Arama

Güzel Yurdumun Tatil Bölgeleri - Türkiye Gezi Rehberi - Sayfa 4

Güncelleme: 12 Aralık 2008 Gösterim: 218.803 Cevap: 65
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
20 Temmuz 2006       Mesaj #31
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
URFA
Ad:  Balıklıgöl-Urfa.jpg
Gösterim: 624
Boyut:  412.5 KB
Sponsorlu Bağlantılar
"Nesilden nesile aktarılmış geleneklerin ve sıra geceleriyle pekişen dostlukların şehridir URFA...Sıcaktan kavrulan asfalttan bir toz bulutu yükselir semaya. İşte o zaman görürsünüz tüm heybetiyle uzanan 10.000 yıllık tarihi...""Bozuk satıh" levhalarıyla dolu yolda ilerlerken. Doğunun insancıllığına tanık oluyoruz bir kez daha. Araba camlarından sarkıp el sallayan çocuklar yolculuğu daha katlanılabilir kılıyor.

Bu arada otobüsle gelenleri de hoş bir sürpriz bekliyor Urfa'da. Kente yaklaşırken MITRIP adlı saz heyeti otobüse doluşuyor. Başlıyorlar her telden çalmaya. Zurnanın sesi kulaklarınızdan ciğerlerinize doluyor. Ama etrafdaki herkes eğlenince siz de ortama uymak zorunda kalıyorsunuz...


Şanlıurfa denilince ilk hedef BALIKLIGÖL oluyor.

şüphesiz. Eski kent merkezinin tam göbeğinde bulunan Balıklıgöl'ün tarihi de epey ilginç. Ama bunu 10 yaşındaki yerel rehberim Bilal'den dinlemek daha da ilginç...

Dönem hükümdarı Nemrud bir gece rüyasında
bir çocuğun tahtını elinden alacağını görmüş. Ceylanlar tarafından emzirilen Hz.İbrahim'in bu çocuk olduğunu anlayınca da onu öldürmeye karar vermiş. Bu amaçla şehrin tepesinde yer alan sütunlara ip gerdirip onu aşağıda yanan ateşe attırmış. İşte tam bu sırada Hz. İbrahim'in atıldığı ateş suya, odunlar da balığa dönüşmüş. İbrahim'e aşık olan Nemrud'un kızı Zilha da onun ardından atlamış. Ama onun düştüğü yerde de bir havuz meydana gelmiş.

Ad:  urfa004.jpg
Gösterim: 223
Boyut:  5.8 KB

(Ayn-Zeliha Gölü)
Bugün Türkiye'nin dört bir yanından insanları
ağırlayan Balıklıgöl önemli bir turistik merkez olma unda. 30 X 150 mt. ebadındaki havuzun antik adı KALIRRHOE (GÜZEL SU). Gölde yaşayan sazan ve alabalıkları ne şekilde olursa olsun rahatsız etmek yasak. İyi niyetli de olsanız dikkati elden bırakmayın! göl kenarını dantel gibi süsleyen RIZVANİYE Camii, MEVLÜD-İ HALİL Camii, DÖŞEME

Gölün hemen yukarısında bulunan MANCIRIKLAR'ın MS 814 yılında Abbasiler'in kent surlarını onarımı
sırasında yapıldığı sanılıyor. Buraya çıkmanın iki yolu var: Geniş basamaklardan on-on beş dakikalık bir tırmanış ya da tünel yoluyla çıkış. Özellikle nefes darlığı olanlar bu son yolu denemekten kaçınsın. Tüneldeki oksijen oranı çok düşük!

Mancırık adlı sütunların yanında yer alan yirmi beş burçlu kale de aynı dönemden kalma. Kaleye giriş ücreti ise 1.000.000 TL. Burada ayaklar altında uzanan Urfa'nın ve tarihin tam kalbine dokunmuş gibi oluyor insan...

Zaman içinde bir çok dine ve peygambere ev
sahipliği yapan bu şehir aynı zamanda putperest çağın bilinen en eski kenti. Hristiyanlığın ilk olarak bu
bölgede yayıldığı ve ilk kiliselerinde burada yapıldığı sanılmakta. Dilden dile dolaşan bir rivayete göre de Havva ile Adem dünyaya ilk kez bu bölgede ayak basmışlar...


Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Nisan 2016 15:23
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
20 Temmuz 2006       Mesaj #32
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
POLoNEZKÖY
İstanbul’un yanıbaşında ilginç bir köy var: Polonezköy! Alışılmış köylere hiç benzemeyen yeşile boğulmuş, çağdaş bir yerleşime "köy" demek aslında biraz uygunsuz düşüyor ama resmi statüsü böyle.
Sponsorlu Bağlantılar

Baharla birlikte yaz sonuna kadar hafta sonları oldukça kalabalık oluyor, diğer günler daha sakin.

Güzel, geniş bahçeli yapıları; lokantaları, piknik alanları, yürüyüş, koşu ve bisiklet parkurları, biraz bakımsız da olsa ata binerek yemyeşil doğanın içinde bol oksijenli geziler ilginizi çekiyorsa hemen Polenezköy’e gidin. İstanbul’un burnunun dibinde, Anadolu yakasında oturanlar için yarım saat bile sürmüyor. İsterseniz bir akşam yemeğine gidip dönebilirsiniz. Eski adıyla Adampol, yeni adıyla Polonezköy bir Polonyalı köyü.

Peki ne arıyor İstanbul’da Polonyalı köyü ? İşte kısa hikayesi :
1842’de Polonya işgal edilip paylaşılıyor. Prens Adam Czartoryski sürgünde bulunduğu Paris’ten bağımsızlık için mücadele başlatıyor. 1856’da Osmanlı, Kırım Savaşı’na girerken Polonya’dan kaçan asker ve sivilleri toparlayıp Osmanlıyla birlikte savaşaşa katılıyor. Savaş sonrası da Sultan Abdülmecit burada bir köy kurma izni veriliyor. Aslen Polonyalı, sonradan Osmanlı Mehmet Sadık Paşa kendi yazlık çiftliğinin bulunduğu bu köyde yerleşime önayak oluyor. Daha önce köyün sakinleri olan Katolik Lazarist dinadamları da köyü terkediyorlar. Polonyalılar o gün bu gündür burada oturuyorlar. Gerçi gençleri çoğunlukla yurtdışına gittiği, yazlık edinen kentliler de çok arttığı için köyün Polonyalılığı biraz sulandı ama gene de ana karakterini koruyor. Çevreyi kendi anlayışlarına göre düzenleyen, kendi mimari anlayışları ile evler kuran göçmenler Padişah Abdülmecit’in tarımsal üretimlerini vergiden muaf tutmasının da etkisiyle bir daha ülkelerine dönmediler.

Polonezköy kar altında da bir başka güzeldir. Avcıların da gözde yerleri arasındadır.

Tereyağının, peynirin en iyisinin üretildiği köyde bahçe içinde yemek yiyebilirsiniz. Misafirperverlikleri ile tanınan köy sakinleri sizi gerçekten misafir gibi ağırlayacaklardır. Özel Polonya yemekleri yapan az sayıda yer de halen mevcut.

