Anne ve Çocuk İlişkileri
Annenin çocukla ilişkisinin en önemli evresi, doğumdan hemen önce başlayıp, doğumdan sonraki aylarda süregelen ilişkidir. Burada annenin başta eşinin desteği olmak üzere toplumca destek ve yardıma ihtiyacı vardır. Anne çocuk ilişkisinde fiziksel temas büyük önem taşır. Annenin beden kokusu, ısısı, çocuğu alış biçimi bu iletişimde çok önemlidir. Özellikle 0-3 yaş arasında olması gereken bu yakın ilişkinin gerçekleşmemesi, gelecekte görülebilen birtakım davranış bozukluklarının sebebi olarak gösterilmektedir. Yine bu dönemde annenin yokluğundan kaynaklanan “duygusal yoksunluk”, gerek zihinsel gerek duygusal ve sosyal gelişim gerilemesine ve gecikmesine neden olabilmektedir.
Hayatın ilk yılında bebeğin psiko-sosyal görevi, güvenmeyi öğrenmektir. Bebek ile annesi arasındaki ilişkiden doğan güven duygusu, insanın ileride kuracağı kişiler arası ilişkilerin temelini oluşturur. Bebeğin ihtiyaçlarına annenin yerinde ve zamanında yönelebilmesi, onun sıkıntılarını giderebilmesi, sözsüz dilini anlayabilmesi anneyle bebek arasında kurulan karşılıklı anlayış ve güvenin temelini oluşturur.
Anne bebek arasındaki ilişki öncelikle bebeğin fiziksel ve ruhsal gereksinimlerini doyurur. Her çocuk biyolojik ve genetik yapısı, zeka, duygusal ve sosyal gelişimi açısından başkalarından, hatta öz kardeşlerinden farklıdır. Bu nedenle çocuk yetiştirmenin ustalığı, her çocuğa göre ayrı ve her çocuğun içinde bulunduğu döneme uygun düşecek biçimde farklı davranabilmekte yatar.
Sağlıklı anne çocuk ilişkisinin oluşumunda annenin ruh sağlığı büyük önem taşımaktadır. Mutsuz bir evlilik sonucu, annenin eşinden yeterli ilgi görememesi, ailenin ekonomik sıkıntıları, babanın, çocuğun doğumunu isteksiz bir şekilde karşılaması, annenin gerginliğini artıran, dolayısıyla anne çocuk ilişkisini zedeleyen etmenlerdir.
İki yıl içinde anne-çocuk arasındaki duygusal ilişkiler, gelişmenin temelini oluşturur. Bebeğine karşı sıcak bir yaklaşım içindeki anne, dil gelişimi açısından “cıvıldama” evresini yaşayan 3 ay dolaylarındaki bebeğiyle adeta sohbet eder. Bu iletişim gelişiminin tümünü özellikle dil gelişimini olumlu açıdan etkiler.
Annenin okşayarak, besleyerek, oynayarak çocuğuyla kurduğu diyalog, duygusal doyumun sağlanmasına ve anne-çocuk arasındaki köprünün pekişmesine neden olur. Schaffer, en başarılı anne çocuk ilişkisinin bebeğin doğal faaliyetlerine annenin geliştirdiği cevapla başladığını vurgular. Bowlby, gelişimin temelinde anne ile çocuk arasındaki sıcak ilişkinin bulunduğunu savunur. Bowlby’e göre bu ilişki doyum ve haz nedenidir.
Annenin çocukla ilişkisinin en önemli evresi, doğumdan hemen önce başlayıp, doğumdan sonraki aylarda süregelen ilişkidir. Burada annenin başta eşinin desteği olmak üzere toplumca destek ve yardıma ihtiyacı vardır. Anne çocuk ilişkisinde fiziksel temas büyük önem taşır. Annenin beden kokusu, ısısı, çocuğu alış biçimi bu iletişimde çok önemlidir. Özellikle 0-3 yaş arasında olması gereken bu yakın ilişkinin gerçekleşmemesi, gelecekte görülebilen birtakım davranış bozukluklarının sebebi olarak gösterilmektedir. Yine bu dönemde annenin yokluğundan kaynaklanan “duygusal yoksunluk”, gerek zihinsel gerek duygusal ve sosyal gelişim gerilemesine ve gecikmesine neden olabilmektedir.
Hayatın ilk yılında bebeğin psiko-sosyal görevi, güvenmeyi öğrenmektir. Bebek ile annesi arasındaki ilişkiden doğan güven duygusu, insanın ileride kuracağı kişiler arası ilişkilerin temelini oluşturur. Bebeğin ihtiyaçlarına annenin yerinde ve zamanında yönelebilmesi, onun sıkıntılarını giderebilmesi, sözsüz dilini anlayabilmesi anneyle bebek arasında kurulan karşılıklı anlayış ve güvenin temelini oluşturur.
Anne bebek arasındaki ilişki öncelikle bebeğin fiziksel ve ruhsal gereksinimlerini doyurur. Her çocuk biyolojik ve genetik yapısı, zeka, duygusal ve sosyal gelişimi açısından başkalarından, hatta öz kardeşlerinden farklıdır. Bu nedenle çocuk yetiştirmenin ustalığı, her çocuğa göre ayrı ve her çocuğun içinde bulunduğu döneme uygun düşecek biçimde farklı davranabilmekte yatar.
Sağlıklı anne çocuk ilişkisinin oluşumunda annenin ruh sağlığı büyük önem taşımaktadır. Mutsuz bir evlilik sonucu, annenin eşinden yeterli ilgi görememesi, ailenin ekonomik sıkıntıları, babanın, çocuğun doğumunu isteksiz bir şekilde karşılaması, annenin gerginliğini artıran, dolayısıyla anne çocuk ilişkisini zedeleyen etmenlerdir.
İki yıl içinde anne-çocuk arasındaki duygusal ilişkiler, gelişmenin temelini oluşturur. Bebeğine karşı sıcak bir yaklaşım içindeki anne, dil gelişimi açısından “cıvıldama” evresini yaşayan 3 ay dolaylarındaki bebeğiyle adeta sohbet eder. Bu iletişim gelişiminin tümünü özellikle dil gelişimini olumlu açıdan etkiler.
Annenin okşayarak, besleyerek, oynayarak çocuğuyla kurduğu diyalog, duygusal doyumun sağlanmasına ve anne-çocuk arasındaki köprünün pekişmesine neden olur. Schaffer, en başarılı anne çocuk ilişkisinin bebeğin doğal faaliyetlerine annenin geliştirdiği cevapla başladığını vurgular. Bowlby, gelişimin temelinde anne ile çocuk arasındaki sıcak ilişkinin bulunduğunu savunur. Bowlby’e göre bu ilişki doyum ve haz nedenidir.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.