Arama

Güzel Yurdumun Tatil Bölgeleri - Türkiye Gezi Rehberi - Sayfa 5

Güncelleme: 12 Aralık 2008 Gösterim: 218.705 Cevap: 65
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
29 Temmuz 2006       Mesaj #41
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Muş
mus
Sponsorlu Bağlantılar
GENEL BİLGİLER
  • Yüzölçümü: 8.196 km²
  • Nüfus: 736.543 (1990)
  • İl Trafik No: 49
Doğal, tarihi ve kültürel değerler bakımından büyük bir turizm potansiyeline sahip olan Muş, Doğu Anadolu'nun Yukarı Murat-Van bölümünde, Çar Deresi ve Korni Deresi arasındaki ovaya kurulmuştur.

Urartulardan başlayan köklü kültür tarihi, ilin hiç şüphesiz en önemli turizm kaynağıdır. Kış ve doğa sporları bakımından büyük bir potansiyele sahip Muş ilinde henüz bu yönde yeterli turizm yapılanması bulunmamakla beraber, çalışmalar sürdürülmektedir.

ilçeler
Muş ilinin ilçeleri;Bulanık ,Hasköy ,Korkut ,Malazgirt ve Varto'dur.

GEZİLECEK YERLER

Geleneksel Muş Evleri
Yerleşim düzeni ve sokak dokusu esas itibari ile tipik bir Türk kenti havasını yansıtan Muş'un, konut mimarisinin oluşumunda temel etki, diğer yörelerimizde de olduğu gibi milletimizin örf ve adetlerinden kaynaklanan hayat tarzı ve ihtiyaçlarıdır. Ayrıca gelenekleri, iklimin ve coğrafyanın zorlayıcı gerekleri de bu oluşumdaki diğer etmenlerdir. Bölgedeki diğer illerin yerleşimlerine benzeyen sokak dokusu içinde yer alan evler, genellikle havuş (avlu) gerisinde yükselen iki katlı yapılardan ibarettir.

Eski Muş evleri genel plan şemaları itibarı ile kendisine yakın şehirlerdeki (Doğu ve Güneydoğu Anadolu) evlerle paralellikler göstermekle birlikte mekan isimlendirmelerinde yer yer farklılıklar göstermektedir.

Sokakla bağlantılı cümle kapısından geçilerek girilen "havuş"un yanında tandırlık, erzak deposu ve çardak görevi gören ağaç altı oturmalıklar yer almaktadır. Çoğu evde ise bunlarla birlikte ahır da mevcuttur.

Estetik ve sade bir görünümü olan pencere kenarları, Selçuklu kültürünün etkisiyle miğfer kubbe tarzında inşa edilmekte ve dışardan bakıldığında miğfer görünümü bariz bir şekilde kendini göstermektedir. Pencerelerde cumba yerine önem verilmiş ve bu kısmı desteklemek amacıyla genelde sade olan korkuluklar kullanılmıştır.

Her iki tarafı iki sütun üzerine çiçeklik nişleri ile süslenen giriş kapıları çift kanatlı olup genelde metal ağırlıklı yapılmakta, sade görünümlü kapı tokmakları ya da kilit bağlantıları ile tamamlanmaktadır. Kapıların içeri açılan kısmında girişi sağlayan bir basamak yüksekliğinde seki bulunur. İç kısımda, alt kat, genelde mutfak, banyo, tuvalet ve zahire odası ile birlikte merdiven boşluğunu oluşturan antrelerden oluşur. Yukarı çıkıldığında ise esasen geleneksel Türk evlerinde yer alan sofa ile cepheye bakan ve daha çok sohbet amacıyla kullanılan salon görülebilmektedir. Üst katta yer alan bütün odalar bu salon etrafında sıralanır.

Evlerde mekanları birbirine bağlayan kapılar basit ve gösterişsizdir. Bütün kapılar eşikli ve demir mandallı kapı kolu sistemi ile yapılmış olup, kapı boyutları, bulundukları konuma ve fonksiyonlara göre değişik büyüklüklerde olabilmektedir.

Evlerin duvar kalınlığı (dolgu duvarlar) 60-70 cm’dir. Bu yüzden mekan içerisinden bakıldığında pencereler loş bir hava verir. Döşemeler ise zeminde (alt katta) sıkıştırılmış killi toprak veya düzgün sal taşları ile, üstlerde ise ahşap malzeme ile kaplanır. Her odanın pencere önünde yüksekliği 30-50 cm, genişliği 50-90 cm arasında değişen sedirler mevcuttur.

Evin en önemli ve en geniş yerlerinden birisi olan mutfak içerisinde ocak bulunur. Yemek odasının hemen altında bulunduğundan mutfaktan yemek odasına, yiyecek ve içecekler asansörvari bir makara sistemiyle duvar içerisindeki boşluktan çıkarılır ve indirilir. Alt katta bulunan banyonun en ilginç özelliği ise, "çol" denilen, günümüz küvetini andıran, suyun etrafa sıçramasını engelleyen, köşeye yapılmış ayrı ve açık bir kısım bulunmasıdır.

Evin iç duvarlarının tamamında sıva olarak, saman, keçi kılı ve sönmüş kireç karışımı bir tür harç kullanılmakta, sonradan badana yapılarak duvar yüzeyi tamamlanmaktadır. Duvar boyunun yarısında ‘areğan’ denilen hatıllar kullanılır. Dam kısmı ise kalın areğanlar üst üste konularak, aralarındaki boşluğunda meşe çeperi doldurularak ve akabinde bunların üstü önce çamur sonrada toprak ile örtülerek yapılır.

Günümüzde yıkılmaya yüz tutmuş, gelişen teknik yapılara yenilmiş bu evlerden bir kaçına şehir merkezinde rastlamak hala mümkündür.

Kaleler
Muş Kalesi: Muş merkezde bulunan kale, şehrin en eski yerleşim birimlerinden birisi olup kesin yapılış tarihi ve kimler tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Kale, Hz. Ömer döneminde Müslümanların eline geçmiş, zaman içinde derebeyleri, Bağdat’taki Abbasi halifelerine tabi olarak kale ve çevrenin idaresi için memur kılınmışlardır. Uzun süren savaşların etkisiyle büyük bir kısmı yıkılmış olan kalenin batı tarafında tahrip olmuş Arap mezarlığı, Selçuklu mezarlığı ve Osmanlı mezarlığı iç içe geçmiş ve dağınık bir halde görülebilir.

Muşet Kalesi: Muş’un güneyindeki Kızıl Ziyaret Tepesi’nde bulunan kale, Urartular tarafından yapılmış, ancak sonraki devirlerde yapılan çeşitli onarımlarla özgünlüğünü büyük ölçüde yitirmiştir.

Askeri amaçlı yapının çeşitli onarımlar geçirerek Ortaçağ’da kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Camiler, Kiliseler, Manastırlar

Ulu Camii: Avlusunda yatan Şeyh Muhammed-i Mağribi tarafından yaptırılan Ulu Cami, Alaeddin Bey ve Hacı Şeref camilerinin batısındadır. Mimari özelliklerinden dolayı 14. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen cami, moloz taştan yapılmış, dikdörtgen, planlı ve kitabesizdir.

Ana mekan, ortada kubbe, yanlarda beşik tonoz örtülü olup, kuzeyinde kesme taştan üç kubbeli son cemaat yeri vardır. Yine kesme taştan yapılmış, sade taç kapı sivri kemerli bir niş içindedir. Batı duvarı dışında öbür duvarlarda ikişer pencere vardır. Minaresi, depremden zarar görmüş olup, aslına sadık kalınarak 1968 ve 1972 yıllarında onarım yapılmıştır.

Hacı Şeref Camii: Bir Selçuklu yapısı olan Arslanlı Hanın içinde bulunan cami 17. yüzyılda yaptırılmıştır. Ana mekanı kare planlı olup, ortada büyük yanlarda basık kubbelerle örtülmüştür. Sade mihrabı yuvarlak kemerli ve niş biçimindedir. Camiye sonradan eklenilen minare 1902 yılında, son cemaat yeri ise 1997 yılında inşa edilmiştir.