Yaşlılar dünyadan, gençler de ülkeden göçtükçe bu çok orijinal köyden pek bir şey kalmayacak gibi. Köyün özgün mimari özelliği, yörede ardarda yapılan yeni yapılarla şimdiden gölgede kaldı. Geleceğe ne kalacağı ise meçhul.

Pansiyonlarda kalmak istemezseniz iki de otel var.

Köyde bahçeli çok sayıda lokanta da var. Dilerseniz piknik yapacak alanlar ve bisiklete binmek ve yürüyüş için de harika parkurlar bulacaksınız.

Köyün en ünlü ürünü kiraz. Haziran ayında giderseniz iyi kiraz yeme ve satınalma fırsatınız olur. İstanbul’un bin rengi varsa biri de işte bu ilginç köy. Özgünlüğü tamamen yitip gitmeden bir görün. Hemen bu hafta sonu gidin

Evlerin çoğu pansiyon ve lokanta. Tereyağının, peynirin en iyisinin üretildiği köyde bahçe içinde yemek yiyebilirsiniz. Misafirperverlikleri ile tanınan köy sakinleri sizi gerçekten misafir gibi ağırlayacaklardır güzel ve bakımlı bahçelerinde

Polonezköy her mevsim güzeldir. Özellikle de bahar aylarında. Çimenlere yayılıp piknik yapmanın keyfine diyecek olmaz.

Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Nisan 2016 16:33
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
20 Temmuz 2006       Mesaj #33
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Kastamonu
Türkiye'nin cennet köşelerinden biri olan Kastamonu, büyük şehirlerin gürültüsünden kaçmak isteyenlerin sığınabilecekleri bir huzur bölgesi, panoramik dağlarıyla, yemyeşil ovalarıyla, zümrüt sahilleriyle, zengin kültürel varlıklarıyla bir çok alternatifler sunan bir tatil beldesidir.

Eski bir yerleşim alanı olduğu bilinen Kastamonu yöresi MÖ.18.yy.da Gas'ların yurdu olmuş, zamanla Hititler, Firigler, Kimmerler, Lidyalı'lar, Pers'ler, Pontuslular, Romalılar ve Bizanslıların yönetimine geçmiştir. Romalıların bu yörede kurduğu Paflagonia isimli eyaletin merkezi olan pompei-polis höyüğü bugünkü Taşköprü ilçesinde bulunmaktadır. Bizans hanedanı komenoslar tarafından yapılan ve Kastamonu şehrinin tarihsel çekirdeğini oluşturan Kastamonu kalesi görkemli görüntüsüyle ziyaretçileri asırlardır selamlamaktadır.

Kastamonu geleneksel Türk evi ve yakın dönem osmanlı mimarisi örneklerinin yoğun olarak bulunduğu ender illerdendir. Kentsel sit kapsamına alınmış olan Kastamonu, Taşköprü, İnebolu, Küre ve Abana'nın eski mahalleleri ve yapıları ziyaretçilerde nostalji ve yahranlık uyandırır.

Milli mücadele sırasında lojistik destek açısından en güvenilir bölge olan Kastamonu İnebolu limanından Ankara'ya erzak, cephane ve insan akışında büyük yararlılıklar göstermiştir. Kurtuluş savaşında en fazla şehit veren üçüncü il olan Kastamonu 'nun Araç ilçesi ise nüfus bazında en çok şehit veren yurdumuzun tek ilçesi olarak tarihin altın sayfalarında yerini almıştır.

Kastamonu'nun sahip olduğu bu zengin tarihi ve kültürel mirası kadar bir diğer zenginliği de harikulade tabiatıdır. Başta Ilgaz Dağı Milli Parkı dağcılık sporları için mükemmel bir merkezdir. Zengin orman örtüsü, çeşitli yaban hayvanları, nefis piknik yerleri ve alabalığı ile görenlerin unutamayacağı özelliklere sahiptir. Kastamonu'nun 40 km. güneyindeki Ilgaz Dağı kayak merkezi kış aylarında büyük rağbet görmektedir.

Kastamonu'nun bitki örtüs ve peyzaj açısından çok zengin yaylaları da vardır. Daha ziyade Araç, Çatalzeytin ve Bozkurt ilçelerinde bulunan bu yaylalar yaz aylarında tatillerini şehir dışında geçirmek isteyenler için önemli bir turizm kaynağıdır. Pınarbaşı ilçesinde vahşi doğasıyla Varla Kanyonu ve Türkiye'nin en derin dördüncü mağarası olan Ilgarini, kampçılar ve maceracılar tarafından keşfedilmeyi beklemektedir.

Kastamonu Karadeniz'de kirlenmemiş, betonlaşmamış 135 km. kıyı bandıyla deniz, kum ve güneş arayanlara da hitab etmektedir. Bu yılı bandında çok sayıda doğal kumsal ve bunların ardından yoğun bir orman örtüsü bulunmaktadır. Çatalzeytin'deki Ginolu ile Cide'deki Giderus koyları Karadeniz'in en güzel koylarıdır.

İşte Kastamonu bu doğal ve kültürel güzellikleriyle huzur arayan, doğayla başbaşa kalmak isteyen, kış sporlarını seven herkesi bekliyor. Dahası size zengin Kastamonu mutfağından değişik lezzetler tattırmayı (etli ekmek, biryan kebabı, döner üstü tirit, çekme helva vs.gibi) mahalli el sanatlarının (çarşaf bağları, baskı sofra bezleri, yerli dokumalar, ağaç oyma eşyaları, şimşir kaşıkları, örme sepetleri, müzik aletleri, kıstı takıları gibi) en güzel ürünlerini sunmayı vaadediyor.
Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Nisan 2016 16:33
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
21 Temmuz 2006       Mesaj #34
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
ŞİLE
İstanbul’a yakınlığı ve her türlü ihtiyacın karşılanabildiği ilçe olması nedeniyle rağbet gören bir tatil merkezi. Özellikle yazlık tatil sitelerinin akınına uğruyor. Akın sadece kıyılara değil. Çevresindeki köyleri de ikinci konutçuların yoğun ilgisini çekiyor.

İstanbul’u Şile’ye bağlayan otoyolun büyük bölümü açıldı. Eski yol dar ve virajlı, kömür kamyonları tarafından da kullanıldığı için haftasonunda sıkışıklık yaşanıyor.

Şile’ye yaklaştığınızda yol boyunca et-mangalcılar sıralanıyor. Taze kuzu eti veya tavuk yemek isterseniz buralarda mola verebilirsiniz. Et kilo usulü yeniliyor. Geniş bahçelerde piknik yapıyorsunuz.

lçe merkezi Karadeniz’e uzanan bir burun üzerinde kurulu ve denizden biraz yüksekte. Bu nedenle merkezde denize inen yolların çoğu merdivenli.

Girişte belediyenin düzenlediği güzel bir piknik alanı göreceksiniz.

