulamakla yürütülebi­lir. Halk ya da kamu sağlığı uygulamaları, temiz su gereksiniminin karşılanmasından dükkânlarda satılan yiyecek ve içeceklerin denetlenmesine kadar çok geniş bir alanı kapsar. Lokanta, otel, hastane, okul ve ben­zeri yerlerde mutfakların, pastane ve fırınla­rın, mezbahaların temiz ve sağlık koşullarına uygun olması, hava, su ve toprağın sanayi atıklarıyla kirlenmesini engelleyici önlemler alarak çevre sağlığının korunması, genel tuva­letlerin temizliği, konutlar, fabrikalar, sinema ve tiyatro salonları ile otobüs, tren, uçak, gemi gibi toplu taşıma araçlarındaki sağlık ve güvenlik önlemlerinin denetlenmesi, sağlığa zararlı ilaç üretimini engellemek amacıyla ilaç firmalarının sıkı gözetim altında tutulması bu uygulamaların yalnızca bir bölümüdür. Halk sağlığı çalışmaları hemen her ülkede devlet eliyle yürütülür. Bu alanda en büyük uluslar­arası kuruluş olan Dünya Sağlık Örgütü de ülkeler arasında yardımlaşmayı, bilgi alışveri­şini ve ortak kampanyaların yürütülmesini sağlar.
Halk sağlığı programlarının temel direkle­rinden biri, bireylerin ve toplumun hastalık­lardan korunmasını, hastalıklarla savaşarak ve çevre koşullarını iyileştirerek yaşam süresi­nin uzatılmasını amaçlayan koruyucu hekim­liktir. Bu alanda çalışan uzmanlar, toplumda yaygın olan bulaşıcı ve salgın hastalıkların neden kaynaklandığını, nasıl yayıldığını ve bu hastalıkların önünü almak için ne yapılması gerektiğini saptarlar. Temizlik koşullarına özen göstermemenin ya da aşırı alkol ve sigara içmek gibi belirli alışkanlıkların doğu­racağı sağlık sorunları konusunda halkı uyar­mak için eğitim programlan hazırlarlar. Ayrı­ca, düzenli sağlık taraması yaparak, kanser gibi bazı hastalıkları iyileşme şansının çok daha yüksek olduğu başlangıç evresindeyken saptamak ve bulaşıcı hastalıklara karşı aşıla­ma kampanyaları düzenlemek de koruyucu hekimlerin görevidir.

Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
21 Mayıs 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Koruyucu Hekimlik