Alaaddin Bey (Paşa) Camii: Cami, 18. yüzyıl başlarında şehrin valisi Alaaddin Bey tarafından yaptırılmıştır. Ortada büyük, yanlarda ise küçük kubbelerle örtülü ana mekan kare planlı olup, dokuz nefe ayrılmıştır. Ana mekana, üç basık kubbeyle örtülü son cemaat yerindeki taç kapıdan geçilerek ulaşılır. Taçkapının yanları, kabartma kandil motifleri, orta nefte yer alan mihrap da, sütunçeler ve bitki motifleriyle süslenmiş caminin minaresi kare kaideli silindir gövdeli olup, iki renkli kesme taştan yapılıdır.

Çanlı Kilise (Surp Garabet): Yaygın Beldesine bağlı Yukarı Yongalı köyünde bulunmaktadır. İlk yapıldığı dönemlerde “Ateş Tapınağı” olarak kullanılan kilise, Sasaniler tarafından 399 yılında Hıristiyanların ibadetine açılmıştır. Bugün halen kalıntıları mevcut olan kilise, yabancı turistlerin en çok rağbet ettiği yerlerden birisidir.

Arak Manastırı: Muş merkeze bağlı Kepenek köyünde bulunan kilisenin, 499 yılında Sasaniler tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Kilise, manastır ve alışveriş merkezi olarak kullanılmıştır.

Büyük bir alana yayılmış olan manastırın 360 odası vardır. Odalar, yılın günlerini simgelemektedir. Özellikle kabartmaları ilginçtir.

Sironk Kilisesi: Muş merkeze bağlı Kırköy beldesinde bulunan kilise, 651 yılında yapılmıştır. Günümüzde yıkık bir durumda olmasına rağmen yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir.

Meryem Ana Kilisesi: Yapım tarihi kesin olarak bilinmeyen Meryem Ana Kilisesi, Muş kent merkezinde bulunmaktadır. İldeki diğer kiliselere oranla daha iyi durumda olan kilisenin sadece üst tavanı yıkılmış olup ana mekanı ziyaret edilebilir durumdadır.

Hamamlar
Alaaddin Bey Hamamı: Muş şehir merkezinde bulunan hamam, Alaaddin Bey tarafından Alaaddin Bey Camii ile aynı tarihte yaptırılmıştır. Günümüzde de kullanılmakta olan hamam Osmanlı son dönem eserlerinden birisidir.

Yapı malzemesi ve mimari özellikleri, Alaaddin Bey Camii ile benzer nitelikte olan eserin iç süslemelerinde bitki motifleri kullanılmıştır. Hamamın ilginç bir özelliği de, büyük locaya girişte, kapının hemen üzerindeki kaplumbağa kabartmasının bulunmasıdır.

Güllü Hamam: Muş'un tabii afetlerde yıkılan bir diğer hamamı da Güllü Hamam’dır. Ker*** yapısı, Horasan harcı ile moloz taşlardan örülen duvarlar ile desteklenen hamamın en büyük özelliği, “Türk üçgeni” denilen ve kubbelere taşıyıcı görevi sağlayan üçgenin kullanılmış olmasıdır.

Hanlar
Yıldızlı Han: Muş kent merkezinde bulunan ve iki katlı olan Yıldızlı Han, 1307 yılında inşa edilmiştir. Alt katı kesme taştan, üst katı ise Selçuklu mimari yapısına uygun olarak ker***ten yapılmıştır. İçinde toplam 52 dükkân olan hanın bir bölümü yıkılmış cephesi, onarım görmüştür. Ancak, giriş kapısındaki taş oyma motifler zarar görmemiştir.

Türbeler

İbrahim Samidi (Zerzemi) Türbesi: Alaaddin Bey Hamamı’nın karşısındaki bahçede olan türbe, dikdörtgen planlı iki odadan oluşmakta, yapım şekli Selçuklu Türk mezar mimarisini hatırlatmaktadır. Yöre insanları, ruhi bozukluklar, çeşitli sıkıntılar ve sıtma hastalıklarına karşı şifa için türbeye dua etmeye gelmektedirler.


Kesik Baş Türbesi: Hacı Şeref Camii’nin avlusunda bulunan türbeden günümüze sadece cami duvarına bitişik iki mezar kalmıştır. Bu mezarlar yakın geçmişte onarılmış olup, caminin doğu duvarına bitişik dış cephede yer almaktadır. Mezarların orijinal yapım malzemesi ve şahideleri kayıp olmuş, ancak sonradan mozaikli beton ile yenilenmiştir. Üzeri demir kafes ile çevrili ve dış cephesi ahlat taşı ile kaplı olan mevcut mezar yapısı, dikdörtgen prizma konumunda, yerden 80-120 cm. yüksekliğindedir. Rivayete göre bu zat savaşta başı gövdesinden ayrılmış olmasına rağmen kopan başını koltuğunun altına alarak savaşmayı sürdürmüş, daha sonra bugünkü mezarının bulunduğu yere gelerek şehit olmuştur.

Göller

Haçlı (Kazan) Gölü: Bulanık ilçesinin güneydoğusunda yer alan gölün suları çoğunlukla bulanıktır. Gölde başta sazan olmak üzere çeşitli tatlı su balıkları yaşamaktadır.

Akdoğan Gölleri: (Büyük ve Küçük Hamurpet) Varto ilçe merkezinin doğusunda yer alan büyük Akdoğan gölünün yüzölçümü yaklaşık 11 km² 'dir. Gölde sazan ve alabalık yaşamaktadır. Göl çevresinde ise Kunduz Ördek ve Turna gibi av hayvanları yaşamaktadır.

Kaz (Gaz) Gölü: Malazgirt ilçesinin Aktuzla beldesinin, kuzeydoğu kesiminde yer alan bu küçük göl oluşum itibari ile karstik bir göldür.


Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Nisan 2016 17:29 Sebep: sayfa düzeni
TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
29 Temmuz 2006       Mesaj #42
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
FETHİYE HAKKINDA
Fethiye Mendos dağının eteklerine adını verdiği körfezin çevresine yerleşmiş şirin bir Akdeniz kentidir. Akdeniz iklimine has ılık ve güneşli bir kış gününde kordondaki çay bahçelerinden birinde çayınızı yudumlarken, etekleri çam ormanlarıyla bezeli başı dumanlı dağlar, doruklarındaki karla size bir kez daha cennete hoşgeldiniz diyecektir. Kurak uzun ve sıcak yazlar, yağışlı ılık ve kısa kışlar Fethiye'nin iklim özellikleridir.
Sponsorlu Bağlantılar

ÖLÜDENİZ:
Uzun kumsalı, kıyıya kadar inen çam ağaçları, sürekli değişen mavisi ile Ölüdeniz ve Belcekız koyları, yılın on ayında denize girebileceğiniz cennetten birer köşedir.

SAKLIKENT:
Yaz aylarında Fethiye'nin vazgeçilmez bir piknik yeridir. Yüzyıllardır akan kar sularının açtığı kanyon yaklaşık 18 km uzunluğundadır.


KAYAKÖY:
19.yy'da Türk ve Rum nüfusu ile birlikte, yörenin en önemli yerleşim merkezlerinden biridir.

ÇALIŞ:
Fethiye'nin 4 Km. kuzeyinde yörenin önemli konaklama ve eğlence merkezlerinden biridir. Şairane gün batımı ve pırıl pırıl denizi görülmeye değer.

TLOS (Yaka Köy):
Likya bölgesinin en eski yerleşim alanlarından biridir. Kalesi ve kaya mezarları ile oldukça ilginç bir yapı oluşturur.

ONİKİ ADALAR - ŞÖVALYE ADASI:
Şövalye adasından başlayarak Fethiye körfezinin batı ve kuzey batısındaki Karanlıkiçi olarak adlandırılan bu adalar yumağını, günübirlik düzenlenen bir mavi yolculukla gezebilirsiniz.

Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Nisan 2016 17:29
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
29 Temmuz 2006       Mesaj #43
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Ardahan
Ardahan İli yaklaşık 3000 yıllık bir geçmişe sahiptir. İlimiz, M.S.628 yılında Hazar ürklerinin bir kolu olan Arda Türklerinin eline geçerek Ardahan adını almıştır. 1876-1877 Osmanlı-Rus savaşı sonunda savaş tazminatı olarak 13 Temmuz 1878 Berlin Antlaşmasıyla Ruslara bırakılan Ardahan, 1918 Brest-Litowsk Antlaşmasıyla Anavatana kavuşmuş ise de 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi ile ordumuzun çekilmesi sonucu, Ermeni ve Gürcülerin işgaline hedef olmuştur. 30 Kasım 1918 tarihinde İlimiz’ de kurulan Milli Şura Hükümeti tarafından Mondros Mütarekesi şartları reddedilmiş, Milli Şura Hükümeti, Kurtuluş Savaşımızla bütünleşerek Kazım Karabekir Paşa ve Halit Paşa Komutasındaki şanlı ordumuz tarafından 23 Şubat 1921 tarihinde kurtarılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra il olan Ardahan, 1926 yılında ilçe yapılarak, Kars iline bağlanmış, daha sonra 27.05.1992 tarih ve 3806 sayılı Kanunla tekrar il statüsüne kavuşturulmuştur.
Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Nisan 2016 17:30
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
31 Temmuz 2006       Mesaj #44
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
AĞVA
Ağva, Çanak ve Göksu dereleri arasında kalmış, alüvyonlar üzerine kurulmuş bir sahil kasabası.Yazlık konut istilasından da şimdilik korunmuş.

Eski zamanlarda Ceneviz ve Venediklilerin kolonisiymiş.

Ağva’nın plajı 50 metre eninde 2.5 km. uzunluğunda ve önünde uzanan deniz pırıl pırıl. Son yıllarda daha çok ilgi çekmeye başlayan Ağva şirin balıkçı köyünden tatil beldesi olmaya geçiyor. Kiralayacağınız tekne ile 15 - 20 dakika uzaklıkta bulunan koyları, adacıkları, dantel gibi oyulmuş anıtsal kayaları bir çırpıda görebilirsiniz. Bu pastoral yolculuğunuzda açık hava müzesi geziyormuşcasına bir hisse kapılabilir, video kameranız ya da fotoğraf makinanızla çekebilecek bol malzeme bulabilirsiniz.

Kocaeli’nin Çal tepesinden kaynaklanıp gelen Çanak ve Göksu derelerinde motor kiralayarak gezerken zıpkınla balık avlamayı deneyebilirsiniz. Kayaların altında levrek, çinekop yataklarına da rastlarsınız. Boğazın ve Marmara’nın Karadeniz’den göçen tekir, palamut, lüfer gibi balıkları bu yolculuklarında önce Ağvalı balıkçılarının ağına takılıyorlar. Buzhane görmeden masanıza geliyorlar. Çinekop, levrek, kefal ve tabii kalkan da var. Hangi mevsimde giderseniz o mevsimin balığını yiyeceksiniz taze taze. Sazan, turna gibi tatlı su balıkları da yiyebilirsiniz. Meraklısına pavurya da bulunacağını ekleyelim.

Ağva kara avcılığına da elverişli. Mevsimine göre yaban ördeği, bıldırcın, çulluk avlanabiliyor. Deniz suyu içip taflan denilen maki türü bir bitki yiyerek beslenen dağ keçileri ise hızla çoğalıyor. Tadına bakanların dediğine göre eti de karaca lezzetindeymiş. Dere kenarında bir dizi lokanta var, fiyatları da popüler turistik yörelerden epeyce ucuz.

Ağva’da daracık sokakların keyfini çıkarmak için arabanızı meydanda bırakıp yürüyerek dolaşın. Ama tekne ile denizden yapılacak bir geziye katılanlar denizle rüzgarın oydukları ilginç kayaları gürürler. Bunların en ünlüsü de görüntüsü ve rengi ile duvaklı bir geline benzeyen Gelin Kayası. Mağara ve adacıklar kayalara eşlik ediyor. Karadan, Dilbucaklı köyü üzerinden de gidilebilen Kilimli koyu ince kumlu plajı ile güzel bir mola yeri olabilir tekne gezisinde.

Ben Ayışığı Sonatı dinleyerek, dereye olta atmak, içkimi de jazz dinleyerek içmek istiyorum, derseniz Riverside Pansiyona gideceksiniz.

Yeşille çevrelenmiş Ağva’nın bir yanı deniz, öte yanı dere. İstanbul’a, İzmit’e yakın, buna rağmen henaz yazlık ev müteahhitlerinin büyük taarruzuna uğramamış. Kimbilir ne kadar
dayanabilecek ?

Marmara Bölgesi’nde oturan ve tatil için sakin, "kafa dinleyecek yer" arayanlardansanız yaz-kış gidebileceğiniz bir yer Ağva.

Karadeniz kıyısında dere ile denizin bu kadar güzel kaynaştığı, birbirine barışık olduğu , denizin dalgalarının derenin koynuna sokulduğu başka yer azdır. Plajı da uzun kumsalı ile güzel.

Sanki ırmak denize akmıyor da deniz karanın içine ince uzun bir körfez gibi sokuluyor. Derede motor gezisi yapabilir, kıyısındaki lokantalara oturup, karadeniz balıklarının tadına bakabilirsiniz.

Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Nisan 2016 17:32
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
1 Ağustos 2006       Mesaj #45
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
İstanbullu için farklı tatil yerleri...
Güzel Yurdumun Tatil Bölgeleri - Türkiye Gezi Rehberi
Yaz aylarını İstanbul"da çalışarak geçirecek olanlar için haftasonu özel bir değer taşıyor. Eğer bu yaz izne çıkamıyorsanız, uzaklara bir tatil planı yapacak olanak bulamıyorsanız, haftasonlarınızı yakın beldelerde dinlenerek ve eğlenerek geçirebilirsiniz.

KIYIKÖY
İstanbul"a 160 kilometre uzaklıktaki Kıyıköy, Kırklareli"ne bağlı şirin mi şirin bir köy. Karadeniz"e bakan bir yükseltide, Papuç ve Kazan derelerinin ortasında kurulan Kıyıköy, bir zamanlar Midye adıyla da anılıyordu. İstanbul"dan yola çıktığınızda Çerkezköy yolundan Saray istikametine dönerek Kıyıköy"e ulaşabilirsiniz. Saray"a vardığınızda, Kıyıköy sapağına girmeniz gerekiyor. Virajlı bir yol ama manzarası harika. Hem yolda dinlenmeniz, piknik yapmanız, temiz havayı soluyarak kafanızını dinlemeniz de mümkün.

Bu doğa harikası köy, Bizans döneminde bir sayfiye yeri olarak biliniyordu. O zamanki adı Salmidores"ti. Köyün girişindeki sur kalıntıları o dönemlerden. Bir de tarihi Aya Nikola Manastırı var. Manastırın Cenevizliler"den kaldığı da söyleniyor. Kıyıköy"ü popüler yapan özellikleri, denizi ve havası. Burada hem doğayla içiçesiniz, hem denize girebiliyorsunuz, hem de sakin bir balıkçı köyünün huzurunu yaşıyorsunuz. Kıyıköy"e İstanbul"dan turlar da düzenleniyor.

Doğa gezileri ve trekking severler bu tarihi köyün keyfini günübirlik de olsa yaşıyorlar. İlkbahar ve yaz aylarında büyük rağbet gören Kıyıköy"de balık yemenin de tadı başka.