Kayalık güney ve doğu yönünde alçalıyor ve güzel kumsallı plajlar oluşuyor. Şile’ye girmeden sola dönüp dere boyunca iki kilometre kadar ilerlerseniz ağaçların gölgesinde Kumbaba kamping alanına ve plajlarına varıyorsunuz. Kumbaba plajının kumunun romatizmal hastalıklara iyi geldiği Bizans döneminden beri biliniyor. Kamp ve karavan alanına arabanızı park edebilirsiniz. Park için küçük bir ücret ödeniyor. Kamping alanında soyunma kabini, duş ve tuvaletler var. Sandöviç türü yiyecekler ve içecekler satan kafeteryadan da yararlanabilirsiniz.

Şile’nin kumsallı iki plajından biri giriş tarafında. Kayalar arasında küçük bir koy oluşturan diğeri ise ilçenin doğu yönünde. Bu plajın içinde bir de kaynak suyu bulunuyor. Nerede bir değişik şey görse hemen çaput bağayıp adak adama alışkanlığı olanlar buraya da çaputlar bağlıyorlar.

Her yıl kültür-sanat ağırlıklı bir festival düzenlenen Şile’nin en önemli ürünü kendi adıyla anılan bezi. Sıcak yaz günlerinde serin tutan Şile bezi tişörtler, gömlekler güney sahillerine göre çok daha uygun fiyatlı. Elişi işlemelerle süslü olanları tercih ederseniz biraz fazla parayı gözden çıkarmanız gerekiyor.

Şile yolu üzerinde İstanbul’un su ihtiyacını karşılayan, daha doğrusu "karşılayamayan" barajlardan biri bulunuyor: Ömerli. Yolun sağında kalan baraj çevresinde ve biraz içerilere girdiğinizde orman içinde piknik yapılabilir. Yaz sıcağında bile buz gibi suları ile güzel bir pınar bulup çevresine oturabilirsiniz. Şile çevresi iyi suları ile tanınıyor ve İstanbul’un su istasyonlarında en çok Şile suyu satılıyor. Otomobiliyle gidenler bagajlarına bidon koyup dönüşte iyi su getirebilirler.

ŞİLE’DEN AĞVA’YA
Şile’den çıkıp, Ağva’ya yöneldiğinizde solunuzda irili ufaklı koylar göreceksiniz. Yazın haftasonları bu koylar günübirlikçilerin akınına uğruyor. Yörede çok sayıda kamp alanı da var.

Biz size yol üzerindeki köylerden Akçakese’ye girmenizi önereceğiz. Şirin bir Karadenizli sahil köyü.

AKÇAKESE
Akçekese’de tipik Karadeniz evleri dikkat çekiyor. Köyün harika bir kumsalı var. Kumsal köyden 1 km ileride. Bir zamanlar MTA’nın içinde altın tozu bulduğu kumsal, birbirinden güzel küçük koylar ve adacıklarla süslü. Adacıklara yürüyerek de çıkabilirsiniz. Deniz sığ ve güvenli. Kayalıklardan olta sallayıp şansınızı deneyebilirsiniz. Fotoğraf çekmek için zengin malzeme olduğunu, piknik yapılabilecek alanlar bulunduğunu unutmayın.

KABAKOZ
Akçakese Şile arasındaki Kabakoz köyünün ise, Safranbolu’yu hatırlatan ahşap evleri görülmeye değer. Çevresi yeşille, önü denizinmavisi ile süslenmiş.

Konaklama

Yörede otel yok. Akçakese’de kamping var. Jale ve Erol Karaoğlan işlettiği. 36 odalı bungalovlardan oluşan Akkaya tesislerinde restoran, market, otopark ve yemek pişirme yerleri var. Kamp-karavan alanı da bulunuyor. Ayrıca 2 odalı, mutfaklı ve banyolu 5 daire de sezonluk kiraya veriliyor.
Kabakoz koyunda da küçük bir motel yer alıyor.
Ne yenir?
Akkaya tesislerinin restoranından yararlanabilirsiniz. Bungalovların önünde mangal keyfi yapabilirsiniz
Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Nisan 2016 16:38
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
21 Temmuz 2006       Mesaj #35
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Ankara
Ankara'nın adının nereden geldiğine dair çeşitli söylentiler olmakla birlikte, tarihe geçmiş adı Eskiçağdan zamanımıza kadar hemen hemen hiç değişmemiş gibidir: Ankyra (Ancyra), Angora, Engürü ve şimdi Ankara.

Sırasıyla Hititler, Frigyalılar, Kimmerler, Persler, Lidyalılar, Makedonyalılar, Galatlar, Romalılar ve Selçuklu sınırları içerisinde kaldıktan sonra 1354 yılında Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa tarafından Osmanlı ülkesine katılmıştır. 1902 yılında Ankara İli 5 sancak ile 21 kazayı kapsamakta iken 1924 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu sancakları kaldırmış, böylece Kayseri, Yozgat, Kırşehir ve Çorum Sancakları il haline gelerek Ankara'dan ayrılmıştır.

Kurtuluş Savaşı planlarının yapıldığı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş hazırlıklarına mekan olan İlimiz, yakın tarihimizde ayrı bir önem taşımaktadır. Temsil Kuruluşunun çalışmalarını yürütmek için Ankarayı karargâh olarak seçen Mustafa Kemal 27 Aralık 1919 da buraya geldiğinde büyük bir coşkuyla karşılanmıştır. O günden sonra Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyetin temellerini burada şekillendirmeye başlamıştır. 13 Ekim 1923 tarihinde Başkent olan Ankara, hızlı bir toplumsal, ekonomik, siyasal, askeri ve kültürel gelişime sahne olmuştur.
Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Nisan 2016 17:02
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
22 Temmuz 2006       Mesaj #36
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
KEMERBURGAZ
Kemerburgaz, tarihten bu yana İstanbul’un mesire yerlerinden biridir. Son yıllarda Karadeniz kıyısındaki açık kömür ocaklarından şehre kömür taşıyan kamyonların ana geçiş noktası üzerinde kalmış ve delik deşik, tozlu yollarıyla eski önemini yitirmeye başlamıştı.

Ama şimdi durum değişiyor. Kemerburgaz yeşil çevresi ve İstanbul’a göre çok temiz havasıyla villa kent hüviyetine bürünüyor. İçinde her türlü sosyal tesisi, spor alanları, binicilik ve golf sahaları bulunan Kemer Country benzeri yerleşimler büyük bir hızla boy atıyor. Villalar astronomik rakamlarla alıcı buluyor.

Önemli bölümü Mimar Sinan eseri olan ve çoğu hâlâ ayakta kalan su kemerlerini görmek, suyun öyküsünü öğrenmek için Kemerburgaz’a gitmeli.

Şehre su taşıyan kemerlerin Roma ve Bizans dönemlerinde de kullanıldığı söyleniyor. Ama bugüngördüğümüzün büyük çoğunluğu Mimar Sinan döneminde yapılmış. Sadece Kemerburgaz’ın 1.5 km kuzeybatısındaki Uzun Kemer’in çok az bir bölümünün Roma temelleri üzerine kurulduğu biliniyor.