Sponsorlu Bağlantılar
Bugün dünyada, her alanda olduğu gibi koruyucu hekimlik konusunda da birçok şey yazılıp, çiziliyor ve birçok şey söyleniyor. En kısa tabiriyle; hasta olmadan sağlığın önemini kavrayabilme diyebileceğimiz bu kavram; özellikle tıp dünyasında oldukça popüler ve haklı olarak da önemli bir yere sahip. Fakat ülkemizde bu kavram özellikle halk arasında tam anlamıyla bilinemiyor.
Peki nedir koruyucu hekimlik?
Koruyucu hekimlik halk seviyesinde eğitimle, halkın kendi kendine olan bilinçli beslenmesi ve hastalanmamaya özen göstermesi fikriyle başlar. Diğer bir tabirle insanın kendi hayatını ve kendi geleceğini sağlık açısından ele alabilmesini ve kendi kontrollerini kendi elinde bulundurabilmesini kapsar. Koruyucu hekimlikte üç temel unsur dikkatimizi çekiyor. Birincisi hayat tarzı, ikincisi beslenme ve üçüncüsü de stresten uzaklaşma ya da daha geniş anlamıyla psikolojik yaklaşım.
Her şeyde olduğu gibi koruyucu hekimlikte de en önemli unsur, hayat tarzı ya da hayat felsefesidir. Bu aslında dengeli ve düzenli bir hayat tarzına da sahip olmak demektir. Örneğin sporu hayatımızın bir parçası haline getirmek ve onu hayatla bütünleştirmek çok önemlidir. Hayatımıza baktığımızda en azından birçoğumuza göre spor bir lüks sayılmakta, günlük programlarımızda en sonda gelmekte, bazen hiç yer almamakta hatta boş zamanlara –olmayan boş zamanlarımıza- sıkıştırılmaya çalışılmaktadır. Hâlbuki bu çok yanlış bir bakış açısıdır. Spor bir lüks değildir. Aksine tıpkı uyku gibi, vücudumuzun bir gereksinimidir. Hayat tarzı dediğimiz zaman kişinin kendini tanıması gelir aklımıza. Gerçekten de kişi kendini tanır, yapabileceklerini bilir ve yaptığını da yürekten inanarak yaparsa doğru yolda demektir. Çünkü insan davranışlarındaki tutarsızlıklar ve zorlamalar kendi iç enerjisini zorlamakta hatta kendi sistemini zedelemektedir. Bu yüzden de öncelikle davranışlarımızda şeffaf, açık ve stresten uzak olmalıyız. Bunun yanında sosyal ilişkilerle de bu desteklenir ve kendimize daha çok zaman ayırırsak -örneğin haftada bir günü kendimize ayırmak gibi- hayli mesafe kat etmişiz demektir.
Koruyucu hekimlikte, beslenme ise bir diğer unsurdur. Aslında beslenme hepimizin çok aşina olduğu bir kelimedir. Beslenme insanın hayatta kalmasını sağlar. Hâlbuki doğal gıdalar ve doğal beslenme tarzından uzaklaşılırsa, vücut kimyamızı etkileyen birçok olayla karşılaşabiliriz. Mesela çok fazla sucuk, salam, sosis, pastırma gibi yiyecekleri tüketen insanlarda toksik hücreler oluşmakta ve bu da zamanla oksidasyon olayıyla kanser öncesi hücreleri ortaya çıkarmaktadır. Bu olayda bizi zamanla kaliteli yaşamdan uzaklaştırmaktadır. Dolayısıyla dengeli beslenme aslında sağlımızın diğer adıdır.
Beslenmenin bazen bilinçli olduğu taktirde insanlarda önemli değişiklikler de yapabildiğini görmekteyiz. İnsanların bazıları doğuştan pasif, bazıları doğuştan sinirli ve saldırgandır. Sinirli olan kişiler fazla et ve protein tüketmeyip, sebze türüne ağırlık verirlerse, zamanla bu asaldırganlığın geri çekildiği gözlenmektedir.
Gıda; yani ağzımıza aldığımız her şey hormonlarımızla doğrudan bağlantılıdır. Bu yönüyle de gıda ilaç gibidir. Yerinde ve zamanında tüketilmelidir. Özellikle çocukların beslenmesinde bu söylediğimiz şey hayati bir önem taşımaktadır. Burada en önemli sorumluluk -her zaman ki gibi- öğretmelere ve ailelere düşmektedir. Çocukların doğal gıdalarla beslenmesi ve bilinçli olarak onlara yönelmelerinin sağlanması donmuş gıdalardan, hormonlu hayvansal ve bitkisel ürünlerden uzak durması, belirli bir beslenme kültürünün oluşturulması, bu konudaki en temel noktalardır.
Koruyucu hekimliğin üçüncü temel taşı da diyebileceğimiz kavram hepimizin yakından tanıdığı stres ve stresle alakalı her şeyden uzak yaşamaktır. Aslında stres belirli bir oranda insanda bulunmalıdır ve bunun hiçbir sakıncası da yoktur. Zira stres insanın yaşama kamçısıdır. Hormonları çalıştırıp insanların hayatta kalmasını sağlar. Fakat tıbbi olarak belirli bir seviyeden sonra stresin insana sıkıntı vermeye başladığı kanıtlanmıştır. Özellikle başarılı olamadığımız zamanlarda ortaya çıktığı ve vücudumuzda hormonel değişiklikler yaptığı, arkasından da vücutta yağ dengesinin bozulması ve kolesterolün artması gibi olaylara sebep olduğu bulunmuş bilinmekte bunun da beraberinde şeker hastalığı böbrek dengesizlikleri başta olmak üzere birçok arızaya sebep olduğu gözlemlenmiştir. İşte bu dereceye kadar gelen stres son derece zararlı bir strestir. Çünkü artık bu insanın hayatı ile ilgili bazı konularda kaygı duyması anlamına gelen faydalı diyebileceğimiz stresten çok farklıdır. Bu zararlı stresle başa çıkmanın yolu da yine insanın kendisine dönmesidir. İnsanın kendine yapabileceklerini kısaca kaldırıp kaldıramayacağı yükleri bilmesi ve buna uygun bir hayat felsefesi oluşturması stresle başa çıkmanın en önemli yoludur. Dolayısıyla herkes kendi bünyesini tanımalı ve kendi bünyesine uygun olanı yapmalıdır. Nasıl elbise alırken bile kendimize uygun olanı seçiyorsak ve bazı düzeltmeler yapıyorsak hayatımızda da bu noktaya daha dikkatle eğilmeliyiz. İşte koruyucu hekimlik burada da devreye giriyor. Zira koruyucu hekimliğin en önemli yönü yol göstericilik yani eğitmenlik yapmaktır.
Koruyucu hekimlik aslında burada bahsettiğimiz kadar sınırlı dar olan bir alan değildir. Burada anlatılanlar bu alana bir giriş mahiyetindedir ve tıp dünyasının bu yeni gözde alanına ilişkin sadece bir kapı aralamaktır. Bu kapı aralamanın hayatımızda daha farklı başlangıçlara vesile olması, sağlımıza ve onunla ilişkili her şeye yeni bakış açıları kazandırması dileğindeyiz..



Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!

Benzer Konular

29 Ekim 2013 / ThinkerBeLL Edebiyat
17 Eylül 2010 / Misafir Tıp Bilimleri
19 Şubat 2013 / Demir YumruK Taslak Konular
8 Nisan 2010 / LaSalle X-Sözlük