KERPE
Kandıra" ya 10 km., İzmit" e 50 km. uzaklıkta masmavi deniziyle, sırtını çam ormanlarına dayamış şirin bir Karadeniz köyüdür, Kerpe. Eskiden pek bilinmeyen Kerpe, tanıyanların kıskançlıkla kendilerine sakladıkları bir yerdi. Yıllarca, eletiriksiz, susuz hatta yolsuz olmasına rağmen tutkunları tarafından vazgeçilemeyen bir yerleşim yeri olarak yaşadı. Popülerliği gün geçtikçe artan Kerpe"nin günümüzde böyle sorunları bulunmuyor.

Kerpe" deki eşsiz güzellikteki 'Kayalıklar' ise birçok insanın buraya gelmesi için en önemli neden durumunda. Tırmanarak ya da dalarak değişik heyecanlar yaşayabileceğiniz Kerpe Kayalıkları"nda, ilginç mağaralar da bulunuyor. Özellikle kayaların altındaki boşluklar, dalış sporu meraklıları için ideal. Kaya tırmanışı, trekking, dalgıçlık, balıkçılık, hiking ve yüzme gibi uğraşlarla ilgileniyorsanız, Kerpe sizin için ayrı bir cazibeye bürünecek.

Kerpe son derece elverişli bir coğrafi konuma sahip, sırtını alabildiğine sık çam ormanlarına dayamış, bu şekilde kuzeyden rüzgar almıyor. Denizi ise çocuklu aileler için ideal. Karadenizin o meşhur dalgasını burada görmeniz mümkün değil. Kayalıkların harici ise tamamıyla kum. Su, 150 metre ileride bile bazı yerlerde boyu geçmeyecek kadar sığ olabiliyor.

SİLİVRİ
İstanbul"un 67 kilometre güneybatısında bulunan güzel bir sahil kenti olan Silivri, en çok ilkbahar ve yaz aylarında ziyaret ediliyor. Ancak Silivri dört mevsim rahatlıkla ziyaret edebileceğiniz, dinlenip güzel deniz manzarasının tadını çıkarabileceğiniz, huzurlu havasında ailenizle ve sevdiklerinizle birlikte hoşça zaman geçirebileceğini bir yer. Silivri"de zaman daha ağır akıyor ve daha şenlikli geçiyor...

Silivri"nin İstanbul"a yakınlığı ve İstanbul"un giriş kapısı niteliğini taşıması, sahip olduğu tarihi ve doğa özellikleri dikkate alındığında turizm konusunda önemli taşıdığı görülüyor. Silivri"nin 45 km uzunluğunda sahil şeridi yaz aylarında yüzmek ve serinlemek isteyen pek çok kişiyi mıknatıs gibi çekiyor. Sahil şeridinin bazı alanlarında oluşturulan park ve gezi yerleri, ilçeye gelen misafirlere dinlenme ve eğlenme imkanı sağlıyor. Deniz sporlarına meraklıysanız, Silivri kıyıları sizin için bir cennet.

MÜREFTE
Kuzeye bakan yamaçlarından ayrı bir şarap, güneye bakan yamaçlarından ayrı bir lezzetin çıktığı ıhlamur ve kekik kokusunun sarmaladığı yoldaki yolculuğunuzun ilk durağı Hoşköy Feneri. Eski ismi Hora olan fener, Hoşköy"ün Mürefte yakınlarında bulunuyor. Marmara Denizi"nde seyreden gemilerin rota feneri olan Hora, deniz seviyesinden 50 metre yükseklikte olup, kule yüksekliği ise 20 metre. 1861 yılında Fransızlar tarafından yapılmış. Fener kulesi Fransa"dan orijinal olarak getirilmiş bulunan döküm paneller ve putrel demirlerden çelik konstrüksiyon olarak yapılmış, halen günümüzde de bu orijinalliğini muhafaza ediyor. Fenerde ışık kaynağı olarak ilk olarak fitilli gaz yağı lambası, daha sonra LPG ile çalışan parlak ışıklı manşonlu ( gömlekli ) lambalar, şu anda ise 1000 W"lık elektrik lambası ile aydınlatma kullanılıyor. Deniz ve bağlıkların tam ortasındaki bu feneri dolaştıktan sonra, deniz, üzüm, zeytin ve iğde kokularının birbirine karıştığı, bir zamanların küçük İstanbul"u, rüzgarlı kasaba, Mürefte karşılayacak sizi. Yaşadığı deprem ve yangınlardan dolayı tarihi dokusundan fazla birşey bulamayacağınız Mürefte, doğal güzellikleri, tadına doyum olmaz mutfağı ile tam bir konaklama yeri.

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
7 Ağustos 2006       Mesaj #46
arwen - avatarı
Ziyaretçi
AVŞA ADASI

Tarihçe
Tarihçe Adanın ilk yerli hakkındaki ilk yazılı bilgiler, coğrafyacı strabo ile tarihçi Plinius'un kitaplarında bulunuyor. Ancak bu tarihte çok önce Ankara ile bağlantı henüz varken avcılıkla geçinen bazı ilken toplulukların bölgeye geçen hayvanları izlediği, ana kara ile bağlantı kesilince kendilerine yani bir yaşam biçimi geliştirdikleri kısıntıya uğrayan avcılığa azaltarak tarım, besicilik ve balıkçılıkla geçimlerini sağlamaya çalıştıklarını düşüne biliriz.Ayrıca fazla tehlike olmayan kapı dağı adalar denizini aşarak gelen topluluklar olabileceği göz ardı edilmemeli. Durum ne olursa olsun son yıllarda Avşa kumsallarında bulunan çeşitli çakmak taşı, kemik pişmiş toprak aletler ile değişik taş baltaşimin coğrafyacı ile tarihçinin yazdıklarından çok daha eskilere gittiğini ortaya koyuyor. Ayrıca kuyu hafriyatlarından deniz seviyesinin 4 metre daha derinde çıkan çanak-çömlek örneklerinden Marmara Denizi'nin en az dört metre yüksekliği veya adaya 4 metre çökertecek şiddetli bir yer sarsıntısının olduğunu kabul etmemiz gerekir. Bu bulgular ile ilk yazılı belgeler arasındaki Bu bulgular ile ilk yazılı belgeler arasındaki boşluğu dolduracak bilgilere henüz sahip değiliz. Dolayısıyla bu konuda arkeologlarımızın yardımına ihtiyacımız var. Kizikoslu Diogenes Propontis adalarından söz ederken Ofiousa ile Fisia'yı birbirinden ayırma gereğine duyuyor. Plinius adaya Ophiussa diyor. Bizans tarihlerinde adının adı Afousia olarak geçmekte. Adalarda incelemeler yapan tarihçi Gedeon'a patrikhane tarafından verilen 1892 tarihli tavsiye name de adanın adı Adusia olarak yazılmış. Rumlar ise buraya, göç etmeden önce Afissia adını vermişlerdi. Halen eski adı Türkçeleştirilmiş olarak kullanılmaktadır:AVŞA. Ada genelde hiçbir zaman büyük gelişmeler göstermemiş Hristiyan din adamlarının sürgün yeri olarak kullanılmıştır. Halen ada da bir manastır (St.George) ile bir şapel harabesin den başka eski eser izi kalmamıştır. Avşa'ya ulaşmak çok kolaydır. Yazın her sabah Karaköy Rıhtımı'ndan bir, bazı günler ise iki vapur kalkar ve sizi altı saat te Avşa'ya ulaştırır. Temmuz ile Ağustos aylarında Sirkeci'den kalkıp Bostancı'ya uğrayan bir. bazı günler ise iki deniz otobüsü aynı yolu üç saatte alır. İsterseniz Erdek'ten büyük motorlar veya feribotla iki saatte ulaşabilirsiniz. Dilerseniz Tekirdağ-Avşa, Şarköy-Avşa seferi yapan büyük motorlar bulabilirsiniz. Onlarda sizi iki saatte Avşa İskelesine bırakırlar. Dünyada bütün yollar Roma'ya çıkıyorsa, gördüğünüz gibi Marmara'da bütün yollar Avşa'ya gider. Avşa Adasında Bulunan Manastıra Ait Görüntüler Avşa Adasında bulunan manastır 30 odalı olduğu sanılmakta ve manastırın adada daha önce yaşamış olan rumlar tarafından yapıldığı saptanmıştır. Halen adada HAGİOS GEORGİES MANASTIRI ve AYORGİ HARABESİ kalıntıları aşağıda görüldüğü gibidir


