Arama

Galileo Galilei - Sayfa 2

Güncelleme: 9 Ocak 2017 Gösterim: 115.028 Cevap: 13
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
2 Nisan 2011       Mesaj #11
pesimist - avatarı
Ziyaretçi

Galileo Galilei(1564-1642)


Modern bilimin oluşumunda ilk atılımlar astronomide kendini gösterdi; ama daha kapsamlı devrim 17. yüzyılda gerçekleşti. Temeli Galileo'nun dinamik konusundaki çalışmalarıyla atılan bu devrim, Newton mekaniğiyle yetkinliğe ulaştı.
Sponsorlu Bağlantılar

Fiziğin "babası" diye anılan Galileo, aynı zamanda, güneş-merkezli sistem için sürdürdüğü mücadele ile düşünce özgürlüğüne öncülük etmiştir. Onun düşüncemize büyük bir katkısı da, deney sonuçları ile matematiği birleştirmesi, öylece bilimsel yöntemi bugünkü anlamda işlemiş olmasıdır. Şu sözleri ilginçtir:

Felsefe (bilim demek istiyor) gözlerimiz önünde açık duran "evren" dediğimiz o görkemli kitapta yazılıdır. Ancak yazıldığı dili ve alfabesini öğrenmedikçe bu kitabı okuyamayız. Kitabın yazıldığı dil, matematiğin dilidir; harfleri üçgen, daire ve diğer geometrik şekillerdir. Bu dil ve harfler olmaksızın, kitabın bir tek sözcüğünü anlamaya olanak yoktur.

Rönesans'ın büyük sanatçısı Michelangelo'nun öldüğü yıl dünyaya gelen, Newton'un doğduğu yıl dünyadan ayrılan Galileo, Francis Bacon, Descartes, Kepler ve Shakespeare gibi ünlülerle çağdaştı. Temelde Ortaçağ bağnazlığına bir "isyan" diye niteleyebileceğimiz Rönesans'ın son döneminde yaşayan Galileo, yeni arayış ve atılımlarıyla kendisini önceleyen Leonardo da Vinci ve Copernicus türünden evrensel bir yetenek, yeniçağın unutulmaz bir mimarıdır.

İtalya'nın eğik kulesi ile ünlü Pisa kentinde dünyaya gelen Galileo Galilei öğrenimine bir manastırda başladı. Babası kentin soylularındandı, ancak geliri sosyal konumuna koşut değildi; aile geçimini üstü-örtük biçimde müzik ve matematik çalışmalarıyla sağlıyordu.

Galileo'nun üstün yetenekleri daha küçük yaşında belirginlik kazanmıştı. Sanata büyük bir yatkınlığı vardı: ut ve org çalmanın yanı sıra güzel resim çalışmalarıyla da dikkati çekiyordu. Ayrıca oyuncak türünden araç yapımında üstün el becerisine sahipti. O dönemde Pisa, kendi ölçüsünde bir sanat ve öğrenim merkeziydi.

Galileo tüm yeteneklerine gelişme olanağı veren canlı bir ortamda büyüdü. Babasının yönlendirmesiyle üniversite öğrenimine tıp fakültesinde başladı, ama hekimlik onu çekmiyordu. Fiziğe, bu arada Archimedes'in çalışmalarına özel bir ilgisi vardı. Bir rastlantı olarak geometri üzerine dinlediği bir konferans önüne yeni, kendisini büyüleyen bir dünya açar; tıp derslerim bir yana iterek önce kapı aralıklarından, sonra kayıtlı öğrencisi olarak matematik derslerini izlemeye koyulur.

Ne var ki, bir süre sonra ailesinin geçim sıkıntısı nedeniyle üniversiteden ayrılmak zorunda kalır; geçimini özel dersler vererek kazanmaya başlar. Çok geçmeden kimi buluş ve çalışmalarıyla adını duyuran Galileo, öğrenimini yarıda kestiği üniversitesine matematik okutmam olarak çağrılır.