Kemerburgaz’da bugün görülebilecek diğer su kemerleri ise şöyle: Kemerburgaz’ın 5 km. kuzeybatısındaki Manglava çayırında bulunan Mağlova kemeri, 1,5 km güneydoğusunda yer alan Eğri Kemer (Hasdal Askeri Kışlası yanından geçen yolla Kemerburgaz’a gelindiğinde yolun altından geçtiği kemer), 7 km güneyinde ve Cebeciköy’ün 1,5 km doğusundaki Cebeciköy ya da Güzelce Kemeri.

Su kemerleri, Terkos gölünün çevresindeki kaynak sularının İstanbul’a taşınmasında kullanılmış.
Kemerburgaz’da Hamidiye, Kum suyu, Binbaşı suyu, Kemer suyu gibi kaynak sularının şişelendiği tesisler halen hizmet veriyor. Yanınıza su bidonu almayı unutmayın.


TERKOS GÖLÜ, DURUSU,
KARABURUN
İstanbul şehir suyuna adını veren Terkos gölü Kemerburgaz’ın kuzeybatısında ve İstanbul’da 40 km uzaklıkta. Göl ve yanıbaşındaki Durusu köyünde bir hafta sonu gezinti yapabilirsiniz. Durusu girişinde, köprüden önce solda yeni bir ağaç müzesi (arboretum) oluşturulmuş. Geziye buradan başlanabilir. Terkos gölünün etrafı sazlık ve suyu da oldukça sığ. Gölde motorlu kayığa izin verilmiyor. Gölde rehberlik hizmeti veren Kadir Çınar kiralık tekne de bulabiliyor. (Tel: 0.212. 797 20 45) Mevsimindeyse *****e toplayabilirsiniz. Ama hemen suya koymalısınız, yoksa eve döndüğünüzde keyfi kaçmış olur.

Gölde balık ve kuş avcılığı yapılıyor. 15 Ağustos ile Mart ayı arasında yaban ördeği ve kaz avlamak isteyen meraklıların akınına uğruyor Terkos gölü. Karabatak, sakarmeke, beyaz ve gri balıkçıl, kaşıkçı pelikan, sülün, arı kuşu gibi türlerin avı ise yasak. Kemerburgaz - Terkos arası da kara avcılarının çok geldiği yerler.

Göle olta ve ağ atanların şansına ise sudak, yayın, turna, alabalık, kızılkanat, çapak, sazan, kadife balığı, karagöz, gökçeröz çıkabilir. Mangalınız da yanınızdaysa deymeyin keyfinize. Balık takımınız ya da şansınız yoksa üzülmeyin, göl kıyısındaki kır lokantasında balık yiyebilirsiniz. Taze balık alıp evinize götürmek isterseniz yol kenarında, göl balığı satılan tezgahlar bulabilirsiniz.

Durusu’dan geçip Karadeniz kıyısına çıktığınızda Karaburun’a varmış olacaksınız. Karaburun Kilyos’tan daha küçük tipik bir Karadeniz yerleşimi. Çevrede görülebilecek önemli bir yer yok. Balıkçı lokantaları ve plajından yararlanabilir, gözalabildiğince uzanan kumsalında yürüyüş yapabilirsiniz.

Terkos gölüne kadar gelmişken Durusu-Büyükçekmece yolu üzerindeki Durusu Park Resort Otel’e mutlaka uğrayın. Club otel niteliğindeki tesis yoldan, Terkos gölü kıyısına kadar uzanan 500 hektarlık bir alanda kurulmuş. Göle hakim bir tepede iki kata yayılmış 65 odalı otel, içinde kapalı bir yüzme havuzu bulunan, lokanta-bar, çocuk oyun alanı, , av köşkü gibi üniteler var.

Çevreye yürüyüş güzergahları, dağ bisikleti ve avlanma olanakları da var. Göle hakim manzaralı ve bir havuzu olan lokanta bölümü günübirlik ziyaretçilere de açık.

İsteyenler arazi alıp kendi seçtikleri plana göre villa da yaptırabilirler.

4 yıldızlı niteliklere sahip oteli VİP Turizm işletiyor. (Bilgi ve rezervasyon için Tel: 212. 231 15 64)
Tesislerde her yaş grubunun binicilik denebileceği bir manej, çocuklar için oyun ve animasyon alanı, göl kıyısında kano, çevrede avlanma ve offroad imkanı bulunuyor.

YALIKÖY
Çatalca üzerinden gidilebilen Yalıköy de Karadeniz kıyısındaki küçük, şirin yerleşimlerinden biri. Çatalca’yı geçtikten sonra Şubaşı’ndan Karacaköy’e ayrılan ve istranca ormanları içinden geçen asfalt yolu izlemeniz gerekiyor

Yalıköy, kıyı boyu plaj. Plajda soyunma kabinleri ve büfeler var. Konaklamak isteyenler pansiyon sorabilirler. Balık yemek için uygun lokantalar var. Yol boyu ve Yalıköy çevresi piknik yapmak ve çadır kurmak için uygun alanlarla dolu.

Yalıköy, İstanbul’un çok popüler olmayan sayfiye yerlerinden. Ünlü simalara ait yazlık villalar bulunuyor. Geniş bahçe içinde, iki katlı ve zevkli evler bunlar. Neyse ki o çirkin kooperatif siteleri henüz buraya ulaşmamış. Belki de fazla rant sağlamadığından.

Yalıköy’e gelmeden 5 km önce, Karacaköy’ü geçtikten sonra sur kalıntıları göreceksiniz. Yoldan ayrılıp surları izlerseniz kamp kurmaya da elverişli sakin bir plaja ulaşacaksınız. Bu plaj yazın haftasonlarında yakın çevreden gelen piknikçilerle tıka basa doluyor.

Karadeniz artık eski temizliğinde değil. Ne yazık ki, özellikle Tuna’nın yarattığı kirlilikten büyük ölçüde etkileniyor, Karadeniz. Bunu en somut, çok değil 10 yıl önce tek çöpün görülmediği bu güzel koylarda, dalgalı havaların ardından kumsalı dolduran poşetlerden, yosunlardan ve çer çöpten anlıyor insan ve kendi elimizle yarattığımız bu kirliliğe üzülüyor.

ÇİLİNGOZ
Çadır kampı yapılabilecek sakin, ormanla iç içe, çok fazla bilinmeyen Karadeniz koylarından biridir, Çilingoz.

Sadece yaz döneminde açılan bir iki salaş bakkal ve Orman isletmesinin kiraladığı bir restoranı civar köylüler işletiyor.

Hemen soldaki derede sandal kiralayıp gezinti yapabilir ya da küçük dere balıkları tutabilirsiniz.
Manzarasının cazibesine kapılıp çadırınızı derenin fazla yakınına kurarsanız mutlaka sinek saldırılarına karşı önleminizi almanızı öneririz.

Kurdukları çadırlarda bir kaç ay boyunca burada kalmayı tercih edenler olduğu gibi bir gecelik konaklayanlar için de farklı bir lezzet sunar Çilingoz.

Denizde geçen bir günün sonrası yakılan bir gece ateşinin korlarında patates közleyip, netleşerek gözlerinizin önüne seriliveren yıldızlar altında şişesinden yudumlanan şarabın lezzeti çok az yerde Çilingozda bıraktığı izleri bırakır.
Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Nisan 2016 17:04
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
27 Temmuz 2006       Mesaj #37
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Osmanlı imparatorluğunun temellerinin atıldığı Bilecik bir süre de imparatorluğa başkent olmuş.