Coğrafya
Coğrafya Adanın Konumu : Marmara Denizi'nin güney batısında 3 büyük (Marmara-Avşa-Paşalimanı) ve 9 küçük (Ekinlik-Koyun-Mamali-Hasır-Pale-Fener-Asmalı ve Paşalimanı koyundaki iki adacık) ada vardır.Marmara adaları ismini taşıyan bu adalar,yapı ve yer şekilleri bakımından Kapıdağ Yarımadası'nın Marmara Denizi'ndeki uzantısı görünümündedirler. 4. zamanın sonlarında deniz seviyesinin yükselmesi ve alçak kesimlerin sular altında kalması sonunda,anakara Kapıdağ Yarımadası'ndan ve birbirinden ayrılarak bugünkü şekillerini almışlardır. Avşa Adası'nın Marmara ve diğer adalarla arasındaki derinlik 16-35 m arasındadır.Sadece Ekinlik Adası'nı birleştiren kara parçası 1-4 m derinlikte olduğundan sakin havalar da bu bağlantıyı izlemek mümkün olmaktadır.Adanın uzunluğu 9 km,eni 4 km kadardır.Toplam yüzölçümü 36 km²'dir.Adanın batısında üzerinde bir deniz feneri bulunan Hayırsız Ada yer alır.

Coğrafi Yapısı :
Takım adalara adını veren ve grubun en büyüğü olan Marmara Adası orta kesiminde 700 metreyi bulan yüksek bir ada görünümünde iken, Paşalimanı, Avşa ve Ekinlik adaları yüksekliği 100-250 metre arasında değişin basık ve yumuşak görünümlü yassı adalardır ve İstanbul'a yaklaşık 65 (64.840) Mil uzaklıktadırlar. İstanbul'un kirli kıyılarından kaçanlar ile deniz ve tatil hasretlerini gidermek isteyen Ankaralılar gözlerini marmara'nın bu güzel adalarına çevirdiler. İlk öncüler Marmara Adası'na ayak bastılarsa da kıyıdaki kumsalların azlığı hemen arkada yükselen ve dikleşen arazi ile Beldeye Teşkilatının katı imar kuralları yüzünden gözlerini biraz ötede kıyıları boyunca uzanan geniş ve ince kumlu plajlar, yumuşak arazi yapısına sahip Avşa Adası'na çevirdiler. Ayrıca henüz konut yapımına daha yumuşak bakan Köy Kanunları (1992'de belediye oldu) geçerli idi. Bu nedenle 1969 yılından itibaren Avşa Adası Marmara Bölgesi'nin vazgeçilmez trustlik merkezi durumuna geldi. Bu olay köy ekonomisinin birden bire gelişmesine ve aranan her şeyi kolayca bulunduğu bir konuma getirdi. Avşa Adası, diğer adalar gibi anakara Kapıdağı'na bağlı idi. Dördüncü zamanın sonunda deniz seviyesinin yükselmesi ile anakaradan ve birbirlerinden ayrıldılar. Bu nedenle Avşa ile Marmara Adası arasındaki derinlik 35 metrede kalır. Avşa ile diğer adalar ve Kapıdağ arasındaki derinlikler 16 metreyi geçmez. Özellikle Avşa ile ekinlik adasını birleştiren kara parçası 1 metre ile 4 metre derinliği ancak bulur. Sakin havalarda bu bağlantıyı izlemek mümkündür.Adanın yapılan zemin etütlerinde granit taştan oluşmuş olduğu uzmanlar tarafından belgelenmiştir.17 ağustos 1999 depreminden sonra adada hiç bir yıkım olmamıştır.

İklim:
Avşa Adası Marmara'nın orta bölümünde bulunduğu için bölge iklimi gibi bazı özellikler taşır Akdeniz ikliminin birçok özelliğini yansıttığı gibi Karadeniz'in etkisi de kendini gösterir. Kış döneminde bu bölgenin güneyinde ve Akdeniz üzerinde oluşan hava akımları alanı orta ve doğu Avrupa üzerinde bulunan kuzey cephenin güney doğru kayması sonucu batıdan gelen kar ve yağmur getiren siklonların ve bunların cephesel faaliyetlerinin etkisinde kalır. Yaz dönemleri ise bu faaliyetler ortadan kalkar. Bunun yerini farklı bir sistem alır. Bu değişiş güneşin görünürdeki hareketi ile Büyük sahra üzerindeki yüksek basınç kuşağının Akdeniz üzerine yerleşmesi ve bu iklim bölgesinin Marmara'yı etkisel altına almasında ileri gelir. Ortalama sıcaklık ile en soğuk ay Ocak'tır. Yaz döneminde bir tarafta Basra Körfezi'nde oluşan alçak basınç, diğer taraftan Avrupa üzerindeki yüksek basıncın sonucu ada kuzey, kuzeybatı yönlü rüzgarların etkisinde kalır. İki farklı iklim bölgesi ortasında yer aldığı için ada yazın kuzeydeki soğuk cephenin dalgalanışına bağlı olarak bazen kısa süreli fırtınaların etkisinde kalır. Bu kısa süreli fırtınalar Avşa'nın güzelliğine renk katar. Köpüklü bir denizin güzelliğini seyretmek kadar güzel şey yoktur adada. En sıcak ay 24.6 ortalama sıcaklık ile Temmuz'dur Yağmurlar en çok Aralık ayında görülür. Çok nadir olarak yağan kar Ocak Şubat aylarında düşer


Turizm
Adada son on yılda turizm de büyük bir artış görülmüştür.Günümüz Türkiye'sinin gelir sağlamada büyük ve temiz kazanç sağlayan turizm Avşa adası içinde etkili olmuştur. Avşa adası hem turistlik hem de tatil yapmak için uygun oluşu ise adaya daha fazla bir önem kazandırmaktadır.Sizler Avşa adasına hala gitmediyseniz bir an önce gitmenizde yarar var !

Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Nisan 2016 17:33
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
7 Ağustos 2006       Mesaj #47
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
A K B U K
Akbük ilçemizin; koyları dantel gibi işlenmiş mavi ile yeşilin kucaklaştığı şirin bir taitl beldesidir. Gürültüden uzak, temiz hava ve kolibasilsiz denizi ile turizmimizin de önemli merkezlerinden birisidir. Yaklaşık onbir kilometrelik bir sahil şeridinde kurulu bulunan Akbük her türlü deniz sporunun yapılmasına da müsayittir.

Yeşil alanların çokluğu ile dikkat çeken Akbük, denizin mavisi ile ormanın yeşilinin buluşma noktasında tatil arzulayanlar için bulunmaz bir cennettir. Boş bin hekrarlık bir alanı kaplayan Akbük, kooperatiflerin yanı sıra oteller, pansiyonlar, tatil köyleri, barlar, discolar ve tüm kentsel donanımları ile moderm bir kent görünümündedir.

Akbük 1991 yılında alınan bir kararla Belediye stasüsünü kazandı. O tarihten bu güne geçen kısacık zaman diliminde köyden kentleşmeye doğru gelişimin başarılı bir örneğinin hayata geçtiği Akbük'ün ekonomisi ağırlıklı olarak turizme ve balıkçılığa dayalıdır.

Balık çiftlikleri ekonomimizegirdi sağlamanın sanı sıra, Akbük'ün tanıtımında da rol oynamaktadır. Diğer taraftan hızlı gelişimi ile bugün önemli bir turistik potansiyelin varolduğu Akbük Avrupalı turistlerin gözde merkezlerinden birisidir. Tarihi eserler açısından ise Akbük'te en büyük önemli Rumlardan kalma kilise taşımaktadır. Orjinal yapısı ile günümüzde sapasağlam olan kilise her yıl binlerce turistin uğrak yeridir. Akbük'ün Belediye Başkanı 1992 yılından günümüze değin İbrahim Şam'dır.

Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Nisan 2016 17:37
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
18 Ağustos 2006       Mesaj #48
arwen - avatarı
Ziyaretçi
ALAÇATI

NASIL GİDİLİR?
İstanbul'dan çıkışta Yenikapı'dan feribota aracınızla binip Bandırma'da inince, direksiyona yeni geçmenin zindeliği ile yola başlıyor; 300 km sonra Balıkesir çevre yolu, Manisa üzeri İzmir'e ve Çeşme otoyolunun 71 km'sini kullanarak Alaçatı'ya ulaşıyorsunuz. Bandırma'dan sonra 4-5 saatlik yol surf tutkunları için kışın bile gelmeye değiyor.

NE YENİR?
Alaçatı'nın kumlu ve kireçli toprağında yetişen tatlı ve sert kavunu çok ünlü. Yerken genzinizden yoğun kavun kokusu geliyor. Bir de yılbaşı kavunu var. Eylül ayında ipe asıp yere temas ettirmeden saklarsanız, çürümeden aylar sonra da yiyebiliyorsunuz. Alaçatılılar, bu yöntemle yeni mahsul kavun çıkana kadar bir önceki yılın kavununu saklıyorlar. Alaçatı'nın uzantısı Mersin liman mevkiinde, çipura çiftliği var. Buradan günlük taze balık alınabiliyor. Mevsiminde küçük körpe sakız enginarı leziz oluyor. Hemen hemen her dondurmacıda sakız dondurması var. Ayrıca muhallebi ve sütlaca da karıştırılan sakız reçeli de bulunuyor. Yarımadanın karşısında Sakız Adası'ndan getirilen sakızlar kullanılıyor. Adada sakız ağaçlarından sakız damlalarını tek tek çocuklar ve yaşlı kadınlar topluyorlar. Nedeni ise sabırlı olmaları. Alaçatı'daki Özlin cafe'de, kabak çiçeği dolması ve mantısını aile işletmesi tesisin büyük keçiboynuzu ağacı altında yiyebilirsiniz. Büke Pansiyon'da ise Güngör hanımın özel asma filizi yaprak dolması ve surf'çü böreği tadılması gerekenlerden. Alaçatı liman içindeki Fahir Balık Restoranı kömür ateşinde ızgara balık yapıyor. Salaş ama temiz. Surf Paradise Club Cafe'de ise fast-food yiyecekler; 15 günde bir yapılan surf yarışları ya da akşamları danslı barbekü partileri eşliğinde yeniliyor. Kışın mevsim çorbaları yapılıyor. Kalafatoğlu Beach Club surf okulu restoranı, Süzer Oteli restoranı ve günübirlik kalınan tesislerin restoranları diğer seçenekleri oluşturuyor.


NEREDE KALINIR?
Süzer Otel, Çark Pansiyon, Herman Pansiyon, Büke Pansiyon konaklayabileceğiniz tesisler.

Süzer Otel
204 odalı otel 4 yıldızlı konfor sunuyor. Açık havuz, çocuk havuzu, Türk hamamı, jakuzi, sauna, masaj, fitness, restoranlar, barlar, su aktiviteleri ve dalış okulu etkinlikleri ile hizmet veriyor.
Tel: (0-232) 716 97 74

Çark Pansiyon
Alaçatı Surf Okulu'na en yakın olan pansiyonu Nazım Sancaklı'nın aile işletmesi. Surfçülerin tercihi olan Çark Nako Pansiyon'un bahçesi ve otoparkı bulunuyor.
Tel: (0-232) 716 73 09

Herman Pansiyon
Alaçatı liman mevkiinde yer alan Herman Surf Paradise Pansiyon deniz manzaralı 11 odasında Digiturk TV ve balkon bulunuyor. Pansiyonda Oda+kahvaltı imkanı bulunuyor.
Tel: (0-232) 716 62 95

Büke Pansiyon
Surf cennetine, plaja yakın 12 odalı Büke Pansiyon'a oda-kahvaltı konaklama yapılıyor. Özellikle hafta sonu rezervasyon şart.
Tel: (0-232) 716 78 71 (Değer Büke)

Alaçatı Surf Paradise Club'da çadır kurmak ve karavanla gelip konaklamak için imkanlar bulunuyor. Alaçatı kamp sahasına çadır kuran surfçüler kamp sahası içinde bulunan restoran, duş, WC gibi hizmetlerden yararlanırken
gece düzenlenen özel partilere katılabiliyorlar...
Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Nisan 2016 17:40
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
18 Ağustos 2006       Mesaj #49
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
AKÇAKOCA
İstanbul ile Ankara, Bolu dağı kesimi dışında otoyolla birbirine bağlanınca, yol çevresindeki tatil merkezlerine her iki büyük kentten ulaşmak kolaylaştı.

Akçakoca artık İstanbul’dan sadece 2.5 saat uzaklıkta. İstanbul içinde bile nefes alınabilecek bir yere ulaşmak için en az 1-1.5 saat gitmek gerektiği düşünülürse, 2.5 saat süren ve büyük bölümü otobanda geçen rahat bir yolculuğu göze alıp bir haftasonu Akçakoca’da geçirmenizi öneririz.

Yalnızca Akçakoca’yı görmekle kalmayacak, yol üzerindeki ve çevredeki mesire yerlerini, doğal güzellikleri ve önemli bir antik kenti görme imkanı bulacaksınız.

Kalınacak yer kaygınız olmasın ikisi büyük, biri küçük üç nitelikli oteli var Akçakoca’nın. 1998’de açılacak yenileri de sırada. Hepsi de deniz kenarında ve havuzlu.

Akçakoca, Düzce’nin sayfiyesi gibiydi önceleri. Henüz Türkiye’nin Ege ve Akdeniz sahilleri bilinmezken yerli turistlerin ilgi gösterdikleri yerlerden biriydi. Sonra bu ilgi giderek azaldı.

Şehir nüfusu fazla kalabalık değil, 15.000 civarında. Roma ve Bizans uygarlıklarının iz bıraktığı kentin Diapolis olarak anıldığı biliniyor.

Çevredeki en önemli tarihi kalıntı, şehrin 3 km. batısındaki Ceneviz Kalesi’dir. Deniz kenarında küçük bir tepe üzerine kurulmuş kalenin adı Ceneviz Kalesi ama Cenevizliler tarafından yapıldığı konusunda kesin bir kanıt yok. Osmanlılar döneminde onarılmış kalenin bugün sadece giriş duvarlarının bir bölümü ayakta. Kalenin içi bir mesire alanı olarak düzenlenmiş. Piknik masaları bulunan alanda bir de küçük kafeterya var. Özellikle günbatımının renk cümbüşünü izlemek için akşam üzeri gitmenizi öneririz.

Kalenin her iki tarafında iki küçük kumsal var. Batı tarafında soyunma kabinlerinin bulunduğunu ve bir pidecinin hizmet verdiğini hatırlatalım.

Ünlü karadeniz pidelerinden tadabileceğiniz çok sayıda lokanta var Akçakoca’da. Şehir merkezindekiler dışında, Karadeniz Ereğlisi yolu üzerinde de pideci bulabilirsiniz. Ayrıca Karadeniz Ereğlisi yolu üzerinde ve şehir merkezinin 7 km dışında Çayağzı-Kumlupınar plajı uzanıyor. Kilometrelerce uzunluktaki plajın ince kumu var ve deniz derin değil. Çevredeki tesislerden yararlanabilirsiniz. Güzel plajın kötü yanı karayolunun hemen dibinde oluşu ve trafiğin kulağınızın dibinde işlemesi. İyisi mi, yoldan uzağa, denize yakın yere yerleşin siz.

Akçakoca şehir merkezi girişinde, Akçakoca oteli önünden de denize girmek mümkün.