Galileo başına buyruk bir kişidir. Meslek yaşamının daha başında bir yandan bilimsel çalışmalarıyla ün kazanırken, öte yandan Aristoteles geleneğine açtığı "savaş" nedeniyle çok geçmeden dışlanan biri olur. Üniversiteler bilimde Aristoteles düşüncesinin birer kalesiydi. Galileo'nun pervasız eleştirileri, açık sözlülüğü, dahası çevresini küçümseyici tutumu kolayca bağışlanamazdı. Pisa'da tutunması güçleşince patronu Dük'ün aracılığıyla Padua Üniversitesine matematik profesörü olarak geçmeyi başarır.

Galileo'nun başlıca ve en özgün çalışması fizikte "dinamik" diye bilinen nesnelerin devinimlerine ilişkin etkinliğidir. Bu çalışmanın bir sonucu eylemsizlik ilkesi, diğer bir sonucu serbest düşme yasasıdır. "Statik" demlen dengesel ilişkiler Archimedes'in buluşlarıyla açıklık kazanmıştı. Oysa devinim konusu Galileo'ya gelinceyedek yanlış anlaşılmıştı.

Örneğin, devinim içinde olan bir nesnenin kendi haline bırakıldığında duracağı, devinimini ancak bir dış gücün itmesi ya da çekmesiyle sürdürebileceği sanılıyordu. Galileo ise bu sanıya ters düşen bir düşünce oluşturmuştu: devinen bir nesne, dış etkenlerden serbest kaldığında, devinimini tekdüze bir hızla sürdürür. Buna göre, dış etkenler devinimin değil, devinimin değişmesinin nedenidir. "İvme" denen bu değişiklik devinimin hızında ya da yönünde olabilir.

Nesnelerin deviniminde dış güçlerin etkisinin hızda değil ivmede kendini gösterdiği düşüncesi Galileo'ya, serbest düşmeye ilişkin deneylerim açıklama olanağını da sağlar. Yerleşik öğretiye göre, bir nesnenin düşme hızı ağırlığıyla orantılıydı.

Örneğin, aynı yükseklikten bırakılan biri beş, diğeri bir kg ağırlığındaki iki nesneden birincisi yere ikincisinin aldığı sürenin 1/5'inde ulaşmalıydı. Söylentiye bakılırsa, Galileo herkesin inandığı bu düşüncenin yanlışlığını, Pisa Kulesi'nden değişik ağırlıklarda kurşun parçalarım atarak seyircilerine, bu arada özellikle derslerine gitmekte olan profesörlere ispatlamaya çalışmıştı.

Serbest düşme yasası oldukça basit bir denklemle şöyle dile gelmektedir. Buna göre, serbest (ya da boşlukta) düşen bir nesnenin aldığı mesafe, düşme süresinin karesiyle doğru orantılıdır. Bu ilişki ağırlıkları veya maddesel nitelikleri ne olursa olsun tüm nesneler için geçerlidir.

Devinime ilişkin eylemsizlik ilkesiyle serbest düşme yasasının kuramsal öneminin yanı sıra uygulamadaki önemi de çok geçmeden anlaşılır. Galileo, koruyucusu Tuscany Dükü'nün isteği üzerine top mermilerinin izlediği yolu incelemeye koyulur. Yatay olarak atılan bir merminin bir süre yatay gittikten sonra birden dikey düşüşe geçtiği sanılıyordu.

Galileo yatay hızın (hava direnmesi bir yana) değişmeden süreceğini eylemsizlik ilkesiyle ortaya koymuştu. Ancak buna, düşme yasası gereğince giderek artan düşme hızının da eklenmesi gerektiğini görmekte gecikmez. Eylemsizlik ilkesiyle serbest düşme yasasının ışığında bir merminin izlediği yol kolayca belirlenebilir: önce devinimin yatay olduğu düşünülürse, mermi ilk saniyede aldığı yol kadar ikinci saniyede de yol alır; sonra devinimin dikey düşüş olduğu düşünülürse, mermi düşme süresiyle orantılı bir hızla düşer. Basit bir hesaplamayla, bileşik devinimin parabola biçiminde bir yol çizdiği gösterilebilir.

Burada, dinamikte son derece önemli bir ilkenin uygulamadaki ilk örneğim bulmaktayız. "Paralel kenar yasası" diye bilinen bu ilkeye göre, birden fazla kuvvet aynı zamanda etkili olduğunda, sonuç sanki herbiri sırasıyla etki göstermiş gibi olur.