İstanbul-Antalya yolu, Bilecik kent merkezinin tam ortasından geçiyor. Mola için çıkışta, vadiye hakim konumdaki çay bahçesini ve büfeleri değerlendirebilirsiniz. Ama daha fazla zaman ayırırsanız Bilecik’te sizi memnun edecek tarihi ve doğal zenginlikleri fazlasıyla bulacaksınız. Kent neredeyse tümüyle SİT alanı’dır.

Osmanlı imparatorluğunun temellerinin atıldığı ve bir süre de imparatorluğa başkent olmuş Bilecik’te çok sayıda cami, türbe ve kervansaray göreceksiniz.

Bilecik’in tarihi Osmanoğullarıyla başlamıyor. Bu bölgede, M.Ö. 3000’li yıllara ve ilk tunç çağına ait buluntular ele geçirilmiş. Sakarya ırmağı kıyısında kalaydan tunç elde edilmiş. Yazılı tarih döneminde de Frigler ve Persler’den başlayarak bir çok uygarlığa yurt olmuş Bilecik.

İmparatorluğun kurucusu Osmangazi’nin kayınpederi, Anadolu’daki ilk ahi şeyhlerinden bir din büyüğü olan Şeyh Edebalı’nın türbesi Orhangazi Camiinden 50 metre uzakta, bir kayanın üzerindedir ve Orhangazi tarafından yaptırılmıştır.

Bilecik’teki en eski cami, dik bir tepenin yamacındaki Orhan Gazi camiidir. Bu caminin ilginç yanı minaresinin ana binadan 30 metre uzaklıkta küçük bir kayanın üzerine inşa edilmiş olmasıdır. Kent merkezinde, tarihi ipek yolu kenarında 2. Abdülhamit tarafından yaptırılan Tarihi saat kulesi de görülmeğe değer.

SÖĞÜT
Bilecik’e gelmişken, 28 km içerideki Söğüt ilçesine kadar gitmekte yarar var. Söğüt, Ertuğrul Gazi’ye yurtluk olarak verilmişti. Ölümüne kadar burada yaşadı. Daha sonra da Kayı beyi Osman Gazi’nin mülkü oldu. Osman Gazi Bilecik’i de alarak Osmanlı beyliğinin bağımsızlığını ilan etti.

Söğüt’te görülebilecek en görkemli tarihi eser Ertuğrul Gazi Türbesi’dir. 1281 tarihinde ölen Ertuğrul Gazi için önce açık mezar yaptırılmış, daha sonra Çelebi Mehmet tarafından türbe haline getirilmiş ve en son 2. Abdülhamit döneminde restore edilmiş. Bahçe içerisinde türbenin hemen dışında Ertuğrul gazinin karısı, oğulları ile Osmangazi’nin geçici kabri ve silah arkadaşlarının mezarları bulunuyor. Türbenin yakınında ise bugüne kadar kurulmuş Türk devletlerinin kurucularının büstlerinin yer aldığı platform görülebilir.

Türbe yakınındaki Söğüt Müzesi’nde de Ertuğrul Gazi’ye ait belgeler ve çevreden toplanan etnografik eserler sergileniyor.

Söğüt’te ayrıca Çelebi Mehmet Cami (1420), Hamidiye camii (1915), Kütahya çinileriyle bezeli Kaymakam Çeşmesi (1919) ve Kilise görülebilir. İnönü Savaşları Zafer anıtı ise Söğüt Metristepe’de bulunmaktadır.

Söğüt her geçen gün büyüyor, seramik ve mermer fabrikaları, atölyeleri kuruluyor. Ama köylerinde yaşam eskisi gibi, sanki zaman donmuş. Söğüt’ün en yakın köylerinden biri Borcak. 2 yıl önce küçük bir derenin önüne set çekilerek yaratılmış gölet, tarihi köye yeni bir kimlik kazandırmış. Göle atılan aynalı sazan türü balıklar, oltaya gelecek büyüklüğe ulaşmış.

Bilecik çevresi
Bilecik yalnızca tarihi eserleriyle ilgi çekmiyor. Doğal olarak ta çok güzeldir Bilecik çevresi. Ormanlarla kaplıdır. Çok sayıda piknik alanı bulunmaktadır.

Bir bölüm şöyle: Yediler Ormanlığı (Bilecik’e 2 km uzaklıkta; ocak, bank ve masalar bulunuyor), Abbaslık Köyü Ormanlığı (5 km uzaklıkta, Abbaslar köyü yakınında), Çavuşköy göleti çevresi (merkeze 18 km uzaklıkta, göl çevresinde mesire yeri), Bozcaarmut Göleti (Pazaryeri ilçesi, Bozcaarmut köyü yakınında ve Eskişehir-Bursa asfaltına 15 km mesafede çam ormanlarıyla kaplı piknik alanı).

Bilecik ile Bozüyük arasındaki yol yeşillikler içindeki bir vadiden kıvrıla büküle geçer. Dere kenarında çok sayıda lokanta ve piknik yeri göreceksiniz. Bunlardan biri de 246. km’deki Şelale Et Mangal tesisleridir. Suların çağıltısı eşliğinde bir öğle yemeği için konaklayabilirsiniz.

Pazaryeri-Kınık
Pazaryeri Bilecik’e bağlı çok şirin bir ilçe. Bilecik-Bozüyük yolu üzerindeki Pazaryeri sapağından 11 km içeridedir ilçe merkezi. Hemen tümü 2 katlı ve eski evlerden oluşmuş Pazaryeri, doğal bir film platosu gibi sanki. Parke taşlı sokakları son derece düzenli bir yerleşim izlenimi veriyor.

Hem bu şirin ilçeyi görmek hem de biraz ötedeki Kınık köyüne gidip atölye haline getirilmiş evlerde üretilen toprak kap, kaçak saksı, vazo, testi, kül tablası ve çeşitli biblolardan hediyelikler almak için mutlaka zaman ayırın. Son derece ucuza alınabilen toprak ürünler, başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin, hatta dünyanın dört bir yanına gönderiliyor.

Pazaryeri’nde bir şeyler yemek isterseniz, Elibol Lokantası en uygun seçenek. Mönüde yöreye özel yemekler bulabilirsiniz. Yoğurduna ise doyum olmuyor.

Pazaryeri çevresinde çok sayıda küçük gölet var, orman içinde saklanmış, piknik yapılacak ve suyuna olta atılabilecek olan.

Pazaryeri’nden çıkıp İnegöl Bursa yoluna girildiğinde solda Dereköy tabelasını göreceksiniz. Dereköy göleti Dereköylülerin girişimiyle yaratılmış. Çevresi ağaçlandırılmış, küçük de bir kamelya yerleştirilmiş suyun yanıbaşına. İçine da balık atılmış, yetişsin de oltaya, ağa gelsin diye.

Kınık’ı geçtikten sonra ileride Küçük Elmalı Baraj Gölü’nü göreceksiniz. Çevresi çam ağaçlarıyla kaplı gölün. 2 yıl önce de Milli Park haline getirilmiş. Pazaryeri’ne uzaklığı da hepsi 10 km.