Kentin batısında Karasu’ya doğru biraz virajlı bir yolla ulaşılan çok sayıda koy bulunuyor. Yeşilliklerle bezenmiş yamaçların arasına sıkışan bu küçük koyların birinde, doğayla başbaşa bir gün geçirebilir, denize girip piknik yapabilirsiniz. Ya da yola devam edip Karaburun’un ince kumlu plajından yararlanabilirsiniz.

Akçakoca şehir merkezinin 3 km kuzeyinde, tarihi Akçakoca evlerinin ve fındık bahçelerinin arasından geçerek ulaşılabilecek Cumayeri piknik alanı da görmeye değer. Dere kenarındaki piknik alanı dev bir çınar ağacının gölgesinde. Cumayeri’nde bir hamam kalıntısı ve Mehmet Ağa camisi-türbesi de bulunuyor.

Akçakoca’ya gitmişken Fakıllı mağarasını mutlaka görün. Akçakoca’nın 7 km güneyinde fındıkçılıkla geçinen Fakıllı köyündeki mağaraya 15 km. uzunluğundaki bir dehlizle giriliyor. Tavandaki küçük sarkıtlar ilgi çekici. Mağaranın 1.5 km uzunluğunda olduğu ileri sürülüyor. Köy çocukları mağara için rehberlik yapıyorlar. Aydınlatma düğmesini bulmak, dar ve ıslak dehlizden geçmek için onların rehberliğine ihtiyaç duyacaksınız. Çıkışta da soğuk bir ay ran ya da çay ikramlarına evet deyin. Küçük bir bahşiş gönüllerini almaya yetecektir

BOLU-GÖLCÜK-KARTALKAYA-YEDİGÖLLER
BOLU

Bolu çevresindeki antik yerleşimler tarihte Bithynium, Claudiopolis, Hadriana olarak anılmış. Bu kentlerden bugüne kalan görülmeye değer kalıntı yok. Kent merkezinde, Kargatepe, Hisartepe ve Hıdırlıktepe’de bu eski yerleşimlerden izler bulundu. Kalıntılar Bolu Müzesi’nde sergileniyor.

Kent merkezinde Osmanlı dönemine ait en önemli yapı Kadı Camisi’dir. Orta hamam, Tabaklar hamamı ve Şemsi Paşa Camii de tarihi öneme sahiptir.

Gölcük
Bolu içinden 15 km’lik asfalt yolla çıkılabilen Gölcük, Abant Gölü’nün doğal yapısını andırıyor. Ama Abant’tan daha küçük. Denizden yüksekliği ise 950 metre.

Çevresi sık çam ormanıyla kaplı Gölcük, hafta sonlarında çok kalabalık oluyor. Ankara’dan, İstanbul’dan günübirlik gelinebilir. Sabah erken yola çıkıp 2.5 saatte Gölcük’e ulaşmak mümkün.

Göl çevresinde konaklama tesisi bulunmuyor. Yanınızda getirdiğiniz yiyeceklerle piknik yapabilirsiniz. Yeteri kadar piknik masası bulunuyor. Ya da dilerseniz göl manzaralı kır gazinosunda oturabilirsiniz. Et mangal yapabilir, kiremitte alabalık yiyebilirsiniz. Gezi’nin fotoğraf editörü ve yazarı Haluk Özözlü "Gölcük Kebabı"nı tavsiye ediyor. Lokanta işletmecileri, isteyene mangal, kiloyla et ve çiğ balık servisi de yapıyor.

Göl çevresini çepe çevre dolaşan patika yolda yürümelisiniz. Kayık kiralayıp dolaşabilirsiniz. Keyifli ve dinlendirici bir gün geçireceğinizden hiç kuşkunuz olmasın.

Kaplıcalar
Bolu kaplıcalarıyla da ilgi görüyor. Gölcük yolu üzerinde ve Bolu’dan 7 km uzaklıkta, Aladağların eteğinde Büyük ve Küçük Kaplıca’lar bulunuyor. Sıcaklığı 44° olan kaplıca suyu yeni restore edilen Bolu Termal Otel tesislerinde değerlendiriliyor.

Kartalkaya
Bolu’dan Ankara’ya doğru giderken 3-4 km sonra Filiz Makarna fabrikasını göreceksiniz. Fabrikanın yanında kaliteli ve geniş kapasiteli bir lokanta var. Makarna çeşitlerinin yanısıra et yemekleri de yiyebilirsiniz.

Uludağ’dan sonra büyük merkezlere yakın ikinci önemli kayak merkezi olan Kartalkaya’ya Filiz Makarna’ya gelmeden sağa ayrılan yolla çıkılıyor. Asfalt yolun bu noktadan sonraki uzunluğu 28 km. (Bir başka çıkış ise yaklaşık 7-8 km. sonra.) Kış aylarında zincir takmanız gerekebileceğini unutmayın. Takmayı bilmiyorsanız, yolunuzu gözleyen çevre köylüleri size yardımcı olacaklardır. Tabii ücret karşılığı. Zinciriniz yoksa satın alabilir veya kiralayabilirsiniz. Parasını ödeyip dönüşte iade ediyorsunuz. Kirayı kesip paranızı ödüyorlar.

Kartalkaya’da farklı eğim ve zorluk derecelerine sahip kayak pistlerinin Uludağ pistlerinden daha uygun ve uzun olduğu biliniyor. Üstelik 5000 kişi kapasiteli telesiyejler için eğer otellerin birinde kalıyorsanız ücret ödemiyorsunuz. Hiç kayak yapmamış olanların pratik yapabilecekleri ayrı ve uygun pistler de var. Hocalardan ders alabilir, kayak kiralayabilirsiniz.

Yedigöller
Bahar ve yaz aylarında yeşilin, sonbaharda ise yeşil, sarı , kahverengi ve kızılın her tonunun birarada bulunduğu renk cümbüşünü yaşayabilmek, ağaçlar arasından sızan ışık hüzmelerinin büyüsüne kapılmak için Yedigöller’i mutlaka görmelisiniz. Fotoğrafa düşkünseniz, daha iyi bir plato bulamazsınız.

Kayın, meşe, karaağaç, kızılağaç, karaçam, kavak ve köknarın birarada bulunduğu sık orman dokusu içinde 7 küçük gölden oluşuyor Yedigöller. Yedi gölün yedi ayrı adı var. Büyükgöl, Küçükgöl, Deringöl, Seringöl, Nazlıgöl, Sözlıgöl ve İncegöl. Adları bile güzel değil mi?

2900 hektarlık koca bir alanı kaplayan bölge 1965 yılında Milli Park ilan edildi.

Yedigöller Milli Parkı’na giriş için aracınızın büyüklüğüne ve kişi sayısına göre ücret ödeniyor. Göllerin bulunduğu alana kadar araçla giriliyor ve park edilebiliyor.

Orman işletmesinin düzenlediği piknik alanında masa ve ocaklar var. Yanınızda getirdiğiniz yiyeceklerle piknik yapabilir, canınız çektiyse alabalık üretme çiftliğinden alacağınız balıkları pişirebilirsiniz. Eskiden Milli Park içinde geyik sürüleri dolaşırmış. Sonra kalmamış. Şimdi geyik üretme çiftliği kurulmuş ve yörenin eski sakinleri yeniden boy göstermeye başlamışlar.

Bolu ve çevresi turizmin her türünü içeriyor. Kayaktan termale, yeşilliklerle çevrili göllerden, trekking ve piknik yapılacak alanlara kadar her türlü turizm aktivitesi için elverişli.
Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Nisan 2016 17:42
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
27 Ağustos 2006       Mesaj #50
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
İstanbul'da tatildeymiş gibi...

25 Ağustos, 2006
Fırat Kayakıran / cnnturk.com

İstanbul'da yaşıyorsunuz... Yaz tatiline doyamadınız.... Ya da henüz tatile çıkamadınız... Üzülmeyin, Türkbükü ayarında butik plajlarda keyfinize bakın.

Kilyos sahili ve Demirciköy'ün gizemli koylarında yeralan plajlar, Ege ve Akdeniz'de sunulan elegan ve düzenli tatil havasının Karadeniz'de de yaratılabileceğini kanıtlıyor.