Örneğin, yol almakta olan bir geminin güvertesinde olduğunuzu düşünün: gemi ileri doğru yol alırken siz güvertenin bir yanından karşı yanına yürüyorsunuz. Bu demektir ki, siz hem karşı kenara hem de geminin devinim yönünde ilerlemektesiniz. Denize görecel konumunuzu belirlemek isterseniz, önce gemi ilerlerken durduğunuzu, sonra karşı kenara yürürken geminin durduğunu varsaymanız gerekir.

Bilimsel yaklaşımında Galileo bir yanıyla Kepler'e benzer bir tutum sergilemektedir: ikisinin arayışı da olguların gerisinde matematiksel ilişkiler bulmaya yöneliktir; şu farkla ki, Galileo için aranan ilişkiler mistik değil salt ussal niteliktedir. Onun gözlemden çok, ussal düşünceye verdiği önem şu sözlerinde de dile gelmektedir:

Aristarchus ile Copernicus'ta beni en çok şaşırtan şey, aklı duyularına egemen kılmaları, inançlarını yüzeysel gözlemlerin değil aklın temeline oturtmalarıdır. (Çünkü, duyu verilerine bakılırsa dünya güneşin çevresinde değil, güneş dünyanın çevresinde dönmektedir!)

Galileo astronom olarak yetişmemişti, ama başı asıl bu alandaki çalışmalarıyla derde girer. Copernicus sistemi onu gençlik yıllarından beri ilgilendirmekteydi. Teleskopun icadı sistemin doğruluğunu ispatlama fırsatı getirmişti ona. Serbest düşmeye ilişkin deneyleri bağnaz çevreleri öfkelendirmişti, ama engizisyonu fazla rahatsız etmemişti.

Bir Hollandalının iki mercekli bir araçla görme gücünü arttırdığını duyar duymaz çalışmaya koyulan Galileo, çok geçmeden, daha güçlü kendi teleskopunu oluşturarak, gökyüzüne çevirir. Gözlemleri arasında en önemlisi Jüpiter'in dört gezegeniydi. Her şeyi alt-üst eden öyle bir buluş doğru olamazdı. Çünkü resmi öğretiye göre, sabit yıldızlar dışında yalnızca yedi göksel nesneye (güneş, ay ve beş gezegen) olanak vardı.

Galileo bir şarlatan, teleskopu şeytanımsı bir araçtı. Öyle bir araçla gökyüzünü incelemeye kalkmak bile bağışlanmaz bir günahtı. Galileo kendi ülkesinde sinsi bir kampanya ile karşı karşıya gelmişti artık. Ama onu ülkesi dışından duyulan bir ses sevindirmekte gecikmez: bu ses Galileo'nun gözlemlerini benimseyen dönemin ünlü astronomu Kepler'in sesidir.

Galileo teologları öfkelendiren başka gözlemlerini de ortaya koymuştu. Bunlardan biri ay gibi Venüs'ün de evreleri olduğu gözlemiydi. Bir diğeri, ayın hep sanıldığı gibi pürüzsüz, yetkin bir nesne değil, dağ, vadi ve düzlükleriyle dünyaya benzer bir nesne olduğuydu. Teleskop ayrıca güneşte birtakım lekelerin varlığını da göstermekteydi.

Bu gözlemler "Tanrısal düzen" diye bakılan gökyüzünün hiç de kusursuz, yetkin bir şey olmadığı demekti. Kilise artık sessiz kalamazdı. Aldığı ilk ivedi önlem, kutsal kitabın kimi tümcelerine dayanarak iki buyruk ortaya koymak oldu:

Birinci buyruk: Güneşin dünyanın çevresinde dönmeyen, merkezde sabit olduğu düşüncesi kutsal öğretiye aykırı, saçma ve yanlış bir savdır.

İkinci buyruk: Dünyanın, merkezde sabit değil, güneş çevresinde bir gezegen olduğu görüşü felsefe açısından saçma ve yanlış, teoloji açısından gerçek inanca ters düşen bir savdır.