Biraz daha ileride ise Bozcaarmut Göleti bulunuyor, hemen Bozcaarmut köyü’nün ötesinde. DSİ tarafından yapılmış göletin içerilerine doğru bir demir iskele uzatılmış. Üzerinde yürüyebilmek ve balık tutmak için.

BÖZÜYÜK
Antik adı Lamunia olan Bozüyük, Frig, Pers ve Roma dönemlerinde gelişi. Ancak kentte görülebilecek tarihi eserlerin tamamı Osmanlı dönemine ait. Cumhuriyet meydanındaki Kasım Paşa Camisi ve Külliyesi bu yapıların en önemlisidir.

Bozüyük çevresinde çok sayıda mesire yeri ve gölet bulunuyor. İlçe merkezine 7 km uzaklıktaki Türbin mesire yeri, gerek Bozüyük’lülerin, gerekse Eskişehir’lilerin başlıca piknik alanları arasında bulunuyor. Mesire yerine 2 km uzaklıktan çıkan Karasu çayı, yeşillikler içindeki mesire yerinden geçiyor. Çevrede piknik masaları ve iki de salaş lokanta bulunuyor. Biraz ötedeki alabalık çiftliğinde yetiştirilen alabalıklardan satın alabilir, kendiniz pişirebilir ya da lokantalarda yiyebilirsiniz.

Dodurga kasabasına 2 km uzaklıktaki Dodurga Baraj gölünün çevresi de piknik ve kamp için uygundur. Gölde tatlı su sazanı ve aynalı sazan yetiştiriliyor.
Güzel Yurdumun Tatil Bölgeleri - Türkiye Gezi Rehberi
Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Nisan 2016 17:06
TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
28 Temmuz 2006       Mesaj #38
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
Çınarlı Köyü Marmara Adası
Çınarlı Marmara ilçesine bağlı köylerden biridir. Kumsal şeridinin uzun olması, çınar ağaçlarıyla kaplı çınar altıyla turizm sezonun en canlı geçiren köylerden biridir.

Bir zamanlar pekmezi ve şarabıyla ünlü Çınarlı da artık bu iki üründen söz edilmiyor.Şimdiki geçim kaynağı yazın turizm kışın ise balıkçılık ve zeytinciliktir.

Köyde otel ve motellerin yanında çok sayıda temiz ve ailelerin kalabileceği pansiyonlar bulmak mümkündür.

Sahil kesimindeki çay bahçeleriyle ve lokantalarıyla her bütçeye uygun tatil imkanı sunmaktadır.

ULAŞIM
Yazları Tekirdağ tarafından her gün Çınarlı'ya ulaşım imkanı vardır. Ayrıca İstanbul'dan Deniz otobüsü ve gemiyle Marmara merkeze gelip oradan minibüslerle köye ulaşmak mümkündür.Bandırma üzerinden Erdek'ten gemiyle de adamıza ulaşım imkanları bulunmaktadır.

Çınarlı Köyüne gelip temiz denizi ve havasıyla memnun kalmadan geri dönmek imkansız gibidir.
Ayrıca eğlence için yazın köyümüzde disko da açılmaktadır.

Tatil için hepinizi Çınarlı Köyü'ne bekliyoruz.
Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Nisan 2016 17:08
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
28 Temmuz 2006       Mesaj #39
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Kahramanmaraş
Alıntıdaki Ek 48135
GENEL BİLGİLER

Yüzölçümü:14.327 km²
Nüfus: 892.952 (1990)
İl Trafik No: 46

Doğu Akdeniz'de bulunan Kahramanmaraş, dondurması ile ünlü bir ildir. Kahramanmaraş, mağaraları Eshab-ı Keyf Külliyesi, yaylaları ile önemli bir turizm potansiyeline sahiptir.

İLÇELER
Kahramanmaraş ilinin ilçeleri; Afşin, Andıran, Çağlayancerit, Ekinözü, Elbistan, Göksun, Nurhak, Pazarcık ve Türkoğlu'dur.

Elbistan: İl merkezinin 162 km. kuzey doğusunda yer alır. İlçede tarihi eserlere örnek olarak Elbistan Ulu Camii, Selçuklu Hamamı, Himmetbaba Camii ve Türbesi, Kalealtı köyündeki Roma dönemine ait Kızkalesi sayılabilir.

Afşin: Kahramanmaraş'ın 146 km. kuzeyinde yer alır. Çeşitli uygarlık dönemlerine ait tarihi eserler ve doğal zenginlikleri olan Afşin ilçesinde Dedebaba Türbesi, Afşin Kalesi, Hurman Kalesi, Tilavşin Kalesi, Pirali Cami minaresi ve Eshab-ı Kehf (Yedi Uyurlar) külliyesi önemli tarihi eserlerdir. Afşin ilçesinde Eshab-ı Kehf ve Mağarasının bulunması burayı turizm açısından oldukça önemli bir hale getirmektedir. Cami, kervansaray, ribat ve planı saptanamayan birçok küçük yapıdan oluşan bu külliye, M.S. 12. yy.da yapılmıştır.

Doğal güzellik olarak, Tanır, Ayrandede, Emirilyas köyü mağarası, Eshab-ı Kehf park ve ormanlığı, dikkat çeker. Ayrıca Yazıköy, Çamiçi, Örenderesi ve Binboğa ormanlık alanı gibi ormanlık alanları her türlü kampçılığa uygundur.

Göksun: İl merkezine 91 km. uzaklıktadır. Roma ve Bizans dönemlerinde Kokussos (Cocussus) adıyla anılan, Maraş-Kayseri-Kilikya yolu üzerinde, önemli bir konaklama merkeziydi. İlçe sınırları içinde Maltepe Höyüğü, Bozhöyük, Kızıl Kale, Akça Kalesi, Çakır Mağaraları gibi çeşitli önemlere ait höyük ve kale kalıntıları bulunmaktadır.

Andırın: İl merkezine 114 km uzaklıktadır. Andırının tarihi hakkında kesin bilgiler bulunmamakla birlikte, ilçe sınırları içinde Hitit, Frig, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait Meryemçil (Geben) Kalesi, Azgıt (Yeniköy) Kalesi, Anacık Kalesi gibi kaleler ve kalıntılar bulunmaktadır.

Pazarcık: İl merkezine 48 kilometre mesafededir. İlçenin güneyinde Gözlügöl mevkiindeki Evri kasabası, Turunçlu köyü mevkiinde Bizanslardan kalma çok miktarda sarnıçlar ve mezar şapelleri mevcuttur. Bozlar köyü civarı Abbasilerden kalma sur kalıntıları ile çevrilidir. Aksu çayı kıyısındaki Şallıuşağı köyü mevkiinde yine Abbasilerden kalma kale halen ayakta durmaktadır.

Çağlayancerit: İlçenin doğal yapısı yayla özelliği göstermektedir. Su kenarları yeşil alanlar, halkın piknik ihtiyacını karşılayacak önemli yerlerdir.