Tatil için ya İstanbul'da kalın ya da izninizi harcamadan haftasonları bu plajlardan yararlanarak tatilinizi uzatın.

Burç Beach
Son iki yıla kadar sadece Boğaziçi Üniversitesi akademisyen, öğrenci ve mezunlarına özel olan plaj, Mars Entertainment Group tarafindan halka açık bir şekilde işletiliyor.

Rahatlatıcı atmosferi ve profesyonel işletme mantığıyla Kilyos sahilinde tatil yapanlara çok lüks bir beach club'daymış hissi tattıran Burç Beach, misafirlerin güvenliğine verdiği önemle de en çekici mekanlardan biri.

Plaja ait beş cankurtaran denize girenleri akıntılara karşı megafonlarla uyarıyor, gerektiğinde de peşlerinden gidip kıyıya güvenli bir şekilde dönmelerini sağlıyor.

Plajı sezonluk abone olan üyeler kullanabiliyor ancak giriş ücreti karşılığında hizmetlerden yararlanmak da mümkün.
GİRİŞ ÜCRETLERİ:
Haftaiçi: 20 YTL
Haftasonu: 25 YTL
0-12 yaş ücretsiz


Kapasite: 2 bin 500 minder ve şezlong. Konser sırasında 3 bin 500 olabiliyor.

Plajın işletmesinden sorumlu Burak Gencay, Burç Beach'teki tüm aktivitilerle birlikte konser düzenlemelerine rağmen sloganlarını "parti mekanı değil, plaj mekanı sağlamaya çalışıyoruz" şeklinde özetliyor.

AKTİVİTELER:

  • Su sporları: Kite Board ve Rüzgar Sörfü.
  • Plaj voleybol ve futbolu
  • Petanque
  • Masaj
  • Bazı dönemlerde konser, dans gösterileri
  • Haftasonları Latin grupları performansları.
Burç Beach, hafta içi 09.00-20.00 ve hafta sonu 09.00-21.30 saatleri arasında açık.

Adres:
Kilyos

Telefon:
0212 359 58 00 / 134-135

Dalia Beach
Zekeriyaköy'ü geçip Demirciköy yoluna saptıktan sonra köyün içinde bir işaret sola doğru Dalia Beach'i gösteriyor. Plaj alanına etrafı ağaçlarla kaplı yemyeşil ve huzurlu bir yoldan ulaşılıyor.

2002 yılı yaz sezonunda faaliyete geçen Dalia'nın çok lezzetli deniz ürünleri sunan lokantasının yanısıra plaja bu yıl Hot Dog bar eklendi.

Amigo’s tarafından işletilen barda döner, hamburger, köfte, tavuk gibi fast food menüsü de bulunuyor.

Sahibi ve işletmecisi Halil Bilgin, Dalia’nın özelliklerini özetliyor: “40 dönüm tapulu arazi üzerinde kurulu. En yakın yerleşim birimi 4 kilometre mesafede. O yüzden bizim plajımız en temiz suya sahip. Çimlik alanin altı kanalizasyon deposu, dört yılda bir boşaltılıyor. Hiçbir şekilde doğaya karışmıyor. Bu yıl yeni bir iskele kurduk.”
GİRİŞ ÜCRETLERİ:
Haftaiçi: 20 YTL
Haftasonu: 25 YTL
Kahvaltı: 20 YTL


Dalia’da kahvaltı serpme usulü sunuluyor. Kahvaltida Eski Toprak markalı yöresel ürünler kullanılıyor.

Kuşburnu, bal, peynir, ceviz reçeli gibi ürünlerin tamamı ise ekolojik.

Su sporlarından deniz bisikleti ve kano yapılabiliyor. Haftasonları ise dalgıç okulu var ve emekli bir SAT komandosu dalmayı öğretiyor. Plajda voleybol sahası da mevcut.

Konaklama konusunda talep olduğunu da belirten Halil Bilgin, plajin üst bölümünde bir butik otel yapma planları olduğunu söylüyor.

Plaj, sabah saat 08.00'de açılıyor.

Adres:
Demirciköy - Kilyos

Telefon:
0212 204 01 69 - 204 03 68

Uzunya Beach
Uzunya’da plajın yanı sıra restaurant, kamp ve piknik alanı da bulunmakta...

Kum ve çim olmak üzere iki tarz plajı olan Uzunya, son dönemlerde yaşadığı butikleşme süreciyle birlikte bölgede huzur arayanları çekmeyi başarıyor.

Kapıda insan seçimi yapılıyor, içeride herhangi bir hırsızlık olayının olmayacağı garanti ediliyor.

“Müşteri profili geliştikçe, gelen insanlar daha sofistike oldukça, bizim de tesise yaptığımız yatırımın kalitesi artıyor” diyor, Uzunya'nın müdürü Sinan Kayacı.

Gerçekten de çok güzel kokan ve Kilyos sahilinde alışılmışın dışında temiz bir tuvalet var.
GİRİŞ ÜCRETİ:
Haftasonu: 20 YTL
Haftaiçi: 15 YTL
0-10 yaş ücretsiz


Sinan Bey, Uzunya’ya has nitelikleri şöyle özetliyor: “İstanbul’da diğer plajlarda göremeyeceğiniz en önemli özelliğimiz şezlonglarımızın dahi ahşap olması...

Böylesi daha güzel, önceleri plastik kullanıyorduk, daha pratik oluyordu ancak insanın göz zevkini bozuyordu. Ahşap çok daha doğal ve sade duruyor.”

Tesisin 500 adet eski tip hasır şemsiyesi ve bin adet şezlongu var.

Misafirlerin kullanabilecekleri alanlar arasında açık hava salonu da bulunuyor. Salonda iki bilardo masası ve tavla mevcut. Bu alana 'Efes Pilsen salonu' da denebilir. Efes, sponsor olduğu alana, masa, sandalye yerleştirmiş ve bir de bira satış köşesi oluşturmuş.

Tesisin bir de piknik alanı var. Dışarıdan kendi yiyeceklerini getiren müşteriler, bu alanda bulunan piknik masaları üzerinde sakin bir alanda ve dere kenarında dinlenebiliyorlar.

Piknik alanına dere üzerine yapılmış iki şık iki ahşap köprüden ulaşılabiliyor.

Uzunya sahilinde karavan ve bungalov tarzı kamp şekli de bulunuyor. Karavan için verilen alandan yıllık 750 euro kira alınıyor. Bungalovlar ise yıllık bin 500 euro karşılığında kiralanıyor. Bungalovlar müşteriler tarafından yaptırılıyor, yaklaşık 20 bin YTL’ye mal oluyor.
KAHVALTI:
Ücret: 20 YTL
(08.30-13.00)


Serpme usulü kahvaltıya ise üç çeşit peynir (Ezine beyaz, tulum ve k aşar), zeytin, domates, salatalık, tereyağı, reçel, bal ve sınırsız çay dahil...

Bunlar arasında eksik olursa mutlaka isteyin, garsonlar eksikleri fazlasıyla telafi etmeye hazır ve güleryüzlü.

Saat 13.00’ten sonra da öğle yemeği servisi başlıyor. Yaz mevsimi boyunca deniz çuprası, deniz levreği, kalkan, kılıç (Akdeniz’den geliyor) yenebilir. Avlanma sezonunda ise kendileri balık avlıyorlar ve restarurantın önünde yeralan su tankında canlı olarak sergiliyorlar.

Adres:
Demirciköy-Kilyos

Telefon:
0212 204 07 33
Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Nisan 2016 19:15

Benzer Konular

17 Temmuz 2012 / ThinkerBeLL Turizm
31 Mayıs 2015 / Jumong Taslak Konular
16 Ağustos 2013 / _EKSELANS_ Turizm
16 Ağustos 2013 / _EKSELANS_ Taslak Konular
16 Ağustos 2013 / _EKSELANS_ Taslak Konular