İkinci önlem, davranış ve düşüncesi bu buyruklara ters düştüğü gerekçesiyle Galileo'yu yargılamaktır. 1616'da Engizisyon önüne çağrılan Galileo istendiği üzere, Copernicus sistemini artık ne sözlü ne de yazılı hiç bir şekilde savunmayacağını bildirerek bağışlanmasını diler; sonra, aldığı talimat gereğince köşesine çekilerek bir süre suskunluk içine girer. Bir süre, çünkü suskunluk onun yaratılışına aykırı bir davranıştı.

Nitekim, dostu Kardinal Barberini'nin Papalık makamına gelmesiyle yüreklenen Galileo yeniden işe koyulur, Dünya'nın İki Büyük Sistemi Üzerine Diyalog adlı kitabını yazar. 1632'de yayımlanan kitapta iki sistemin (Ptolemy sistemi ile Copernicus sisteminin) görünürde yansız bir karşılaştırılması yapılmakta, birinden birine üstünlük tanınmamaktadır. Ama bu sadece bir görüntü.

Bir yandan güneş-merkezli sistemin doğruluğu birtakım ince tartışmalarla kanıtlanırken, öte yandan resmi görüşle sinsice alay edilir. Etkili bir dille kaleme alınan kitap piyasaya çıkmasıyla beklenmeyen bir ilgi toplar, Avrupa'nın hemen her ülkesinde geniş okuyucu kitlesi bulur. Bu ilgi karşısında iyice köpüren kilise yeniden harekete geçer; Galileo bir kez daha Engizisyon önüne çıkmaya zorlanır. Yaşlı ve hasta bilgin hücreye atılır, yargı önünde tövbe etmediği takdirde işkence göreceği söylenir. Galileo çaresizdir; eline verilen metni diz çökerek okur:

Ben Galileo Galilei, geçmişteki tüm yanlış ve aykırı düşüncelerimden dolayı huzurunuzda kendimi lanetliyor, bir daha öyle saçmalıklara düşmeyeceğime, kutsal öğretiye aykırı hiç bir fikir taşımayacağıma yemin ederim. Otuz yıl önce Bruno'yu yakarak cezalandıran Engizisyon, Galileo'ya daha yumuşak davranır, ev hapsine mahkûm etmekle yetinir. Yaşlı bilgin yaşamının son yıllarında çökmüştür, görme yetisini tümüyle yitirir; ama boş durmaz. Devinim üzerindeki araştırmalarını içeren en büyük yapıtını (İki Yeni Bilim Üzerine Diyalog) gizlice hazırlar, dostlarının aracılığıyla Hollanda'da yayımlatır.

Engizisyon Galileo'yu mahkûm eder; ama o mahkûmiyet Galileo'nun değil, dinsel bağnazlığın kendi ölüm fermanı olur. Kilise işlediği ayıbın ezikliğinden bugün bile tam kurtulmuş değildir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 20 Haziran 2016 02:42
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Aralık 2011       Mesaj #12
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Astronomi bilgini Galileo Galilei, 1642 yılında hapisanede hayatını kaybetti.


Modern fiziğin ve teleskopik astronominin kurucularından olan İtalyan bilim adamı Galileo Galilei, 1564'te İtalya'nın Pisa şehrinde, döneminin tanınmış müzisyenlerinden Vincenzo Galilei'nin oğlu olarak dünyaya geldi.
Sponsorlu Bağlantılar

1581'de Pisa Üniversitesi'nde tıp eğitimine başladı, ancak parasızlıktan okulu terk etti. Arşimed’in yapıtlarını inceledi ve hidrostatik teraziyi yaptı. 1589'da Pisa Üniversitesi'ne matematik profesörü olarak geri döndü.

Yüzyıllardır kanbule dilen Aristo kanunlarını yaptığı deneylerle geçersiz kıldı. Serbest düşme ve eğik düzlem üzerinde bugünün fizik kurallarını deneylerle ortaya serdi. Deneylerinin sonuçlarını matematiksel formüllerle gösterdi.

Bulduğu Atalet Yasası'na göre, cisimleri hareket ettiren bir kuvvet olmadığında, eğer sürtünme gibi zıt bir kuvvet de yoksa cisimlerin düurmayıp hareketlerine devam edeceklerini söyledi.