Ekinözü: Kahramanmaraş İlinin kuzey doğusunda Çağlayancerit ve Elbistan İlçeleri arasında yer alan Ekinözü içmeceleri ile ünlüdür.İçmelerin, cilt, mide ve böbrek hastalıklarına çok iyi gelen bir suyu vardır. Ekinözü içmeleri önem ve yatırım önceliği bakımından ülkemizdeki 10 içme kaynağından biridir.

Nurhak: Nurhak ilçesi çok eski bir yerleşim yeridir. Tarihi ipek yolunun ilçe içerisinden geçtiği eski tarihi harabeler halen görülmektedir.

Türkoğlu: İlçe Akdeniz Bölgesinin doğusunda yer alır. Ekonomisi tarıma dayalıdır. İlçede okuma yazma oranı yüksek olup üniversite mezunu oldukça fazladır.

NASIL GİDİLİR
Kahramanmaraş Akdeniz Bölgesinin doğusunda bulunmakta ve hem kara hem de demir yolu ulaşımında güneyden ve Akdeniz'den gelen yolları doğuya ve kuzeye bağlayan önemli bir konumda yer almaktadır.

GEZİLECEK YERLER
Müzeler
Kahramanmaraş Müzesi
Adres: Azerbaycan Bul. Yenişehir Sok. No: 43 - Kahramanmaraş

Kaleler
Kahramanmaraş Kalesi
Kentin ortasında, yığma bir tepe üzerinde bulunan kale Hitit, Roma ve Osmanlı dönemlerinde kullanılmış ve çeşitli devirlerde onarımlar görmüştür.

Hurman Kalesi
Afşin'in Marabız köyünde Hurman çayının kuzeyindeki sarp kaya üstündedir. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ancak tekniğinden Bizans döneminde inşa edildiği sanılmaktadır. İçinde su ve yiyecek depoları, asker barınakları, kilise vardır.

Köprüler
Ceyhan Köprüsü
Eski Kahramanmaraş - Göksun yolunda, Ceyhan Irmağı üzerindeki köprünün 16. yy.da yapıldığı sanılmaktadır.

Camiler ve Külliyeler
Taş Medrese
Kahramanmaraş Ulu Cami yanında bulunan Taş Medrese, Dulkadirli Alâüddevle Beyin kızı adına yaptırılmıştır.

Kahramanmaraş Ulu Cami
Ekmekçi Mahallesinde bulunan camideki kitabede Sultan Kansu Gavri zamanında Dulkadirli Alâüddevle tarafından kurulduğu yazılıdır. Ahşap çatısı ve ahşap sütunları ile, 11. yy. ahşap cami örneklerinin özelliğini taşımaktadır.

Hatuniye Cami
Kurtuluş Mahallesinde bulunan cami 1519 yılında yapılmıştır.

Elbistan Ulu Cami
Osmanlılar tarafından 16. yy.da yaptırılmıştır.

Eshab-ı Kehf Külliyesi
(Yedi Uyurlar) Afşin'in 8 km. batısında yüksek bir sırt üstündeki yapılar topluluğu 12. yy.dan kalmıştır. Cami, Kervansaray, Ribat ve planları belirlenemeyen birçok küçük yapıdan oluşmaktadır.

Mağaralar
Eshab-ı Keyf Mağrası
Afşin ilçesindedir. Roma'lı yedi gencin 200 yıllık uykudan sonra uyandıklarına inanılan mağaradır.

Döngel Mağarası
Kahramanmaraş-Kayseri yolu üzerendedir. Şehir merkezine uzaklığı 57. km dir. Mağara çevresi prehistorik devirde iskan edilmiştir. Döngel Mağarasının içerisinden Döngel Çayı büyük bir çağlayan yaparak akmaktadır. Yanında ayrıca Gençlik Spor İl Müdürlüğü kampı bulunmaktadır.

Bulut Deliği Mağarası
Pazarcık ilçesinin güneybatısında bulunan Bulut Deliği Mağarası gelişimini tamamlamış fosil bir mağaradır. İçeride son derece güzel sarkıt, dikit ve sütun damlataşları vardır.

Kaplıcalar ve İçmeler

Göksun Büyükkızılcık İçmesi
Göksun İlçesine 16 km. uzaklıkta Büyükkızılcık köyü yakınındadır. Sindirime ve idrar yollarına, yıkanmak suretiyle de cilt hastalıklarına ve böbrek hastalıklarına iyi geldiği tespit edilmiştir.

Ekinözü (Cela) İçmesi
Ekinözü İçmeleri Kahramanmaraş'ın 151 km. kuzeyinde, ilçe merkezine ise 20 km. uzaklıktadır. İçmelerin, cilt, mide ve böbrek hastalıklarına çok iyi gelen bir suyu vardır.

Yaylalar
Yavşan Yaylası
Sır baraj gölünün güneyindeki yükseltiler üzerinde yer alan, zengin orman dokusu ve su kaynakları ve endemik bitkileri ile, öncelik alan doğal bir kaynaktır. Yükseltisi 1300 metreye ulaşmaktadır. Yavşan Yaylası, kampçılık ve iklim kürleri açısından il düzeyinde önemli bir kaynaktır.

Başkonuş Yaylası
Başkonuş yaylası, Kahramanmaraş-Andırın yolu üzerinde, Yenicekale çevresinde yer alan zengin bir orman dokusunun oluşturduğu ve yayla karakteri gösteren bir bölgedir. Yükselti l785 m.dir. Başkonuş'ta geyik üretme çiftliği bulunmaktadır. Elektrik, telefon yol ve çevre düzenlemesi yapılmış olan alanda, orman idaresine ait sosyal tesisler (konaklama, lokal, lokanta vb.) bulunmaktadır.

Sportif Aktiviteler

Avlaklar
Kahramanmaraş'ın merkez ve ilçelerindeki tüm dağlarda keklik, çil keklik, tavşan ve yaban domuzu avı, Kahramanmaraş ovasında mevsimi geldiği zaman bıldırcın avı yapılmaktadır. Ayrıca Gavur gölü bataklığı, Karacasu gibi göl ve su kaynaklarında ördek avlama imkanları vardır. Aksu çayı ve Ceyhan nehrinde sazan, yayın ve yılan balığı avcılığı yapılmaktadır. İl merkezi ve İlçelerinde avcı kulüpleri mevcut olup, kulüpler sürek avı tertip etmektedirler.

Doğa Yürüyüşü
Ayşepınarı-Karbasan, Türkmenler-Hacınınoğlu, Ilıca-Suçatı, Suçatı-Bulutoğlu, Engizek zirvesi, Kahramanmaraş-Başkonuş yaylası trekking için elverişli parkurlardır.

Kuş Gözlem Alanı

Gavur Gölü
İl: Kahramanmaraş
İlçeler: Türkoğlu
Yüzölçümü: 1500
Rakım: 490 m
Koruma: hayır
Başlıca Özellikleri: tatlısu gölü, bataklık
Kuş Türleri: Küçük karabatak (maks. 121) sayesinde önemli kuş alanları statüsü kazanır.

COĞRAFYA
Kahramanmaraş Akdeniz Bölgesi ile Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin birleştiği yerde bulunmaktadır. Güneybatısını Nur Dağlarının uzantılarının kapladığı ilde diğer önemli yükseltiler Berit, Engizek, Binboğa, Delihöbek, ve Ahır Dağlarıdır. Kahramanmaraş, Elbistan ve Göksun Ovaları ilin önemli ovaları olup, Ceyhan nehri ile Aksu çayı önemli akarsularıdır.

Kahramanmaraş ilinde, genel olarak denize uzaklık ve yükselti nedeniyle, değişikliğe uğramış karasallaşmış bir Akdeniz iklim tipi egemendir. İlde yazlar sıcak ve kışlar soğuk geçer.

TARİHÇE
Tekir Vadisi, Döngel Köyündeki mağaralarda yapılan araştırmalarda ele geçen buluntular yörede insan yerleşiminin Üst Paleolitik Çağda başladığını; Neolitik, Kalkolitik ve Eski Tunç Çağlarında da sürdüğünü göstermektedir. Şehri Hititler kurmuşlardır. Daha sonra Asurlular, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular, Memluklular, Dulkadiroğulları ve Osmanlılar şehre hakim olmuşlardır.

Dünyanın sayılı madalyalı şehirlerinden biri olan Maraş'a Kurtuluş Savaşı sırasında halkın gösterdiği direnişten dolayı 7 Şubat 1973' den itibaren TBMM tarafından Kahramanlık unvanı verilerek adı Kahramanmaraş olarak değiştirildi.

NE YENİR
Kahramanmaraş'ta kültürel değerlerin bir öğesi de yemek ve tatlılardır. Kış için tarhana, bulgur, döğme, nişasta hazırlanır ve biber, patlıcan, kabak, bamya ve fasulye gibi yiyecekler kurutularak saklanır.

Tarhana, eşkili çorba, döğmeli mercimekli çorba, yoğurtlu döğmeli çorba, Maraş paçası gibi çorbalar; simit köftesi, kısır köftesi, içli köfte, sömelek köfte, suluyağlı köfte, eşkili köfte, yoğurtlu köfte, yavan köfte, eşkili aya köftesi gibi köfte çeşitleri; keşk aşı (döğme aşı), Maraş pilavı, tavuklu pilav, peynirli ve çökelekli börek, bayram çöreği gibi pilav ve börekler yöreye özgü yemeklerdir.

Tatlı olarak ünlü Maraş dondurmasını unutmamak gerekir. Fıstık ezmesi, un sucuğu, pestil sucuğu, hapısa yörenin bilinen diğer tatlılarıdır.

NE ALINIR
Ağaç oyma tekniği ile yapılmış eşyalar, dövülerek işlenmiş bakır malzemeler, sim ve sırma işleri, yemeni adı verilen deriden yapılmış geleneksel ayakkabılar ve postallar Kahramanmaraş'tan alınabilecek özgün hediyelik eşyalardır. Yine ünlü Kahramanmaraş kırmızı biberi, tarhanası, fıstık ezmesi, un sucuğu ve pestil sucuğu, büyük emek verilerek elde yapılan bakır işleri Kahramanmaraş'ta yapılacak alışverişlerde alınması tavsiye edilecek mamullerdendir.

Osmanlı Döneminden kalan büyük Kapalı Çarşı, Mazmanlar Çarşısı, Demirciler Çarşısı, Bakırcılar Çarşısı ile Yer altı Çarşısı, Çinili Çarşı ve çeşitli pasajlar bu alışverişlerin yapılabileceği yerlerdir.

LİNKLER
Kahramanmaraş Valiliği Kahramanmaraş Valiliği Resmi Web Sayfası
Sütçü İmam Üniversitesi Kahramanmaras Sutcu Imam Universitesi

YAPMADAN DÖNME
Eshab-ı Kehf, Döngel Mağarası ve Kahramanmaraş Kalesini görmeden,
Kahraman Maraş dövme dondurması yemeden,
Tarhanasını tatmadan,
Sim sırma, ağaç oyma, el işi bakır eşyalar ile kırmızıbiber, tarhana almadan,
Kahraman Maraş postalı ve yemenisi giymeden
...Dönmeyin.

Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Nisan 2016 17:21 Sebep: sayfa düzeni
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
28 Temmuz 2006       Mesaj #40
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
ABANT
Abant her mevsim güzeldir. Ama en çok her yanın karla kaplandığı, gölün buz tuttuğu kış aylarında.

Abant, çevresi çam, köknar ve kayın ormanlarıyla çevrili küçük bir göl. Kışın hemen hemen dört ayı her taraf karla örtülüyor ve gölün yüzeyi buzla kaplanıyor. Buz çok sağlam gibi görünse de üzerinde yürümeyi hiç bir şekilde denemeyin. Abant hafta sonu oldukça kalabalıklaşıyor. Özellikle de kış aylarında. Göl çevresindeki tesislerde kalanların kalabalığına, bir de günübirlik gelenler ekleniyor. Abant’ta günü geçirmenin en keyifli yolu göl çevresinde dolaşmaktır. Tamamını olmasa da bir bölümünü yürüyerek dolaşın. Temiz dağ havasını doldurun ciğerlerinize, dinçleştiğinizi hissedeceksiniz. Dilerseniz faytonla ya da atla da dolaşabilirsiniz. Yol buzluysa kızak da kullanılıyor.

Göl turunun en keyifli yanlarından biri, yorulup karnınız acıktığında bir şeyler yeyip içmek için iyi günübirlik tesislerin olmasıdır. Abant Köşkü de bunlardan biri. Köşk gece konaklamak için de uygun ama en çok göl manzarasına hakim terası tercih ediliyor. Tereyağında alabalık ya da mangalda et tercih edilebilir. Soğuk kış gecelerinde sucuk ekmek ve sıcak şarap partileri de yapılıyor.

Abant yalnız kış günlerinde değil, diğer mevsimlerde de güzeldir. İlkbaharla birlikte gölün yüzeyi nilüferlerle dolar. Parlak yüzeye gölü çevreleyen yemyeşil dağların görüntüleri düşer. Binbir çiçek, yabani bitki fışkırır her yandan.

Gölde ücret karşılığı alabalık ve benekli mercan avlanabiliyor. Kara avcılığı da mümkün olabiliyor.

Gölün çevresinde 3 otel var. Abant Palace 5 yıldızlı ve kapalı havuzu, jimnastik salonu, saunası, oyun odaları ve çocuk odalarıyla bir ailenin dolu dolu tatil yapabilmesi için her şeyi barındırıyor bünyesinde.

Abant’da sadece haftasonu tatili değil, daha uzun süreli tatilleri de düşünebilirsiniz.
Abant’dan yaklaşık yarım saat mesafedeki Mudurnu ile Bolu, Gölcük, Yedigöller, Kartalkaya günübirlik gidilebilecek yerler arasındadır.
Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Nisan 2016 17:22

Benzer Konular

17 Temmuz 2012 / ThinkerBeLL Turizm
31 Mayıs 2015 / Jumong Taslak Konular
16 Ağustos 2013 / _EKSELANS_ Turizm
16 Ağustos 2013 / _EKSELANS_ Taslak Konular
16 Ağustos 2013 / _EKSELANS_ Taslak Konular