En önemli çalışma alanlarından biri astronomiydi. 40 yaşında, Kopernik'in ifade ettiği, kilisenin ve o döneme dek olan bilim dünyasının kabul ettiği dünyamerkezli sistem yerine yeni güneşmerkezli sistem kuramına destek verdi.

48 yaşında bağnaz kilise yetkilileri Galileo'ya karşı savaş başlattı. Bu kuramı desteklememesi çağrısı yapıldı. Teleskobun icat edilmesi sonrasında, kısa bir kuramsal açıklamasına sahip olduğu aleti kendi de yapıp geliştirerek çalışmalarına devam etti.

Bu dönem sonrası yaptığı gözlemlerle güneşmerkezli dünya modelini bilimsel olarak kanıtladı. Kilisenin bilimi yanlış yönlendirmesine karşı gözlediklerini (Jüpiter'in uyduları, Satürn'ün halkaları, Venüs'ün evreleri, Ay'daki kraterler, Güneş lekeleri) teker teker açıkladı.

Toscana Dükası'nın başmatematikçisi ve felsefesecisi oldu. 68 yaşında yazdığı kitabı Kopernik Kuramı'nı destekliyordu. Kitabı yasaklandı ve engizisyon mahkemesine yollandı. Cezası, göz hapsinde tutulmak ve güneşmerkezli kuramı inkar etmekti.

Bu düşüncesinden döndüğünü açıklayan bir yazıyı okuduktan sonra kısık bir sesle, "siz ne derseniz deyin, size ve her şeye rağmen dünya dönüyor" dediği kulaktan kulağa söylenegeldi.

1640'da gözleri kör olana dek hareket fiziği üzerinde çalışıp bilimsel eser yazmaya devam etti. Torricelli gibi büyük bilim adamlarını geleceğe hazırladı. 1642'de hapisteyken hayatını kaybetti.

Galileo, gözlem ve deney yaparak gerçeklere tarafsız bir şekilde yaklaşmak, baskılardan etkilenmemek, söyleneni olduğu gibi kabul etmeyerek kişinin de bunu test etmesi şeklindeki bilimsel düşünceye temel oluşturmuştur.

Yaşadıklarına karşı yine de bilim anlayışını ve dini yaklaşımını birbirinden ayırmış, bunların birbirinden etkilenmemesini sağlamış, her ikisinden birinin diğerine küsmesine engel olmuştur.

Son düzenleyen Safi; 20 Haziran 2016 02:40
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
5 Aralık 2015       Mesaj #13
Safi - avatarı
SMD MiSiM
GALİLEO GALİLEİ
Adı 17. yüzyıl bilimsel devrimi ile birlikte anılan en önemli bilim adamlarından birisi olan Galileo (1564-1642), fizik, matematik ve astronomi gibi konularda çığır açan çalışmalar yapmış ve ilgisi daha çok hareket üzerinde yoğunlaşmıştı.

Bu alandaki çalışmalarının sonucunda klasik mekaniğin temellerini kurmuş, Güneş merkezli astronomi sisteminin fiziğini geliştirmiştir. Aristoteles'e göre, her hareket onu hareket ettiren bir kuvvet sonucu meydana gelirdi; cisim bu kuvvet kendisini hareket ettirdiği sürece hareket ederdi.

Galilei, günlük gözlemlere uyan bu Aristotelesçi yaklaşımı eylemsizlik prensibi ile yıkmıştır. Eylemsizlik prensibine göre, kendi haline bırakılan cisim, herhangi bir kuvvet etkisinde kalmadığı sürece, durumunu korur, yani hareket halinde ise hareketine, sükunet halinde ise sükunetine devam eder.

Galilei'nin üstü kapalı olarak ifade ettiği, Newton'un ise formüle ettiği bu prensip ile yeni bir hareket kavramı ileri sürülmüş oldu. Buna göre, hareket cisimde bir değişiklik yapmaz; hareket bir durumdur, bir noktadan başka bir noktaya geometrik bir geçiştir; durma da harekete karşıt başka bir durumdur. Durma için kuvvet uygulanması gerekmiyorsa, hareket için de kuvvet uygulanması gerekmez; hareketin hızının değişmesi için ise kuvvet gerekir. Eylemsizlik, içinde bulunduğumuz Dünya'da gözlemlenemez; ancak ideal koşullar altında böyle bir durum meydana getirilebilir. Zaten Galilei'nin deneyleri de düşünce deneyleri idi.

Galilei için gerçek dünya, matematik bağıntıların dünyası, Platon'un deyimi ile idealar dünyası idi. İçinde yaşadığımız dünyayı anlamak için, idealar dünyasından bakmak gerekliydi.

Mükemmel yuvarlaklıktaki toplar, sürtünmesiz düzlemler üzerindeki hareketlerini, yalnızca idealar dünyasında sonsuza dek sürdürürlerdi. Doğa, geometrik harflerle (eğrilerle, dairelerle, üçgenlerle) yazılmış bir kitap gibiydi; doğayı anlamak için bu dili bilmek gerekiyordu.

Hareket, cisimde bir değişiklik meydana getirmediğine göre, cisim aynı anda birden fazla harekete sahip olabilir. Bu hareketler birbirini engellemez ve birleşerek tek bir yörünge izler. Buradan, fırlatılan bir merminin, düzgün doğrusal hareket ile serbest düşme hareketinin bileşkesi olan parabol biçiminde bir yörünge izlediğini göstermiştir.

Galileo'nun hareket konusunda çözüm getirdiği bir diğer konu da serbest düşme hareketi ile ilgilidir. Düşen bütün cisimlerin aynı ivmeye sahip olduğunu göstererek, serbest düşmenin sabit ivmeli bir hareket olduğunu saptamış ve serbest düşmede alınan yolun zamanın karesiyle orantılı olduğunu (S=1/2 gt2) göstermiştir.

Sonuç olarak, Galilei'nin mekanik konusunu matematikselleştir-meyi başardığı söylenebilir. Düzgün ve sabit ivmeli hareketleri tanımlamış ve matematiksel formüllerini vermiştir. Modern hareket kavramını Galilei'ye borçluyuz.

Galilei teleskopu astronomik amaçla kullanan ilk bilim adamıdır. 1609 yılında yaptığı bir teleskopla önemli gözlemler yapmış ve bu gözlemleri Yıldız Habercisi (Siderius Nuntius) adlı kitabında vermiştir.

Onun astronomide yaptığı gözlemler, Güneş merkezli sistemi desteklediği, Aristoteles fiziğinin geçerli olmadığını kanıtladığı için oldukça önemlidir. En önemli gözlemleri Ay ve Güneş gözlemleridir. Ay'da kraterlerin, dağların ve vadilerin olduğunu görmüş ve bunun Ay ile Yer'in aynı maddelerden yapıldığının kanıtı olduğunu söylemiştir.

Güneş'i gözlemlemiş ve Güneş üzerinde bulunan gölgelerin Güneş'in üzerinde yer alan lekeler olduğunu kanıtlamıştır. O zamanlarda, Güneş üzerinde görünen lekelere ilişkin iki açıklama bulunmaktaydı. Bunlardan birincisine göre, bu leke, Merkür'ün Güneş'in önünden geçerken oluşan gölgesiydi. Ancak Galilei bunun olanaksız olduğunu söyler.

Çünkü Merkür'ün Güneş'in önünden geçişi yaklaşık yedi saat sürmektedir, ancak bu lekeler yedi saatten çok daha fazla Güneş'in üzerinde yer almaktaydılar. İkinci açıklamaya göre, bu lekeler, Güneş ve Yer arasında bulunan küçük gökcisimlerine aittir. Oysa, bu lekelerin Güneş üzerinde hep aynı yerde bulunduklarını tespit etmiştir. Eğer bu lekeler, küçük cisimlerin gölgeleri olsalardı, gözlem yerine bağlı olarak, Güneş üzerinde farklı konumlarda olmalıydılar.

Galilei, Orion kümesini gözlemlemiş ve daha önce bulut olduğu varsayılan bu kümenin gerçekte yıldızlardan oluştuğunu bulmuştur. Yine Samanyolu'nun yıldızlardan oluştuğunu tespit etmiştir. Jüpiter'i gözlemlemiş ve Jüpiter'in çevresinde dolanan dört yıldız belirlemiştir.

Bunların Jüpiter'in etrafında dönen uydular olduklarını bulmuş ve Jüpiter'le birlikte uydularını, "adeta minyatür bir Güneş sistemi" olarak tasvir etmiştir. Satürn'ün halkasını gözlemlemiş ancak teleskopu güçlü olmadığı için gezegenin halkasını iki yapışık parça olarak görmüş ve bunları uydu zannetmiştir.

Gezegenin periyodik özelliğinden dolayı halka bir müddet sonra kaybolmuş ve bu parçaları göremeyen Galilei bu olaya çok şaşırmıştır. Onun bu şaşkınlığı sonrasında yazdığı cümleler ilginçtir: "Galiba Satürn onları yedi." Galilei ayrıca Venüs'ü gözlemlemiş ve Venüs'ün safhaları olduğunu tespit etmiştir. Bu gözlem, Copernicus'un ne kadar haklı olduğunun bir göstergesiydi.

Batlamyus sisteminde Venüs, sürekli belli bir uzaklıkta olmalıydı ve sadece hilâl şeklinde görülmeliydi. Oysa gözlemler, Venüs'ün bazen çok yakın bazen de çok uzakta olduğunu göstermekteydi. Ayrıca Venüs, sadece hilâl olarak değil, değişik hallerde de görünmekteydi. Bu ise ancak Copernicus sistemi ile açıklanabilirdi.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 20 Haziran 2016 02:43
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
9 Ocak 2017       Mesaj #14
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Galileo Galilei Kimdir?

Ad:  Galileo Galilei.jpg
Gösterim: 583
Boyut:  36.7 KB

Galilei, XVII. yüzyıl başlarında, fizik ve gökbilimin gelişmesinde önemli rol oynamış bir bilim adamıdır. Farklı büyüklükteki iki topu Pisa kulesinden aşağı atarak, ağır olanın daha çabuk düşmediğini gösteren bir deneyle tanınmasına karşılık, böyle bir gösteri yapıp yapmadığı kesin olarak bilinmemektedir. Bununla birlikte, bilimsel kavramları kanıtlamak için, ilk kez özel deneylerin sonuçlarını kullanmış olanlardan biridir.

İtalya'nın Pisa kentinde doğan Galilei, yaşamı boyunca doğduğu kentten ayrılmadı. Tıp eğitimi gördükten sonra, fizikle uğraşmaya başladı. Çocukken, Pisa katedralinin tavanından sallanan bir lambayı görüp, sarkaç hareketine ilgi duymuş olan Galilei, sarkacın salınım sürelerini ölçmek için kendi nabız atışlarını ölçü olarak kullandı ve sonuçta, salınım sürelerinin hep aynı kaldığını gördü. Bununla birlikte, ilk bilimsel çalışmaları konusundaki bilgiler, Galilei' nin zamanın geçerli, düşüncelerini olduğu gibi benimsediğini göstermektedir. Gaîilei'nin sonradan deneysel yönteme önem vermesinde, bir müzik kuramcısı olan babası Vincenzio Gaîilei'nin etkisi olduğu sanılmaktadır.

Çalışmaları

Ad:  Galileo Galilei-2.jpg
Gösterim: 1606
Boyut:  20.7 KB

Galileo Galilei, en önemli çalışmalarını, yaşamının sonuna doğru gerçekleştirdi. Dürbünle yaptığı buluşları açıklayan Sidereus Nuncius adlı yapıt, 1610'da Venedik'te basıldı. O yıllarda Padova Üniversite'jSinde öğretim görevlisi olan Gaîilei'nin, «uzaktaki cisimlerin ayrıntılarıyla görülmesini sağlayan bir aygıtın varlığını Galilei, Sidereus Nuncius'da, Ocak 1610'da dürbünüyle Ay'ı incelediği zaman neler gördüğünü açıklamış, gördüklerinin resmini çizip, Ay yüzeyinde dağlar ve düzlükler bulunduğunu belirtmiştir; ama dağların yüksekliklerine ilişkin tahminleri, gerçektekine oranla çok farklıdır. Galilei, kitabında çıplak gözle görülmeyen yıldızları nasıl izlediğini, Samanyolu'nun yıldızlardan oluştuğunu nasıl gördüğünü ve Jüpiter çevresinde dolanan dört uyduyu nasıl keşfettiğini de anlatmıştır.

Daha sonraki yıllarda Galilei, Güneş yüzeyinde koyu lekelerin bulunduğunu ve bunların zamanla değiştiğini gözledi. Gerçekte, Güneş lekeleri, teleskop-suz da gözlenebilir: İ.Ö. 90 yıllarında Çinliler, beyaz jütten yapılmış süzgeçlerle, bu lekeleri gözlemeyi başarmışlardı. Oysa, XVII. yüzyıl Avrupa'sında, hâlâ, Aristoteles'in uzay cisimlerinin değişmeden kaldıklarına ilişkin savları kabul ediliyordu. Gerçi Galilei, yıllar önce KEPLER'e yazdığı bir mektupta, KOPERNİK'in kuramına inandığını ve gezegenlerin Dünya' nın çevresinde değil, Dünya ile birlikte Güneş'in çevresinde döndüğünü söylemişti; ama, bu görüşlerini ilk kez, 1613 yılında yayınlanan, güneş lekeleriyle ilgili kitabında kamuoyuna açıkladı.

XVI. yüzyıl başlarında Kopernik'in Dünya'nın hareket 'etmekte olduğum söylemesi, protestan din adamlarının tepkisini çekmişti. XVII. yüzyıl başlarındaysa, katolik kilisesinin İncil'e büyük ağırlık vermesi ve reforma karşı eylemleri benimsemesi sonucu, Kopernik'in Dönüşümler Üstüne adlı yapıtının ve öteki çalışmalarının suçlanmasına karşılık, Galilei'ye karşı herhangi bir girişimde bulunulmadı.

Ne var ki, 1632 yılında İki Büyük Yer Sistemi (Ptolemaios ve Kopernik) Üstüne Söyleşi adlı kitabında, Dünya'nın Güneş sisteminin merkezi olmadığını belirtmesi üstüne Galilei, Engizisyon mahkemesine çıkarıldı: Aristoteles'e karşı olduğu için, pekçok düşman toplamıştı; Papa da, yapıtın bazı bölümlerinde kendine saldırıldığını öne sürüyordu. Mahkeme, Galilei'yi, ömür boyu evinde gözaltında tutulrna cezasına çarptırdı ve yapıtı yasak kitaplar listesine alındı.

Galil'ei 1634 yılında Floransa yakınlarında Arcetri'deki villasına taşındı ve gözlerinin iyi görmemesine karşın, çalışmalarını sürdürdü. 1638'de İki Yeni Bilim adlı çalışması (bu çalışma, çağdaş deneysel bilime öncülük etmiştir) Hollanda'da yayınlandığı zarman, gözleri hiç görmüyordu.

Başlıca eserleri:
  • la Bilancetta (Küçük Terazi) 1586,
  • De Motu (Hareket Üstüne) 1590,
  • le Meccaniche (Mekanik) 1600, Siderus Nuncius (Yıldızların Habercisi) 1610,
  • Discorso Sulle Comete (Kuyrukluyıldızlar Üstüne Söylev) 1619,
  • Dialogo Sopro i due Massimi Sistemi de Mondo (İki Büyük Dünya Sistemi Üstüne Konuşmalar) 1632,
  • Discorsi e Dimostrazioni Matemache Intorna a due Nuove Scienze Attenenti Alla Meccanica (Mekanikle İlgili İki Yeni Bilim Üstüne Konuşmalar ve Matematiksel Kanıtlar) 1638.
-derlemedir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

30 Mart 2016 / ZiYaReTCi Cevaplanmış
12 Aralık 2016 / ThinkerBeLL Uzay Bilimleri
30 Mart 2016 / Misafir Cevaplanmış
15 Ocak 2009 / Ziyaretçi Soru-Cevap
4 Mayıs 2008 / Misafir Taslak Konular